17 Ağustos 2012

Emre değil de Mehmet olsun..


Hitzfeld, o dönem sıklıkla Şampiyonlar Ligi'nde rakibi olan Manchester efsanesi Ferguson ile olan dostluğunu anlatıyordu. İkimiz de başarılıyız, kupaları seviyoruz ve ikimizin de ortak özelliği zor oyunculardan verim alabilmek.. Ben Effenberg ile o Beckham diye gidiyordu söyleşi. Maç öncesi beraber mutlaka çay içtiklerinin altını çizen Alman hoca konunun hep bu oyuncular olduğundan bahsediyordu.

Fatih Terim'den Mourinho'ya kadar "kupaları" seven teknik adamların ortak paydası tam da bu kupanın bir adım gerisinde duran, saha içerisinde "sağlam" durabilecek farklı ve zor karakteri olan oyuncuları idare etmesidir. Bugün Almanya ve Bayern Münih'in temel problemi saha içi Emre/Melo karakterinin eksikliğidir. Elbette bu oyuncular olmadan da kupaya yönelim mümkün olsa da toplamda bu aranılan oyuncuların yönetimi başarılı teknik adamların ortak paydasıdır. Terim Melo'yu gönderir, Hitzfeld Effenberg, Basler'i şutlar, Ferguson Beckham'ı çok önceden evine yollardı.. Mehmet Topal gibi sorunsuz karakterlerle rahat bir sezonu geride bırakırlar, keyif çatarlardı. Kim bunlarla uğraşmak ister?

Bana göre oynadığı mevki açısından Türk oyuncuları içerisinde Emre'nin yeri herkesten farklı bir yerde duruyor. Tugay belki de ona en çok yaklaşan oyuncuydu ama aralarında çok önemli bir fark var. Emre'nin topu aldığında ileriye doğru "dikine" oynuyor oluşu onu Tugay'dan da ayırıyor. Velhasıl en olgun futbol yaşında elinizde böyle bir oyuncudan vazgeçip tam da karakter ve oyun yapısı açısından Emre'nin zıttında duran Mehmet Topal'a yönelişin tek bir açıklaması mevcut:

"böyle bir karakterle başa çıkamamanız.."

Emre zor bir karakter. Buna kimsenin itirazı yok. Ama teknik adam Emre yerine Mehmet Topal ile beraber çalışmanın saha dışında "rahatlığını" yaşarken saha içerisinde de "zorluğunu" yaşayacaktır. Bu kolaya kaçmanın bedelini de ödemesi gerektiğinin farkındadır.

Emre-Christian ile Emre-Mehmet Topal arasındaki kalite farkının Şampiyonlar Ligi öncesi tercih edilmiş olmasını bugün dahi anlamakta zorluk çekiyorum. Emre'yi yine de gönderebilirsiniz ama Fernandesvari bir yedeğini almadığınız sürece bu rahat iş ortamının başarılı olma durumuna tercih edilmesi anlamını taşır. Kısaca "kolaya kaçmaktır"

Quaresma konusu dahi burada farklılaşır. Pek çok teknik adam Quaresma'nın oyun tarzı nedeniyle takımında görmek istemeyebilir. Disiplinli olup her maç kanının son damlasına kadar oynayacak olsa da set hücumlardaki yavaşlığı, ayağındaki topu çıkarma hızının yetersizliği gibi pek çok etken var. Lakin Emre Belözoğlunun saha içerisinde oyun olarak tek bir kusuru dahi yoktur. Merkede dikine oynayabilen, mücadele gücü yüksek ve oyun görüşü kadar topu isteyen yapısıyla vazgeçilmez bir oyuncuydu. Avrupa'nın dev kulüplerinin büyük bir kısmı böyle bir oyuncu arayışına girdiği noktada bundan vazgeçilmesi anlaşılır değil.

Aykut Kocaman Emre'yi istemedi. Nedeni ise o karakteri yönetme konusunda başarı sağlayamayacağına inanması ve Mehmet Topal seçimi de "kalite azalması" olsa da karakter olarak belki de olabilecek en iyisi olması transferin nedenidir.

Aykut Kocaman ile Fatih Terim arasındaki en belirgin fark Melo-Emre tercihleridir.

2 yorum:

Berkay Tetik dedi ki...

Emre konusunda çok dertliyim Borges :)

Hani bir laf varya; "Konuşsam dilim yanar, sussam kalbim" diye. Aynen o durumdayım. Aykut Kocaman gibi Stajer hocaların Fenerbahçe çatısı altında nasıl barındırıldığını çözemiyorum, çözmek istemiyorum. Hani sen bir yazında yazmıştın. 2 sene üst üste şampiyonluk ve sonrasında son maçta kaçan şampiyonluk sonucu adeta kovalanan Daum diye. Ha işte o Daum'a Aykut Kocaman desteği verilseydi Fenerbahçe ile neler yapabileceğini aklıma, hayalime sığdıramıyorum.

Fenerbahçe'de yıllardır bu vardır. Aurelio mesela gider. Zico gönderilir. Daum gönderilir. Emre gönderilir. Alex gönderilmek istenir. Ama Özer kalır, Selçuk Şahin kalır. Neredeyse koşmadan maç bitiren BİRİLERİNİN MANEVİ OĞLU Cristian kalır. Her maç ne yapacağı belli olmayan, yarardan çok zarar veren Caner kalır. Senelerdir ne işe yaradığı bilinmeyen Semih kalır falan. Alıştık biz taraftar olarak böyle şeylere. Sorun etmiyoruz artık.

Kesinlikle ve kesinlikle şu kadroya 2-3 takviye ile kendi sitemini kurabilecek yabancı bir hoca gelirse çok iş yapacaktır. Ne bileyim bizim kuramayacağımız, hayal edemeyeceğimiz bir kadro kursun. Alex'i sol kanat oynatsın, Kuyt'ı orta saha oynatsın, Topuz'u orta saha oynatsın vs. Sokaktan çevirdiğin adamın kurabileceği kadrolar görmekten sıkıldım ve eleştirdiğim için yadırgandım forumlarda.

Ha birde bir örnek vermek istiyorum. Bir teknik adam takımı maça hiç mi hazırlamaz? Biz oyunu defanstan kuran bir takımız. Son Süper Kupa maçında GS 2 forveti ile tam saha pres uyguladı. Sonucunda ne oldu? Cristian top çıkarmak için defansa girdi. Cristian defansa girince hücum yönünden hiçbir etki gösteremedik. Abi tamam bu olabilir ama bir TD bunu hiç mi düşünmez? Elmander 90+4'te bile tam saha pres yapan bir oyuncu. Hiç mi uyarmazsın takımını? Hiç mi önlem almazsın buna? Geçen sene mesela. Sen Stoch'u koyuyorsun önünde Eboue var. Sonra çıkarıyorsun kötü diye. Koy sağ kanada otoban yapsın. Yapamasa bile DENE.

Beklerimiz orta açamıyor yahu :) Çizgide top aldıklarında ne yapcaklarını bilmiyorlar. İdmanda hiç mi çalıştırılmıyor bu adamlar?

İlla bazı şeyler rayına otursun diye Şampiyonlar Liginden elenmemiz mi gerekiyor?

Celal Abbas dedi ki...

Zaten Emrenin yerine Mehmet Topal transferi yapıldı şekilde cümleleri anlamıyorum. Emre yerine değil ortasahaya bu transfer yapıldı. hatta Emre yerine Salih uçan transferi yapıldı desek daha doğru bence. İkisininde stil olarak benzer özellikleri var. Aykut Kocaman Mehmet Topalı Cristian Bölgesine Rolüne Christianıda Emre nin Rolüne Soyundurmak istedi.Planını bu şekilde yaptı. Hatta belkide Alexin yerine bile christianı oynatabilirim hesabı bile yapmış olabilir. Plandaki tek eksik nokta geçen yıl bu planın işlemeyeceğini gösteren maçlar oynanmadı. Taki vaslui maçına kadar. Vaslui maçı öyle apaçık şekilde gösterdiki Körler bile bu durumu gördü. hatta deiyebilirizki bu durumu Şarkıcı Metin Şentürk bile gördü.

vaslui maçı gibi bir maçı yada farkındalığı eğer fenerbahçe emrenin yokluğunda birkaç kez oynasa idi Aykut kocaman Emre hakkında farklı düşünüyor ıolurdu büyük ihtimal yada transferleri çok farklı yapardı. İnsanın en büyük yardımcısı gelişimini sağlayan şey size hatalarınızı eksiklerinizi söyleyebilen gerçek dostlarınızın olmasıdır. Fenerin yüzüne vuran türkiye liginde takım olmadı.

Sorgulanması gereken bir noktada fenerbahçe birçok maçını emresiz oynamasına rağmen bu eksikliğini farkeden hocalarında olmayışı bence dikkate alınmalı.

Gelelim Emre karakterine. Emrenin saha içindeki bu zor karakteri bilinçlimidir Bilinçsizcemidir. Yada farkında ama kendine engel olamamaktamıdır. Ben saha dışındaki emrenin karakteri için söylenenleri düşünerek bunu isteyerek bilinçli olarak yaptığını düşünüyorum. kendini dizginlemek istemiyor. Bunda fener oyuncusu olduğu için hakemlerin ona tolerans gösterdiğinide hesaba katmamız lazım. emrede bunun farkında olarak bilinçli olarak ve nerede duracağını bilerek sınırlarını bilerek bütün kozlarını oynamakta.Saha içindeki Emrenin davranışlarının bilinçli iyi hesap edilmiş sınırları belirlenmiş bilinçli seçimi olduğunu düşünüyorum. Bunuda eğer Atletico MAdridde şans bulursa daha iyi anlayacağız. Atletico MAdrid serüveni emre karakterinin bilinci hakkında sırlar verecek bence.tabii bunlar benim tahminlerim.

Mesela Melo karakteride öyle. Melo mutlu olduğunda kendisini o kadar güzel kontrol ediyorki. Eğer Melo gereksiz kart görüyorsa bence kesin bir problem vardır ve Melo bu problemden dolayı kendisini saha içinde kontrol etmek istemiyordur ve sonucunda doğal karakteri ortaya çıkıyor. Bu yıl Melonun Böyle gereksiz kartları daha fazla göreceğiz diye içimde bir his var.Engin Baytarın 11 maçlık olayıda biraz bunun göstergesi gibi. GS yönetimi bu 11 maçlık cezayı iyi okumalı sadece Engin Baytar olarak düşünmemeli bence.