4 Eylül 2012

Ömer Üründül'ün Alex sorularına cevaplar


Öncelikle şunu belirtmeliyim ki son süreçte yaşanılanlardan dolayı ben daha çok Alex’in tavrını hatalı buluyorum. 35 yaşını bitireceği şu günlerde deplasmanda taktik gereği yedek kalmasının olağanlığına bu denli tepki verip kulübünün hayati maçına çıkmadan önce ortalığı bu şekilde alevlendirmesini, kendi kişisel meselesini kulübün başarısının önüne koymasını yadırgıyorum. Sadece Alex değil Del Piero'dan Ballack'a kadar pek çok oyuncu bu olağan durumu kabul etmekte zorlanıp sorun çıkarıyorlar. Bir Alex hayranı ve Aykut Kocaman’a göre çok daha fazla sevgi beslediğim bir oyuncu olmasına rağmen burada birinci suçlu Alex’tir. Eğer ki deplasmandaki yedek kaldığı maç sonrası sessizliğini korur, buna rağmen Gaziantep ve içerideki Spartak maçlarında yedek soyundurulsaydı ve her şeyin sonunda konuşsaydı belki de yüzde yüz Alex’in yanında tavır alabilirdim.

Lakin bu yaptığı twitter mesajı zamanlaması açısından doğru değildi. Haklı da olsa değildi, haksız da olsa. Olan Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi macerasının başlamadan bitmesine, milyonlarca eurosuna oldu zira çok ufak detaydan kaybettiler. Biraz başka olsaydı Şampiyonlar Ligi içten bile değildi.

Ve fakat bunu fırsat bilip Alex üzerinden yıllar öncesinde bittiğini sandığım kimi ezberler yeniden önümüze konulunca değerli yorumcu Ömer Üründül’ün yazısındaki üç soruyu da cevaplamak istedim. Zira gerçekten bu soruların cevapları önemli. Bunun dışında Ömer Üründül'e benim saygım vardır. Zamanında ezber bozan farklı yorumların sahibiydi Hıncal Uluç gibi. Tam da onun gibi bir noktadan sonra durdu ve ezber bozan kimliğinden uzaklaşıp ezbere konuşmaya başladı. Yıllar önce Alex'in modern futbolda yeri yoktur ezberini şimdi yeniden önümüze koymuş.

Ömer Üründül, Alex hayranlarına üç soru demiş, çok da iyi sorular.. Sadece "Alex" dediğim vakit bugünlü 36 yaşına girecek olanı değil bugüne kadar olan Alex profilini algılamaya çalışırsanız derdimi de anlatmış olurum.

1) F.Bahçe senelerdir özellikle Alex katkısıyla Avrupa kulvarında bir başarı elde etti mi?

Avrupa’da bir futbol kulübünün elde edeceği en üst seviyedeki başarı nedir? Real Madrid de olsanız Barcelona da olsanız tek hedef Şampiyonlar Ligi finalinde başarıdır. Üstelik bu ligde her galibiyet, her puan ve dahası gruplardan çıkmak dahi “başarı” olarak hanenize yazılır.
Zirve maçı finaldir. Bir öncesi yarı ve çeyrek final..

Alex’li Fenerbahçe Alex’in asist kralı olduğu 2007/08 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde kulübünün tarih yazmasına neden olmuş ve takımını Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline taşıyıp Chelsea’ye son anda karşılık veremediği golün sonrasında gelen golle elenmiştir. Bir Türk takımının bugüne kadar bu arenada gelebildiği son nokta da burası olmuştur.

Evinde Chelsea’yi 2-1 yenmiş ve fakat deplasmanda 84 dakika 1-0 yenik götürdüğü mücadelede yediği ikinci gol elenmesine neden oldu. Yarı finale çıksaydı sanırım kimse o sene Fenerbahçe için "Bu kulüpte Alex diye bir oyuncu var, biraz modernlik eksikliği çekiyor" gibi bir eleştiriyi getirmezdi.

Daha ne yapabilirdi?

O maçta bulacağı gol sonrası yarı final ve ardından final. İki maç kalmıştı sadece. Bunu başaramadı diye eleştirmek de mantıklı belki ama hak verdiğim övgünüze mazhar olan Dortmund gruplarda sonuncu oldu. Shakthar uzun zamandır girip başarıyı henüz yakalayamadı. Galatasaray dört sene üst üste katılıp gruplardan çıkamadı, biraz da bu tecrübe işi.

Üstelik bu Şampiyonlar Ligi macerasındaki grup maçlarında evinde oynadığı ve kazandığı İnter mücadelesinin içeriği de önemlidir. O maçta Fenerbahçe rakibi İtalyan devi İnter’i belki tek golle geçmiştir ama doksan dakika boyunca bastıran, oynayan ve dahası “ezen” bir futbolla bunu başardı. Tempo mu eksikti modernlik mi yoksa yavaşlık mı vardı takımda? Gol öncesi muazzam çalımını da unutmadığınızı düşünüyorum..

Türkiye’nin futboldaki kulüper bazında en büyük arenası olan Şampiyonlar Ligi’nde bir Türk takımının gelebileceği en üst aşamaya Galatasaray ile beraber gelen tek takım olmak,
Avrupa’da bir başarı sayılmıyor mu? Alex öncesi Fenerbahçe'nin daha büyük başarısı mı vardı? Alex yoksa Fenerbahçe'nin Avrupa'da süreklilik sağlayan başarısını mı engelledi?

Kabaca Fenerbahçe yüz yılı geçen tarihinde Avrupa'daki en büyük başarısını Alex'in asistleriyle ve liderliğiyle elde etmiş olmasına rağmen bu soru biraz tuhaf kaçmıyor mu?

Avrupa’daki bundan sonra gelen başarısızlık Alex’ten mi kaynaklanıyor yoksa Türkiye Ligi’nde bu başarıya rağmen son anda kaçan şampiyonluk sonrası Zico’yu gönderen yönetimsizlikten mi? Bizzat röportajında kulübünün "Avrupa Hedefi ve Planı" olmadığı ayrıntısı dile getirşmişlen bu sorun Alex'den daha önemli değil mi? Çeyrek finale üstelik Alex katkısı yadsınamayacak boyutta olarak bir kez çıkabildiyse bir kez daha bunu başaramaz mıydı? Avrupa'da Galatasaray'ın elde ettiği muazzam başarı teknik adam ve oyuncu bazında dört yıllık bir istikrar sonucu gelmemiş midir?

Günümüzden örnek vermek gerekirse; Her sene Avrupa'ya en modern, en uygun futbolcuları keşfedip milyon eurolara pazarlayan ve fakat bunun yanı sıra her iki yılda bir sil baştan kadro yapılanmasına giden Udinese'nin Braga'ya elenmesine "modern oyuncu eksikliği" mi neden oldu yoksa kadro istikrarsızlığı mı?

Sorulması gereken soru Alex gitse miydi olmalı yoksa Zico kalsa mıydı? Sadece kıl payı kaçan şampiyonluk sonrası gönderilen Daum'lar, Zico'lar ve sonucunda gelen istikrarsızlık mı yoksa Alex'in varlığı mı Avrupa'ya engel?

2) Avrupa Ligleri'ndeki vasat takımlar dahil, Alex benzeri, fiziki direnci çok yetersiz, temposuz bir orta saha oyuncusu var mı?

Şunu belirtmek isterim ki sevgili Ömer Üründül, ben bir Mesut Özil hayranıyım. Daimler Crysler gençler turnuvasında henüz 17 yaşında ve profesyonel sözleşme dahi imzalamadığı dönemde gördüğüm günden beri oynadığı her maçı doksan dakika izleme çabasındaydım. Lincoln’un Schalke'de o şampiyonluğa mal olan beş maçlık cezası sonrası ilk defa Bundesligada forma giydiği günden Bremen’e transfer olup soluyla Hoffenheim’ı perişan ettiği döneme kadar her maçını doksan dakika izledim. Size inat olsun diye değil bizzat ekşi sözlükte tanıtımını yaparken dahi “Alex” kadar dahi koşmuyor ayrıntısını sıklıkla dile getirmişimdir. Mourinho ile gelen bu değişimin öncesinde Werder Bremen ile sahada gram pres ve koşusu olmadan sadece sol ayağının muazzamlığıyla ligde goller atarken o dönem İnter’in başında olan Mourinho’yu da iki duran top kullanımı sonucu UEFA'dan da elemiştir. Sanılanın aksine Mourinho Mesut’u Dünya Kupası'nda değil öncesinde bizzat rakibi olduğu dönemde kendisini eleyen golleri attıran adam olarak ilk defa hafızaya almıştı. Bu Mesut Özil’li Werder Bremen hatırlarsanız eğer o dönem finalinin İstanbul’da yapıldığı UEFA adıyla yapılan son turnuvada da final oynamıştı. Keza gerek 2010 Dünya Kupası Almanya performansı gerekse de öncesindeki Bremen döneminde Mesut Özil inanın Alex kadar dahi koşmazdı.

Zenit ile UEFA Kupası’nı alan takımın kaptanı, 2008 Avrupa Şampiyonası yarı finalisti olan Rusya’nın on numarası Arshavin de Rusya günlerinde Alex kadar koşmazdı.

Bremen’de sadece Mesut Özil değil Micoud’dan Mesut ve hatta Diego’ya kadar pek çok futbolcunun takım savunmasına yaptığı katkı Alex’den hallicedir. En iyisi bunların Diego’dur. Avrupa olarak gözünüz sadece orta sahasız, prese ve fiziğe dayalı Premier Lig’i görürseniz Bundesliga ve La Liga gibi Avrupa’nın üç büyük liginden ikisinin içerisinde kalan nice Alex’leri görmemeniz de doğal olabilir.

Elbette tüm bunları dile getirirken 35’ini bitirmiş bugünkü Alex’den bahsetmediğimi de belirteyim.

Diyelim ki Avrupa futbolunun Alex’e ihtiyacı yok, bu aynı zamanda bizim de böyle bir ihtiyacımızın olmadığı anlamını mı taşıyor? Bir oyuncu goller atıyor, asistler yapıyor ve dahası şampiyonluklar, Şamopiyonlar Ligi çeyrek finalleri getiriyor ve buna rağmen ölçüt bizimle çok başka koşullara sahip ve aslında kendi aralarında dahi farklı ihtiyaçları olan liglerin toplamının ortalamasına da mı endeksli olacağız?

Aklınız alıyor mu gerçekten Avrupa ile aynı koşullara sahipmişçesine aynı ihtyaçları duyacağımızı? Anelka gider Premier Lig'de coşar ama burada Alex kadar katkısını olmayabilir. Lugano bellki PSG'de tartışılır ama burasının ve aslında ülkesinin milli takımının tartışılmaz kralı değil midir?

Sevgili Ömer Üründül, biz Avrupa mıyız? Aynı koşullara mı sahibiz? Hollanda’da coşan ve ligde 30’un üzerinde gol atan adam Premier Lig’de başarısız oluyor. İspanya’da muazzam performanslar gösteren Simao ya da geçmişte Guiza, Riera bizim ligimizde sıradan futbolcu oluyor. Giderken potansiyeli olan ama henüz olmamış Nihat Kahveci dünyanın bazılarına göre gelmiş geçmiş en iyi golcüsü olan Ronaldo ile yarışıyor gol krallığında. Villarreal’e transfer oluyor ama bizim ligimizde etkisi kalmamış görüntüsü size bir şey ifade etmiyor mu? Farklı koşullara sahip olan ligler farklı ihtiyaçları olamaz mı?

3) Alex F.Bahçe'ye geldiğinden beri neden hiçbir Avrupa kulübünden transfer teklifi almadı. Neden Brezilya Milli Takımı'nın aday kadrosuna hiç davet edilmedi?

Bir başka soru bence burada yerinde olacaktır. İzninizle ben size bir soru sorayım;
Yıllar yılı çok büyük destek çıktığınız –ki bu konuda sizi tebrik ederim- ve adını “Çağdaş Forvet” koyduğunuz Hakan Şükür neden Avrupa Futbolunda tutunamadı? Ne Torino macerası ne İnter ne de Parma’da ne de Blackburn Rovers’da Hakan Şükür istenilen adam olmayı başarabildi. Zaman zaman başarılı perfromanslar göstermiş olsa da toplamda Avrupa kariyeri vasatın üzerine çıkamadı.

İkisinin de cevabı aynıdır.

Avrupa futbolunun kendisine has koşulları vardır. Bu ülkenin ve zaman zaman da her kulübün kendisine has koşulları ve bazen burasını şekil verdiği oyuncular da olur. Muazzam tekniğe sahip ve fakat fizik olarak yetersiz oyuncular Avrupa’nın bir bölgesinde yıldız diğerinde yetersiz olarak algılanabilir. Bugün Messi’nin dahi her ligde aynı performansı gösteremeyeceğinde bahsedilir. Chelsea’nin İspanyol rakiplere karşı 13 maçlık yenilmezlik serisini muazzam kadrosuyla açıklamak ya da modern futbolla iliştirmek ne kadar doğru olur İngiltere her turnuvada hezimet yaşarken?

Bu arada Alex 8 Eylül 2004 yılında Carlos Alberto Parreira tarafından ilk defa Almanya karşısında forma giymiş ve dahası Transfermarkt verilerine göre 66 kez milli formayı giyip 22 gol atma başarısını da göstermiştir. En azından hepimizin yakından tanık olduğu Copa America’da takım kaptanlığı yapıp kupa kaldırmışlığı da mevcut.

Aynı zamanda bu neyin göstergesidir ki?

2010 Dünya Kupası Brezilya milli takımının iki vazgeçilmezi olan Elano ve Melo bu açıdan değerlendirilip Alex’in çok çok üzerinde kendi takımlarına katkı yaptığının bir kanıtı olabilir mi? Borussia Dortmund forması altında çok önemli işler yapan Dede’nin Brezilya formasıyla olan ilişiği onun değerini mi belirler? Onun bölgesinde o dönem Dünyanın en iyi futbolcusu seçilen Ronaldinho’nun Kaka’nın ve benzeri dünya yıldızlarının oynaması da onun daha fazla milli olmasının önüne geçmesi olamaz mı?

Bayern Münih'e Şampiyonlar Ligi Kupası'nı kazandırmış isimlerin başında gelen Giovane Elber'in sadece 15 kez Brezilya milli formasını giymiş olması onu değersiz, Bayern Münih'e katkı yapmayan ya da modern bir oyunu olmaktan çıkarıyor mu? Hele ki her mevkiye en az 15 aday futbolcunun olduğu Brezilya milli takımına seçilmek ölçüt müdür ki siz bunu kaptanlığını dahi yapmış bir futbolcuya soruyorsunuz bu çok başka..

Alex'den bir yaş büyük olan Totti, İnter deplasmanında takımı galibiyete birisi muazzam olmak üzere iki pasıyla götürdü. Hala "yetenek" futbolda üstelik Zeman'ın agresif futbolunda yaşamaya devam ediyor.. On numara olmasın da kenarda forvetimsi rolde olsun, yeter ki ona göre bir planlama yapabilecek teknik zekanız olsun.. Gerisi hikaye.

……………………………………………………………………………………………………………………………………………

12 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

Hocam Ömer üründülün İngiltere premier ligde Swansea de oynayan Michu hakkındaki fikirlerinide merak ettim şimdi.

yada şöyle diyim Alex hakkında yorum yapanlardan birde Michu Hakıında ne düşünüyorlar merak ediyorum. yada Bize bir Michu analizi yapsalar mesela. Tabii duymamışda olabilirler bu oyuncuyu.

varol döken dedi ki...

alex birine saygı duymuyorsa asla potansiyelinin üstünde futbol oynamaz. profesyonelce maçına çıkar, elinden gelebilecek olanın kendince en iyisini yapar. ama mutluysa ve çalıştığı ekibe saygı duyuyorsa işte o zaman alex 07/08 sezonu gibi ortalığı sallar. bunda yaşın etkisi yok, bugün zico gelse, alex yine ortalığı sallar. alex'siz fenerbahçe'nin yıllardır sulama verilmeyen tarlalar gibi nasıl kurak kaldığını defalarca gördüm. alex'siz de olacak bir gün bu takım ama böyle değil. bu ezbere yorumların ışığı altında hiç değil. ne yazık ki aykut, alex'in saygısını kaybetmiştir ve ben bu konuda alex'i haklı görüyorum. olaya da son maç özelinde değil geldiği günden beri aykut'un tavırları özelinde bakıyorum. bıraksınlar şu adamı gönlümüzce 1 sezon daha izleyelim, gidelim omzumuza alalım, uğurlayalım, ağlayalım, ondan sonra ne yaparlarsa yapsınlar, birbirlerini yesinler bu kurak futbol ortamında. çapsızlar!

kuzen larry dedi ki...

Bence ne aykut ne de alex %100 haklı ikisinin de 3 yıllık süreçte hataları oldu ama gelinen son noktada alex ben de büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır ve aykut kocaman ın sonuna kadar arkasında durulması gerekmektedir.

Aykutun en büyük ve belki de tek hatası ilk geldiğinde alex için sarf ettiği sözlerdi. ( alex le 5 yılda bir şampiyonluk yaşandı lafı ) bu çok yanlış bir ifadeydi ama üzerinden 3 yıl geçti ve aykut alex'i en kötü oynadığı dönemde bile 11 de oynatarak ( geçen sene süper final deki bjk maçı örneğin )ona saygısını ve güvenini gösterdi. iki sene önce sözleşmesi uzatılırken alex i onore edici kelimeler kullandı vs. vs. dediğim gibi bunun dışında alex e bir yanlışı olmadı aykutun.

peki alex ne yaptı? 1 hafta öncesinden kendisine moskova maçında oynamayacağı nedenleriyle açıklanmasına rağmen 35 yaşında fizik gücü gerektiren kritik bir deplasmanda yedek soyundu diye twitter da herkesin önünde aykut kocaman ı kıskançlıkla suçladı moskova deplasmanında bir karış suratla dolaşıp takımın havasını bozdu. Aykut kocaman da haklı olarak g.antep maçının kadrosuna almadı alex i. alex in egosu ( bence artık şüpheli olan ) fenerbahçe sevgisinin önüne geçti. çok çok büyük hayal kırıklığı yarattı. bu arada borges e sonuna kadar katılıyorum eğer alex o tweeti atmasa ve g.antep maçının kadrosuna alınmasaydı ben de alex in yanında olurdum ama aykut un o tweet olmasa böyle bir şey yapmayacağı çok net ortada. ve son sivas maçındaki oyundan çıkarken takındığı tavır da herşeyin üzerine tuz biber ekti alex maalesef gözümde değerini yitirmeye başladı.

fenerbahçe taraftarlarına da hayret ediyorum. aykut kocamanı içten pazarlıklı olmakla falan suçluyorlar. adam sezon başında alex i bu sene nasıl kullanacağını aklındaki planları açıkça belirtmedi mi? hiç bir zorunluluğu yokken alex e saygısından 1 hafta öncesinden kendisini bilgilendirmedi mi? aykut geçen sene en zor zamanlarda neredeyse tek başına bu takımı ayakta tutmadı mı? 35 yaşına gelmiş alex i bir deplesman maçında yedek oturttu diye fenerbahçe taraftarınca aykuta yapılanlar beni gerçekten de çok üzdü. Asıl vefasızlığı da fenerbahçe taraftarı aykut a yaptı bence. yazık diyorum sadece yazık...

melampyge dedi ki...

@varol döken: alex saygı duyarsa oynar, aykut saygısını kazamadı o yüzden suçlu aykut gibi bir mantık olabilir mi? vizyonsuzluğun ya da sizin tabirinizle çapsızlığın karesi olmuş bu. kaç yıldır futbolla ilgili şeyler okurum, bu kadar kötü bir yoruma denk gelmemiştim, youtube yorumlarında dahi. vay arkadaş, nasıl nefretle yoğrulmuş insanlarsınız.

yasince dedi ki...

galatasaray şampiyonlar ligi gruplarına en çok kalan takımların başında olmasına rağmen gruplardan 1 kere çıkabilmiştir o da lucescu ile. totalde 10kere katılıp 1kere gruplardan çıkmıştır.(başarı %10) fenerbahçe ise 5kere gruplara kalmış ve 1kere çıkabilmiştir.(başarı %20) bu istatistiğe göre fenerbahçe galatasaraydan şampiyonlar liginde daha başarılı olmuş bir takımdır

L dedi ki...

hocam s.a.

1. fenerbahçe ikinci maçta 1-0 yenikken de zaten eleniyordu.

2.
"Türkiye’nin futboldaki kulüpler bazında en büyük arenası olan Şampiyonlar Ligi’nde bir Türk takımının gelebileceği en üst aşamaya Galatasaray ile beraber gelen tek takım olmak, Avrupa’da bir başarı sayılmıyor mu?"

burada biraz sorunlu bir anlatım var gibi, ya da ben anlayamadım. "iki takımın da çıktığı aşama"dan mı bahsediyorsunuz, yoksa gs'nin yarı finalini unutup, öyle mi yazdınız? ikincisi gibi sanki. çünkü "en üst aşama" tabiri var, ki bu da yarı final ve galatasaray'ın. holiganlık yaptığım düşünülmesin, sadece doğru ifade açısından.

varol döken dedi ki...

@melampyge
mantığı siz kurmuşsunuz, ben saygısını kazanamadı diye suçsuz ilan etmedim. futbolu değil insanı iyi tanırım ve hissiyatımla alex'ten yanayım. aykut kocaman konusunda da kesin bir hükme varmadım, varamadım. ama insani ilişkiler, kriz yönetimi vs. konularında başarısız olması, alex mevzusunda da eksik bir şeyler yaptığına inandırıyor beni. vizyonsuz/çapsız yorumunuza karışmam, haklı bile olabilirsiniz ama nefretle yoğrulmuş demek için 1 tane yorumdan yola çıkmanız da sizin hatanız olmuş. ben sadece alex'i sadece futbolculuğu ile değil, aklı, görüşü, tavrı, sükuneti vs. ile seviyorum ve pek yapmadığım gibi (beni tanımadığınız için söylüyorum) böyle bir durumda ilk defa taraf oluyorum. hepsi bu.

Berkay Tetik dedi ki...

Alex eleştirilerine, yine Alex'in istatislikleri ile cevap vermek istiyorum:

2004/2005 sezonu. Yani ilk sezonu. 24 lig maçında 15 Gol, 15 Asist. Takım şampiyon.

2005/2006 sezonu. 31 lig maçında 15 Gol, 24 asist. Takım son maçta şampiyonluk kaçırıyor(Kayıp 1 milyon davası).

2006/2007 sezonu. Fenerbahçe'nin 100. yılı. Carlos'un Türkiye'ye geldiği sezon. 32 lig maçında 19 gol, 12 asist. Takım şampiyon.

2007/2008 sezonu. Deivid'in ve Uğur'un patlama yaptığı sezon. 28 lig maçında 14 gol, 13 asist. Şampiyonlar liginde Çeyrek Final. ŞL'de 10 maçta 2 gol, 6 asist. ŞL Asist kralı. Takım ligte 2.

2008/2009 sezonu. Tarihimizin en kötü dönemlerinden biri. Aragones dönemi. 26 lig maçında 11 gol, 14 asist.

2009/2010 sezonu. 2. Daum dönemi. 26 lig maçında 11 gol, 14 asist. Son maçlarda kaçan Lig şampiyonluğu ve Türkiye Kupası şampiyonluğu.

2010/2011 sezonu. Aykut Kocaman dönemi. 33 lig maçında 28 gol, 17 asist. Hem gol kralı, hem asist kralı. Ligin en değerli oyuncusu. Takım şampiyon.

2011/2012 sezonu. 29 lig maçında 14 gol, 7 asist. Yarım puanla ve yine son maçta kaçan şampiyonluk.

Toplam: 336 maçta 163 gol, 147 asist.

Brezilya Milli takımı ile 2 Copa America şampiyonluğu ve daha aklıma gelmeyen Brezilya kulüpleri ile yakaladığı başarılar.

Ha Parma macerası var birde. Avrupada yapamadı denilen ama aslında 5 lig maçında 2 gol atıp, 7 asist yaptıktan sonra hocası ile anlaşamadığı için ayrılan Alex :)

Alex'e laf atan çarpılır. Bu Alex'i aşağılama politikası her sene yapılıyor. Biz her sene şampiyonluğa oynuyorsak bu Alex sayesindedir ve gittiği zaman Galatasaray gibi 10 numara yokluğunu yıllarca çekeceğiz(Onların Hagi gittikten sonra çektiği 10 numara sıkıntısı gibi).

Eğer Alex'i istemiyorsan sezon başında gönderilmesini isteyecektin. Cristian ne dedi? Aykut Kocaman beni kandırdı sezon başında beni istemediğini söylemedi dedi. Aynı Alex gibi. Alex'ten önce Aykut Kocaman gibi adamlardan kurtulmalıdır Fenerbahçe Spor Kulübü..

alessandro dedi ki...

ben bu kadar guzel bır alex yorumu gormedım kalemıne yuregıne sglık...takıpteyım borges hocam...

kuzen larry dedi ki...

@berkay tetik

cristian türkiyeden ayrılmak istediği zamanlarda önündeki topa bile koşmuyordu. sahada belirgin bir şekilde mücadele etmiyordu adam. Açık ara fenerbahçe tarihinde en nefret ettiğim oyuncu olmuştu bu hareketleri yüzünden. Aykut kocaman a da snirleniyordum onu oynattığı için ama neticede aykut christian ın en yoğun eleştiri aldığı dönemlerde bile hep arkasında durdu adamın. Cristian ın şu anda yaptığı tek kelimeyle hainliktir. Aykut un karşısında bu adamı tutan, sözüne değer veren taraftarın da aklına şaşarım.

el fenomeno dedi ki...

bir de Mourinho İnter'de iken hiç UEFA'da (şimdiki Avrupa Ligi) mücadele etmedi ki. Mesut ne zaman UEFA'dan etti İnter'i ? Ben mi yanılıyorum bilmiyorum ama Mou'nun İnter'i 2008-2009'da ŞL'de grup aşaması sonrası 2. turda Manchester United'a elendi. Bir sonraki sezon da ŞL'yi kazandı zaten. Sonra da Real'e geldi. Ama 2008-2009'da ŞL'de Werder ile grup maçlarında karşılaşmışlardı sanırsam.

Borges dedi ki...

Haklısın, aklımda kalan şu: Bremen Mourinho'nun İnter'İni yeniyor. 2-1. Pizarro ve Rosenberg golleri atıyor iki gol pası da Mesut'dan.. Şampiyonlar Ligi grup maçları olması gerekir, yani haklısın:)