4 Haziran 2015

Abdullah Avcı ve Başakşehir


Türkiye Süper Ligi’nin kendisine has kuralları var. En tepeye şunu yazmak gerekir: Bu ligde SAVUNMA YAPMAYI BİLEN  takımlar kazanır.  Misal Okan Buruk geçtiğimiz sezon Elazığspor ile çok güzel işler yapmasına rağmen tutunamazken kadro kalitesi ligin en kötülerinden olan Gaziantepspor ile savunma yaparak  ligde kalmayı haftalar öncesinden garantiledi. Kadro kalitesi ligin ortalamasının üzerinde olan Kasımpaşa’nın ve hatta ligin son sırasında olmasına rağmen Balıkesir’in attığı gollere, Bursaspor’un oynadığı futbola bakarak tabeladaki yerini tespit edemezsiniz. Savunma becerileri Süper Lig takımlarının tabeladaki yerleri konusunda belirleyici oldu. Konyaspor’da Aykut Kocaman en azından benim analiz ettiğim takımlar içerisinde Abdullah Avcı sonrası dikkat çeken ikinci teknik direktör olurken pas futbolundan(hücum karakterli)  rakibi bozan oyuna(savunma) dönüşü de önemliydi. Sistemini değiştirdi. Savunmasıyla fark yaratarak üst üste yenilmeme serisi yakaladı. Gerçekte Konyaspor’un tek büyük bir başarısı vardı: Rakibe oyun kurdurtmamak, Rakibi üçüncü bölgede karşılama metodu ve yaptığı o muazzam baskı.  Buna da ekstra bir yazı gerekir ama kabaca Aykut Kocaman’ın farklı ve çok işlevsel bir sistem kurduğunu söyleyebilirim.(Hayran kalmıştım)  Maçlar öncesi hem Galatasaray’ın hem de Beşiktaş’ın bu bu takıma gol atamayacağını da iddia etmişimdir.(Galarasaray attı o başka)

Abdullah Avcı’ya gelirsek onu diğerlerinden ayıran bir taktik disiplin ve nihayetinde zeka söz konusu.  Başakşehir’in ne oyuncu kalitesi ne de futbol şansı geldiği konumu açıklamaz. Visca ve istikrarsız da olsa Doka harici özel oyuncusu da yoktur. Volkan çok kötü goller yiyen kaleci, bekleri ortalama olurken Doka istikrarsız, Semih-Batdal ve Perbet’nin toplamından bir santrfor ancak çıkar. Enver Cenk Şahin gibi yıldız adaylarını barındırıyor ama ne kötü ne de çok iyi oyunculara sahip takımın elde ettiği bu başarı teknik adama ve onun başarılı taktiğine  yazılır. Neredeyse bütün tv programlarında yorumcular en iyi 11’lere Yalçın ve Epureanu’yu almışlar.Elbette iyi stoperler ve fakat takımın az gol yeme başarısı çok kaliteli savunma dörtlüsü olduğu için değil bir sistem takımı olmasından dolayıdır. (Ayrıntılı bir şekilde açıklayacağım) Bu tandemi başka bir takıma koyarsanız 50 tane gol yiyebilir, çok da sürpriz olmaz gibi. 

Başakehir'in az gol yemesinin başlıca nedeni dörtlü alan savunmasını en başarılı uygulayan olması. Öte yandan takım olarak savunmasını zora düşürecek bütün ayrıntılardan akıllı bir şekilde sıyrılmasıdır. 11 kişinin bu planı doğru bir şekilde uygulamasıyla bu mümkün olmuştur.  

Nedir peki bu sistemin ayrıntıları?

Almanların “Umschaltspiel” diye adlandırdıkları sistemi İBB harfiyen uyguluyor. Size belki başta garip gelecek olsa da Dortmund’un zirvede olduğu yıllarda benzer bir oyun anlayışına sahip olduklarını da söyleyebilirim. Dortmund’un da özünde bir “savunma” takımı olduğunu da unutmadan. Savunma başarınız sizin 90 dakika içerisindeki hücum sayınızı belirliyor. Aykut Kocaman'ın Konya'sı için de bu sistem geçerlidir. Sistemin içerisinde çok net bir “akıl” var.  Her ayrıntıya burada yer veremeyiz bellki ama kabaca özet geçersek..



ALAN SAVUNMASI VE RAKİBİ KARŞILAMA

Kuralları basit ve net olmasına rağmen Türkiye Süper Ligi’nde pek çok takımmın dörtlü alan savunması konusunda sıkıntı yaşaması enteresan gelmiştir bana. Basit bir ayrıntı ile derdimi anlatayım. Dörtlü savunma iki bloğunun ve oyuncuların kendi aralarındaki mesafe  kabaca 8 ila 10 metre arası olarak belirlenmiştir. Takım olarak  bu mesefaleri de gözeterek topa sahip olan oyuncuya baskı yaparak topun olduğu bölgeye kayarlar (Vier Abwehrkette - ballorientiertes Verschieben) Modern futbolun her yerde bulabileceğiniz en basit kuralları. Süper Lig’de pek çok takım bu konuda fazlasıyla eksik. Bunların başına da ben Kasımpaşa’yı yazarım. Önder Özen öncesi dörtlü savunmanın arasından otoban geçerdi, o derece.. Öyle basit hatalar ki anlatılması zor. Galatasaray’da Sneijder’in verdiği pasta Donk’un orta sahaya kadar çıkmasını neyle açıklayabilirsiniz ki? Sneijder'ı o bölgede defansif orta saha markaja alması gerekirken açtığı gedikten Hollandalı Yasin'e muazzam bir pas bıraktı. Bu düzeyde bu hatalar bu ligde çok sık yapılır. Çaykur Rizespor’da Hikmet Karaman dahi yeri gelmiş, bu savunmayı yeniden takıma doğru bir şekilde öğretmek zorunda kalmış ve hatta idmanlarından sonuç da almıştır. Hikmet Karaman antrenman konusunda belki de bu ülkenin en iyileri arasında yer alır kesinlikle. Alan savunması konusunda her şeyiyle tamam olan  Başakşehir'de buna benzer hatalar olmaz. Bu sistemi kusursuza yakın uyguluyorlar ve haliyle takım yerleşim aldığında Barça olsan gol atman kolay olmaz.



Dörtlü set kendi ceza sahası çevrende etkilidir ama aynı şekilde rakibi kendi yarı sahasında karşılama metodu o kadar önemlidir ki.. Başakşehir diğerlerinden farklı olarak santrforunu da prese-baskıya dahil ederek rakibi kenarlara yöneltip topu bu bölgede kaparak  "Hücum yerleşimi almış, düzensiz savunmaya" hücum ediyor. Hali hazırda Başakşehir burada savunma değil hücumu düşünüyor. Topu kaptığı anda rakip savunmayı hazırlıksız bir şekilde yakalayıp sonuca gitmek bütün planlarının öznesi. Rakibin oyun kurma aşaması Başakşehir'in hücumun başlangıcıdır. (Hücum ederken de tam tersi) Rakibi karşılama-baskı konusunda Türkiye’nin en iyisi ise tartışmasız Aykut Kocaman’ın yeni oyun sistemi ile Torku Konyaspor’dur. (Ayrı bir yazıda bu takım incelenecektir, gerçekten harikaydılar)

Özetle eğer sizin takımınız alan savunmasını ve topun olduğu bölgeye doğru kaymayı  muazzam bir şekilde yapıyor ise bu size aynı zamanda topu rakip oyun kurarken kapma ve etkili  hücum etme şansını da veriyordur. Başakşehir’in etkili hücumu budur. Aykut Kocaman bu eylemin yarısını başardı, hücum etme konusunu ise geliştiremedi. İBB ise biraz buradan biraz duran top (sol yan frikik bölgesinden altı golleri var) biraz da bireysel beceri ile hücumu idare ettiler.

İBB kusursuz bir alan savunması uyguladı. Savunma yerleşimini aldığında bu takıma gol atmak imkansıza yakın. Birincil hedefi başarıyla tamamladıktan sonra bir takımın savunmasının hazırlıksız bir şekilde yakalanacağı bütün koşulları engelleyecek taktiklerden oluşuyor savunmanın geride kalan detayları. Yani o öne çıkarılan Yalçın ve Epureanu’nın tek ayakta yakalanmayacak şekilde hareket etmeleridir. Keza baz alınan nokta bir takımın az gol yemesi ise burada stoperlerden bile etkili olan beklerin performansıdır. Bu açıdan Sabri'nin olmayışı Galatasaray'ı dört gollü hezimetlere sebebiyet vermiş. Hatta Başakşehir'in attığı dört gol de maç içerisinde bir sağa bir sola geçen Tarık Çamdal tarafından gelmesi de tesadüf değildir. 

1-     HÜCUMA ÇIKARKEN TOP KAPTIRMAK -GERİDEN OYUN KURMA

Normal koşullarda takımlar geriden oyun kurarken hücuma hazırlanır. Abdullah Avcı’nın ise topu kendi yarı alanından üçüncü bölgeye taşırken neredeyse hücumu hiç düşünmez. Asli hedef burada savunma yapmaktır. Nasıl ki rakibi karşılarken asıl hedefi gol yememek değil pozisyon üretmek ise burada da tersi. Topu kendi yarı sahasından üçüncü bölgeye taşıma esnasında ayağındaki topu rakibe kaptırmamak için geriden oyun kurma opsiyonlarının büyük çoğunluğu uzun toptur. Kontra yememek asıl hedef. Gol yemeye en yakın olduğu zamanlar topun İBB takımının ayağında olduğu zaman dilimleridir zira burada takım hücum pozisyonu alır, savunma yerleşik değildir. Dolayısıyla topa sahip olmaktan bilinçli olarak vazgeçerler. Sağ bek Uğur(sıklıkla Visca ve merkez forveti görür) ve Epureanu(hem sağa hem sola uzun top atabilir) bunu sık sık dener. Olmadı Badji. Uzun.. Bekler, stoper ve defansif orta sahaların uzun oynamalarının dışında Başakşehir takımının üçüncü ve son oyun kurma opsiyonu ise merkez forveti duvar olarak kullanmaktır. Tek bir dokunuşla top üçüncü bölgeye taşınır. (Gaziantepspor’da da Muhammed Demir bu konuda çok işlevsel, lakin duvar değil pas makinası şeklinde) Başakşehir'İn Akhisar'a attığı ikinci gol buna iyi bir örnektir. (Semih, Perbet ya da Mehmet) kendisini orta alana taşıyıp duvar olur.  Eğer burada stoperinizi uyarır ve 9 numalaralarına orta sahaya kadar baskı uygular ve yarı sahada da defansif orta sahalar markaja girerse (Gençlerbirliği bunu çok iyi yaptı) Başakşehir’i uzun topa mahkum edersiniz ve fakat bu çok bir şeyi değiştirmez. Topu zaten isteyen bir takım değil ve top rakipte olduğu zaman güvendedirler. Savunmaları yerli yerindedir. Hedefleri geriden topa sahip olduğu halde dahi oyun kurup hücum etmek değil savunmasını rakibe dağınık bir şekilde  yakalatmamaktır. Yiyeceği kontraları minumuma indirmektir. Onların zaten hücumu daha çok savunmasıyla gerçekleşir. İşin matematiği basittir. Bir takım topu alıp yerleşik savunmaya hücum yaparken gol atma şansınızdan daha fazla gol yeme ihtimaliniz var.  Top hızlıdır ve sizin savunmanız yerli yerinde değil iken rakibin savunma yerleşik olarak sizi bekliyor. Set hücumuna yatırım yapılmaması çok da yanlış değil.

2-     HÜCUMDA KAPTIRILAN TOPLAR

Aynı zamanda Başakşehir rakip yarı sahada kalabalık bir şekilde yerleşip hücum ederken topu kaptırdıklarında gösterdikleri reaksiyonu da burada görüntülerle göstermek isterdim. Beşiktaş maçında dört beş aksiyonda bulundular. Ben de bunları kesip hazırladığım videoların arasına yerleştirmiştim. Topu kaybeder kaybetmez kalabalık bir şekilde topu almak ya da faul yapmak için deyim yerindeyse “Saldırıyorlar”.  Tam bu esnada top taca çıkılmış ise yaptıkları baskı yine muazzam. O top oradan çıkmayacak şekilde organize oluyorlar. Geriye dönüp o muazzam yerleşimini alıp savunma şansları yok ve dolayısıyla da bunu baskı sonuç vermezse kasti faul ile rakibi durduruyorlar. Beşiktaş İBB maçında yine altı İBB’linin ayağında top olan Beşiktaşlı oyuncuya aynı anda daldığı bir görüntü bu aksiyonun en güzel örneğidir. Başa dönecek olursak Yalçın ve Epureanu’nun tek ayak üzerinde yakalanmaması için Abdullah Avcı’nın buna benzer pek çok detayı hesapladığı ortadadır.  Ligin en az topla oynayanı demek aslında topun sürekli rakipte olup savunmanızın daimi olarak yerleşim almış bir şekilde rakibi bekliyor olması demektir. Hali hazırda tüm çalışma sistemi de bunun üzerine kurgulanmıştır.

BAŞAKŞEHİR HÜCUM-DÖNEN TOPLAR

Başakşehir benim Çaykur Rizespor’un oynayacağı takımlar arasında en iyi analiz ettiğim maçlardan birisiydi. Öyle ki resmen korner dönüşlerine dikkat edilmesi için hem hocaya hem de maça çıkmadan önce otel koridorlarında oyunculara sayısız kez söyledim.. Gelin görün ki golü de korner dönüşünde yedik, kader, kısmet diyelim. Dönen toplar konusu önemlidir. Aslında başka bir ifadeyle yaptığınız ilk hücumu bir şekilde bertaraf eden takımın savunması dağılmış, topun ceza sahası dışına atılmasıyla beraber savunma konsantrasyonu da kaybedilmiştir. Bu açığı değerlendirmek ve bunun üzerine yatırım yapanlar sonuç alır.

Juventus’ta Conte zamanı Pirlo’nun rolü önemliydi. Juve ilk aksiyondan sonuç alamayabilir ki bu ihtimal fazladır ve fakat topu bir şekilde savuşturan o bozuk defansa ikinci hücumu dönen toplarla yaparlar ve ceza sahası önüne biriken dönen top canavarları topa sahip olur olmaz arkada demarke vaziyette tüm bu dağınıklığa öldürü vuruşun nereden yapılması gerektiğini hesap eden Pirlo’ya top hücumu başlatması için aktarılırdı. Pirlo ise  geride savunma önü oynamanın avantajını kullanır,  markajda olmaz ve iyi bir saha görüşüne sahip olarak topun daha etkili bir şekilde ikinci kez hücumunda başrolü oynardı.

Kornerlerden Başakşehir bizim maça kadar(Çaykur Rizespor) direkt olarak sadece 1 gol atma başarısı göstermişti ve fakat neredeyse her kornerin dönüşünde tehlikeli pozisyon üretmişler. O gelen ilk ortayı savuşturan savunma dağılır ve bu savunmaya ikinci kez dönen top hücumu ise sıklıkla sonuç verir. Topu alan oyuncu hızlı bir şekilde çizgiye adamı kaçırır ve ortası golü getirir (Bknz Başakşehir’in Balıkesirspor ve Rizespor’a attığı goller) Bu arada Başakşehir'in bütün hücumları kontraya odaklandığı için her şekilde çizgiye inip orta kesilmez, pas verilir. Edim Visca bu konuda uzmandır. Hiçbir zaman topun altına inmezler ve takım çizgiye indiği andan itibaren demarke vaziyette dörtlü savunmanın hemen arkasında bir boş adamı mutlaka bulundururdu. Organize hücumlarda atılan gollerin hemen hepsi çizgiye inenin yerden pasla ortadaki boş adamı görmesiyle gerçekleşmiştir.

Detayı çoktur ama formül bellidir. Benim savunmam yerinde olduğunda gol atmanız çok zor. Yerinde olmadığı zamanları da takım olarak biz size vermeyiz diyor. Hücumda da aynı şekilde rakip savunmanın yerleşimini almadığı her anın üzerine pusu kuracak şekilde fikir üretmişlerdir. 

ZAYIF YÖNLERİ

Başakşehir’e topu verirseniz, gücünün büyük bir kısmını yok etmiş oluyorsunuz. Onları set hücumlarına zorlamak, yani presi ve baskıyı kendi yarı sahanızda kabul etmeniz işinizi kolaylaştırır. Amacınız kalenizi savunmak değil onların hücumda çoğalmasına fırsat vermek. Zira hem hücum güçleri düşer(Set hücumları zayıf) hem de savunması yerinde değildir. Zaten Başakşehir’in kaybettiği maçlarının neredeyse tamamında topla oynama oranı rakibinden fazla olmuş. Topla oynadığı sürece sizin gol atma şansınız ancak o zaman vardır. Sadece kazandığı ya da kaybetmediği maçlarda topa sahip olma yüzdesi rakibinden az.

 Set hücumu kuvvetli olan her takım Başakşehir’e karşı kazanma şansı mevcuttur (Bursaspor). Topu size “tüm gücünle bana vur” şeklinde veren mantığa sahip ve fakat organizasyonu kuvvetli takıma bu alanı açmak tehlikeli olabilir.

Hem savunmada hem de hücumda yaptığı baskılar ritüele dönüşmüş durumda ve aslında çözüm bulduğunuz zaman buna cevap verecek b şıkkını oluşturma şansları çok fazla yok. Geriden sizin oyun kurma aşamanızda yapacağı baskı çok net bir şekilde ortadadır. BU gerçeğe rağmen siz hala kenardaki o malum baskıda top kaybedip bu takıma hücum etme şansını veriyorsanız teknik direktörlük yaptığınız en iyi iş olmayabilir şıkkını da düşünmelisiniz.

 ABDULLAH AVCI BÜYÜK TAKIMDA BAŞARILI OLUR MU?

Bu sistemi modifiye ederek Dortmund'a benzerliğini arttırarak mümkün. Sprinter oyuncular alacak, pres şiddeti artacak ve maç başına hızlı hücum-gegenpressing abartacak. Yine topu ayağında gezdirmeyen ve fakat kapılan her topa "sprinter oyuncularla" çeşitli hızlı hücumlar döşeyerek temeli savunma olan hücum karakterli bir takım ortaya koyup başarılı olabilir. Mümkün, neden olmasın ? 

12 yorum:

planck dedi ki...

biliçin sisteminden, bjk-ts maçlarında gördüğümüzden çok da farklı model değil yani.

Borges dedi ki...

planck: Benzerlikler taşıdığı bir gerçek. Lakin Biliç takımın top ile ilişkisinde yetenek farkından dolayı farklı planları da olan bir adam. Başakşehir'in topsuz alana yatırımı çok daha fazla. Aynı zamanda Beşiktaş topu rakibe verip geride bekleme pozisyonda karakteri gereği çok fazla kalamıyor ve rakipleri de stratejik olarak iki takıma da farklı yaklaşıyorlar. Bunu da Başakşehir avantaja çevirip kendi sistemini yaratırken Beşiktaş da farklı bir modellemeye gitmek zorunda.

talipyeşiltepe dedi ki...

çok keyifli ve öğretici bir analiz yazısı eline sağlık, tebrikler.
teşekkürler.

Borges dedi ki...

3-5 kişiyiz bu teknik ayrıntıları okuyan ve keyif alan. her +1 güzeldir çok;)

talipyeşiltepe dedi ki...

yaa aslında futbol bu zaten.futbola topyekün millet olarak böyle bakabilsek keşke.

tüm medya ve gazetelerde yazan arkadaşlar,taraftar gibi bakmayıp, bu şekilde baksalar olaya gerçekten eminim ki futbol terörü biter.

ama ne yazık ki bizde herşey "koyduk mu" dan ibaret olunca durum bu :)

admin dedi ki...

ya borges neden kayboldunuz kardeşim, uçan hollandalı, lambuja, parma, pclion, ben sizleri okuyarak futbolu öğrendim. böyle yazılara devam... inanılmaz bir iş bu. ayrıca şu portre yazıların vardı bir ara, misal bir gerd müller, bir bekenbavır porteleri vardı ki arada sırada dönüp tekrar bakarım. kaybolmayın abicim, blogları öldürmeyin. konya yazısını bekliyorum, hatta 18 takımın 18'inin de yazısını bekliyorum. juve-barça analizi bekliyorum. yazacaksın kardeşim :)

rize'deki görevin de hayırlı olsun. hikmet hoca gibi ligin taktiğe önem veren birkaç hocasından biriyle çalışman büyük bir şans. bir yazıda hikmet hoca'nın çalışmalarını da anlatmanı isterim. misal, biz hiçbir zaman soyunma odasında hocaların ne anlattığını, ne taktik verdiğini öğrenemiyoruz. bir hoca bir maça nasıl hazırlar takımını, hep merak etmişimdir.

yaz, yaz, yaz lütfen.

sevgiler..

Adsız dedi ki...

Eline koluna saglik agabey. Boyle guzel bir analiz hazirladigin icin tesekkurler.

Unknown dedi ki...

Önde pres yapan takımların tempolu pas ve direkt oyunlarla çözüldüğünü daha önce gördük.İkinci yarıda ki BJK Mersin maçında Rıza Çalımbay'ın Bjknin baskılı oyununa karşı Servet'i öne atıp direkt toplarla çıkış stratejisi bunlardan birisiydi mesela. Bu tip takımlara karşı formasyon olarak farklılıklar denenebilir kanısındayım.Bielsadan veya Simeone'nin River'ından alıntılar yapılabilir.

heroruno dedi ki...

Burada merak ettiğim madem İBB nin en büyük zayıflığı topu ayağında tutmak GS - İBB maçını sanırım hatırlıyorsunuzdur Yasin - Dzemaili değişikliği sonrasını tabi bu değişiklikten mi kaynaklı bilmiyorum ama sanırım dakikalar 65-70 civarıydı sonrasında inanılmaz bir İBB baskısı oldu tabi bu bölümde takım savunmasında inanılmaz hatarlarda yaptı GS fakat yinede İBB o son 20-25 dklık bölümde oldukça başarılı bir şekilde topa sahip oldu baskı kurdu maçı 2-2 ye getirmeklede kalmadılar kazanıcak pozisyonlarıda buldular. Ben İBB adına tespitlerinizi tamamen doğru buluyorum güzel bir yazı fakat bu maç kafama takıldı bu maç özelinde bir açıklamanız var mı ? varsa çok merak ediyorum tabi tamamen tesadüfi diyebilirsiniz onuda anlarım :)

heroruno dedi ki...

Burada merak ettiğim madem İBB nin en büyük zayıflığı topu ayağında tutmak GS - İBB maçını sanırım hatırlıyorsunuzdur Yasin - Dzemaili değişikliği sonrasını tabi bu değişiklikten mi kaynaklı bilmiyorum ama sanırım dakikalar 65-70 civarıydı sonrasında inanılmaz bir İBB baskısı oldu tabi bu bölümde takım savunmasında inanılmaz hatarlarda yaptı GS fakat yinede İBB o son 20-25 dklık bölümde oldukça başarılı bir şekilde topa sahip oldu baskı kurdu maçı 2-2 ye getirmeklede kalmadılar kazanıcak pozisyonlarıda buldular. Ben İBB adına tespitlerinizi tamamen doğru buluyorum güzel bir yazı fakat bu maç kafama takıldı bu maç özelinde bir açıklamanız var mı ? varsa çok merak ediyorum tabi tamamen tesadüfi diyebilirsiniz onuda anlarım :)

Borges dedi ki...

heroruno: Burada "topu ayağında tutma" derken neyi kast ettiğimizi de anlatmamız gerekiyor. Örnek olarak Dortmund topu ayağında tutmaz derken topa sahip olur olmaz hızlı hücum yapar. Direkt üç pasla hücum. Eğer takım skor olarak geriye düşerse pres gücünü ve bölgesini farklılaştırarak sürekli topu kapıp hücum sayısını ve toplamda ayağında topu tutma süresini fazlalaştırır ve fakat bu bizim anladığımız biçimde değil.

Ya da..

riski alıyorlar. Topu kaptırdıklarında hızlı hücum yeme riskini almak zorunda kalıyorlar. Ne kadar etkili olursa olsun savunma açısından riskli dönemi içerir o oranın arttığı zaman. Lakin artık kaybedecekleri bir şey yoktur. Savunma açısından "en güçsüz" olduğu zamandır. Hücum açısından da topa sahip oluş şekli önemlidir. GS maçında duran toptan gol geldi. Set hücumları çok can yakıcı değildir ama rakip geri çekilip buna çanak tutar gibi. Etkili hücumu pres sonucu kapılan top ve direkt hücum. Topa sahip olma derken set hücumundan bahsediyoruz. Burada hem set hücumu zayıf hem de atak yerse sorun yaşıyor. bu anlamda güçsüz.

Unknown dedi ki...

peki arkadaşlar sizce hangi sisteme karşı ne oynanır yorumlarınız tez*antitez yapalım??