4 Ocak 2010

Bender Kardesler.!



Su almanyada en cok canli izledigim takim 1860 Münih'tir. Bu ikiz kardeslere cok küfrettim. Arkadas kim kimdir ayirt edemedik .. Her ikisi de defansif orta saha oynar, her ikisi de müthis yetenektir.. Maclarda genelde birisi cikar yerine digeri girerdi.. bir ara Lars olani kaptan olmustu ki 1860 Münih takiminin tarihinin en genc kaptani filandi. Sevinmistik, kim kimdir bilebiliyorduk.. 1860 zamanina kadar sürekli her takimda beraber oynadilar ki aslen bizim dikkatimizi 2006 daki U17 performansi ile cekmislerdir.. hali hazirda o kadro müthis yetenekleri barindiriyordu ama sonu cok da güzel olamadi.. Hala Fischer'i bekler dururum ben mesela..

Velhasil cok sükür ki ayri ayri takimlara gittiler de aradaki farklari az biraz görebiliyoruz artik.. Lars olani biraz daha ofansif yok Sven olani miydi ki o ? Bilemedim valla..

Bayern'in Hizmetcisi ve Efendisi.!



Hoeness'in portresini islemistik biz surada.. Spiegel burada bizim üzerinden gectigimiz konulari islemis. Hemen hemen ayni bakis acisiyla yer verdigi icin sevindik biraz.. Pek cok insanin nefretini kazanmis Hoeness'in her seye ragmen yardimsever ruhunu önplana cikarmis. Gerd Müller'in alkol bagimlisi olmasindan dolayi yattigi klinikte onu her gün ziyaret ederek iyilestirip ona is verme konusundan Mehmet Scholl'a sakatligina ragmen sundugu sözlesmelerden Deisler'e yardim etme konusuna kadar hepsini.. Daha St.Pauli klubüne de zor zamaninda yardim etmisligi onu bunu vardir aslinda ama Deisler konusu oldukca ilginc gelir bana zira Scholl'un katkisi vardir ve bu yüzden biraz da haketmistir lakin düsunebiliyor musunuz zamanin buyuk parasi olan 20 milyon marki ugruna gözden cikardigi Deisler "yardima ihtiyacim var, kötüyüm" dedigi vakit bir o kadar güzel insan olan Hitzfeld ile onu klinige yatiriyor ve o Max Planck kliginde ona yeniden sözlesme öneriyor ? Deisler tüm bu yardim cabalarina ragmen yine kötü oldugu bir günün gecesinde tekrardan Hoeness'i ariyor.. Yatmaya dogru hazirlik yapan Hoeness onu evinde agirliyor ve saatlerce konusuyor.. O gün Deisler onun evinin misafir odasinda kaliyor. Tüm bu ugraslara ve ugruna verilen paralara ragmen birakmasi gerektigi konusunda da sorun cikarmiyor.. Özellikle Enke'nin ölümü sonrasi Hoeness'in ne kadar dogru yaptigini bir kez daha görmüs oldu Almanya.. Sizlere Hoeness portresi icerisinde bahsedemedigim iki güzel ayrintiyi eklemek isterim..

Hoeness Bayern'de bir süre sonra gücsüz düser. Leeds macinda yasadigi sakatligi kroniktir ve iyilesme olasiligi cok yoktur. Bayern'in o zamanki masörü Josef Saric ona klup icindeki gizli bir mesaji iletir.

"Hoeness, dikkat etmelisin. Ayaga kalktigin an seni satacaklar.."

Iste o zaman gücsüz durumda olan insanlarin bu korkuyu bir daha yasamamasi icin kendi kendisine söz verir Uli Hoeness.. Zira bizzat kendisinden bilir ki sakatlik gibi sorunlar konusunda oyuncular sucsuzdur ve bu korku onlari daha da kötü yapmaktadir.. Bir daha kimse bu gibi zayifliklar nedeniyle kendisini kötü hissetmeyecektir der kendisine..

Cocuklugunda cok da durumu iyi degildir ailesinin.. Bir spor magazasinin camekaninda siyah-beyaz bir futbol topu görür. 34 marktir onun degeri.. Her gün o magazanin önüne bisikletiyle gidip orada durup durmadigina bakar ve kendisine is arar.. Sonunda parayi biriktirdiginde gidip o topu alir ve söyle der..

Artik mahallede kimin oynayip oynamayacagina karari ben verecegim. Sen oynayabilirsin, sen de ama sen oynayamazsin..

Hoeness'in Bayern Münihi bir ilktir Almanyada. Tüm bundesliga kluplerine örnek teskil etmistir. Aslen isbilirligi ise ekonomik acidan takima muazzam katki yapmasidir. Öyle ki derine indiginizde bugün Bayern Münih ile Manchester United dahi kiyas kabul edilelemez.. Bakin cok degil on yil sonra ekonomik acidan dünyanin en iyi klubu olma yolunda müthis adimlar atmistir. Arena'nin borcu bittigi andan itibaren daha da beter cosacaklar.. O zamanin cok buyuk parasi olan 7 milyon mark borclu durumda iken eline aldigi Bayerni bugün borcsuz ve kredi cekmeden transfer yapabilen, herhangi bir zengine ait olmayan ve milyon dolarlar ile ölcülen borclari da bilmeyen bir kluptur..

Velhasil Spiegel'den Thomas Huetlin'in makalesi olan "Bayern'in hizmetcisi ve Efendisi: Uli Hoeness" 'i almanca bilen herkese tavsiye ediyorum.. Bilmeyenleri de suraya alalim..

3 Ocak 2010

Baumjohann Schalke'de.!



Bayern Toni'yi üstelik bedelsiz bir sekilde Roma'ya verdi. Hoeness dedi ki Toni gitmeli cunku bu takimin huzura ihtiyaci var. Burada oldugu sürece basinin ilgisini cekecek ve huzursuzluk yaratacaktir oynasa da oynamasa da.. Hakliydi ve iyi bir hamleydi zira o pozisyondaki diger forvetleri de biraz rahatlatmistir ki yeteri kadar alternatif mevcut. Lakin Baumjohann'i üstelik sampiyonluktaki belki de en buyuk rakiplerinden birisi olan Schalke'ye vermek cok dogru mu bilemedim.. Ben Magath'in bu yetenegi adam edecegini düsünüyorum ve Magath hedefi onikiden vurmustur bana göre.. Bu oyuncu bugün lider takimin teknik direktörü Jupp Heynckes'in özel tavsiyesi ile transfer edilmisti. Aynen Hamit Altintop'da oldugu gibi.. Bana göre Schalke takimi güzel bir hamle yapmistir ve bu onlari en azindan Sampiyonlar Ligi biletine biraz daha yaklastirmistir..

Bir baska acidan artik futbolu Hoeness degil Nerlinger yönetiyor. Bu acidan da yaklasip Nerlinger-Hoeness - Aykut Kocaman-Aziz Yildirim iliskilerinde bir kiyas yapmak gerekir aslinda.. Ileride detayli bir sekilde aciklariz kesinlikle zira ülkede sportif direktör kavrami cok fazla anlasilamamis gibi duruyor..

Farid Farjad ve Dom Dom Kursunu.!



Bu adam bir ermeni Sari Gelinini kemana vurmustur, inanilmaz.. Bir Azeri Ayriligi var ki muhtesem.. E bir de bu var.. Izmir Konserinden..

Ben Emrah'in boynu bükükler kasedi ile müzik hayatina dalis yaptigimi cokca kez söylemisimdir.. Bir de o günlerde dedemin Asik Mahsunisi vardir.. Ilk hatirladigim kaset kapagi Asik Mahsuni Serif'in Dom Dom Kursunu kasedidir.. Ibo filan meshur edip bunu söylese de umrumda bile degildir. Bu benim icin dedemin dinledigi ve bana dinlettigi ilk müzik albümüdür bu yasamda.. O albümün ilk türküsüdür.. Bir de bunu Farid Farjad'dan böyle dinleyince bi tuhaf oldum, sizinle paylasayim dedim..

Löw ve Dedikodular..!



Löw karizmadir.. O gömlegi pantolonun icerisine koyabilecek durumda olan insanoglu cok azdir bu dünyada.. Cok iyi giyinir, cok sevilir ve en karizma futbol adamlarinin basinda gelir fakat hakkinda yillardir hep escinsel oldugu geyigi de yazilir, cizilir. Büyük ablam misal cok begenir Löw'ü.. Cok sik adam der.. Cok güzel giyinir filan lakin bir gün karisini gördügü vakit söyle dedi: Borgescigim bu evlilik kandirmaca.. Böyle bir adam böyle bir hatunla mümkün degil beraber olamaz der..
Bu tespiti beni biraz sinirlendirmistir aslinda. Ki benim ablam yargilamak icin degil sadece durum belirtisi olarak bunu ifade etmistir ama yine de dokunmustur bana.. Simdi bu escinsel geyiklerine haliyle ifrit oluyorum. Guardiola da ayni geyigin icerisine sakiz edilmistir. Senin kiz arkadasin varsa onun da arkadasi erkek, bu kadar basit bir ayrintidir lakin toplum bazinda ve özellikle futbol söz konusu oldugunda bu konu cok baska sekilde ele aliniyor. Pek cok futbolcunun tercihi baskadir ama bunu aciklayamaz.. Baska spor dallarinda bu cok kolay bir sekilde dile getirilebilir iken mevzubahis konu futbol oldugunda disa vurulmasi imkansiz bir olaydir.. Olay yaratir ve o insanin yasamini zorlastirir. Yok Türkiye ya da bir baska ülkede degil her yerde bu böyledir.. Löw ile olan dedikodular ayni zamanda Klinsmann'a da sicramistir. Bu iki güzel futbol adaminin sevgili oldugu dedikodulari uzun süre gündemi mesgul etmis zira bir gazete aralarinda olan konusmayi yayimlamis ve bu da farkli sekilde yorumlanmistir. Karisi Daniela Löw'ün her daim oyuncu grubunun hatunlarindan ayri yerde konumlandirilisi ve medyadan gizlenmesi de isin üzerine tuz biber ekmistir..



1986'dan bu yana evli ve cocugu yok Löw'ün. Kendisi gibi mütevazi bir sehir olan Freiburg'da yasiyorlar.. Daniela Löw "Wetten dass" gibi istisnalari saymazsak "bayan Löw" olarak ortalikta gözükmüyor pek.. Sessiz ve sakin bir yasam icin cabaliyor her ikisi de. Ablama katilmiyorum zira Löw gibi bir adamin belki cok baska degerleri vardir bu hayatta.. Beni biraz da sinirlendiren bu insanlarin dogal secimlerini toplumun geneline ters düsmesi nedeniyle saklamak zorunda kalma ihtimalleridir aslinda.. Ahlak-Etik deger adina yapilan bu ahlaksizliklarin ortaya serilmesi biraz icimi burkuyor..

Nedir Ahlaklilik ? Nedir ben size söyleyeyim. Siz ne düsünürseniz düsünün, nasil olursaniz olun, sizden önce yasamis olan bir grup insanin ortalama davranis bicimini öyle hissetmeseniz ve öyle olmasaniz dahi insanlara o sekilde gösterme zorunlulugudur.. Samimiyetsizligin belki de en büyük tetikleyicisidir Ahlaklilik.. Zira hasil olan sizin özde ne dusundugunuz degil topluma kendinizi nasil gösterdiginiz ve ortalamaya kendinizi ne kadar uydurdugunuzdur.

Thomas Brdaric.!



2008'de futbolu birakti ama önemli bir isimdi. Efendim hakkinda cikan escinsel dedikodularindan verdigi demeclerin farkliligina kadar cok baska bir adamdi kendisi. Ben buraya onun bir demecini koymak isterim. Cok fazla dürüst oldugu ve kendisine kadar gelen oyuncularin disinda son derece gercekci bir yaklasim sergiledigi bir mevzu var efendim.. Kendisi golcüdür ve söyle bir aciklama yapmistir Hannover takiminda oynar iken:

"Golcü olarak gole olan düskünlügünüz öyle bir seviyededir ki.. Misal benim icin 4 gol attigim ve 4-4 biten bir macin kendisi takimin galip geldigi bir mactan cok daha önemlidir"

Yani diyor ki benim gol atmam takimin galip gelmesinden cok cok daha önemlidir. Bu röportaj olay yaratti Almanyada.. Tarnat cikip aciklama yapti, digeri egoist dedi filan gitti bu baya..

Ama söyler misiniz yalan midir ? Gercekci degil midir ? Bir forvetin kendisi icin 4 gol attigi bir mac mi daha önemlidir 1-0 yendigi ama kendisinin gol atamadigi diger mac mi ? Adam uzun süre gol atamazsa depresyona giriyor, takim ile ilisigi kesiliyor.. Takim sevgisi diyeceksiniz.. Iyi de adam takiminda kalmayi garantiliyor bu golller ile.. Ve gercek size sürekli verilen demeclerdeki gibi degildir.

Takimin cikari adina kendisini geri plana atan cok cok ama gercekten cok az oyuncu vardir. Bu da ancak bir takimin icerisinde en az bi on yil oynadiktan sonra kariyerinin sonlarina dogru ancak gelisir.. Arda Turan filan demeyin, bitmeyen tartismanin icerisine girersiniz.. Bunun disinda özellikle yirmili yaslarin baslarindaki herkes kendi cikarini düsünür. Takimin galip gelmesi her seyden öte kendisi icin önemlidir. Size kimse Brdaric gibi gercegi aciklamaz, zira ortaligi yikarsiniz.. Ama ben size fisildayayim, gercek Brdaric'in söyleminin icerisindedir.. Ve fakat ben de demec versem " Önemli olan takimin kazanmasi" geyigini yaparim..

Yazmak..!



" Yazmak yalnizlik gerektirir. Insanin hayatina el koyar. Bir anlamda bir yazarin kendine ait bir hayati yoktur. Varken bile gercekten var degildir." Paul Auster- New York Üclemesi (sy.208)

Biz yazar filan degiliz belki ama yazma eylemiyle hasir nesir oluyoruz yaklasik on yildan bu yana. Her gün bir seyler yazmak mümkün degildir. Haber cevirileri yapip ona yorum katabiliriz ki bir süre sonra o da keyifsiz geliyor.. Daha da önemlisi su yukaridaki alintinin en önemli ayrintisi ilk cümlesidir. Yazmak, yalnizlik gerektirir. Yalniz degildim ve yazamadim.. Ve fakat bir daha üzerinden gecmekte fayda görüyorum: Bu yasamda nefes aldigim sürece buraya bir seyler koymayi, bir seyler yazmayi düsünüyorum. En büyük hayalim de olursa bir oglum/kizim, onlarin burasini ve diger yazdigim yerlerdeki yazilarimi okudugunu görmektir. Bir nevi sürekli geyigini yaptigimiz cümlenin icerigine düsmektir aslinda: Dogmamis cocuguma mektuplar..

Bir süre önce bende de her blog yazarinda olan bir güzel mutlu son vardi. Bir gün futbol yazarak hayatimizi gecindirme güzelligi.. Guzel bir arkadasimin bana sundugu son teklifi de geri cevirir iken anladik ki biz burdan baska bir yerde yazamayiz.. Bu yüzden yaslandikca gelen o gercekci hayaller kurma eylemi burada da devreye giriyor.. Oglumun burasini okumasi, kizimin misal karalamalar kismina göz atmasidir. Bundan baska bir amacimiz yoktur.

O günleri de görecegiz diyerek hepinize güzel bir sene gecirmenizi diliyorum efendim.

24 Aralık 2009

Jose Luis Chilavert.!



Unutulmaz bir adamin unutulmaz bir karesidir. Bu görüntü 2002'den fakat aslinda 1998 Dünya kupasinda Bulgaristan karsisinda direkte patlayan frikigine üzülmüsüzdür.. Zira o gol olsaydi Dünya Kupasi tarihinde bir ilki gerceklestirip tarihe adini yazdiracakti ama her türlü yazilmistir onun adi aslinda.. 60'tan fazlasi klup takimlarinda olmak üzere Attigi goller, marksist olmasi, 99 da Paraguay'da yapilacak turnuvaya ülkenin ekonomik durumu acisindan yaklasip tepki koymasi, Martin Palermo ile olan kavgasi ki öyle ilerlemis ki düsmanlik, olasi kirmizi kart konusunda bu ikili söz konusu oldugunda bahisler filan iptal olurmus.. 1998 de karizmasi saglamdi, güzel ve renkli adamdi.. Severdim cok zira unutulmaz böyle isimler..

Bundesliga: Devrenin Yildizlari.!



Felix Magath

Inanilmazi basariyor bu adam.. Schalke takimi ile yaptiklari yenilir yutulur seyler degil. Önce dedi ki hemen olmaz, beklemek gerek ve süre 4 yil.. Bunu söylemeye su her bakimdan kötü devrealdigi takimda bu adamin hakki var ve Schalke ancak 4 yil icerisinde kendine gelebilirdi.. Istedigi hicbir oyuncuyu alamamistir, para yok.. Birakin oyuncu transfer etmeyi Rafinha'yi ihtiyactan satmak durumunda kaliyordu klup.. Ilk defa oyuncularin parasi verilemiyor dedikodulari yükseliyordu ve ekonomik acidan durum o denli kötü. Kuranyi-Farfan bitmis.. Rakitic silinmis ve baska da isyapar oyuncusu da kalmamistir.. Ve bu takimi ben sezon basi gördüm, cok kötüydü.. Hala daha iyi oyun oynuyor diyemiyorum ama mücadele öyle bir seviyede ki bu takimin kaybetmesi cok zor.. Son haftada farkli sonuclar alinsaydi ligi lider bitirecekti neredeyse.. Bir puan ile Leverkusenin ardindan ikinci durumda. Peki bunu kimlerle basariyor ? Benim Schlake'de ilkonbir cikan oyuncunun ismini ilk defa macta duymam cok nadir yasanir bir durumdur.. Bunu da bana yasatmistir.. Joel Matip, Lukas Schimidt, Christoph Moritz.. Az cok takip ediyorsunuz bu ligi , kimdir bu isimler bilginiz var midir ? 18-19-20 yaslarinda üc oyuncu.. Genc olmasi önemli degil misal Rakitic, Holtby,Zambrano Höwedes gibi kadronun gediklileri arasina girmis isimler de genctir ama biliyoruz..Simdi Kamerun da milli takima cagirmis, 18 yasinda bebe Joel Matip.. Bu gibi isimsizlerle Bundesliga ikincisi olmustur ki inanin bana sadece teknik adam basarisidir.. Gönderilmesi gündemde olan Kuranyi'yi zaten piyasaya sunan bu adamdir.. Magath etkisidir bu.! Bu ilk devrenin bana göre en basarili ismidir zira öncesi, bir hazirligi yoktur digerleri gibi..


Stefan Kiessling

Eskisi kadar genclere yönelmiyorum.. Lakin bir dönem özellikle genc oyuncular üzerinde cok fazla dururdum. Nürnberg'de iken Kiessling'i sevmistim cok.. Hatta benden cok kardesimin kesfidir bu. Kiessling, Hakan Sükür yerine alinmasini istedigim tek oyuncuydu aslinda zira bu adamin gol atmasi gerekmiyor bir forvet olarak.. Ki bu sene Bundesliganin ilk devresinin de gol krali olmustur lakin aslen size katkisi bir forvet olarak oyunun icerisinde yer almasi ve savasci kimligi nedeniyle onun ilkonbirin icerisinde olmasi orta sahaya fazladan bir ofansif oyuncu yerlestirme imkanina sahip olmaniz.. Leverkusen'in güzel futbolunun bir baska nedeni olan üc ofansif orta saha ile saha yer almasi buradan kaynaklanir.. Cok önemli bir katkidir bence.. Öyle basar ki bu adam inanamazsiniz.. Evlilige pek sicak bakmiyor ama cok düzgün bir iliskisi, cocugu filan oldugu icin hayati da sadece futboldur.. Alinmasini cok istemistik lakin olmadi. Kesinlikle takima her macta katki yapar, muadillerinin aksine golcüdür de.. Saglam asirtma golleri ,teknigi ve kafasi vardir.. Bu ilk devrenin oyuncu olarak bir diger yildizidir..



Thomas Schaaf

Sözlerim bitmiyor bu adam hakkinda.. Pek cok otorite onu Bundesliganin en iyi hocasi olarak gösteriyor artik.. Ben ezelden hastasiyimdir zaten.. 22 maclik bir yenilmezlik serisi yakalamistir.. O degil de durusu yetiyor adamin.. O ne sakinlik, o ne sadece isi ile gündeme gelebilme becerisidir.. Bir takime bir adam böyle yakisir mi ? St.Pauli'de de var bu zira 11 yillik futbolcusunu basina getirdi.. Bremen'de futbolcu olarak kariyerini tamamladi ve simdi de hoca olarak 10 yili geride birakti. Magath'in ardindan gelmisti takima ve hala da takimin basinda.. Inanilmaz bir karizmatik görüntü ciziyor Bremen-Schaaf ikilisinin beraberligi.. Gecen sene özellikle lig performansi yerlerde sürünür iken UEFA ve DFB kupasinda gösterdigi basarili performansin ardindan Diego gibi bir yildizin satilisi sonrasi bu sene hem Avrupa Ligi hem de Bundesligada güzel sonuclar almistir takimi.. Takimin oynadigi futbolun izleyenlere keyif vermesi de bir baska güzel ayrintidir. Son iki macta kaybettigi puanlar, güzel olan görüntüsüne bir kac cizik atmis olsa da bu devrenin göze batan performanslarindan birisini sergilemesine engel olmamistir yine de..



Ivica Olic

Bayern'in yeniden dirilisi esnasinda öne cikan pek cok isim vardir. Bu devreye damgasini vuranlar arasinda misal Thomas Müller ya da Holger Badstuber de önemlidir lakin iki isim sanirim biraz daha fazla öne cikmistir. Bunlardan birincisi süphesiz Ivica Olic'tir. Muhtesem bir performans göstermistir ve daha önceden de üzerinde durdugumuz gibi "kurtarici" rolüne bürünmüstür.. Önemli goller atmis ve zamanlamasi da mükemmeldir. Caliskanligi, hirsi ve becerisi takdire sayandir.. Van Gaal eminim ki yillar sonra bu döneme baktiginda sükranla anacagi iki isim olacaktir ve birisi Ivica Olic.. Digeri ise..



Daniel Van Buyten

Defans performansindan ziyade attigi kafa golleri onu inanilmaz yapmistir. Hamburg'da iken atmaya baslamisti ki bu sekilde öne cikmisti zaten.. üst üste attigi goller ile kendisinden bahsettirmis ve haliyle Bayernin yolunu tutmustur. Geldigi zaman Demichelis'i tandeme ceken Hitzfeld ondan muhtesem bir performans almis ve Lucio-Demichelis ikilisinden cok da forma bulamamistir.. Ve fakat Van Buyten oynadigi zaman kesinlikle size bir kac kafa golünü garanti eder bir yetenektir.. Sunu bilin ki bu bir istisna ya da döneme ait bir durum degil Van Buyten'in cok belirgin karakteristik özelligi ve yetenegidir bu goller.. Cok güzel kafa golleri atiyor.. Cok.. Olic ile beraber Bayernin ve belki de Van Gaal'in kurtaricilari olmustur..



Thomas Tuchel

Hemen her yerde bu devrenin yildizi olarak yer almistir kendisi. Deyim yerindeyse en iyi cikis yapan takimin cikis yapan hocasi konumudadir. Söz vermistik, hala aklimizda ve bir ara neden iyi oldugu konusu ayrintilariyla burada olacaktir.. Mainz belki de tarihinin en iyi cikisini yapmistir ve aldigi puanlarin nasil ve hangi takimdan olduklari da onu degerli kilan unsurlarin basinda geliyor.. Mainz kucuk bir takimdir Freiburg gibi.. Kaiserslautern ya da Köln gibi degil bir baska acidan.. Yeni cikmis bir takim olmasina ragmen ofansif futbol oynatmasi, gözle görülür güzellige sahip oyun ile sahada güc rakiplerinden puanlar koparmasi ve bunda bizzat teknik adamin yaraticiliginin da payinin olmasi onu buraya eklememize neden olmustur. Tuchel her bakimdan gelecen vaad eder bir hocadir.. Ilk devrenin de yeni cikmis takimi ile göze batanlari arasindadir..



Andreas Ivanschitz

6 gol 7 asist aslinda her seyi aciklamaya yetiyor.. Cok genc yasinda Avusturya milli takimina girip kaptan olan Ivanschitz yükselisinin ardindan cok ciddi bir cöküs yasamistir.. Avusturya'nin bekimi pozisyonunda disariya aciliyor ama isler umdugu gibi gitmiyor.. 20 yasinda milli takim kaptani iken 25 yasinda kadroya giremez bir görüntüsü vardi.. Sezon basi geldi ve inanilmaz bir performans gösterdi Mainz takiminda.. Goller, asistler, frikikler derken renk katti benim bundesligama.. Estetik olan her seye karsi bir ilgi söz konusu ve bu adam güzel goller atmistir asistlerinin yani sira.. Kendisine yeniden gelmis ve bu sefer biraz daha olgun.. Son maclarda bir düsüs gözlemlense de toplamda devrenin yildizlari arasindadir kendisi..



Bayer Leverkusen

Kiessling'e cekip aldim icerisinden ama aslinda ayirmamak gerekir.. Leverkusen takim olarak bu devrenin hem lideri hem de en cok göze batanidir. Hocasi keza gecen sezon son bes macta nasil yenilmediyse bu devre de hicbir takima kaybetmedi. Bakin hemen ardinda Magath'in Schalkesi vardir tabelada.. Lakin bir futbolsever olarak futbolu degerlendirme altina aldiginiz vakit fark cok fazladir. Leverkusen mini Barcasidir Bundesliganin.. Kazaniyorlar ama öyle de güzel oynuyorlar ki.. 4 tane Leverkusen macini üst üste seyredebilirim kesinlikle.. Bu devrenin en basarili ve en cok göze batan takimidir.. Lakin gecen sezonun ilk devresinde Hoffenheim ile beraber sonuc acisindan belki degil ama futbol olarak yine en az bu kadar güzel oynuyordu. Simdi soru gecen bilmem kac sezonda oldugu gibi bir son devre cöküsü yasayacaklar midir ? Iste bu yasanmamasi adina Hypia-Heynckes gibi tecrübeleri takimin basina diktiler.. Merakla bekliyoruz..



Eljero Elia

Su kesin ki Hamburg klubü transfer konusunda uzun zamandir cok basarili. Hollanda pazarini iyi degerlendirmesi ve Bundesliganin da hatalarini affetmiyor. Simdi de Hamit'in pesinde sanirim.. Keza alt yapiya verdigi önem de takdire sayan.. Nerede genc var hepsinin pesinde ve topluyorlar bunlari.. Elia ise yine bu güzel transfer hamlelerinden bir tanesidir. Bu devre bence müthis bir performans göstermistir.. Ze Roberto basi cekiyordu ama guerrero ve petric gibi sakatklaninca göze batan en önemli ismi Elia olmustur.. Devrenin yildizlarindandir bana göre..


Kevin Kuranyi

Belki de Dzeko'dan, Grafite'den Misimovic'den daha fazla Magath'a sükretmesi gereken insanogludur Kevin Kuranyi.. Neredeyse dibi görüyordu. Hali hazirda onu piyasaya sunan adamdir Felix Magath.. Tekrardan onun yönetimi altinda basarili bir performans göstermis ve attigi 8 gol ile devrenin ve Schalke'nin yildizlarindan olmayi basarmistir.. Ben begenmiyorum tarzini veya ona gösterilen sayginin karsiligi olarak bize sundugu futbolu.. O para etmez derim ve yillik aldigi ücret bir yana bonservisi kesinlikle ederinden fazladir. Magath etkisi dedigimiz seyin bir baska göstergesidir aslinda.. Misal Gomez yetenektir, forvettir, golcüdür ve nereye giderse gitsin atacaktir gollerini .. Lakin Kuranyi iyi bir futbolcudur belki ama yildiz oyuncu kavramina ben pek uyduramiyorum.. Ama iste Magath ile beraber yillarin ortalama oyuncuyu Grafite cosar da Kuranyi durur mu ? o da atar gollerini..



Toni Kroos

Bayern macina bilet buldugumuz nadir anlardan birisinde ilk defa Bundesligada forma giydi Toni Kroos.. Energie Cottbus macinda seyrettim onu ilk.. Televizyondan izledigim oyuncularin bir kisminin gelecegi ve kendisi hakkinda yanilabilirim ama canli canli izledigim oyuncular konusunda zor.. O genc yasinda ve ilk macinda bu denli insiyatif alip dogru oynayabilen bir oyuncunun önü aciktir.. Saglam bir yetenektir ve yüksek ihtimal Hoeness onu seneye Bayerne geri alacaktir.. Bu devrenin tartismasiz yildizlarindan birisidir.. Attigi her gol bir kac kez seyredilecek kadar güzeldir.. Leverkusen tam ona göreydi ve o da hakkini verdi bu güzel takimin icerisinde futbolun.. Aslen bir aksilik olmazsa seneye kendisini cok daha iyi bir sekilde gösterecektir.. Ben Kroos'u Marin-Özil ile birlikte gelecegin alman milli takiminin degismezleri arasinda görüyorum..



Dante

Aslinda listelere genelde bunun tandemdeki esi Roel Brouwers girer zira Van Buyten, Maik Franz gibi golcü defanslar arasindadir lakin bu inanin cok daha güzel bir adamdir.. Gladbach'in cikisinda onun emegi tartisilmaz.. Tandemde oynar lakin pas güzelligi ve sogukkanli olusu inanilmazdir. Simdi hatirlayamadigim bir gol var ki -sanirim schalke maciydi- geriden verdigi müthis pas sonucu gerceklesmistir. Galatasarayin aradigi özelliklere sahiptir ama buradan bu oyuncuyu cekip almak cok zordur. Nürnberg macinda canli izledigim icin biraz daha iyi görüyorum.. Maca gittigim eniste ile beraber gözümüzü alamadik.. Sogunkanliligi ve nereye oynamasi gerektigini cok iyi görebilen, sahanin tamamina hakim bir stoperdir.. Mac icerisinde defansif orta sahaya kayar gerektigi vakit zira o bölgenin de hakkini verir.. Ikili mücadelede kazanma orani ilk onun icerisindedir Bundesligada.. Cok güzel bir kesiftir ki belcika ligine de bakmak gerek arada.. Sol bek de oynar, tandem ve hatta defansif orta saha da.. Süper bir performans göstermistir..

-Aslinda basta leverkusen teknik adami Jupp Heynckes, Frankfurt takimindan Maik Franz, Bremen'den Marin,Özil, Wolfsburg'dan her seye ragmen Dzeko, Hoffenheim'dan Eduardo ve özellikle Berlin'den kolombiyali golcü Ramos,Mainz'den Hoogland da olmasi gereken isimlerdir ve unuttuklarimiz vardir mutlaka.. Lakin "simdilik" bu kadari yeter sanirim..

Arda Turan Ayrintisi.!



Hazir bahsi gecilmis iken ekleyelim, ben onun bu sene basindan beri sergiledigi performansdan dolayi gayet memnunum. Gecmiste o kaymalari, kosturmacalari arasinda gram efektif olmadan cabalamalarini geride birakti. Arda Turan analizinde özellikle bu efektif olmayasini, ilk parlama esnasinda bize gösterdigi oyuncu kimliginden gittikce uzaklastigini belirtir iken ya güzel bir hoca ile calismasini ya da Avrupaya gitmesini istemistik gelisimi acisindan.. ilk secenek gerceklesti ve oldukca güzel bir yola girdigini belirtmeliyiz sanirim..

Galatasaraylilarin yüzde doksan dokuzu ile ben Arda konusunda ayrilirim. Bugüne kadar her yaptigi eylemi yüzde yüz dogru buldugumu söyleyemem. Hatta acik acik genc yasinda bence biraz gereginden fazla sorumluluk almasindan dolayi cok fazla hata yaptigini dahi görebiliyorum.. Bakin bugünkü röportajinin bir ayrintisi sudur:

"Benim hayatım Galatasaray. Hani bir futbolcu, yerine başkası oynadığı zaman içinden der ki; birazcık kötü oynasın da kıymetim anlaşılsın.. Ben kendi içimde onu bile yendim."

Yenmistir. Ve inanirim ki bundan sonra yolu aciktir onun.. Cok güzel bir yola da girmistir kendisi. Hem oyuncu performansi acisindan hem de karakter olarak.. Lakin bugüne kadar böyle güzel bir adami kazanan Galatasaray takimi kesinlikle bu bedeli de ödemistir derim ben ve bu cümle bana cok da tanidik gelmistir..

23 Aralık 2009

Magath'in Sirri.!



Bir teknik direktörün takimin basari ya da basarisizligindaki payi nedir ? Genel kani odur ki basarisizligin asli sebebi takimin teknik direktörüdür.Bir takima etki eden faktörlerin hemen hepsi "teknik adam" basliginda toplanilabilir mi ? Misal takimdaki oyuncular, parasini alamadigi icin huzursuz olup performans sorunu yasarsa bunun nedeni takimin teknik direktörü müdür ? Nedeni olmasa da sonuclardan dolayi sorumlusu teknik adam olarak görülür her zaman. Yine takimin belki de zamanla oturan sisteminin bel kemigi konumunda olan oyuncunun sözlesme sorunu ya da ekonomik nedenlerden dolayi elden cikarilmasi sonucu basarisiz olan takimin sorumlusu takimin antrenörü müdür ? Her teknik adamin belirli alanlarlarda görev yapacak bir ekibi muhakkak ki vardir ama bunun disinda takima direkt etkiyen konumda bulunan klubun personelinin basarisizligi sonucu takima etkiyen sorunlardan teknik adam mi sorumludur ? Ortalama görev süresi iki yil dahi olmayan bir üst kurumun otoritesi/belirleyiciligi ne kadar olabilir ? Cok kisa sürede üst üste alinacak maglubiyetler sonrasi isinden olabilecek olan bir teknik adam kafasinda olusturdugu sistemi sorunsuz bir sekilde oyuncularin itirazina ragmen uygulabilme olasiligi nedir ? Kaderi oyuncularinin elinde olan bir teknik direktörün oyuncularla olan iliskisi sanildigi kadar otoriter olabilir midir ? Özellikle sahip oldugu idman metotlari icerisinde oyuncularin ondan sikayeti kacinilmaz olan bir teknik adamin üzerinden bu sorulara cevap bulabilecegimizi düsünüyorum.

Meslektaslarindan belki de en önemli farki calistigi oyuncu grubunun pestilini cikararak basariya ulasmasi olan Felix Magath'in teknik adam kariyerini mercek altina aldigimiz vakit bu sorulari sorarak basarili olabilecegi kosullari bizzat kendisinin cok iyi bir sekilde olusturdugunu görüyoruz. Zira onun sisteminde calistirdigi oyuncu grubunun itaatsizligi o cok güvendigi basari recetesini gecersiz kilmaktadir.

Magath, antrenörlük mesleginin baslangicinda "cankurtaran" antrenör olarak damgalanmisti. O düsme potasindaki pek cok klubun ilk secenegi konumundaydi. Takim o tehlikeli konumdan uzaklasir uzaklasmaz ilk basarisizliginda da calistigi klupten özelikle oyuncularin sikayeti sonrasi gönderilen ilk kisi oluyordu. Iki devre oynuyordu takimlarda.. Muazzam bir ikinci devre cikarir iken sonrasinda gelen yeni sezonun ilk maclarindan itibaren basarisizligi da kacinilmaz oluyordu. O geminin ancak firtina esnasinda kaptani olabildigini sürece basarili olabildigini Hamburg, Bremen, Frankfurt deneyimleri sonucu anlamisti.Durgun denizlerde ise otoritesinin sarsilmasi bir yana güclü olan oyuncu grubu onu göndermenin yollarini aramis ve cogunluga uyan yönetim de bu kacinilmaz sonu her zaman Magath'a hazirlamislardir. Daha dün Hoeness, Magath'in gönderilmesini ayni nedene yani oyuncularin onu istememesine bagliyordu.. Magath bu farkli konumlarda gelen basari ve basarisizliklarinin siki bir analizini yapmis olmali ki sorunlarin kaynagina inip onlari kökünden cözmeyi basarmistir.



Bir teknik adam düsünün ki elinde bir basari recetersi var ve futbolu biliyor. Antenörlük konusundaki basarisi o receteyi uygulayabildigi zaman ancak muazzam olabiliyor. Frankfurt düsme potansinda iken Magath ile calismaya baslamis ve öyle bir ikinci yari performansi göstermistir ki son macinda kümede kalmayi basarsa da ikinci yari puan tablosunda ilk üc takimin arasinda yer aliyordu. Yine de bir sonraki sezon kaderi degismedi. Buradaki fark oldukca önemlidir. Nedir bu iki farkli devrenin birbirinden farki ?

Küme düsme potasinda teknik adam degisikligine giden klubün en azindan sezon sonuna kadar bir baska teknik direktör ile anlasmayacagi ortadadir. Bu gercek oyuncularin özellikle onun o sert idmanlarindan dolayi isyan edip cesitli ayak oyunlari yapmasini engellemistir. Küme düsme potasinda olan takimin yildiz oyuncularinin da gücü normal kosullarin aksine yok denecek kadar azdir zira bu tabeladaki yerin kovulan teknik direktörün ardindan sorumlusu olarak addedilirler. Dolayisla Magath'in önündeki diger engel de kendiliginden ortadan kalkmistir. Yeni bir sezonun icerisinde ise yeni oyuncular ve oyuncularin takim icerisinde zamanla elde ettigi gücün yani sira Magath calisma sistemini begenmeyen insanlarin ona karsi cikma, isyan etme ve onu degistirme imkanina sahiptirler.. Dolayisla olmazsa olmaz otoritesinin saglanmasi bir önceki sezonun sonuna dogru olusan olumsuz kosullarin aksine cok da kolay degildir.

Magath formülünden kisa dönemde de olsa üst üste yakaladigi basarilari nedeniyle yüzde yüz emindir ve önemli olan sorun bu formülü uygulama konusunda önüne cikan engelleri asmaktir. Idmanlarin sertligi sonucu sportif direktörle bir olup kendisini kovduracak oyuncu kitlesine karsi en önemli hamlesini Stuttgart klubunde meslek hayatina devam eder iken sportif direktör konumuna yerleserek asmistir. Bu da onun kariyerinde bir takimi kümede tutma basarisinin disinda alt siralarda iken basina gectigi futbol klubünü Sampiyonlar Ligine götürerek gözle görülür bir basari kazanmasina yol acmistir. Bayern Münih klubunde ise ayni yil icerisinde üst üste iki kez hem ligi ve ayni zamanda DFB kupasini alarak duble yapip basarinin gücü ile isyana karsi durabilmistir lakin ilk tökezlemesinde oyuncularin da isyanini göz önünde bulunduran Hoeness onun isine diger kluplerde oldugu gibi ayni nedenden dolayi son vermistir.



O Wolfsburg'a gittigi vakit bir baskasinin basarisizligini teknik adam olarak kabul etmek istemiyordu. Hali hazirda kadro icerisinde onun isminin önüne gecip isyan edecek oyuncularin bulunmamasi bir yana uzun süreli olan sözlesmesi ve bir futbol klubunun hemen hemen bütün pozisyonlarindaki isimlerini belirleme hakkina sahip olarak kendisinin disinda kendi basarisina engel cikaracak her türlü etkiyi saf disi birakmasi basarisinin anahtaridir. Grafite, idman sirasinda bayginlik gecirse dahi isyan edemeyecek konumdaydi. Bayern Münih kariyeri sonrasi orta sinif takimi olan Wolfsburglu oyuncularinin hemen hepsinden ismi daha büyüktü ve bu onun basarisi icin olmazsa olmazi olan yüzde yüz otorite olmasini sagliyordu. Klubün masörlerinden oyuncu bulmasi icin dis ülkelere gönderilen scoutlara kadar her türlü personeli bizzat kendisinin belirlemesi sonucu daha ilk yilinda klube tarihinin en iyi derecesi olan besinciligi tattirmistir. Klubün tarihin degistirebiliyor zira onun köklerine kadar inip gerekli kosullari saglayabiliyordu. Arkasindan gelen sezon bir klubun tarihinde ilki gerceklestirip onu Bundesliga sampiyonu yapmistir. Bir klubün tarihine karsi durmak icin ona ait olan her bölgesini yeniden insa etmesi gerekliliginin bilincinde olmasidir aslinda Magath'i digerlerinden ayiran faktör. Her teknik adamin belirli kosullar altinda basarili olacak ya da basarili olmus bir formülü vardir belki ama cok az teknik adam kendi dogrularinin gecerli oldugu kosullari olusturmak üzere futbolun disina cikmayi akil etmistir. Futbolun hem basit bir oyun oldugunu ve ayni zamanda sadece taktik ve dogru felsefe ile yönetmenin basariya yetmeyecegini, futbolun disinda yer alan pek cok etkenin de basariya giden yolun icerisinde bulundugu oldukca karmasik bir oyun oldugunu bizlere göstermistir.

Magath, iyi bir teknik adamin her seyi dogru düzgün yapsa dahi önüne futbolun disinda yer alan pek cok engelin cikabilecegini görmüstür. Sahadaki futbolcularin istenileni yapmasi konusunda gerekli kosullari olusturmak icin caba harcar iken teknik sorunlarin yaninda klubun oyuncu bulmasindan ekonomik sorunlarina kadar olan her türlü sorumlulugu bizzat üstleniyordu. Sadece bir teknik direktör olarak onu tanimlamak mümkün degildir. Bugün Schalke'nin basinda klubün Besiktas'tan alacagi olan paranin pesine düsen bir teknik direktörden bahsediyoruz.. Ernst ve Ailton nedeniyle varolan borcun ödenmesi icin bir baska klube ultimatom vermeyi saha icerisindeki basari ile bire bir baglanti icerisinde oldugunun farkinda olan bir teknik adamdir Felix Magath.. O ayni zamanda Satranc oyunun da hastasidir ve Schalke stadinin hisselerini klubün efsanevi menajeri Rudi Assauer'dan 650 bin euro karsiligi alarak calistigi yere olan güvenini ortaya koymus, Rafinha'nin ve diger önemli oyuncularinin satilmak durumunda kalacagi ekonomik darbogazdan da kurtulmasina ayni güveni ana sponsporu Gazprom'un da göstermesini saglayarak dolayli yönden etkili olmustur.

Schalke deneyimi öncesi aldigi kupalar ile otorite konusunda sorun yasamaz iken klubun icinde bulundugu olumsuz ekonomik kosullarin basarisinin önüne engel cikarabileceginin farkindadir. Magath analizi icerisinde aslinda teknik adamin futbol klubunun basarisinda payinin sanildigi kadar büyük olmadigini cok net görebiliyoruz. Favre yönetimi altinda Sampiyonlar Ligi biletini son macinda kaciran Hertha Berlin bu sezon belki de tüm zamanlarin en kötü takimi olma yolunda lig sonunculuguna demir atmis bir sekilde hayatina devam ediyor. Kirilma noktasi ise teknik adamdan ziyade klubün futbolun disinda kalan konulari yöneten ve bugün Wolfsburg'un basina gecmis sportif direktörü Dieter Hoeness'in 2009 haziran ayinda klupten gönderilsidir. Bayern Münih'in son 30 yil icerisinde degisen tüm teknik direktörlere ragmen basarili olmasinin temelinde onlarca teknik adamdan ziyade Uli Hoeness'in klubü yönetme seklinin oldugunu herkes bilir. Barcelona bir yil icerisinde varolan bütün kupalari alir iken teknik adami henüz daha teknik adamlik kariyeri olmayan takimin eski oyuncusu Guardiola oldugunu biliyoruz.. Ferguson, Mourinho gibi dünyanin en iyilerinin arasinda yer alan hocalara neredeyse top yüzü göstermeyen Barcelona takiminin basarisini tek basina Guardiola "teknik adamligi" olarak addedilebilir mi ? Mourinho ile kiyasa soktugunuz vakit Guardiola "teknik adamligi" oldukca ciliz kalmaktadir belki ama Guardiola'nin 1990 yilindan bu yana zamanin buyuk bir bölümünü Barca takiminda gecirmesi, calistigi klubün kosullarini iyi tanimasi ve klubün gecmisten gelen belirgin bir felsefesi olmasi sonucunda teknik adamliktan ziyade "Guardiola yönetimi" ona büyük bir avantaj saglamistir. Gecen senenin finalina kalan iki teknik adamin en önemli özelligi iyi bir taktisyen olmalarinin disinda birbirlerine yakin süre o klubun iceirisinde nefes alip bir seyleri iyi bir sekilde yönetebilecek tecrübe ve akla sahip olmalaridir belki de..



Magath, gecmise bagli olan sistemin devaminin icerisinde bir isci olmaktansa klubü bastan sona yeniden kendi mentalitesine göre insa ederek ve klubün kendisinden bagimsiz isleyen mekanizmasini yokederek ona olan yabanciligini ortadan kaldirmistir ve öyle ki o calistigi klubün en yakin tanidigi kendisi olmustur. Onu belki de ilk yilinda ondan daha iyi yönetebilecek/taniyacak kimse kalmamistir zira her sey ona göre yeniden bicimlendirilmistir.. O her futbolcuya göre farkli bir tavir sergileyebilecek pedagoji egitimine veyahut bu kapasiteye sahip degildir belki ama her futbolcunun ona dogru yönelmesini saglayacak kosullari olusturma konusunda oldukca iyidir. Önelmi olan bu kosullari hazirlamasi degil, bunun gerekliliginin farkinda olmasidir ki zamaninda cankurtaranliktan oldukca isyan etmis bir adamdir ve inanirim ki bu isyan onu bu formüle götürmüstür..

Bayer Leverkusen'in degisen teknik direktörlere ragmen degismeyen oyun felsefesi, son ceyrekte yasadigi kacinilmaz düsüsler ve basarilarinin belirli bir düzeyde kalmasi da teknik adamin etkiyemecegi bir klup sistemi olduguna dair önemli göstergelerden birisidir. Leverkusen yönetimi kendisine daha iyi futbolu oynatacak bir teknik adamdan ziyade daha iyi yönetecek bir teknik adam arayisi icerisindeydi sezon basi. Skibbe ve Labbadia gibi iki farkli teknik adamin ayni sonucu dogurmasi isin teknik adamlik kismindan ziyade yönetim sorunu oldugunu acik ediyordu.

Felix Magath iyi bir teknik direktör olmasindan ziyade iyi bir analizcidir. Bir takimin basina teknik adam olarak atanmasinin yeterli olmadigini yasayarak ögrenmistir. Onun yönetimi altinda yer alan oyuncular, diger teknik adamlarin oyuncularindan daha fazla calismak, daha fazla emek vermek durumundadir ve bu basli basina bir rahatsizligin, fazladan bir isgücünün habercisidir. Oyuncu isyani kacinilmaz olarak kendisini gösterecektir ve ilk olarak buna karsi kendisini güzel bir sekilde konumlandirmadan o yola girmiyor. Akabinde her sey yolunda gider iken Gerets'in Wolfsburg klubünde iken yasadigi menajer-teknik adam sorunundan dolayi da kariyerine basarisizlik eklemek istemiyor. Bir kac basarisiz sonuc icerisinde kovulabilecegi bir sistemin icerisinde oyuncularin alacagi önemli rolü daha isin basinda kabul etmiyor ve uzun süreli sözlesmeler, umut vermeyen söylemler ile konumunu etkisizlestirecek durumlari da bertaraf ediyor. O, cok iyi futbol oynatabildigi ya da cok sert idman yaptirdigi icin degil kendi formülünün basarili olacagi kosullari bizzat kendisi hazirlayabildigi icin cok büyük bir teknik adam ve futbol insanidir. Sadece bu basit gercegi akil edebilmesidir aslinda cok sey..

21 Aralık 2009

La Rage.!



"Her şey bir rüzgâra bakıyor ağabey
Bakma esrar çekip mayıştıklarına
Bir gün var ya bu Mağribli çocuklar
Bir gün yakacaklar Paris’i" (H.Albayrak)