25 Eylül 2010

İvan Ergic..!



Almancası olan varsa eğer İvan Ergic'in yabancılaşmayı futbolcu-taraftar ilişkisinden ele alıp oyuncuların satılacak ürün ve taraftarların da tüketici konumuna getirilişinin hikayesini, oyuncuların taraftarlardan nasıl uzaklaştığının ve aynı zamanda Taraftar-Oyuncu arasındaki iişkinin mistikleştirildiğinin incelendiği yazısını şuradan okuyabilir.

Oyuncu 'Ürün' taraftar da potansiyel 'Tüketici' konumuna gelince marksist terminolojinin 'yabancılaşma' kavramını Taraftar-Oyuncu ilişkisi açısından çok güzel bir şekilde ele alıyor. Tüm bunlar gerçekleşmeden önce taraftar-Oyuncu ilişkinin farklılığını ele alıyor ve sıklıkla bir araya sorunsuzca gelebildiği günlerin üzerinde durur iken gelinen noktada ilişkinin aynı zamanda mistikleştirildiğinin de altını kalın kalın çiziyor. Artık Ergic'e göre taraftar için oyuncu takımının bir parçası değil medyanın yeniden yarattığı ve kendisine uzak bir holivud starı şeklindedir.Özel hayatına kadar yeniden kurgulanan Oyuncu kendisine biçilen rolü oynar ve taraftarlar ile arasındaki mesafe hemen hemen bir film yıldızı ile onun hayranı arasındaki gibidir. Ona artık dokunamazsınız..

Tüm bu olup biten durumun ekonomizmin futbolun içerisine girmesiyle piyasa mekanizmasında varolan her karar biriminin toplumun faydasına değil kendi yararını maksimize etmeye yönelmesi sonucu oluştuğunu söylüyor ve bir başka deyişle Adam Smith'in 'Görünmez El Prensibini' futbola uyarlayarak olan biten durumu nedenleriyle ortaya koyuyor..

Kabaca oyuncu piyasanın kendi çıkarı doğrultusunda futbolla yakın-uzak ilişkisi olmayanlar tarafından insan olmaktan çıkarılıp satılacak mal konumuna getirilip taraftarlardan uzaklaştırılmıştır. Marx, nasıl ki kişinin bizzat kendi ürettiği emek sonucu ortaya çıkan mala sahip dahi olamayarak yabancılaşmayı ortaya koymuşsa burada da taraftar desteklediği takımın oyuncusuna uzak kalarak benzer şekilde yabancılaşmayı yaşıyor.. Ergic bu dönüşümü özetlemiştir.



Bir futbolcu değil bir taraftar gibi düşündüğü için belki de ona bir dönem futbol oynamak zor gelmiştir diyebiliriz. Bu yazı sonrası ben onun neden futbol oynayamaz duruma geldiğini çok iyi anlıyorum.. Keza yine yazının aşağısında bulunan yorumlardan da anlayabilirsiniz.. Genelde 'helal olsun be düşüncelerimizi güzel bir şekilde dile getirdin' tepkileri olsa da Ergic'e eleştiriler de var ve genelde şudur: 'E o zaman sen neden bu eleştirdiğin bütünün bir parçasısın ?' ve hatta daha da ileri gidip bu eleştirilen piyasadan neden besleniyorsuna geliyor insanlar ki onların haklılık payı Ergic'in depresyonunun nedenidir.

Arada kalmıştır ve bu şekilde düşünen insan samimi olduğu sürece de arada kalmaya mahkumdur aslında..

# Osman Tok'a çok çok teşekkür..

4 yorum:

Ihsahn dedi ki...

Ben "Vay be helal olsun" diyenlerdenim :)

Pan Monroe dedi ki...

günler süren söz konusu "endüstriyelleşme" sürtüşmesinde bahsetmek istediğim şey tam olarak buydu. Bu yabancılaştırmak olgusuydu.

gelirin dağılımı meselesinden ziyade, bu paranın,gücün yarattığı koşulsuz bir izolasyon var. 1980li yıllarda Fatih Terim'le aynı bilardo salonunda takılabilirdiniz. Ya da Müller'le aynı kulüpte cintonik-mandalina olayına girebilirdiniz. Ortalıkta sigara kıtlığı varken cebinden kırmızı malbuşları çıkarıp masaya dizen bir adamdı Fatih Terim, ama bu durum bile onun saha içinde taraftarla olan etkileşimini perçinleyen bir hareketti bana göre.

Bugün dünya, zalımlar ve mazlumlar arasındaki ilişkiyi farklı bir kurgu üzerinden piyasaya sürüyor. O piyasadaki yeriniz de son derece belirsiz ve absürd. Aynı absürdlükten Deisler de payını almıştı zamanında. Fakat açık konuşmak gerekirse; Ergic'in bu tavrı, aslında Lucarelli'ninkinden çok daha cesurca benim için. Bunun nedenini de asla açıklayabileceğimi sanmıyorum.

alengir dedi ki...

Ivan Ergic'in içine Jerry Maguire kaçmış.Futbolcunun bilinçlisi bir başka oluyor

bahtiyar dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.