27 Eylül 2011

Galatasaray - Eskişehir!



Maçın kalite düzeyi çok düşüktü. Vasat bir maç oldu. İki takım da yer yer oynatmamayı başararak alkışları hak eder iken herhangi birisinin oyun oynama konusunda başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Ancak birinin diğerine daha az pozisyon verdiğinden ya da diğerinin ötekine daha iyi bastığını dile getirebiliriz. İlk yarım saatte Eskişehir başarılı olur iken Kamara'nın yanlış seçimleri ve çaba sarfetmesine rağmen etkisiz oyunu nedeniyle skora ulaşmakta başarılı olamadı. Oyun kurma konusunda her iki takımda da sorunlar vardı ve her iki takımın sorunu birbirlerinden farklıydı..

Skibbe'nin ilk yarım saati oynamaktan ziyade oynatmamak üzerine geliştirdiği stratejinin kısmen başarılı olduğu bir zaman dilimiydi. Rakibinin oyun kurucularına yakın markaj yaptırıp stoperlerine oyun kurdurtmak zorunda bırakınca Galatasaray dağınık bir görüntü çizdi, topa sahip olamadı ve fakat buradaki temel sorun Es-es'in bu dönemde organize olamaması, top tutamamasıdır ki maç boyunca organize gelişen atağını izleyemedik desek yeridir. Kaptığı toplarla Beşiktaş maçında olduğu gibi kenarlara yüklenip etkili ataklar gerçekleştiremedi. Burada Kazım'ın kendisinden beklenilmeyecek derecede iyi savunma yaptığını Melo'nun insan üstü çabasını da etki ettiğini unutmamak gerekir.

Ben Skibbe kötü başlar sezona derken henüz onun imzasını taşıyan bir oyun olmadığının altını çizmek istemiştim. Belki puanlar aldı ya da bireysel yeteneklerin kazandırdığı maçlar oldu ve fakat tam anlamıyla Skibbe imzası olabilmesi için minumum 3 haftaya daha ihtiyacı var. Aslında tersi olurdu. Misal Frankfurt topa sahip olur, organize pek çok atak geliştirir ama skor alamazdı, burada ise en azından bu maça kadar tersi oldu. Dağınıklar.. Dahası bu takımın basit oynama konusunda bu kadar sorun yaşamasını anlamak da mümkün değil. Çalım atabiliyorsunuz, yeteneklisiniz de yeri ve zamanı var bunların. Kenarlarda atılan ya da atılamayan çalımlardan ziyade orta sahada oyun kurma aşamasında stoperin dahi basit olan pası vermekten kaçınmasını anlamak mümkün değil. Galatasaray orta sahasının baskısını da yediği vakit topa sahip olmaktan vazgeçmek zorunda kaldılar. Saha içi disiplini sağlaması gerekir hocanın zira Frankfurt'un aksine elinde "yetenek" açısından doyurucu bir kadro var. Ben geleceğini parlak görüyorum ama biraz daha zaman gerekir zira bu henüz Skibbe takımı değildir. Onun hayran bıraktıracak eğitimsel yanını ortaya çıkarıp atağın başlangıç aşamasından yerleşime kadar çok şeyi değiştirecektir. Kadro istikrarı ve çalışmayla ilerleyen zamanlarda bu yetenekleri çok daha işlerlik kazandırıp puanlar toplayacaktır. Şehir efsanelerine kulak asmayın, puan işi başkadır ama Skibbe kötü başlar arkadaşlar.. Hala da iyi değil ama olacak. Sonradan kötü olan takım Skibbe'den bağımsız Daum'dan,Labbadia'ya kadar Leverkusen'dir. Frankfurt'da bir buçuk yıl boyunca istikrarlı bir oyun ortaya koydu ve sekiz maçlık golsüzlük serisine çözüm bulamayınca gönderildi ki bu takımın başına geçtiğinden bir buçuk yıl sonrayan tekabül eder.. Galatasaray'da da başlangıcını saymazsak tökezlediği ilk yerde gönderildi ki 8 ay bile olmamıştı takımın başına geçeli..

Galatasaray'a gelirsek..

Riera-Kazım-Elmander üçlüsünün maç-gol oranı nedir bakmak gerekir. Bu kadronun bu şekliyle skor üretmesi çok zor ki gelen iki gol de duran top ve karambol.. Başka türlüsü de mümkün değildi. Belki Riera'nın her sekiz maçta bir attığı gole denk gelmek.. Skorer oyuncu sorunu olduğu gibi derinlemesine gol ile burun buruna getirecek pasların sahibi ofansif oyuncu eksikliği de en azından takım içi uyumun olmadığı şu zamanda çekiliyor. Klasik on numarayı dıştalamanın yolu orta saha ve beklerle oluşturulan bütünlük ve burada sağlanılan otomatizasyon sonucu sahanın her yerinden hücum edebilmektir. Bu kadro her şeye rağmen minimalist başarılarla (1-0, 2-1) ilerleyebilir ama fazlasını bize şimdilik sunmuyor. Baskı kurup savunma konusunda gelişim kat eder ve daha da iyi savunma yapabileceğinin sinyallerini verir iken hızlı bir şekilde hücuma geçme ya da organizeve "etkili" atakların oluşacağına dair bir umudumuz çok fazla yok.

Bu sistem içerisinde Terim iki kahraman çıkarmak zorundadır. Eboue-Engin Baytar ikilisinden birisi ile Elmander-Sercan'dan yine birisi. Her ikisine de ihtiyacı var. Bu dört oyuncudan ikisi çok farklı bir dönüşüm sergilemeli ki tüm bu emek ve çaba gollerle buluşsun, takım tek tek bireylerin toplamından daha fazla ses getirecek bir bütüne sahip olsun..

Melo ve Ujfalusi en iyi iki transfer. Ujfalusi'yi stoperden almak tandeme dinamit yerleştirmektir. Şansızlıklar olsa dahi Muslera da keza iyi seçim. Eboue'nin de bek yerine orta sahada kilit rol oynayacağını düşünüyorum. Tek tek baktığımızda çok büyük yanlış yapılmasa da sisteme dair gerekli futbolcunun alınmamasından bahsedebiliriz. Hemen herkes 4-4-2 diyor ama nasıl bir 4-4-2 konusu burada çok fazla konuşulmuyor. İki defansif orta sahalı sağlam kenarlı çift forvet ? Bir on numara bir kesici ile baklava 4-4-2? Kazım-Riera-Baros'lu üçlü hücum ya da 4-3-3 ?

Temel sorun şu: Modern futbol orta sahada kazanılır ve klasik 4-4-2 güçlü rakipler karşısında orta sahada kontraya bel bağlayarak maçı kazanma umudunuz yoksa maçın kaybedilmesine neden oluyor.. 4-1-4-1 ya da kısaca 4-5-1'in her türllü varyasyonu makbüldür. Kilit oyuncu olan, yer yer çift forvete ve bazen de beşli orta sahaya takımı döndürecek iki yönlü ön forvet-orta saha oyuncusunun olmamasıdır sorun. Selçuk yer yer geriden on numaralık sürpriz paslar çıkartacak olsa da hem Melo'nun hem de Selçuk'un önünde Eboue ya da Engin Baytar'dan on numara performans takımın geleceğini belirler. Diğer sorun ise takımın gol yükünü çekecek oyuncunun belirlenmesi. Terim'in sisteminde Sercan'ın bu rolü benimsemesi çok zor o daha çok Riera ve Kazım'ı yedekleyecek ve iyi olursa da onlardan formayı kapacak.. Merkez forvet için iki aday var: Baros ve Elmander.. Bu da daha çok kenarların nasıl olacağıyla ilintilidir. Kazım ve Riera olduğu vakit sanırım en iyi seçenek Elmander gibi duruyor.. Takımın omurgası Muslera-Ujfalusi-Melo-Selçuk-Elmander olacak gibi..

Her iki takıma da biraz daha zaman. Oynadıkça iyileşecektir..

Yalnız toplama takım gibi hemen hepsinin birbirleriyle yaptığı maç sayısını düşünerek değerlendirme yapmak çok daha mantıklı. Zira Fenerbahçe ne yaşarsa yaşasın birlikte oynamışlığın meyvelerini yiyor diğerleri gibi. GS çok yeni bir takım, zaman tanınmalı..

Çok bekledim bu maçı ve fakat umduğumu bulamadım. Umuyorum ki ikinci devre daha hazır takımların daha çok oyun daha az faul olduğu güzel bir karşılaşma olacaktır. Galatasaray için üç puan özellikle yönetim içerisindeki Terim muhalefetine "azıcık susun da işimizi yapalım" mesajını vermesi açısından önemliydi.. Es-es ise beş hafta içerisinde "Beşiktaş-GS-Trabzon" ile oynuyor ve buradan çıktıktan sonra daha iyi bir yola gireceği kesin..

2 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

farkettiğim birşey var. Eğer hucumda yaratıcı ,ieride organize atak setlerin yoksa ,sakin olamıyorsan topa sahip olmak yarardan çok zarar getirir. skor üstünlüğünü ele geçirdiğinde topa sahip olmak faydalıdır. bunu topa sahip olarak daha az atak yiyerek bir bakıma barca tarzı defans yapmış oluyorsun. Bu sıkıntıyı bu yıl antepte yaşadı topa çok sahip oldu. hucumu hızlı olmayınca ve ileride kısır hucum edince başarısız sonuçlar moralleri bozdu ve problemler hemen gün yüzüne çıktı.

eses bence topa çok sahip olma hatasını işlemez inşallah diyorum herşeyin normali duruma göre dengeli olmasında bence fayda var.

Bu maç eskişehirde olsaydı eses daha cesur oynardı ,deplasmandan dolayı etkilenmişler. ancak skibbenin unuttuğu bişi vardı bence gsyi yenmek için en ideal zamandı. kazım forvete o kadarda yardımcı olmuyor riera hazır değil ileride baros elmander yalnız kalıyor.

skibbeye bugün bu maçı tekrar oynama şansı verseydik bence daha cesur korkusuzca oynar bence.

galatasaray bence iyi değil. bir musibet bin nasihatten iyidir misali gsnin ne oluyoruz lan demesi için bir yenilgiye daha ihtiyacı var bence. hatta bir yenilgi haklarında hayırlı olacak. Terim farkında olayın ama futbolcular ya uygulayamıyorlar yada bir şekilde konsantre olamıyorlar. yterimin istedikleri bir kulaklarından girip diğerinden çıkıyor gibi.

Murad Yıldız dedi ki...

.Biz yabanci kontenjani yuzunden Baros-Elmander`i ayni anda sahaya yazamazken ve gecen hafta 4-4-2`yle baslanan oyun isik vermisken bu haftada 4-3-3`le baslamasiyla hocanin sisteminden vazgecmeyecegini bir kez daha gorduk bu macta.

Bu kadroda yaraticilik ve gole yakinlik anlaminda sikinti cekiyor. Ozellikle Riera`nin son noktaya uzak oldugunu dusunursek Baros-Elmander ikilisinin sag cizgiyi degismeli kullanacagi bir 4-3-3 (Icerigi 4-4-2 olan) uygulanamaz mi. Her ne kadar verimi dussede Baros`un sag forvette oynayabilecegini, Elmander`in de o mevkide fazlasiyla mac cikardigini biliyoruz.