30 Aralık 2007
Ajax 2007 Top 10
Golleri atangiller; Davids (Avrupaya gidip geregini yapip geri gelmis yasli kurt)
Sneijder; Madrid'in yolunu tutmus, Babel Liverpool'un.. Ve diger ikisi de bu sezon sonu gidecekolangillerden: Huntelaar ve Suarez.. Hadi Suarez tamam da Huntelaar nasil kaldi bu sene, anlamis degilim..
Klaus Allofs
Imdi bu adam, Bremen'in menaceri, her bi seyi. Zamanin ünlü/basarili futbolcusuydu simdinin sportif direktörü. Öncelikle sunu netlestirmek gerek: Werder Bremen bundesligada her bakimdan cikista olan bir takimdir. Maddi ve sportif basari acisindan gittikte artan bir basari söz konusu. Bayern'in en buyuk rakibidir. Allofs'un bremen takimi ile anlasip basina gectigi zaman ayni zamanda Thomas Schaaf'in da takima antrenör olarak basladigi zaman; 1999.. Bu basari bu yüzden bu iki isme atfediliyor. Ben misal Schaaf derim, bir baskasi da Allofs'un payi da yenilir yutulur cinsden degil der..
Diyorlar.. ve artik ayrilacagini aciklayan-daha cok yönetime gececektir artik,yoruldum diyor- yillarin basarili ve efsane olmus menaceri Uli Hoeneß'in yerine dusunuyor(du) Bayern Munchen.. Bu vesileyle sportif direktörlerin maaslari konu edildi ve bir liste geldi önüme. Hepsini yazmayayim ama ilk üc su sekildeydi :
Andreas Müller (schalke) 1.5 milyon euro.
Uli Hoeness (Bayern Muenchen) 1 milyon euro. (gülmeyin hemen, maas bu, elbette reklamlari, onlari, bunlari kattiginizda en iyisini bese carpar bir rakam cikar ortaya da maasi bu)
Felix Magath: Bir milyon euro.. bu adam da Wolfsburg'un hem sportif teknik direktörü, hem takimin teknik direktörü hem de bir seyi daha. üc görevi var anlayacaginiz..
Arkasindan gelen 800 bin euro ile Klaus Allofs idi. Simdi 400 bin euroluk bir artis saglanarak 1.2 milyon euroya cikarilmis yillik kazanci. Helali hos olsun, baska türlü bayern tehlikesinden kurtaramazdi kesinlikle..
Ama mesele sudur; Allofs'mudur basarinin anahtari. Kimi transfer ederse etsin, zarar etmemesini ve hatta yüksek bir meblagaya satmasini Allofs'mu sagliyor ? Takimdan kim giderse gitsin güzel futbolun ve sonucu olan basarinin mimari Allofs mudur ? Hoeness basarilidir, 30 yildir var takimda,Bayern'i zirveye tasimis, her bakimdan basarinin sigortasi. Kardesi Hertha Berlin'de sürünüyor, belki abisindan bir sey kapar diye yillardir Berlin gibi bir takima aci cektiriliyor.. Ama Allofs bir Hoeness midir, ya da bir Hoeness daha cikar mi bu ülkeden ?
Mesut Özil
Schalke'nin teklif ettigi seneligi 1,52 milyoin euro olan sözlesmeyi kabul etmemistir. Su anki anlasmasi 2009 yilina kadar, teklif edilen ise 2011 yilinda sona eriyor. Mevcut sözlesmeden iki yil fazla sadece. Söylentilere göre Arsenal ilgileniyormus.. Seneligi bir bucuk milyon eurodan bir sözlesmeyi reddetmesi icin daha iyi bir teklif almis olmasi gerekir. Baska türlü mümkün degil..
Sene basinda 35 bin euro aliyordu aylik. Oynadigi 30 macin ardindan 60 bin euro'ya cikarilmis, bu da yillik, primleri de hesaba kattiginizda 720 bin euro yapar.. Teklif edilen ise bunun iki kati. Bana göre iyi bir teklif almistir ve gidecek.. Ingilizler ve özellikle Wenger'in gözü hep Bundesligadadir. Hleb,Rosicky derken Mesut da olabilir. Bir baska acidan henüz buyuk bir takimda oynayacak durumda degil, pismesi gerekir. o da farkinda ve 2009'da ayrilmayi düsünüyor yüksek ihtimal.. Elbette bonservisi elinde cok daha iyi bir antlasmaya imza atacaktir.. Bu cocuk her bakimdan kendisini, gelecegini cok iyi bir sekilde düsünüp ona göre adimini atiyor, milli takim secimi ve sözlesme konusunda tek kriter; kendi cikari..
Hani ben cok yazdim, eksi sözlükte, cesitli web sitelerinde.. Böye bir cocuk var, cok iyi. Daha 15 yasindaydi ilk seyrettigim zaman.. Eurosport'un yayimladigi Galatasarayin da katildigi Daimler Crysler gencler futbol turnuvasinin yildiziydi su an Ankaraspor'a transfer olmus Tevfik Köse ile beraber.. Cok elestirdik, bu kadar ilgisiz kalinmasini ,milli takimin calisanlarinin takima belki de en buyuk futbolcu akisini sagladigi Bundesligaya olan ilgisizligi illalah dedirtti. Gecenlerde Kicker'e konustular, Mesut,Halil,Hamit,Serdar.. ikisi Türk milli takimini diger ikisi de Alman milli takimini secmislerdi. Alman milli takimini secengiller biraz da ilgisizlikten yakindi ve karar verme asamasinda "yaklasimin" önemli bir rol oynadiginin altini cizdiler..
Ama bugün görüyorum ki cikarlari her seyin üzerinde. Kesinlikle elestirmiyorum sadece anliyorum.. ve isterdim Türk milli takiminda oynamasini. Serdar Tasci ve Mesut Özil. her ikisi de ihtiyaci giderir.. Misal Halil Altintop cok iyi olsa da,Tuncaylardan, Nihatlardan pek sans bulamayacaktir.. Velakin Mesut, su haliyle dahi Emre'nin arkasinda tutulabilirdi. olmadi, kisfmet..
Kalli mi Zafer Koc mu ?
Ugur Meleke'nin Milliyet gazetesinde bugun yazdigi yazinin basligi. Kalli mi Zafer Koc mu ? Arkasindan Sevilla örnegini veriyor, basariyi getiren hocalarin arkasindan gelen hocanin yakaladigi basariyi dile getiriyor velakin bana göre cok önemli bir ayrintiyi es geciyor. Simdi bugün Sevilla'nin basarisini Galatasaray da hemen hemen ayni sekilde gerceklestirmistir Lucescu ile.. Bir baska örnek de Topmöller.. Leverkusen ile Daum muhtesem bir basari elde etmis, takimi kurmus etmis, arkasindan gelen topmöller onun da önüne gecmistir. Ligi son anda kaybetti, öyle ki son üc haftaya alti puan önde girmesine ragmen lig sampiyonlugunu kaybetti, hepimizin bildigi Samiyonlar ligi finalin de keza ayni sekilde. Biraz sansli olsalar idi, her iki kupayi da alabilirlerdi. Berabatov'un zorunluluktan dolayi oynadigi ve toyluk zamanina denk gelmistir son finaller.. Ama bu Topmöller'i basarili bir teknik adam mi yapmistir ? Lucescu da terim döneminden hemen sonra super kupa arti bir üst tura üstelik iki turlu zamanda cikip arkasindan Real Madrid'i yenip basarinin devamini saglamistir velakin sistemi kuran Fatih Terimdir, Leverkusen'de Daum'dur ve Sevillada da Ramos'tur..
Sistemi kurmak önemlidir ve yeniden yapilanma asamasinda genc bir hoca cok da iyi bir fikir degildir, kaldiramaz tüm bu olan biteni, hele ki bizim ülkemizde, bizim spor medyasinda.. Bakalim Ertugrul Saglam ne kadar dayanacaktir .. Bakis acisi cok yanlis degil, Fatih terim sonrasi olsaydi bir ihtimal cok yerinde de olurdu genc bir hoca.. Velakin simdi her seyi sil bastan yapilan bir dönemde cok da olasi basarisizliklarin arkasindan genc ve tecrübesiz bir hoca duramazdi.. mümkün degil. Bu yüzden Kalli dogru secim.
Yine de Meleke'nin su tespiti cok yerindedir. Abdullah Avci'nin ikinci adam olamamasi. Veyahut ikinci adamlik icin teklif edilen diger isimlerin bunu kabul etmemesinin manasizligi. bu adam zaten fazla dayanamayacaktir, her bakimdan...
Kalli cok buyuk sorun degildir, asil sorun Kalli sonrasinin muallak olusu, bunun düsünülmemis olunmasidir.
Sistemi kurmak önemlidir ve yeniden yapilanma asamasinda genc bir hoca cok da iyi bir fikir degildir, kaldiramaz tüm bu olan biteni, hele ki bizim ülkemizde, bizim spor medyasinda.. Bakalim Ertugrul Saglam ne kadar dayanacaktir .. Bakis acisi cok yanlis degil, Fatih terim sonrasi olsaydi bir ihtimal cok yerinde de olurdu genc bir hoca.. Velakin simdi her seyi sil bastan yapilan bir dönemde cok da olasi basarisizliklarin arkasindan genc ve tecrübesiz bir hoca duramazdi.. mümkün degil. Bu yüzden Kalli dogru secim.
Yine de Meleke'nin su tespiti cok yerindedir. Abdullah Avci'nin ikinci adam olamamasi. Veyahut ikinci adamlik icin teklif edilen diger isimlerin bunu kabul etmemesinin manasizligi. bu adam zaten fazla dayanamayacaktir, her bakimdan...
Kalli cok buyuk sorun degildir, asil sorun Kalli sonrasinin muallak olusu, bunun düsünülmemis olunmasidir.
Steven Defour
Standart Lüttich'de oynuyor. 1988 dogumlu olmasina ragmen takimin kaptani. Gelecek vaat ediyor.. pis burun cok hos bir golü vardir denk geldigim.. Marouane Fellaini ile beraber bu takimin iki is yapar oyuncusu.
Tam bir oyun kurucu degil henüz belki ama gelisebilirligi göz önünde bulunduruldugunda fena degildir. lincoln misali kisa paslarla kurar oyunu,akliyla is yapar.. Fellaini kadar golcü de degil ama ondan daha degerli kiliyor zekasini isin icine katmasi. Ileriye dönük orta saha oyuncusu icin en önemli kriter; oyun zekasi olmalidir ve bu cocukta fazlasiyla var, bakalim ve bekleyelim..
Servet Cetin
Sunu demek istiyorum sadece.. Bu kadar cok elestirildikten sonra tek kelime etmeden futbolunu oynamaya devam eden, kendisini gelistiren bu adama hayranlik duydum.. Hani o kadar cok hata yapip onca elestiri sonrasi küskünlük göstermeden üstelik citayi sürekli yükselterek oynayan bu adama "helal olsun" demek istedim, baska bir sey degil. efendigili ve olgunlugu takdire sayan..
Holosko Transferi ve Besiktas
Aslinda Holosko iyi bir transferdir. Gercekten kaliteli bir oyuncu buna hic suphe yok. Tartisilan kismi ona ödenen para. Besiktasin mali yapisini dikkate aldiginizda belki gercekten zamansiz ve pahali bir transfer olarak addedilebilir. Velakin isin bir baska boyutu milyon eurolar abuk sabuk tazminatlara ödenirken biraz zarar da futbola dair edilsin de denilebilir. Daha iyi bir oyuncu ihtimali var midir ? Ben alti milyon euro'ya iki tane holosko alirdim. Velakin besiktas bu isi beceremiyor, bu yüzden göz önünde olan, kalitesi belli bir yildiza yöneldiler, bir daha risk alacak durumlari yoktu; diatta, higuain'den sonra. gerci higuain iyi midir kötümüdür bilemiyoruz daha. Benim asil gelmek istedigim nokta da burasidir. Takim genel oyun anlayisi. Bremen her yaptigi transfer super, Efendim zamanin Galatasaray'in her yaptigi transfer muhtesem. Capone misal örnektir.. Fenerbahcenin de bugunlerde oynamayan yeni transferi yok. Mesele transferden de öte besiktasin genel oyun anlayisi veya sahadaki performansinin genel görüntüsü. Ilk yarida aslinda sahaya kimi yoksak degisen cok bir sey olmayacaktir. Delgado, gercekten iyi bir oyuncudur, porto karsisinda izlerken dahi bugune kadar bu kadar iceride kalmasina sasirdim. Pek cok macini izledim bu sene Besiktas'in. Hatta Delgado'nun ilk buyuk maci olan Galatasaray macinda gördüm, sahaneydi.. Onu öne cikaracak bir oyun anlayisi yok, genel görüntü futbol adina pek hos degil. Sikici, hani Zidane'i genclestirip takima koysak silinip gidecek.. buna bir cözüm bulmasi gerekir. Bu sorun giderildigi zaman Nobre'si dahi yildiz olup cikar, holosko'su gereksiz olur besiktasin.
Seviyorum ben bu takimi. Iyi oynasin, hep iyi olsun derim, tüm sampiyonlar ligi maclarini ve ayni zamanda ligdeki kimi yakayalabildigim karsilasmalarini izledim. Genel görüntüde sorun var. Izledigim zamanlardaki en buyuk problemi hucum organizasyonu konusunda sorun yasamasi, neredeyse Galatasarayin son uc macindaki görüntüsü gibi, baski kurup tek atak yapamadan maci bitirmelerine sahit oldum.
Kimi zaman tek bir oyuncu takimin kaderini degistirebilebilir, her seyiyle yeni bastan bir takim olma yolunda en önemli adimi olur, itekler.. holosko? beklemek gerek, kaliteli ve begendigim bir oyuncudur bu. pahali tartismalari konusunda "pahali" derim ama kalitesi de ortadadir..
Transfer konusunda bu denli yeteneksiz baska takim var midir bilemiyorum. vazgectikleri defans oyuncusu juventusda harikalar yaratiyor, bir baska acidan diatta kimdir ? Daha önceden de sordum, milyon tane defans oyuncusundan diatta'ya nasil geliyorsunuz, bunu bir anlasam.. BIr imkan olsa da diatta'yi transfer etmeden önce zilyon tane futbolcuyu es gectigi ani ve diattada karar kildiklari anlara görebilsem.. üstelik Sampiyonlar Ligine hazirlaniyorsunuz.. Genc, güzel oyunculara bakip iyi bir satis imkani da önünüzde.. Maddi acidan bu denli kötü durumda iken basari arti maddi gelir saglayacak transfer isine bu denli savruk yaklasmak..
Hani bu takimin seyircisi var, onlar sayesinde sampiyonlar liginde sifir cekmekten kurtuldular..
Velhasil, holosko transferi aslinda bu isi bilemediklerinin ve artik risk alacak durumda olamamalarindan kaynakli atilmis bir adimdir. Beceremiyorlar, Higuain,diatta,cisselerle geliyorlar, baska sanslari yoktu, hayirli olsun efendim.
28 Aralık 2007
Aptera
Yeni model araba tasarimi bu sekilde. Efendim 2008 yilindan itibaren piyasaya bir sekilde sürülecegi soyleniyor. Seri üretim asamasinda kimi yasal sorunlar var, cözüm asamasinda sanirim.. cevresel faktörlerden dolayi.. bu kadar basit bir aracin cevreye yaydigi karbondioksit orani biraz "lüks" kaciyor kaliforniya yasalarina göre.. 27 bin dolar ekstradan verip bateri ile elektrikli arac kivamina getirmek ya da hybrid ile cözüme ulastirma cabasi devam ediyor..
3 tekerlek, iki kisilik, lamborjini misali havaya dogru acilan kapilar.. Kaliforniya eyaletinde tasarklaniyor.. ve o eyaletin kanunlarina göre bu motorsiklet kategorisine giriyor. Velakin Aptera kullanimi icin kask zorunlu olmayacakmis cok sükür..
100km'ye 1,02 lt benzin. (dizel elbette). 0-100 km arasini on saniyeden dahi kisa sürede ulasabiliyor, maksimum hizi simdilik 130. Gelecegin arabalarinin bir sekilde görünümüdür bu model..
26 Aralık 2007
Palenque
"Paco de Lucia - Palenque "
Paco De Lucia'nin en bilindik eserlerinden.. Levent Yüksel'in ilk albümünde hepimizin bildigi gibi sözlerini Sezan Aksu'nun yazdigi "Tuana" ismiyle yer almisti. Gerci orijinali boyle degil, benim en begendigim Paco de Lucia albübü olan "One Summer Night" da (konser kaydidir) Pepe de Lucia yorumu cok daha iyidir, performanslar da keza ayni sekilde. Velakin cokca tebrik etmisimdir türkceye cevrilmis halini düzenleyen "Erdem Sökmen"i.. Hiz olarak hepimiz Erdinc Senyaylar'a tav olurduk ama iste klavye hakimiyeti, bilgisi ve düzenlemeleri ile Erdem Sökmen bir baskaydi, Nazan Öncel'in göc albümü filan..
Fazil Say'in gecenlerde denk geldigim, son derece iceriksiz, yalan yanlis cikarimlariyla dolu olan, Amerika'nin hakliligini konu edindigi ve Terör konusunu isledigi bir kose yazisina da konu olmustu Paco de Lucia ve onun notabilmezligi.. Oysa biraz olsun muzikle icli disli olan insanin nota bilmeden bu konuda Paco de Lucia gibi dünyaya acilmasinin mumkun olamayacagini öngörebilir. 6 yasinda konser vermistir belki ve ayni zamanda nota bilmeden bir yere kadar "hizi" ile ilerleyebilmistir kesinlikle.. velakin bu sürec müzik yasaminin cok kisa bir dilimine aittir..
Velhasil; Benim ögrencilik zamanlarimin kahramanidir kendisi..
24 Aralık 2007
Daum-Effenberg-Sammer
Daum,Effenberg ve Sammer. Bu üclü ile Bild gazetesi roportaj yapti. Konu Bayern'den gideceginin acik bir sekilde sinyallerini veren Ottzmar Hitzfeld idi. Efendim Sammer dünyanin en iyi hocasi olarak görür iken degisim vaktinin geldigini soyluyordu zira kaldirmadigi kupa kalmamis bir baska acidan makina benzetmesini yapip pili bitti, degistirilmesi gerekir derken Effenberg ise Hitzfeld yerine gelebilecek olan adaylar arasindan Mourinho icin "kim onun icin dunyanin en iyisi demis" diyerekten lafa girip Bayern'in basina almanca konusabilen bir insanin gelmesi gerektigini dile getiriyordu iletisim konusunda sorun yasanmamasi adina. Sonrasinda Mainz'in mütevazi teknik adami -bu adam hakkinda bir gün yazacagim ama ne zaman- Jurgen Klopp'un ise baskiyi kaldiramayacagini soyluyordu. Efendim söz donup dolasip Lothar Mathaus'e geldi. Pek bilinir, ikilinin arasi iyi degildir ve soru sudur; bir aday da teknik direktörlük diplomasi olmamasina ragmen Mathaus'dür, sizce ona bir noel hediye verilmeli midir ? Effenberg'in cevabi cok nettir. Bir hediye verilecekse o zaman ben daha uygunum.! Daum ise teknik adamlik diplomasi konusunda herkesin araba sürmeyi bilebilecegini velakin kursa gitmenin, ehliyet almanin sart olduguydu. Sonrasinda konu alman futbolunun son yillardaki kupakaldirmamazligi olsa da bu kadari yeter simdilik.
23 Aralık 2007
Ronaldinho ve Rijkaardlar..
Ronaldinho, Rijkard ve kizi lindsay.. Ronaldinho'nun son dönemde yedek kalisina iliskin cikan haberlerin basinda Rijkard'in kizi lindsay ile Ronaldinho'nun iliskisi yer alir. bir baskasi klup üzerinde son derece etkili isim olan JOhann Cruyff'un Ronaldinho'yu istemedigini ve bu yüzden cesitli dalaverelerle takimdan uzaklastirmak istedigini soyluyor.. Takimin yildiz futbolcusu teknik adamin kizi ile sevgili olursa, o yerde huzur olmaz, mutlak suretle sorun cikar.. Oyle veya boyle. Bence en basindan kacinilmaliydi boyle bir durumdan. Kiz mi yok evladim sana, bu sekerlik, bu kariyer var iken ? Rijkard'in da essek sansi dedigi bu olsa gerek..
22 Aralık 2007
Victoria Beckham
Hepinizin bildigi gibi Victoria Beckham, yanindaki de Rooney'nin hatunu. Bekim icin onu yakti demek pek dogru degil, bastan yaratti bekimi cok daha olasi. Bugun bekim futbol sahalarinin disinda bu kadar popüler iken, misal yillik ortalama 50 milyon euro reklamdan para kazanabiliyorsa bunda buyuk pay Viktorya ablamizindir. Velakin bir baska acidan gayet de iyi futbolcu olan bekimin futbol adina pek üzerinde durulmamasi, mutis ortalarinin ve dokulen realin ayakta kalan tek ismi olmasina ragmen sürekli olarak futboldisi konularin konusulmasi ve hatta kal oyna daha derken Amerika'yi secmesinin baslica nedeni oradaki pariltili yasam filandir..
Verena Kerth
Oliver Kahn'i yakan da budur. garson olarak calistigi yerde Kahn ile bir sekilde tanisip ayartip hayatini kaydirdi desek yeridir. Cocukluk aski, kiz arkadasini hamile oldugu bir vakitte aldatmasi, sonrasinda yasanilanlar..
Raica Oliveira
Ronaldo'nun hatunu. Bununla beraber olmaya basladigi günden beri kilo problemi var ve golcülügü tartisilir durumda. Neyse ki Milan'a gidip yeni bir baslangic yapti.
Albert Speer
Almanlarin basarili mimari Speer'in dünyasi. Rusyadaki en güzel tasarimlarda onun imzasi vardir. Su an icin Moskova belediye baskani urij Luschkow'in danismanligini yapmakta. Rusya icisleri bakaninin ondan istegi, ülkesinin insanlarinin artik tatilerde Türkiye'ye gitmemesi ve kendi ülkesinde kalip ülkesini tanimasini. 73 yasindaki sehir planlama konusunda oldukca basarili olan alman mimar, cin'in kalkinmasinda da is basinda olacagi biliniyor. Velakin keyfli ve yaratici bir adam.
de araujo Raffael
Efendim Zurich'in kapisilan oyuncusu. Öncelikle Hertha Berlin'in basinda bulunan eski hocasi uzun zamandir takipte ve devre arasi isini bitirmek istiyor, bir baska yandan psv. Güzel bir hucum oyuncusu. hakkinda tüm detaylari suradadir.
Raffael iyi bir oyuncudur da Isvicre liginin son dönemde cikardigi güzel futbolcular ilgimi cekiyor. Rakitic,Petric,Delgado,Raffael ve elbette son gözdeleri raffael'in takim arkadasi Yassine sikovü. Yazamiyorum adamin soyadini. Basel ve Zurich takimlari bundesligayi besliyor son iki sezondur.
raffael'e gelirsek; Iyi bir oyuncu. Cakili forvet degil gezen, dolasan,driplinlingleri olan.. Pantelic'in yanina istiyor Favre. Elinde joker olarak tuttugu okoronkwo'ya ragmen bir forvet daha diyor. Kötü gidisi durdurmak adina. Forvet arkadasi daha cok. Bizden kimse ilgilenmiyor fazla. Sozluge yazali on yillar oluyor, gide gele sampiyonlar ligi bir turnuvaya diattalari alip geliyoruz, ben anlamiyorum hicbir sekilde de anlasilacak bir tarafi yok. ucundan biraz olsun futbol ile ilgilenen isim size ucuz, alinabilir onlarca yetenek sayabilir velakin bizim takimlarin dönüp dolastigi otuzuna yaklasmis siradan bir oyuncu dahi oldugu tartisilir, ne gelecegi ne de yildiz kapasitesinde oyuncular ile vakit harciyor. Özellikle Fenerbahce takimi son yillarda biraz olsun digerlerine kiyasla daha akilli hareket eder iken Galatasaray bu sene son bes yildir sacmalamalarina son verir iken besiktas, trabzon ve digerleri henüz akillanmis degillerdir.
Bu oyuncu duruyor orada, sezon istatistikleri ortada. ilk yilinda atitigi on dört ve oynadigi güzel futbol cok da uzagimizda degil. Diatta'ya nasil geliyorsunuz, hangi yollardan gecip tamam iste aradigimiz oyuncu budur diyorsunuz, geride kalan milyon tane futbolcu gözünüzde nasil eleniyor bir anlasam bitecek bu izdirabim..
21 Aralık 2007
Kenwyne Jones
Kenwyne Jones devre arasi chelsea'nin almak istedigi oyuncu.05.10.1984 dogumlu oyuncu, Trinadad Tabago vatandasi. 1,84 boyunda sag ayakli ve Southampton'da yildizi parlamistir. Yaklasik 9 milyon euro gibi bir fiyat bicilmis. Bu sene Sunderland formasi ile dört tanesi ligde bir tanesi de kupada olmak üzere toplam 5 golü vardir..
Zor bir kura: Bayer Leverkusen
Bana göre oldukca zor bir kura cekmistir Galatasaray takimi. Leverkusen cok iyi bir ekip, her bakimdan takdir ederim . Özellikle transfer konusunda basarilari ile dikkatimi cekmis, takdirimi kazanmis ve bu yil Bayern Munchen ve Bremen'in ardindan bundesliganin en formda takimi olarak göz kamastiriyor. . Zurich'e 5 atan bu takimi kucumseyen zihniyeti hicbir sekilde anlamiyorum, Skibbe dengeli ve tehlikeli bir takim yaratmis..
Takimin gole giden yolda en önemli adimi 37 yasindaki Sergei Barbarez'dir. Hamburgda oynar iken de izledigimiz oyuncu hucum gucunun beynidir. Yunan gol krali Gekas tehlikeli olsa da benim asil korktugum Nurnberg'de oynar iken dahi takip ettigim Stefan Kiessling. Zurich macinda butun menajerlerin gözleri zurich'in tunuslu futbolcusu Yassine Chikhaoui'ye odaklanmisti. velakin mac sonu konusulan isim Stefan Kiessling idi. Savasir ve ikili mücadelerde her daim galip gelendir, savasci, golcü ve etkili bir isim Kiessling.
Bu takim lincoln'u cok iyi tanir. 7-3 ya da 7-2 gibi biten gollü bir karsilasma oynadi bundesligada Schalke ve Leverkusen takimlari. Lincoln mac icerisinde iki tane frikik golü atti hemen hemen ayni noktadan. Bir o köseye, bir de tam aksi köseye. Mac sonrasi takim kalecisini degistirmis ve bugün benim "en iyi kaleci" budur dedigim Rene Adler'i kazanmistir. Cok iyi bir kaleci, her bakimdan her daim takdir etmisimdir.. Gene hafta Bremen'den 5 gol yemesine karsin bundesliganin en az gol yiyen kalecisidir hala. Siz varin Adleri, Defansi düsünün artik..
Transferde defans bolgesine Arturo Vidal'i ve Lukas Sinkiewicz'i kadrosuna katmis. Iki transfer de muazzam bir sekilde oturmustur kadroya. Vidal defansin her bolgesinde ve orta sahada görev yapabilir iken sik sik ileriye cikip takimin hucum bolgesinde dahi etkili olabiliyor, kafa hakimiyeti de olan bu futbolcu bu yilin en akilli transfer hamleleri arasinda yer alir. 87 dogumlu Gonzalo Castro benim gelecek vaat eden oyuncular listemde de yer alir ve bu yil leverkusen'in cizdigi basarili grafigin anahtar isimlerinden birisidir. Keza barnetta,Freier gibi isimlerin yaninda tecrübesi ile takima güc katan her daim iyi bir performans gösteren Ramelow ve Schneider kaptan ikilileri de basarida buyuk pay sahibidirler.
Zor bir kura. Galatasaray takimi kendi oyununu rakibe kabul ettirecek ve hucuma dayali bir oyun anlayisi icerisinde sahaya cikmalidir. Defansi ve kalecisi cok iyidir. Bu acidan en zor mac kendi sahamizda oynayacagimiz mac olacaktir. O macin havasi baskadir ve menajerleri Rudi Voller'in dedigi gibi her sey o günkü performans sonucu belirlenecektir. Bremen gecen hafta bes atti bu takima. Bugune kadar yedigi gol besin biraz üstündeydi bremene gelmeden önce. Bu mac yaniltmasin, tehlikeli ve malasef almanyanin en formda olan ekibi cikmistir karsimiza. Misal ben Hamburg'u tercih ederdim Leverkusen yerine.. Bahis oynamiyorum uzun zamandir velakin fikrimi sorangillere en buyuk hediyem bu takim ile ilgili olumlu sonuclardir..
Takim, gelecek yillarda adindan siklikla söz ettirecektir. Benim ilgimi ceken nokta transfer konusunda inanilmaz bir basari göstermeleri. Son on yilda sattiklari oyuculara baktiginiz zaman bunu daha iyi anlayabilirsiniz. Voronin Liverpool'da, Berbatov Tottenham'da, Ballack Chelsea'de, Lucio,Ze Reborto Bayern'de, Fritz Bremen ve Alman milli takiminda.. Yildiray Stutgart'da.. Vidal ve Kiessling de yoldadir efendim..
Hayirlisi diyelim..
Solomon Okoronkwo
Afrika kupasinin en iyi genc oyuncusu secildi 2004 yilinda. Bizim Baris-Serkan ikilisinin geldigi takimda kiralik oynuyordu: Rot Weiss Essen. Bugünlerde Hertha Berlin takiminin Jokeri. 12 kez sonradan girip üc gol atmis ve sonradan giren futbolcularin arasindan en cok verimli olan olarak göze batiyor. Attigi gollerden sonra hocasina tepkisel yaklasimi, hirsi ve azmi göz kamastiriyor.
1987 dogumlu Okoronkwo'nun 2009'a kadar takimiyla kontrati var.Her iki ayagini da kullanan, iyi bir fizigi, düzgün vuruslari olan futbolcu biraz daha kendisini gelistirebilirse Hertha Berlin bir ihtimal forvet arayislarindan vazgecebilir. Zurich'den Raffael'i almayi dusunuyorlar.Güzel bir secim, Lucien Favre eski ögrencisini istiyor yine de bu adamin hakkinin yendigini düsünüyorum, kisa süre icerisinde güzel bir form yakalayacagini düsünürüm..
1987 dogumlu Okoronkwo'nun 2009'a kadar takimiyla kontrati var.Her iki ayagini da kullanan, iyi bir fizigi, düzgün vuruslari olan futbolcu biraz daha kendisini gelistirebilirse Hertha Berlin bir ihtimal forvet arayislarindan vazgecebilir. Zurich'den Raffael'i almayi dusunuyorlar.Güzel bir secim, Lucien Favre eski ögrencisini istiyor yine de bu adamin hakkinin yendigini düsünüyorum, kisa süre icerisinde güzel bir form yakalayacagini düsünürüm..
20 Aralık 2007
Sebastián Bruno fernandez Miglierina
Monaco'nun transfer ettigi 22 yasindaki genc golcü. Solak, saviola boyunda. 1.69. 23 mayis 1985 dogumlu golcünün bugune kadar attigi gollerin listesi suradadir.
Defensor Sporting Club'e ödenen para hakkinda bir fikrim yok velakin cok da pahali olmasa gerek, ya da 3.5 Milyon euro'dan fazla degildir.
Öykü-Berk Gürman #3
Sevdik cok, begendik de.. Ama artik bu cok baska bir sey olmus. Aslinda Öykü-Berk basligi altinda profesyonel öncesi dönemin analizi gerekir. Pek cok "ortalama" sanatci, yiginlarin karsisina cikmadan evvel daha idealist, daha dogru düzgün islerin pesindedir. Kaybedecekleri cok seyleri yoktur ve sekilsiz kalabaligin "sekil" verme süreci henüz baslamamistir. Ilk videolarina bakiyoruz.. Bizleri yanlis anlamis bu ikiz kardesler.. Su video klip, icerisinde olan, bize sunulan nedir? Siradan Kral Tv videosu.. O kadar zaman sonra cesitli teknik detayin, düzenlemenin akabinde gelen bu mudur ? Tavirlarin sahteligi, gözümüze sokulanin siradanligi.. Öykü Gürman'in basligini actim sözlükte. Yapmadigim bir sey ama oyle güzeldi ki tavir,durus,ses ve yorum, benim olsun dedik.. Ama bugün bana ve bize ait olmayan gayet siradan, olagan kaset calismasi ve getirileri..
Bugün anliyoruz ki Evlerinin Önü Boyali Direk calismasi "sans". Onlarin sansi. Yorum sansi.. Kendiligindenliklerinde buldugumuz güzelligi algilayip bize sunamadilar. Ve bu sansi malasef iyi kullanamdilar. ihtimal odur ki bu isi bilengillerin yönetiminde gerceklesti ve artik fikirleri, nasil olmasi gerektigi konusundaki düsüncelerinin önemi kalmadi. Yapmacik tavirlar, gözümüze sokulan kliseler.. basit bir konser klibi hepsinin de ötesine gecerdi, üstelik "bakin bakin ne hosum" tavri ve uslubunu da algilamazdik..
Yok, olmamis.. Az biraz daha takip edecez..
Basliksizgiller
Aylarca uğraşır, koca bir bina dikersiniz; yerle bir olması biraz dinamite ve birkaç saniyeye bakar. Leziz bir tabak yemeği pişirmeniz saatler, mideye indirmeniz beş dakika alır. Kurmak, oluşturmak, yaratmak zahmetli ve zordur, çok zaman ister ama yıkmak, bitirmek, yok etmek kolay ve çabuktur.
Ve insan, mücadele ettiği müddetçe ulaşır özüne, inebilir derinine... İnsanı, varlığının anlamına yaklaştıran, mücadeleleridir.
Yakıp yıkmaktan, eleştirmekten yana olan kolaycı kalabalıklara inat, üretmenin savaşını verenler, yorgun ama o büyük resme daha hakim olanlar, onu daha iyi görebilen ve keyfini yaşayan insanlardır.Mücadele zaman ister.
***
İnsanlar mücadelenizi zaman kaybı olarak görebilirler. Onlar keyfin sadece huzur olduğunu da düşünebilirler. Huzursuz bir düşünce yapısının, insana içten içe keyif verdiğini anlayamamaları gayet normaldir.
Gündelik hayat içersinde bir yığın söz sarf ederler ancak, kendilerine söyleyecekleri bir çift lafları yoktur. Çünkü kendilerini tahterevallinin denge çubuğu olarak görürler; dengeyi onlar kurar, onlar bozar...
Oysa sizin kendinize-sadece kendinize yönelttiğiniz küfürleriniz, kırgınlıklarınız, öfkeleriniz vardır; aşık olma sebepleriniz olduğu gibi...
***
Kendisiyle sorunu olmayan insanlar takdire şayan gösterilse de, kendisiyle sorunu olmayanla işiniz olmasın derim ben. Kendini, evrenin terazisinde tartan her insan bir sorunla karşılaşır çünkü.
İnsan hala ve çok fazla ilkeldir çünkü...
***
Hayatınız sonuçlanmamış mücadeleler mezarlığı olabilir ama unutmayın, kendisi başlı başına mezar olan bir hayattan çok daha iyidir bu.
Evet, bazılarının hayatında mezarlar vardır; bazılarının hayatı mezardır.
Hayatı mezar olanlar, eleştirenler ama üretemeyenler, kıranlar ama onaramayanlar, yok edenler ama can veremeyenlerdir.
Neden böyle düşündüğünüze, neden böyle üzüldüğünüze, neden böyle konuştuğunuza takarlar. Neden "zor" bir yol seçtiğinize anlam veremez ve acırlar size... Daha kolay olan vardır çünkü! İşte, oradadır; ucuz, zamansız ve kolay! Ama neden? Siz neden?
Tüketmeye güdümlü bir zihin, önüne gelen her şeyi tüketme hevesiyle, sizin fikirlerinize de saracaktır. Oysa sizin bu güdümlülerden tek isteğiniz biraz susmaları ve sizi kendi halinize bırakmalarıdır. Anlamalarını istemekten çoktan vazgeçmişsinizdir...
Keşke birazcık sussalar da, evrenin terazisinde sallanıp durmasanız...
***
Bir iyilikmişcesine düşünsel yalnızlığınıza saldırırlar. Oysa o yalnızlığı siz yaratmışsınızdır, onlar yok etmiştir; her zamanki gibi.
İnsanın kendinden kaçışı ve dünyasından bihaberliği, yalnızlığını kötülemesiyle başlamıştır. Bilirsiniz, düşünsel tekliğe düşman olmak, insanın kendisinden-varlığından ve anlamından-korkmasından başka bir şey değildir.İnsan kendinden korkar; olması gerektiğinden az olduğunu bildiği için korkar. Yaratamadığı ama yok edebildiği, sevemediği ama nefret edebildiği için korkar. İnsan ilkeldir ama ilkelliğinin bilincindedir.
***
Herkes Tanrı'ya birilerini şikayet eder de, kendini şikayet edene rastladınız mı hiç?
***
Oysa yarattığınız o yalnızlıkta, kendinizi en yüksek merciiye şikayet edebilirsiniz siz. Çiçekleri kabul ettiğiniz kadar, tek ayak üzerinde durup cezanızı çekebildiğiniz tek yer yalnızlığınızdır. Ama uğraşmayın, ceza çekmeyi bile bile kabullenen bir düşünce sistemi bugüne dek kabul görmemiştir ve bundan sonra da görmeyecektir.
Halbuki yalnızlığınızdan çıkan ödülleriniz de çoktur. "Ne kadar iyi, eğlenceli, anlayışlı ve sevilesi biri. Ah bir de şu düşünceleri olmasa!" diye düşünenler elbette bilmezler o yeryüzü cenneti duruşunuzun düşüncelerinizden çıkıp geldiğini...
Bilmeyecekler de...
Esra Başak NARIN
Ve insan, mücadele ettiği müddetçe ulaşır özüne, inebilir derinine... İnsanı, varlığının anlamına yaklaştıran, mücadeleleridir.
Yakıp yıkmaktan, eleştirmekten yana olan kolaycı kalabalıklara inat, üretmenin savaşını verenler, yorgun ama o büyük resme daha hakim olanlar, onu daha iyi görebilen ve keyfini yaşayan insanlardır.Mücadele zaman ister.
***
İnsanlar mücadelenizi zaman kaybı olarak görebilirler. Onlar keyfin sadece huzur olduğunu da düşünebilirler. Huzursuz bir düşünce yapısının, insana içten içe keyif verdiğini anlayamamaları gayet normaldir.
Gündelik hayat içersinde bir yığın söz sarf ederler ancak, kendilerine söyleyecekleri bir çift lafları yoktur. Çünkü kendilerini tahterevallinin denge çubuğu olarak görürler; dengeyi onlar kurar, onlar bozar...
Oysa sizin kendinize-sadece kendinize yönelttiğiniz küfürleriniz, kırgınlıklarınız, öfkeleriniz vardır; aşık olma sebepleriniz olduğu gibi...
***
Kendisiyle sorunu olmayan insanlar takdire şayan gösterilse de, kendisiyle sorunu olmayanla işiniz olmasın derim ben. Kendini, evrenin terazisinde tartan her insan bir sorunla karşılaşır çünkü.
İnsan hala ve çok fazla ilkeldir çünkü...
***
Hayatınız sonuçlanmamış mücadeleler mezarlığı olabilir ama unutmayın, kendisi başlı başına mezar olan bir hayattan çok daha iyidir bu.
Evet, bazılarının hayatında mezarlar vardır; bazılarının hayatı mezardır.
Hayatı mezar olanlar, eleştirenler ama üretemeyenler, kıranlar ama onaramayanlar, yok edenler ama can veremeyenlerdir.
Neden böyle düşündüğünüze, neden böyle üzüldüğünüze, neden böyle konuştuğunuza takarlar. Neden "zor" bir yol seçtiğinize anlam veremez ve acırlar size... Daha kolay olan vardır çünkü! İşte, oradadır; ucuz, zamansız ve kolay! Ama neden? Siz neden?
Tüketmeye güdümlü bir zihin, önüne gelen her şeyi tüketme hevesiyle, sizin fikirlerinize de saracaktır. Oysa sizin bu güdümlülerden tek isteğiniz biraz susmaları ve sizi kendi halinize bırakmalarıdır. Anlamalarını istemekten çoktan vazgeçmişsinizdir...
Keşke birazcık sussalar da, evrenin terazisinde sallanıp durmasanız...
***
Bir iyilikmişcesine düşünsel yalnızlığınıza saldırırlar. Oysa o yalnızlığı siz yaratmışsınızdır, onlar yok etmiştir; her zamanki gibi.
İnsanın kendinden kaçışı ve dünyasından bihaberliği, yalnızlığını kötülemesiyle başlamıştır. Bilirsiniz, düşünsel tekliğe düşman olmak, insanın kendisinden-varlığından ve anlamından-korkmasından başka bir şey değildir.İnsan kendinden korkar; olması gerektiğinden az olduğunu bildiği için korkar. Yaratamadığı ama yok edebildiği, sevemediği ama nefret edebildiği için korkar. İnsan ilkeldir ama ilkelliğinin bilincindedir.
***
Herkes Tanrı'ya birilerini şikayet eder de, kendini şikayet edene rastladınız mı hiç?
***
Oysa yarattığınız o yalnızlıkta, kendinizi en yüksek merciiye şikayet edebilirsiniz siz. Çiçekleri kabul ettiğiniz kadar, tek ayak üzerinde durup cezanızı çekebildiğiniz tek yer yalnızlığınızdır. Ama uğraşmayın, ceza çekmeyi bile bile kabullenen bir düşünce sistemi bugüne dek kabul görmemiştir ve bundan sonra da görmeyecektir.
Halbuki yalnızlığınızdan çıkan ödülleriniz de çoktur. "Ne kadar iyi, eğlenceli, anlayışlı ve sevilesi biri. Ah bir de şu düşünceleri olmasa!" diye düşünenler elbette bilmezler o yeryüzü cenneti duruşunuzun düşüncelerinizden çıkıp geldiğini...
Bilmeyecekler de...
Esra Başak NARIN
"fasistleri siktir edin biz hepimiz kardesiz"
Ücüncü ligde dahi olsa "kült" bir takim olma kimligini hicbir zaman kaybetmeyen bir futbol takimi. Ücüncü ligde oynadigi zaman dahi 20 bin ortalama seyirci ile oynayan, skordan bagimsiz hemen her insanin neseyle, sarkiyla,türküyle, tavriyla tribünlere doldugu kac takim vardir ? 2002'de baslayan o buyuk ekonomik cöküsü/bunalimi halkin sevgisiyle asabilecek kac tane futbol klubü bulabilirsiniz ? Üzerinde "retter" yani kurtarici yazan tisortlerden 140 bin tane satabilen, tüm dünyanin ayri bir sekilde bakip taraftari olmaktan dolayi gurur duyabilecegi karaktere sahip 30 bin nufuslu kasaba takimi bulabilirsiniz ki? Sadece Almanyada on milyonun üzerindeki insanin "ikinci" takimidir St.Pauli.. Ayrimciligin her türlüsüne, fasizme, milliyetcilige karsi olan klubun baskani escinsel oldugunu olmasi gerektigi gibi, olagan bir sekilde belirtebiliyor , escinsel yürüyüslerine katiliyor.. 25 yillik tribün cocugu o. tiyatro yöneticisi iken takimin basina gelip takimi kurtariyor.. efsane olmaya aday isim; Corny Littman..
Dünyanin en ucundaki ülkelerde yasayan, zor durumda olan insanlar icin sürekli yardim maclari yapan kac tane klup vardir da ona olan sevgiyi,ilgiyi kendisine dert edip "eheheheh neden livorno ? neden st pauli ?" diyebilen dangalak cikabiliyor ? Neden Galatasarayin ya da neden Besiktas'in aciklamasi cok makul, olaganmis gibi tarihindeki eylemlerinden dolayi sempati beslemeyi "olagandisi" olarak yaftalama derdine düsülüyor ?
Tarihiyle, tavriyla, trübünleriyle,baskaniyla, futbolcusuyla bütündür sankt pauli.. 1600lü yillarda salgin olan vebaya yakalanmis insanlari sehirden ayri bir yere tutsak etmek icin kurulan kasabanin futbol takimidir, baska türlü olur muydu varolusu ? Düne kadar her türlü yardimin kesildigi, isyeri acmanin dahi mucize oldugu sehrin tavridir bu. Izole edilmis, yasamdan kopartilmis, denizlerden gelen insanlarin nefesi ile canlanan bu minik kasabanin cigligi baska türlü olabilir miydi ? Ucüncü ligdeki bir takim dünyanin dört bir yanindan taraftar toplayabilir mi kendisine ? Milliyetcilige, fasizme, ayrimciligin her türlüsüne karsi olup bunu da acik ve net bir sekilde eyleme döken kac tane insan kaldi ki futbol klubü olsun ? Sankt Pauli kült bir takimdir.. Nou Camp'i, Barnebausu yoktur ama güzel olan bunu skine bile takmayan taraftarin koydugu tavri vardir.. Bizzat benim insanim solingende yakilirken türkce olarak dev bir pankarta "fasistleri siktir edin hepimiz kardesiz" yazan trübünleri vardir.. takimin birinci kalecisi nikaraguadaki gerillara destek vermek icin nikaraguay'a gidip bir yil sonra dönüp hicbir sey olmamis gibi meslegine devam eden insanlarin oldugu "baska" bir takimdir St.Pauli.. Mac sonrasi futbolcularin barlara kosup taraftarlari ile bira icip her bakimdan sinifsizligin yasayan tezahürüdür hayatta.. Futbolun belki de sadece "futbol" oldugunun bir baska anlatimidir..
Sekiz yil bu takimin formasini giymis olan Bremenin hirvat golcüsü Klasnic'in tanimi da su sekildedir ücüncü ligdeki eski takimi st pauli'ye elenmeden hemen öncesi:
"St. Pauli özel bir kulüp. Taraftarlara bakın, yeter. İşsizden banka müdürüne kadar, herkes yan yana. Millerntor'da ilişkiler, aile gibidir. 2001'de Bremen'e geldiğimde, St. Pauli'yi gözlerimde yaşlarla terk etmiştim. Bir gün geri döner miyim, bilmiyorum. St. Pauli'nin bir sonraki sene hangi ligde olacağını hiçbir zaman bilemezsiniz ki! Fakat kararım karar; yeter ki bir derece yapılabilirliği olsun, bu kulüp için tekrar oynayacağım. Çünkü St. Pauli mitosu beni de bırakmıyor bir türlü."
birakmiyor bizi de. Yabanciyim su memlekette. her an patlayabilecek olan yabanci düsmanligi kapida. Bir futbol takimina güvenip medet ummuyorum, dünyayi kurtarmasini da beklemiyorum velakin tek basina 1992 de oldugu gibi her yeri saran "saga karsi olun" kampanyasini baslatmasi, tüm bundesliga takimlarinin futbolculari sahaya "benim dostum bir yabanci" yazisinin oldugu tisortler ile sahaya cikmasini saglamasi hosuma gidiyor, takdir ediyorum, sempati duymanin ötesine gecip maclarini kacirmamaya calisiyorum, en az Galatasaray kadar seviniyorum galibiyetlerine..
Borges gibidir nazarimda St.Pauli, Galatasaray da asil ismim gibi. Ismimi ben koymadim, hem kim cocugun gercek adini koyabilir ki? alti yasinda tuttuk bir takimi, cok da memnunuz o ayri. velakin sonradan bir sans daha verildi, baska isimle de anilabiliriz.. aynen borges gibi.. Sankt Pauli boyle özgür bir secimdir.. bile bile, göre göre sevmektir canlar..
Simovic'e olan sempati ile bir takima yakinlasmamin olagandisiliginin sorgulanmadigi arenada eylemlerinden, yüzde yüz olmasa dahi bütüne yaydigi farkli tavrindan dolayi ona baska türlü bakmayi dert etmeyin kendinize.. Skordan bagimsiz, basarilarindan dolayi degil kimliginden ötürü taraftarlik payesi dagitan her bakimdan "kimlik" yeserten bir kluptür her türlü sekle girmeye hazir sekilsiz kalabaliklara inat..
Velhasil bir baskadir St.Pauli..
Dünyanin en ucundaki ülkelerde yasayan, zor durumda olan insanlar icin sürekli yardim maclari yapan kac tane klup vardir da ona olan sevgiyi,ilgiyi kendisine dert edip "eheheheh neden livorno ? neden st pauli ?" diyebilen dangalak cikabiliyor ? Neden Galatasarayin ya da neden Besiktas'in aciklamasi cok makul, olaganmis gibi tarihindeki eylemlerinden dolayi sempati beslemeyi "olagandisi" olarak yaftalama derdine düsülüyor ?
Tarihiyle, tavriyla, trübünleriyle,baskaniyla, futbolcusuyla bütündür sankt pauli.. 1600lü yillarda salgin olan vebaya yakalanmis insanlari sehirden ayri bir yere tutsak etmek icin kurulan kasabanin futbol takimidir, baska türlü olur muydu varolusu ? Düne kadar her türlü yardimin kesildigi, isyeri acmanin dahi mucize oldugu sehrin tavridir bu. Izole edilmis, yasamdan kopartilmis, denizlerden gelen insanlarin nefesi ile canlanan bu minik kasabanin cigligi baska türlü olabilir miydi ? Ucüncü ligdeki bir takim dünyanin dört bir yanindan taraftar toplayabilir mi kendisine ? Milliyetcilige, fasizme, ayrimciligin her türlüsüne karsi olup bunu da acik ve net bir sekilde eyleme döken kac tane insan kaldi ki futbol klubü olsun ? Sankt Pauli kült bir takimdir.. Nou Camp'i, Barnebausu yoktur ama güzel olan bunu skine bile takmayan taraftarin koydugu tavri vardir.. Bizzat benim insanim solingende yakilirken türkce olarak dev bir pankarta "fasistleri siktir edin hepimiz kardesiz" yazan trübünleri vardir.. takimin birinci kalecisi nikaraguadaki gerillara destek vermek icin nikaraguay'a gidip bir yil sonra dönüp hicbir sey olmamis gibi meslegine devam eden insanlarin oldugu "baska" bir takimdir St.Pauli.. Mac sonrasi futbolcularin barlara kosup taraftarlari ile bira icip her bakimdan sinifsizligin yasayan tezahürüdür hayatta.. Futbolun belki de sadece "futbol" oldugunun bir baska anlatimidir..
Sekiz yil bu takimin formasini giymis olan Bremenin hirvat golcüsü Klasnic'in tanimi da su sekildedir ücüncü ligdeki eski takimi st pauli'ye elenmeden hemen öncesi:
"St. Pauli özel bir kulüp. Taraftarlara bakın, yeter. İşsizden banka müdürüne kadar, herkes yan yana. Millerntor'da ilişkiler, aile gibidir. 2001'de Bremen'e geldiğimde, St. Pauli'yi gözlerimde yaşlarla terk etmiştim. Bir gün geri döner miyim, bilmiyorum. St. Pauli'nin bir sonraki sene hangi ligde olacağını hiçbir zaman bilemezsiniz ki! Fakat kararım karar; yeter ki bir derece yapılabilirliği olsun, bu kulüp için tekrar oynayacağım. Çünkü St. Pauli mitosu beni de bırakmıyor bir türlü."
birakmiyor bizi de. Yabanciyim su memlekette. her an patlayabilecek olan yabanci düsmanligi kapida. Bir futbol takimina güvenip medet ummuyorum, dünyayi kurtarmasini da beklemiyorum velakin tek basina 1992 de oldugu gibi her yeri saran "saga karsi olun" kampanyasini baslatmasi, tüm bundesliga takimlarinin futbolculari sahaya "benim dostum bir yabanci" yazisinin oldugu tisortler ile sahaya cikmasini saglamasi hosuma gidiyor, takdir ediyorum, sempati duymanin ötesine gecip maclarini kacirmamaya calisiyorum, en az Galatasaray kadar seviniyorum galibiyetlerine..
Borges gibidir nazarimda St.Pauli, Galatasaray da asil ismim gibi. Ismimi ben koymadim, hem kim cocugun gercek adini koyabilir ki? alti yasinda tuttuk bir takimi, cok da memnunuz o ayri. velakin sonradan bir sans daha verildi, baska isimle de anilabiliriz.. aynen borges gibi.. Sankt Pauli boyle özgür bir secimdir.. bile bile, göre göre sevmektir canlar..
Simovic'e olan sempati ile bir takima yakinlasmamin olagandisiliginin sorgulanmadigi arenada eylemlerinden, yüzde yüz olmasa dahi bütüne yaydigi farkli tavrindan dolayi ona baska türlü bakmayi dert etmeyin kendinize.. Skordan bagimsiz, basarilarindan dolayi degil kimliginden ötürü taraftarlik payesi dagitan her bakimdan "kimlik" yeserten bir kluptür her türlü sekle girmeye hazir sekilsiz kalabaliklara inat..
Velhasil bir baskadir St.Pauli..
18 Aralık 2007
Smells Like Teen Spirit #1
"The Western Branch Freshmen Orchestra"
Michael Rensing&Maysa
Michael Rensing ve Maysa ikilisi..
Her bakimdan "güzel" bir kalecidir, resimden de anlasildigi üzere. Brezilyali Maysa artik bayernli. Kadinlarin futbola bakisi ezelden beri beni ifrit eder. Bu spor ömrü billah erkekler icin icat edilmis, istisnalar olsa da genellemeleyi pek irgalamiyor..
Dogustan kaybetmisgiller #5
Danimarkali Steven Achiam tarafindan kareye alinmis. 14 yasinda. Japon kayserini korumak icin yetistiriliyor.. bu yüzden her türlü dövüs sanatini ögrenmekle yükümlü. Annesi tarafindan özenle besleniyor.. dört defa günde sebze yemegi, bir ile iki kilo arasi et, bes yumurta ve dört buyuk tabak pilav diye gidiyor liste.. bir süre sonra yatak kendisini tasiyamiyor ve kiriliyor, o günden beri yerde uyumak durumunda. kaderi önceden cizilmis ve yolun disina cikma sansi pek yok gibi..
Dogustan kaybetmisgiller #4
Yer Ruanda. Soykirim zamani.. yil: 1994.. Jonathan Torgovnik'in fotografladigi kadin tam 13 yil önce askerler tarafindan 6 gün boyunca tecavüze ugramis, bu vahsetin sonucu ortaya cikan dogustan kaybetmis cocuk ile 37 yasindaki kadin..
Dogustan kaybetmisgiller #3
Cöpcocuk.. o gün onun dokuzuncu yas günü. Copte bulunan bir koltugun üzerinde dogumgününü kutlar iken fotograflayan isim:Hartmut Schwarzbach. Filipinlerde yasayan kizin ailesi uc yildir devasa coplugun kenarinda bir evde yasam sürüyor..
17 Aralık 2007
Dogustan kaybetmisgiller #2
Burasi Banglades. 4.7 milyon cocuk 5 ile 14 yas arasi calismak zorunda. üstelik oldukca kötü sartlarda.. Saat ücreti 60 taka. bir dolardan az.. Calistiklari kosullarda pek cok tehlikeli durum söz konusu..
Dogustan kaybetmisgiller #1
Adam 40 yasinda."nisanlisi" 11. UNICEF'in dünyadaki en sansiz cocuklar konulu fotograflar arasinda bir numaradadir. Hakediyor da. hikaye bilindik, ülkemizin tanidigi kosullar.. Adam cocugu okula gönderme sözü veriyor, kizin ailesi ise parasizliktan yakiniyor.. Daha fazla yoruma gerek de yok sanirim.
Sacmasapanladiklarim.!
Su icilen suyun tadi ile AudiR8 aldiginiz zaman hissedeceginiz hazzin arasinda cok buyuk bir farkin olmadigini düsünürüm. 2000 yil önce yasayan insana göre oldukca zengin olan insanin bugünkü fakirligi icsel ve ayni zamanda yedirilmis sacma sapan yasam anlayisindan kaynaklidir. En birinci alkolüm olan güzel demlenilmis bir cay icin bunu soylemistim sanirim. Insanlar milyonlarca dolar vererek ulastiklara hazza ben bir bardak cay ile erisiyorum. Iyi, güzel gibi relativ ögeler mutlaka ki yasadiginiz cevrenin, gözünüze sokulan yasamlarin ortalamasidir. Nesnel bir iyi, mutlu, güzel yasam standarti olamaz. Her insan bir baskasina göre iyi, bir baskasina göre kötü yasiyordur. Mutsuzlugun nedenleri olan bir baska yasamin getirilerine ulasmak icin harcayacaginiz cabayi yasama bakisinizi degistirmek icin kitaplara dogru yönelerek yasama bakisinizi degistirerek harcamanizi tavsiye ederim. icine girdiginiz cok baska hayatlarin basit hedefleri yer yer kendi hayatinizi sorgulamaya ve ayni zamanda degisen dünyaya karsi degismeyen insanoglunun kandirikci arzularini alt edebilmenin yollarini bulabilirsiniz..
Carpitilmamis yasamin geriye kalan tek imgesi ölümdür diyen Adorno'nun verdigi mesaj da ayni sekildedir. Düz bir bakis sonrasi susamislik sonrasi icilen su, saatlerce sigarasiz gecen zamandan sonra icilen sigara veya onlarca zaman hayalini kurdugunuz nesneye kavustugunuz zaman aldiniz haz hemen hemen aynidir. Biraz daha farkli acidan bakmayi basarabildiginiz zaman arabanin,icilen suyun, sigaranin farki yoktur. Insanoglunun nesneye baska türlü bakarak carpitmasi, oldugundan baska bir kimlige büründürmesi, algilamasidir. Bu yüzden özneye baglidir arzu nesnesinin olusumu. Arzulanan nesneye olan uzaklik aciyi, cekilen acinin büyüklügü de kavustuktan sonra alacaginiz hazzin siddetini belirler.En basinda her seyi belirleyen özne olarak bakisiniz durur. Zordur, sizin disinizda gelisen bir yasam ve onun parcasi olan insanin dayatilan onlarca nesne karsisinda bilincli secim yapmasi.. Yine de derim ki; Elinizdedir her sey. Eldeedilebilirligi olan nesneleri bilincli sekilde farkli olarak algilamak, yani "carpitmak" ve daha cok mutlu olmak..
Sair/yazar ile ben cokca zaman ayni günü yasiyorum, ayni manzaralar karsisinda kendimi buluyorum. Onun benden farki, önümde duranlari farkli algilamasi, güzel bir sekilde carpitmasi. Ancak onu okudugum zaman bizzat sahip oldugum zenginliklerin farkina variyorum, ayni sekilde bir daha yasamak icin cabaliyorum. Onunla aramda "bakis" farki vardir. Ben cokca zaman asla sahip olamayacagim nesnelere, yasamlara özendirilmis ve acisi ile basbasa birakilmis iken o yasadigina farkli bakip cokca zaman carpitip eldeedilmis hedeflere oturmanin güzelligini yasar..
Mesele sudur kendimce; Her insan bir seye sahiptir. her insanin sahip oldugu nesne ile sürekli iliskisi olmasindan kaynakli bakisi zayiflar, algisi körelir. Baska türlü bakmak bir yana, ortalama keyfini sürecek kadar dahi üzerinde duramaz; kaybetmedigi sürece.. yazarlar,sairler de kaybetmenin deminde yazar/sair olmuslardir cokca zaman. Aslolan da yasarken sahip olduklariniza farkli sekilde bakip icerisindeyken, yasarken farkina varip keyfiniz sürmektir yasamin.. yazildigi kadar elbette basit degildir, velakin sanildigi kadar da ömrü yoktur uzaginizda duran nesnelerin size getirecegi hazzin..
Bir daha belirtmekte fayda vardir blogun tepesinde duran alintiyi;
"nesnelerin çekiciliği bize dokunmadıkları ölçüdedir.hayat hiçbir zaman güzel değildir;güzel olan hayat üzerine yapılmış betimlemelerdir sadece" Schopenhauer
Bernd Schuster
Schuster aile icerisindeki futbol tartismalarina sikca konu olur bizim. Eniste, madrid fani olmasa da Schuster fani olarak kendisini adlandirmakta sakinca görmüyor. Ezelden beri sevmem Real Madrid'i. Basarisiz olsun isterim,ki futbol yasadigi sürece tepede olacaginin gayet tabi farkinda olarak.. bu da keyfini arttiriyor. Ingiliz milli takiminin elenmesi de keza biraz düsündürmüstür. Elemelere gelip bir de üzerine penalti atisi sonucu elenseydi daha mi fazla mutlu olurduk yoksa Hirvatistan karsisinda elenince mi daha mutlu olduk bilemiyoruz..
Bernd Schuster iyi bir teknik adam. Bu kesin. Basarisinin sirri sadece futbolculuk yillarindan kalma degil kesinlikle. Getafe ile yakaladigi basari acik bir teknik adam basarisidir. Elindeki kadronun tamamina yakini kiralik oyunculardan olusur ve her sezon basi ilk onbirin tamami tekrardan degisir ve bir takim basari yakalarsa -ki bu takim köy takimidir ve oynadigi lig de ispanyadadir- bu bir basaridir. 4-0 yenildigi ilk macin arkasindan kupada ikinci maca barcelona karsisinda elinde bir sampanya sisesi ile cikip "aksama kutlayacagim" diyerek mesaj veren, akabinde barcelonayi iyi zamaninda 5-0 gibi bir skorla yenip kupa disina itiyorsa; yine iyi bir teknik adamdir.
Futbolculuk döneminde disiplinsiz olmasi nedeniyle az biraz nam salmistir kendisi. Madrid fanlari ile benim aramdaki tek kesisim kümesi olan barcelona klubune resmi olarak da bagli olan Schuster ortaya koydugu tavir ve karakter ile beni dahi madrid fani yapacak yakinda.. Neden Schuster sorusu önemlidir..
Düsünün ki siz Real Madrid taraftarisiniz.. Boyle bir klube gönül veren insanlarin beklentisi nedir ? Yildiz futbolcu ? degil.. Sampiyonluklar.. az biraz. Her seyden önemlisi varolan gücünün göstergesi olan iyi ve atak futboldur. Bu önemlidir, bir baska etken bu kadar önemli degildir. Lucescu hicbir zaman icin tercih edilmeyecektir, Dino Zoff da keza. Zira bu takim dünyanin en iyi takimi olarak tüm dünyada bilinir iken taraftarlarinin mütevazi olmasi ve capello misali bir sifirlarla mac alip tatmin olmasi beklenemez.. Schuster oynattigi fubol bir yana, karakteri ve tavri ile de ayni sekilde madrid'in gönlünü celmis ve bugünlerde ömür boyu kontrat sözlesmesi ile karsi karsiya kalmistir. Ve Schuster, cekilmez bu madridin kahri diyerekten isi yokusa sürüyor..
Takip ediyoruz, futbolun kendisine asigiz, yigidin hakkini her daim yigide vermekten cekinmiyoruz ve sadece Raul'u hakettigi sayginliga kavusturmasi nedeniyle dahi takdir edebilecegimiz güzel bir teknik adamdir..
Espresso
Cesitli espresso makineleri olsa da en cok bunu sevmisimdir ben. Buradaki ögrencilik yasaminin da anisi/parcasi olarak kalmistir. bunun tadi bir baska olmusturhep. simdi bilmem kac bin euroluk parcalarin damittigi o siyah alkolün tadi cok degisse de, akilda kalan bu ve bundan damlayandir. Kirmizi soft winston paket nasil ki Ankara ögrenciliginin bir parcasi ise bu da ayni sekilde Almanya ögrenciliginin göstergesidir nazarimda.
Ivan Klasnic
Mutlu bir adam o.. Bugünlerde mutlulugu fazlasiyla hak ediyor. Henüz dokuz ay önce böbrek nakli gerceklesmis, futbola dönmesinin dahi mucize oldugunu soylenilen Klasnic'in cumartesi günü Bundesliga'nin güclü ekiplerinden Leverkusen karsisinda yarim saat oynamasi yetti iki gol atmasina.. Futbolu unutmadigini almanlara attigi iki gol ile göstermistir; tam sekiz yil st.Pauli formasini giymis hirvat futbolcu.. Bu kadar agir bir sakatlik sonrasi futbola geri dönüs yapan bundesliga'nin ilk oyuncusu olarak kazinmistir artik tarihe.. Ilk Ameliyatinda basarisiz olan, mart ayinda tekrardan ameliyat olup futbol oynama konusunda inat eden Klasnic'in kararli tavrini cumartesi attigi goller ile sürdürmüs, dokuz ay aradan sonra tüm tehlikelere karsi yesil cimlerin üzerinde tekrardan dans etmeye baslamistir..
7 Aralık 2007
4-6-0
Futbolda boyle bir taktik yok, varsa eger "cagdisi" dir. Sevgili Osman Tanburaci alinmasin, pek de iyi degildir forvetsiz bir maca cikmak. Soylenilmek istenilen iki tane forvetin orta sahaya kadar gelip takima yardim etmesi, ya da forvetlerin "cakili" olmamasi ise cok baskadir. Kim bilir bu da belki Hakan Sükür'den kurtulmak isteyen Osman Tanburaci'nin bir baska umududur.. Ama iste, iyi degildir nedenleri de sunlardir.
1- Bu sistemde rakip takimin defans oyunculari orta sahadaki adamlari rahatlikla etkisiz hale getirebiliyorlar, baska isleri olmadigi icin. Orta Sahada gereginden fazla "düz futbolcu " kivaminda oyuncu vardir ve elbette takimda yüklenilecek ilk isim Orta Sahanin en iyileri.. Galatasaray Trabzon Macinda Ve Galatasaray Panionis macinda forvetleri tutmakla görevli olan defans oyunculari öne cikarak Arda, Lincoln'e adim attirmamislardir. Dolayisla baskili degil pozisyon vermeyen bir galatasaray izledik.
2-Gol pozisyonuna nasil girecegiz. Hele ki bizim takim gibi boy ortalamasi bir yetmis bes ise.. Orta kime gidecek.. Trabzon macinda hic atak yemedik, velakin o sutun disinda ya da toplam cekilen üc sutun disinda tek bir pozisyonu var midir Galatsaray'in, daha da önemli soru sudur; 4-6-0'da pozisyon bulabilir mi Galatasaray..? Trabzon macinda Ümit Karan oyuna girip forvette yerini alamasaydi, Serkan Calik sürebilir miydi topu kale önüne kadar kimse gelmeden ? Hakan Sükür girmese o ataklar olabilir miydi panionis macinda.. Bu sistemle oynayip da basari kazanmis tek bir takim var midir ?
Cakili forvet, en azindan bir tane sarttir. Hele bizim gibi yaraticilik konusunda sorun yasayan takimlar, ligler icin.. ikinci adam forvetimsi olur, Arif Erdem misali Serkan Calik olur, bir baskasi olur, ya da kanat.forvet oyunculardan secme olur.. Ama mutlaka ki bir tane Forvetiniz olur, Striker babinda elbette, Serkan Calik degil...
6 Aralık 2007
Alti saatte iki resmi maca cikmak.!
Bugünlerde suphesiz ki pek mümkün degil, velakin 1985 yilinda Bayern Munchen'in danimarkali yildizi Soren Lerby'nin gerceklestirmis oldugu bir hadisedir. Sonrasinda Mark Hughes da benzerini gerceklestirdi ve bu ikisinin disinda bu duruma örnek teskil edecek baska futbolcu yoktur.
13 Kasim 1985'de Danimarka milli takiminin irlanda karsisinda mutlak puana ihtiyaci vardir Meksika 1986 dunya kupasina gidebilmek icin. Takimin basinda tanidik bir isim; Sepp Piontek. O günün aksaminda ise DFB kupasinda ceyrek finalde Bayern Munchen ile Bochum karsilasiyor, ilk mac. Hem milli takimi hem de klup takiminin ihtiyaci var. Milli takim elbette o dönemlerde her seyin basinda geliyordu futbolcular icin. Simdi sözlesmeye milli takimi birakacaksin maddeleri ekleniyor, yogun mac trafigi yüzünden. Neyse efendim, Piontek'e derdini anlatiyor ve biraz olsun rahatlayinca kendisini oyundan almasini istiyor. Kapida özel kiraladigi jeti hazir tutan Uli Hoeneß bekliyor. Her iki takima da yardim etmek istiyordum diyor Lerby, bir baska acidan her iki takimin da bana ihtiyaci vardi ve bu nerden baksan cok güzel bir duyguydu diye ekliyor yillar sonra Lerby. Danimarka maci Irlanda'da Dublinde oynaniyor ve bir sonraki duragi Bochum. Bunun icin kiralanan Jet de Hoeness tarafindan bekletiliyor.. Bayernli yetkililer de Piontek'in oyunun garantiye alir almaz oyunucuyu oyundan cikarma sözü aliyor, karsi tarafta bekleyen efsane teknik adam Udo Lattek ile anlasilmis ve Irlanda-Danimarka maci baslamistir.. Birinci agizdan dinleyelim hikayeyi...
"Hoeness disarida gergin bir sekilde beni bekliyordu, biz öne gecmistik velakin degisiklik icin Piontek hicbir adim atmiyordu. Her gecen dakika aleyhime isliyordu ve konsantrasyonum sifira yakindi.. Aklimda bochum'a nasil yetisecegiz düsüncesi vardi. 58. dakikada bir gol daha attik ve durum artik 3-1 di. Sonunda Piontek beni degistirdi ve saat 16:15 idi.. Kabineye kostum ve öyle hizli dus aldim ki bir daha o hiza sanirim hicbir zaman ulasamadim.. islak saclarla ciktim stadyumdan Uli'nin yanina, arabaya.. Irlandali motorsikletli eskortlar bize eslik etti hava alanina kadar.. Bochum'a indigimizde bizi porsche bekliyordu.. Stadyuma ramak kala trafige takildik.. Ciktim arabadan, güle güle dedim Uli'ye ve basladim kosmaya.. Iki km'yi kosarak gectim ve geldigimde saat sekize bir kac dakika vardi ve takim sahaya cikmak üzere tüneldeydi.. Latek beni gördügünde gec kaldigimi belirtti ve oyuna girmek icin ikinci devreyi beklememi söyledi.. onca telaseden sonra sasirmadim desem yalan olur ama sonrasinda bu takim ile kupayi kazandik.."
Formtutturangiller
Franck Ribery: Beklenileni verenlerin arasinda bana göre listenin basinda geliyor. Geldigi günden beri sicakkanliligi ve yildiz olmasina ragmen mutevazi durusu ile bayernlilerin sevgilisi olmasi bir yana, ayni zamanda oynadigi futbol, sonuca giden yolda en önemli ve kimi zaman son adim olmasi takdire deger.. Gerci öyle bir kadrosu var ki bayern'in Sadece görevinizi yapmak kaliyor size. Örnek vermek gerekirse eger pres,baski ile vakit harcamayip macin tamamina fizik gücünüzü yayabiliyorsunuz. Bunun icin teknik olarak alt seviyede olangiller var. bir baska acidan gerektigi kadar topla bulusuyor, kendisinin disinda önlem alinmasi gereken tonla futbolcu oldugundan Lincoln misali baski altinda da kalmiyor ve geriye sadece sov yapmak kaliyor, eh haliyle o da bunu en iyi sekilde yapiyor diyelim..
Diego: Öncelikle Schaaf faktörü var.. Boyle hucum oynunu cok iyi oynatabilen bir teknik adamin elinde iseniz, sansinizin yaver gitmesi icin en önemli adim atilmistir. Takim sürekli hucum futbolunu oynadigindan, gerektigi kadar topla bulusup hünerini sergileyebilecek durumda.. Bunun disinda Diego inanilmaz top oynuyor.. Ribery mi Diego mu derseniz, Diego derim.. Daha bi etkili, tek basina maci cevirengillerden.. Golcülügü de keza artisi.. Daha ne olsun ki ?
Luca Toni: Son dönemde yasanilanlar, Rummenige-Hitzfeld cekismesi ve bunun takima yansimasi, düsük gollü galibiyetler ve Klose'nin zaman zaman kendisini yalniz birakmasi, podolski'nin bir türlü istenileni en azindan Bayern'de verememesi -milli takimda degisiyor adam, bambaska oluyor- kendisini etkilemis, muhtesem cikisini gölgelemistir. Ayni zamanda Klose ile hucum artisini paylasmak durumunda.. Yine de Lizbon'a lizbonda attigi bir gol var ki; tek kelimeyle iste bu deyip birakabilirsiniz Luca Toni yorumunu. Aslinda nistelroy'dan daha etkilidir o bes metre karede. Bana göre beklenileni verenler arasinda ve biraz daha zamana ihtiyaci var, Klose ile olan uyumu da görülmeye deger.. attigi 9 gol de özetliyor zaten. Ha yine de benim tercihim Klose olur her zaman, bu cok ayri.
Rafael van der Vaart : Hamburg'un her seyi. Ribery ve Diego'dan ayrildigi nokta yaninda oynayangillerin bu ikisine oranla pek de ismi anilmasi gereken futbolculardan olusmamasi.. van der vaart hamburg takiminin önlem alinmasi gereken ilk ve belki de tek oyuncusudur. Bu yüzden buna ragmen basarili bir sezon geciriyor, her bakimdan hakkini veriyor. Elbette bizim ülkemizdeki gibi degil, lincoln'a yaptiklari gibi baski, adam adama oynama gibi cagdisi yaklasimlar yoktur Bundesliga'da. her sene mutlaka ki manyak bir gol atar diego gibi.. Her bakimdan aslan parcasi. Sezon basi Valencia soylentisinin ve getirilerinin sonucu olan küskünlügü kaldiracak düzeyde basarili bir performans cizmistir..
Rene Adler: Yetenek.. cok iyi bir kaleci. hakkindaki yorum da sudur
Tamas Hajnal: Kucuk dev adam. Birinci lige cikan takimini üst siralara tasinmasinda en önemli pay onun. Asistleri ile yakiyor bundesligayi. Macaristanin yüz aki. Bu sene güzel bir performans göstermistir.
Szabolcs Huszti: Madrid'e karsi sezon basi attigi gol ile dikkatleri üzerine cekti, schuster dahi hakkinda arastirma yapti. 3.0 yenmisti sanirim hannover Madrid'i sezon basi arkadaslik macinda. Velakin o günden sonra ilk golünü yedinci haftada atabildi, sonrasinda üc gol daha geldi. Mike Hanke ile iyi bir ikili olsuturmus durumda.. 24 yasindaki solak golcü gelecek icin hannover96'nin umutlarindan..
Jermaine Jones : Sezon basi Schalke'nin ne isi olur Frankfurt'un Jermaine Jones'u ile gibi sorular gündemdeydi transfer edilmeden önce. Oysa su an sakat ve Jones olmadan schalke ne yapacak sorusu dillerde. Güzel bir defansif orta saha. Löw milli takima da cagirdi sonunda velakin sakatligi var su ara.. Cok güzel bir baslangic yapti, su ana kadar dikkat ceken isimlerin arasindadir kendisi de..
Tamás Hajnal
Karlsruhe'nin bu sene gösterdigi beklenmedik performansin gizli öznesidir hajnal. 450.00 euro'ya Kaiserslautern'den aldilar.. Kendisini cok iyi gelistirdigi soyleniyor 1.65 boyundaki kucuk macar kardesimizin. Üstelik 2007 yilinda macaristanda yilin futbolcusu secilmistir. Ilk haftada iki gol atarak dikkatleri cekmis, akabinde attigi gol ve 6 asisti ile -3 gol 6 asist- güzel bir performans sergilemistir. Oyun kurucu olarak görev yaptigi orta sahada özellikle öldürücü paslari ile dikkatleri cekmis, karlsruhe'yi tepede tutmak icin israr edenler arasinda.. Bakalim..
Rene Adler
Almanya'nin bana göre en iyi kalecisi iste budur. Su ana kadar olan bölümün yildizi; Rene Adler.. 13 macta 10 gol yedi ve bu maclarda gösterdigi performansi, özellikle cizgideki refleksleri görülmeye deger.. Her alanda iyidir, zamanla cok daha iyi olacaktir kesinlikle.. Manuel Neuer'den, Weidenfeller'den de iyidir.. Sadece Michael Rensing'in büyük bir klupte, daha dogrusu Bayern Müchende oynamasi onu zorlayacaktir, ihtimal odur ki önüne gececektir tecrübesi ile.. Su yedek haliyle dahi Rensing Sampiyonlar Ligi yari final maclari cikartti ki önemlidir tecrübe kaleci konusunda.. bunun disinda Adler her bakimdan en iyisidir..
15.01.1985 Leipzig dogumlu ve Leverkusen'in alt yapisindan buralara gelmistir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)