6 Ağustos 2011
Kaptan Träsch.!
Birinci Bundesliga takımlarında sadece Nürnberg ve sanırım Leverkusen'de (yanılabilirim) kaptanları oyuncular seçiyor. Geri kalan kısmında atama yoluyla kaptanlık veriliyor.
Geçen sezon Marcel Schaefer'deydi pazu bandı. Magath kupada yaşadığı hayal kırıklığının ardından yeni kaptanın belirleneceğini duyurdu. Bir kaç olasılık söz konusuydu. Misal şampiyon senesinde olduğu gibi Josue ya da Juventus'dan gelen Salihamidzic gibi.. Ve fakat kime verildi?
Daha takıma iki hafta önce katılmış 23 yaşındaki 9 milyon avro bonservisine verdikleri Christian Traesch..
Ne takım eskisi ne yaşı yerinde tecrübe fazlası var ne de Wolfsburg ile özel bir bağ.. Sadece bilirim ki bu kaptan atama başarıya giden yolda çok önemli bir eylemdir. Dikkat edilmesi gerekir ve yanlış karar sizi çok başka yerlere götürebilir...
Capunlar Geç Kalmaz.!
Dedik ya.. Almanya'da özellikle Japonya pazarının tek bir ismi var: Thomas Kroth.. Röportajında bir kaç önemli bilgi veriyor ve biz de onun altını çizelim.
-Ucuz mu? Çok fazla değil. Daha çok Japonya'da uzun süreli sözleşme olmamasından ve hemen hepsinin yıllık anlaşmaya sahip olduğundan dolayı bonservis ödemeden geliyorlar buraya. Özellikle ocak ayında pek çoğu boşa çıkıyor.
-Kagawa'nın çıkışı önemli ama büyük adımı Takahara attı burada. Aynı zamanda Kagawa'yı bana öneren isim de Takahara'ydı.
-Japonlar hiçbir antrenmana geç kalmaz.! Tatillerde dahi yanlarında götürdükleri fitness hocalarıyla çalışırlar. Tatil dönüşlerinde de fazla kilolu bulamazsınız.
- Usami ilk basın toplantısında dahi Almanca kelimeler kullandı. Keza Okazaki de ilk antrenmanında.. Uyumu hızlı bir şekilde gerçekleştiren bir millet.
-Japonya'da yıllar yılı sadece Premiere Lig ve Şampiyonlar ligi yayınlanıyordu. Almanya'ya götürmek istediklerimiz de bizden bilgi ve kuluplerle ilgili videoları istiyordu ama artık değişti bu. Kagawa'nın buraya gelmesi de bu şekilde gerçekleşti herkes her maçını izliyor Bundesliganın.. Kagawa ile beraber Japonya'ya gittim ve ilgiyi görmeliydiniz..
Borussia Dortmund - HSV Hamburg 3-1
49.Sezonun açılış maçı Borussia Dortmund - Hamburg maçıydı. Çok kestirmeden Dortmund muhteşemdi.
Bu yakada değişen bir şey yok. Nuri gibi takımın oyun sistemini belirleyen çok önemli bir yıldızı kaybetmesine rağmen Jürgen Klopp takımı geçen seneye göre daha da iyi olmuş. Onları izlemek seyircilere inanırım ki inanılmaz keyif veriyor. Kaçırdıkları dahil pozisyonuna girişlerindeki otomatizasyon kadar estetik yönü ağır basan hamlelerle futbolu güzelleştiren bir takım olmuş. Harikaydılar..
Geçen sezon birinci değil ikinci değil üçüncü de değil bölgesel ligden 200 bin avro karşılığı aldığı 22 yaşındaki genç yetenek Löwe sol beke byerleştirildi Schmelzer ve Owomoyela'nın sakatlığında.. Nuri'nin bölgesine İlkay ve Barrios yerine onun yedeği Lewandowski. Bunun dışında her şey geçen senenin biraz daha iyisi..
Maçın adamı Mario Götze inanılmazdı. 1992 doğumlu yirmi yaşına basmış değil ve değeri yirmi milyon avroya yaklaşmış durumda. Sokakta oynamamasına rağmen sokak futbolcusu. Her yaş grubunda birbirlerinden farklı ona yakın farklı hocayla çalıştı. Alman eğitimi diye bir şey varsa sonuna kadar bu çocuk buradan nasiplendi. Geldiği nokta bugün milli takımda Thomas Müller'i dahi kesecek durumda.. Maça da damgasını vurdu ki inanılmazdı.
Kagawa altı ay yoktu. Sanki hiç sakatlanmamışçasına bıraktığı yerden geri döndü. Direkten dönen bir topu var ki solosu görülmeye değerdi.
Sistemi artık ezberlenildi. Önde bidik bidik oyuncular her topa saldırıp atağı hızlı bir şekilde sonlandırdıktan hemen sonra olabilecek en hızlı biçimde atağa kalkıyorlar. Kombinasyon futbolundan muhteşem örnekler sundular dün akşam.. Bazen iki bazen üç bazen beş topla rakip sahayı geçip kale önünde bittiler.. Maçın 60.dakikasında rakibinden 10 km daha fazla koşmuşlardı ki Jürgen Klopp her maç sonunda bu veriyi alır ve eğer ola ki rakipten daha az koşulmuşsa Barrios'un dediği gibi Alman hocanın bilinmedik o çirkin yüzü ortaya çıkar..
Gökhan Töre'yi ise çok beğendim ama Hamburg'un zamana ihtiyacı var.
Gökhan solak teknik, hızlı ve oyun görüşü çok iyi. Kesinlikle üst düzey yetenek. Tunay Torun'dan daha ileriye gidebilir bu sezon zira Pitroipa gibi bir yeteneğin gönderilmesinin altında yatan yetenek budur. Çok ama çok beğendim..
Hamburg sorunlu. Çok fazla oyuncu sattılar ve hemen hepsi doğru hamle iken Malaga'nın aldığı Mathijsen'in ise yeri doldurulması güç bir oyuncu Pitroipa gibi. Mancienne ve Gökhan bu boşluğu doldurabilecek kapasiteye sahip ve fakat uyum için zamana ihtiyaçları var.
Gökhan hariç ön dörtlüsünün hemen hepsinin takımdaki geleceği belirsizdi düne kadar. Petric'in kalıp kalmayacağından Guerrero'nun gidip gitmeyeceğine ve Elia'nın bugün menajerinin Juventus ile görüşme halinde olduğunun onaylanması sonucu işler zora girdi.
Dortmund gibi 4-2-3-1 deniyor Oenning.. Dortmund gibi takımı gençleştirdi ve geçen seneye oranla yaş ortalaması tam dört yaş birden düştü. Ama işte takımı sahiplenecek liderden yoksun görüntüsü vardı. Kalecisinden Ze Roberto'suna defansından forvetine kadar yenilendi ve zamana ihtiyaçları olduğu kesin. Gelecek hafta çok daha başarılı bir maç çıkaracaklarını düşünüyorum.
Burada emeği çok fazla. Buralara yansıtamadığım yeni idman metotlarını deniyor. Sürekli çalışıyor. Kafes yaptırmıştı geçenlerde. Bilmem kaç km hızla topu kafesin ortasına yerleştirdiği oyunculara yedi farklı yerden atıp düzgün bir şekilde kontrol edilmesini istiyordu en son ki bu onun farklı idman metotlarından sadece birisi. Fizik kondisyondan taktiksel çalışmalara ve yeni starların yaratımındaki yaklaşımına kadar emeği yadsınamaz. Kicker onu yılın antrenörü ödülüne layık gördü. Almanyada hayır hak etmedi diyecek tek bir futbolsever yoktur.
Maça gelirsek..
İlk on dakika Hamburg rakibini kendi taktiği ile vurmak istedi ve kısmen başarılı oldu. Önde bastılar ve kaptıkları toplarla kenarlara yayıldılar ve fakat burada Dortmund açıklarının -başta Kagawa- genç ve diri oluşları nedeniyle yardıma çabuk gelmelerinin yanı sıra Elia'nın formsuz Gökhan'ın uyumsuz olması sonucu daha fazla ilerleyemedi. Dortmund kendine gelip orta alanda baskıyı arttırıp neredeyse her rakip oyuncuya en az üç kişi basacak şekilde savunma yapıp topu kaptıklarında da iki pasla karşı kaleye ulaşmalarıyla maç koptu gitti.. Arka arkaya gelen pozisyonlar sonucunda Greusskreutz beklenilen golü buldu ki Kagawa'nın kaçırdıklarıyla beraber daha ilk yarıda farka ulaşabilirlerdi..
Mario Götze-Kagawa-İlkay gibi on numara pozisyonunda sırıtmadan oynayabilecek teknik ve yaratıcı oyuncuların olduğu yerde uyumu da eklediğinizde pozisyon üretimi olabilecek en üst seviyeye yaklaşıyor.
Hamburg transfer görüşmesi yapan ve gitti gidecek Elia'dan medet umması en az iki uyumu henüz yakalayamamış orta sahasının bu karınca sürüsü gibi saldıran ekip karşısında baş edebileceğini düşünmesi kadar anlamsızdı. Mancienne'den ziyade Götze'yi göz göre göre kaçıran Westermann'ın da formunda olmaması Dortmund'un şovuna şov kattı ki seyir zevki çok olan bir maçı geride bıraktık yeni sezonun ilk karşılaşmasında..
İki takım arasında yaş ortalamasından ilk on dakikada Hamburg'un da başarıyla gerçekleştirdiği prese kadar pek çok şey benzer olsa da temel fark birisinin diğerine göre daha fazla hareketli bir savunma yapmasıdır. Başka açıdan bakarsanız orta saha ile defansın arasının Hamburg kısmında gereğinden fazla geniş olmasına da sebebiyet vermiştir bu hareketsizlik. Kenarlarını hem savunmada hem hücumda ikili olarak kullanabilecek hıza ve kondisyona sahip olması durdurulmaz yaptı Klopp'un takımını. Dortmund beklerini de çıkararak Hamburg'un Guerrero ile birleşip üçlü orta saha oluşturarak üstünlüğü ele geçirmesine izin vermedi. İleride ve aynı zamanda geride iki merkez üç ön oyuncusu ve iki kenar beki ile her daim adam fazlalığına ulaşıp presi kırmayı bu şekilde başardı. Öyle ki bunun dezavantajı da söz konusuydu zira Löwe'nin son anda geriye bölgesine gelip engellediği bir pozisyon maçın kilit noktalarından birisiydi.. Löwe yardıma geldiğinde bek pozisyonunda ters kanada geçen Elia ile boğuşan ise Kagawaydı..
Hülasa Dortmund'un yine Barça gibi topsuz alanda yaptığı savunma ve alanı olabilecek en iyi şekilde kapatması onun futbol oynamasını bilmesi gibi futbol oynatmamasını da çok iyi bildiğinin en güzel göstergesi. Bazen en önemli özelliği de bu oluyor.
Şampiyonlar Ligi performansını merakla bekliyoruz..
5 Ağustos 2011
Misli.Com'dayız.!
Bundesliga 1 ve Bundesliga 2 maçları için Misli.Com'dayız bu sene de.. Sağ taraftaki banner'a tıkladığınızda bu hafta oynanılacak olan birinci ve ikinci Bundesliga maçlarının yorumlarını görebilirsiniz.
Henüz Bundesliga yeni başladı ve daha çok hazırlık karşılaşmalarından elde edilen izlenimler sonucunda yazıldı yorumlar. Günler haftalar ilerledikçe şu kazanır bu kaybederden öte sistemlerin taktiklerin geleneklerin ve sonucu belirleyen her faktörün işlendiği maç yorumları olacaktır geçen sezonda da olduğu gibi..
4 Ağustos 2011
Löw İlkay'ı Çağırdı.!
Artık o da Alman milli takımına doğru gidiyor. Löw onu çağırdı.
Mesele Almanya milli takımı olduğunda o kadar güzel yorum yapabiliyorsunuz ki Türkiye'de eksik olanın ne olduğunu da görebiliyoruz. Kim nerede nasıl oynar ne şekilde her şey ortada. Almanya'da 4'lü defans var efendim. Bunların önünde iki defansif-merkez orta saha. Önlerinde bir üçlü ve merkez forvet..
İlkay beni ilk etapta yanılttı. Ben onun Nuri'nin bölgesine alternatif olamayacağını düşünüyordum ama Jürgen Klopp benimle aynı fikirde değil. Tamamen Nuri'nin bölgesine transfer edilmiş durumda. Sven Bender'in yanına gelecek olan isim İlkay. Alman milli takımında ise bu açıdan Schweinsteiger ve Khedira'nın koltuğunu sallaması bekleniyor zira öndeki üçlüden Mesut'un yeri garanti iken Podolski gibi milli takıma muhteşem hizmetler veren oyuncunun dahi Schürrle gibi muheşem bir alternatifi var. Keza Thomas Müller'in bölgesine de Marin ya da Reus gibi üst düzey yetenekler sıraya geçmiş durumda.. Dolayısla İlkay'ın yatırım yapması beklenilen en zayıf bölgesi Khedira ki Real Madrid'de formayı giyiyor bu zayıf bölge..
İlkay hazırlık maçlarında çok güzel bir asist yaptı. Öndeki inceliğine diyecek bir şey yok ve fakat ben ısrarla bu bölgede defansif zaafiyeti nedeniyle işinin zor olduğunu düşünüyorum. Ola ki Kehl sakatlanmaz ise bu sene İlkay-Bender'den ziyade Kehl-Bender'i izleyeyebiliriz. İlkay'lı orta saha her daim önde daha defansif oyuncuları zorunlu kılıyor Greusskreutz ve Kuba gibi..
Bekleyip göreceğiz.. Serdar-Mesut derken bir de İlkay girdi içeriye. Yirmi sene sonra şu yorumu yapmak mümkün olacaktır:
'Alman milli takımı çok iyi ama tek sorunu içeride biraz fazla Alman olması..'
3 Ağustos 2011
Köpek Sevgisi.!
11Freunde hayvansever futbolcuları resimlerle süslemiş. Bir kaç tanıdık var.. Efendim bu Magath..
Gerd Müller ve onun Junior Müller ismini verdiği köpeği..
Peki bu kim ? Oldukça tanıdık bir isim ama çıkartabilecek misiniz bakalım ?
Velhasıl Berti Vogts'undan Heynckes'ine kadar hayvanseverliği gösteren pek çok foto var yanında ama sizce en hayvansever futbolcu hangisidir ? Cevap veriyorum:
Franz Beckenbauer.. Onunkisi 'ölümüne sevda' olsa gerek.. Sorunun gerçek cevabı ise aşağıdaki yeni transferdir..
Tomas Pekhart..
22 yaşında Nürnberg'in yeni transferi. 2 milyon avroya aldılar. Şu yanında duran adama bayılırım: Dieter Hecking.. Güzel bir teknik direktörüdür ve gençleri parlatmasını çok iyi bilir. Pekhart 1.94 boyunda güçlü bir merkez forvet. Memleketinde iyi bir çıkış yapıyor Tottenham'a gidiyor Southampton'a kiralanıyor olmuyor ama Jablonec'e satılınca yeniden doğuyor. Sparta Prag'daki kiralık günleri de bir hayli verimli derken Nürnberg'e geliyor.. Ev bulacak ama sorun nedir? Baktığı evleri köpeği beğenmiyor. Köpeği mutsuz diye başka eve taşınıyor. En hayvansever futbolcu şu an için Tomas Pekhart'dır. Ülkemize geldiğini düşünemiyorum zira yengelerden çektik yeteri kadar.. Bir de köpeklerle uğraşmayalım.. Sen kal orda zira Nürnberg'in sana ihtiyacı olacak bu sene..
Ståle Solbakken.!
'Ben bir kez ölmüştüm..'
Köln'ün yeni hocasının futbolculuk kariyeri Grue'da başladı. Beş yıl kaldı burada.. Hamarkameratene'den(Ham-Kam) ezeli rakibine geçer iken(Lilestrom) milli takıma da ısınmaya başladı ve 1995 yılında Norveç'te yılın oyuncusu seçildi. Wimbledon'da 6 maçlık bir kariyeri geride bırakır iken Aalborg'a memleketine döner. Şampiyon olur burada.. Ülke değiştirir Danimarka'ya Kopenhagen'e geçer ve 2001'de burada da şampiyon olur. 2000'de Danimakarda da yılın futbolcusu seçililir.
O kırılma noktası ise 13 Mart 2001 tarihinde..
..antrenman sırasında kalbi durur. Ambulans gelir.. müdahale edilir ama klinik ölüm gerçekleşir. Sekiz dakika boyunca kalbi atmaz..Hastanede ambulansda tekrardan yaşama döner. Kalbi doğuştan hatalıdır. Futbolu bırakmak durumunda kalır 1968 doğumlu Solbakken..
Bir yıl sonra memleketinde eski takımı Ham-Kam'da ikinci ligde takımın başına geçer. Antrenörlük kariyeri başlar. Takımı birinci lige ilk senesinde çıkarır ve arkasından da birinci ligde beşinci sıraya yükseltir. . Kniksen ödülünü de burada 2004 yılında kazanır. Üç yıl aradan sonra Kopenhagen'ın başına geçer
2006,2007,2009,2010,2011 yıllarında çalıştırdığı takımı şampiyonluğa tam 5 kez ulaştırır. İki kez de Şampiyonlar Ligi.
Geçmişine baktığınız vakit Danimarka ve Norveç sınırları içerisinde olabilidiğince başarılı olan Solbakken bugün Köln'ün başında. istatistiki bilgi diyorum bunların hepsine. Geçmişinde başarı bir hayli fazla ve o sekiz dakikalık ölüm ise yaşama bakışını da değiştiriyor. Tam da bu yüzden başka bakıyor. Futbolu da olduğundan daha fazla önemsemiyor. O dönem sonrası yaşadığı her günü hediye olarak kabul ediyor. Bu gibi tecrübelerin çok keskin ve dönüşü olmayan korkusuz kararları alabilmesine de yardımcı olduğunu düşünüyorum. Şu başarı ayrıntısı bir kenarda dursun ve bunun gölgesinde onun takımını izleyeceğiz bu sene.. Şimdiden Podolski Takımı Köln'ün çehresini değiştirdi.. Bakalım nasıl bir antrenör hep beraber göreceğiz bu sezon..
İmtech Arena.!
Hamburg-St.Pauli.. Bir kaç ay oluyor buraya gideli. Buradaki pankart ilginç idi. Belki gücümüz birinci Bundesligaya yetmeyebilir ama size yetecek kadar v.s. Gerçekten de St.Pauli'nin gücü birinci Bundesligaya yetmedi ama Hamburg'u kendi evinde yenecek kadar güçlüydüler..
Bana da çok gerçekçi gelmişti. Hamburg'da gitmiştim bu minyatür dünyasına ve hayran kaldım. Bir havaalanı iki bu stadyum.. Her ayrıntısı özenle işlenilmiş.. Güzeldi çok..
Hanuta Aşkı.!
Coşkun Çelik ve Emre Atasoy (ich) Almanya'ya 7 saatliğine geldiler. Münih'e. Karşıladık.. Fatih Demireli de aramızda katıldı ki tanıyan daha çok sever bu adamı. İki misafirimiz ve eşleri ile keyifli bir zaman geçirdik de mesele o değil..
Coşkun Hanuta sever'miş.
Tutturdu Hanuta almadan şurdan şuraya gitmem diye.. Onca yıl sonra gelmişmiş Hanuta'sız olmazmış.
Marienplatz'da bulduk bi tükkan. Girdik içeri ve Hanuta'yı gördük. Hedefe kitlendik ve sonunda Coşkun ve Hanuta başbaşa kaldı. İnsanoğlu kaç tane alır? Bir paketin içerisindedüşünün ki on tane çıkıyor.. Bir paket? Tamam çok seviyor diyelim 3 paket..? 5 ? 8?
Sevgili Coşkun Çellik 13 paket Hanuta aldı. Neden 13 derseniz daha başka yoktu. Tamamını götürdü Türkiye'ye..
Güzel adamlardır Coşkun ve Emre. Daha da önemlisi yazdığı gibi yaşayan samimi insanlar. Biz de kültür farkı değil daha çok bu içtenlik ortak payda. Yoksa sen Hanuta'yı seversin ben Nutella'yı. Ferrero olduktan sonra gerisi hikaye..
2 Ağustos 2011
19 Maç ?
Kafamı kurcalayan bir " 19 maç " ayrıntısı mevcut.
Mesele şudur:
Ocak ayında Bochum savcılığının yürüttüğü bahis operasyonunun Türkiye kısmına dair ayrıntısı şöyle.
Kara para aklamaktan, kaliteli dolandırıcılık, bilinçli olarak Avrupa liglerine müdahale, futbolcu, antrenör ve kulüp yöneticilerini de kapsayan ‘Şike Skandalı’nın Türkiye ayağında Süper Lig maçları dahil olmak üzere, sadece 9 aylık süre içerisinde 19 maçın maniple edildiği resmi belgelerden öğrenildi.
Bu tamamen Bochum savcılığının yürüttüğü soruşturmanın sonucudur.
3 Temmuz'da başlayan gözaltılar sonucu Türkiye'de de bir şike operasyonu başlatıldı. Kimi gazeteciler 19 maçta şike yapıldığını dile getirdi ve bu maçlar da tek tek halka bildirildi.
Birbirlerinden farklı iki operasyonun usulsüz olduğuna kanaat getirilen maç sayısı eşit. Şans mıdır yoksa her şey birbirlerine karışmış mıdır?
Henüz ortada resmiyete dökülmüş bir şike kanıtı bulunmamaktadır. Lakin henüz Fedarasyona ulaştırılan ve dışarıya sızmaması için ekstra bir oda yaratılıp güvenliği sağlanılan bilgilerden kimsenin haberi yoktur. Keza Bochum savcılığının 19 maçta şike yapılmıştır iddiasının kanıtlarını da biz göremedik. Dolayısla bugün elden ele gezen yarım yamalak kanıtımsı şeylere itibar edilmemelidir. Bırakın Türkiye Savcılığının şike operasyonu sonucu elde ettiği delilleri.. Bochum Savcılığının 19 maç için ortaya sunduğu kanıtlardan dahi bihaberiz. Baransu dahil yüzde birine bile hakim olmadığını canlı yayından kendisi söylemiştir.
Bugün şu takım şike yapmıştır en az yapmamıştır söylemi kadar geçersizdir. Futbolsever olarak üst liglerde aleni bir şike yapıldığına inanmak istemiyor ve ligin başlamasını bekliyorum ve fakat birileri de küme düşürülecekse çok net kanıtlar basın aracılığıyla halka sunulmalıdır. Henüz bu kararlar verilmemiş ve deliller sıkı güvenlik önlemleri içerisinde saklanır iken ne desek boş.. Ben Bochum'dan bize miras kalan 19 maçta bahis adına şike yapılmıştır sonucunun bu operasyona karıştığını ve artık her şeyin birbirine girip tuhaf bir hal aldığını düşünüyorum..
İki sonuç çıkacaktır buradan:
1- Net kanıtlar halka sunulur ve takımlar küme düşer. Kanıtların netliği orantıda ses çıkar.
2- İnsanlar aklanır ve hiçbir takım küme düşmez lakin bu sonuç karşısında başta Fenerbahçe olmak üzere yaşadığı maddi ve manevi zararın karşılığı milyon avroları bulan tazminatı almaya hak kazanmıştır.
Ya net kanıtlar ve küme düşürülme ya da milyonlarca avro tazminat.. Ortası artık yok.
31 Temmuz 2011
Scheiss Schalke.!
eheheh..
O dönem Rangnick gitmiş yardımcısı Slomka da Schalke'nin başına geçmiş. Kurnaz Dortmund taraftarı Schalke atkısı diye 'Scheiss Schalke' yazan atkıyı Slomka'ya kaldırtıyor. Güzel taktik..
Rangnick Farkı.!
Önce ayarı vermiş ama önemli kısmı sonra..
-22.8 yaş ortalaması ile Dortmund'dan sonra en genç takıma sahipsiniz. Onlar daha geçen sene yüksek presle oynayarak şampiyon oldular. Jürgen Klopp'a doğru bir yönelim mi var ?
Bu ülkede topa karşı alan savunmasını ilk kez ortaya koyan hoca benim. Birisine yöneliyorsam bu daha çok kendimedir.
Ve Magath ile farkı konusuna girmeden bir duralım önce.
Wolfsburg kupadan elendi. O maç içerisinde üç kez on numarasını değiştirdi. Önce Hasebe'yi denedi ve sonra 31'de Tuncay Şanlı girdi ve on numara oynadı. Sonradan oyuna giren Tuncay 60'da çıktı ve yerine giren Patrick Helmes.. Üçü de olmadı. Bir on numaraya mutlak suretle ihtiyacı var ve neden biliyor musunuz? Şu yazıyı okumanızı isterim.
Van Gaal ve Magath birbirlerine zıt iki farklı teknik adam modelinin temsilcileridir. Dünya kupasını kazanmış İtalyan futbolcu Christian Zaccardo, Magath yönetimi altında bir süre çalıştıktan sonra İtalyan gazetelerine verdiği demecin içerisinde disiplin fanatiği hocasının hiç taktik idman yaptırmadığından bahsetmişti.
Röportaja devam edelim.
Daha fazla koşmak durumunda kalması bir yana daha çok ofansif orta saha oynayacak olan Raul'un memnuniyetsizliğini soran muhabire verdiği cevap da onun farkını ortaya koyar.
Stegersbach'da çalışır iken Raul ile bu konu üzerine bir saatten fazla konuştuk. O saha içerisindeki rolünü benim gibi görüyor: Bu benim pozisyonum diyor. Aynı zamanda artık taktiksel arenada da çalışmalar yapmamızdan dolayı o da mutlu. Oyuncuların geneli topa karşı savunma konusunda hiç antrenman yapmadıklarından bahsettikler. Raul da dahil hepsi için bu artık yeni. O artık diğer oyuncular gibi daha fazla koşmalı ve hızlı bir şekilde atağı kesmeliler. Bu yeni oyun stratejimiz açısından önemli.
Rangnick daha çok Raul'un dikine öldürücü pas verebilme yeteneğinden de yararlanmak için böyle bir ufak rol değişikliğine gitti o her ne kadar Magath sisteminde de aynı role sahipti dese de..
Muhabirin Dortmund yakıştırması da aslında bu açıdan yerinde bir benzetme. Mücadele ve top rakipteyken atağı kesen takımın hızlı bir şekilde hücuma kalkması Klopp'un oyun felsefesidir. öyle ki bu nedenle dahi yaş ortalamasını küçültmek en az fizik kondisyon kadar önemli bir ayrıntıdır bu takımlarda. Hatırlarsanız şampiyon olmadan önceki sezon içerisinde blogda sıklıkla rakibi hücum pozisyonunda yakalayan Dortmund'dan bahsetmiştik.. Sadece geçen sene Klopp takımı 26 golü rakip takımın oyun kurma aşamasında topu kaybetmesi sonucu takımının atağa kalkıp hızlı hücumlar yaparak elde etmişti.
Velhasıl Rangnick gerçekten de herhangi bir hocayı takip edecek konumdan bir hayli uzak. İnatla ve ısrarla bir oyun fikri hücum karakterine vurgu yapıyor. Van Gaal gibi oyunculardan ziyade bunu da kendisi belirlemek istiyor. Kolay gele..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)