19 Mayıs 2011

MMMM MMMMM MMMM.!



Çocukluğumun bir numaralarındandır bu şarkı.

Taşındım martın sonunda. Öğrencilik bitti. Yeni ev ile beraber yeni bir işe başladım. ..bir işe daha derken değil yazmak El Clasico'ların dörtünden ikisini yarım yamalamak izlemek durumunda kaldım. Bırakın futbolu uyumaya bile vaktim çok yoktu.. Kendi adıma çok kötü günlerdi. Tutup da bunlara açıklama getirdiğim vakit 'Lan bize ne yazmasan yazma' oluyor. Bir şey söylemeden çekip gidersem mail yoluyla aynı cevabı çok insana yazmak durumunda kalıyorum. Çok insan birbirlerinden farklı tepki demektir ve hepsinin dışında duyarsız kalıp istediğinizi yapamıyorsunuz. Bıkıyorsunuz çünkü absürd de olsa aynı geyiklerin dönmesinden..

Şimdi işi biraz hafiflettim ve kendime daha çok zaman ayıracağım farklı bir dönemi başlattım. Elbette bunların hatta her şeyin bir bedeli var ama biz onu görünür kılmadığımız ölçüde doğru bir şekilde algılanmamız mümkün değil. Bir gün futbolla yatıp kalkacağım bir hayatı söküp alırsam eğer bu hikayeyi daha doğru bir şekilde anlatabilirim sanırım.

O eski tadı elbette yok. Yazmanın da okumanın da.. Değişiyor sürekli. İrc idi Sözlük oldu blog ve Twitter diye devam ediyor. Altı ay sonra belki başka başka olacak ve hatta futbol bloglarının misyonunu tamamladığını ve basındaki Avrupa Futbolu kısmını biraz daha genişlettiğini düşünüyorum ama değil altı ay altı ve hatta yirmi altı yıl sonra dahi blog yazıyor olmak istiyorum. Burası kurallarını tamamen kendimin koyabildiği ve tam anlamıyla hakimi olduğum tek alan. Nefes alıyorum, keyif alıyorum. Belki anlatamadığım budur. Birilerine yardımım dokunsun diye değil ben kendi kendime eğlenmek için yazıyorum.

Yarın gece Hamburg'a doğru yola çıkıyorum. Pazartesi gecesine kadar yokum. Sonra yine ama.. Eskisi gibi güncellenmez belki ama mutlaka yaşamınıza keyif katacak bir şeyler olur.. Müzik gibi dinlediğiniz şarkı kadar bir ihtiyaç aslında.. Müzik gibi..mmmmm mmmmm mmm mmmm..

Paciência ve Villas-Boas hikayesi.!



Bir gün Porto'nun yenileceğini iddia ettiler lig maçında. CSKA maçı vardı önlerinde ve şampiyonluğu neredeyse garantilemişti. Deplasmana gideceklerdi pazartesi ve perşembe de CSKA maçı vardı. Yüksek ihtimal as oyuncularını saklayacak gibi bir yanılgıdan yola çıkıp 10 oranındaki yenilgiye oynamamı tavsiye ettiler ve ben de ettim.. Oynayanlar da olduğu için pazartesi günü Porto'nun maçını açıp doksan dakika izledim..

Galatasaray'ın UEFA kupasını aldığı dönemdeki takımına benziyordu ve hatta daha iyisiydi. O gün maçın sonunda yenilmedikleri gibi herhangi bir takımın bu Porto'yu yenmesinin çok zor olacağını da o gün hissettim. Makina düzeninde sürekli yine yeniden atakların çok hızlı ve organize bir şekilde geliştiği bu takıma hayran kaldım ama bugün Avrupa Ligi finalini oynayan bu takımın ve rakibinin iki hocasının inanılmaz güzel hikayesini okuyunca sizinle paylaşayım dedim.. Futbol bazen bu hikayelerle böyle güzel.!

Sezon 1993/94 sezonu.. Porto'nun başındaki isim Boby Robson ve asistanı aynı zamanda tercümanı da Jose Mourinho.. Bremen şampiyon olmuş ve şampiyonlar ligindeki rakibi de Porto. Maç öncesi herkes şaşkın zira Robson hiç oynatmadığı Domingos Paciencia'yı ilk onbire koymuş. 35 bin taraftar ve basın şaşkın iken tek bir isim şaşırmıyor bu oyuncunun maç kadrosunda olmasına: 16 yaşındaki Porto fanatiği Andre Villas-Boas.! O dönemde dahi taktiklerle kafayı bozmuş bu genç planının işlediğini görür ve ellerini ovuşturup beklemeye başlamıştır.

Neydi planı ?

Porto'nun efsane teknik adamı Robson'un oturduğu yerde bir başka porto fanatiği genç bir çocuk oturur. Taktiklerle kafayı bozmuştur ve o bir Domingos Paciencia hastasıdır. O zamanki idolü bugün Avrupa Liginin finalinde karşılaştığı takımın hocasıdır. Bremen maçı öncesi neden Paciencia'nın oynaması gerektiğini tüm detaylarıyla çizer ve kağıda döker analizini. Koşu yollarından nerede ne yapması gerektiğine kadar ve komşusu Porto'nun hocası Robson'a mektupla bunları iletir.. Mister neden Paciencia oynamıyor ? ile başlar mektubu ve 'Şu yüzden oynamalıdır' diyerek 1.74'lük merkez forvetin uzun bremen defansı içerisinde driplingleri ve hızıyla nasıl etkili olacağını etkili bir şekilde anlatır. Mourinho ve Robson 16 yaşındaki Boas'ın bu analizinin yer aldığı mektuptan etkilenir ve çok nadir yaptığı bir şeyi yapar: Paciencia'yı Bremen maçında ilk on bir başlatır..

ne olur ?

Maçı 3-2 Porto kazanır ve Avrupa Ligindeki rakibinin hocası olan Paciencia onun özverisi sonucu şöyle bir gol atar.

Boby Robson öyle etkilenir ki bu çocuktan hemen Porto'nun teknik ekibinde ona bir yer açar ve Mourinho ile İnter'e kadar giden macerası da bu şekilde başlar..

elbette onbirfroynde hikayelerinden..

Lahm: Eşcinseller korkmamalı.!



Ve cinsel kimliğini açıklayabilmelidir diye devam eden iyi niyet açıklaması var Bunte'ye verdiği röportajın içerisinde.. Ve fakat ne oluyor? Ben kimi arkadaşlarımla Lahm eşcinsel değildir diye tartışmak durumunda kalıyorum bu ifade sonrası. Benzerini Mario Gomez, Manuel Neuer verdi ve hep aynı karşılığı buldu.

Söylenti o ki: Bu yanında evlendiği eşi tamamen eşcinselliğini gizlemek adına yanına konulmuş. Bunu bilen Bayern yönetimi ve futbolcularının büyük bir kısmı düğüne iştirak etmemiş. Dahası Ballack ile olan sorunları bir yana Ballack'ın menajerinin geçtiğimiz aylarda yaptığı 'milli takımdaki geyleri açıklasam ortalık yıkılır' diye işaret ettiği isim de buymuş.. diye devam eden tonla geyik.

Adam evli diyorsun yine de inandıramıyorsun. Düğününe şu bu gitmemiş.

Eşcinsel futbolcunun bugün Almanya'da dahi cinsel kimliğini açık etme şansı yoktur. Dedikodusu bile ortalığı yıkıyor. Futbolda bu tabu bir gün kalkacak ama buraya en az bir on yıl Türkiye'ye de bir asır gerekir olağan karşılanabilmesi için...

Hamit gider ama..



geri gelecektir zira Uli Hoeness için söyledikleri ve Bayern başkanının Hamit için söylemleri bunu gösterir.

Hamit Bayern'den ayrıldığı için üzgün ve en çok da sürekli arkamda duran Uli Hoeness'den diye belirtir. Antrenörü Van Gaal'a çatar iken Hoeness desteğini de ekstra belirtir. Uli Höness ise..

Hamit en çok sevdiğim oyuncuların başında geliyordu ve çok sevilirdi burada. Onun gidişi ile çok keyif aldığım tartışmalar da sona eriyor ama futbol bu.. derken eleştiriyi de eksik etmiyor ki haklıdır da..

Burada boşlukları doldurma görevinden memnun olmadığından haklı olarak ayrılıyor ama Madrid'e gidiyor.!(Yine aynı görevde bulunacak bir nevi ve bu bir bakıma paradoks en azından Hoeness'e göre)

Bunun dışında her kim ki Hoeness ile bu şekilde anlaşır; O kişi Bayern'e bir şekilde geri döner ama teknik direktör ama farklı bir görev ile.. Hamit'in de emekli olduktan sonra futboldan kopmayacaksa bence yolu bu açıdan çizilmiştir..

Bundesliga Transfer: Tavsiye.!



Yıldız oyuncu alırsınız ama her takımın bence 'yıldız' kapasitesi belirlidir. Hem maddi hem de karakter açısından 'fazlası' takım olma olgusuna ket vurur. Klose ya da Forlan gibi istisnalar olsa da genelde yıldız oyuncunun karakteri aşağı yukarı bellidir. Bu aslında Real Madrid için dahi geçerli olan bir futbol doğrusudur. Özellikle bizim ligimizin her takımının daha çok keşife ihtiyacı var. Premiere ve La Liga'yı bir kenara bırakırsak aslında Serie A da dahil olmak üzere İtalya-Almanya ve Fransa'nın orta sıra takımlarının potansiyelli oyuncularına el atılması oldukça mantıklıdır her anlamda..

Ben üzerime düşen görevi yapıyorum ve yetenekli,ucuz ve iş yapar olarak benim gördüğüm ve fakat almanların henüz benim gibi görmediği oyuncuları sıralıyorum. Gönül isterdi ki Reus, Marin,Vidal, Götze gibi hemen herkes tarafından değeri bilinenleri buraya yazalım ama daha çok olabilitiretesine bakarak değerinin altında alınabileceklerden bir liste oluşturuyorum. Çok fazla vaktim olmadığı için sıralama daha çok aklıma ilk düşen kimse ona göre yapılacaktır.. Kriter fiyat uygunluğu ve daha çok yaş..

Önerilen futbolcular 'uygun' ve fakat sadece üç büyüklere değil Anadolu kulupleri için de geçerlidir. Altta 'ne işi olur bunun GS-FB-BJK''de yorumları olmasın. 18 takımı var Süper Ligimizin..



Sami Allagui 1986 doğumlu, Mainz'de oynuyor.! 9 Numara.!

Fürth'ün tunuslu kara çocuğuydu. Mainz'in Schürrle-Szalai-Holtby gibi yeteneklerinin arasında sağlam bir Joker rolüne büründü ki en fazla sonradan girip de gol atan oyuncu olsa gerek. Kısaca Hakan Şükür tipi sağlam 9 numara.!

Tuchel'in Bayern'i yıkan pres sisteminin başrol oyuncusu idi. Boyuna bakarsanız o gol vuruşu anında ortaya çıkardığı tekniğini göremeyebilirsiniz. İşleyen bir makina olursa verimi böyle oyuncularla alırsınız.. Ben Galatasaray'a ucuz olması nedeniyle öneriri iken her türlü kulupte sorunsuz oynar..

Alınabilir mi ?

2013'e kadar Mainz ile mukavelesi var. Lakin değeri Tuchel'in rotasyon sisteminden dolayı tam olarak piyasaya çıkmış değil. Dolayısla bonservisine para ödeseniz dahi bu çok uçuk bir miktar olmayacaktır.. Keza kendisine de ödenilen rakamın alacağınız verimin yanında sözü bile edilmez. Kafacı,voleci,presçi 86 doğumlu bir dokuz numara.. Her kulube tavsiye edilir..



Patrick Ochs.! boşa çıktı, sağ bek 1984 doğumlu.

Belli mi olur Diego bile gelir bir sorun olur oynayamaz ama Patrick Ochs için böyle bir ihtimal dahi yoktur. anlatalım..

Orijini sağ bek ve o şekilde kullanılması kanaatindeyim. İlk defa Skibbe bu oyuncuyu sağ açık oynattı. Lakin alacak olan takım onu koysun sağ beke ve 34 maç sorunsuz oynayacak güzel bir oyuncuya kavuşsun.

Çok fazla Frankfurt maçını doksan dakika izlediğim için yanılma payımın en düşük olduğu oyuncu olduğunun altını çizmeliyim. Aslında bu oyuncuyu Magath devre arasında bonservisine de sağlam bir para vererek alacaktı eğer ki Farfan'ı Wolfsburg'a satabilmiş olsaydı.. O zaman Frankfurt'un düşme ihtimali de olmadığından kıyılacak bir miktar para söz konusuydu. Oysa şimdi takımı küme düştü ve sözleşmesi ikinci Bundesligayı kapsamadığı için boşa çıktı ve hatta veda dahi etti.. Transfermarkt değeri beş milyon olsa da fazlası bu oyuncuya verilecekti daha bir kaç ay öncesi..

Galatasaray'da Sabri var, benim vazgeçilmezimdir. Fenerbahçe'de Gökhan Gönül giderse ya da Hilbert'den memnun değilse Beşiktaş bu oyuncuyu düşünmelidir. Bek'e koyulursa yaptığı bindirmeleri ve mücadelesi ile hem defans hem de ofans olarak takımın seviyesini atlatır.. Buraya alınma nedeni bonservisi elinde oldukça düşük maliyetli olmasıdır. Devre arasında Magath Schalke'ye istediği gibi Wolfsburg'a da isteyebilir. Dahası Bundesliga piyasası bir hayli iyi amma velakin çok değil biraz değerinin üzerinde para ile 34 maç oynayacak bir beke kavuşabilirsiniz.. İhtiyacınız varsa koşulları açısından daha iyisini en azından Bundesligada bulamazsınız..



Mirkan Aydın, 1987 doğumlu. Bochum'da oynuyor Forvet.


Şurada hazırladığı golü var.

Burada ise oynadığı son maç içerisinde attığı iki gol var ki bu galibiyet Bochum'a birinci Bundesligaya çıkmak için son şansı kazandırdı

Şimdi aramaya üşendiğim benim izlediğim maçlar içerisinde attığı ve hazırladığı goller var ki inanılmaz. Dahası henüz keşfedilmemiştir. 1987 doğumlu oyuncu olur da Gladbach'ı da eleminasyon maçında altedecek golleri atarsa birinci Bundesligaya takımını çıkarır ve transferi biraz zora girebilir.. Ve fakat Favre'nin takımı Bochum'u ikinci Bundesligaya yollarsa bonservisine en fazla bir milyon verip kendisine daha az olmak kaydıyla ikinci Cenk Tosun'u yakalamış olursunuz..

Teknik, çalımcı, golcü olan Kürt asıllı türk pasaportuna sahip oyuncu çok ama çok karlı bir transferin öznesidir.



Dante, 1983 doğumlu, 1.88 boyunda.. Gladbach'da oynuyor. Defans.

Gladbach düşmezse Mirkan'a düşerse de Dante'ye hücum edin işin doğrusu. Canlı canlı iki maçına denk geldiğim için söyleyebilirim ki son derece kaliteli bir defans oyuncusu. Aslında oyun tarzına ve okumasına baktığınız vakit rahatlıkla defansif orta saha olarak da kullanılabilir. Boyu posu yerinde ve bileklerine de hakim.. Sakatlıkları, kırmızıları oldu ve fakat ucuza kapatılabilecek sağlam bir defans olduğu gerçeğini değiştirecek düzeyde değil..

Sorun şu ki 2014 yılına kadar sözleşmesi var takımıyla ama her şey Mirkan Aydın'ın atacağı iki gole bakar.. Düşerse ikinci Bundesligaya kaçırılmaması gerekir. Herkes Reus'a üşüşür iken siz de bu cevheri çekip alın oradan derim..

İkincisi bu oyuncunun burada yer almasını nedeni şefi olduğu defansın bundesliganın en kötü defansı olması. Takım halinde bu sorunu yaşar iken değeri olağanın çok çok altındadır bu yüzden. Görüntüye aldanmayın ve hali hazırda değerinin altında işlem görür iken 'değerini' bilin..



Christian Fuchs, 1986 doğumlu. Sol koridor..

Teknik sol beklerden. Dedikodusu da çıktı Galatasaray da ilgilenenler arasındaymış. Frikik filan da çakar.. Sol kenarın neresine koyarsanız koyun verim alırsınız. Kusuru ofansif olarak iyi olduğu ölçüde mücadele gücü olsa da defansif sorunlara neden olması. Lakin takım savunmasının olduğu ve sürekli hücumun düşünüldüğü yerde çok ideal bir sol bektir kendisi..

Mainz'da muhteşem bir sezon geçirse de bonservisi hala Bochum'dadır. Mainz almaya çalışıyor ve satış opsiyonu var diyorlar. İşler karışık burada.. Henüz anlaşma olmamış iken çok fazla para vermeden bu oyuncuyu çekip alabilirsiniz aslında..



Pedro Geromel, 1985 doğumlu. Köln'de oynuyor, defans.

Şöyle transfermarkt fiyatına bakayım dedim de çoktan uçmuş. 8 milyon yazıyor ve haliyle keşif olmaktan bir hayli öte.. Keza Dante'nin de onca kötü görüntüsüne rağmen fiyatı bir hayli var. Yine de ben Geromel nezdinde akıllı defans oyunculara karşı zaafımı belirteyim. Ölçüsüz girenlerden ziyade doğru yerde doğru hamleyi yapanı severim. Geromel oyunu okuması, hamleleri nedeniyle zeki defans oyuncularının başını çeker.. Bu oyuncular yönetir defansı ve başarısı kendi performansının dışında etkilediği diğer oyuncularla beraber ölçülür. Bunların babası da Cannavaro'dur..

Biraz para verip beş yıl sıkıntı yaşamak istemiyorum defansta diyengiller için uygun oyuncudur.



Sebastian Mielitz, 1989 doğumlu. Bremen'in üçüncü kalecisi.

Kaleci futbolcuya benzemez. Mücadeleci ve hırslı olması yetenek olmadığı vakit değeri yoktur. Ve bu Köln karşısında ilk defa izlediğim üçüncü kaleci safi yetenektir arkadaş.. Twente karşılaşmasında da şampiyonlar ligi tecrübesi edinse de aslen Bremen'in üçüncü kalecisidir. İsterim ki bir Anadolu kulubü şu kaleciyi kiralasın sonra da alsın ve sağlam bir yetenek kazansın dünya..

Ne bu filan demeyin zira bir Galatasaraylı olmadığınız takdirde böyle kaleci manyağı nasıl olduğumuzu anlamanız çok zor..



Pirmin Schwegler, 1987 doğumlu merkez orta saha, Frankfurt.!

taktgeber derler almanlar bu oyuncu tipi için. Hani bir şarkı için ritmi verir ya kenardan birisi.. öyle bir şey. Tempo belirleyicisi. Nuri Şahin'in küçülmüş de cebime girmiş hali diyeceğim de Nuri kaç yaşında ki..

Bu oyuncuyu Frankfurt'a leverkusenden tanıdığı için Skibbe getirmişti. O düşmekten son anda kurtulan takıma kattığı dört önemsiz isimden birisiydi Schwegler ve fakat bu yaşında o takımın kaptanı oldu ve merkezin vazgeçilmezi. Mücadelesinin yanı sıra her iki ayağını da kullanması, tempoyu belirlemesi ve oyunu doğru bir şekilde açması onu önemli kılan özelliklerinin arasında.. Genç ve oldukça verimli bir oyuncudur ilgilenenler için..

Seyredilen onca Frankfurt maçı içerisinde Patrick Ochs ile beraber her daim ortalamanın üzerinde performans göstermiş bir kaç oyuncudan birisidir. Alınasıdır.!



Patrick Herrmann, 1991 doğumlu. Aslen sol ama sağda da oynarım diyen kenar adamı. Gladbach.!

Bu sene öyle oldu ki kenarda köşede sevdiğim oyuncuların hemen hepsi yıldızlaştı. Sezon başı Götze dediğimizde tanıyanı yoktu şimdi Arsenal istiyor. Bu oyuncunun takım arkadaşı Reus'u Bayern'den tutun da Dortmund'a kadar.. Ne İlkay kaldı ne Mehmet Ekici.. Herrmann ise nedendir bilmem benim beklediğim ilgiyi uyandırmadı en azından şimdilik.. 24 maçta forma giydi ve az ama öz gol attı.. Tam olarak potansiyelini açığa çıkaramasa da inanılmaz güzel bir yatırımdır bana göre..

Geleceğin yıldızları arasındadır. Azıcık da bu riskleri alsanız..



Charles Takyi, 1984 doğumlu. Ön alan oyuncusu. St.Pauli

Aslında bir kulup bu oyuncuyu almak istese durun almayın o parti boy, disiplinsiz diye ortaya çıkarım. Lakin bu yeteneğe sahip oyuncunun ikinci lige düşmesiyle olurundan çok daha aşağı bir fiyata transfer edilebilirliği söz konusu. Dolayısla bu listenin amacı da böyle bir şey. Değerinden aşağı fiyata çekip alınabilecek oyuncular..

Fürth'de iken bir kaç maçını canlı canlı izledim. Bileklerine hakim, çok teknik ama işte disiplin sorununu halletmeniz gerekiyor. Deniz Naki ile beraber partilerde gezmelerden dolayı sürekli ceza aldı bu sene.. Yine de ben olsam şansımı denerdim..



Marcel Risse
, 1989 doğumlu. Leverkusen'in sağa sola kiraladığı kenar oyuncusu.


Geçen sene aslında Nürnberg'in ligde kalışında etkisi olmuştu. Son dönem performansı ile altı asist yapıp takımın en çok asist yapan oyuncusu olmuştu ki birisi ligde kalma maçında idi. Bu sene başında ise Leverkusen oyuncuyu Tuchel'in Mainz'ine kiraladı. Bana göre çok ama çok yetenekli. Fizik mülemmel.. Sadece tekniği ve hızı ile değil presi ile de hırpalıyor sol kenarı.. Geleceği çok parlak.. Akıllı olan şimdi onu çekip alır. İnanmayan izlesin iki ilk on bir çıktığı maçı ve kendisi karar versin.. Seneye bulamazsınız, şimdiden söylemesi..

# Sabaha bu listeyi yapsam bu kadar oyuncu daha çıkar ama şimdilik yeter. Aklımıza düşer ya da yorumlarda hatırlatılırsa ekleme yapılacaktır. Sırada 'gurbetçiler' var ama gece çıkılacak olan Hamburg yolculuğu öncesi buna vakit bulabilir miyim bilmiyorum.

18 Mayıs 2011

Bundesliga Transfer: Yıldızlar.!



Bundesliga'nın pek çoklarına göre üst düzey bir lig olmasına rağmen en önemli kusuru yarıştığı diğer liglere oranla dünya çapında çok fazla yıldızı içerisinde barındırmaması ve dahası alt liglerden aldığı gelecek vaat eden oyuncuları liginin geçerliliği oranında yıldız yapması/yaratması. Transfer döneminde kimi Bundesliga yıldızları ile bizim kuluplerimiz ilgileniyor ve fakat ne kadar tanıyorlar? Ne bekliyorlar ve neyi umuyorlar ?

Yalan olmasın temelde hep Galatasarayımı gözümün önüne getirip uygunluklarını tartışıyorum ve fakat bu yıldızların belki de bu yaşında en önemli beklentileri bir Avrupa kupasında yer almak.. Dolayısla ben Galatasaray desem de buradakiler üç büyüklere göredir.. Derinlikli futbolcu analizini imza atıldığında bu blog yapıyor ve fakat burada daha çok gelme imkanı nedir ve kabaca yararlı olabilir mi kusurları nelerdir gibi soruları kısa cevaplarını buluyor.. Bu akşam aklıma gelmeyen olursa yarın buraya eklenebilir ve elbette sıralamada 'kabaca' bir değer söz konusu. Bana göre yine kabaca en iyiden en kötüye doğru bir gidiş diyelim ve yaşını da hesap ederek en 'yıldız' ile başlayalım..

1- Diego.!



Tamam kabul.. Özel yetenek olduğu kadar sorunlu bir karaktere sahip.. Lakin siz neyi bekliyorsunuz? Nuri'nin Gaşatasaray'a Kagawa'nın Trabzonspor'a Schweinsteiger'in Fenerbahçe'ye Götze'nin de Beşiktaş'a mı ? Bir şeyler olmalı ki büyük başarıları kazandırabilecek potansiyele sahip oyuncunun yolu Türkiye Süper Liginden geçebilsin.. İşin aslı bize göre çooooog büyük ama Avrupa liglerinin orta sıra takımı olan üç büyüklerin keşif yapması gerekir. Bu yapılamıyor ve becerilemiyorsa hazır olmuşunu almak mantıklı ve dahası şampiyonlar ligi söz konusu olduğunda keşiflerle ilerleyemezsiniz.. Schalke'nin Raul'u misal Dortmund'un Klose'yi istemesi gibi tecrübe olmazsa olmazdır gibi..

1985 doğumludur. Porto'daki performansına bakarsanız 5 milyon ancak ederdi.. Bremen'deki performansı ise hem Bundesliga içi (Bayern) hem de dışında (Juventus) 25 milyon avro alıcı buldu. Juventus'daki performansı 18'e çeker iken son yaptıklarından sonra 10 milyon gibi bir alıcı buldu. Düşüşte diyorlar ve fakat ben Wolfsburg'un o kaotik ortamındaki performansını da gördüm ve sadece tek ihtiyacı olan motivatör bir hocanın ona olan güveni.. Bu oyuncuyu yedek bırakamazsınız.. Ya oynatırsınız ya da gönderirsiniz. Dolayısla hocanın bizzat bu riski ben alıyorum ve sorumluluk bana ait demesiyle ancak gerçekleşmesi gereken bir transferdir..

Lincoln ve Elano ile benzer sonu yaşamayacaktır. Karakterinde varolan çirkeflik ve olmazsa olmaz liderlik onun burada çeşitli sorunları yaşamasına engel teşkil eder. Yıldız oyuncu alıyorsanız bizim ülkenin herhangi bir takımına ya Alex gibi vatandaşlarının koruması altında her maçta gol atarak bir seviyeye ulaşacaktır ya da karakteri gereği sazı eline alacaktır.. Diego daha Wolfsburg'daki ilk maçında penaltı olduğunda Dzeko'nun elinden topu almaya gidip tavrını ortaya koyan oyuncudur. Çıt kırıldım değildir zira attığı gögüslerden yediği kırmızıların da haddi hesabı yok..

Ve fakat bu oyuncu kesinlikle bu ülkenin aradı on numara tipidir. İş yapar..

Transferdeki Zorluğu ise maaşında.. Bonservisi dedikleri gibi 10 milyon ise eğer fonların hemen başına üşüşmesi gerekir zira alıp satsanız kar yaparsınız.. Ve fakat yıllık aldığı ücret inanılmaz. Wolfsburg ona toplamda 9 milyon avro veriyor. 4 milyonunu vergiye saysanız 6 milyon net aldığı gerçeği var. Bu sorun halledilirse sizi tek başına bir üst seviyeye çıkaracak bir oyuncuya kavuşmuş olursunuz.. Özellikle çift forvet baklava 4-4-2'li Terim takımına tavsiye edilir..

2-Miroslav Klose.!



Haziran'da 33 yaşını dolduruyor ama bir Hakan Şükür profesyonelliğine sahip oyuncudur. Dolayısla 35'e kadar üst düzey maçları çıkarır.

Klose'yi tek başına oyuncu olarak değil takıma karakter kazandırması adına da transfer etmeyi düşünmelidir büyük takımlar. Ama'sız oynar bu adam.. Yedek bıraksanız dahi öyle idman yapar öyle çalışır ki oynatmak zorunda kalırsınız. Yıldız futbolcu olduğundan dolayı değil hak ettiği için sürekli oynar..

Gönül isterdi ki Diego ile yine iyi bir ikili olsun Galatasaray'ıma sınıf atlatsınlar ama milli formayla oynama imkanı olduğundan dolayı onu ancak Şampiyonlar liginde oynayacak takımlar alabilir.. Yurt dışında oynamak istediğini belirttiğinde ikizlerinin okula başladığını söyleyen spikere şahane bir yanıt vermiştir:

'Yurt dışında çocuklar okula gitmiyorlar mı ?'

Klose'nin babası da annesi de üst düzey sporcu olmasından dolayı tam anlamıyla bir sportcu karakterine sahip. Saha içerisinde ve dışında inanılmaz bir profesyonell.. Alçakgönüllük.. İnanılmaz. Alan asla pişman olmayacağı gibi çok kısa süre içerisinde o takımın en önemli ve sevilen ismi olacaktır. 9 numaradır.. Kafası mükemmel olduğu kadar santrafor oyununu da milli takımdan görebildiğiniz gibi muhteşem oynar.. Teknik, bitirici vuruşları olan ve defansı hırpalayan da.. Kimi tanıtıyoruz yahu ? Onun transferi aktüel milli forvet olmasından dolayı transfer olduğu kulubü dünyaya biraz daha tanıtır daha çok..

Transferinin en önemli zorunluluğu ise onu kendisinin de deyimiyle Avrupa'nın neredeyse yarısı istiyor. Bundesligada en çok isteyen Dortmund.. Dışında da italyan devleri ve hatta devre arasında Mourinho dahi istemişti. Bir şekilde ikna edilirse bence bonservisi elinde olan bu futbolcu yıldız futbolculuğun hakkını sonuna kadar verecektir. Benzeri de Forlan'dır misal.. Umudum neredeyse hiç yok ama belki bir ihtimal..

3- Torsten Frings



34 yaşındaki yıldız futbolcu ile Bremen sözleşmesini uzatmadı zira yıllık 4 milyon avro alan oyuncunun kulubü seneye Avrupa'da mücadele etmeyecek. Bremen'in parası da çok fazla olmadığından böyle bir tasarrufa girişti. Frings futbolu bırakabilir ya da ülkemizden bir kulube de gelebilir..

Lider ruhludur. Tam anlamıyla sahada canını dişine takangillerden. Ben Galatasaray gibi uzun yıllara yayılacak yeni yapılanma içerisinde Frings gibi bir sene sonra gidecek ya da performansında yaşı nedeniyle düşüş gösterecek oyuncuyu istemem ve fakat misal Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi başarısı için acil çözümlerinden birisi rahatlıkla olabilir.. Benim için dünya çapında bir futbolcu olan Emre orada oynuyor ve onun yokluğunda ya da daha da iyisi onunla beraber oynayabilecek kısmen iki yönlü oyuncu çok iyi bir seçenek gibi duruyor.. Bonservisi elinde ve aslında vergileri çıkardığınızda kalan rakam çok da bir şey değil..

3-3,65 net verdiğinizde hemen alabileceğiniz acil orta saha çözüm elemanı. Fenerbahçe'ye tavsiye edilir..
4- Pawel Pogrebnyak.!



28 yaşında ve 2012 yılına kadar mukavelesi var. Hele ki bu oyuncuya bonservis verip de alırsanız verdiğiniz paraya acırım sonuna kadar.. Oynadığı maçları elimle sayarım. Size geldiği anda ikinci bir satış imkanı çok fazla olmayacaktır.. Gittikçe düşüşte olan bir futblolcudur. Bundesliga öncesi beğenirdim bu oyuncuyu ve fakat bugün hiçbir şekilde tavsiye etmiyorum her ne kadar ortalama bir performans sağlayacak olsa da.. En azından adı 'yıldız transfer' olmaması gerekir.. Ama biliyorum yaz boyunca bu oyuncu da gündeme gelecektir..

Ortalama bir para değil de sağlam bir bonservis artı maaş olacaksa şiddetle kaçının diyorum.. İsmini söylemeye çektiğiniz zahmete değmez.!

5-Mladen Petric.!



Yanlış anlamazsanız eğer Alex'e en çok benzeyen oyuncu nazarımda budur. İnanılmaz zeki.. İnanılmaz. Kesinlikle iş yapar.. 1981 doğumlu. 3 yıl daha sağlam oynar. Forvet arkası tanımını çok iyi doldurur. Güzel ama gerçekten güzel frikik çakar. Tekniği çok iyi olsa da aklıyla golleri atar. Hamburg onu hali hazırda satmak istemez ve fakat paraya ihtiyacı olduğundan birazdan incelenecek olan oyuncu ile beraber satma girişimlerini duyuyoruz..

İkna edilirse her türlü iş yapar. bu zekası ile defansın göbeğinde bile oynar bu oyuncu. Hakkında burada çok yazı yazdım ve bir kulup ikna ederse detaylı analiz yapılır. Lakin özellikle zor maçların adamı olmasından dolayı şampiyonlar ligi oynayacak olanın peşine düşmesini şiddetle tavsiye ederim. Sizin taban fiyatınız ona uygundur ama Hamburg sağlam paralar kazanmıştır bonservislerden..(Kompany, Boaeteng, De Jong v.s.) ucuza kaptırmaz.. Olsa tadından da yenmez bir oyuncudur.!

6-Eljero Elia.!



Dünya kupasındaki formunu hemen herkes görmüştür ve fakat bu sene yokları oynadı. Yetenek olduğu aşikar ve fakat bunun yanında bir karakter sorunu ve artı sakatlık problemi söz konusu. 2010 yılında Dünya kupası sonrası dört kez birer hafta ara vermek durumunda kaldı.. Sonrasında ise ne kendisi ne de takımı ayağa kalkabildi.

Lakin yeteneklı ve genç olmasından dolayı bonservisi de çift basamaklı milyon avroya ulaşıyor. Ucuza kapatılırsa bir 'denensin' benim fikrim ve fakat Hamburg'un yine para kazanmak için dışarıya vermek istediği bu oyuncuya gereğinden fazla değer biçilirse elde patlama ihtimali de var. Bana göre Diego'dan daha büyük bir risk yaşı 24 olsa da..

Keita'nın o formu dahi bu ligde onu tutmaya yetmediyse onun bir küçük boyu da buradadır işte. Aşı tutarsa kenarlardan akar gider durduramazsınız. Öyle bir risk ki elinizde milyon avrolar patlayabilir ya da 25'e dışarıya satabilirsiniz. Teknik adamın ince eleyip sık dokuması sonrası el atması gereken oyuncudur..

7-Khalid Boulahrouz



Şöyle tarifini yapalım: Serlikte, çirkeflikte Lugano'yu ikiyle çarp işte sana bulahruzzzz.!

Bundesliganın bir başka takımına bu oyuncuyu tavsiye etmem. Yumuşak liglere göre değil ve fakat bizim ligimizin aranılan oyuncusudur. Hamburg performansı inanılmazdı ki Chelsea'ye gitti. Düşüşe geçti Sevilla derken Stuttgart'a geldi. Burada da tutturamadı aslında ve özellikle devre arası şuraya buraya gideceği konuşuluyordu ama işte son on hafta neredeyse aralıksız forma hem giydi/girdi. Şu zamanda Stuttgart bırakır mı bilinmez ama bir yoklanmalıdır.. Bizim ligimizin aranılan oyuncu tipolojisi olması bir yana deneyimiyle şampiyonlar ligi maçları oynayacak olan takımlara da çok güzel katkı yapar.

Defans için en güzel yaşta kendisi: 29.. Lugano'yu unutturur her iki anlamda da..

İhtimal şu ki oyuncunun sözleşmesi seneye bitiyor ve haklı olarak Boulahrouz yeni sözleşme imzalamıyor zira bonservisi elinde 30 yaşında sağlam para kaldıracak. Bu yüzden Stuttgart beş milyon verdiği bu oyuncuyu satmak istiyor dedikoduları da dolaşıyor. Yani: almak mümkün.. 3'e bonservis 2,5-3 de kemiksiz verirseniz bir kaç kırmızısı ve katlettiği oyuncu hariç sağlam verim alırsınız her yerde..

8-Ciprian Marica



Kısaca anlatmak gerekirse Elano ve Misimovic olaylarının karışımı. Elano gibi şaktar'ın Bundesligaya bonservisine 7 milyon avro verilerek pazarladığı kaliteli ve fakat istikrarsız oyuncu olur iken Hagi'nin Misimovic'e kestiği cezayı Labbadia'nın Marica'ya aynı şekilde verdiğini söyleyebiliriz. Çok da formda iken birden kesik yedi.. Hiçbir şekilde maç kadrosuna alınmadı ama Labbadia'nın Hagi'den farkı onsuz ligde kalmayı başarmasıdır.. Neden ceza aldığı net bir şekilde açıklanmaz iken antrenör bu ceza sonrası oyuncuların bir kısmının gelip destek verdiğini de ekledi..Yeri geldi Cacau filan forvetler sakat iken dahi düşme tehlikesinin en derinden yaşandığı yerde kadroya almadı rumen oyuncuyu.. Marica hocasını 'yabancı düşmanlığı' yapmakla suçlar iken Labbadia buna oldukça şaşırmıştı zira beni diyor.. İtalyan kökü bir kenara bırakın co-antrenörüm Türk olan kondisyoneri de Yunan olan beni suçluyor..

Velhasıl kalitesi tartışılmaz ama karakterinde bir sorun olmalı ki onun cezası sonrası Stuttgart çıkışa geçti. Bunun dışında ise gezgin, teknik,yetenekli ve golcü bir oyuncudur. Cezalı duruma düşmesi nedeniyle bedavaya verilecek konumda ve fakat bu bir risktir..

Hocası Marica'nın karakterini ve yaptıklarını bulvar gazetelerine meze yaptığından dolayı satışını engellediği ya da ucuzlaştırdığı için eleştiriliyor. Bu oyuncuya ucuz olduğu için el atacaklar yeteneğinden çok karakterine bakmalı ve fakat burada misal Demba ba gibi sorun yaşayan oyuncular rahatlıkla Premiere lig'e gidebiliyor.. Siz yine de dikkat edin. Ben bu riski alacak bir yetenek olarak görmüyorum lakin iş de yapar farklı sorunlar olmazsa eğer..

Avantajı yeteneğine göre Diego gibi oldukça ucuz olması.


Bu listeye zaman içerisinde yeni isimler eklenecektir.

Kaçırmayın.!



Galatasaray'ın an itibari ile alması gereken ilk oyuncu budur.

Magath yedek bırakılacağını öğrendiği anda en önemli maçı öncesı takımın maç oturumunu bırakıp giden Diego'yu affetmiyor. Wolfsburg yönetimi ile konuşmuş ve 10 milyon avro gibi bir fiyat biçmişler.. Bild'e göre satılmazsa kesinlikle kadroda olmayacak ve dördüncü ligde oynayacak..

Değeri 25 milyon avro eder.

Ona Felipe değil de Hagi muamelesi yaparsa Terim kesinlikle en az bir Bremen performansı ondan alır. Yeteneği, karakteri ve her yönüyle Türkiye Süper Liginde iş yapar.

Eldeki kadronun cengaverleri(Barış Özbek, Mustafa Sarp v.s) değer kazanır.

Daha iyi koşullarda daha iyi bir futbolcuyu bu şekilde alamazsınız.

Problemli mi? Bize biraz da problemli oyuncu gerekiyor. Sessiz, sakin ve uysal ülkesinin özelliklerini taşıyan rahat görünümlü hırsı az futbolculardansa bu yapıda bu karaktere sahip futbolcular bize daha çok uygundur.

Aynı zamanda daha dün Bayern'e gidecek iken son anda Juventus'a gitmiş bir yıldız futbolcunun çok kısa süre içerisinde düşme korkusunu yaşayacağı ortama ayak uyduramaması çok da şaşırtıcı değil. Tüm bu koşullarda bulunmuş olan futbolcu da buraya daha çabuk uyum sağlar..

Çok net çok temiz bir 'kelepir' yıldız oyuncu bence budur. Döktürür burada.. inanın buna.!

17 Mayıs 2011

İnsan en az üç kişidir..



..Kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü. En sahicisi de bu üçüncüdür. Olmak istediğin kişiden kendini çıkardığında, aradaki farkta yaşayan kişidir en çok sana benzeyen. Ne kendin kadar huzursuz ne de olmak istediğin kişi kadar hayalidir o. Yine bu yüzden iki insanın birbirine âşık olması en az altı kişi arasında geçen bir hadisedir. Hangi kişiliğinin hangi kişiliğe, hangi parçanın hangi parçaya özlem duyduğunu çözemediğinde, içmeyi unuttuğun sigara parmaklarını yakana kadar karşı duvara bakarsın.'
Emrah Serbes

16 Mayıs 2011

Büyük Futbolcu.!



Ankaragücü'ne attığı aşırtma golünü bir daha izledim.. Sonra bir daha.. Sonra bir daha..

Rekabeti bitirmeye gelmiş Türkiye'ye.. En fanatiğinden Galatasaraylı'ların dahi bir kulp takamayacağı kadar 'mükemmel'.. Bir ara vardı Alex büyük maçlarda oynamıyorcular.. sanki Chelsea, Sevilla, İnter maçlarında döktürmemiş gibi Avrupa'da yok diyengiller ama bugünlerde onları göremezsiniz. Hıncal Uluç taktiğini benimsiyorlar. Alex değişmiş ya da koşullar ama onlar yanılmamıştır filan..

Helal oLsun.. Sadece iyi değil aynı zamanda çok da güzel karakteri olan örnek futbolcu.!

NRSH.!



Bu fotoğraf anlatır Dortmund'un şampiyonluğunu.. Bir kaç velet bir araya gelip arkasına seksen bin insanı alıp şampiyonluğa ulaşırlar..

Asıl Şampiyon.!



Sezonun Şampiyonu Borussia Dortmund..



ve bu başarı da emeği en çok geçen asıl şampiyon ise taraftarlarıdır.!

Başarıda yalnız olmazsınız ve fakat bu taraftarlar bu takım düşme korkusu yaşadığı onca dönemde de bu takımın yanındaydılar. işte budur bir şehrin aslen futbol kulubü olması. Sadakat ? Ya da yensen de yenilsen de seninleyiz'in karşılığını veren burasıdır.. Helal Olsun Avrupa'nın Barça'dan sonra stadyumunda en fazla kalabalığı oluşturan bu topluluk her türlü övgüyü hak ediyor.

Dortmund o bölgenin en büyük şehri kuşkusuz. 600 bin insan(8 çarpı Stadın içindekiler) yaşıyor ama hepsi de bu. 20 milyonluk İstanbul'da Galatasaray ya da diğer büyükler yarıştan koptuğu zaman stada gelen insan sayısı eşittir Dortmund küme düşme mücadelesi verdiğinde deplasmana götürdüğü seyirci sayısı..

Siz takdir edin artık gerisini..

Mainz(Tuchel) Rekorları.!



Başarısızlıklarını dahi rekora çevirmiş durumdalar. Evinde bu sene 7 mağlubiyet gördü Tuchel'in takımı. Özellikle ikinci devre uzunca bir süre evinde galip gelemedi bu takım. Ve fakat evinde bu kadar mağlubiyet gören takım hiçbir zaman Bundesliganın ilk yedisinde bulunamamıştır. Bu Tuchel'in en garip rekoru olsa gerek..

Jürgen Klopp döneminde hatırlarsanız bir kere Avrupa kupasına katılım göstermişti ve fakat bu daha çok ligin en centilmen takımı olması nedeniyle gerçekleşmişti. İlk defa bileğinin hakkıyla takım Avrupa Kupalarına katılım gösteriyor Tuchel yönetimi altında..

Son iki yıla baktığınız vakit topladığı puanlarla ligin ilk beşine girmiş durumda. Bayern (135) Dortmund(132) Leverkusen (127) 'nin ardından Schalke ile aynı puanı aldı.(104)

Kulup tarihine baktığınız vakit en fazla galibiyetin(18 öncesi 12 idi) alındığı en fazla puanın (58 öncesi 47) toplandığı ve en fazla golün (52 öncesi 50) atıldığı bir sezonu geride bıraktılar. 10 deplasman galibiyeti ile de en fazla deplasman galibiyetinin alındığını belirtir iken önceki dört sezonda toplamda 11 galibiyet olduğunu da belirtelim.



Elbette sürekli farklı onbirlerle sahaya çıkan bu takım ligin sonradan giren oyuncuların en fazla katkı yaptığı(15 gol 8 asist) takımı olması çok da sürpriz değil.