7 Şubat 2016

2 yaşında namaz



Demet Akalın çocuğuna iki yaşında namaz kıldırıp bunu sosyal medya aracılığıyla insanlarla paylaştı.

Gerçekte burada iki büyük yanlış söz konusu. Böyle bir şey sanatçı tarafından paylaşıldığı zaman samimiyeti sorgulanır. Gerçekliği araştırılır ve "reklam" kokan hareketler olarak istemeseniz dahi yargılanır ki bu çok da üzerinde durulması gereken bir konu değil. Öte yandan bu eleştiride hedef bu çocuğun annesi ya da fotoğrafını paylaşan ebeveynidir.

Lakin asıl sorunlu kısmı ise bilincinin ermediği noktada "kendi inancını ve gerçeğini" çocuğa aşılayarak onun düşünsel gelişimini sınırlamasıdır. Başka açıdan bakalım.

 Tanrı  dünyadaki tüm insanlara eşit mesafede olması gerekir.

Eğer bu eylem doğruysa, sormak gerekir; İki yaşında kilise eğitimi almaya başlayan bir insanın "Müslüman" olma şansı nedir? Her aile çocuğunu kendi inancına göre iki yaşında yetiştirmeye başlarsa o çocuğun kendi gerçeğiyle arasına girilmiş olmaz mı? Zaten dünyada olan biten bu değil midir? Her insan eveveyninin dinini miras alması..

Üstelik iki, üç, beş ve on yaşları gibi bilincin henüz oluşmadığı noktada siz neyi ekerseniz, onu biçersiniz. Çocuğa seçim şansı bırakmazsınız. Bu durumda din tam da ırk gibi babadan oğula geçen bir "şey" olur ve özgür seçiminiz ancak kendinizin inandığı bir yalan olur. Başka bir ifadeyle bizim köyün tamamının alevi, karşı selimiye köyünün tamamının müslüman ve sunnni olmasının sebebi sizce nedir? İki yaşında bilinçli-bilinçsiz verilen eğitimin doğrudan sonucu değil midir?

Alevilerde Ali sevgisi fazladır ve sıklıkla 10 yaşında müslüman olduğu üzerine övgüler düzülür. Yahu 10 yaşında aile isterse yahudi de olunur, müslüman da olunur adam da öldürülür. Ne ki bu? Bak Demet Akalın'ın çocuğu iki yaşında namaz kılıyor. İsterseniz çocuğa 10 yaşında her şeyi yaptırabilirsiniz biraz pedagoji, eğitim v.s.  ile aranız iyiyse..

Kısaca senin -dinsiz ya da ateist değilsen-  herhangi bir dini seçmiş olman diye bir durum yok. Merak etme, yalnız değilsin, Recep Tayyip Erdoğan da Putin de Merkel de seçim yapmadı. Kimse hakkın yolunu bulmadı. Bizim köy gibi. Ailesinin dinini miras aldı çünkü "iki yaşında" başladı her şey. Olsa olsa içerisinde var olduğu dine uzaklaştı ya da yakınlaştı ama seçim yapmadı. Din "iyi" olarak benimsendiği sürece o nesneye yakınlaşırsın ya da uzaklaşırsın ama herhangi bir din seçmezsin. Milyarlarca insanın istatistiğine bakarsanız din değiştirme oranının milyarda bir dahi olmadığını görürsünüz. Daha da enteresan olan istatistik ise ailesinin dışında bir din seçenlerin oranı trilyonda bir dahi değil.

E o zaman Tanrı'nın  insanların her birine eşit mesafede olup olmadığını sorgularsınız ola ki herhangi bir dini doğru olarak kabul eden bir kelamı varsa..

Asıl soru şudur: Tanrı bu "seçimleri"  nasıl değerlendirecektir? Sen müslümansın bravo, sen değilsin? Böyle yaptığını düşünün bir an için..  Haksızlık değil midir bu?

Tanrı haksız bir şey yapar mı?

Şöyle bir baktığınız zaman müslüman bir ülkede yetişen insanların yüzde doksan dokuzunun müslüman olduğunu görüyoruz.  Aynı durum hristiyanlar için de geçerli. Tam da bu iki-üç yaşında bilinçli-bilinçsiz verilen dini eğitim nedeniyle..  Bu durumda bir "doğru" varsa insanlığın bir kısmı o doğruya çok uzak kalırken kimisi de o doğrunun içerisinde oluyor.

Bırakın farklılığı, aynı dinin kültürü içerisinde yeşermiş insanların dahi doğdığu anda sahip olduğu koşullar farklıdır. Aynı ülkede imamın oğlu ile mafya babasının din ile ilişkisi olmayan ailesinin kızının dahi "koşulları" farklıdır. Biri cami'ye yakındır diğeri adam öldürmeye, tam da "iki yaşında" başlayan eğitimler nedeniyle..

Durum buyken Tanrı tüm insanları dinsiz bir toplumda doğup belirli bir yaş sonrası okumaya başlayarak hakkın yolunu bulduğu sonucunu çıkaramaz. Bu  ortalama zekaya sahip her insan tarafından algılanabilir bir "adaletsizlik" olur.   Tanrı -ki en büyük akıl- böyle bir adaletsiz tutum içerisinde olmaz.

Sen neye inanıyorsun diye soran arkadaşlara cevap niyetine şunu söylüyorum: Adil bir değerlendirme olması için birbirlerinden farklı koşullarda doğan insanlığın her bir parçasına "tek bir doğru" dayatılamaz.  Her insan içerisinde bulunduğu kendisine özel koşullar içerisinde farklı sorulardan değerlendirilir. Tanrı adilse eğer aynı eylemi yapan iki insana farklı puanlar verecektir.

Her insan ancak kendi koşullarında bir değerlendirmeye tabi tutulabilir.

Bu şekilde düşünerek çevrenizde yaşayan her bir inanca saygılı olabilirsiniz. En az sizin kadar o da ailesinden kendisine miras kalmış inancı sahiplenmiştir en fazla. ancak içerisinde doğduğunuz dine rağmen farklı bir inanışa "dönüş" gerçekleştirmiş olanların "hesap sorma" hakkı vardır.