21 Şubat 2009

Eski Sevgili.!



Aerosmith'in Crazy klibinde oynadiginda vurulmustuk.. Aslinda secim zordu, Alicia Silverstone gibi hatunun yaninda idi ama biz onu tercih ettik.. Sacma salak filmini dört gözle beklemis, Stealing Beauty filmiyle de canimiza okumustu her acidan.. Sonra bitti askimiz, aramiza girdiler, isi bozdular.. Ne zaman görsem yine de baskalasirim.. On yasina kadar babasindan saklanilip Aerosmith'in solisti Steve Tyler'in kendisine inanilmaz benzemesi nedeniyle "bu benim kizimmm" diyerek olayi farkettigini yirmi milyon kez okusam da bir daha okurum, zira resminin oldugu her yere kisa da olsa mutlaka göz atarim.. Cocugu olmus simdi, unutmustur beni kesin..

Jürgen Klopp.!



"Was ist ihre große schwäche ? (En gücsüz tarafiniz nedir ?)

- Meine Ehrlichkeit.!( Dürüst olmam)



Jürgen Klopp, teknik adamligindan ziyade "adamligi" ile kendisini sevdirmis bir teknik direktör.. Almanyanin sanirim en cok sevilen teknik adamidir.. Elbette Mainz ile yaptiklari kayda deger ve fakat Bayern Münih teknik direktör adayligi gibi yüksek konumda düsünülecek kadar muhtesem basarilari yoktur. Ama karakterli adamdir..


(orta sira, soldan dördüncü )

Glatten'de baslamis futbola ve forvet idi aslinda..



(ortadadir, tarife gerek yok sanirim)

Frankfurt'da bir yil oynasa da yasaminin önemli bir dönemi burada gecti zira Abitur'u vardir ve bunu da Universiteye giderek degerlendirmistir. Insanlarin ona futbol konusunda güvenmesinin ikinci nedeni egitimini universite düzeyinde almis olmasinda yatar.. Sporbilimi mezunudur o Frankfurt Univeristesinden..



St.Pauli'li Springer ile Mainz formasi altinda mücadele eder iken ,sene 1997..

1990 yilinda geldi Mainz klubune ve 11 yil burada oynadi. 325 ikinci lig maci cikardi ki rekorun sahibidir kendisi ikinci Bundesligada.. Her ne kadar Benjamin Auer ile birlikte bir macta 4 gol atan ikinci Bundesligist iki oyuncudan birisi olsa da klup tarihinde, forvet olarak basladigi kariyerine sag bek ve acik olarak devam etmistir Mainz klubunde.. 11 yil sonunda, yani 2001 yilinin subat ayinda da futbolu birakip oynadigi takimin teknik direktörü olur ve gecen sezonun basina kadar Mainz ile kendi capinda da olsa harikalar yaratmistir..



Ilk üc sira birinci Bundesligaya cikiyor.. Mainz ücüncü, dördüncü ile arasinda bir gol fark var sadece.. Burada macin sonucunu bekliyor takim.. 83.dakika'da durum 3-3 idi. Yani Mainz birinci Lige cikiyordu.. ve fakat son on dakikaya Eintracht Franfurt iki gol sigdirip maci 5-3 alinca Mainz ikinci Ligde kaliyordu lakin cok uzun degildi bu süre..



Bir sene sonra Mainz'i birinci Lige cikariyordu..



Bir sene sonra, yani 2005 yilinda da Birinci Bundesligada kalabilmeyi basariyordu..



Mohammed Zidane.. En sevdigi oyuncu budur. Petric, benim kalmam icin klup bir sey yapmadi derken gizliden de Klopp'un Zidane sevgisini dile getiriyordu.. Mainz kümede kaldigi zaman Zidane inanilmaz yardimci olmustu bu duruma.. Bremenden Kiralik idi o dönem, simdi Hamburg'dan satin aldilar Petric karsiliginda..

Baska acidan ligde zar zor kalsa da UEFA tarafindan fair play adina UEFA kupasina yollaniyordu Mainz takimi.. Bu da klubun tarihindeki en buyuk basariydi.. Aslinda o sene Bundesliganin en centilmen takimi Hannover idi. Mainz ucuncu siradaydi.. Ve fakat kriter tek basina istatistik degil, Hakemlerin takim hakkindaki raporu, oyuncularin rakiplerine karsi olan tutumu ve pek cok nedenden Almanya kuraya Mainz takimini gönderdi.. Sanslari da yardim edince Ligde kalmayi son macta basaran Klopp'un Mainz'i UEFA kupasi ön eleme maclarina dahil oluyordu.. Israil ve Ermenistan takimlarini eledikten sonra o sene UEFA kupasini alacak olan Sevilla rakipleri oluyordu ve sonuc malum.. Eleniyorlardi.. Bu fair play'den uefaya gecis kisminin detayi baska bir postun konusu olsun, elenisin ardindan su kare önemlidir Klopp icin..



Oyuncusunu teselli eden bir teknik adam.. Skibbe sevilir Galatasarayli futbolcular tarafindan ama Klopp bu alanda bir numaradir buralarda.. Arkadastir o futbolculariyla.. 11 yillik futbolculuk tecrübesinin hemen arkasindan ara vermeden diplomasini eline alir almaz teknik adam olmustur ve o anda takim arkadaslarinin antrenörü olmasiyla baslamistir bu sicak iliski ve bugün de devam eder.. Dürüstlügü, futbolcularla olan sicak iliskisi Klopp'u digerlerinden ayiran en önemli unsurlarin basinda gelir.. Yoksa basarilari yukaridadir ama bu kariyer ile Leverkusen'in onu almak icin Skibbe'yi kovdu söylentisinden Bayernin basina gececek diye yaygara koparilmasina kadar giden bir teknik adam söhretine sahip oldu.



2006/07 sezonunun son macinda Gladbach'i 3-0 yense de ikinci Bundesligaya düsmekten kurtaramiyordu takimini ve fakat yine de o en sevilen teknik adam, en vazgecilmez isim idi Mainz takiminda..



Ikinci Bundesligada Mainz ile tekrardan bir yil calisti. O dönem Mainz'i birinci lige cikarabilseydi kalacakti takimin basinda.. Ama Köln ve sürpriz takim Hoffenheim buna izin vermedi o da pek cok klubun listesindeydi ama en zoruna gitmeye karar verdi.. Aslinda Leverkusen cok daha uygundu her bakimdan..




Dortmund Hitzfeld sonrasi cok fazla teknik adami yedi.. Bir teknik adamin kapasitesinin disinda zor görevleri vardir burada.. Takimda kaos var, finansal acidan iyi degiller ve kadrosuzluk da bir baska sorun.. Doll ki kendisi istifa etmistir zira burada basari cok zordu her türlü teknik direktör icin..



ARD kanali icin Avrupa Sampiyonasini yorumladi.. Tek kelime ile mükemmeldi, onu izleyip de ona hayran olmayan tek bir türk/insan/alman dahi olamaz.. Baska acidan benim kendi ülkemde ne zaman kendi ülkesinin maclarini "klopp" objektifliginde analiz edecek bir yorumcu cikar, o zaman bu ülke kendi elestirisini yapmaya baslayip yukari dogru tirmanmaya baslamistir demektir.. Yanindaki isvicreli eski hakem bozmasi Urs Meier'e gereken cevabi her daim vermistir.. Rüstü'nün Hirvatistan macinda yaptigi teselliyi uzun uzun anlatmis, pek cok acidan dogrucu davut olarak kendi ülkesini hem elestirmis ve ayni zamanda da hep sevilmistir.. Adam aslinda karakteri ile gol atiyor, forma giyiyor ve takim yönetiyor, baska aciklamasi yoktur. Sezon basi en cok teklif alan teknik adamdir Klopp.. basarilari da yukaridadir, Hem futbolcu aslinda hem de teknik adam olarak Birinci ligde takim calistirmaktan ikinci ligde forma giymenin ötesine gecememistir ve fakat öyle bir adamdir ki Galatasaraya gelse ses etmem.. Klinsmann degil de Klopp olsaydi bayernliler dahi ses etmezdi.. Futbolu okulunda okumus, her bakimdan bu ise emegini vermis insanogludur.. Basa dönersek en gücsüz yani olan dürüstlügü bugün onu tek basina zirveye de tasimistir..

Pizzaro Kadrodisi.!



Schaaf cizik cekti Pizzaro'ya.. Son antrenmana, ailesini Londrada ziyarete gidip ucagi kacirmasi nedeniyle katilamayan Pizzaro kadrodisi kaldi.. Schaaf, bunu cok önceleri yine bu sekilde zor bir döneminde iken idmanda kavga eden Carlos Alberto ve Sanogo icin de yapmisti. O dönem hemen hemen bütün forvetleri sakatlanmis, bir gün öncesi Sanogo'nun iyilesmesinden dolayi duydugu sevinci paylasmis iken bir gün sonra her iki oyuncuyu da Pizzaro gibi kadro disi birakmisti..
Sonucu hep beraber görecegiz..

Cottbus formda, Bremen mutlaka yenmek zorunda.. bu gelisme öncesi garanti maclarin basinda geliyor idi Bremenin cottbus galibiyeti.. Simdi ne olur bilmiyorum ama Bremen eger ki cottbus karsisinda kötü bir sonuc alirsa belki de hic istenmeyen gelismeler olacaktir.. Aslinda ben hep bu gelismeyi beklerdim, Schaaf bir gün kovulur, GS'ya transfer olur diye.. Simdi hem Schaaf kalsin yerinde hem de Skibbe diyoruz.. Simdilik..

1970: Klaus Fischer.!



21 yasindan 32 yasina kadar Schalke'de kalip efsane olmus golcüdür.. Blogda muthesem bir rovasata golünü de gectik.. 535 Bundesliga macinda 268 golü vardir 76 bundesliga gol kralinin.. Kafa topu nasil vurulur'a örnek gösterilecek olan resim bir Ruhr derbisine ait. Yanindaki defans oyuncusu dortmundlu Branco Rasovic..

Ruhr Derbisine Dair.!



1-1 sona ermis Ruhr derbisi..



Is-güc arasinda az biraz seyredebildik bu yüzden yorumu yok ama derbiye dair bir kac özel resim.. Andreas Möller, Dortmund'dan Schalke'ye gecerek her iki kesimin de nefretini üzerine cekti. Öyle ki Schalkelilerin büyük bir kismi kombinelerini geri verip üyeliklerini iptal ettirdiler filan.. Her iki kesim tarafindan pek sevilmeyen isim olarak yer etti hafizalarda, üstelik Dortmund ile cok buyuk basarilar elde etmis olsa dahi..



Almanyanin adam akilli belki de tek derbisi. Derbinin gercek bir derbi olmasi icin bugün baktiginiz vakit cok önemli tek bir kosul var.. Her ikisinin de Sampiyonluga oynamalari.. Böyle bir sey gerceklesmiyor, bu derbinin tarihinde öyle maclar var ki birisi sampiyonluga digeri de kümede kalmaya filan oynamistir.. Schalke'nin güclü oldugu yillar, dortmund'un toparlanamadigi.. ya da tersi ama bir inter-milan ya da Barca-Real kivaminda esitlenemedi.. Yine de nefret cok büyük.. Almanyanin en cok seyircisi olan iki takim..



Baska acidan bir esitlik söz konusu. Her iki takim da ortanin biraz üzerine oynuyor, Bayern ve Bremenden, araya giren Leverkusen'den ve Sürpriz takimlardan firsat bulurlarsa sampiyonluga da oynuyorlar.. Su durumda toplamda su cok üstün diyemiyoruz bu da aslinda derbiyi biraz daha heyecanli kiliyor her seye ragmen..



Nefretin Schalke yakasi..



Michael Meier, Dortmund menajeri iken(simdi köln) bu derbiyi su sekilde tanimliyordu:

"Ola ki yenildin bu derbide, bir yil boyunca köpek gibi yasamaya mahkumsundur.!"




Bir baska her iki klupte de oynamis oyuncu.. Lehmann..


;)
Derbiye St.Pauli'lerin yaklasimi.. Muhtesem bir taraftari var bu takimin.. Sanirim hem Schalkelileri ayni zamanda Dortmundlulari en cok kizdiracak olan birlesim budur.. Millerntor'da mac izlemek, bu adamlarin yaraticiliklari ve mac icerisindeki heyecanlari, keyifleri cok baskadir.. Elde kalan endüstriyel futbola karsi savasan son kalelerden..

20 Şubat 2009

Hoeness & Breitner 2



Iki Efsane..

En azindan bunlardan birisinin, yani Hoeness'in su menajerligi birakip hem Rummenige'nin hem de Beckenbauer'ün üzerinde olmasini resmilestirip cok baska bir pozisyona gececek olan Hoeness portresinden ziyade Hoeness analizi mutlaka ki burada olacaktir.. Yok böyle bir basari derim baska da bir sey demem. Bayernin aslinda tek patronu..

Michael Tarnat ve Formalari.!


Niklas Tarnat, Michael Tarnat'in oglu.. Arkadaslariyla mac yapmaya gittigi zaman bazen sirtinda Zidane formasi olur, kimi zaman Anelka,Ronaldinho olmadi David Seaman.. Önemli ayrinti hemen hepsinin gercekten bu oyuncularin sirtindan cikmis olmasi zira babasi onun sayesinde forma koleksiyoncusu gibi bir sey oldu. Mac sonu forma degis tokusu gibi konulari hep merak etmisimdir ve 39 yasinda hala üst düzey futbolunu oynamaya devam eden Hannoverli Michael Tarnat bu konuda az biraz bizi bilgilendiriyor.. Oglu icin bu isi yaptigi ayrintisini da ekliyor.

Oglunun istekleri dogrultusunda 300'ün üzerinde forma ve futboclulara ait cesitli nesneleri evinde depolamis Tarnar.. Herkesden forma almiyor ve herkese de formami vermem diyor Bayernin en iyi zamaninda bayernde alti yil icerisinde her türlü kupayi kaldirmis eski milli alman futbolcu..

Oyun icerisinde baktim ki bana söyleniyor, anlamadigim halde küfür oldugunu cikarabilecegim kelimeler dökülüyor agzindan mac sonu o zaman o oyuncuya formami vermiyorum diyor.. "hayir olmaz" ya da "bugün sana degil" gibi cevaplar verdigini söylüyor.. Normalde devre arasi kimseyle forma pazarligi yapmadigini dile getiriyor fakat bazen oglunun "Özel" istekleri adina mac sonrasi özellikle gidip formayi istedigi oluyormus..

Tarnat, nasil desek Hirvatistan teknik adami Bilic'in karlsruhede oldugu dönem yildizi parladi. Akabinde Bayern'e transferi ve alti yilin ardindan ingiltereye, Man City'e 33 yasinda transfer oldu. Bir yil sonra Hannover'e geri geldi..

Ingiltereye gittgimde oglumun kaleci formasi ve eldivenleri meraki vardi diyor ki oglu 8 yasinda ve Hannover'in altyapisinda orta saha oynuyor.. O dönemin hemen hemen bütün büyük kalecilerinin ogluna kucuk bir notun da üzerinde yazildigi formalar mevcut ama basaramadigi zamanlar da oluyor.. Misal özel istegi Christiano Ronaldo.. Ondan forma istediginde bir baska city'li oyuncuya söz vermis ve alamamis. Veyahut önceden anlasip da sonradan sorun cikaranlar da olmus.. Sampiyonlar Ligi macinda Real Madrid'e karsi oynuyorduk diyor.. Onlar cok iyi oynamasina ragmen Kahn hepsini tuttu ve mac sonuna dogru Elber'in golüyle yenik duruma düstüler ve elendiler Sampiyonlar Liginden.. O kadar kizdilar ki hicbir futbolcu formasini vermedi diye ekliyor..

1969 dogumlu futbolcu iki hafta öncesi Cottbus macinda 10 aylik aradan sonra bir comeback yapti, 39 yasinda.. Hala iyi oynamaya devam ediyor,yasina aldirmiyorsunuz bu sol bekin.. Su an Bundesliganin en yasli oyuncusu konumunda. Takim ici hiyerarsinin en üstünde olan Tarnat, ayni durumda ve seviyede diger kaptan Enke'nin de yoklugu Hannover'in düsüsünün en önemli nedeni olarak görüyor..

Gecmis ile Bugün kiyasini en iyi yapabilecek konumda olan Tarnat, artik arkadasligin, takimdasligin gecmise göre cok farkli oldugunun altini ciziyor. Eskiden mac sonralari tüm takim oturur futbol disi muhabbet eder iken simdi ücü play station, ikisi baska yerde pek cogu yalniz takiliyor diyor.. Ben milli takima girebilmek icin yillar yili istikrarli bir sekilde oynamak durumunda iken bugün üc mac üst üste iyi oynayan hemen kadroda diye ekliyor.. Üc kere topu kaldiranin da yildiz, süper star oldugunun da altini ciziyor..

Velhasil, güzel oyuncuyudu ve 39 yasinda hala da iyi oyuncudur Tarnat.!

"AUA AUA"



Aslinda olay Jeremies ile Vieira arasinda geciyor bir Arsenal macinda ve Mehmet Scholl anlatiyor.. Jeremies, Vieira'ya sert girip onu yere düsürdükten sonra Patrick Vieira ayaga kalkar ve Jeremies ona dogru söyle der:

"Ortadaki cizgiyi görüyor musun ? buraya gelirsen AUA, oraya gecersen yine AUA ama orada durursan iyi.."

Aslinda derdim Okay Karacan'nin Sali Mektuplarinda Aceto Blogda dile getirmis oldugu ile hemen hemen ayni. Ben Hakan Sükür basligina da sözlükte cok yazdim "kitap yazmali bu adam" diye.. 17 yil oynamis, neler var neler bu yillar icerisinde.. Bunlari bilmek türk futbolunun analiz edilip daha iyi yerlerde olmasi saglanmasi adina da önemlidir. Gelisitirilmesi gereken belki de sadece futbol degildir, futbol disi pek cok ortamin da icerigi, futbol adina önemlidir. Jardel yazmasa biz onun devre arasinda Emre ile yasadiklarini ögrenemeyiz.. Jardel yine yazmasa 2-0 yenik girilen Real Madrid macinda onu cikarmak isteyen Lucescuya tavir koyan Hagi'nin aslinda sadece futbolcu olmaktan öte nasil bir lider olup ne gibi takima etki ettiginden bihaber olurduk.. Hakan Sükür yazmali, Aykut Kocaman yazmali, bunlar ve diger pek cok fubtolcu anilarini kitaplasitrmali ve bizlerle paylasmali..

Rensing ve Elestiriler!



Kahn dedesi buna nasihat verdi. "Saglam durmalisin, biraz hircin biraz da saga sola saldir, naiv olma" gibi seyler söyledi bu da o gün bu gündür susmuyor..

Adler ve Neuer icin söyle demisti. "Neuer'i tanimiyorum ama Adler u-21'de üc yil arkamda yedek beklemisti, taniyorum". "Onlarin benden daha fazla birinci lig tecrübesi var ve su an bunun faydasini görüyorlar, yakinda kale benim.." Adler gayet de insani bir cevap verse de Rensing susmak bilmedi bir türlü.. Elestiri coktu ve Kahn dedesi onu daha fazla saldirgan olmasi yönünde itekliyordu.. Elbette Kahn takim arkadaslarini basin önünde elestirdigi icin Hitzfeld tarafindan hem para cezasi ve akabinde mac kadrosuna alinmama gibi kendi saldirganliginin yer yer ne gibi karsiliklarinin oldugundan pek bahsetmiyor..

Beckenbauer de sert bir sekilde Rensing'i elestirmisti ve ezelden beri imparatorun karsisinda hic susmamis olan ezeli düsmani Breitner da cevap verdi "herkes hata yapiyor, Neuer'in, Adler'in hatalari gündeme gelmiyor cunku Leverkusen,Schalke yenilebilir ama Bayern yenilemez. Fark buradan kaynaklaniyor, kalecilerin performansindan degil.. bekenbauercim akilli olsun"

Oysa öyle degildi.. Istatistik olarak gecen ilk yari sonucu kalecilerin süper kurtaris sayisi söyleydi: Adler 10, Neuer 9 , Rensing 2. Bunun yaninda ölümcül hatalarda da Rensing ve Neuer basi cekiyordu yine.. bunlar da cok dogru sonuclar vermeyebilir zira Bayern iki atak yer, Neuer 20 atak ve kurtaris sayisi da farklilasir.. Her seye ragmen gözle görülen suydu ki Adler en güvenilir kaleciydi.. Ve fakat saldirgan olmasi gereken Rensing gecmisteki u21 tecrübesinden büyük takim kalecisinin dezavantajlarina kadar konuyu gündeme getirip susmadi hic..

Simdi de diyor ki hata yapsam kabul ama her maglubiyette bana gözler dönüyor ve hatami ariyorlar.. Insanlar beni pek sempatik bulmuyorlar sanirim.

Ha sunu bileydin.. Abuk subuk öyle aciklamalar yapti ki genc ve yetenekli olmasindan dolayi varolan kredisini bitirdi bitiecek konuma geldi bende..

Toplamda Bayernin en zayif noktasinin kalecisi oldugu görüsü hakim. Ribery, oyuncu istediginde bir tanesi de Frey idi. Acik acik kalecimiz sakat demeye getirdi..

Büyük klupte oynamanin dezavantajlarini sürekli dile getirenler nedense avantajlari kismina hic girmiyorlar.

Ben yillar önce henüz daha kaleye gecmemis Rensing icin gelecegin milli takim kalecisi olacak diye kehanette bulunmustum. Hem Amatör, genc milli takimlarinda gördügüm yetenek ve daha da cok bayern gibi bir takimin kalecisi olmasindan dolayi böyle bir öngörüyü dile getiriyoruz.. Orada kalmak zordur belki ama kaldiginiz takdirde yüzde doksan en iyi kaleci olmasaniz dahi milli takimin kalesi sizindir. Tecrübe kalecide cok önemlidir ve Berlin kalecisi ne kadar iyi olursa olsun uluslararasi mac deneyimi fazla olan Bayern kalecisi milli formayi kapacaktir.. En azindan digerlerine göre sansi cok daha fazladir..

Rensing elestirilse de Bayern milliyetcileri tarafindan inanilmaz destek görüyor aslinda. Sadece Breitner degil pek cogu destekliyor. Amaclari yeni bir alman kaleci kazanmak.. Rensing alman, daha da önemlisi Bayern genc takimindan geliyor. Bence bu ikisi her seye ragmen onun pek cok hatasini görünmez kilacak önemli iki etken..

Tatil Notlari.!


* Bir ölüm.. Yakinlarimi, sevdiklerimi üzdü, beni etkilemese -tanimiyorduk cok- dahi tek basina ölümün gölgesi yasama bakisinizi degistirebiliyor. Röportajlarda gerek Hannover kalecisi Enke'nin gerekse de Wichniarek'in yakinlarini kaybettikten sonra degisen yasam algisini dile getirmistik. En azindan onlari ve Adorno'nun minima moralia'sindaki su cümlenin icerigini cok daha iyi anladik.

"Carpitilmamis yasamin geriye kalan tek imgesi ölümdür"

iyi bakin, baska bakin, yamuk bakin ama bir seyleri degerli kilin ki ölümden öte bir sey olsun bu yasamda yoksa hepsibir ölüm haric'e cikar kapi ve yasanmaz kilar bu hayati. Camus'u anlamak intiharin öncesidir sadece. "Hepsibir.."

*Evimden ayri gecirecegim yaklasik 45 gün var. 15 gün türkiye ziyareti, 30 gün aileyi ziyaret, is , güc.. Haliyle blog aslinda kucuk bir tatile giriyor. Aliskanlik.. Kendi bilgisayarim, kendi odam olmadigi zaman yazmak cok zor..

*Her zaman "Ne kadar iyi ve güzel yaziyorsun" mailleri almiyoruz, cokca zaman elestiri de geliyor. Toplum olarak elestiri ve övgü konusunda abartiliyiz her daim. Babamla yaptigim mac tahminlerini koydum, bahis sitesi olduk birden.. Kalitemizi düsürdük filan.. Yahu futbol muhabbeti sonucta, kim yener, neden yenmez.. Bochum Schalke'yi yener diyoruz, bir tahminin disinda nedenini de koyuyoruz, kötü oynamis diyoruz, kalecileri haftanin kalecisi diyoruz ama hepsini birden muhtesem bir sekilde "Bahis" potasinda eritebiliyorsunuz.. Bir daha tekrar etmekte fayda var, ben cok tiklanan sitenin yazari degil yazdiklarimin okunmasi, tiklanmasi pesindeyim. Haliyle nasil cok insan olur teorileri beni hic ilgilendirmiyor. Kaliteli bir blog yazma derdinde degilim, yazdiklarimin "kalite" oldugu yeri arayan gezginim daha cok.. Böyle bir dusuncem olsa futbolun da detayi olan Bundesliga degil cok baska haberpostlarinin yer aldigi blog yapardik.. Lütfen bu söyle olursa cok güzel olur teorilerini bir kenara birakalim..

*Evimin disinda ya da ailemin yaninda gecirdigim zamanlarda yazi cok az olur ve fakat cok fazla mac seyredip futbol cok daha gündemde olur. Bir seylerden kacarim ve burasi bu acidan cok iyi.. Öyle olur ki is ve futbol disinda hicbirseye yer birakmam.. Sinirli bir süre de olsa Türkiye ziyareti disinda gecen bu nekahat dönemi benim icin iyi oluyor, Nisan ayinda ve sonrasinda yazacak,cizecek cok sey olacak demektir..

*Babam italyan restoranti isletiyor.. Sabah da acik olan bir tükkanin calisma saatleri arada üc satlik bir dinlenme zamani olsa da sabah 9 ile gece 12 arasi ve haftada 6 gün. Tam karsida her ülkeden her maci seyredebileceginiz bölmelerden olusan bir klup var.. Iste bu is ve futbolun birlestigi yerdir.. Ve fakat o kadar özgür degilsiniz öyle ki her Galatasaray macinda mutlaka orasinin bana ihtiyaci olur, Fener-Besiktas maclarini güle oynaya seyrederiz filan..

*Atilan maillerde bir yorumdan üzerimize kalan etiketler, postlari da etkiliyor. Skibbeci,Lincolncü borges adi altinda özgürlügümüz elimizden aliniyor. Yorumlar ve etkiketlemeler arttikca suya sabuna dokunmayan nefret ettigim haberpostlarini girmeye dogru yol aliyoruz. Eskiden idealist takilip sallamaz iken artik uzun uzun yapilan karakter analizlerinin fazlaligindan dolayi cekiyor insan kendisini.. Eger blogu bes ayin altinda bir süredir takip ediyorsaniz, özellikle sadece uzun bir post okuyarak tanimis iseniz blog yazarini biraz bekleyin, bakin, sagina soluna ilisin, okuyun sonrasinda genel bir analiz cok daha iyi olacaktir, hem sizin hem benim icin..

*5 yildir burada yani Almanyadayim,bu sürecte ikinci kez ülkeye gidecegim ve korkuyorum. Iki tane korkum var, birisi bana kalsin digeri de sizin oLsun. Onca degisikligi, onca bensizligi ve yasanmamisligi karsilamak cok zor geliyor. Yillar yili oldugu gibi kisa bir tatil sonrasi dönüs gibi yasadim ben bu geride kalan bes uzun yili.. Simdi bu kadar zaman gercekten orada olamamisligi hissetmek, yeni paralara olan uzaklik ve taksilere bindigimde "abi dur carpacaksin öndeki arabaya" hissi ile kivrilmak, emniyet kemerini aradigim zaman gülen taksici abinin "ötüyordu biz de kestik onu" cevabina hala sasirmak ve gülmemek, ve o yabancilik.. Cok acitiyor bu nedense.. Bunun ayrintisi coktur ama toplami da budur, korku..

*Blog top 10 yapmayi cok istedim ucan hollandalidan sonra ama sanirim simdilik zor. Blog yazarligi üzerine yazacaktim. Ara diyoruz ve elbette Istersem resim alti kucuk haber seklinde günde yirmibes post girebilirim ki yararlidir da Bundesliga ve baska baska konular üzerine.. Ama ben bu gibi haberleri bloglarda okudugum zaman vakit kaybi olarak görüyorum, esktradan blog yazari o kuru haber ile kendisi arasinda bir iliskiyi buraya koymuyorsa, benim icin her yerde bulabilecegim haberlerin kisayoludur ki bloglar, gönlümde bundan öte isleve sahiptir.. Ya resim ya yorum, ikisinden birisi ilgicekici, o vakte deger olmalidir.. böyle oldugu vakit ara da kacinilmaz oluyor bizde..

*Hep mail sikayeti ama cok güzelleri de var aslinda. Bir sekilde ölüm haberini alan tanimadigi insana mail atiyor, destek oluyor ya da begenen insan oturdugu yerde "Begendim" demek yerine mail ile bildirme ihtiyaci duyuyor ya da cok baska inanilmaz sürpriz insani yaklasimlar ki ne zaman yeter tamam desem bu gibi durumlar hadi devam sekline dönüstürüyor bikkinligi.

* Bugün yazdim, yarin yazmicam, aman kisa bir ara, simdi iki gün yokum demeyi ben de sizin kadar hos bulmuyorum. henüz bu konu hakkinda bir elestiri gelmese de durum ortada. Sanki dünyayi kurtarmayi yarida kesiyoruz da haber veriyoruz millete. Ama öyle degil.. bir kac gün yazilmadigi vakit az biraz iletisime gectiklerimiz soruyor,ediyor. Hepsine de ayni cevabi verme zahmetindense okuyanlari irrite edecek seklinde dünyanin en önemli yazarligini yapiyormuscasina haber verme kolayciligina kaciyoruz..

"arkadaslar ben maalesef üc gün yokum lütfen aglamayin ,etmeyin"

*Burasi artik kendi cevremdeki hemen herkesin okudugu bir yer. Bu da benim karalamalarima, futbol disi yazilarima sinir getiriyor. Bir yazi yaziyorsun yüz kisi her cümlesinden hesap soruyor oldugum yerde.. Öyle ki birisi cok kizmis bir cümleye ve dogum günümü bu yüzden kutlamamis mis mis.. Yuh.! Eskiden kimse bilmezdi, sadece futbolseverler, bir kac insan.. O zamanlar özgürmüsüz demek ki.. Annem bile okuyor artik, siz düsünün gerisini.! "Gel gel oglun yine sacmalamis bak bak ne diyor senin icin"

Anonim kalmak aslinda saglam bir disavurusun en önemli kosulu..

*Samimiyet temelinde bir seyler ciziktiriyorsunuz.. Her yerde karsidaki insanin kabul edebilecegi sinirlar icerisinde dogrucu davut olabiliyorsunuz ama burada, yazida böyle bir sinir yoktu ve cok güzeldi kendi adima.. Yalan söylemiyorduk zira muhattabimiz ile bire bir iliski icerisinde degildik aslinda.. Bu yüzden keyifliydi.. Ama simdi belki ordan kacip da buraya gelme nedenim olan insanlar da burada. Gecmise dönüp bir daha bu sekilde blog acsak isim misim borges filan hepsini bir kenara birakir cok daha keyifli postlarin atildigi bir yer insa ederdim ama iste.. Yillar önce iletisim yollarinin kapandigi pek cok güzel arkadasimi da buldum burada ben, sikayet etmemek gerek.. Anlamsiz maillerin oldugu yerde inanilmaz güzel iletisimler de oluyor ve iyi olanlar, kötüleri dövüyor ki buradayiz hala..

*Blogroll'a eklenmek isteyen bloglar varsa ekleyebilirim. Tek kosul yeni acilmis olmamasi, en azindan bir ayi devirmis, güncellenen futbol blogu olmasidir. Diger kategoriyi cok fazla zorlamak istemiyorum. Sadece futbolbloglari icin gecerlidir, kisa bir mail ve blog adresi yeterlidir, bir ara kaybettim bütün listeyi ve tekrardan toparlamak uzun bir vakti aldi. Arada unuttuklarim varsa hatirlatsinlar ve simdiden özür..

*Sabaha kadar yazabilirim sanirim, öyle susamisim böyle rahat konusmaya ama size de yazik elbette..

19 Şubat 2009

Bordeaux - Galatasaray: 0-0



Ortalamasi vasati asamayan bir futbol maci. Bu gibi maclarda kötü mac olmasini saglayan en önemli etken gereginden fazla yapilmis pas hatalaridir her zaman. Sadece Galatasaray takimi oldugu icin her saniyesi yine heyecan icerisinde gecti belki ama ben bekledigimden cok kötü bir mac buldum bugün. En azindan bekledigimizin disinda bir skor gelmis degil. Ne iyi-ne kötü sinifindan bir beraberlik..


Maca Skibbe ilk defa gercek anlamda bir 3-5-2 dizilisi ile sahaya cikardi takimi. Hemen tepki verdim kendi capimda ama cok garip baska bir sey daha oldu. Galatasaray beksiz oynuyor ve kanada bindirilen toplar inanilmaz tehlike yaratabilirdi ki nitekim ilk yirmi dakika icinde az biraz o tehlikeleri hissettik ve fakat gecen seksen dakika icerisinde inatla kanatlara inmek istemeyen bir Bordeaux izledik ki bana göre Bordeaux'nun etkisizliginin en önemli nedeni ortadan delme inadidir.. Mehmet-Ayhan-Baris sonrasinda Emre-Servet-Meira'yi gecmek cok kolay olmadi, zorlama bir yönlendirme ile kenar hucumlari gerceklestirir iken asil hedefi olmasi gerektigini hicbir zaman düsünmedi. Izlenilmis bir Bordeaux takimina karsi alinmis bir önemlemden ziyade daha cok zorunlulugun dogurdugu bir dizilim midir nedir bilemiyoruz..


Ilk yarinin en etkili ismi suphesiz ki her seye ragmen Milan Baros ve Kewell idi. Özellikle Nonda girdigi zaman dogan bosluk aslinda Baros'u cok daha iyi anlatiyordu bize. Arda ise bu dizilimde yapabilecegi en iyi seyi yapti,o yerden kayarak aldigi top yani unutmadigi eski bek olmasindan kelli savunmasi. Hem Kewell ve ayni sekilde Arda tipik bir 4-4-2 sisteminde cok daha verimli olurdu. Ben bu anlamda yapilan bu fanteziyi anlamakta güclük cekiyorum. 3-5-2 Gercekten güclü bir orta saha (kanatlari iki cigerli) ile baskin bir futbolu garanti edebildiginiz takdirde yediginiz ataklarin seyrekligi ölcüsünde tehlikesiz ve yararlidir belki ama bu kadar diri ve güclü bir orta saha karsisinda basa bas mücadelenin verdildigi bir noktada beklerin bölgesinin cok bos kalmasi ciddi sorun yaratabilirdi. Bordeaux'un ortalamasi, gelistirtirdigi ataklarinin mac boyunca set hucumlarla ortadan cesitli hucum varyasonlari denemekten ibaret midir degil midir, buna göre bir dizilim ile sahaya cikilmis midir bilmiyoruz ama her seye ragmen savunma bugün kusursuza yakin oynadi, gol ve fazla atak yemedigine göre takim, burada sorun yok, karsi yaka biraz sorunlu idi. Mac basinda bekledigimin tam tersi oldu, Savunma oturdu, hucum biraz da savunmadan kaynakli sorun yasadi.

Biz aslinda oyunun iki yönünü istemiyoruz. Savunmacilar var, hucumcular var. Elbette Baros'un, Lincoln'un bastigi kadar, Kewell'in önlere kadar gelip kenar savunmasi yaptigi ölcüde bir pas trafigi beklentisi olusmasi gayet dogal ve fakat Savunma futbolunun degil bir defansin dahi atarken zorlanmayacagi toplarin atilamamasi bugün Galatasaray takiminin hucumlarini baslamadan bitirdi. Bordeaux'un bencillik edip ikinci yari topu arkadasina hic vermemesi sirasinda aslinda hem Arda, hem Ayhan ve Mehmet Topal ile muhtesem kontralara cikilabilirdi.. (Sadece Nonda-Kewell ikilisi basardi bir kez.. ) Bu oyuncular bu kapilan toplari rakibe attigi vakit inanilmaz bir rakip baskisi yedi ve süre de oldukca uzundu.. Oysa Nonda'nin yaptigi gibi ileriye dogru bosluklara güzel paslarla forvetler bulusabilseydi her sey cok baska olabilirdi bu hikayede.. O paslarin gelmemesi, Bordeaux'nun yedi sekiz futbolcu ile karsilarina yedi sekiz rakibi alip inadim inat demesi, ortada diretmesi ve burada kapilan toplarin yukarida bahsedildigi gibi kullanilamamasi hem pas ayni zamanda yerlesim sorunundan hucum gelistiremedi Galatasaray.. Zira Mehmet Topal bir dönüyor, kimseyi göremiyor, iki dönüyor , yine göremiyor bari yanimdakine vereyim derken topu kaptiriyor, iki kez bu sekilde kaptirilan top, arda, ayhan yanlis paslari ve yirmi dakikaya yakin bordeaux baskisi.. Inadi diyelim.

Yanlis pas, isabetsiz pas yüzdesi cok önemlidir. Bir atak size yazilacak iken aksine karsi tarafin atagi oluveriyor. Bordeaux'un baskin oynamasi o takimin kuvvetinden, baskisindan degil cok rahat pozisyonda cok fazla pas hatasi yapilmasindan dolayidir. Bu cok önemli bir sorundur, ayaga pas olarak cikilan yolda yandaki adama pastan aciz kalirsak sorular fazlalasir, ben bu maca özel bir kusur olarak görmek istiyorum.

Toplamda her iki takim icin gecerli olan kötü futbol, isabetsiz paslar. basarisiz olmus organizasyonu inatla tekrar etmeler Bordeaux adina ve her an gol yiyecekmis hissini veren bir defans anlayisi, 3-5-2. Bu birlesimden futbol cikmadi, cok da fena olmayan bir sonuc..

Eger Skibbe, sakatlik degil de taktik acidan bir Nonda-Baros degisimi gerceklestirmis olsaydi ben de baslardim "caylaktir, sudur budur " gibi geyiklere..

Baros, her an sari kart yiyecek gibi duruyor, yönetimin futbolcuya bir sekilde hakim olmasi gerekiyor. Baska acidan bekledigimizden iyi oynayan Kewell'i zamaninda cikardi ve Sabri, kim ne derse desin, sut cekme zamanini kestiremese de vargliyla su takima güc katiyor, dalga gecilebilir, Hakan Sükür ve Servet'le de yeterince dalga gecilmistir, hatirlatilir.. Iyi oynamasa da azmi cok seyi kapatabilir . Benim futbol dünyamda motivasyon önemli bir rol oynar, Lahm'a saglam calim attirir, yanlis yaptigi zaman bir baskasi oturur aglar iken Sabri geriye dönüp o yanlisi kapatabilir.. Özellikle 3-5-2 ise Sabri belki de bu sistemin oynayabilir tek adami.. En azindan 4-4-2'de oldugu kadar o kanat acik vermis olur..

Hakem garip idi. Ama bugün sahada türk hakemi olsaydi 4 tane kirmizi kart vardi. Lincoln düstü, kart, yine hizli kullanilan bir serbest vurusta kart ve daha nice kurallar ve kartlar.. Alkisladi kart.. kurt diye giderdi Galatasaray.. Ki ben bugün icin bir kac düsüsünü baz alarak söylüyorum ki gercekten haketmisti sariyi.. dur biraz ayakta ki biz de duralim..

Ne olursa olsun avantajli bir skordur nazarimda, her sey en azindan Galatasarayin kendi evinde bir galibiyetine bakar..