26 Nisan 2008

Unutulmaz Goller #1



Adler kaleyi henüz Butt'dan devralmadan önce.. 17 nisan 2004 tarihinde vuku bulur, unutulmazdir nazarimda.. oyle sevine sevine kaleye giderken sen tut golü ye.. Yalniz dikkat edilirse eger aslinda golün gecerli olmamasi gerekir. Zira Sand baslama vurusunda dokunmamistir topa.. Yine de sayildi tabi gol.

Stevan Jovetic



Stevan Jovetic.

Subat 1989 dogumlu. 19 yasinda ve Seteven Defour gibi genc yasinda takimin kaptani ve yildizi. Sezona muthis baslamisti.. Su an sakat ve mayis basina kadar yok. 20 macta 11 gol. Partizan takiminin gelecek vaat eden yildizi. Ferguson sezon basi göz koymustu velakin Fiorentina su an icin daha fazla ilgileniyor. Videoda atilan gollerin buyuk bir bölümünde asisti yapan oyuncu Lamine Diarra. 24 yasinda ve bu sezon sekiz golü yedi asisti var.


Jovetic pek bilinmese de buyuk kluper tarafindan coktan gözaltina alinsmis bir oyuncu. Oysa bu takimda cok daha yetenekli süper bir ora saha vardi. Nebojša Marinkovic. ismini muhtemelen bir daha yazamayacagim isvec klubune kiralanmis. Kesinlikle transfer edilesi buyuk yetenek idi. Ona da bir baska zaman artik..

Sampiyonaya Hazirlik



Avusturya'daki hazirliklar son sürat.. Tivoli yenileniyor..

.. ve Modric Tottenham'da.!



Bir yetenek daha yuvadan uctu. Bütün buyuk kluplerin en az bir kere ilgilenmis oldugu Dinamo Zagrep'in müthis yetenegi Modric seneye Tottenham'da.. Yaklasik 20 milyon euro bonservis bedeli ödenecegi düsünülüyor.

Modric, kalibinin aksine inanilmaz mücadeleci ve ayni zamanda teknik bir orta sahadir. Mücadele gücü düsük teknik orta sahalarin yavas yavas silindigi bu dönemde "yeni on numara" modelinin essiz bir örnegidir. Berbatov gibi bir baska sevdigim oyuncuyu da Leverkusen'den transfer eden Tottenham, transfer isini digerlerine oranla daha iyi bir sekilde kotaran klupler arasina giriyor..

Bir dönem Dinamo Zagrep maci izleyince hayran olmustuk. Niyet Eduardo da Silva'yi izlemekti velakin önüne gelene bes ve hatta bazen sekiz gol atan takimin birden fazla yildizi vardi.Modric ve Eduardo fazlasiyla göze carparken defansdaki Corluka ve hatta yasi geckin olsa da sag kanattaki etto, takimin en önemli ve gelecek vaat eden isimleri arasindaydi.. Pek de sürpriz olmayan gelisme sonucu hemen hepsi solugu Ingiltere Premiere Liginde almistir. Zira devir Premier liginindir, eskilerde istatistiki bilgi olan televizyon gelirinden en cok kazanan kluperler/ligler geyigi kendisini yavas yavas gösterdi. Cekinmeden, aman milyonlar gidiyor demeden deli gibi para harcamaya basladi hemen hepsi.. Corluka dahi 13 milyon euro gibi bir rakama imza atmistir Machester City'e. Eduardo keza 15 milyon euro'ya yakin bir paraya Arsenal'e.. ve

Luka Modric.. 20 milyon Euro. Son iki senede yaklasik 50 milyon euro para girmistir Zagrep'in kasasina..

Daha bir sey demiyorum ben

25 Nisan 2008

Antipatik.!




"elestirenleri hic cumaya giderken görmedim" diye buyurmus zat.. feci takipte anlayacaginiz..

Futbolcu iken de sevmezdim, teknik adam oldugunda da sevemiyorum. Kazara takimin basina gelse, galatasaraydan filan vazgecerim, o derece..

Oblomov





"... oblomovluk, bir asosyallik değil, antisosyallik, tembellik değil şuurlu atalet, agorafobi değil, bir varoluş trajedisidir. insanlara, topluma ve dünyaya duyulan bir nefretin değil, tanrıya ve kadere sitemin ifadesidir. oblomov, temiz yürekli, iyi niyetli, dürüst ve zeki bir kişiliktir. duygusal ve saftır. inançlı ve ahlaklıdır. herşeyi yarına bırakmak, ertelemek, eyleme geçmemek son tahlilde “sorumsuzluğun” ürünü değil, tersine sorumluluk duygusuyla irkilmenin yarattığı donukluğun sonucudur. oblomov, uyuşukluk değil, belki fazla uyanıklığın; hayata yukardan bakmanın, bütün sonuçları görerek “son”ları karşılamak istememenin yıkılmışlığıdır. yanlızlık, “sigara külü kadar yanlızlık”tır, oblomov. içe dönmek, kendinden ibaret bir dünya kurarak yaşama havlu atmaktır. “gölge etmeyin başka ihsan istemem demektir”. ölümü, “yaşayan ölü” haline dönüşerek yenmek, hayat kıvılcımlarını yok ederek ölümün işlevini elinden almaktır.
-ahmet özcan-"


bir yazar neyi ve nasil anlatirsa anlatsin, nihayetinde kendi cografi ve edebi topografyasinin belirlenimi altindadir(borges). Oblomov, Ahmet Özcan'in da üzerinde durdugu gibi uyusukluguyla, tembelligiyle, askinin yüceligiyle, erdemiyle, istekleriyle dogu insaninin bir imgesini olusturur iken, en yakin arkadasi alman "stolz" bati insaninin bir simgesir. Dogu-Bati karsitliginda cikan sonuc, okura birakilmis gibi dursa da Olga'ya duydugu askin yüceligi , kendi eylemlerinin bilincinde olmasi ve uyusuklugunun altina serpistirdigi modern insan elestirisi ile yazarin oblomovluk nezdinde bati insanina bir elestiri getirdigi de gözden kacmiyor.

hasil olan, en azindan her insanin üzerinde birlestigi "ask" olgusundan Oblomov'a bir bakis cok daha anlasilir olacaktir.

Yataktan kalkamayan Oblomov, uyusuk,tembel oblomov, kendisinin tam karsiti durumunda olan arkadasi alman Stolz'un yardimina maruz kalir. stolz, bu iyi yürekli, temiz, saf arkadasini yataktan kaldirmak, silkelemek, kendine getirmek icin olga adindaki kiz ile tanistirir. genc kizimiz, oblomov'un aksine hareketli, enerjik, tuttugunu koparan güzel bir kadindir ve oblomov'u etkileyerek onu yatagindan kaldirip her pazar teyzesinin evine getirmekle kalmaz, kitap okumak, gezilere cikmak ve türlü sosyal aktiviteler gibi mesguliyetleri kazandirir. bu görüsmelerden dogan ask, oblomovun tüm bedenini sarar. kendisinin sevilecek bir yani olmadigina kanaat getiren oblomov, yine de umutsuz degildir, ugruna "yataktan kalktigi" herseyiyle sürüklendigi bu ask karsiliksiz da degildir. ne var ki kendisinin de farkindadir. nisanlanma sürecini dahi baslatmaktan aciz oldugunu görür. en önemlisi ise, sevdigi bu insan ile evlenirse, mutluluktan cok aci ve istirap dolu günler yasatacaginin farkindadir. oblomovluk denilen olgu da budur. son'u bastan görüp hic baslamamaktir. bu nedenle cok sevdigi olga'dan ayrilmak zorunda kalir. ayriligi sonrasi olga'nin cekecegi acinin, tüm yasami boyunca verecegi eziyetten cok daha iyidir gibi bir yaklasim modern insanin ask anlayisinda yoktur belki. oblomov, bu noktada insan olmanin kacinilmaz sorumlulugunu üzerine alir. kant, özgürlügü insanin bilincli olarak alacagi hazdan sorumluluklari dolayisla vazgecmesi olarak yorumlamisti. özgürlügün bir baska acidan imgesi olan oblomov, ayni zamanda yasamsal secimlerini, kendisinden önce belirlenmis, olusumunda hicbir katkisi olmadigi göreceli ahlak yasalarindan da arindirmistir. o, yataktan kalktigi an/cok sevdigi olga ile evlendigi zaman yaratacagi/olusturacagi mutsuzlugun farkindadir. yani oblomovluk, mutsuzluk bilincidir. ahmet özcan'in da belirttigi gibi "hayata yukardan bakmanın, bütün sonuçları görerek “son”ları karşılamak istememenin yıkılmışlığidir" oblomovluk.

Oblomov'un yataktan kalkmamasini uyusukluk, sevdigi halde sevgilisinden bilincli olarak ayrilmasini ise sevginin getirecegi yükümlülüklerden kacmak olarak yorumlayabilecek olanlara goncarov hikayenin sonunda onun bütün iyi niyetini algilamis stolz ile bir bakima cevap veriyor.

Hulasa; oblomovluk, bilincli bir secimdir. gücün uzun süre bosa harcanacaginin farkindaligi ile hareket etmektir. goncarov'un oblomovu, nazarimda "askin" bencil bir karakteri olmadigina iliskin yan anlami ile okunasi bir kitaptir.

Streets of Philadelphia



Basarili bir avukat olmasina ragmen Aids oldugu icin isten atilan, velakin bunun altina "Basarisiz" etiketi yapistirilmasindan dolayi hakkini arayan bir adam mahkemeye basvurur velakin kimse onu savunmak istememektedir..

Tom Hanks'in gittigi dokuzuncu avukat Denzel Washington. Oradan da "red" cevabini alir ve kösede beklemeye baslar.. Bir adam, umutsuzlugu, caresizligi bu kadar güzel resmedebilir mi? Seyrederken yillar yillar önce aglayayazdim. Etkilendigim nadir sahnelerdendir.. Ve Tom Hanks,o gün bugündür iyi bir oyuncudur nazarimda. Muhtesem bir müzik, bir o kadar güzel film.. hicbir zaman dinlemekten sikilmayacagimgillerden..

O sahne ve Muzik yukaridadir.. 1-00 ile 1-45 saniyeleri arasindadir o umutsuzluk, caresizlik..

1899 Hoffenheim

6 milyar euro mal varligi olan bir adam futbola el atiyor. Kaba bir genelleme icerisinde "Abromovic" olarak anilmasi olagan. Detaya indiginizde Abromovic ile arasinda derin ve romantik farklarin oldugunu göreceksiniz.

1899 Hoffenheim, Almayanin kücük bir köyüdür. Ikinci ligde olmasi dahi "Mucize" olarak addedilebilir. Dietmar Hopp, parasi olan "romantik" bir adam. Kucuklugunde formasini giydigi köy takimina yatirim yaparak onu olabilecek en iyi yere getirme ugrasinda. 2008 yili spor adami ödülünü aldi bu sene. Abromovic herhangi basarili bir klubu alip onun üzerinde "futbolculuk" oynamak isteyen bir adam. Hopp ise formasini giydigi köy takimini yukari cikarmak icin varini yogunu ortaya koymus " spor" adami.


Statlari 1999 yilinda klubun yüzüncü yili nedeniyle Dietmar Hopp tarafindan insa edilmis, bu sene basi kapasitesi biraz arttirilarak 6350 kisinin girebilecegi sekilde tasarlanmistir. Haliyle stadin ismi de "Dietmar Hopp" stadidir.
2009 yilinda 30 bin kapasiteli yeni statlarinin insaati da devam ediyor. Klup, su an icin tüm zamanlarin en sert ve mücadeleci ikinci Bundesliganin ücüncü sirasinda topladigi 50 puan ile. Geride kalan dört maci da aldigi takdirde yüksek ihtimal birinci lige cikacaktir. Teknik adamlari, Fenerbahcenin Sampiyonlar liginde rakibi oldugu zaman diliminde Schalke'nin basinda olan Ralf Ragnick.. Önemli transferler yapti. Carlos Eduardo, hali hazirda takip ettigim, kim alacak diye kendi aramizda geyik yaptigimiz önemli bir isim idi. Bayern Munih'in ciliz ataginda klup baskani onu bekleteceklerini ve daha iyi bir fiyata satacaklarini acikliyordu. nasil oldu bilemiyoruz Hoffenheim'da buldu kendisini. Son bes mactir da döktürüyor haliyle, zira üst düzey liglerdeki üst düzey takimlarda rahatlikla oynayabilecek durumda. Keza bu hafta sözlesmelerini 2011 yilina kadar uzattiklari kalecileri "rambo" olarak anilan Ramazan Özcan'i 1 milyon euro karsiliginda Salzburg'dan aldilar.. bir yil denizlisporda da forma giymis Selim Teber ise kaptanlari. 5 milyon euro'ya su ana kadar 8 gol atmis Nijeryali yetenek Obasi'yi aldilar.. Velhasil Frankfurt'tan aldiklari yasli kurt Coppado- takimin 9 gol ile en cok gol atan adamidir- haric transferlerin hemen hepsi 24 yasin altindadir. Gelecek bes yil icin yapilan plan/program dogrultusunda hareket ediyorlar.. Acikcasi ben "basarili" buluyorum. Saglam arastirma sonucu her zaman dile getirdigim "akilli hareket etme" olgusunu muthis bir sekilde gerceklestiriyorlar.. "Akilli hareket" eden saglam bir beynin ciktilaridir bunlar.. Basarisiz olma ihtimali bana göre minumumdadir.. Eger bir takimin basina gectigim takdirde nasil hareket edecek isem, bu takim o sekilde ilerliyor basari yolunda ve ben gercekten takdir ediyorum.

Hopp, tribünlerde pek sevilmiyor, yapilan isin özüne inmeden "para babasi"nin futbola el atmasi olarak degerlendiriliyor, kestirmeden Almanyanin Abromovici olarak aniliyor. Velakin kendi oynadigi kucuk koy takimina paranin disinda belirli bir program dahilinde hareket ederek her yil bir üst basamaga klubu tirmandirarak elde ettigi basari göz ardi ediliyor. Carlos Eduardo ve Obasi harici transferleri hemen her takim yapabilir. Isin kaynagi para olsa da yapilan transferlerin niteligi acisindan bakildiginda paranin da ötesinde "spor adami" becerisi bulundugunu belirteyim. Kiyaslamak gerekirse eger, Köln takiminin basinda Ragnick'den daha kariyerli olan Daum vardir. Mondragon, Ümit Özat,Novakovic, Helmes, Chihi gibi futbolculara sahip ve ayni zamanda ikinci Bundesliganin en fazla seyircisi olan takimdir. Ortalamasi 40 bini bulur.. Buna ragmen her iki takimin topladigi puanlar su an itibariyle esittir: 50.. Yatirimin niceliksel acidan buyuklugu önemli iken nasil ve ne sekilde oldugu da en az o kadar önemlidir. Hopp, akilli hareket eden, para kadar aklini da konsuturan bir spor adamidir. Herhangi bir klubu satin alip basina gecebilir iken üc bin kisilik formasini giydigi köy takimini yukariya dogru 18 yildir tasiyor. Her haliyle abrmovicizm ile arasindaki fark cok buyuktur.


Abromovic, bir anda milyarlarca euro ile takimin basina gecip basarinin pesinden kosturan bir adam. Aldigi takimin stadi, kültürü, gecmisi, sehri.. her seyiyle takimdi zaten. Basarisi sadece hali hazirda bulundugu ligde sampiyon yapmak ve akabinde Avrupa kupalarinda basari. Oysa Hoop ise basladiginda bakin takim neredeydi. 18 yil önce para vermeye basladi, takim henüz A-Liga'da iken..

1990 / 1991 A-Liga
1991 / 1992 Bezirksliga
1992 / 1993 Landesliga
1993 / 1994 Landesliga
1994 / 1995 Landesliga
1995 / 1996 Landesliga
1996 / 1997 Verbandsliga
1997 / 1998 Verbandsliga
1998 / 1999 Verbandsliga
1999 / 2000 Verbandsliga
2000 / 2001 Oberliga
2001 / 2002 Regionalliga
2002 / 2003 Regionalliga
2003 / 2004 Regionalliga
2004 / 2005 Regionalliga
2005 / 2006 Regionalliga
2006 / 2007 Regionalliga
2007 / 2008 2. Bundesliga

Takdir edilmesi gerekir, her bakimdan..

Hopp ve "Hoffenheim" futbolseverler bakimindan pek "hos" karsilanmadi. tepkiler gün gectikce daha da artmaya basladi. Daha cok birinci ve ikinci lig tarihi olan kült takimlarin ekonomik acidan yasam savasimi verir iken, Kaiserslautern gibi Bundesliga sampiyonu olmus bir takim bölgesel lige dogru gider iken taraftarlar Hopp ve Hoffenheim'a karsi bildiriler yayimliyor, tribünlerde sovlar yapiyorlar.. istenmiyor, begenilmiyor ve sürekli elestiriliyor.. bu konu da baska bir post konusu olsun.

Turnuva Futbolcusu.!



Christopher Metzelder..

Almanya icin siklikla "Turnuva takimi" tabiri kullanilir.. Bu pek gercegi yansitmaz. Turnuva takimi degil de Turnuva oyuncusu terimi Metzelder icin cok daha gercekci. Bu adamin klup takiminda macini izleyebilen sansli insan var ise bildirsin bana.. Iki turnuva arasi baska bir isle mesgul oldugunu düsünüyorum. Olur da bu yaz forma giyerse kesinlikle saglam bir taktik gelistirmis oldugunu ve sadece turnuvalarda oynamak üzere hayatini kurgulayip uzun tatiller ile keyfine keyif kattigini düsünecegim..

Velhasil Turnuva Futbolcusu diye buna derim ben.

24 Nisan 2008

Futbol ve Siyaset




Malumunuz, vaktimiz cok yok, hevesimiz de ondan geri degil, blog ayda yilda bir güncellenir oldu. Dolayisla bir postta isi bitirmek gerekiyor artik. Gündem belli, Kutlu Dogum Haftasi beyanati, Hincal Uluc geyigi.. Velhasil spor-siyaset catismasi..


Aslinda oldukca kapsamli ve genis bir konu. Futbol, sadece futbol olamiyor cogu zaman. olmasi da mümkün degil. Ben, öyle görebilirim. Futbolu sadece futbol olarak görüp ona göre yorum yapabilirim, bir baskasi baska türlü.. velakin taraftari oldugunuz, basarisi ve daha fazla gündemde kalmasi icin cabaladiginiz klubun önde gelenleri size tamamen ters, sizin yasaminizi zora sokacak sistemin sözcülügünü yaparsa -Hakan Sükür yapmistir demiyorum, birazdan gelecegim o konuya da- is degisiyor. Degismemesi, sadece "futbol" olarak kalmasi mümkün müdür peki ?

Gazetelerin birinci sayfasinda kendisine yer bulan, siyasi olarak hicbir yetkisi olmamasina ragmen siyasen mesajlar dahi verebilecek konuma getirilen insanlarin tavir ve davranislarinin sizi baglamamasi mumkün müdür ?

Diyorum ki benim ilgilendigim alan futbol. Özünü seviyorum, 80 metre pasin yerini bulmasini, taktik olarak inceleyip futbolun kendisini yorumluyorum. Benim böyle bakiyor olmam kutlu dogum gününün herkes tarafindan bilinmesine engel teskil ediyor mu ? Ben, Hakan Sükür'ün bu beyanatini zararli bulmuyorum velakin daha baska mesajlar icerseydi diye empati yaparak devam ediyorum, tek basina futbol olarak kalabilmesi mümkün müdür bu oyunun ?

Mümkün degildir. Milyonlarin istirak ettigi ve icine insanin girdigi hemen her türlü arenaya siyaset, iliskiler ve toplumsal her türlü etki dahildir artik.

Hakan Sükür, sizi cok rahatsiz eden Kutlu Dogum Haftasi beyanatini degil de Kürtler ya da azinliklar üzerine tuhaf cikarimlar yaptiginizi düsünün. Ya da Ünal Karaman'in cok basarili futbolcu oldugunu düsünelim, üc hilal'li dügünleri televizyonlarda boy boy gösterildigini farzedelim. "Aman yaa ben futbola bakarim" diyebilir misiniz ki? Siz diyebilirsiniz velakin gercek cok baska sekilde kendini dile getirecektir.

Her gün yasadiginiz yasami bicimlendirmek üzere eylemde bulunuyorsunuz. Söz hakki istiyor, eylemlere gidiyor, daha saglikli, daha iyi olmasi icin sürekli mücadele veriyorsunuz. Gün geliyor, bir baska alanda, sportif olarak basarili olmasini istediginiz klubun kimi sözcüleri, sizin de bir nevi etkiniz oldugu basarinin da verdigi güc ile tüm ülkeyi etkileyecek sekilde söylemlerde bulunuyor ve sizin tam da istemediginiz sekilde bicimlendirecek sekilde hayati..

Peki bunun paralelinde taraftarlik ?

Tuhaftir ki Hakan Sükür bir fenomen.. Velakin Ihsan Kalkavan döneminde Besiktas, cokca defa da Fenerbahce kendisini transfer etmek istemis, basaramamis. Boyle bir insanin bir kluple özdeslesmesi klup sevdasindan gelir ve pek tabi ki Fenerbahcede de , Besiktasta da oynayabilirdi inter dönüsü ya da öncesi. Dolayisla kluplerin bu bakimdan kimligi yoktur.. Keza cokca elestirilen Fatih Terim icin de ayni sey söz konusu. Sinan Engin'i engelleyebiliyor mu Besiktaslilar.. Hayir.

Futbol, aslinda cok da basit olmasa da anlasilabilir bir oyun. Bir Spor dali. Yalniz degil futbol, insanlarin önemsedigi hemen her türlü spor/sanat dali göz önüne geldigi takdirde dönüstürücü etkiye sahiptir her daim. Sadece ve Sadece bilmem kac milyon/milyar insan tarafindan takip edilmesi onu cok baska bir alanda incelenebilir konuma getirmeye yetiyor. Masa tenisi olsaydi da alt tarafi topun ordan oraya gitmesi olarak yorumlanmasi bir yana, kitlesel takip söz konusu oldugu vakit yasadiginiz dünyaya etki eden sonuclara gebe bir oyun olacaktir, bu da futbolun sadece futbol, pin pon'un sadece iki kisi arasinda oynamasinin önüne engel teskil edecektir, diger türlüsü romantizmdir.. Sizin bireysel bakisinizi temsil eder velakin asla "dogru" degildir.


Simdi.. Hakan Sükür'ün beyanatini tehlikeli, yasaminiz icin bir tehtit olarak algiliyorsaniz bunun icin mücadele edin, uzaklastirin sevdiginiz klupten. Ben, sizin tehlikeli buldugunuz beyanat ya da bunu "tehlikeli buluyor olusunuz" ile dalga gecebilirim velakin asla ve asla basarili ve toplum önünde daha fazla yer etmesi icin varinizi yogunuzu üzerine islediginiz klubunuzu sekillendirme, ona bir kimlik kazandirma eyleminize elestiri getiremem, dalga gecemem. Aksine, kötü de olsa "kimligi" vardir.. Sizin gibi milyonlarca insanin da ayni sekilde düsündügünü hayal ediyorsaniz, bunun dogru oldugunu düsünüyorsaniz hareket edin. Zira her sey sizsinizdir ve futbol da asla sadece futbol degildir.


Ve bu oyun sadece 22 kisi arasinda oynanan oyun olmadigi icindir ki Hincal Uluc vurulmustur bir dönem. Bugun bunu konu ediyor.. Fenerbahce klubu ve baskani hakkinda bir takim iddialarda bulunmustur Hincal Uluc. Fenerbahce Klubu diyor ki, eger ki bu iddialara bir kanit bulamiyorsan "serefsizsin" cunku iftira etmis oluyorsun. Ben HIncal Uluc'un hedef gösterildigini dusunmuyorum,daha cok insanlarin "yalan haber" karsisinda tepki verdigini.. Hincal Uluc'tan öncelikle iddialarina kanit göstermesini bekliyorum. Bugün Oray Egin Adnan Polatin Hakan Sükür'e karsi herhangi bir yaptirimda bulunmamasina kendi capinda iddialarda bulunuyor, ekonomik cikari geregi sessiz kaliyor diyor. Sonra, belki de degildir diye giden bir kose yazisi söz konusu.

Hem Hincal Uluc ve ayni sekilde Oray Egin gibi yazarlari sevmiyorum. Arkadastan duyduk misali yaziyorlar, cesitli iddialarda bulunuyorlar.. En ufak bir kanit, delil sunmadan. Buna karsilik ne yapilmasi gerekir ? Sizin hakkinizda yazildigini düsünün. "x kisisi hirsizlik yapmistir" desin. X kisisi haliyle "kanit göster" derse, hedef göstermis mi olur ? Korkusuzca yazmaktan anladiklari korkusuzca kulaktan duyma bilgileri kamuoyununa gercek gibi sunma sacmaligi. öyle ki "x'in karisi y ile beraber" gibi bir yalan söylense bu memlekette, x de gelip yalan oldugu icin bir güzel dövse, bu yalani yazan kahraman ilan edilecektir ya da cesur gazetecilik olacaktir yaptigi is. anlamak mümkün degil.

Hakan Sükür'ün verdigi beyanata dönersek eger: Olagandir. baska türlü ideolojiyi benimsemis insanoglu olsaydi, kendi yasam bicimine göre bir mesaj verecekti suphesiz. Her insanin inandigi düsünceler ölcüsünde mesaj verme hakki vardir, en azindan bana göre. Hakan Sükür dindar bir adamdir ve bu dogrultuda mesajlar veriyor. Olagan... Hakan Sükür, artik olmus, bitmis bir meyvedir. Bahce ile sorununuz olmasi gerekir, sistemin üzerine gidin, carklarina saldirin, coktan olmus ve degismesi mumkun olmayan bir insanin olagan beyanatlarina takili kalmak, bosa kürek cekmektir, yillar yili bu durum olagelesiye kadar hicbir eylemde bulunmayisin baska bir ifadesidir.