11 Ocak 2013

Evine döndü


Nuri geri döndü.

Yazarak iyileşir insan diye  düşünerekten devam edeyim.

Nuri Şahin'in geri dönüşünde kullandığı bir ifade süreci ve belki de Jürgen Klopp'u  iyi tanımlıyordu. Ben sadece burada mutluyum ve sanırım sadece Dortmund'da işlerlik kazanıyorum. Belki de şunu söylemelidir: Jürgen Klopp'un takımında bir başka oynuyorum ben.  Zira ilk yılında Nürnberg'deki performansını da yakından takip ettiğim İlkay'ın 8 ay sonra yaşadığı dönüşüm ve gelişimi inanılmazdı.. 


Madrid'de 10 maç oynadı 10 galibiyet. Keza Liverpool'da da Arsenal yenilgisi hariç oynayıp da kaybettiği maç yok ve buna rağmen iki takımda da yeterli şansı bulamadı.Madrid'de  sorun sezon başı sakat olup takım içerisinde oynayacak boşluğu bulamamasıydı. Liverpool'dan ziyade Ada Futbolu'nun ona biçtiği role uygun olsa dahi o şablon içerisinde "yıldız" olup fark yaratabilir mi bu konuda "artık" şüpheliyim.  

Ben yanıldım Nuri Şahin hakkınıda. sakatlığı, uygun olmayan takıma gidişi derken böylesine bir kariyeri onun için düşünmemiştim. 

O artık Dortmund'un değerini biliyor. Yine de taraftar az da olsa bir kırgınlık hissedecektir. Üstelik buraya gelirken bir miktar paradan vazgeçmiş olsa da taraftarın gözünde onları bırakmış bir Nuri Şahin olacak. Ama bu adam öyle pozitif ve sevimli ki sanırım kırgınlık kısa sürede aşılacaktır. Sorun bu sistemde nerede oynayacağı?


Bu benim Bayern'den, Almanya Milli Takımı'ndan ve sonunda Dortmund'dan beklediğim bir gelişme. Bir üst aşama bu olmalıdır.  Barçalaşmak da diyebiliriz. Özellikle Reus bu sahte dokuz formasyonuna olabilecek en uygun isimlerin başında geliyor. Keza zorlarsanız Götze..

Bild'in bu öngörüsüne "kabaca" katılıyorum ama merkezde ben Nuri'nin olacağını düşünüyorum. Ön alanda ters ayak etkili olsa da Nuri ve Kehl'in orta sahada  ters ayaklı oynamasını da çok mantıklı bulmuyorum. Kehl'in verimliliği, oynadığı maç sayısı değişebilir. Daha çok Nuri-Bender'in hemen önünde İlkay ya da geride Busquets rolünde Bender'in önünde solda Nuri sağda İlkay olabilir.

Artık bekleyip göreceğiz ama şu kötü  günün güzel haberidir Nuri'nin dönüşü.

Games of Thrones


Mourinho gitmek istiyor ve 20 milyon euroluk tazminatı için zorluyor iddiası bana pek inandırıcı gelmiyor. 

Daha çok bir güç savaşı. Başlarda belki farklı nedenleri vardı ama eninde sonunda iş "ben daha güçlüyüm" kısmına gelecektir.

Mourinho dediğin adam Premier Lig'de oyuncularıyla yaptığı ilk görüşmede "Benim iki Avrupa Kupam var, sizin neyiniz var" diyerek çizgiyi gösteren karakter.  Keza "Special One" geyiği de sonuna kadar hak ettiği saygıyı gerekirse kendisi başarılarının altını çizerek elde etmek istediğinin göstergesidir.

Burada "başarılı" bir antrenör ile dünyanın en gözde kulübünün en sevilen karakterinin güç savaşı söz konusu. 

İspanyollar ve Portekizliler olarak ayrım zaten yapılmıştı. Mourinho'nun getirdiği kaleci antrenöründen başlayan savaş çeşitli alanlarda devam etti. 


İspanyol grubun ele başları bunlar. Diğer tarafta Ronaldo, Pepe, Coentrao, Carvalho diye giden bir başka ekip var. Hiç şüphe yok ki Mourinho ile en iyi anlaşan insan Cristiano Ronaldo. Son maçta goller sonrası Mourinho'ya koşma yanlışını yapacak kadar çok seviyor ki Mourinho dahi bunu engelleyemedi. Pek çok maç sonrası takımı soyunma odasında haşlayan Mourinho "Ronaldo hariç" cümlelerini sık sık kurdu. Savaş kızıştı..

 Almanlar Mesut'un "artık" İspanyollara yakın olduğunu belirtiyorlar. Ramos'un formasının altına Mesut'un formasını giymesi ve açık bir şekilde hem Mesut'a destek çıkıp hem teknik direktöre savaş açmak istemesi de bunun zaten en önemli kanıtı.

Ramos da yedek bırakılarak cezalandırılmıştı zaten.. 


Ben olayın iç yüzü hakkında bilgi sahibi olmadığım halde oyumu direkt Casillas'tan yana kullandım. 5 kez üst üste dünyanın en iyi kalecisi ünvanını alması, uzun süre istikrarını koruması ya da Avrupa ve Dünya Şampiyonu olurken ispanya, buna etki etmesi ya da kısaca üst düzeyperformansı değil. Penaltıları kurtardığı anda dahi sakinliğini koruyabilmesi, rakiplerine her zaman saygı duyup aşırı olan tavırlardan kaçınması, agresyonun yükseldiği zor koşullarda dahi "insan" kalabilmesi gibi pek çok detay var. Rakip futbolcuların röportajları da zaten ona hakkını her daim verir..  Buradan Uli Höness dahi "çok iyi kaleci" ayrıntısını bırakıp " çok iyi insan" olduğu için onu isterdim diyebiliyor.

Başka açıdan sorun da bu karakteri oldu.



Mourinho'nun en önemli sorunu Barça'yı yenmekti. Bunun için sahayı savaş alanına çevirdi zira buradan ürettiği enerji ile Barça'nın presini kırmak ya da Barça'yı presle kırmak istedi. Bunu başardığı zamanlar da oldu ama özellikle İspanya milli takımı ile başarılar kazanan kadronun birbirlerine düşman kesilmesi İspanyolları endişelendirmeye dahi başlamıştı. İşte tam bu zamanda Casillas çok da iyi arkadaş olduğu Xavi ve Pique'yi arar. Sorunları giderecek  şekilde uzun uzun konuşurlar. 11Freunde'de okuduğuma göre Xavi'nin babası da bu telefon görüşmesini onaylar. "Tam da zamanında edilmiş bir telefondu bu" der.. Savaşı sona erdirir, buzları eritir. Mourinho'nun felsefesine  ya da ulaşmak istediği hedefe istemeden de olsa darbe vurur.  Barış havası Jose'nin istediği değil yok etmek için uğraş verdiğidir. Futbol sahasına yansıması olumlu olmayacaktır ona göre.  Mourinho bunu öğrendiğinde Casillas'ın kaptanlığını dahi almak ister, çıldırır.

Ekim 2012'deki derbide Casillas meydan okurcasına  Camp Nou'da maç sonrası katalanları alkışlar, onların kalbini kazanır ama Mourinho'nun da nefretini.  Portekizli teknik adamın tepkisi oldukça serttir 

"..bir dahaki sefere eve onlarla gidersin"

Bu kavganın pek çok boyutu var. yutupta Casillas'ın Ronaldo'nun ilk zamanlarında gollerine en ufak bir tepki vermediği gol sonrası anlarını da görebilirsiniz zira Sara'nın başlarda "Ronaldo çok bencil" açıklaması sonrası ikili arasındaki sorun büyümüş, mesafeler artmıştı. Akabinde kaleci antrenöründen ve Portekiz birliğine kadar pek çok ayrıntı gruplaşmayı doğurdu. Sahada olduğu gibi saha dışında da sert çıkışları olan Ramos olayı biraz daha abarttı. Onun da cezası yedek bırakılmak oldu. 

..öyle oldu ki  Casillas teknik direktörüne "Mister bizde insanlar yüzlerine konuşur, arkadan değil" diyecek kadar ileri gidebildi. Ne de olsa o Madrid'in dokunulmazları arasında bulunuyordu ve "Aziz" İker Mourino'nun daha önce karşılaştığı rakiplere de  pek benzemiyordu.

Mutlaka ki her kavga bir yerde bir fikir ayrılığı üzerinden başlar. Lakin teknik direktör ve oyuncular arasında olan yetki farklılığı bu kavgayı ister istemez güç savaşına dönüştürür. artık mevzu Casillas'ın neyi doğru neyi yanlış yaptığı değil Mourinho'nun istediğinin oyuncular tarafından gerçekleştirilmemesi. Bunu da güç savaşına dönüştürmesi.



Futbolda sadece 1 takımın formasını giydi. 13 antrenör de ondan vazgeçmedi. Üst üste 5 kez yılın kalecisi ödülünü aldı. İspanya 2008-2010 ve 2012'de kupayı kaldırırken mutlaka ki ondan yardım aldı. Real Madrid'in geçen sezon Bayern'e elendiği penaltılarda dahi o görevini yaptı. 17 yaşında bugüne göre çok daha büyük olan baskıyı kaldıran "Aziz" Casillas artık ermiş durumda. Bu kalecilerde sıklıkla görülen bir durumdur zira "baskı koşulları" tecrübesi bir futbolcuya göre en az on katı daha fazladır. Rüştü'de de buna benzer bir ruh hali mevcut.  Kaleci için en iyi yaşında "yeterince iyi değil" diye yedek bırakılmasına kimse inanmıyor. Mourinho'nun derdi de bu bahaneye inandırmak değil, daha güçlü olduğunu ya da olması gerektiğini göstermek..

Bu zor durumu Casillas olabilecek en iyi şekilde yönetti. Antrenörün kararına saygı duyuyorum dedi. Daha fazla çalışmalı ve onu daha iyi olduğuma ikna etmeliyim derken aynı zamanda yerine oynayan kaleciye saygı duyulması gerektiğinin de altını her zaman çizdi. Maç içerisinde kendisine uzatılan kaptanlık bandını da Ronaldo'ya teslim ederek en azından görüntüde yedek bırakılması karşısında  Mourinho'yu alt edecek her türlü eylemi gerçekleştirmiş oldu. Ne bir isyan, ne bir saygısızlık ne de profesyonelliğe yakışmayacak bir  davranışı oldu.

Çok ama gerçekten çok akıllı hareket etti. 

Bugün Mourinho'nun elinde kişiye göre değişebilir performans ölçüsünden başka Casillas'ı medya önünde suçlayacak tek bir argümanı dahi yok.

Bu yüzden As'ın Marca'nın yaptığı anketlerde %80 gibi ezici bir çoğunluk Mourinho hemen gitmelidir diyor. Sociedad maçı öncesi Mourinho ıslıkllandı, Casillas alkışlandı. Yukarıdaki de boş durmadı, kırmızıyı çıkartarak işi daha da kızıştırdı. Ya da hak edene hak ettiğini farklı şekilde de olsa verdi diyelim.

Mourinho'yu yine Magath'a bağlamak gerekirse..  Benzer şekilde Schalke'liler de Magath'ı gönderdi. üstelik Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline erişildiği noktada.. Üstelik parasızlığın ayyuka çıktığı, borçların konuşulduğu ve rezil geçen sezonların ardından ilk defa zirveye oynayıp başarılar elde edildiği zaman diliminde.. Geleneği olan kulüplerin taraftarları için başarıdan önemli kriterler ya da değerleri vardır.. Real Madridliler de Aziz'lerini koruyor, Casillas'a sahip çıkıyor ve bu işin sonu ayrılıkla sonuçlanacak gibi duruyor.

Mourinho gidecek ya da Casillas ile anlaşacak.. Başka yolu yok bu işin zira bu rakip Mourinho'nun başarılarının da üzerinde bir güce sahip.. 

Diğer taraftan Jose Mourinho'nun kaybedeceği hiçbir şey yok. Kovulursa 20 milyon Real'den alır bir o kadar da yıllık şeyhlerden alarak mesleğine devam eder. Teknik direktörlüğünün zirvesinde olan bir adam, dünyanın bir numarası olarak algılanıyor. Casillas da sanırım daha ne elde edebilir ki bu dünyada? Mesele de zaten bu.. Bu yüzden iki başarılı insan geri adım atma gereği duymuyor... Herkes bildiğini yapıyor ve soru hep aynı: Kim daha güçlü?

Luis Suarez ve Delfina "You'll Never Walk Alone"



Suarez feat. Kızı Delfina.. "You'll Never Walk Alone"

Çok iyi;)

10 Ocak 2013

SÜPER LİG İLK DEVRE HAKEM DEĞERLENDİRMESİ




Futbolun gerek saha içindeki yorumunu, gerek istatistiksel analizlerini, gerek de bu verilerden çıkan sonuçlarına dair farklı çalışmalarını yapıyorum. Diğer yandan da eski bir hakem olarak, Süper Lig'de oynanan müsabakalardaki hakem hatalarını değerlendirip, takımların "Hakem Puan Cetvelleri"ni oluşturma gayreti içersindeyim. Amacım; ülkemizde hakemlere yapılan seviyesiz   saldırıların, arkalarında ciddi bir savunma gücü olmayışlarından kaynaklanan yerden yere vurulmalarının, en kolay yoldan günah keçisi ilan edilmelerinin eleştirisinin ötesinde farklı bir boyut katabilmek ve aslında işin matematiğinin sezon sonunda “Aldım‐Verdim”den öte olmadığını ispat etmektir.  

Bu kapsamda da ana olarak yol gösterici cümlem “Herkese Göre” kriteri. Yani, maçtaki herhangi bir kritik pozisyon, hem kamuoyu nezdinde, hem de futbol otoriteleri gözünde “%90 oranında hemfikir” olunan bir pozisyon ise maç listemizde etkiyen olarak büyük olasılıkla yer alıyor. Elbette, ilgi çekmek ya da sadece sıradışı yorum yapmış olmak adına anlamsız değerlendirmeler yapan, işin içine fanatizmi katmak isteyenler medyamızda, kulüplerimizde, taraftarlar arasında olacaktır. İşte bu yüzden %90 diyerek, onları %10’luk dilime ve Allah’a havale ediyorum. 

Varmak istediğim noktalardan birisi de, hakemin oyun esnasında herhangi bir sebeple göremediği veya konsantrasyonunu kaybettiği anlarda, yerinin yanlış  olması sebebiyle süzemediği pozisyonlarda, yardımcı hakemlerin ofsayt belirlemede verdikleri yanlış  işaretlerle maçların sonucunun ne ölçüde değiştiğinin veya değişme ihtimalinin olabileceğinin kısmen de olsa ölçülebilir bilimselliğine taşıyabilmeye çalışmak.

Değerlendirme kriterleri olarak "Hatalı Penaltı Golü", "Ofsayttan Gol", "Sonuca Tesir Edebilecek Hatalı Ofsayt Bayrağı", "Hatalı Kırmızı Kart",   herhangi bir sebepten dolayı(‐‐  elle oynama, faulle atılması gibi‐‐) "Hatalı Atılan Gol", "Ofsayt Olmayan Gol" vb. gibi kriterlerimiz olacak.


Tabii bu kriterler sonucunda bir yargıya varacak ve maçın galibini ya da mağlubunu ya da berabere bitme ihtimalini hakemin etkileyip etkilemediğini, subjektif de olsa bir yapıya oturtmaya çalışacağım. Böylece hakemler, dünyadaki futbolun doğasında olan hataları sayesinde puan cetvelindeki takımların sıralamasını nasıl etkiliyor, bunu bir nebze değerlendirmiş olacağız. 

Meraklılarına ve değerlendirmelerime katkıda bulunmak isteyenlere email adresim murat.tanirli@iddaaburda.com  her zaman açık! Çok da mutlu olurum! Hakemlerimize İngiltere’deki sempatinin ve medeniyetin bakış açısının gelmesi dileklerimle…

Murat Fevzi TANIRLI




1.HAFTA 

ESKİŞEHİR‐AKHİSAR

Sertan’ın mükemmel asisti, devamında da Güral’ın golü çok güzel. Bikoko’ya son adam olarak yapılan hareket nizami, hakemin devam kararı doğru. Hakem İlker Coşkun’un avantaj uygulamaları nefisti. Hakemler açısından gayet temiz bir maç. Seyircinin “Ersun istifa” tezahüratı ise ilk hafta saçmalığı.

 ***KAYSERİ‐BURSA

 Kayserispor lehine verilmeyen net 2 penaltı var.  İlki, kornerden gelen ortada Bursalı defans oyuncusu sol elini açarak topun geçmesini    engelliyor. Diğerinde ise Riveros’u ceza sahasının köşesinde Hakan Aslantaş  çelmeleyerek düşürüyor. Hatta Riveros’u düşüren Hakan Aslantaş, 80.dakikada atıldı belki ama, 80. dakikasında değil, penaltıyı yaptığı dakikada 2.sarıdan atılmış  olabilirdi.Ancak diğer yandan da  Hakan Aslantaş’ın 2.sarıdan kırmızı kart gördüğü pozisyon ise sarı kart verilmemesi gereken bir pozisyon. Maçın geneli itibariyle düşünüldüğünde ve başroldeki oyuncular göz önüne alındığında Kayseri 3 puan kaybetmiş, Bursa fazladan 3 puan almış gibi gözüküyor.

MERSİN‐ORDU

 Yardımcı hakem Serkan Akarca tarafından iptal edilen Orduspor golündeki ofsayt doğru. Faul nedeniyle verilmeyen Ordu golünde de hakem Çağatay Şahan itmeyi iyi tespit etmiş.

 GBİRLİĞİ‐ANTALYA

 Yardımcı hakem Alpaslan Dedeş’in G.Birliği kalecisi Ramazan’ın topla ceza alanına çıktığı işareti yanlış.  Neyse ki serbest vuruş golle sonuçlanmadı.

2.HAFTA 

SİVAS‐MERSİN

 Maçta hakem adına herhangi bir tartışma yok ise sorunsuz maçları listemize almıyoruz. Ancak 3‐3 biten bir maçta, 6 golün herhangi birinde tartışma olmaması nedeniyle, tüm gollerdeki hakem triosunun dikkati ve becerisinden dolayı tebrik etmek adına listemize aldık. Hakem Serkan Çınar’ın genel performansı gayet iyi.

ORDU‐ESKİŞEHİR 

 Hakem Hüseyin Göçek’in Hürriyet’e kırmızı kartı ve penaltı kararı doğru. 

F.BAHÇE‐G.ANTEP 

Mehmet Topal’ın maçı 1‐0’a getiren ilk golünde elle oynama var. Halis Özkahya’nın eli süzmesi çok zordu.F.Bahçe farklı kazandı. Mehmet Topal’ın golü geçersiz sayılsa dahi oyun ve goller ev sahibinin kazanacağı  şekilde gidiyordu. Dolayısıyla hakemin maçın galip‐mağlup tarafına etkimediği kanaatindeyiz.

BURSA‐İBB

 Bursa’nın bu sezon klasikleşen çok gol kaçırma performansı maçlarından biriydi. Futbolun cilvesi bu maçta bizlerleydi. Webo bir korner topu ile 3 puanı alıp götürdü. Yardımcı hakem Asım Yusuf Öz, 2.yarıda Bursa’nın sağ kanattan getirdiği pozisyonda kritik bir ofsayt hatası yaptı.

***BJK‐GS 

Hamit, net bir  şekilde,    Cenk’in yere yatmasından faydalanarak, hiç temas olmadığı halde kendisini yere bıraktı. Bülent Yıldırım penaltı vermemekle birlikte, sarı kartı atlayıp sadece aut ile başladı.    Yardımcı hakem    Erdinç Sezertam’ın, Fernandes ofsayt olduğu için iptal ettiği pozisyon doğru. Son dakikada Burak Yılmaz’ın düşüşü hem ceza sahası dışında, hem de aldatmaya yönelik hareket.Maçın bitimine çok yakın hatalı penaltı kararıyla GSaray fazladan 1 puan alırken, BJK ise 3 puan yerine 1 puan alıp, 2 puan kaybetmiş gibi gözüküyor.

ANTALYA‐KAYSERİ

  Riveros ve Diarra’nın rakip cez alanındaki hakemi aldatma hareketlerine Cüneyt Çakır doğru sarı kartlarla cezalandırdı.

3.HAFTA

G.BİRLİĞİ‐ORDUSPOR

 Ordu’nun ilk golünde yardımcı hakem Erdem Bayık ofsayt olmayan pozisyonu mükemmel oynatmış  ve gol gelmiş. Lekic’in attığı ve ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golde de karar doğru. Cüneyt Çakır ve ekibi iyi maç çıkardı.

KAYSERİ‐AKHİSAR

 Hakem Fırat Aydınus’un ilk golden önce çaldığı faul doğru,net faul ancak oyuncunun abartılı atması izleyicileri yanıltıyor. Futbolcuların bu tarz abartılarına karşı tüm hakemlerin dikkatli olması gerekir. Akhisar lehine 94.dk’da verilen penaltı doğru. Yardımcı hakem Kemal Yılmaz’ın iptal ettirdiği Kayseri golünün başlangıcındaki ofsayt tespiti de doğru.

GS‐BURSA

 Umut Bulut’tan bir Fair‐Play davranışı, güzel ve hoş bir hareket. Attığı gol sonrasında kale ağlarının yırtıldığını hakem Özgür Yankaya’ya söylemesi çok centilmence bir hareketti.

G.ANTEP‐TRABZON

 Hakem Süleyman Abay’ın Cenk Tosun’a aldatmadan verdiği kart doğru. Trabzon ceza alanında Antep’li Serdar’ın eline çarptığını zannettiği pozisyonda top Trabzonlu Bamba’ya çarptı, yanlış  degerlendirdi ancak bu elle oynama da asla penaltı olmazdı zaten. Maçın tek golünün geldiği G.Antep lehine verilen penaltı ise doğru.

 4.HAFTA 




BURSA‐KARABÜK

 Bursaspor’un atağında Abdullah Yılmaz, Karabüksporlu oyuncuların kaleciye pasını çözemedi ancak yardımcısının desteğiyle doğru bir uygulamaya imza attı. Pozisyonun golle sonuçlanmış  olması hakem adına olumlu. Bursa lehine verilen penaltıda itme tespiti doğru.Kartın rengi ise tartışılır.Yardımcı hakem Cemal Bingül’ün Pinto’nun iptal edilen golündeki ofsayt tespiti doğru.

 TRABZON‐SİVAS

Halil’den mükemmel vole golü. Hakemlik bir sıkıntı yok. Özgür Yankaya başarılı bir maç yönetti.

F.BAHÇE‐MERSİN 

Hüseyin Göçek’in F.Bahçe’nin 2. golü öncesinde 4.hakemi Suat Arslanboğa’nın uyarısıyla geç de olsa çaldığı faul kararı doğru. Ben Yahia’yı attığı maç sonrası diyalogta ise söylenecek söz yok. ? ? ?

BJK‐ELAZIĞ 

 Faubert’e maçın ilk yarısında Sivok’un yaptığı faul penaltı ve kırmızı kart olmalıydı. Kuddusi Müftüoğlu uzun top olduğu için pozisyonu süzemedi. Oyunda kalan ve atılmayan Sivok maçın 2.yarısında gol de attı.Ancak subjektif de olsa, ligin en zayıf takımlarından Elazığ karşısında Beşiktaş  10 kişi kazanabilir miydi? Evet zor da olsa yetenekli ayaklarıyla kazanma  şansı yüksekti görüşündeyiz. Bu nedenle hakem hatasının galip tarafı belirlemede etkisi olmadığı kanaatindeyiz.

***ORDUSPOR‐KAYSERİSPOR 

Maçı 3‐2 kazanan Orduspor’un 3.golünde Barral’ın  şutunda top direkten döndüğü esnada ofsayt pozisyonundaki Stancu’ya çarpıp  gol oluyor. Gol vuruşun yapıldığı ilk anda Stancu ofsayt olduğu için gol iptal edilmeliydi. Yardımcı hakem Ahmet Şimşek atladı.Kayserispor bulduğu golle maçı dengeye getirmiş olacaktı.  Orduspor fazladan 2 puan alırken, Kayseri de 1 puandan oldu. 

5.HAFTA

KAYSERİ‐ESKİŞEHİR

 İlk Kayseri golü öncesinde Eskişehir ceza sahasının köşesinde, hakem Süleyman Abay faul olmayan pozisyonda    yanlış  karar verdi.Bu tarz fauller her zaman tüm hakemler için olağan hataların yapıldığı pozisyonlardır. Bunu golle direkt olarak ilişkilendirmek yanlış  ve sağlıksız olur. Net pozisyonları harcayan Kayseri’nin oyun seyri düşünüldüğünde golleri bulacağının yine göstergesiydi. Hakem maçın galip/mağlup tarafına direkt etkimemiştir.

İBB‐ORDU

Halis Özkahya’nın Ekrem’i bariz gol şansından attığı pozisyon hatalı. Metin Depe’nin Barral’a ceza sahası içinde arkadan yaptığı itme net penaltı ancak hakem Özkahya  süzemedi. İki takıma karşılıklı yapılan kritik ve sonuca etkimesi muhtemel hatalar, berabere biten maçta bizi de beraberliğin bozulmayacağı görüşüne yönlendirmiştir. Herhangi bir tarafın kazanmamış  olması hakem adına şanslı bir durumdur.

MERSİN‐GBİRLİĞİ

 G.Birliği’nin attığı golde yardımcı hakem Hakan Yemişken’den ofsayt olmayan güzel bir pozisyon değerlendirmesi ve golle sonuçlanması izledik. 2.yarıda Mersin’in attığı ve ofsayt nedeniyle iptal edilen golde de doğru karar verdi. 3 oyuncu arasından ofsayt olanı seçmesi de ayrıca tebrik edilmeli. ELAZIĞ‐BURSA Elazığ’ın verilmeyen ilk golünde yardımcı hakem Serkan Akarca’nın ofsayt kararı doğru. Kamil Abitoğlu’nun Bursa lehine penaltı kararı doğru.

***SİVAS‐KASIMPAŞA 

Özer Hurmacı’nın atağında ev sahibi takımdan Navratil’in 2 kez eline gelen ve birinde eliyle oynadığı topta penaltı verilmeliydi.Karşılıklı gollerle beraber bitmesi muhtemel maçta Sivas hem maçı kazanmış  oldu ve bir puan yerine 3 puan alarak,    2 puanı fazladan hanesine yazdırdı. Kasımpaşa ise penaltısı verilmeyerek en ciddi gol bulma şansını kaçırmış oldu ve böylelikle en az 1 puandan oldu.

G.SARAY‐AKHİSAR

 Akhisarlı 9 numara Mert’e Eboue’nin yaptığı hareket penaltı tartışmalarına yol açtı. Penaltı verilebilir.Ancak bariz gol  şansı sözkonusu değil. Hakem Mete Kalkavan’ın bu pozisyonda yorumunu penaltı olarak kullansa dahi Akhisar’ın maçı kazanma ya da puan alma  şansı ilk haftalardaki görünümü ve maça çıkış şablonu adına pek yoktu.

6.HAFTA 

AKHİSAR‐KARABÜK

 Hakem Hakan Ceylan’ın endirekt serbest vuruşlar ve penaltı beklenen pozisyonlardaki kritik kararları doğruydu.

ANTALYA‐ELAZIĞ

  Ofsayt nedeniyle iptal edilen Elazığ golünde yardımcı hakem Kemal Yılmaz’ın ofsayt kararı doğru idi. Fırat Aydınus’un   Marvin Zeegelaar’ı direkt kırmızı kartla oyundan ihraç ettiği pozisyon ciddi faullü oyuna girmekte olup, doğru karardı.

 GBİRLİĞİ‐KAYSERİ

  Hurşut’un düşürüldüğü ve GBirliği’nin penaltı kazandığı pozisyonda hakem Hüseyin Göçek’e yardımda bulunup penaltı kararı verdiren yardımcı hakem Süleyman Özay başarılı bir yardımlaşma örneği gösterdi. Yalnız bu tip pozisyonlar yanıltıcı olabilir. Hakemin 1’e 1 olan mücadelelerde öncelikle kendisi de süzmeye çalışmalıdır.

 BJK‐SİVAS

 Sezon içersinde yaşanabilecek nadir talihsizliklerden biri meydana geldi. Yardımcı hakem Ali Saygın Ögel sakatlandı ve yerine 4.hakem Volkan Bayarslan geçti. Yardımcı hakem Orkun Aktaş’ın ofsayt nedeniyle iptal ettirdiği BJK golündeki tespit doğruydu.

7.HAFTA

 ???ANTALYA‐GAZİANTEP

Antalyaspor’un ve maçın tek golünde, Diarra topu almadan önce Binya’ya doğru yaptığı abartılı ve yüksek    ayak hareketi tartışmalara yol açtı. Ayak hareketi abartılı mıydı, endirekt verilmeli miydi, yoksa defans oyuncusunun zamanlama hatası, forvet oyuncusunun çevikliği ile aldığı topta yanılgıya mı düşürüyordu? Hakem Serkan Çınar açısından zor olan ise, atağın uzun atılan topla hem hızlı gelişmiş  olması hem de pozisyondaki 2 hızlı oyuncunun müdahale etmek istemesi idi. Hakemin kararına saygı duymak gerekir diyerek bu maçtaki kritik pozisyonu skoru etkileyen hata sınıfına sokmuyoruz.

***G.SARAY‐ESKİŞEHİRSPOR 

Eskişehirspor’un son dakikada bulduğu beraberlik golü net ofsayt. İlker Meral’in yönettiği maçta, yardımcı hakem Serkan Akarca’nın hatalı devam kararı Eskişehir’e fazladan 1 puan kazandırırken, G.Saray ise maçın son anlarında gelen golle 2 puan kaybetmiş oldu.

 F.BAHÇE‐BEŞİKTAŞ

 Hakem Özgür Yankaya, maçın genel kontrolünü elinde tutmayı başaramadı. Faullerde yanlış  kararlar maçın gerilimini artırdı. Veli’ye gösterilen kırmızı kart şeklen doğru olmakla birlikte maçıntansiyonunu ayarlayabilseydi oyuncu bu psikolojik hale gelmeyebilirdi. F.Bahçe’nin 3.golünde kaleci McGregor’un hemen önündeki Sow’un ofsaytta olduğu tespit edilemedi. Hakem ve yardımcı açısından çok zor bir pozisyon. Ancak maçın sonucunda kazanan tarafın F.Bahçe olması,maçın galibini ya da mağlubunu bu pozisyonların değiştirmediği kanaatine bizi ulaştırdı.

 8.HAFTA

 ***ORDUSPOR‐ELAZIĞSPOR 

Maç 2‐1 Elazığ galibiyetiyle sürerken, 7 numaralı Müslüm’ün 74. dakikada kendini yere bırakıp hakemi aldatmayla    bulduğu penaltıda hakem Bülent Yıldırım yanıldı ve Ordu lehine penaltı çaldı. Skor 2‐2’ye geldi. Dakikalar 74’ü gösteriyordu ve Elazığ, zor deplasmanda gayet iyi mücadele ediyor, özellikle sonlara doğru verdikleri pozisyon da azdı. 3 puan almaları işten değildi.  Ordu fazladan 1 puan alırken, Elazığ ise 2 puan kaybetmiş oldu.

9.HAFTA




 ELAZIĞSPOR‐ESKİŞEHİRSPOR

 Maçın ilk yarısında ev sahibinin penaltı beklediği pozisyonda herhangi bir müdahale yok, hakem Abdullah Yılmaz’ın devam kararı doğru.

 KARABÜK‐GBİRLİĞİ 

 Suat Arslanboğa’nın ev sahibi lehine penaltı beklenen pozisyonlardaki devam kararları doğruydu. Omuz omuza mücadelede ya da yan yana giderken hafif bir teması fırsat bilip kendilerini yere bırakmalarına prim vermedi. Yalnız 2.yarıda ceza alanının önünde Karabük’lü oyuncunun yerde kaldığı ve devam ettirilen pozisyon ise tam 18 yayı üzerinden net bir faul kullanmayı gerektiren bir pozisyondu.

 G.ANTEP‐ORDU

 Ev sahibinin 2.golü öncesinde Hüseyin Sabancı mükemmel 2 avantaj oynatarak, Antep yarı alanından itibaren pozisyonun doğmasını ve golle sonuçlanmasını sağladı. Tebrikler. ???

TRABZON‐BURSA

 Son saniyelerde Musa ile Bamba’nın “tehlikeli hareket miydi, değil miydi?” tartışmalarına yol açan pozisyonun devamında Trabzon’un hakem İlker Meral tarafından verilmeyen ve endirekt serbest vuruşla cezalandırılan golü geldi ancak bu pozisyon, hem kamuoyunda hem otoritelerde dahi iki zıt görüş ortaya çıkardığından 0‐1’lik Bursa galibiyetine hakemin bir etkisi   olmadığına kanaat getirdik.

10.HAFTA

 İBB‐G.SARAY

Maçın başında Webo‐Dany ikili mücadelesi çok tartışıldı ancak Webo’nun bir kol temasıyla direkt olarak kendini çabuk şekilde yere bırakması nedeniyle kritik bir hata olarak değerlendirilmedi. Bu konuda da Ulenberg eğitimlerinde hakemlere kendisini kolay yere bırakan oyunculara prim tanınmaması açıklaması baz alındı. Bu nedenle de Hüseyin Göçek’e eleştiri getirmiyoruz.

ESKİŞEHİR‐GAZİANTEP

 Ev sahibinin Servet ile bulduğu 2.gol ofsayt ancak 4 gollü rahat galibiyete ne gölge düşürür, ne de maçın sonucunu değiştirir.Kuddusi Müftüoğlu‐Şahan Yılmaz‐Samet Çavuş üçlüsü normal ve iyi maç yönetmişler.

AKHİSAR‐FBAHÇE

Hasan Ali’nin maçın 2.yarısında kalecinin önünde topu durdurduğu pozisyon kaleciye pas tartışmaları yarattı. Hakemlerin bu tip pozisyonlar için eğitimlerinde kullanılabilecek bir pozisyon.Yorum farkı çok çıkabilir. Bülent Yıldırım’a yorumu bırakalım.  


G.BİRLİĞİ‐ELAZIĞ 

Karşılıklı olarak tartışılan elle oynama ve ceza alanı çevresindeki kritik pozisyonlar var. Hakem Hüseyin Sabancı’nın genel yorumları doğru idi, spesifik hata yapmadı.

 ***BURSA‐KASIMPAŞA

 Maç 0‐0 iken Yalçın’ın elleri açık pozisyonda topun eline geldiği an net penaltı. Özgür Yankaya devam dedi.Maç sonunda 1‐2 kaybeden ve maçta 0‐1 yenik duruma düşen ev sahibi takım, halbuki maçın başında ciddi bir fırsatla  1‐0 öne geçme şansı yakalayacaktı. Bursa’nın evinde öne geçme avantajı en azından 1 puanını getirebilirdi. Ev sahibi en az 1 puan kaybederken, Kasımpaşa 2 puan fazladan almış oldu.

 11.HAFTA 

BEŞİKTAŞ‐BURSA 

Her iki yardımcının da her iki takım lehine attırdıkları 1’er ofsayt gol var. Olcay’ın attığı gol öncesi hakem Fırat Aydınus sakatlık nedeniyle maçı durdurmuştu. Bu nedenle nizami golün engellenmiş  olduğu fikri bu kapsamda kabul edilemez. Maçın 3‐3’lük skoru dengeli olduğu kanaatini oluşturdu.

 SİVAS‐ESKİŞEHİR

 Hem Sivaslıların 2.yarıda, hem de Eskişehirlilerin ilk yarıda elle oyama nedeniyle bekledikleri penaltılar yersiz. Eller zaten vücuda yapışık. Serkan Çınar’ın kararları doğru.

KARABÜK‐İBB

 Hakem Mustafa Öğretmenoğlu’nun ev sahibi lehine verdiği penaltı doğru.

***GAZİANTEP‐GBİRLİĞİ

  Sosa’ya Mehmet Sedef’in yaptığı hareket net penaltı. Barış Şimşek devam kararı veriyor. G.Antep,kendi evinde 2‐3 kaybettiği maçtan  1 puan alabilirdi. GBirliği 2 puan fazla almış oldu.
 ***

MERSİN İY‐GSARAY

2.yarıda skor 1‐1 iken Amrabat’ın yaptığı hareket nedeniyle Mersin lehine penaltı verilmesi gerekirdi. İlker Coşkun atladı. İlk yarıda da yine Mersin lehine sol çaprazdan girilen pozisyonda Yekta’nın pozisyonu da tartışmalıydı,penaltı verilebilirdi. Mersin’in 2 puanı gitti, GSaray 1 puan fazladan aldı kanaatindeyiz.

ELAZIĞ‐KAYSERİ

  Kayseri lehine Mete Kalkavan’ın verdiği penaltı kararı doğru.3.gol öncesi avantaj gayet güzel.Aydın Karabulut’un atıldığı pozisyon net doğru ve Aydın gibi bir oyuncunun sarı kartı olduğu halde rakibin arkasından sarılıp ilerlemesini engellemesini anlamak güç.

12.HAFTA

İBB‐ELAZIĞ

Cüneyt Çakır’ın Metin Depe’nin eline çarpan topta verdiği penaltı kararı yanlış. Eli tamamen vücuduna yapışık ancak açı itibariyle Çakır’a oynamış gibi gözüküyor. Eduardo’nun penaltıyı kurtarması hakem şansı olarak maçtan akıllarda kalmış.

ESKİŞEHİRSPOR‐F.BAHÇE

 Sezonun Meireles’in cezası ile birlikte en çok konuşulan pozisyonu gerçekleşti.  Caner’in “ulan” gerekçesiyle Fırat Aydınus tarafından atıldığı maç çok tartışıldı. Eskişehirli Veysel maç günü “ben bir şey demedim” derken, ertesi gün “lan kelimesini ben dedim” diyerek açıklama yaptı. Caner’in atılması, oyunun gidişatı anlamında FBahçe aleyhine değil, lehine tezahür etti. Hakem Fırat Aydınus’un hatalı karar verdiği yargısı spor medyasında hakimken, Tahkim Kurulu üyelerinden birinin açıklamasıyla tekrar soru işaretleri gündeme geldi ve hakem lehinde gelişmeler oldu. İsmi bilinmeyen bir Tahkim Kurulu üyesinden medyaya sızan açıklamalar,  “Caner’in 10‐12 saniye konuşması var, kendisine buradaki konuşmalarını söyleyince kem küm etmeye başladı” şeklindeydi.

***

GBİRLİĞİ‐SİVAS

 Hurşut’un ceza alanı içinde Ziya tarafından düşürüldüğü pozisyon net penaltı.Hakem Hüseyin Göçek devam kararı verdi, dönen top ile  ofsayttaki Pedriel pozisyna girip, Sivas’ın golünü attı. Maç 1‐1 biterken, G.Birliği 3 puan alabileceği maçta 1 puan alarak 2 puan kaybetti. Sivas ise puansız çıkabileceği maçtan 1 puanla döndü.

KAYSERİ‐G.ANTEP

 Hakem Çağatay Şahan’dan ele çarpmalar nedeniyle beklenen penaltılar yersiz. Devam kararları doğru.

 13.HAFTA

 MERSİN‐KARABÜK

 Ivan de Souza’nın İshak tarafından düşürüldüğü pozisyonda Süleyman Abay’ın bariz gol şansı ve penaltı yorumu doğru karar. Her iki takım oyuncularına da aldatmaya yönelik penaltı beklentilerinden dolayı verdiği sarı kartlar doğru.

ELAZIĞSPOR‐G.SARAY

 Elazığspor lehine verilen penaltı ve  Muslera’nın atıldığı pozisyonda hakem Özgür Yankaya’nın bariz gol şansı doğru karar. 

BURSASPOR‐ANTALYASPOR

 Maçın genelinde iyi yönetim gösteren Barış Şimşek, özellikle her 2 tarafın da gerek el, gerek faul nedeniyle penaltı bekledği pozisyonlarda devam ettirmekte doğru yaptı. Kıdemsiz yardımcı hakemin en büyük hatası olan Aissati’nin maçın son anlarında atak sırasında yediği dirsekte Bursalı Serdar Aziz atılmalıydı. Sonuca tesir edecek bir hata olmadı.

 GAZİANTEP‐İBB

 Skor 2‐1 ev sahibi lehineyken Cenk Tosun’un düşürülmesiyle kazanılan penaltıda Bülent Yıldırım’ın kararı doğru. Ancak Cenk penaltıyı gole çeviremedi.

FBAHÇE‐G.BİRLİĞİ 

 Baroni’nin maçın başındaki bulduğu pozisyonda önce yere, ardından Gbirliği defansının eline çarpan topta penaltı beklentisine Yunus Yıldırım itibar etmedi. Sow’un golü öncesinde FBahçe yarı alanında Meireles’e yapılan faulü, avantaja çevirip oynatması güzel bir uygulama oldu.

TRABZON‐ESKİŞEHİR 

Maçın başında Halil’in tartışmalı bir penaltı pozisyonu var.Hakem Tolga Özkalfa’nın yorumu devam yönünde oldu. Servet’in çalımlarla attığı gol, hızlı bir kanat oyuncusu edasında sahalarımızda ender görülen defans oyuncusu gollerindendi.

14.HAFTA

 KARABÜK‐ELAZIĞ 

 Elazığ ceza alanında hava topuna yükselen Sedat’ın yüzüne gelen hafif bir darbe nedeniyle gözlerini kapatması, havalanan topun, gözlerine götürmekte olduğu ellerine çarpması ve oynuyor gibi gözükmesine biz de Halis Özkahya gibi çok sıradışı ve nadir görülebilecek pozisyonlardan biri olması sebebiyle aynı kanaatte düşünüyoruz.Kamuoyu da  penaltı ya da değil ayrımında yer aldı. Maçtan akıllarda kalan en önemli an ise Yılmaz Vural’ın maç sonundaki neredeyse 70‐80  metre deparıydı.

AKHİSAR‐BURSA

 Bursa’nın ilk golü öncesinde kıdemsiz yardımcı hakem Süleyma Özay, Bangura’nın pozisyonunda güzel bir ofsayt olmayan pozisyon oynattı ve devamı gol oldu. Ligin en bol pozisyonlu maçlarından biri olurken 2‐2’lik skorda ve tempolu maçta Mete Kalkavan’ın katkısı büyüktü.

***ORDUSPOR‐BEŞİKTAŞ

  İbrahim Toraman’ın golünde Ersan’ın da aktif alanda olması kaleci Fornezzi’yi de ciddi oranda etkilemiş, ayağını sokması ise tamamen pozisyonun içine dahil etmiştir. Beşiktaş’ın ilk golü ofsayt olarak değerlendirilmeliydi. Beşiktaş 2 puan fazla alırken, Orduspor 1 puan kaybetmiştir.

ANTALYA‐MERSİN İ.Y.

 Ömer’in attığı maçın tek golünde milimetrik bir ofsayt tartışması yapılabilir ancak yardımcı hakemin tespitine saygı duyulmalı. Pozisyon tekrarlarında bile vücutlar dahi eş gibi gözükmektedir.

KAYSERİ‐FBAHÇE 

56. dakikada Mehmet Topal, rakibinin direkt alt baldırına doğru bastığı pozisyonda kırmızı kartla atılmalıydı. Skora tesir etmeyeceği öngörüsündeyiz. Cristian Baroni ve 1 gol atan Bobo’nun kaçırdıkları inanılmaz pozisyonlarla akıllarda kalacak bir maç.

 GBİRLİĞİ‐TRABZON

 Trabzon 1‐0 öndeyken Petrovic’in kırmızı kartla atıldığı pozisyon Trabzon ceza alanında gerçekleşti ve oyuncu sadece    eliyle rakibinin yüzünü itti. Sahalarımızda bu tip pozisyonları sık yaşıyoruz. Hareketin şiddeti de düşünüldüğünde sarı kart yeterliydi. Ancak bu kırmızı kart maçın gidişatını ve Trabzon’un galibiyetini etkiledi demek Trabzonspor’un 4 gollü galibiyetine haksızlık olur.


16.HAFTA

ELAZIĞ‐G.ANTEP 

G.Antepli Binya, Zeegelaar’a yaptığı hareketle maçın ilk yarısında   direkt atılmalıydı. Serkan Çınar sarı kart gösterdi. 2.yarıda G.Antep’ten Yasin, benzer bir ciddi faullü hareketle bu kez atıldı.   Elazığ’ın net pozisyonlar üretememesi, buna rağmen muhtemel 9 kişi kalacak olan Antep’i geçip geçemeyeceği ihtimali netleşmediğinden 0‐0’lık skorla puanların paylaşılmasına ve hakemin etkimedğine karar verildi.

KARABÜK‐SİVAS

Hakem Çağatay  Şahan’ın penaltı beklentisi olan pozisyonlarda devam kararları doğru. Mesut Bakkal’ın kaçan gollerden sonra tepkisi esnasında düşmesi en ilginç enstantanelerdendi.

G.BİRLİĞİ‐BEŞİKTAŞ

 Hilbert’ten gelen topun, McGregor’ın bilgisi dahilinde olması ve Hilbert’in topu bilinçli olarak McGregor’a bırakması, aynı  şekilde McGregor’un da topu eline alması KALECİYE PAS olarak değerlendirilmeliydi. Derslik bir pozisyondu ancak hakem Suat Arslanboğa pozisyonu atladı. Sonuca tesir edip etmeyeceği bilinemeyecek bir pozisyon belki ama önemli bir uygulama örneği olabilirdi.

17.HAFTA 

AKHİSAR‐ORDU 

Ordu’lu Agus Iniwuez’e maçın hemen başında kendi ceza sahasının önlerine yakın bölgede yapılan hareket net kırmızı kart. Ancak hakem Hüseyin Göçek, hem maçın başı olması, hem de  defanstan oyun kurmak için topla oynamak isteyen bir oyuncuya böyle bir ciddi faullü oyun hamlesi geleceğini doğal olarak tahmin etmediğinden, muhtemel bir atak veya uzun pas için yerini almaya çalışıyordu. Akhisar maçın başında 10 kişi kalabilirdi. Ordu’nun bu sezonki kötü performansı ve maçtaki etkisizliği, acaba 10 kişi kalacak Akhisar karşısında ne yapabilirdi?   2.yarıda Fornezzi’nin elinden kaçırdığı pozisyonda nizami bir gol bulan Akhisar’ın golünün iptal edilmesi ise olası bir galibiyet  şansını engelledi. Bu maç için net bir karar vermek güç.  İki yanlış  kritik kararın maçtaki hakem hatalarını dengelediğini varsayarak skorun iki takıma da 1’er puan olarak gitmiş olmasını uygun gördük ve hakemi bir nevi kurtardık. Çünkü 10 kişi kalan Akhisar’a Ordu tecrübesinde bir takımın gol bulabilme ihtimali yüksekti. Ordu’lu Garcia’nın 2.sarı karttan atılması ise doğru kararlardan biriydi.

KASIMPAŞA‐İBB 

Webo’nun ayağını soktuğu pozizyona hakem Volkan Bayarslan’ın uzak olduğu halde penaltı çalması her ne kadar yanlış karar olsa da, maçın skorunun 2‐0 olması, oyundaki İBB etkinliği ve üstünlüğü düşünüldüğünde maçın misafir takım lehine bitme ihtimalini, Kasımpaşa’nın puan alabilme ihtimalinden, bu hatalı penaltıya rağmen daha yüksek bulduk.

BEŞİKTAŞ‐KAYSERİ 

 Kayserili defans oyuncusunun, kalecisi Ertuğrul’a dönerek topa gelişigüzel vurabilmesi, kalecisinin varlığının bilincinde olmasındandır. Dolayısıyla o pası kalecinin tutmaması gerekir. Tutması durumunda Halis Özkahya’nın endirekt serbest vuruş  vermesi gerekirdi, güzel bir kaleciye pas uygulaması atlandı.

***GAZİANTEPSPOR‐MERSİN İY

 Maç 0‐0 iken Binya’nın, kaleci ile karşı karşıya kalan Ben Yahia’ya arkadan yaptığı hareketin karşılığı net faul ve de dolayısıyla “Bariz gol  şansı+Kırmızı kart+Penaltı” olmalıydı. Hakem Mustafa Öğretmenoğlu, kale arkası çekimde düdüğü de ağzına götürmekle birlikte birden bire   karar değiştirerek maçın skoruna önemli ölçüde etkimiştir. Mersin en az 1 puan alma ihtimalinden olurken, Gaziantepspor ise fazladan 2 puanı hanesine yazdırmıştır. Diğer yandan, Turgut Doğan Şahin’in golünden önceki pozisyonda kaleci Özden topa tam hakim olamamıştır. Bu nedenle kaleciye faul itirazları yersizdir. Maçta penaltı almak için aldatmaya yönelik hareketlerde hakem genelde doğru kararlar vermiş olmakla birlikte, sarı kartını unutmuştur.

 ***BURSA‐G.BİRLİĞİ  

Tuncay’ın 2.yarıdaki ceza alanı içindeki pozisyonda, GBirliği oyuncusunun sol eliyle topu düzeltmesini hakem Tolga Özkalfa atladı ve Bursaspor’un penaltısı verilmemiş oldu. Bursaspor, inanılmaz pozisyonlar kaçırdığı maçta, penaltıyla olası 2 puan fazla alma  şansını kaçırırken, GBirliği ise berabere kalarak fazladan 1 puan almış oldu.





Messi'den Gerd Müller'e!



"Gerd Müller için.. Saygı ve Hayranlığımla. Leo.. "

9 Ocak 2013

Casillas & Barça


Casillas.. ve Barça! 

Alaba & Katja


Çok güzel lan.. 2010'dan bir kare.

Sol bek tartışması esnasında söylemiştim. Sol veya sağ bek diye bir şey yok aslında. Dönüştürülüyor. Almanya ve Bayern'de yoktu sol bek.. Alaba'yı dönüştürdüler Riera gibi.. Lahm'ın artık başı döndü bir sol bir sağ.. Bazen milli takımda sağ kulüpte sol ya da tersi filan...  sonra Alaba geldi. Ofansif orta saha derken adam sol bek oldu ve Lahm sonrası ilk defa önündeki açığa verim katan bir oyuncuya sahip oldu. Bayern.. 

Geçen sene Şampiyonlar Ligi FFinal'inde oynamadı Alaba ve Heynckes'in en çok canını acıtan bu oldu. O yüzden "keşke Chelsea ve bizim bütün cezalılarımız bu finalde oynayabilse " dedi.. Sezon başı sakatlanınca normalde bir yıl daha altyapıda kendisini geliştirmesi gerekir dedikleri Emre Can'ı hemen A takımına aldılar.. Contento ile beraber aynı anda sakatlanınca..

Alaba muazzam bir yetenek değil ama sol bek mevkisindeki oyuncu kıtlığında Bayern gibi bir takımın vazgeçilmezi olup kilit role sahip oldu. Zira beklerin en önemli özelliği önündeki oyuncunun kaderine doğrudan etki etmesidir. Burada size Lahm'ın hangi kenara geçerse önündeki Ribery ya da Robben'in coşmasına sebebiyet verdiğini ayrıntılarıyla açıklamıştım. Stoperlere baskı neredeyse her takımın uyguladığı bir savunma stratejisi olunca beklerin oyunu daha da önem kazanıyor. Eboue varsa Hamit olur.. Alaba varsa Ribery döktürür.. Lahm nedeniyle Robben muazzam performans gösterdi v.s.. 


8 Ocak 2013

Mesut!









Sen işi biliyon aga.. 

Süper Lig İstatistikleri


Sevgili Arkadaşım Murat Fevzi Tanırlı'nın SKY TURK'deki "Orta Saha" programı için hazırladığı muhteşem istatistikler üzerine bir ilk yarı değerlendirmesi yapmak istedim.


Burada dikkatimi çeken iki ayrıntı söz konusu.  Umut, Necati, Burak ve  Asist sıralamasında en sonda bulunan Ömer Can ile Aydın'ı çıkardığınızda gol ve asistlerin büyük çoğunluğunun yabancı futbolcular tarafından atılmış olması.  ikincisi ise Merkez forvet ya da Santrfor gollerinin fazlalığı. Bundesliga analizinde bu gollerin azaldığını belirtirken burada da fazlalaştığını söylemiştim. 


Oldukça ilginç bir ayrıntı. 89.dakikada atılan 24 gol.. 76-90 arası en fazla gollerin atıldığı zaman dilimi. Bu da aslında "kazanma" ya da "kaybetmeme" baskısının takımları nasıl iteklediğinin en net göstergesi.  Türkiye'de bu motivasyon belki de en önemli belirleyici faktör olsa gerek..


Ligin en fazla gol yiyen takımı olan Kayserispor'un aynı zamanda en fazla pozisyon üreten takımların başında olması aslında anlaşılır bir durum. Lakin en çok pozisyon veren takımlar arasında Kayserispor'un olmayışı, az pozisyona çok gol düşürecek şekilde oyun oynaması savunma konusunda yapılan hataları öne çıkarır.  Keza bu sezon en büyük sıkıntısının "gol" olduğu Trabzonspor'da en fazla ofsayta düşen takımlar arasında  olması Karadeniz ekibinin hücum hattının oyun zekasının yeterince iyi olmadığının göstergesi.  Galatasaray'ın en fazla faul yapanlar arasında olup ligin en centilmen takımı olması, en sarı kart gören ekibi olarak kayıtlara geçmesi de enterasan..



En çok top kaybedenlerin arasında Trabzonspor'un olması ilginç. Bu ayrıntıya rağmen az gol yemeleri de savunması ve kalecilerin kalitesi olsa gerek. 


Benim en çok üzerinde durduğum konu daha çok bu ayrıntıydı. Almanya'da Umschaltspiel olarak adlandırılan "rakibi hücumda hazırlıksız yakala" prensibini işleten takımların genel başarısı hücumda topla az oynayıp çok gol atmak ya da efektif olma becerisinin günden güne geliştirilmesi. Bundesliga analizinde kaleye çekilen şutların son 20 yılın en azı olduğunu belirtirken aynı zamanda atılan gol sayısının da arttığını belirtmiştik. Bu önemli ve beceri isteyen, plan ve programın ön alanda işlerliğini en net gösteren tablodur.

Beşiktaş hücum karakteri öne çıkan bir oyun anlayışına sahipti ama gol başına topla oynama oranı ileride en az olan takım. Bu da orta sahada planlı bir şekilde basıp rakibi sıklıkla hücum pozisyonunda yakalaması, geniş alanda etkili hücum geliştirmesinin en net göstergesi ki Holosko'yu da parlatan bu oyun stilidir.  

Öte yandan geçen seneye göre Galatasaray'ın değişen futbol karakterinin bir başka ayrıntısı da buradadır. Rakibi boğan, sürekli topla önde oynayan takım olmaktan çıkan Galatasaray Şampiyonlar Ligi'nde onu başarılı kılan kontratak futboluna benzer oyun anlayışının getirisidir tabloda üçüncü sırada olması. 

Fenerbahçe ise neredeyse Beşiktaş'ın iki katı pas yapması gerekiyor ön alanda gole ulaşması için. Bu da hem Belhandavari transferi zorunlu kılıyor ve aynı zamanda hücum kurgunun yetersizliğinin net bir göstergesi. Sola Kuyt'u attınız, ortaya Sow'u diğer kenara da Caner veya Stoch'u koydunuz. Lakin bu oyuncuların hücum setleri bu tabloya göre zararsız olarak adlediliyor. Antrenör bunu başaramıyorsa Magath'ın takımlarında  olduğu gibi bir on numara burada işi çözecektir..  Teknik direktörün oyun zekası ve yönetmenliği nedeniyle en büyük yardımcılarıdır..  Alex eleştirilerinin temel noktası işte burasıdır.  

İddia edilenin aksine ben Sow ve Kuyt'un olduğu bir takımda hücum oyuncusu eksikliği çekildiğini düşünmüyorum. Bir yönetmene ihtiyacı var bu takımın. Lakin bugünkü kadro içerisinde de gerçekleştirilebilirdi. Organize hücumların "organize edilememesi" sorunu daha çok öne çıkıyor.


Devam edersek kaliteli ayakların hücumda topu gezdirme konusunda sıkıntısı yok Fenerbahçe'nin. "Efektif olma" ya da etkili hücum girişimleri konusunda sorun var. Bu yüzden Belhandavari bir on numara burada kaçınılmaz olandır. Yardımcı teknik direktör olarak bakabilirsiniz bu oyuncuya. İşi kolaylaştıracaktır..  Galatasaray diğer rakiplerine göre özellikle bu sene ceza sahası çevresinde daha az bulunduğunu söyleyebiliriz. Bursaspor pek çok takımdan çok daha iyi kurguya sahip ve topu birinci bölgeden en uca taşıma konusunda çok net bir fikir sahibi takım. Muazzam da uyguluyorlar ve fakat takımın içerisinde var olan hücumcuya göre bir plan yapılmamış. Ezbere bir sistem geliştirildi. Çok maçı "çok iyi oynuyor" görüntüsü veriyor ve fakat ilieri uç oyuncuları takımın hücumlarına eklemlenemiyor ve kısır maçlar oynamak durumunda kaldılar oyunları Beşiktaş ve Eskişehir ile beraber en iyi olanlar arasında yer alsa da..


Böyle bir istatistikte oyunu geride kabul etmeyen takımlarda yazılması gereken ilk oyuncu bir bek olmalıdır aslında. Biraz da taktik ve sistemlerle ilgili. İki stopere takımlar hangi dizilimle  sahaya çıkarsa çıksın sıklıkla iki forvet oyuncu baskısı olur ve savunma dizilimi genelde 4-4-2 olur. Bu da beklerin açılımıyla topun ileriye taşınmasını sağlar.  Gençlerbirliği'nde Tosic, Beşiktaş'ta Hilbert, Fenerbahçe'de Gökhan, Es-es'te Dede gibi olağan sonuçlar vardır. Karabük ve Kasımpaşa gibi geride oyunu kabul edenlerde durum farklı olsa da genel tablo bu şekilde olur. Galatasaray'da ise iki bekin de bu pozisyonda olmaması iki açığın topu taşımada öne çıkması yine geçen seneye göre değişen futbol karakterinin göstergesi.


Erman ve Eneramo ile beraber iki  Sivaslı oyuncunun en çok şut çeken dört isimden ikisi olması üzerinde düşünülebilir.

Taraftarlık!


Bazen üzülüyorum artık..  isyan etmekten  vazgeçiyor, sadece üzülüyorsun bir başka yerdeki güzelliği keşfettiğinde!

Almanya'da Kulüpler Birliği patlayıcı yasa maddesine dananarak statlardaki şiddeti azaltmak için bir dizi güvenlik önlemi aldı. Ayrıntılar inanın bana önemli değil. Her iki tarafın da haklı yönleri var.  

Değinmek istediğim konu şudur:

Tüm kulüpler ortaklaşa eylem gerçekleştirdi. Sanırım yarın gerçekleşecek olan yetkililerle taraftar sözcüleri arasında bir buluşma var. Şu resimdeki pankart eyleme geçiyor yani. Ne diyor orası:

 " Taraftarlarla diyalog, hemen! Her yerde!"

Taraftar temsilcisi diyor ki bu tüm statlarda gerçekleştirilen 12:12 eylemi olmasaydı bu buluşma da olmazdı. Şimdi ortak bir payda bulacaklar zira hak ettiler bunu. Muazzam eylemler gerçekleştirdiler v.s. 

Ortak bir yol bulunur.

Peki bizde?

Yahu çok daha temel bir problem olan deplasman yasağı için kim nasıl bir araya gelmiş, ne tepki koymuş?

Almanya'da yetkililer zorunlu bırakılmıştır taraftarlarla konuşup anlaşmaya.. Bunun modernlikle, medeniyetle ilgisi yok. Röportajı okuyorum ve şu cümle çok net:

"Ohne die Proteste hätte es keine Gespräche gegeben."

"Protesto olmsaydı böyle bir buluşma gerçekleşmezdi"

Haklarını deyim yerindeyse söke söke alacaklar..

Bizde GS-FB geyiği sürer gider.. Bu rakip takımları aşağılama üzerine bir pazar kuruldu ve buradan beslenen, bununla var olan devasa bir kitle oluştu. Sadece diğerini aşağılayarak kendi fanatik grubuna şirin gözüküp varlıklarını bu yaşattığı nefretin üzerine kurdular. Kendi takımlarına dahil güzel ayrıntıları dahi diğerini yıpratmak, aşağılamak üzere ancak gündemine alıyor.  Herhangi iki grup herhangi bir olayda bir araya gelse diğerinin eksikliğini ortaya çıkarıp bununla yine varlığını sürdürme peşindeler.. Bu yüzden birlik olmak zor ve inanın bana yerel lige dair bu yüzden futbol konuşmak da bu ülkede günden güne zorlaşıyor.

 

Weah!!


Az önce okuyunca güldürdü sağolsun. Konu neydi hocam derseniz  eğer kısaca anlatayım.

1997'de FİFA yılın oyuncusu olarak "gerçek" Ronaldo'yu seçer, Weah da ikinci olur. Lakin FİFA aynı zamanda Weah'yı fair play ödülüne layık görür. 

Bu ödülü almaya ise Liberyalı efsane gidemez.

Neden?

Fair Play ödülünün Weah'ya verileceğinin açıklamasından bir kaç hafta sonra şöyle bir olay gerekleşir. Porto'lu oyuncu Jorge Costa maç içerisinde kasti olarak Weah'ya girdiği için çıkışta George Weah intikamını alır güzel bir kafayla. Sonuç: Jorge Costa'nın burnu kırılır.. Fair Play ödülüne layık görülen Weah ise Lizbon'da gerçekleştirilen ödül törenine  Portekiz'de cezai yaptırım uygulanma riskini göze alamadığı için gidemez.

. Ödülü yerine bir başkası almak zorunda kalır.

Fair Play ödülüne layık görülen adam bir futbolcunun burnunu kafayla kırması sonucu cezai işlem göreceği korkusuyla alamıyor. İroni dedikleri şey bu olsa gerek..

7 Ocak 2013

Afellay Farkı!


Afellay iki ay yok. Ve inanın bana Galatasaray için en güzel haber budur.

Görünürde olan şu ki Schalke'nin en önemli problemi forvet arkası ve takımın bütün hücum noktalarını birleştiren Lewis Holtby ile 9 numara rolüyle oynun merkezinde bulunan Huntelaar'ın yedeğinin olmaması.

 Lakin "gizli sorun" işte Afellay..

Şöyle tepeden baktığınızda Schalke'nin birden fazla kaliteli kenar oyuncusuna sahip olduğunu görürsünüz .
 Barnetta, Farfan, Draxler, Obasi

ve Afellay.

Afellay'ın ise bunlardan farkı mevcut.

Dikkat ederseniz eğer Schalke'nin düşüşü 11.Haftada Afellay'ın sakatlanmasıyla başlar. O günden sonra Afellay forma giymemiş ve Schalke de devrenin sonuna kadar üç puana hasret kalmıştır.

Schalke'de temel sorun forvet arkası oynayan Holtby'nin istikrarsızlığı. Eğer Holtby oyunda yoksa Schalke hücumu  tamamen bekler vasıtasıyla ileriye doğru Farfan'a ulaştırılan topun kenardan etkili atak yapmasına indirgeniyor. Farfan da bu konuda inanılmaz iyi, durdurulması çok zor bir oyuncu. Diğer kenarda bek Fuchs'un bireysel başarısı ve o çoook ünlü muz ortalarına kalıyor.  Afellay sonrası tek alternatif olan Julian Draxler ise bir çizgi oyuncusu. Podolski'nin biraz değişik versiyonu. Asla ve asla bir Afellay değil. 

Afellay harici bir oyuncu Holtby ile iletişime geçecek karaktere sahip değil.  Aynı zamanda Holtby'nin görünürdeki tek alternatifiydi zira saha içerisinde zaman zaman Holtby kenara geçer, Afellay'la yer değiştirirdi. On numara da oynayabilir oluşu onu değerli kılıyordu. Draxler genç yetenek ve çok iyi bir kenar forvet. İçeriye girer, şutunu çeker, çizgiye iner v.s. Lakin Draxler'in takımın merkezine yönelik oyun anlayışı yeterli değil. Santrforla kurduğu ilişki zayıf. İstatistiklere göre Afellay ile kıyasladığınızda Draxler'in hatalı pas sayısı Hollandalı oyuncunun iki katı. Keza daha az süre alan Afellay'a yapılan faullerde de fark Draxler'e göre yine iki katı olacak şekilde.. 

Draxler tipik bir kenar forvet. Holtby ile yer değiştiremez, Afellay değiştirir. Huntelaar ile ilişkisi zorunlu olarak ceza sahasının dışında ve az gerçekleşir, Afellay içeriye girebiliyor Holtby vasıtasıyla. Draxler sadece beki çalıştırıyor, Afellay takımın üç merkeziyle de ilişki kurabiliyor.

Merkezde Holtby'i düşünün. Kenara verir ve Farfan oradan çok klasik kanat adamı rolünü oynar. Ya işini bitirir ya da kaybeder topu ama geri dönüşümü yok. Draxler keza öyle. Afellay burada tek alternatifti. Onun yokluğunda Holtby yalnızlaşıyor, etkisizleşiyor ve daha doğru tercih olan 4-4-2'ye takım zorunlu olarak dönüyor, Marica'nın formuna bağlıyor umudunu.

Transfer olmazsa Schalke 4-4-2'ye zorunludur bu kadro içerisinde.

Huntelaar'ın formsuzluğunun bir başka nedeni de bu sıkıntıdır. Holtby içeri giremiyor, kenar adamları forvet rolünde oynuyor. Huntelaar top almak ve kombinasyonda rol almak zorunda kalınca sıklıkla dışarı çıkmak zorunda kalıyor ve merkez boşalıyor.  Biraz daha geriye giderseniz elbette bir başka sıkıntı kaynağı olarak orta ikilinin Holtby'e olan desteğinin yetersizliğine erişiriz ama Afellay ile tüm sıkıntıların çözüm ihtimali vardı. Şimdi en az iki ay yok diyorlar.. Bu ola ki Schalke transfer yapmazsa Galatasaray için oldukça önemli bir gelişme..

E artık Schalke ile gelişmeler burada geniş bir şekilde yer alacaktır diğer takımların aksine...

Schalke!


Son dönemde bloga koyduğum fotolar arasında bence en iyisi budur..

Muazzam bir kare..

Ronaldo-İniesta-Messi


Messi ve Ronaldo arasında illa ki İniesta olacak.. Birgün bi gazeteci bu ikisini yan yana getirip"gerçek" röportaj yaparsa işte yılın bombası bu olur muhtemelen..  Üçlü basın toplantısı düzenlediler ve sıradan şeyler söylediler.. Efendim benim diğerine karşı kişisel bir savaşım yok, performansıma bakarım v.s. v.s

Gerçekte durum nedir öğrenmek kolay değil.

Basın her gün bu ikisini karşı karşıya getirecek sayısız haber üretirken tüm bu olup bitenlerden yine de bu iki insan fazla etkilenmiyor..  Mesafeliler ve fakat nefret dilinden uzak  ikisi de. 

Sabır gerekiyor.

Özellikle Ronaldo'ya.. Adamın gittiği yer yerde Messi tezahuratları yapılıyor. Onca başarısına rağmen Messi karşısındaki başarısızlığı konuşuluyor. 

Zor bir durum.. 

Messi ise hak ettiğini alıyor, ne eksiği ne fazlası. 


Messi ve Barça



Messi tarihe geçti. 4 kez üst üste bu ödülü almayı başardı. Böylesine bir ayrıcalıkla taçlandırılmlalıydı onun başarısı. Pele ve Maradona ikilisine bir yenisi daha eklenmiş oldu. Bunların dışında kalan yeteneklerin aksine Messi bu klasmana geçiş yaptı.

Farkı şudur; Çok yetenekli bir oyuncu olmasının yanı sıra en onun yeteneği kadar özel olan bir takımla buluştu. Bu fark onu zirvede kalıcı yaptı. Zira..

Messi olmadan o özel kadro bugün Messi'nin zirvede olduğu gibi tarihe geçerek Avrupa ve Dünya Şampiyonalarını üç kez üst üste kazandı. 2008 Avrupa Şampiyonu, 2010 Dünya Kupası sahibi ve 2012 Avrupa Şampiyonu İspanyası'ndan ya da Barça'dan bahsediyorum.

Barcelona..  çok özel bir takım. Yüzyıl sonra da anlatılacaktır.

Messi çok özel bir futbolcu. Yüzyıla damgasını bugünden vurmayı başardı.

Bu ikisinin buluşmasının kaçınılmaz sonucu 4 kez üst üste dünyanın en iyi futbolcusu olması anlamını taşıyor.

Ben kendi içimde sürekli olan tartışmayı sonlandırdım; Bir daha Messi gelir.. bir daha Barça gibi takım gelmez.

Snoop Dogg & Ribery

Ribery ve Snoop Dogg..

Bayern'in bence "kupa kaldırma" umududur kendisi. İki seçenek var; Ya Neuer ya da Ribery.. Bu ikisinde sadece liderlik özelliği mevcut o kadroda. Çok sağlam bir değişim geçirdi. Şakacı çocuktan lider futbolcu konumuna yükseldi. Robben'in yetenekleri daha fazladır ama Ribery'nin oyun zekası, aklı ve meydan okuyan tavrı onu iki adım öne taşıyor..

Çok da iyi bir sezon geçiriyor ve sonuna kadar hak ettikleri kupaları bu yıl kaldırmasını da temenni ediyoruz..

Boateng!


Topu dikti, sahadan çekildier. Son günlerde dozajı iyice artan ırkçılığı biraz daha gündeme taşıdı. Blatter'i sallamıyoruz ve iyi yaptı.. 

Ona destek veren arkadaşlarına da Boateng'e de helal!

Andre Schürrle


Güzel bir kombinasyon, tebrik ettim. Hele o tişört.. Süper!


Geçen Hayatım Futbol derisindeki arkadaşlarımla konuşurken birden aklıma geldi arkadaş.. Bak bugün Schürrle'ye 25 milyon veriyor Chelsea ki sezon başında satmadılar bu rakama. Efendim Holtby şu an Tottenham'a imza attı. Adam Szalai bizim ipimizi çekti, muazzam oynuyor. Kirchoff var şu an Bayern'e gidecek deniliyor. Jan Kirchhof var stoper.. Bugün Bayern'den Dortmund'a herkes peşinde.  Keza Schalke'nin yakında daha iyi tanıyacağımız sol beki Fuchs.. Hertha'ya giden Allagui..

O dönem Thomas Tuchel'in Mainz'ının muazzam bir kadrosu varmış aslında..  

Lakin en çok emeği olduğu insan tartışmasız Andre Schürrle'dir. Çünkü Tuchel Mainz gençleriyle şampiyon olduğunda en iyi oyuncusu da Schürrle idi. Onunla beraber yukarı çıktı ve aynı şekilde ikisi de yükselmeye devam etti..

Bu çıkışların olabilmesi, altyapıdan oyuncuların gelebilmesi için bir başka koşul ise Thomas Tuchel'de olduğu gibi altyapı hocalarının işin başına getirilmesi. Dikkat edin Barça'da Leverkusen'de Freiburg'da ve şimdi Schalke ve Nürnberg'de bu model deneniyor ve kulüpler "uzun sü
reçte" karlı çıkıyor..  Yeteri kadar deneyimi olmayanlar ise yanına futboldan gelme bir adamı ekleyiveriyorlar.. 

Dani Alves-Thaissa


Dani Alves.. Barça futbolcusu yazmasak bir futbolcu fotoğrafı olduğuna inandırmak zor olacak. Yanındaki ise Brezilya'dan  oyuncu Thaissa Carvalho. Bu yaz başlamış beraberlik..  

E Hadi hayırlısı diyelim.

Buralar bir zaman daha boş kalacak zira iş güç olmadığı vakit farklı bir projeye -futbol dışı- zaman ayırmak durumudayım.