Garip tesadüfler devam ediyor.. Iki gün önce kiz arkadasimi ve onun arkadasini kafede bekler iken elimde Paul Auster'in "Ay Sarayi" duruyordu.. Bir gün sonra o cafede beni ziyaret eden arkadasin arkadasi Paul Auster'in esinin Augsburg'a geldigini bize söylüyor ve söylesiye bizi davet ediyordu..
Bir hafta önce Türkce kitap okuma aliskanligi kosullardan dolayi cok fazla olmayan kiz arkadasima okuma aliskanligi kazandirma esnasinda cok da zorlanmayacagi eserleri secer iken ikinci sikkimi isaretliyor ve ona Salinger'in su rengine bile bittigim kitabi tavsiye ediyor iken iki gün önce yazarin ölümü ile karsilasiyorum..
Holden Caufield.. Ben cok sevdim, her zaman her yerde övgüyle bahsederim, cok güzel mutlaka okumalisiniz derim.. Lakin dünya edebiyatindan ziyade Amerikan halki üzerine yarattigi etkiyi algilayabildigimi sanmiyorum.. Salinger'in tek romanidir bu. Öyle satmis, öyle tutmus, öyle bir etki yaratmistir ki Amerikan Edebiyati söz konusu oldugunda 1948-1958 yillari arasini Salinger dönemi diye nitelendiriliyor artik.. 1951 yilinda yayimlanan bu romani toplamda 25 milyon satmis. Hani John Lennon'in suikastcisinin cebinde bulunmasindan Mel Gibson'in komplo teorisi filminin icerisinde oynadigi o kücük role kadar yarattigi etkiyi algilamiyorum ama kisisel etkisi hem icerik hem de bicim acisindan oldukca fazla olmustur.
Su kesin.. Bir dönem gencligin icerisinde bulundugu bunalimi, git-gelleri ve düsünceleri muhtesem güzel bir dille anlatiyor.. Keza bu kadar etki yaratan, bu kadar popüler olan bir adamin yazar kimligine uzakligi, en son röportajini 30 yil önce vermis olmasindan 40 yildir sessiz kalmasina ve ölesiye kadar nerede yasadigi ve hatta düne kadar yasayip yasamadigi bile muamma haline getirmesi inanilmaz.. Kendisi icin yazan bir adamdi.!
Salinger bir roman ve otuzun üzerine öykü yazmistir lakin bu kadar etki eden bir romani bir baskasi yazmis midir bilinmez.. Kac yazar öldü, kac cizer gömüldü ama Spiegel'inden Sueddeutsche Zeitung'una kadar haber yapip dile getirmediler bile..Edebiyat cok genis bir alan.. Her noktasina hakim olmak cok zor ama bu kadar etki yaratmis, her türlü analize girisilmis, hakkinda binlerce satir olan ve topu topu üc-bes günü anlatan bu kisa romanin etkisini deyim yerindeyse cözemiyorum
Holden'i anlamak degil anlamamak cok zordur. Hangimizin cinselligi hic yasamadan seksin kendisine tutkun bir sekilde orospulara gidip de elimiz ayagimiz titremedi ? Aramizdan hangimiz kendisinin disinda gelisen olaylari anlamlandirmada Holden kadar isyanci bir tavir icerisinde yasamadi o dönemi ? Her uc insandan ikisinin yasadigi icsel cekismeleri, bunalimlari, gel-gitlerini ve o ergen isyanlari kim yasamamis ki ? Her seyin disinda tuttugu kardesi ile olan iliskisi ve daha hepsi..
Bir hafta önce Türkce kitap okuma aliskanligi kosullardan dolayi cok fazla olmayan kiz arkadasima okuma aliskanligi kazandirma esnasinda cok da zorlanmayacagi eserleri secer iken ikinci sikkimi isaretliyor ve ona Salinger'in su rengine bile bittigim kitabi tavsiye ediyor iken iki gün önce yazarin ölümü ile karsilasiyorum..
Holden Caufield.. Ben cok sevdim, her zaman her yerde övgüyle bahsederim, cok güzel mutlaka okumalisiniz derim.. Lakin dünya edebiyatindan ziyade Amerikan halki üzerine yarattigi etkiyi algilayabildigimi sanmiyorum.. Salinger'in tek romanidir bu. Öyle satmis, öyle tutmus, öyle bir etki yaratmistir ki Amerikan Edebiyati söz konusu oldugunda 1948-1958 yillari arasini Salinger dönemi diye nitelendiriliyor artik.. 1951 yilinda yayimlanan bu romani toplamda 25 milyon satmis. Hani John Lennon'in suikastcisinin cebinde bulunmasindan Mel Gibson'in komplo teorisi filminin icerisinde oynadigi o kücük role kadar yarattigi etkiyi algilamiyorum ama kisisel etkisi hem icerik hem de bicim acisindan oldukca fazla olmustur.
Su kesin.. Bir dönem gencligin icerisinde bulundugu bunalimi, git-gelleri ve düsünceleri muhtesem güzel bir dille anlatiyor.. Keza bu kadar etki yaratan, bu kadar popüler olan bir adamin yazar kimligine uzakligi, en son röportajini 30 yil önce vermis olmasindan 40 yildir sessiz kalmasina ve ölesiye kadar nerede yasadigi ve hatta düne kadar yasayip yasamadigi bile muamma haline getirmesi inanilmaz.. Kendisi icin yazan bir adamdi.!
Salinger bir roman ve otuzun üzerine öykü yazmistir lakin bu kadar etki eden bir romani bir baskasi yazmis midir bilinmez.. Kac yazar öldü, kac cizer gömüldü ama Spiegel'inden Sueddeutsche Zeitung'una kadar haber yapip dile getirmediler bile..Edebiyat cok genis bir alan.. Her noktasina hakim olmak cok zor ama bu kadar etki yaratmis, her türlü analize girisilmis, hakkinda binlerce satir olan ve topu topu üc-bes günü anlatan bu kisa romanin etkisini deyim yerindeyse cözemiyorum
Holden'i anlamak degil anlamamak cok zordur. Hangimizin cinselligi hic yasamadan seksin kendisine tutkun bir sekilde orospulara gidip de elimiz ayagimiz titremedi ? Aramizdan hangimiz kendisinin disinda gelisen olaylari anlamlandirmada Holden kadar isyanci bir tavir icerisinde yasamadi o dönemi ? Her uc insandan ikisinin yasadigi icsel cekismeleri, bunalimlari, gel-gitlerini ve o ergen isyanlari kim yasamamis ki ? Her seyin disinda tuttugu kardesi ile olan iliskisi ve daha hepsi..
Yarattigi etki benim etkilendigim bicimin disinda gelisiyor.. Mutlaka ucundan bir bag kuruyorum ama yine de anlamlandiramiyorum ve fakat cok ama gercekten cok güzel olup okumaktan acaip keyif aldigim bir eser oldugu gercegini degistirmiyor.. Azuth'un blogunda da benzer ayrinti dile getirilmis, benim icin de gecerlidir. Yazi acisindan rahatligi ve olaylari dile getiris biciminden etkilendigimi ve biraz da bu eserden sonra daha rahat konusma diliyle yazilar yazdigimi söyleyebilirim.
Yasadigini bize hissetirmeyen bir adam 91 yasinda öldü.. Öyle icsellestirdik ki Holden'i, onu 91 yasinda düsünemedim hic.. Hep o ergen.. Hep o Holden..
Ilginc veya samimiyetsiz gelecek belki ama ölümü koydu be abi.. Adamin ölümü koydu yeminle.. Kimsenin anlayamacagini düsündügümüz isyanlari anlamli kilan, bizden baska kimse böyle düsünmüyordur diyerek yalnizliga gömülmemizi engelleyen, biz degil de onlar aslinda normal degil hissini bünyeye verip yürüdügümüz yolda bizi itekleyen Holden'i öksüz birakip gitmistir.. 91 yasindaki adamin benim gözümde yasami ölümdür ölümü de kurtulustur lakin yine de.. su an arkamda bu kitabi okuyan insana bakarken o rengin bana tuhaf bir aci vermedigini söylesem yalan olur..
Yasadigini bize hissetirmeyen bir adam 91 yasinda öldü.. Öyle icsellestirdik ki Holden'i, onu 91 yasinda düsünemedim hic.. Hep o ergen.. Hep o Holden..
Ilginc veya samimiyetsiz gelecek belki ama ölümü koydu be abi.. Adamin ölümü koydu yeminle.. Kimsenin anlayamacagini düsündügümüz isyanlari anlamli kilan, bizden baska kimse böyle düsünmüyordur diyerek yalnizliga gömülmemizi engelleyen, biz degil de onlar aslinda normal degil hissini bünyeye verip yürüdügümüz yolda bizi itekleyen Holden'i öksüz birakip gitmistir.. 91 yasindaki adamin benim gözümde yasami ölümdür ölümü de kurtulustur lakin yine de.. su an arkamda bu kitabi okuyan insana bakarken o rengin bana tuhaf bir aci vermedigini söylesem yalan olur..