10 Aralık 2010
Bundesliga'nın Mourinho'su.!
Mourinho der iken elbette İnter ile yaptıklarından bahsediyorum. Ha$a.. Mourinho ile kıyas olur mu ama anlaşılsın diye derdimiz.. Geniş alanı kullanması, topa sahip olmak istememesi açısından benzerlik kuruluyor.
Slomka ile beraber Hannover yüzde 46 topa sahip olma ile oynuyor. Bu son sıradaki Gladbach ve Köln'den sonra en kötü üçüncü derece. İkili mücadele kazanma oranında ise sonununcu değil de sondan birinci.!! Rakip sahada en çok pas hatası yapan takım.. Keza bugüne kadar en az gol pozisyonu üreten takım Hannover. Tüm istatistiki veriler ligin son üç takımına ancak uyuyor ve fakat gelin görün ki bu ligin maç fazlasıyla ikincisi..
Slomka da kabul ediyor ve biz kötü oynuyoruz ama efektif diye devam ediyor.
Ya Konan süper adam da hepsi de o..
Tüm bu başarı teknik adam Mirko Slomka'ya ait.. Hani şurada Schalke'nin Rijkaard'ını yazmıştık ve Rijkaard'ı da Rutten ile bir bakıma eşleştirmiştik. Şimdi Slomka da Lucescu oluyor bu durumda zira inanılmazı başarıyor kendisi..
Futbolunu seyrettiğiniz zaman sinir krizleri geçiriyorsunuz resmen.. Haftaya bu takım Nürnberg'i de yener ligi ikinci bitirir, hepten delirirsiniz.. O denli rahatsız edici..
Barça'yı Bırak St.Pauli'ye Bak.!
Barça maddi kriz sonucu forma reklamı aldı ya.. oy anam oy.
Barcelona'nın gögüs reklamı almak zorunda kalmasını Türkiye'de Barça'yı geçmişinden ve her şeye rağmen bugünkü duruşundan dolayı ayrı bir yere koyanlara kimileri nanik yapıyor, 'bak gördün mü' diyor.. Adamlarda borç üst seviyede ve kurtuluş için bir 'değerini' pazarlama yoluna girmişler.. Görülecek bir şey yok aslında.. Belki şunu görmüşsünüzdür siz: Yıllarca ellerinin altındaki 165 milyon euro'yu reddetmiş bir takımdır.. Bir milyar avronun üzerinde bir parayı sizin 'yok birbirimizden farkımız' diye susmayıp aynı şeyleri günde yirmi kez dile getirip kafa ütülediğiniz dönemde bu takım reddetmiştir, şimdi peki algılayabildiniz mi ? E hani fark yoktu ?
Bugün farkın azalması konusunda yorum yapıyorsun. Barça formasına reklamı aldı mı senin için bir 'değer' olur ama almadığı onca yıl boyunca bu konu gündeme getirilince de bu değeri kabul etmezdin. Bugün sevinerek kendi çapında bir değişimi/dönüşümü ortaya serip farklılaşmayı işaret ediyorsun ama dün o 'farkı' görmemek için kırk takla atıyordun. 165 milyon euro belki biraz sizin de gözlerinizi açar..
Sen Raul'den o 4-2-3-1'den diğeri Mourinho'dan bir diğeri renklerinden, formasından e bir diğeri de geçmişinden az çok siyasi kimliğinden, neden batıyor sana bu sonuncusu ?
Benim futbolunun dışında eylemlerden ve kimliğinden dolayı sempati beslediğim takım St.Pauli'dir. Futbolu sevmeseydim, ömrü hayatımda tek bir maç izlememiş olsaydım dahi St.Pauli'yi yine bugünkü gibi severdim.. Canınız sıkılır da geyik yapmak isterseniz elinizde malzeme olsun da biraz daha aklı başında yorumlar yapıp güzel kanıtlarla buraya gelesiniz diye size bir değişim örneği sunayım ben zira bu takım son dönemde Barça'dan daha büyük değişim geçiriyor.. Örneklere geçeyim hemen de siz de tekrardan kurtulun artık..
Millerntor bölüm bölüm yenileniyor. "Eskiden" en önemli farkı VIP Locaları yoktu, herkes her yerde eşitti.Ve fakat buraya kadar.. Resimde gördüğünüz bu yeni yapılan VIP localarını kiralayan kurumları görüyorsunuz. Orta sırada sağ sonda duran ableme dikkatlice bakınız..
St.Pauli gece kluplerinden Susis Show Bar..
Bir locayı kiralamış ve bakın seksizme karşı amansız bir mücadele veren taraftarın klubünün maçlarını yirmi tane misafirine nasıl izlettiriyor ?
Böyle.. Daha rezil fotolar var da neyse.
Bu bir yenilgi mi ? Kesinlikle. 2010'a kadar dayanabildiler. Yeri geldi bölgesel lige düşmeyi göze aldılar. Kurtarabildikleri stadın ismi oldu zira bunu tüzüğe geçirdiler, Millerntor'un önüne arkasına bir marka ismi gelmeyecek ama belli mi olur o da yakında değişebilir.. Geçenlerde tükkanın işletmeciliği konumundaki insan sponsor bulmakta çok zorluk çektiğini, tüm bu değerlere ters düşmeyecek markalardan gelir elde etmenin zorluğundan bahsediyordu.. hatırlarsanız geçmiş zaman içerisinde Maxim dergisini seksist bulan taraftar protestosu nedeniyle geri çekmek zorunda kalmıştı ve fakat buraya bir sınır getirilmedi maalasef..
Kar kış demeden bu locayı ve elbette içeriğini, striptizci kızlar eşliğinde maç seyredilmesini protesto etmeyi sürdürüyorlar ama sanırım yapabilecekleri çok fazla bir şey yok.. Zira o locanın içerisinde kimin neyi nasıl yaptığını artık klup sorgulayamaz. Taraftar bu resimde gördüğünüzdür ama durum da bu maalasef..
St.Pauli uzunca bir süre endrüstriyel futbola karşı durmak için sembolik açıdan elektronik bilboard'a karşı oldu ve uzunca bir süre goller olduğunda skoru elle değiştirilen ilan tahtasına sahip idi ve fakat nereye kadar ? 2007 yılına.. Şimdi başka..
2007'de değiştirdi diye o zamana kadar yaptıklarının anlamı yok mudur ? 2010'da Barça reklam aldığında bitiyor mu her şey ?
yok öle bi şey...
16.Hafta Bundesliga Tahminleri.!
Geçen hafta 9'da 4 yapmıştık ki bazı maçları iki ihtimalli oynadığımızı hesaba kattığınızda rezil.. Bu hafta hedef 5'i tutturmak. İlk tahminlerde de 3 olsa bize yeter. Tek tek ben maçların analizini yapıyorum ve buradan siz de karar verebilirsiniz..
Cuma:
Hannover - Stuttgart: 0-2
İlk tahminim beraberlik.
Normal koşullar altında Hannover maçın favorisidir kesinlikle ve yenerse benim için de çok sürpriz olmayacaktır ve fakat bu Stuttgart'ın son şansıdır. Diğer tarafta ise formda ve fakat rahat bir pozisyonda Hannover var. Herkes biliyor ki bu maçı alamazsa Stuttgart'ın asistan hocası Keller gönderilecek.. Bu baskı diğer takımlarda değil de Stuttgart'da çok işe yarıyor ama tersi de mümkün. Futbolcular hocalarından memnun değilse bugün onların konuşma günüdür ve ben çok eski bundesligist futbolcuyla konuştum bugünlerde nasıl karar verdiklerini anlatan.. Dolayısla benim tahminim kırmızı kart cezalısı Marica'nın yokluğunun etkisiyle beraberlik ama olur da Cacau coşarsa Stuttgart alır.. Oynanmaması gereken bir maçtır da nazarımda.
Cumartesi:
Bayern München - FC St. Pauli: 1
Günün ve belki de haftanın bankosu benim için budur. Millerntor'da olsaydı her şey başka olurdu ama Arena'da Bayern'in bu durumunda ve geçen hafta gerekli galibiyeti almış St.Pauli'nin hiç şansı yok. İki fark da oynarım belki ben..
Hamburger SV - Bayer Leverkusen: 0-1
Yine sürpriz bir şekilde ibrenin Hamburg'dan yana olduğunu söylüyorum. Leverkusen en son ne zaman yenildi hatırlamıyorum ben. Mainz yenmişti ve sanırım son 10 maçta başka yeneni de yokur. Keza Hamburg da tam tersi.. Veh'in aslında ölüm kalım maçı bir anlamda. Antrenörün bu saatten sonra çok farklı bir kimliğe gireceğini düşünmüyorum ama Hamburg kaliteli bir kadroya sahip ve bugün konuşmazlarsa tüm sezon susmak durumunda kalacaklardır zira işleri gerçekten de zor.. Bir de üst olma ihtimali var bu maçın, belirteyim.
1899 Hoffenheim - 1. FC Nürnberg 1
Günün ikinci bankosu. Zaten bu haftaki maçlar ya üç ihtimalli ya banko bana göre. Hoffenheim bu çok da iyi oynamayan, durduk yere Mehmet Ekici'yi yedeğe atan, futbolu unutan Nürnbergi yenecektir.
1. FC Köln - Eintracht Frankfurt: 0-2
Bir üç ihtimalli maç daha ve bu sanırım Mondragon'un Bundesligada son maçı olacak.. İçimden geçendir belki diye beraberliği koydum yoksa Frankfurt yener diyorum ve fakat Leverkusen maçında yenilse dahi Köln çok güzel maç oynadı. O maça bakarak kesinlikle Frankfurt'u yener dahi diyorum ama o derbi.. O derbide o taraftar o takımı oynatıyor zaten ve fakat Frankfurt gerçekten sağlam bir takım her ne kadar 'Halil Altıntop' gibi sorun olmaya doğru giden bir oyuncuları olsa da.. Oynamayın bu maçı.. Zorlarsam Alt biter, Frankfurt alır ama tersi de mümkün kaçın..
1. FC Kaiserslautern - VfL Wolfsburg: 2
Bremen ve Köln maçlarında doksan dakika sahada kalan Tolga Ciğerci bu maçta da ilk onbir başlayacaktır.. Türk İniesta mealinden 18 yaşındaki oyuncu için sezon öncesi tanıtımda da bulunduk ve Joshue'nin önünde sola açılarak yer alacak.. Bir bakıma hafif sürpriz kıvamında kafadan Wolfsburg yenecektir diyorum.. Burada bir etken de karşı yakadaki Lakic'in yokluğudur kesinlikle..
Borussia Dortmund - Werder Bremen: 2-1
Evet bu sefer Bremen'in galibiyetine daha ağır.. Barrios yeni sakatlıktan çıktı ve elbette Dortmund'un galibiyetini bugünlerde hele ki kendi evinde dışarıda bırakmak saçmalık olur.. Ve fakat Wesley oyanamasa dahi orada bir oyuncu artık takıma İnter maçının son on beş dakikasında girebildi.. Bugünlerde bir en sevdiğim top 10 golcü yapmak istiyorum ve onun bir numarasıdır Bremen'de oynayacak olan..
Claudio Pizarro..
Pazar
SC Freiburg - Borussia Mönchengladbach: 2
Yine üç ihtimalli bir maç.. Freiburg Hamburg'u yendi belki ama bu daha çok Hamburg'un sahada olmamasıyla ilintilidir. Dahası Gladbach yenmek durumunda ve Freiburg form durumu kötü ve konumu rahat.. Kesinlikle ihtimali düşük ama öyle..
Mainz 05 - Schalke 04 1-2
05>04 Haliyle Mainz yener. Bu maça belki 'üst' oynarsanız daha iyi olur. Bu maç eğer ki üst oranı 2,5 gol ise bu şekilde oynanmalıdır ve fakat diğer türlü Mainz'in ağır bastığı ama Schalke'nin aynı saçmalığı iki kere üst üste yaşamayacağını..
Bundesliga Harici Banko Maçlar:
Roma- Bari: 1
Everton - Wigan: 1
Atletico Madrid- Deportivo: 1
Galatasaray - Gençlerbirliği: 1
Bastian Meselesi..!
Mesele şu..
Sezon başı Mourinho, Bayern ile sezonu açmak için Arenaya geldiğinde Bastian Schweinsteiger'a onu bir gün mutlaka almak istediğini ve alacağını söyledi.. Dahası Lahm filan sözleşmeyi uzatır iken 2012'de sona erecek olan sözleşmesini Schweinsteiger uzatmadı. Khedira, Schweini'nin kendisinden sezon başı Madrid hakkında bilgi aldığını da söyledi.
Van Gaal bu olagelen yeni durum üzerine dedi ki: Schweinsteiger eğer sözleşmesini uzatmazsa satılmalıdır.
Haklı mıdır ? İlk bakışta evet.. Bedavaya gitmesi ile satılması arasında nerden baksan en az 30 milyon euro var ve Van Gaal daha çok da klıubün çıkarlarını düşünerek bir şeyler söyledi ama bu çok büyük eleştiri aldı. Rummenigger filan susmadı zira onun işi değildi bu.
Bunun nedenleri önemlidir.
Birincisi herkese sınırını göstermek. Magath dahi burada sadece teknik direktördü ve burada Sportif direktör kavramı vardır.Klubün bu bölgesine teknik adam karışamaz. Oyuncu on ister klup beş verir ya da oyuncu istemez klup gönderir, göndermez v.s. Bunları Bayern o kadar iyi yapar ki senelerdir kazandığı kupaların arkasında biraz da bu yatar. Hoeness'in muazzam bir başarısı vardır bu konuda.. Futbolcuyu inandırır, futbolcuyu klube bağlı yapar, sorun çıkmasını önler ve bazen sakat futbolcusuna sözleşme imzalatır bazen de onu erkenden kovar v.s.
Teknik adam elbette hangi oyuncunun kalması ve gitmesi konusunda fikir beyan edecektir ve fakat oyuncunun ekonomik nedenlerden dolayı klupten gitmesi ve bazen Mario Gomez örneğinde oldugu gibi kalmasını klubün yönetimi belirler.
İkincisi hemen herkesin güdebileceği o basit mantığı bu işin gerçek anlamda kompetanı olmuş Bayern yönetimi de görebiliyor ama son ana kadar oyuncu ile sözleşme yenilemenin peşinde. Geçen gün tüm takımın ve teknik adamın da hazır bulunduğu genel kurulda tüm delegelerin önünde Uli Hoeness Bastian Schweinteiger'a yönelik konuşma yaptı ve ona seslendi: Biz seni burada istiyoruz ve sana ihtiyacımız var..
Yani..
Van Gaal gibi anında sırt çevirmedi, hemen satalım o zaman da demedi sonuna kadar iyi niyetle yaklaşıp sözleşme yenilemenin yolunu arıyor. Eninde sonunda olmazsa zaten bir şekilde satılacaktır ama bunu önceden söyleyip oyuncuya erkenden yol vermenin anlamı yok..
Van Gaal ise Gomez, Timoschuk tartışmasında Hoeness'e yönelik bence de saygısızca olan başarıların imleyerek 'Kitabımı okusun' yaklaşımını sergiledi ve fakat mevzu bahis konu futbolcu yönetimi ve ekonomisi ise Uli Hoeness dünyanın en iyisidir ve bugün efsane menajer Calmund Van Gaal'in hakkını vererek, onun en iyi antrenörlerden birisi olduğunu dile getirerek sözüne başladı ve klup ekonomisinden ellerini çekmesi gerekir diyerek uyardı dışarıdan..
Aslında çok basit. İnsanlar burada Van Gaal'i eleştirir iken cümlesine onun teknik adamlık konusunda ne kadar yetkin olduğunu, işini ne kadar güzel yaptığını dile getirerek başlıyor. Ve arkadaşım bu alan, bu yönetim işi klubün teknik adamına ait değildir zira mesele sonuç itibari ile bir yerden sonra ekonomik..
Maalasef futbol Adnan Polat'ın düşündüğü gibi değil. Şans faktörü dile getirdiği kadar belirleyici değil. Bayern München 40 yıldır iyi antrenörler ya da oyunculara denk gelmiyor, daha çok iyi yönetiliyor. Teknik adamlar ya da oyuncular Galatasaray'a şans o ya uyum gösteremedi değil. Bunları yönetimin idaresi belirler.
Nasıl ?
Teknik adam sezon başı satılsın dedi Mario Gomez için. Liverpool istedi.. Hoeness hayır, kalacak dedi. Bu sene Olic'in, Klose'nin sakat olduğu yerde takır takır gollerini atıyor Mario Gomez.. Van Gaal ya da x antrenörün tek başına başarısı Bayern München'i her zaman başarılı yapmıyor, karışım bu.
Keza Hoenes geçen senenin kahramanı olan Olic'i zamanında bedavaya klube getirmiş insandır. Onun değerini görebilmiştir.
Keza Hoeness Klinsmann ile son beş maçı durumun farkında olarak oynamak istemedi ve yerine bugün Leverkusen'in başında olan Heynckes'i getirdi. Beş maçlık sadece.. Amacı şampiyonlar ligi vizesini kaçırmamaktı zira Klinsmann ile son maçlarda kötü gideceğini, onun taktiksel yetkinliğinin yeteri seviyede olmadığını anlamıştı. Şampiyonlar Ligi finalinin öncesi burasıdır.
Onun eskiden meslektaşı olan Calmund'un dediği gibi Van Gaal çok iyi bir teknik direktör olabilir ama burada aslında başarı = Uli Hoeness'dir.. Mümkünse Hoeness'in ya da fark etmez Bayern München'in tarihini Van Gaal okusun diyor ki haklıdır.
Cinlikler.!
Bu fotoda gariplik nerededir ? Sizce bir forma diğerlerinden biraz farklı değil midir ? Bir şort.. Eleman takım fotosuna kendisini Eric Cantona olarak sokmuş 2001 sezonunda Şampiyonar Ligi çeyrek final maçında Bayern, Manchester'dan intikamını almadan hemen önce..
Takım fotosu denilnce ben en çok şuna gülerim.
Thorsten Legat enterasan bir adam, zeka geriliği de söz konusu bana göre. McDonalds'ın parkında park yüzünden kavga ettiği gençlere karşı arabanın bagajından Samuray kılıcı çekmiş insanoğludur.. 1000 euro ceza filan aldı da Samuray Kılıcı taşıyor adam yanında.. Keza derisi siyah olan Pablo Thiam'ın içeçeğinin üzerine 'Zenci suyu' yazarak espri yaptığını sandı lakin sonucunda Stuttgart'dan kovularak algılayabildi filan..
Burada yaptığını daha önceden anlatmıştım ama bir daha üzerinden geçeyim.. Şu resmin açıklaması şu şekilde olmuştu.
-neden böyle bir eylem yaptınız ?
-Size de iki arkadaşınız böyle bir şey yaptığınız takdirde 1000 euro vereceğini söylese eminim siz de yapardınız, yapmamak aptalca olurdu lakin bunun on katını maalasef ceza olarak ödemek durumunda kaldım..
Bir tane de benim arşivde var takım fotosunda arıza çıkaran ve fakat onu koyamıyoruz zira cogayıp..
9 Aralık 2010
Claudemir'in İnancı.!
27 Mart 1981 yılında Brezilyada oldukça fakir bir ailenin, hizmetçi kadının oğlu olarak dünyaya geldi. Anne tek başına bakıyor eve. Üç çocuğa yetemeyen Ana Maria, insanın temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak düzeyde bir fakirliğin içerisindeydi. Bir alman ailesinin hizmetçisi olması bir bakıma oğlunun kaderin ayrıntısı mıdır bilinmez elbette..
Kardeşleriyle o dönem futbol oynamanın anlamı hayatın bu kara yüzünün unutulmasının sağlanması.. Sadece futbol oynadığı vakit açlığı, yokluğu ve diğer bütün dertleri saha dışarısına atabiliyordu. Çocuğun ismi Claudemir ve fakat kendi ismini söylemekte güçlük çektiğinden dolayı ona bebek haliyle söylediği başka bir ismi dünyaya tanıtacaktı bir süre sonra..
Kardeşleri Vlademir ve Ademir ile beraber tek hayali profesyonel futbolcu olmak diğer bütün Brezilyalı çocuklar gibi. Sao Paulo'nun çeşitli kluplerinde gezindi durdu bir süre. Annesinin tavsiyesi üzerine bizim Lincoln'u gönderdiğimiz Palmeiras'ın alt yapısına gitti ve klup onu 13 yaşında bir süre denedikten sonra kabul etti. Büyük bir adım atılmıştı aslında.. Lakin Annesi her şeye rağmen okulunu bitirmesini istiyordu ve daha da önemlisi yer yer okulunda öğle yemeği denilen kavramı unutacak şekilde gider iken antrenmanlara da çokça kez parasızlıktan tren bileti alamadığı için gidemediği oluyordu ve üç yılın sonunda Palmeiras kendisine yol verdi.
16 yaşında klupsüz ortada kaldı.
Mahallesinin takımına geri döndü ve umudunu hiç kaybetmeden çalışmaya devam etti bir süre daha.. İş bulması gerekiyordu . Brezilyanın sıcağından faydalandı ve yoldaki arabalara kırmızı ışıkta bekleyip içecek satarak bir şekilde geçimini sağlamaya başladı.. Dahası Spor okuluna da kabul edildi ve fakat bu durumda oraya gidecek parayı bulmasının imkanı yoktu.
Oynadığı mahalledeki antrenörünün ona inancı fazlaydı ve bir şekilde yardım etmek istiyordu. Teknik adam, Almanya'da yaşayan ve samba okulunda çalışan kuzeni Osmar de Oliveira'dan yardım ister.. Osmar, antrenörü ile beraber çocuğu bir şekilde ikna eder ve Samba okuluna kayıtlı olarak 1999 yılında 18 yaşında Münih'e getirir.
Osmar'ın Samba grubunun sponsor olması nedeniyle kluplerle ilişkisi vardı ve Münih Türk Gücü ile İsviçre birinci Ligi takımlarından Grassophers ile hazırlık karşılaşması ayarladı oyuncusu için..
Ve fakat bu da olmadı.
Çocuk kala kaldı Münih'te Samba grubunun üyesi olarak. Yaş 18, klupsüz ve Münih'te sevdiği herkesten ayrı olarak.. baktım ettim, merkezde cafelerin olduğu bölgede Leopold caddesinde oturuyormuş. Benim çektiğimden beter bir acı çekiyormuş bugün danışmanı olarak hala çalışmaya devam eden Osmar'ın anlattığına göre. Sürekli ağlıyordu diyor.. Bugün evli ve çocuğunun annesi olan Tamarasıyla yeni nişanlanmış ülkesinde ve Annesi,arkadaşlarıyla beraber onu da geride bırakmış..
İşsiz, klupsüz ortada kalan oyuncu Osmar'ın grubunun yolculuklarını düzenler, işlerine bakar iken evde de ütü yapıyor, bulaşık yıkıyor hulasa yardım etmeye, yararlı olmaya çabalıyor. Fiziği de düzgün olduğundan modellik teklifi de almış ama kabul etmemiş, futbol da futbol.. Sonunda Münih Türk Gücü'nde bir sözleşme yapabiliyor elbette Osmar'ın grubunun klube sponsor olması koşuluyla.. Bir yıl burada oynar iken Osmar yine ona Nürnberg amatör takımında bir deneme idmanı yapmasını sağlayacak ortamı hazırlıyor.. Nürnberg'in gençlerine kabul edildikten sonra da her şey değişiyor. Sakatlıkların çok fazla olduğu bir dönemde A takımına çıkıyor.. Fazla şans bulamayacağının bilincinde oynuyor daha ikinci maçında 4-2 yenildiği Leverkusen karşısında iki gol birden atıyor ki kırılma noktasıdır. Maçın adamı, günün adamı seçiliyor Kicker tarafından ve sonrasında 17 maçta 6 gol daha..coşuyor coşuyor ve ordan da Stuttgart, milli takım diye gidiyor işte..
Dahası hayatı filmlere, kitaplara konu olmuştur zira oyuncunun inancı ve başarısı birbirleri ile ilişkilendirilip çokça kez insanları dine yönlendirme motivasyonu içerisinde önemli roller verilmiştir hayat hikayesine..Attığı her golden sonra elleri yukarıya, onu hiç yalnız bırakmadığına inandığı İsa'sına gider.. İsa'nın atletleri filan hikayedir burada.. Cacau işi abartıp İsa ile bire bir ilişki kurabildiğine inanır.. siz olsanız başka türlü düşünebilir ya da olabilir miydiniz ?
İki kırılma noktası var burada. 16 yaşında klupsüz kaldığı vakit aslında şansı yok denecek kadar azdı ki nasıl ikinci şansı elde ettiğini görüyorsunuz.. ikincisi ise kendi için düzenlenilen hazırlık karşılaşmasının işe yaramadığı vakit bambaşka bir ülkede dün tanıdığu Osmar'ın evinde ütü yapıp, bulaşık yıkarken Modellik teklifini geri çevirip onca acının, sızının olduğu yerde beşinci ligden bir takıma biraz da Osmar'ın çabasıyla girmek istemesi..
İnancının bu kadar kuvvetli olması biraz da doğal değil midir ? Hakan Şükür'ü ya da Mesut Özil'i de bu açıdan baktığınız vakit anlayabilirsiniz aslında. Başka başka durumlarını eleştirebilirsiniz ve fakat inancının koyuluğunu asla.. Zira burada yakalanılan başarı kurduğu ilişkinin doğruluğuna bir onay aslında.. Van Gaal de koyu bir Hristiyan iken karısının kaybı sonrası bu ilişki zedeleniyor, ateist olmaya doğru gidiyor hatta..
..ve tanısanız kesinlikle geçmişinde böyle bir hikaye barındırdığını hemen anlayacağınız kadar yüzüne yansımış bir acı tebessüme sahip oyuncudur.. Çok güler ama bana ağlıyor gibi gelirdi hep.. Claudemir olan ismini bebe halinle söylemeyip 'cacaudemir' diyerekten 'Cacau' ismini kendi kendisine koymuştur ve öyle ki Alman milli takımında ilk defa bir oyuncu formanın arkasına ismini değil de takma ismini yazdırabilmiştir..
Ribery-ler.!
Kuzeni.. Geçtiğimiz günlerde annesini kaybetmiş ve Ribery de gol sonrası ona giderek bir nevi teselli ediyor.. Güzel bir davranış. Sanırım halasının oğlu.
Ribery değişti de.
Şakacı oyuncular vardır, takımın eğlence kaynağı. Genelde bunlar Lider oyuncu olmazlar ama Arda Turan gibi istisnalar da mevcut elbette. Elber vardı, zilyon tane gol attı ama işte takımın lideri olamamıştır gibi.. Ribery ise şakacı kimliğinden uzaklaşıp kabuk değiştirdi ve bana göre bu takımın Van Bommel sonrası Lahm ile beraber lideridir. Schweinsteiger'den daha fazla lider karakterlidir..
Özellikle oyun içerisinde takımın hareketsiz kaldığı, çözüldüğü yerlerde isyan eden belki de tek oyuncusudur. Robben geçen sene çok formda olsa dahi final maçında Ribery olsaydı belki çok şey değişirdi zira kabullenemiyor bu adam o yenilgiyi ve dahası her takıma karşı bazen tek başına bir şeyler yapabileceğinin farkında olarak takımı kendisine getiriyor ya da potansiyelinin üzerinde bir verim almasını sağlıyor..
Böyle oyuncuların bu karaktere sahip olmasının Lahm ya da Van Vommel'dan farkı da var. Zira oyuna kattığı iki aksiyon hemen herkesi ateşlendiriyor, taraftarı da.. Bu yüzden bir takım kuracak olsam forvetin gerisindeki ön oyunculardan mutlaka bu lider karakterini özenle arardım..Misimovic de bu yüzden gönderildi diyeceksiniz ama hiçbir oyuncu geldiği yere yerleşmeden bu karaktere bürünemez..
Bu arada halaoğluna da de acaip benziyor haa..
8 Aralık 2010
Misimovic'e Yapılan..
ayıptır.
Bakın bu görüntüler Bundesliganın en iyi oyuncusu seçildiği ve takımının şampiyon olduğu döneme ait değil; Wolfsburg'un çöküş yaşadığı geçen seneye ait.. Ağzında ciklet ciğneyerek yaptı bunları.. İnanmazsınız ama yer yer gülerek.
Yenilgiye yeteri kadar üzülmemiş ve hatta maçın sonucunda gülmüş, bu yüzden kadro dışı, A2 takımına..
Hagi takıma geleli bir ay bile olmamış, bu adam bu ülkeye geleli 80 gün olmuş. Yanlış yapma hakkı yok mu insanların ? Ali Turan'ı onca gerzek maçına, dişe dokunur tek bir eylemi olmamasına rağmen üstelik Sabri'yi göbeğe çekip oynatma yanlışlarını nasıl yapma hakkın varsa Misimovic'in de buraya göre davranmama, seksen gün içerisinde ülkenin kültürünü ya da on günde teknik adamın beklentilerini algılayamama gibi yanlışları olabilir. Herkes biraz hata yapabilir, daha kaç gün oldu sizlerle tanışalı ?
Yahu geldiği yerde gereğinden fazla futbolu ciddiye aldığından dolayı kendisini öldürmüş bir insan var. Geçen sene Enke'nin ölümünden bu yana Almanyada futbolun bir oyun olduğunu ve maç sonrası her şeyin sonlanması gerektiğini dile getiren milyon tane makale yayınlandı.. Maç bittiği andan itibaren herkes yaşamına dönmeli diyerek onca psikog konuşturuldu vesaire.. Ve sen burada yanlış dahi olsa -ki değil- bir adamı yenilgi sonrası güldüğü için ikinci takıma gönderiyorsun, ayıptır bu.
Bu şekilde kazanacaksa Galatasaray takımı artık kendisini değiştirsin. Her sene milyonlarca euro değerinde bir kurban vermekten bıktık yahu. 96-00 dönemi travması. Bülent Korkmaz da Lincoln'u kapı dışarı etti.. O çok konuşan, susmayan futbolcular Lincoln gittikten sonra on kişi kalmış Eskişehir'e Ali Sami Yen'de yenildiler.. Hacettepe'ye puan kaybettiler.. Misimovic cezası sonrası maç kaybedince gizli saklı psikolojimiz bozuldu diye gazetelere demeçler verildi. Sağlıksız bir ortamın da ötesine geçti artık başka bir sıfat gerekiyor.. Hırs, tutku, kazanma isteği kadar adalet de önemlidir. Mourinho,Klopp, Van Gaal ve hepsi oyunculara dürüst olun, adil olun diye konuşurlar..
Ki nedir yanlış olan.. Bakın Misi HaberTürk'e neler söylemiş..
“Kulüpte hiçbir yetkili benimle konuşmuyor. Ne olacak bilmiyorum. Yaşadıklarıma bakınca büyük bir şaka olduğunu düşünüyorum".
henüz daha ev problemi dahi halledilememiş..
Eşim ve çocuklarım Almanya’ya döndü. Ev konusunda burada problemlerimiz oldu. Şu an eşim Almanya’da. İstanbul’da tek başımayım.
Dahası 'hocam beni affersin' geyiklerine de girmiyor ki haklı. Ne yaptı ki neyi affetsin ?
Galatasaray yönetimi ve yetkilileri benden özür dilemelidir” çağrısında bulunan Misi şöyle devam etti: Öncelikle gelinen bu noktada benim bir suçum yok. Herhangi bir hata ya da yanlış yapmadığımı düşünüyorum. Milli Takım’dan döndükten sonra Adnan Sezgin bana ‘Hagi senden memnun değil’ dedi ve kadro dışı bırakıldım. Saygısız ya da disiplin dışı bir davranışta da bulunmadım. Hatam yokken düştüğüm bu durumdan sorumlu değilim, özür bekliyorum. Beni bu duruma sokanların benden özür dilemesi gerekiyor. Yanlış yerde oynatılmama rağmen elimden geleni yaptım. Ayrıca iyi oynadığımı da düşünüyorum.
Misi geldiğinde tahmin ediyordum ben.. Bir şey olacak, bir sorun çıkacak zira dediğim gibi burası sorunlu bir bölge. Ama diyorduk ki Bundesliga var, Misimovic elde patlamaz, zararı kurtarırız bir şekilde zira adam daha iki sene önce MVP seçildi, ismi büyük. Schalke'den takır takır parasını alacağını bilse de Dieter Hoeness onu Bundesliga içerisine veremedi zira Misimovic şu an Şampiyonlar Liginde coşuyor olacaktı ve bu Wolfsburg'a pahalıya patlardı.. Ama öyle oldu ki markası, ismi de kullanılamaz bugün zira iki farklı takımla sözleşme imzaladı.. Ancak ya Rusya ya Wolfsburg ya da A2 ve Hagi..
Hagi çok zorda kalmazsa affetmez.. Misimovic de ya Rusya'ya ya da bilemiyorum. Sabır..
Eğer bu oyuncunun Almanya ligine dönebilme imkanı olsaydı Schalke de değil Bremen çoktan kapmıştı maksimum beş milyona.. Sonra neden beş milyona aldığı Diego'yu onca güzel performansından sonra 25 milyona satabiliyor.. Neden beş milyona aldığı sorunlu 'Mesut' u 15 milyona..
Schalke'ye çok benziyor Galatasaray'ın durumu. Onlar da Hollandalı denedi sürekli.. Onlar da Hamit'i bedavaya, Mesut'u da yok yere rakiplerine kaptırdılar yönetilememezlikten dolayı. Anlamayacak olsanız da gereksiz yere Lincoln'u da Galatasaray'a. Taraftarlar ne teknik adamla uğraştılar ne de başka bir şey: Burada sık sık gerzek menajer diye andığım Andreas Müller'in istifasını istediler ve aldılar da.. Başkan tüm bu yapısal değişimin farkında olarak parasızlıktan çekerken gitti Magath'ı getirdi başına.. O da başladı devam ediyor..
Galatasaraylılar da tepkisini dile getirdi, bir şeyleri istedi ama alamıyor.. Hala daha bu yönetim futbol aklının yetmediğinin farkında bile değil. Hoeness, kendisine iki kupa kazandırmış duble yaptırmış ve Şampiyonlar Ligi finali oynatmış, onca yetenek ve çokca para kazandırmış Van Gaal'e çıkıştı oyuncuları adına. Gomez,Timo ve Demichelis'e haksızlık yaptığını söyledi üstelik TV ekranlarından.. Dik kafalı dedi, başka bir fikri kabul etmiyor hocamız diye veryansın etti.. Edebildiler.
Teknik adamın işine karışmak değil ama nedenlerini sormak, üzerine de gitmektir. Oyuncu sahipsiz ortada kalmış durumda.. Konuşanı yok, geleni yok gideni yok.. Ne olacağını da bilmiyor, ayıp değil mi yahu, ne oldu ki böyle futbolculuğunu bitirecek kadar acımasız oluyorsunuz ? Güldü diye bu yapılır mı ?
Misi karakterli.. Hata yapmadığının farkında bir de özür bekliyor. Gülüyorsunuz belki ama bu tavrını çok sevdim ben. Klişe değil, o durumda meydan okuyucu çünkü haklı..
Klopp Klopp.!
"sadece klopp var kafada"
Klopp ve Kopf ikilisinden fanatik Dortmundlu arkadaş müthiş bir şey ortaya çıkarmış.. E güzel de olmuş yani.. Sen de 2005 sonrası onca eziyeti çeksen ve seni de bir adam gelip böyle düzlüğe çıkarsa..
yok ben yine yapmam da dortmundlular yapar.. O yüzden her maç 80 bin..
6 Aralık 2010
Kırmızı Kart Öncesi ve Sonrası.!
Delirttiniz lan adamı.. Yok sıfır çekmişim bahislerde yok şu yok bu.. Madem öyle biz de detaya inelim dedik;)) 9'da 7 yaparım sesiniz çıkmaz ama oran düşünce susmuyorsunuz bakıyorum da.. Gladbach- Hannover maçında Gladbach yener dedim değil mi ? Ama Hannover yendi, peki nasıl ? Bir kırmızı kartın nelere kadir olduğunun altını çizelim biz de.. Bundesliga.de sitesi sağolsun ayrıntılı bir analiz yapabilme şansına sahip oluyoruz yeni sistemi ile..
Gladbach 43.dakikada kırmızı kart göresiye kadar 15 atak geliştirmiş tam 8 kez kaleye ulaşabilmiş.. Yine kırmızı karta kadar yapılan 82 pasın 61'i rakip sahada gerçekleşiyor. Hannover beklendiği gibi sahada yok ve üç puana çok ihtiyacı olan Gladbach oyunu tam anlamıyla domine ediyor.. Nasıl ? Şöyle..
Yeşiller Gladbach, Kırmızılılar Hannover.. Kırmızı kart'a kadar olan bölüm Hannover'in kendi sahasından çıkamadığını gösteriyor size.. Özellikle 17.dakikada biraz da tesadüfen atılan golün sahibi Bradley'in performansı inanılmaz bu dönemde.. Laf arasında Beşiktaş'ın Ernst sonrası için muhteşem bir devam filmi olabilir.. Golü atmasının dışında rakip sahada 19 pasın 14'ü doğru yere gerçekleşiyor.. Keza Filip Daems belki de kartın etkisini en güzel gösteren oyuncu.. Karta kadar 31 pasın 24'ü olması gereken yere gider iken..
Kart sonrası işler değişiyor. Burada Filip Daems'in kırmızı kart öncesi ve sonrası durumunu gösteriyor. Resmi iki kere tıklayıp büyütürseniz göreceksiniz ki kart öncesi her yerde ve çokca kez atak halinde iken kart sonrası o bölgede sorun yaşanıyor.. Yaptığı 13 hatalı pasın 10'u kendi sahasında.. Çıkamıyor baskı sonucu.. Oysa çok başkaydı her şey 11'e 11 olduğunda...
İkinci kareye bakın ve bir de kart sonrası oluşan bu tabloya..
Sözün özü: Gladbach yenecek iken oyuncusunun saçma salak davranışı sonrası kart görüp ikinci yarı bir kişi eksik oynayınca Hannover 1-0'dan 2-1'e getirip maçı aldı..
Öyle konuşmak kolay, sonra Borges yanıldı.. alalala
;)))
Geçmiş Olsun Guti.!
Beşiktaş Lincoln'u istemişti ama olmadı. Tüm bunları yazmak yerine keşke Lincoln Beşiktaş'a transfer olsaydı her şey çok daha net bir şekilde anlaşılırdı.
Alman sitelerine dahi haber oldu Guti'nin kazası. 2,7 promil.. Gece klubünden çıkıyor, alkollü araç kullanıyor, ters yola giriyor ve kazaya neden oluyor vs. Geçmiş olsun zira çok büyük futbolcu. Bazen maç seçer iken Beşiktaş maçını Bundesligadan bir maça tercih edebiliyorum ola ki kadroda Guti Hazretleri varsa.. keyif veriyor adam, tek başına bile yetiyor..
Lakin konu bu değil..
Siz Guti'nin GS'da bu kadar sorunsuz kalabileceğine inanıyor musunuz ? Sezon öncesi Querasma ve Guti'yi bana sorduklarında Beşiktaş bu oyuncuları sorunsuz oynatır demiştim. Eğer bu iki oyuncu GS'a gelmiş olsaydı bu oyuncu grubu ve sağlıksız koşullar içerisinde çoktan ipi çekilmişti.. Guti'nin ne gece hayatı kalmıştı ne isteksizliği ne de aldığı para.. Beşiktaş klubünün içerisinde böyle bir muhabbet oluyor mu ?
Oyuncular servis eder haberlerin pek çoğunu.. Önce 'Hakan Abi'lerine.. Küççük Hakan'lara.. Hasan Şaş'lara.. Sonra da her yere.. Pek çok oyuncu pek çok yazar ile içli-dışlı zaten. Yer yer bunun kanıtları bile elimize geçti de kullanamadık.. Susmuyorlar, sürekli bir kıyas, sürekli bir 'eziliyoruz biz' teması..
Skibbe diyordu ki.. Lincoln'un ne içkisi vardır ne gece hayatı ne de başka bir şey..
Sadece futbolcular için değil artık teknik adam dahi sağlıksız koşullara sahip burada. 200 milyon avro harcandı.. Onca futbolcu gelip geçti,hepsi de sorunlu hepsi de problemli..
Yönetilememezlik biraz da budur. 'Uyumsuzdu, hayal kırıklığına uğrattılar beni' diyerek tüm bu başarısızlıkları örteceğinize bir de karşı yakaya bakın.. Mustafa Denizli ile başlayan süreç bugün dahi devam ediyor.. Sessiz, sakin ve her şeye rağmen hoş görülü bir ortam..
Guti Lincoln'dur, Keita Querasma'dır. Birisi diğerinden daha iyi daha kötü futbolcu kıyası değil.. Beşiktaş şanslı değil Galatasaray sorunludur. Beşiktaş'ın imkanı olsaydı hem Lincoln'u hemde Keita'yı alırdı, sorunsuz da oynatırdı..
İyi paralar almış, garanti güzel meblağlara imza atmış(Gökhan Zan, Serdar Özkan) tek maç oynamamış onca yerli oyuncu bir kez olsun gündeme geldi mi ? Onca maçın kaybına neden olmuş, bir maç iyiyse beş maç kötü olmuş ve milyon eurodan da az olmayan futbolcu(Servet Çetin,Ayhan Akman,Mustafa Sarp) sorun yaşadı mı klup içerisinde ? Mesele performans değil (Mustafa Sarp) mesele takımı satma da değil (Servet Çetin)..
Mesele bunların yönetilememezliği..
Oyuncular geldi geçti.. ne Skibbe kaldı ne Lincoln ne de Keita.. Ama bilin ki tüm bu oyuncuların ve onlardan da önemli olan milyonlarca avroların çöpe atılmasının nedeni ortamın sağlıksız olmasıdır. GS yönetiminden bir insanoğlu burasını algılayıp disiplini sağlamazsa işleri gerçekten zor.. Sonra tüm bu başarısızlıklar ertesinde..
'Beni hayal kırıklığına uğrattılar.. Skibbe, Rijkaard uygun değildi buraya..' diyerek kendi suçunuzu iki cümle ile geçiştiremezsiniz.. Tüm bu rezilliği tek cümle ile kapatıp Riva arazisine, Şirket birleşmesine gelemezsiniz, sorun bunlar değildi..
Zaten şirketin birleşip birleşmemesi seni oraya çıkarmadı ki bunlardan bahsediyorsun bana ?
Okuyun: Adnan Polat ve Bahaneleri.!
15.Hafta Bundesliga.!
Garip bir Bundesliga haftasını geride bıraktık. Bu hafta 19 gol atıldı ki maç başına 2.1 gol demek oluyor bu. Ortalama burada bu sene maç başına 3,14 gol olduğunu hatırlatmak isterim.. olmayacak şeyler oldu. Wolfsburg-Bremen maçının golsüz berabere bitmesi belki de bu haftanın en büyük sürprizi. Maç içerisinde iki penaltının kaçırılması değil.. Wolfsburg bundan önce evinde oynadığı 41 maçta gol atar iken bu seriyi sonlandırmak durumunda kaldı.. Cuma ve Pazar maçlarında tahminler tutar iken Cumartesi günü oynanılan altı karşılaşmanın sadece birisini doğru tahmin edebildik..
Schalke ve Freiburg iki haftadır terse yatırıyor ama zaten oluru yok bunun.. Lyon'u hafta içi dağıtan takım hafta sonu K'lautern'den beş yiyor. K'lautern formda dahi olsa misal bu hafta St.Pauli'yi yenemeyeceğini biliyorduk, o kadar da değil.. O beklenilen Schalke, Bayern karşısında kendisini gösterdi.. Keza Freiburg da Hamburg karşısında..
Hannover'in daha iyi oynadığını ama Gladbach'ın mücadelesinin kazanacağını bekliyordum. Maç beklendiği gibi devam etti ve erken atılan golle devreyi 1-0 önde kapatır iken işte bu Almanların tarihi bir ceza kesmesine neden olan Bobadilla'nın atılması şokunu yaşadı Gladbach.. Bir anlamda olumlu açıdan ele alınan mücadelesinin kurbanı oldu diyebiliriz.. Bobadilla'nın sonrasında hakeme küfür etmesi ile para cezası artı beş maç oynamama..
Stuttgart rakibi on kişi kalmasına rağmen 1-1'i aşamadı, net goller kaçırdı ve Marica'nın yokluğunu hissetti takım. Frankfurt maçı berabere biter iken çok ucuz ve olmayan bir penaltı sonucu galip geldi Mainz karşısında.. Hamburg bitmiş, tükenmiş ve Armin Veh ne zaman kovulacak onu bekliyorum ben zira yazık oluyor bu takıma.. Dortmund berabere de kalabilirdi, kötüydü lakin yine de baskın oynamasını becerdi Tam da bu kötü olduğu dönemde efektif olup mücadele açısından rakibinin çok çok önünde olmasıyla serisini devam ettirdi... Rekorun eşiğinde yine.. Magath'ın Bayern München'i devreyi 44 puanla kapatarak 2005 yılında rekor kırmıştı, onu geçebilir ola ki iki maçtan altı puan çıkarabilirse..
Schalke maçının hesap edilemeyen kısmı burasıdır. Muhteşem bir performans sonrası ilk yarı onca pozisyonu kalesinde devleşerek engelleyen Neuer, Magath'a bu çok önemli zamanda galibiyeti hediye etti.. Çok büyük kaleci diyebilmemiz için kupaları eksik belki ama o yolda çok hızlı ilerliyor.. Kahn'ın bir ardılı varsa o da Neuer'den başkası olamaz.. Adler ise Köpke geleneğinin devamıdır ve bakalım nasıl devam edecek..
Bu devrenin çok fazla özel takımı var. Dortmund'un başı çekip Mainz'in takip ettiği listede bir diğer önemli takım kesinlikle Hannover'dir.. Bobadilla'nın atılması şüphesiz ki işlerine yardım etti lakin atılan gollerin içeriğine bakarsanız Slomka imzasını görürsünüz.. O Set hücumları ve bilinçli akınlar bir teknik adamın yer yer neleri başarabileceğini, düşme potasından alıp bitmiş oyuncularla neleri gerçekleştirebileceğinin sınırını bize çiziyor.. Geçen sene Enke'nin trajik ölümü sonrası düşme potasından son anda kurtulan Hannover bugün ilk beşe oynuyor ve güzel de oynuyor.. Ya Konan'a özellikle dikkat kesilmenizi..
5 Aralık 2010
Dzeko Bilerek mi Kaçırdı ?
Dzeko uzun zamandır gitmek istiyor. Şampiyonluk sonrası Wolfsburg'un kendisini çok daha iyi ücretlendirmesi sonucu o '40 milyon getirmeden gidemez' maddesini görmezden gelip imzayı çaktı.. Bu onun için büyük bir hata oldu maalasef.. Milan çok bastırdı ama 40 milyon avro bu..
Mourinho da sonunda istedi ve 25'e kadar çıktı lakin yine gidemedi, delirme noktasına geldi.. Bremen maçında penaltı oldu ve hemen topun başına geçti, yanına Diego geldi.. beş dakika 'bırak ben atayım la' dedi dineletemedi.. Kaptanı takımın ve Diego yeni geldi.. Sözünü geçiremedi, didindi, uğraştı ama topu vermedi Dzeko.. Hali hazırda rezilleri oynadığı maçın sonuna doğru penaltıyı havaya dikti..
Bilinçli yapmış olabilir mi ? Hangi sözleşme olursa olsun, siz bir futbolcuyu istemediği halde takımda tutabilir misiniz ? Oynarsa takımı yakar oynamazsa onca parayı boşu boşuna mı vereceksiniz ? Oyuncunun elinde her zaman bir güç vardır aslında ama bunu herkes Dzeko gibi kullanmıyor sadece..
Bence bu kanıtlanmamış ve kanıtlanması çok da mümkün olmayan eylemi sonrası klup Dzeko konusunda bir kez daha düşünecek.. Sadece henüz penaltıyı kullanmadan topu alışı ve dibine dokunuşu sonrası böyle hissettik.. Çıkarken ki tavırları filan sorunu çok net ortaya seriyor.. Bir yanda Mesut gibi Madrid'in oyuncusu olmak varken diğer yandan Wolfsburg ile Bundesliganın ortalarında gezinmek... Deliriyordur muhtemelen ve bu da onun sonucu..
Hülasa; Bence bilerek kaçırdı.!