11 Ekim 2008

Sikici Uzun Futbol Yazisi #2



Baris Özbek & Cassio Lincoln

Baris Özbek, alman ikinci Bundesliganin ortalama ve hatta bana göre "vasat" oyuncularindan birisiydi Galatasaray ve Türkiye Süper ligine gelmeden önce. Yetenek olarak ortalama futbolcunun gram üzerine cikamaz iken alt yapisinin saglamliginin yaninda fizik olarak üst düzeyde olan bir futbolcudur. Muhtesem ara pasi yoktur, gollük paslari ortalamanin da altindadir. Sutlari dengeli ve isabetli olmamasinin yaninda aklini oyuna en az sokangillerdendir. Takima katkisi kosmasi, cok kosmasi, cok cok kosmasinin yaninda alt yapisinin türkiye süper ligine göre "iyi" durumda olmasinin verdigi avantaj ile kazandigi toplari digerlerine göre iyi kullanabilmesidir. Degeri en iyimser ifade ile iki milyon euro'yu gecmez. Almanyada kalsaydi birinci Bundesligaya sansi yardim ederse gecebilirdi belki ama oynadigi klubun disinda taniyani olmazdi.

Bugün Türkiye Süper Liginin aradigi oyuncu profiline bire bir uyan, eksikligini bir galatasarayli olarak cektigim futbolcudur.

Lincoln, hali saha topcusu Lincoln, birinci Bundesligada alti yil top oynadi. Dönem itibari ile siradan bir futbolseverin almanyada on numara olarak yaftaladigi ilk ücün icerisine girmistir. Lincoln ile ilgili yazilari, bilgileri onun türkiye ile hicbir iliskisi olmadigi dönemde belirtmistim. Rosicky, Hleb gibi - o zaman Diego, Ribery yoktu- üst düzey futbolcu olarak aniliyordu. Sakat lincoln 2005 senesinde 44 mac cikardi . Yaslandigi, formdan düstügü zamanda degil en iyi ve en olgun caginda Türkiye süper ligine adimini atti. Degil ikinci Bundesliga, birinci Bundesliga dahi ona dar geliyordu. Klubu hicbir sekilde birakmak istemedi. Transferinin gerceklesecegi zaman diliminde an ve an izledik hakkinda cikan haberleri, klup yetkililerinin aciklamalarini. En son yaptigi röportajinda da belirttigi gibi Robinho misali yetkililerle kendisi görüsüp transferinin olmasi icin zorlamistir Schalkeyi. Baska türlü kimsenin onu birakmaya niyeti yoktu.

Devam edersek, bu iki insanoglu Türkiye Süper ligine adim atiyor, sonuc ?

Sonuc su: Ikinci Bundesliganin ortalama oyuncusu Baris Özbek, yüzde yüz dogru transfer, Lincoln balon. Elbette her iki futbolcudan beklentilerin farkli oldugunu ve elestirinin bu buyuk beklentiyi karsilayamadigindan da kaynaklandiginin farkindayim ama hepsinin disinda sezon boyunca gösterilen performansa göre balon veya cok yerinde sifatlari kullanilmistir.

Delgado ve Petric.

Matthias Delgado 2005 yilinda isvicrede yilin futbolcusu secilmistir. Mladen Petric, Delgado'nun o zamanki takim arkadasidir. Takimin en önemli ismi Petric degil ondan bir yas daha kucuk Delgado'dur.

Sonrasinda Delgado türkiye Super Ligine gelir iken Petric Bundesligaya tesrif ediyordu yaklasik iki yil sonra.

Bugün avrupa transfer piyasasinda Delgadonun esamesi okunmaz iken Petric, Zidane + 4 milyon euro ediyordu. ve hala iddia ediyorum ki Delgado en az Petric kadar yetenekli bir oyuncudur. Bir ihtimal Petric'in milli takim artisi olsa da sadece kendi liglerinde yaptiklarina baktigimiz vakit sonuc budur. Sonucu belirleyen futbolcularin yetenekleri degil liglerinin yetenekleri ortaya cikaracak kosullara sahip olup olmadigidir, bakin popülerlik cok baska konudur. Isterseniz isvicre ve Türkiye ligi kiyasi yapin, sonuc aynidir. Pek cok ülkeye göre toplamda cok daha "teknik" futbol oynuyoruz diye gecinirken yillar yili tek bir on numara bile cikaramayisimizin nedenlerine inmektir amac.

Lincoln misal sakatlandi, size göre citkirildim bana göre gereginden fazal sertligin oldugu bir ligde teknik orta sahanin kacinilmaz kaderi. Peki yasaminda hic sakatlanmamis Linderoth ? Az önce üstün fiziki yapisini dile getirdigimiz Baris Özbek ? Serkan Calik ? Hasan Sas ? Burada sorun Lincoln,linderoth'da midir yoksa cok büyük sorunun ayrintilari midir bu futbolcular ? varolan sertlikten oyun yapisi ve teknik futbolcu olmalarindan dolayi en cok etkilenenler midir ?

Galatasaray Lincoln'ü degil de Rakitic'i alsaydi durum daha vahim olurdu. Su Rakitic'in bu yil icerisinde 13 resmi macta gösterdigi performansi burada sergileyecekti ? Asilirdi.. Hele ki Mesut Özil yanlislikla bu lige transfer edilse dört bilemedin bes maci vardir. Sakatlanmasinin disinda inanin bana kimse tahammül edemez. Siz on üc macta oynadigi oyuna bakmayin, Bremene geldigi günden bu yana sergiledigi o "silik" performansi biliriz biz.. Saha icerisinde varligini/yoklugunu ayirtedemezsiniz. Ama iste o ortam ona hazirlanir, yavas yavas güclenir, ara ara parlamaya baslar iken yildiz oluverir birden..


Velhasil sorun bu lige gelen futbolculardan ziyade Süper Ligin yapisi. Sert futbolu. Oynamaktan cok oynatmamaya dayanan felsefesi. Kir,gecir, deli danalar gibi kostur. özü budur. Anelka dahi siradan bir futbolcu oluverdi burada.

Elbette bir de yönetici konumunda olan ortalamanin futboldan bihaber sesi. Bu sesi basinin da " cok iyi" kullanmasiyla olusan kaos durumu, bugünkü durumun aynasidir.

Dandik olarak nitelendireceginiz isvicre,bulgaristan liglerinin son iki yilda disariya sattiklari oyuncuyu türkiye Süper Ligi 50 yilda satamamistir. Yanlislikla ülkeye tesrif eden kariyerli teknik adamlarin henüz daha "bozulmadan" cekip aldigi bir iki futbolcunun disinda burada yetisip sattigimiz futbolcu yok denecek kadar azdir. Kiyasa ise hic giremiyoruz..

Buyuk Ligler deli cesaretine sahip Servet Cetinler istemiyor, oyunu akliyla oynayacak hem defans hem de ofans anlaminda yetkin futbolcu avindadir. Servet Cetin milli takim kahramani olabilir iken yurt disinda o gözü karaligi pek bir ise yaramayacaktir. Zamanlamasi, pozisyon alisi ve en önemlisi oyunu geriden nasil kurdugu mercek altina alinacaktir, o sert ve mücadeleci ruhu tam da bu ligin ruhuna göredir ama disarida sansi cok yoktur.

Toplamda teknik adama, futbolculara bakista öyle bir kucumseme var ki inanilmaz.. Her alanda. Oyunculari, teknik direktörleri, takimlari..

Misal Steau Bükres kucumseniyor. Arnavut ikinci lig takimi yapildi. Yari finalde Hagi'li kadrosuyla bizi dagitip Sampiyonlar Ligi finali oynamasini es gectim daha aylar önce ayni defansa sahip Romanyaya ne italyanin ne de fransanin disini geciremedigini herkes unuttu. Bayern macinin basinda gol yemese o muhtesem defansini konusturacakti, kismet Lyonu evinde dagitan Fiorentina'yaymis.. Evinde italyan devi bu kucuk, dandik takimi yenemedigi gibi atak bile gelistiremedi, sansi yaver gitseydi bu önemsiz romen takimi italyada yenecekti Fiorentinayi.. en azindan hakeden Bükres idi sampiyonlar liginin o güzel macinda.

Teknik adamlar hemen elestirilir.. Daum, Fenerbahce ile dinamo kiev'e elendi. allahtan türkiyede yapmis oldugu kariyeri cebindeydi yoksa Leverkusen, köln filan dinlemez asardi bu basin ve Fenerbahce de yillar sonra üst üste iki kez sampiyon olamazdi.

Velhasil Türkiye Süper Liginde konuyu tutarsak: Bir yildizi dogurmaya veyahut yildizlarin burada yasamasina imkan vermeyecek ölcüde hem yapisal hem de oyun felsefesi bakimindan cok ciddi sorunlari olan bir ligdir. Kayseri ve Galatasaray ile beraber yeni ve güzel statlarin yapimi, ikinci, ücüncü liglere olan ilginin devlet eliyle güclendirilmesi gibi sayisiz cözümler yavas yavas gelir iken varolan sert futbolun, oynamaktan cok oynatmamaya dayali oyun düzeni henüz varligini korudugu sürece pek cok yildiz sönüp gidecek, daha da ötesi kendi icerisinden yildiz doguramayacaktir.

ve ben bir futbolsever olarak artik kimi futbolcularin buraya gelmemesini onlarin hayrina görüyorum. Misal Mesut Özil, Ivan Rakitic, Mladen Petric gibi yavas yavas dünya futbol piyasasina cikabilecek olan insanlarin burada hicbir sekilde varlik gösteremeyecegini, performans sorunu yasayacagini iddia ediyorum. Eskiden Muntari,Appiah gibi kalipli oyuncular icin yasam alani vardir derken Appiah'in durumundan sonra bundan da suphe duymaya basladim.

Kisa zamanda degisimin baslamasi dilegiyle.. bol gollü, her takimin kendi oyun felsefesi oldugu ve bunu ligin her haftasinda göstermek icin cirpindigi, üc buyuk dört buyuk geyiginin kalkip her klubun kendi kimligi, oyun felsefesi ve ayni derecede deger gördügü bir basinin olmasi dilegiyle, temmenisiyle..

Maclar basliyor..

Iyi seyirler..

Frikik Üstadi: Salihovic



Bu adamin friklerinden, ibisevic'in cok formda olmasindan ve her daim tehlikeli olan Musimovic'den cekiniyorum. Ve bu aksam Türkiye'nin yenmesi benim icin sürpriz ve haliyle güzel olacaktir. Kaliteli bir takimdir Bosna..

bir de elbette: Dzeko..

Gercek Bremenli.!



Sizce hangisi gercek Bremenlidir ?

Elbette bunun tek ölcütü Bayern Münih'in teklifine hayir diyenidir. Bu acidan bakilip bazen bremenliler Rudi Voller'i gercek bremenli addeder. Rummenige'nin intere transferi sonrasi bir görüsme olmus ama bir sekilde elde edememisler ve bana göre Voller hayir dedi zira o bremen klubune 1860 Munih'den gelmistir.

Bunun disinda Bayern'e hayir diyen Bode var, Riedle var, Eilts var.. Nihayetinde "Evet" diyenler cogunlukta elbette.

Zira; Otto Rehhagel, Andreas Herzog, Mario Basler, Claudio Pizarro, Torsten Frings, Valerien Ismael, Miroslav Klose, Tim Borowski.. Per Mertesacker.. Prd, o henüz bayerne gitmedi.

Bir baska ayrinti gidenlerin pek azi Bayernde mutlu olabilmislerdir.

Gecmise bakip "Voller" diyebiliriz ama bugün bana göre gelen onca teklife ragmen Bremende kalmak istiyorum ben diyen Diego "simdilik" gercek bremenlidir.

Bayern'in Kaptanlari.!


Sanildiginin aksine ilk kaptan Franz Beckenbauer degil. Kaiser kadroda olsa da bu konum icin olduikca genc idi. Baska bir futbolcu 1965-1970 arasi bu görevde bulundu: Werner Olk. Ardili ise



bugün her bakimdan Bayern'in efsanesi, imparator Franz Beckenbauer. Bu kaptanlik görevini 7 yil boyunca sürdürdü ve bu alanda en uzun süreli kaptan olarak takimin basina kalmasi nedeniyle rekorun da sahibi. 1970 yilindan Amerikaya gidis tarihi olan 1977 yilina kadar Bayernin liderligini üstlenmisti Beckenbauer.. Arkasindan gelen ise



.. uzun zaman Bayern kalesini korumus Anzing Panteri Sepp Maier. Yaklasik bir yil sonra gelenek misali milli takimin da kaptanligini yapan kaleci "kaptan kaleci" olarak milli takimda ve Bayern de bir ilk oluyordu. 1979'da kaza sonrasi kariyerini sona erdirir iken Arkasindan gelen ise




pek coklarina göre Bayernin gelmis gecmis en "güclü" kaptani olarak gördükleri sakalli asi lider Paul Breitner. Yakin arkadasi, dostu Hoeness menajer ve teknik adam da kuklasi. Beckenbauer'in yokluguyla tartismasiz kabul gören ve oldukca güclü konumda Bayerne 1983 yilina kadar liderlik etmis kaptanin arkasindan gelen isim ise ..



bugün Bayern Münih baskani bir baska efsane isim Karl Heinz Rummenige. ve fakat inter Milan'a transferi gerceklestigi icin bu görevi fazla sürdüremiyor ve benim de




hatirladigim, seyrettigim ve hatta izledigim ilk bayern kaptani, 16 metreden inter'e kafa ile gol atmis Klaus Augenthaler.. Yaklasik 7 yil boyunca bu görevi sürdürmüstür. Bir baska acidan liderligi hakkiyla yapan nadir futbolculardandir. Aksamlari geceler düzenler, futbolculari kaynastirir ve her bakimdan kaptanligin bütün gereksinimlerini yerine getirir idi. jubilesi sonrasi




..yakindan tanidigimiz bir baska isim kaptan olur Bayern Münih'e. Raimond Aumann. 4 yil bu görevi sürdürür ve sonrasini biliyoruz zaten. Iyi bir bayernlidir Aumann ve bugün de klup icin calismaya devam etmektedir. Onun ardili ise



Lothar Matthäus.! Tartismasiz cok güclü birisiydi amma velakin aynen benim onu sevemedigim gibi digerleri de onun karsisindaydi . Takim icerisinde ciddi kamplasma yaratti karakteri nedeniyle. Ezemeyecegi büyüklükte futbolcular olan JürgenKlinsmann ve hatta Thomas Helmer gibi futbolcularla karsi karsiya geldi. O milli takimin ve Bayernin en cok forma giyen oyunculari arasinda olsa da deyim yerindeyse "bozuk" karakteri nedeniyle her daim sorun yaratan bir kaptan olmustur. Hic birakmayacak bu futbolu derken birden cekip gitti ve ardili




takim icindeki rakibi Thomas Helmer oldu. Cok kisa süreligine olsa da bu görevi icra defans oyuncusu toplamda da "güclü" degil silik bir görüntü cizdi velakin ardindan gelen ise





kadin dövüp mahkemeye giden, yakin arkadasinin sevgilisini kendisine sevgili edinen, seyircilere orta parmagini digerlerinden ayirip özenle gösteren amma velakin her bakimdan cok güclü bir liderlik özelligi olan Stefan Effenberg geldi. Hitzfeld her röportajinda tesekkür eder effenberg'in ligderligine. Misal Giovanni Elber cok güzel anlatir saha icerisinde nasil liderlik yaptigini, her golde, her yenilgide onun sahada bulunmasinin takim icin nasil önemli olup cokca defa ondan güc alarak daha cok mücadele ettigini vesaire.. Güclü ve gercek bir liderdi. Hincal Uluc ve efendiligi liderlik sanan cokca spor yazari Emre'nin milli takimdaki kaptanligini tartisadursunlar Cantona gibi, Effenberg gibi sahada ucan tekme atip rakibin kulagini ceken Kahn gibi liderlerin ne yaptigindan bihaberdirler. Emre bana göre de kaptan/lider olamaz ama bu daha cok efendi olmayan karakteri nedeniyle degil bu iki kavramin birbirleriyle bagintisi olmamasindan dolayidir. Efendim biraktiktan sonra bu görevi



hepimizin yakindan tanidigi isme devrediyor: Oliver Kahn. 6 yil boyunca kaptani oldu Bayern'in ve bugün onun gidisi sonrasi kaptanlik krizi yasaniyor Bayern Münihde.. ve hatta Kahnsizlik aslinda bugünkü basarisiz ortamin en önemli nedenleri arasinda yer aliyor. Onun döneminde oynayan futbolcularin o günkü ortami, saha icerisindeki atmosferi nasil betimledigine dikkat edin. Ballack aslinda Bierhoff karsisinda haklidir. Sadece takim kaptanin basina ve seyirciye bir futbolcuyu gerekirse hedef gösterme hakki vardir. Insanlar teknik adamdan oldugu gibi Lider futbolcudan da cekinir saha icerisinde. Hagi'nin Galatasaraya verdigi sadece futbolu degil, o cok iyi bir saha ici lideriydi kaptan olmasa da. Ve bu futbolcular bütünü etkiler.. Her daim mucizeleri yaratanlardir.. O gitti tartismalar bitmek bilmedi, kim olacakti yeni kaptan ?

Tüm bu tartismalardan sonra Klinsmann görevi



...Mark van Bommel'e verdi. Cok ilginc bu ülkede hicbir insanoglu su fotodan dolayi bu görevi almasin, su olmasin bu olmasin tartismalarina girmedi. Ama iste yine de dogru tercih degildi. Tamam kaptan efendi olmasin ama azicik da takimi yalniz birakmasin. Yani sudur isin özü: Oyuncu takim icin en iyisini yapacaktir. Galibiyete götüren her yola kosacaktir ama siz bir kaptan olarak takimi sürekli yalniz birakip üstelik performans düsüklügü yasayip bizzat oyuncularin yapmamasi gerekenleri siz saha icerisinde yapip yedek kalirsaniz ne anlar o futbolcular sizin liderliginizden.. ve Van Bommel kenara cekildi, yedek klübesine. Bayern takimi kaptansiz degil lidersiz, Kahnsizdir.

Michael Scofield.!



Böyle basladi Hamburg'da. Dortmund gecen sene en cok verim aldigi yabancisindan vazgeciyordu ve bunun bana göre iki nedeni vardi. Bence Klopp'un Mainz'da yakaladigi uyum ve aldigi verimden dolayi eski ögrencisi Muhammed Zidan'a olan güveni ve ayni zamanda klubun hala ve inatla maddi kriz icerisinde olusu..

Yine de buyuk hataydi, cok önemli oyuncudur Petric.

Michael Scofield'e aslinda ilk ben benzettim ama sözlükte bana schalke-dortmund biletleri bulan sevgili Ranable benden önce belirtti. Bu yuzden ismini surada anmak durumundayim sevgili dostumun.

Benzerlik sadece fiziksel degil, belirtelim.

Konuya dönersek eger yedek basladi Hamburg'da..

Sonra Leverkusen macinda oyuna girdi ve galibiyet golünü atti. Akabinde Bochum'u saf disi biraktiklari macta duble yapti. Sonrasinda Gladbach macinda yine macin tek golünü atti. Akabinde evinde 0-0 kaldigi UEFA kupasi grup elemeleri deplasman macinda yine duble yapti. Cok zor bir deplasman olan Cottbus macinda yine ayni sekilde galibiyet golünü ki...

Durmadi adam.




Velhasil yetenekli, teknik ve golcü bir ortasahamsi forvet ama sadece bu kadari da degil. Basel'de pek cogu frikikten olmak üzere 19 gol atti. Muhtesem bir forvet idi ama yetenekleri bunlarla sinirli degildi. Asagidaki video'da uefa kupasi macinda daha neler yapabilecegini gösteriyor size Michael Scofield..

Thiago Neves'den show beklerken sahneyi Petric aldi. Koca ingiltereyi saf disi birakmis adamdir. Bilic avrupa sampiyonasinda onu iyi kullanamadi. Eduardo'nun yoklugu hem Türkiye'ye yari final getirmis ve ayni zamanda Hirvatlarin elemelerdeki muhtesem uyumunu da bozmustur. Bundan en cok zarari da Petric görmüstür zira bu gibi oyuncular -Misal Arshavin- forvetten daha tehlikeli ve golcü görünümleri olsalar da her daim forvet arkasi ya da cakili forvetin kenarlarinda gezinmek durumundalar.. Akillariyla oynarlar bu oyunu. ve belki de bu yüzden her bakimdan Michael Scofield'dir o ..




Ama sunu da ekleyeyim sonuna.. Ne Petric, Ne ayni takimda ayni performansi göstermis Delgado, ne Lincoln ne de bugün Barcanin 14 milyon euro verdigi Rakitic bizim Süper Türkiye Liginde is yapar.. Buraya gelsin aninda hali saha topcusu, kosmuyor, e hani bu hafta neden gol yok, asist yok diye yerin dibine gecirilir..

Bu ülkede futbolcuya, teknik adama öyle bir kucumseme var ki anlatilacak gibi degil. Baska bir zaman üzerinde durmak dilegiyle simdilik Hoscakalin.)

Gecmis Zaman oLur ki..!

Serdar Tasci.!



Acikca söylemek gerekirse alman milli takimini secmis olmasi bana Mesut Özil'den daha cok koydu. Hem kariyeri ve ayni zamanda da gereklilik adina Türkiye milli takimi cok daha uygundu Serdar Tasci icin..

Yine bir röportajini gördüm. Hali hazirda onun basligi da su sekildedir:

"Wir sind Deutschland" (Biz almanyayiz)

Hani klise üc büyük türk oyuncusu beyanati. Biz suyuz korkmayiz, etmeyiz gibisinden ve daha da ilginci su sorudur bence.

Soru: Mertesacker, Alman defansi icin kendisi ve Metzelder'in gelecek icin yeteri derecede iyi ve uyumku bir ikili olacagini belirtiyor. bu konuda ne diyorsun ?

Ne dedigini bosverin sonuc itibari ile o bölgede siritacaktir. Oynasa dahi hicbir zaman Mertesacker verimliliginde olmayacaktir. Oysa dedim ya tam da bu ülkenin ihtiyaci olan bir bekti o. Cok cok üzüldüm.. Misal Mesut Özil de türkiyeyi secip "kosmadigi icin yedek kalacagi günlere" dogru giderse eger üzülürüm..

Belli mi olur, terim bi on yil kalir orada. Mümkün degil ki Özil ve Terimin o motivasyona dayali oyunu uyussun, etsin.

10 Ekim 2008

Dacia.!

Herr Skibbe ve Galatasaray.!




"tek olayları buram buram lumpenlik ve sahtekarlık kokan bir delikanlılık kültürüne sırtlarını dayayıp poz yapmak ve boylarından ve akıllarından büyük laflar etmek olan al takke ver külah adamlarının domine ettiği türk spor camiasında tiksindiğim ne kadar özellik varsa hepsinin anti teziymiş gibi geliyor bana herr skibbe. hataları,eksikleri olabilir (olmayanı bilmiyorum zira) ama yeni bir kadro kurmuş ve sakatlıklar yüzünden o kadroyu da nerdeyse hiç biraraya getirememiş galatasaray futbol takımında bir şeyler yapmak için çabalayan, sadece işine bakan, o hafif mahzun, mutevazi, efendi ve samimi halleriyle mutlu oluyorum kendisini takımın başında görmekten, daha bir seviyorum galatasaray'ı böyle. eğer bu ara ortalıkta dolanan söylentiler doğruysa ve galatasaray kulübü, takımın zamana ihtiyacı olduğu, teknik direktör kim olursa olsun şu anda bundan fazlasını yapamayacağı gün gibi aşikarken bir kaç hafta sonra skibbe'yi gönderip yerine fatih terim'le anlaşırsa sırf bu nedenle kendimi skibbe'den daha fazla ihanete uğramış hissedeceğim. galatasaray'ı gene severim sevmesine ama hayal kırıklığına uğramış anne babalar gibi mecburiyetten severim, içim buruk severim, yıldırım demirören'in beşiktaş'ından (süleyman seba'nın ya da serdar bilgili'nin değil) ya da fenerbahçe'den ne farkın kaldı diye diye severim..."

Days dün gece yazmisti bunu.


Simdi.

Neden Galatasaray taraftarisiniz ?

Yönetim ? Sil bastan olabilir ve bu cok sik olagelen bir durumdur. Bugün hicbir zaman tasvip etmeyeceginiz davranislari olan insanoglu yönetimde olabilir, baskan dahi olur.

Teknik adam ?

Görüldügü üzere üc günde bir degistirilebilir.

oyuncular ?

hemen hepsi alti yedi yil önce yoktular, alti yedi yil sonra da olmayacaklar. Bir oyuncu sizde iken rakip takimda da olabilir idi veya olmayabilir.

Neden Galatasaray taraftarisiniz ya da Besiktas, Fenerbahce.


Bu sorunun cevabi icin degismeyen, sürekli varolan "degerler" arar insanoglu.Daha kolayi tarihinden bir güzellik bulup ona sarilmaktir, baska türlü isiniz gercekten cok zor. Eger ki taraftar olarak varolan belirli degerleri korunmasinda aktif rol oynayamiyorsaniz, o degerlere de haliyle sahip degilsiniz demektir. Sonuca endeskli taraftarlik dünyanin her yerinde kabul görmez, ucuz insan davranisidir.

Sonuc, taraftar olarak icin icerisinde aktif rol alip hedefinizdir ama taraftar olma nedeni degildir. öyle olsa herkes Real Madrid, Barcelonayi tutardi.

Degerler, ortak paydadir. baska acidan tüm taraftarlarin kabul ettigi deger yargilarinin sonucudur.

ingiltere Premiere Liginde cok güzel futbol oynaniyor, muthesem kosullara sahip takimlar. Ama benim hosuma gitmez cok. Futbol bir bütündür, o cok güzel futbolu bir yere/bütüne eklemleyemezsek, bir bütünün parcasi degilse keyif de vermez. En azindan bana. Bu benim futbola, hayata bakisim.

Bundesliganin Tarihi var, gelenekleri ve görenekleriyle bir bütünün icerisinde dans eder takimlar. Yer yer köklü degisimler olsa da bu zamana baglidir. Burada hicbir insanoglu bir klubun yüzde 51 hissesine sahip olamaz. Werder Bremen klubu bir anda Bayern Münih olamaz. Degerler saniyesinde alt üst olup "neyi seviyorduk, neyin tarafindaydik" diye insani dehsete düsüren ic celiskileri yasatmaz. Ve bu inanin bana cok önemlidir.

Simdi ben neyi seviyorum Galatasaray takiminda..?

Kimlik önemlidir. Taraftarligin olmazsa olmazi varolan takimin kimligidir öyle veya böyle sahiplenmek zorunda oldugumuz.

Ve Lütfen bunu korumak icin ona göre tepkisel davranislarda bulunun.. taraftarlik bunu gerektirir.

Patrick Helmes.!!



"Ben milli takimda numara 5 idim, simdi ortalardayim"

Klose'yi severim cok ama su gercek ki formsuz. Rusya karsisina Gomez-Helmes ikilisi ile cikmasi gerekir Löw'ün.

Helmes, 6 macta 7 gol atarak klup tarihinde rekor kirmis durumda. Son maca cikmadan evvel kaleye vurdugu her dört toptan birisini gol yapmis durumda olan cok formda bir oyuncu. Ama baska yerde de üzerinde durmustum, düsüse gececekti Leverkusen. Bochum macinda 3-0'dan maci veriyorlardi, Hertha macinda kendi sahasinda yenildi. Garip bir takim Leverkusen.. Ilk yedi macta siir gibi top oynadilar.. Cok genc. Hoffenheim ile ikisi genclikte yarisiyorlar.. Her iki takimin da yas ortalamsi 24.!

Helmes ise bu genclerden öne cikani. Köln her sene bir podolski yetistiriyor. Böyle giderse satilacagini bekledigim Podolski'nin yerine gececegini tahmin ediyorum..

Sundan Bundan

Youssef Mokhtari



FSV Frankfurt'da basladi kariyeri, Cottbus,Köln ve son olarak Duisburg'da oynayip Katar'a dönmüs futbolcu 29 yasindadir. Alman ikinci lig takimlarindan FSV Frankfurt'a bir teklifi var. Ilk devre sonuna kadar para almadan oynamak istiyorum diyor. ve hatta Primleri de klup kimsesiz cocuklarin yararina kullansin. Ben istemiyorum..

Kim bu teklife hayir diyebilir ki ?

Elbette kendisini göstermek isteyen, dahan iyi teklifler alabilecegini düsünen bir adamin gövde gösterisi olarak addediliyor.

Baska acidan Mokhtari, Cottbus'da oynar iken sakat oldugunu, sahada yer alamayacagini bildirdi yetkililere. Aslinda amaci Köln'e transfer olmak ve bunu gerceklestirmek icin klubu zorlamak idi. Bunun üzerine klup yetkilileri bu ismin bir daha bu kluple bir arada anilmamasini kararlastirdi ve son saniyede kabul edilmeyen teklifi bir daha gözden gecirip köln'e kiralandi. Orada ise cok önemli bir macta bombos pozisyonda olan Podolski'ye pasi vermek yerine egoist bir tutum izleyince hem maci ve ayni zamanda klubunu kaybediyordu. Duisburg'a satildi. Digerlerine oranla iyi olsa da orada da yeteri kadar "para" vermiyorlardi ve 350 bin dolar bonservis ile Katar'in yolunu tuttu. Arkasindan "burada bir yilda kazandigimi üc yilda bundesligada kazanamam" diyordu ama bugün gelinen nokta cok baska oldu haliyle. Belki bundesliga özlemidir belki de FSV Frankfurt'da fena da oynamayan kardesi Quallid'i özlemistir bilinmez..

Kendine güveniyor ve FSV frankfurt her bakimdan zor durumda.

Sinan Kaloglu.!



Eh, artik o da söhret oldu Bayern maci sonrasi ve röportajlar vermeye basladi. Seyi cok merak ediyordum, nasil Bochum'a transfer oldugunu.. Menaceri sayesinde olmus. Video kasetini göndermis "Burada klubu olmayan ve hala "iyi" olan bir futbolcu var" gibisinden.. Akabinde Marcell Koller onu almis takima..

Bochum disindan birinci ligden iki, Hollanda ve Fransa ikinci liginden de iki takimin teklifi varmis. Sanirim en dogru karari vermis kendisi.

Bir soru da soyleydi:

"siz de dikkat ceken iki detay var. Top ile beraber inanilmaz kaliteniz ve fiziki acidan yetersizliginiz"

Sinan bunun dogru oldugunu belirtir iken son dönemde antrenman yasagi geldigini.. Daha da önemlisi ve güzeli bu konu hakkinda konusmak istememesi sanirim.

Bu gerzek uygulamalar sadece bizim ligimizde var sanirim. Galatasarayin Kartalspor'dan aldigi Yaser de ayni konudan sikayetciydi. Formuma kavusamadim cunku sözlesme imzalamadigim icin son alti ay antrenmanlara alinmadim ve maclarda forma giyemedim diyordu..

Gelisecegiz elbet bir gün.!


Protesto.!



Dortmund taraftari isin biraz tadini tuzunu kacirmis. Inatla ve israrla üzerinde durmak isterim ki Hopp parasiyla degil daha cok akliyla show yapiyor. Hangi Bundesliga yildizina saldirmis, hangi zaman diliminde parasini öne cikarmis.. Bir sehri, dogdugu kasabayi spor sehri yapmak isteyen bir adam. Stat yapiyor, golf sahalari düzenliyor sportif bütün faaliyetlerin icerisinde. 10 milyar euro da söz konusu ve istese pek cok yildizi alabilir iken o daha cok aklini kullaniyor.. genc yetenekleri alip bir yilda degil bes yilda olagelecek bir basarinin planlarini yapiyor. her bakimdan bana göre "futbol adami"dir. On tane abramovic, bin tane arap seyhi yapar ama iste onlarla ayni potada eritme cabalari..


Rene Adler.!



"Insanlarin sakatlanmasindan memnuniyet duyacak bir insan degilim.!"

Her zaman ama her zaman akli-basina aciklamalar yapan insanogludur. Sans onun yaninda olsun.


Diego'ya Ceza.!




neden ?

Bremengiller
postunda belirmistik Werder Bremen takiminin VW ile anlastiklarini ve her bremenlinin artik kendi arabasindan vazgecip golf marka arabalari ile dolasmak zorunda olduklarini..

Diego, Touareg'ini birakip yukaridaki Chayenne'i ile gelince haliyle cezayi da yedi. Miktarini bilmiyorum ama Allofs tekrarindan cezanin miktarindaki artisin da olacagini eklemekten cekinmedi.

9 Ekim 2008

Jürgen Klinsmann Portresi.!



Boris Becker ve Jürgen Klinsmann sporcu kimliklerinden öte "yabanci" olarak almanyada yasayan bizler ve pek cok insan tarafindan karakterleri nedeniyle her daim takdir gören, cok sevilen iki insan olmustur. O dönemler Bravo Sport aliyordum yaz tatilleri icin gittigim almanyada. Nasil ki zamaninda "en yakisikli futbolcu" anketini muthis bir merakla izler ve Fenerbahceye transfer olmamis iken Semih Yuvakuran'i destekler iken, ayni cocukluk algisi ile en sevilenler anketinde her daim Klinsmann ile Becker'i oylar, önde mi degil mi diye takip ederdik.. Ikisi her daim zirvedeydi hali hazirda. Cunku bize cok baska sunuldu ve gercek de aslinda bize sunuldugundan cok farkli degildi.

O mahallesinin taninmis firincisinin ogluydu. Maddi durumu cocuklugunda da iyi olmasina ragmen digerlerinden farkli ve "asil" kalmayi maddiyat ile degil karakteri ile basarmistir. Futbolculugu boyunca menaceri olmamis tuhaf bir adamdi. Irkciligin, yabanci düsmanliginin oldugu yerde Becker siyahi bir hatunla evlenirken o da cin asilli Amerikali bir es buluyordu kendisine. Kimsesiz cocuklara yardim icin vakif kurdu, asagidaki portrede de göreceginiz üzere "öteki" kimligini cesitli yardim kuruluslarinda aktif rol alarak bize gösterdi yillar yili.

Almanyada cok daha iyi kosullarda "ünlü ve sevilen bir yildiz" olarak yasamak var iken o siradan insanlarin arasina karismak icin Amerikada yasamayi secti.

Herkesin BMW,Mercedes,Porsche, Ferrari sahibi oldugu zamanda o Almanyanin ve oynadigi takimlarin en popüler topcusu olarak 67 model Volkswagen Beetle'i ile dünyayi turluyordu. Öyle ki baska ülkelere transferi gerceklesse de onu yaninda götürmekten cekinmedi.

Hikayesi ise



1981 yilinda Stuttgart Kickers'de basladi. 20 yasinda yani 1984 yilinda ezeli rakip Stutgart'a transferi gerceklesti.



Oldukca hizli bir yükselisi var. Su yarim rövasatalari ünlüdür ve Bayern Münih'e attigi bu gol 1987 yilinin en güzel golü secilmisti.




1988 yilinda Seul'da alman milli takimi adina Olimpiyatlarda sahadaydi. O sene almanyada yilin futbolcusu secildi.



1989.. Uefa Kupasi Finali. Napoli'ye karsi kaybediyordu Stutgart.



Bu kaybedilen finalin hemen sonrasinda Inter'e transferi gerceklesti. Italyaya ayak uydurmakta pek zorluk cekmedi. Hemen her yerde belirtilen cok fazla ülkenin dilini ana dili gibi konusuyor özelligi ayni zamanda kolay entegre olan yapisinin bir ciktisiydi.




inter formasini ben ona cok yakistirmistim aslinda. Nedendir bilinmez aklimda hep bu formayla cekilmis resmi gelir Klinsmann denilince.. Oynadigi 95 macta 34 gol atiyordu.




Dedik ya; alismakta zorluk cekmedi diye. Makarnalara dogru hücum etmis.



Tatile gitmiyor, o muhtesem Dünya Kupasina dogru yol aliyor artik..



Bu kare ilginc. 90 dünya kupasindan. Almanlarin hemen herkesi ezip gectigi ve sonunda kupayi kaldirdigi. Ilginc olan ise azili düsmani ile sarmas dolas olan fotosu. Matthäus ile yillar sonra Bayern Münih'de karsilasirlar. Birbirlerini sevmedikleri herkes tarafindan bilinir. öyle ki Matthäus abimiz Klinsmann'in sezon boyunca 15 gole ulasamayacagina dair Hoeness ile iddiaya bile girer.. Sonuc ?

Klinsmann 15 gol atar ve loddar abimiz kaybeder iddiayi.



Dünya Kupasini kaldirir iken onun emegi de oldukca fazlaydi bu hasilatta.



90 dünya kupasindan sonra alman milli takiminin ilk onbiri ve hatta yedekleri dahi o dönemin en gözde ligi olan Serie A'ya transfer oldu. Klinsmann gerci erken gelmisti. Sonradan final macinda Arjantine karsi o penaltiyi atan sol bek Brehme de ona eslik etti. Ikisinin de güzel oyunu 1991 yilinda bugünlerden cok daha "sasali" olan UEFA kupasini inter'e getirdi.



1994 yilinda Monaco'ya transfer oldu. Menaceri olmayan futbolcu hem inter ve ayni zamanda Monaco ile olan antlasmasini kendisi yapti.



Elbette yanindan hic ayirmadigi 67 model Volkswagen Beetle'ini de beraberinde götürerek..



Adama acik havada bu sekilde araba sürmek yetiyordu suphesiz. Halk tarafindan sevilen insanlarin digerleriyle arasinda tuhaf romantik farklar oldugunu bilirim. Misal ileride belki daha kapsamli bir sekilde deginecegim bayrak adamlarin genelde cocukluk arkadaslari ile evlilik gerceklestirdigi gibi. Rooney, Kahn ve daha örnekleri vardir. Sadakatin bir baska yüzü olsa gerek.



1994 yilinin sonunda bir baska transferi gerceklestirir. Tottenham Hotspur'ludur artik o. Ingilterededir.. Ingilizler genel olarak almanlari ve almanyayi en az seven millettir. Diyebilirim ki ülkeler arasinda oynanan maclarda Ingiltere-Almanya maci, Brezilya-Arjantin macindan daha kanlidir, daha önemlidir. Dostluk maci dahi olsa hata yapanin affedilmedigi ve birbirlerine gicik iki millet söz konusu ve Klinsmann bu her yerde sevilen karakteri ile adanin yolunu tuttu.



Elbette Volkswagenini de yanina alarak..

Ingilterede yilin oyuncusu secilen ilk yabanci olmasi bir yana "Alman" kimligi ile bu basariyi tatmasi aslinda onun futbolculugunun en güzel tarifidir. Bir baska tarifi de 41 resmi macta 21 gol atmasidir.



Güney Amerika'ya Kapstadt'a gidiyor, yine bir yardim projesi adina.



Madame Taussed'da kendisi ile bas basa..




Karisi ile bol bol tenis maclari izlemeye giderdi.. Sene 1996. Ki o benim icin hep Boris Becker ile beraberdir.. Öyle cakili kalmis zihinde.



1996'da Bayern'e geri gelip Sampiyonlugu kucakliyor..



Yanindaki Kahn o zamanlar oldukca genc. Her sampiyonluk sonrasi oldugu gibi Marien Platz'da belediye binasindalar..



Avrupa Kupasi Sampiyonu oluyor 1996'da. Hepimiz onun yerden gelen topu sag ile kaldirip sol vole ile attigi gol ile hatirliyoruz.



Klinsmann'in ve Alman basinin hicbir zaman unutamayacagi karelerden. Ezelden, hicbir zaman sevemedigim antrenör olan Trapottoninin 80.dakikada onu oyundan almasi sonucu attigi tekmeler..



1999 yilinda kariyerini sonlandiriyor ve haliyle üzgün.. Öncesine Sampdoria'ya sonra tekrar Tottenham'a gidiyor.. Kariyerini sonlandirdiktan sonra Amerika dördüncü liginde ufak capli fantezi yaptiktan sonra futbola veda edip artik Amerika'da yasamaya basliyor..


Sonra birgün Milli takim Antrenörü olarak geri dönüyor bu topraklara. Yanina Bierhoff ve yakindan tanidigimiz bugün alman milli takiminin basinda olan Löw'ü de alarak.. Cesur bir adamdir.. Klinsmann'dan önce teklif götürülen iki isim de kabul etmedi milli takim antrenörlügünü. Almanya kendi evinde oynayacak ve basarisizlik sonrasi varolan kariyerinden dahi olabilirlerdi cünkü.



O her daim elestirildi. En cok bayern patronlari Hoeness ve Beckenbauer tarafindan. Önce Kahn'i yedek birakti,Lehmann'i aldi kaleye. Bu bayernlileri yeterince kizdirmamis gibi kaptanligini da aldi buyuk kalecinin. O dönem itibari ile formda Lehmann kalede, kaptan da Ballack oldu. Amerikada yasadigi icin sürekli elestiri konusu olsa da son derece gelismis yeni modern tekniklerle takimi calistirdi ve yönetti. Misal Amerikada yasamasina ragmen oyunculariyla her daim kameradan, ordan burdan sürekli iletisim sagladi..



En önemlisi "takim ruhunu" Alman milli takimina verdi. Bambaska yapti almanlari. Onun saha kenarindaki coskusu sokaklara ve hatta almanyanin her santimetrekaresine ulasti. Dünya kupasi inanin bana kazandiklari 90 veya diger dünya kupalarindan da önemliydi ya da devrim niteligi tasimasi bakimindan kirilma noktasiydi ve her sey onunla basladi.. Bir devrimin, degisimin mimariydi almanyada Klinsmann...



Tüm bu yasattiklarinin anisina Hamburg'da bir caddeye ismi verildi ve bunu sonuna kadar haketti diyebiliriz. Kac insan 90 milyon nüfusu olan bir halki bu kadar derinden etkileyip kökünden degisime sokabilir ki ?



"Tesekkürler Klinsi" tisörtleri dünya kupasi sonrasi her yerde göze carpiyordu. Mutlu etmisti bir adam bir halki. Onu elestirenler ise Hitzfeld sonrasi onca aday arasindan takimin basina onu getirmek icin cabaladilar ve Liverpool'un yillik 8 milyon euroluk teklifini de asarak onu sonunda Bayern Münih'in teknik direktörlügüne getirdiler..



Ve simdi zor durumda.. Takimi oldukca kötü olmasi bir yana hicbir sekilde umut vermiyor. Sakatliklar, yeni bir baslangicin zorluklari ve yönteminin basariyla sahada olmasi icin gerekli zaman pek yoktur bu alman devinde.

Atesten gömlegi sirtina gecirdi. ve hikayeyi yillar sonra tekrardan devam ettirecek nitelikte eylemlerle basbasa kalmasi dilegiyle..