1 Şubat 2012

"Tor des Jahres 2011 "



Geçen sene Bundesliga içerisinde atılan en güzel 10 gol buymuş. Şaşırdım zira çok daha güzel goller vardı. Özellikle Sascha Rösler'in buradaki golünden çok daha güzel Rösler gollerini görmüştüm ama burada durum buymuş.

Kazanan ise elbette 8 numara. Efsane'nin attığı gol sonrası Rangnick'in demeci de oldukça ilginçti. "Biz orada fazla şaşırmadık, daha çok sürpriz Raul o topu yerden vursaydı olurdu "

Yılın golü seçilen Raul'un muhteşem aşırtması oldu ki doğru bir seçim kesinlikle.!

TFF istifa etmiş..



3 Temmuz öncesi de bu ülkede ufak çaplı da olsa şike operasyonu yapıldı. Şike araştırma komisyonu rapor sundu ve önünde sonunda çıkılmaz nokta dün de belliydi ve bugün de belli.

MAA'nın Fenerbahçe forması dahi sorun değil. Başka bir isim olsaydı da bu kaos yaşanacaktı.

Federasyon başkanını kulupler birliği neredeyse ortaklaşa karar verip kendi çıkarlarını koruması için başa getiriyor.

Şimdi bu şekilde başa gelen herhangi birisinin adaletli olsa dahi kuluplerin ya da kendisini başa getiren grubun aleyhine bir karar alabilir mi?

"Türk Futbolu" dedikleri olgu kulupler birliğinin ekonomisidir. Yoksa inanın bana üç büyük aşağı da gitse Eskişehir şampiyonlar ligi oynasa da bugünden daha beter bir zarar verilemezdi. Mesele bu değil..

TFF'nin bu yapısallığı içerisinde adli bir çözüm getirme şansı yoktur. Nasıl olsun ki?

BirGün'e aylar aylar öncesi yazdım puan silinmenin gerçekleşeceğini ve Play Off'ların da hem yayıncı kuruluşu hem de puanları silinecek olanı yarışa sokarak yaralara merhem olacağını..

MAA'yı gönderin yerine Faruk Süren'i getirin, adaletli bir karar alamayacaktır. Kulupler üstü bir kurum olması gerekir. O meclisin şike araştırma komisyonunun raporu da hep bunu söyledi. Şike Tahkik kurulunun fedarasyondan bağımsız bir işleyişi olmalı zira Fedarasyon ve elbette kulupler birliği toplamda suçlu suçsuz ayırt etmeden kendi ekonomik zararına olacak herhangi bir kararı alamaz. Sorunun çıkmazı başından beri buradaydı.

2002/03 yılında da söylendi ve bugün ben burada da yazıyorum. Fedarasyon'un özerkliği güzeldir ve tüm kuluplerin ortak çıkarına kendi kendisini yönetmesidir. Lakin her zaman adaletli olamaz. Özellikle tüm kulupler bir olup bir şeyi istediğinde ona karşı gelmek zordur.

UEFA buraya anında cezayı keser. Adil olduğundan dolayı değil bir üst kurum olarak kuluplerin ortak çıkarını düşünmek gibi bir derdi yok. TFF ceza kesemez, adaletli olamaz. Bu yapı bu şekilde bina edildiği sürece önemsediği farklı değerler olacaktır ve kararlar adalet temeli üzerinde değil çıkar odaklı olacaktır, bu şekilde olması için yapılandırıldı. İsimlerden bağımsız genel durum budur..

Ne Borges'miş be..



Sao Paolo'da iki yılda 27 gol atmış ama Santos da 31 maçta 23 gol.. Öncesi de böyle parlak değil ama işte adam 31 yaşında coşmuş. Atalanta'da German Denis gibi şansı sonradan açılmış adaşımızın. Lakin anlamadım gitti piyasasının neden bu kadar fazla olduğunu..

32 bitecek arkadaşın beş altı ay sonra. Fenerbahçe için adı sıklıkla geçti derken Galatasaray da keza aynı şekilde ilgilendi. İnsan ister istemez menajerini merak ediyor, kimdir nedir diye?

İsrael Rolim de Carmo ile Nacer Abdellah'ın sahibi olduğu oldukça geniş portföyü olan Europe Sport menajerlik şirketinin bir futbolcusu. Peki bunun önemli partneri kimdir? Şevki Pehlivan.. İşte tüm mesele bu Türk partnerinde yatıyor olmalı ki Andre Santos, Christian gibi isimleri pazarlamanın yanı sıra Doka'nın da Türkiye'ye gelmesinde etkisi olmuştur zira bu oyuncuların hemen hepsi aşağıda futbol oynamaya devam eden Marcelinho gibi Borges'in menajerlik şirketinin futbolcuları.

Şevki, Sinan Pehlivan'lar Nedim Yavaş'ı da aralarına alarak SP Sportagentur'u kurmuşlar. Üstelik Türkiye Liginden neredeyse büyük oyuncu yok iken en önemli oyuncuları Aston Villa'dan Gabriel Agbonlahor.. Efendim PSG'den Nene.. Rubin Kazan'ın Salvatore Bochetti'si.. Anzhi'ye giden bücür Mbark Boussoufa..Stoke City'den Kenwyne Jones.. Manchester United'dan Danny Welbeck..

Borges haberleri içerisinde Şevki Pehlivan'ın ismi sıklıkla geçer. Bu haberlerin birinde bu adamın FİFA menajerlik lisansının olmadığı da geçiyor ve fakat buna rağmen oldukça geniş bir oyuncu portföyüne sahip diyebiliriz. Bir yerde röportajında Şevki Pehlivan ilginç bir hikayeden de bahsediyor:

".. 2005'de Çek ikinci liginde bir maç izliyorum. FK Ústí nad Labem'de oynayan muhteşem bir forvet oyuncusu gördüm ve bizim takımlara tavsiye ettim. Hemen hepsi bana kızdı ve nasıl olur da ikinci ligden oyuncu tavsiye edermişim dediler.. Sonra başka başka yerlere de tavsiye ettim ve o oyuncunun adı Edin Dzeko'ydu.."

Küçük bir araştırma sonucu Dzeko'nun ağzından yazılan bir haberin içerisinde bu takımın Beşiktaş olduğunu öğrendik. Habere göre dört yıl önce Dzeko bizim Pehlivan tarafından Beşiktaş'a önerilmiş ve kulup "ikinci ligden oyuncu önermek hakarettir" gerekçesi ile kabul etmemiş ve hatta Dzeko da bu yüzden gol attığı için daha bi sevinmiş.

Başa dönersek 32 yaşında olan Borges'in iki büyük kulubün önemli transfer hamlesi olarak uzunca süre basını meşgul etmesi Şevki Pehlivan başarısıdır. Freddy Adu'nun Çaykur Rize'ye da transferini gerçekleştiren bu menajerin başarısından ziyade onlarca golcü arasından Borges ile yatıp kalkan kuluplerin hazıra konma isteği ve tembelliğidir asıl sorun.

Bundesliga üzerinde yoğunlaştığım için buradan örnek veriyorum: Wolfsburg'un kaotik ortamında dışarıda kalan Lakic,Helmes gibi önemli golcüler boşa çıkmıştı. Stuttgart 7.5 milyona aldığı ve oynatmadığı halde Rumen milli takımında oynayıp gol atan Marica boşa çıkmıştı. Sene başında burada ben Maximillian Beister demiştim ki Hamburg ve Dortmund kapışıyor başında.. Barrios satılıktı Zidan gibi.. Fransa ligine giderseniz benzer kalitede minumum beş oyuncu bulursunuz keza Hollanda, Portekiz liginde olduğu gibi.. Ama gelin görün ki Borges aşağı Borges yukarı..

Neden?

Tembeller 1. Şükür ki Fatih Terim, Aykut Kocaman gibi futbol idaresini de ele almış futboldan gelme insanlar var da iş yapmakta zorlanıyor bu menajerler 2. Yönetim-Teknik ekip anlaşması olmadığında transferin son günlerinde " hiç yoktan iyidir'e " getirilmek isteniyor 3.

Borges kötü bir transfer değil belki zira adamın isminde hayır var bir kere ve fakat bu kadar uzun süre tek seçenekmişçesine iki büyük kulubü de bu kadar meşgul etmesi bana pek olağan gelmedi. Dzeko hikayesi doğruysa Pehlivan kardeşler bu işten anlıyor ki Doka'yı getirmesi de oldukça iyi bir referans ve fakat toplamda menajerin derdi oyuncusunu -iy ya da kötü olsun- pazarlamaktır. ve Borges çok iyi bir şekilde reklam edildi. Neyse ki oyuncu 32 yaşında yoksa bir on yıl Borges derdik..

31 Ocak 2012

VDB!



Baş harflerini verdim, gerisini siz tamamlarsınız.. Sene 1980.. Bildiğin yeşil çam artizti de ismini hatırlayamadım şimdi bak..

Ne diş'miş..



Marcelinho'yu bilirsiniz. Trabzonspor'a da gelmişti vesaire. 36 yaşında ve oynamaya devam ediyor. İşte böyle bir hava topunda 1750 avro verip de yaptırdığı diş (implant) düşüyor. Arıyor, tarıyor, ediyor bulamıyor, arkadaşlarıyla arıyor yine bulamıyor. Maçtan sonra yine saha görevlileri ile arıyor,ediyor bulamıyor. Diş'in başına ödül koyuyor ve bulana 1000 real(436 avro) vereceğini söylüyor.


Tamam o diş olmadı mı durum kötü burdan anlaşıldığı üzere ve fakat altın kaplama olsa böyle abartmaz insan.. Sevgilin mi hediye etti Baba'nın aldığı ilk hediye mi nedir lan bu diş? İçerisinde gizli bir şifre mi vardır anlamış değilim. Umarım bulan işe yaramaz bir şekilde sana getirir de 500 avro daha zarara uğrarsın..

Gristianooo!



Sağ alt köşede foto necati diye bir şey aradım ama..

Kazım & Necati



Hayatım Futbol dergisinde "neden" köşesi var. En çok bunu Kazım için istedik ama aramızdan herhangi birisi Kazım'ın neden üst düzey bir takımda ilk onbir başlaması gerektiğine dair ayrıntılara ulaşamadı. Asla ve asla kötü bir futbolcu değil ve potansiyeli nedir hala tam olarak anlamış değiliz. Saha dışını da bir kenara bırakın, son bilmem kaç ayda saha içerisindeki ortalaması nedir?

Kazım'ı Daum oynattı, Terim milli takımda oynattı,Hiddink de keza aynı şekilde ondan uzunca süre vazgeçmedi. Aykut Kocaman ise saha dışı ve aslında içi disiplinsizliği nedeniyle ondan vazgeçti ama kadroda olduğu vakit oynama şansı her zaman buluyordu. Hemen herkes onu oynatmak istedi ama oynadığı süre boyunca zaman zaman önemli performanslar gösterse de uzun sürece yaydığınızda elinizde çok bir şey kalmıyor.

Fenerbahçe'nin başarılı olduğu şampiyonlar ligi serüveninde önemli bir yardımcıydı ama asıl eleman olamadı. Daum misal onu Galatasaray derbisinde merkez forvet olarak görev verdi ve Galatasaray'ın iki stoperini birden kilitledi. yer yer kenarda önemli işler de yaptı ve fakat toplamda borges hayalindeki ilk on bire koyar mısın dersen, cevabım hayır.iyi bir yedek ama bugüne kadar gösterdiğine bakıp da ona bir kenarı teslim etmem.

Bugün her şeye rağmen en kötü iyi bir yedek olabilecek iken Olympiakos'a kiralandı. Bunun arkasında ne var bilmiyorum zira içeriden gelen bilgiler yabancıların en çok sevdiği oyuncu olması ve yabancı-yerli oyuncular arasında köprü görevi gördüğüdür. İstikrarsız bir şekilde üst düzey yeteneğini sunup istikrarlı ortalama oyuncu olarak görev yapan Kazım zor zamanlarda kesinlikle kayda değer işler yapacak iken 900 bin avro gibi bir bedel karşılığı gönderilmesi bana göre Kazım'ın isteği sonucu gerçekleşmiştir. Terim şu zamanda böyle bir şey yapıyorsa çok önemli bir gerekçesi vardır ya da dediğimiz gibi Kazım'ın bir isteğidir. Geldiğinde de aman aman muhteşem bir beklentim olmadığından olsa gerek geldi ve sorunsuzca da çekip gidiyor. Neden geldin demedim neden gitti de demeyeceğim gibi..



Hagi'nin ilk döneminde Necati-Hakan Şükür zamanı oldukça iyiydi. Galatasaray'da iyi işler yaptı, olumlu iz bırakmıştı. Kaliteli bir forvet ve şu zamanda kesinlikle iş görür. Yaşı 32'ye doğru gidiyor. Kadroya baktığınız vakit Riera oynadığında ortalama 28 zaten. Bugün başarı şart. Şampiyonlar ligine bugün girmek ve yarın gitmek arasında 30 milyon fark var. Dolayısla Galatasaray geleceğin takımı adına yıllarını heba edecek durumda değil ve acil başarı için sene başından bu yana hep garanti transferlere yöneldi. Elmander-Melo-Selçuk-Ujfalusi-Eboue.. Bunlar size beklentinin üzerine muazzam performanslar göstermez belki ama ortalaması dahi her zaman Türkiye Süper Ligine yetecek kalibrede oyuncular. Sürprize fazla yer yok zira vakit dar.. Necati de bu açıdan bakarsak önemli ve başka açıdan performans garantisi veren bir yatırım..

Podolski yerine Tese!



Asya'nın Rooney'si olarak geçiyordu ama aslında Asya'nın Hakan Şükür'ü demek daha doğru olurdu Chong Tese için..

Podolski sakatlandı ve dört hafta yok. Hali hazırda üç maçtır yenilen ve takımı tek başına sırtlayan Podolski sakatlanınca anında bir oyuncu almak durumunda kaldı Köln.. Chong Tese bana göre doğru bir seçim.

İkinci ligde Mirkan'dan dolayı çok fazla Bochum maçı izledim ve 39 maçta 14 gol atan Tese'nin performansını fazlasıyla beğenmiştim. Gol sayısından ziyade yırtıcı ve çevresine boşluk yaratan yetenekli bir golcü olarak adlandırmak gerekir. Podolski tarzına pek uygun değil ama Köln eğer doğru oyunu sahada oynayabilirse Tese de buna yardımcı olacaktır.. Şimdilik bir aylık süre içerisinde forma garanti ama sonrasını performansı belirleyecek..

30 Ocak 2012

Selçuk Şahin Röportajı


Selçuk Şahin dokuz yıldır Fenerbahçe'de oynuyor. Ülke insanının olduğu gibi kabul etmekte zorlandığı üç beş isimden birisi. Galatasaray'dan Sabri, Beşiktaş'tan İbrahim Üzülmez gibi tepkilerle, küfürlerle büyüdüler bu ortamın içerisinde. Oysa bu bölgede oynayan en iyisi dahi olsa nedir ki? Bayern'de misal Luis Gustavo, Timoschuk ya da Barça'da bile çok değerli olsa dahi Busquets.. Real'de Lass,Khedira.. Bir kaç istisnai durum hariç bu bölge oyuncusunun kaderi gibi bir şey aslında. Daha fazla tekniğe sahip olan yani on numara ise tam tersi konumda. İki tarafı da az çok becerenler biraz daha şanslı..

Velhasıl severim ben Selçuk'u. Güzel adamdır..

FourFourTwo'ya röportaj vermiş, okurken sevdim buraya aldım. Zira şuraya aldığımız son üç sorunun birbirlerinden farklı içeriği ve geçişler ilginç. Sadece o kısmı şuraya alalım. Son üç sorunun içeriğine biraz dikkatlice bakmak gerekir, şeker bir şey çıkmış ortaya. O nasıl geçiş diyorum sadece..

-Destek görseydin daha iyi bir konumda olacağını düşünüyor musun?

Ayağıma gelen toplardan dokuzunu doğru kullanıp birini yanlış kullansam tepki görüyorum çünkü kredim yok. Bu yüzden rahat edemiyorum.İlk zamanlarda bunun zorluğunu çok yaşadım.

Taraftar futbolcuya neye göre kredi veriyor sence?

İki oyuncu geçip pas verirsen taraftar seni sever ama benim işim bu değil.Ben aldığım topu en uygun gördüğüm arkadaşıma veririm.Benden Alex gibi oynamamı bekliyorlar "Alıp ileri geri atıp başka da bir şey yapmıyor" diyorlar. Ben hocaların verdiği görevi yapıyorum.Adam geçmeye çalışırken top kaybetmiyorum.Benim bölgemde oynayan futbolcuların hiçbiri de bunu yapmaz.Taraftarlık başka bir şey. Onları anlıyorum

Anlam veremediğiniz bir şeyler var mı?

Uzayın sonsuzluğunun nasıl bir şey olduğunu kafam almıyor.İnsan vücudu da çok garip.Beynimle bedenime hükmedişimi anlamakta zorlanıyorum.

Pişman olduğun bir şeyler var mı?

Daha iyi yatırımlar yapabilirdim.

......

Giuseppe Bergomi!



..konuşmuş 519 kez İnter formasını giymiş efsane! Bundesliga hayranlığını da dile getiriyor Dortmund'un oyun tarzını beğenmesinin yanı sıra.. Bir de ligleri kıyasa girişmiş.

Serie A yapısal olarak Bundesligayı örnek alıyor ile başlamış. Özellikle ligdeki takım sayısının az olmasının daha iyi olduğunun üzerinde duruyor. Toplam performansın daha az maça bölünmesinden dolayı kaliteyi de arttırdığından bahsediyor.Asıl önemli ayrıntı ise statlardaki seyirci atmosferi bir yana Bundesliganın 18 kulubünün ekonomik açıdan incelendiğinde sadece İtalya'ya değil tüm liglere örnek teşkil etmesi gerektiğinden bahsediyor. "Bizde üç ligde 78 takım var ve pek çoğu iflasın eşiğinde.. dengesiz" diyor.

Global açıdan Premiere Lig, La Liga ve Serie A'nın Bundesliganın önünde olduğunu ve italyadaki antrenörlerin daha iyi eğitilmiş olduğundan bahsediyor. Aynı zamanda her ne kadar son dönemde Almanların kendi yıldızlarını yaratma konusunda muazzam bir aşama kaydettiğinin üzerinde dursa da yıldız sayısının diğer liglerde daha fazla olduğundan da bahsediyor.

Bence bu ikisi birbirlerinin sonucu gibi bir şey. Bundesliga kulupleri borçlanmayı göze alıp iflasa doğru yürüse pek çok yıldızı buraya getirebilir ama Bayern harici herhangi bir kulüp bir futbolcuya on milyonun üzerinde bir para vermiyor. Dahası bu denge bence "Financial Fair Play" tam anlamıyla uygunlandığında değişecektir diyoruz..

Schmelzer & Badstuber

29 Ocak 2012

19.Hafta Bundesliga!



Dortmund'dan 3 gol yemesine rağmen Hoffenheim kalecisi Starke'nin haftanın kalecisi seçilmesi daha çok Dortmund'un nasıl oynadığının en güzel göstergesi olsa gerek. Mainz 17 dakikada üç attı ki sonucu daha acıklı olabilirdi, frene bastılar. Herrmann benim eskiden "geleceği olan futbolcu" adayımdı ve Favre ile beraber yukarı çıkıyor, Reus sonrası daha da gelişecektir. Türkiye kulupleri Stuttgart'ın en pahalı transferlerinden olsan Rumen golcü Marica'nın neden üzerine düşmedi, anlamadım zira bedavaya çıkmıştı ve Schalke bu hafta onunla maçı çevirdi. Stuttgart'da teknik adam tarafından cezalandırıldığı için oynatılmasa dahi milli takımda sürekli gol atıyordu. Kendisine gelirse kalitesini daha da konuşturur gibi..

19.Hafta İstatistikleri!

Stuttgart dört haftadır kaybediyor. En son üst üste dört maçı 12 yıl önce Rangnick döneminde kaybetmişlerdi. Köln bu yeni teknik adamı Solbakken yönetimi altında ilk defa üç maç üst üste kaybetti ki Podolski bu hafta onları kurtaramadığı gibi ilerleyen haftalarda da kurtaramayacak zira sakatlandı.8 maçtır galip gelemeyen Hannover bu senenin ilk galibiyetini Nürnberg karşısında aldı ve elbette yakaladığı iki şanstan birisini değerlendiren ligin en efektif golcüsü Mohammed Abdellaoue'nin golüyle.. Schalke son beş maçını kazanan tek bundesliga takımı ve en son yine bu seriyi bugün Hannover'in başında bulunan Mirko Slomka yönetiminde Lincoln'lu zamanda almıştı. Bayern evinde Wolfsburg'a hiç kaybetmedi. 14.maçını oynadı ve toplamda 13 galibiyet 1 beraberlik.. Seri devam etti. 9 maçtır kazanamayan Kaiserslautern'in son beş maçı da beraberlikle bitti. Bu takım tarihinde daha önce beş maç üst üste berabere kalmamıştı.

Durdurulamıyor!



Gladbach kazanmaya devam ediyor. Bayern Münih'ten sonra Stuttgart'ı da deplasmanda 3-0 yenerek zirvede bu sene kalıcı olduklarını gösterdiler. Onları kimse durduramıyor. İşin belki de bu takım özelinde en can alıcı noktası kadrosunu güçlendirmeden sadece "teknik direktör" değişimi ile ligin dibinden zirvesine yolculuk yapmış olmalarıdır. Lucien Favre hali hazırda benzer başarıyı Hertha Berlin ile yakalamıştı ama önemli ayrıntı teknik adamın bulduğu her fırsatta kurslara katılması,yenilik arayışı ve kendisini geliştirme isteği..

Marco Reus ligin en fazla verkaça giren oyuncusudur. Bu takımın hücumlarını elbette Reus gibi bireysel yeteneğin şekillendirdiği vakitler de oluyor ama toplamda çalışılmış, teknik adam hamleleridir. Set hücumları çoğunluktadır.

Yakın zaman içerisinde ben Favre'nin Gladbach başarısı sonrası bir üst aşamaya geçeceğine inanıyorum yani Bayern Münih teknik direktörlüğüne..

Reus sonrası ise Favre bir yıl daha kalırsa Patrick Hermann'ın da yıldızlığa oynayacağını öngörmek çok da zor olmasa gerek..

Hülasa yürü be Gladbach..