27 Ekim 2012
Magath'ın başka şansı mı var ki?
Bu görüntü Magath'sızlık coşkusudur.
Pek çokları benzer eleştirileri yıllardır yapıyor ve üstelik haklılar. Kahn diyor ki "büyük kulüplerde oynayan futbolcuların üzerinde zaten yeterince baskı var. Bunun üzerine bir de idmanlarda ekstra baskı yüklemek uzun süreçte başarısızlığı size garanti eder."
Haklı.
Höness başkanlık koltuğuna oturmadan önce pişmanlıklarını dile getirirken iki sene üst üste Bayern'e çifte kupa yaşatan (tektir Bundesliga) Magath konusunda pişman olmadığını dile getiriyordu. Zira oyuncuların büyük bir kısmı istedi mi şansınız kalmaz.. Uzun süreçte oyuncular Magath'a isyan bayrağını açar, siz de gönderirsiniz.."
Ki aynı Höness hafta başında şunları da dile getirmişti.
"Eğer bir takım, daha önce olmadığı kadar iyi bir şekilde oluşturulmuş olmasına rağmen sahada koşmuyorlarsa ya idman yapmıyorlar (Magath'da bu mümkün değil) ya da antrenöre karşı tavır koyuyorlar. (bunu işaret ediyordu)
Ki Magath kovuldu, gol atma özürlü Wolfsburg deplasmanda Düsseldorf'a 4 attı.
Yine haklıydı.
Peki Magath'ın zekası tüm bu konuşulanları algılayamacak düzeyde midir? Yıllardır aynı teraneler dönüp duruyor.
O da her şeyin farkında lakin başka seçeneği yok.
Felix Magath'ın elinde futbol sahasında test edip muazzam başarıları kazandığı 1 tane formül var. Ya bunu işletecek ya da bunu işletecek. Tutarsa dünyaları kazanıyor, olmazsa futbolcular birleşip onu gönderiyor.
O bir şekilde diğer bütün takımlardan çok daha fazla oyuncularına yükleme yapmak durumunda. Bu onun en önemli antrenör özelliklerinden birisi. Haliyle bu durumda isyan edecek olanlara karşı oldukça sert tutum takınmak durumunda. Bu gerçekleştiğinde sportif direktör ile beraber oyuncular teknik adamı mı gönderiyor? O aynı zamanda sportif direktör de olmak durumunda bunun önüne geçmek için.. Otoriter tavır onun başarısının temeli.
Pek çok eleştiriye kulak asıp çok başka bir profil çizebilir, lakin bu şekilde Stuttgart'ı düşme potansından Şampiyonlar Ligi'ne sokmuş, Bayern ile Bundesligada başka hiçbir teknik adamın başaramadığı üst üste iki yıl çifte kupa kazanmış, Wolfsburg gibi orta sıra takıma tarihindeki ilk Şampiyonluğu kazandırmış, yerlerde sürünen Schalke'yi ikinci yaparak Şampiyonlar Ligi'ne sokup ordan da gruplardan çıkarmış..
Kolay mı bu hemen herkesin eleştirdiği tavrı bir yana bırakması?
Dahası elinde bir başka silah da yok. Magath bugün bu kadar çok para kazanıp şu yukarıda saydığımız başarıları kazandıysa işte bu nedenledir. Siz kolay kolay vazgeçebilir misiniz?
Sorun şu: İster işsiz gezinen oyunulardan yıldız yaratma, isterse de idmanı sonuna kadar kökleyip cezaları abartıp futbolcuların pestilini çıkarma olsun, her zaman "doğru" sonucu vermiyor, başarıyı garantilemiyor ve fakat zaman zaman da mümkün. En önemlisi Magath'ı bugün Şampiyon teknik adam yapan bunlar..
Kovuldu ama yine gelecek, yine aynı şekilde deneyecek. Kimileri onun yüzünü bile görmek istemeyecek Misimovic, Kuranyi gibi orta sıra futbolcudan yıldız olanlar ise "keşke Magath" olsa diyecekler.. BU böyle devam eder.
Magath uzun süredir yurt dışında çalışmak istiyordu. Şimdi önünde engel kalmadı.. Ve bizim bu tarafa gelmesi ise oldukça ihtimal dahilindedir.. Gelirse, şenlik var demektir..
26 Ekim 2012
Holtby & Höwedes
Bu iki futbolcu hakkında hiçbir şey söylemesem dahi şu iki kare her şeyi anlatıyor. Zeki, cana yakın ve sakin kişiliğiyle Holtby.. Diğer yandan kaptan, savaşçı ve sert karakteriyle Höwedes.. Teknik, akıllı ama narin.. Diğeri sert, mücadele gücü yüksek, savaşçı..
İkisi de bir takımın içerisinde olursa tadından yenmiyor..
Mutlu Bayramlar!
Hepinize mutlu bayramlar!
Birazdan evi temizlemeye başlayacağım zira Annem ve Ablam ama bunlardan da önemlisi Ablamın kızı, dayısının gülü Aurelia misafirim olacak bir haftalığına. Bayrama denk geldi ama bayram için gelmiyorlar, çok önceden yapılmış bir organizasyon.. Bayramla birleşince birden tuhaf oldum. Bayramda ziyarete gelen aile büyükleri ya da benzer durumlar.. Hani sizde çok olur böyle şeyler, bizde benim dışımda olur böyle şeyler..
Ben genelde bu tür organizasyonların hep dışında bir hayat sürdüm. Tüm sülalenin oynadığı oyuna dışarıda seyirci kaldım. Bayram v.s. gibi durumlarda çok kimseyi aramazdım.. Çocukluğumda ve hatta gençlik yıllarında bu bir tepkiydi ama sonrasında da alışkanlığa dönüştü.
Şunu fark ettim ki anormali yaşayan bünyelerin genelde "normale" duyduğu özlem çok fazla. Ben şu cümleyi kurduğum için dahi çok fazla keyif alıyorum bu hayattan "Bu bayramı ailemle beraber geçireceğim"
2 yaşını 8 Mart Kadınlar Günü'nde dolduracak olan yeğenim Aurelia ile geçireceğim 8 güzel günün heyecanı içerisindeyim.
Günlerce ve bazen haftalarca buraya dokunmasam dahi arka arkaya yazdığım iki post sonrası toplaşan binlerce güzel insana mutlu bayramlar!
25 Ekim 2012
24 Ekim 2012
Helal!
Pepsi'den aldığı 3 milyon euro'nun tamamını ülkesinde hastane yapımına harcıyormuş..
Peki neden?
Yakın arkadaşı Stefan'ın lösemi'den(kan kanseri) hayatını kaybetmesi sonrası insanlara yardım etmek için vakfını kurdu. İlk etapta 19. Dünya Kupası Afrika elemeleri 5. grupta Fildişi Sahili-Malavi maçında stat duvarının çökmesi sonucu hayatını kaybeden 19 insan ve 132 yaralı insana yardım ederek işe başladı. Akabinde bu bölgeye hastane yaparak insanların "hayatta kalmasına" yardımcı olmak istedi.
Pepsi'den aldığı 3 milyon reklam parasının tamamını bu hastane yapımı adına bağışladı.
Peki neden?
Yakın arkadaşı Stefan'ın lösemi'den(kan kanseri) hayatını kaybetmesi sonrası insanlara yardım etmek için vakfını kurdu. İlk etapta 19. Dünya Kupası Afrika elemeleri 5. grupta Fildişi Sahili-Malavi maçında stat duvarının çökmesi sonucu hayatını kaybeden 19 insan ve 132 yaralı insana yardım ederek işe başladı. Akabinde bu bölgeye hastane yaparak insanların "hayatta kalmasına" yardımcı olmak istedi.
Pepsi'den aldığı 3 milyon reklam parasının tamamını bu hastane yapımı adına bağışladı.
Golcülüğü, futbolcu kalitesi kadar insanlığı da tartışılmaz..
Zidane vs Materazzi
Eylül sonundan itibaren Zidane'ın meşhur kafası Paris'te Piazza Beaubourg'da gösterimde.. Cezayirli Adel Abdessemed'in eseri..
Görülesi.. Abdessemed "Kahramanların gölgeli/karanlık tarafını" göstermek istemiş. Heykele itirazlar büyük, Zidane'e kaldırılması yönünde mektup dahi yazmışlar. Lakin Fransız idol henüz heykel hakkında bir açıklama yapmış değil.
B.Dortmund vs R.Madrid
Şampiyonlar Ligi ikinci maçlar sonucunda kalelere en fazla şut gönderen iki takımın mücadelesi. Dortmund her ne kadar Madrid sonrası kaleye en çok şut atan ikinci takım olsa da Real, 4 şutla kalesine en az isabetli şut çekilen takım. Gelin görün ki bu çekilen 4 isabetli şutun 3'ü de gol oldu. Bu arada Dortmund kendi evinde yenildiği bir maçtan sonra hiçbir Şampiyonlar Ligi maçını kaybetmemiş.. peh peh peh.. Evinde kaç kere yenildi ve bu yenilgi sonrası kaç kere Şampiyonlar Ligi oynadı ki? Diğer ilginizi çekecek detaylar ise şunlar:
#Dortmund iç sahada İspanyol takımlarına karşı oynadığı son 4 maçı da kazanamadı. (G0 B2 Y2)
#Real Madrid dış sahada Alman takımlarına karşı son oynadığı 23 karşılaşmanın sadece 1’ini kazanıp 16’sını kaybetti. Son 4 maçını ise arka arkaya olmak üzere kaybetti. (Mourinho'nun değindiği istatistik bu. Bayern karşısında geçmişi pek ciddiye almamıştı ama bu sefer daha temkinli)
#Cristiano Ronaldo son 11 Şampiyonlar Ligi maçında 14, Karim Benzema ise son 15 maçında 18 gol attı. Diğer açıdan Ronaldo'nun Almanya'da sadece tek golü var o da Portekiz milli takımıyla 2006'da penaltıdan..
#Real Madrid son oynadığı 27 Şampiyonlar Ligi maçının 20’sini kazanıp sadece 2’sini kaybetti.
İstatistikleri bir kenara bırakırsak güzl bir maç bizi bekler.
Götze ve Schmelzer oynuyor. Lakin İlkay'ın durumu maç saatinde belli olacak ve bu çok önemli. Bana göre City maçının tartışmasız en iyi oyuncusuydu ve bu yüzden Manchester ve Tottenham'ın ilgilendiği, 25 milyon vereceği filan konuşuluyor burada..İlkay da oynarsa oldukçaa keyifli bir mücadele bizi bekler. Bir başka sorunları Lewandowski'nin pozisyona girip değerlendirme konusunda hoyrat davranması. Bana göre takımın en iyisi tartışmasız Reus..
Real'in en büyük artısı hiç şüphe yok ki tecrübesi. Sadece buna dayanarak dahi "Real" kazanabilir diyebiliriz. Büyük sorun ise sol kenarın çökmüş olması. Coentrao ve Marcelo yok. Essien burada savunma görevini layığıyla yapacaktır ama bu Ronaldo'nun hücum performansını etkileyecek gibi gözüküyor. Daha çok Schmelzer'in çıkışlarını da düşünürsek Di Maria'nın daha fazla etkili olması mümkün. Kuba olsaydı Ronaldo çok daha rahat durdurulabilirdi ama Götze'nin varlığı Pişçek'i zor durumda bırakabilir. Yine de Götze'nin zaman zaman 13 km'ye ulaştığını koştuğunu hatırlatalım.
Benzer oyun felsefelerine sahip iki takımın mücadelesi. Gollü geçmesini bekliyoruz. Dortmund'un düşen performansı, sakatlıkları, Real'in çöken sol tarafı, Reus, Mesut, Ronaldo, Di Maria, Götze.. Daha ne ister bir futbolsever?
Heyecanla bekliyoruz..
Borussia Dortmund
Günün en keyifli karşılaşmasıDortmund-Madrid ya da Schalke Arsenal olur. Eh biz tarafımızı belli edelim de..
Klose'ye kırmızı kart!
“Golü attığımda hakeme ve yan hakeme baktım. Verince sevindim ama TV’den izlediğimde net bir şekilde ofsayt olduğunu gördüm” dedi..
Yine de kırmızı kartı yedi. Bu ödül ona Napoli maçında henüz kimse kimseye gol atmadığı zaman dilimiinde geçerli olan golü hakemin ona sorması karşısında elle attığını itiraf ettiği için verildi. Sonrasında takımının yediği üç gol sonucu sahadan mağlubiyetle ayrıldılar. Benzer şekilde Almanya'da yine golsüz geçen oldukça önemli bir karşılaşmada Armina Bielefed karşısında davranmıştı.
Klose şöyle diyordu:
“Ben suçumu kabul etmekten çekinmem. Bunu TV başında bizi izleyen çocuklar için yapıyorum” dedi..
Centilmenliğini bir kenara bırakalım.
Adam gol atıyor. Golcülerin en zorlandığı Serie A’da 35.maçında 19.golüne ulaştı. Bu sezon Lig, milli takım ve Avrupa Ligi olmak üzere oynadığı 15 karşılaşmada 10 gole ulaştı. Geçen seneden bu yana durmuyor, atıyor da atıyor.. Bırakın gollerini, idman performansı, örnek aile yapısı ve karakteri nedeniyle gençlere örnek olması için bu adamı 35 yaşında takıma alırım. Fiorentina bu nedenle Toni’yi alıyorsa ben Klose’yi üç kere alırdım..
23 Ekim 2012
Doksanlar..
Bu golü an ve an hatırlıyorsan, bizdensin arkadaş.. Bilmiyorsan aramızda kuşak farkı var demektir, o denli belirleyici..
Yanlış nerede yapıldı?
Sezon başından bu
yana bir ya da iki maç genel görüntü Galatasaray’ın kötü oynadığına işaret
ediyordu. Oysa gerek lig gerekse de Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray oldukça
kötü sonuçlar alıp hayal kırıklığı yarattı. Ortada bir eylem(transfer) ve bunun
sonuçları varsa bu kötü gidişin faturasını çıkarmak farz oldu. Hemen herkesin dillendirdiği Melo’nun kampa
geç katılması v.s. gibi konuları geçerekten başlıyoruz.
1- Forvet seçimi
Eğer ki Şampiyonlar
Ligi başarısı isteniyorsa bu noktaya bu ligin golcüsü alınmalıydı. Braga ve Manchester United maçlarında iyi oyun
ve pozisyon üretimi konusunda sıkıntı yaşamamasına rağmen puansız maçı
tamamlamasının yegane nedeni ekstra nitelikleri olan Şampiyonlar Ligi golcüsünden
yoksun olmasıydı. Sadece bu karşılaşmalar için konuşursak başka bir sorundan dahi konuşmamalıyız. Transferlerinde
ısrarcı olunmayan Klose’nin, Podolski’nin(bu daha önemli) ve hatta Ronaldinho’nun bugünkü
performansları yanlışın altını yeterince kalın bir şekilide çiziyor. Bu yanlış
Riera transferini, ondan kurtulamama problemini ve onu “bek”olarak düşünüp sol
bek transferinin de önüne geçerek bir dizi yanlışı da doğurdu. Demem o ki Terim kendi doğrusunu unuttu Ronaldinho v.s. konularında.. Risk almazsan.. Galatasaray risk almadı. En azından burada..
2-Melo
Bu oyuncunun kampa
geç katılması ve hazır olmaması gibi ayrıntılar yeteri kadar dillendirildi. Oysa
sakatlanabilir, kart cezası olur.. Yokluğuna bir yedek yetiştirilebilirdi.
Ceyhun Gülselam potansiyel oyunculardan sadece bir tanesiydi. Geçen sene
üzerinde durulan konu Melo’nun en iyi oyuncu olması değil alternatifi olmayan
tek oyuncu olmasıydı. Bu gerçek bu sene de geçerliliğini korumaya devam ediyor
ve onun hazır olmadığı maçlarda Galatasaray puan kaybetmeye devam etti. Bu
takımın kilit noktasıdır. Bayern Münih’te de böyledir Juventus’da da.. Bayern 40 milyon euro verdi ve yedek
bekletiyor zira hem Schweinsteiger’in performansını yükseltiyor hem de olası
bir Schweinsteiger sakatlığına hazır tutuluyor.
Ki geçen sene Şampiyonluğu götüren bu mevkide oynayan oyuncunun
sakatlığıdır Bayern’de v.s. diye gider.
3- Kadro
istikrarsızlığı
Ben bu sezon
Galatasaray’ın aynı 11 oyuncuyla üst üste iki maç oynadığına şahit olmadım. Bu özellikle
savunma hattında ciddi sorunlara neden olur. Dünyanın en yetenekli iki
stoperini yan yana koysanız istenilen performans için sizden beraber oynama
süresi isteyeceklerdir. Ujfalusi’nin sakatlığı sonrası Dany, Semih ve Cris
üçlüsünden hangi ikisinin oynayacağı maç maç oynatılarak belirlenmesi bugünkü
Galatasaray’ın çok fazla gol yemesinin en az Melo performansı kadar etki eden
ayrıntısı.
4-Amrabat ya da sol
kenar
Podolski “tamam”
demişti, kulübümle anlaşırsa Galatasaray’dayım diye beyanatı var. Fatih Terim’in
tahtaya kırmızı harflerle yazdığı oyuncudur. Bakın burada birkaç milyon euro
fazla veremeyen Galatasaray arkasından kimlere kaç para vermek zorunda kaldı?
Riera bonservisi, yıllık maliyeti ve bugüne kadar olan performansı.. Amrabat ve
8 küsur milyon euro… Podolski’yi çıkarın Shaqiri’yi koyun yerine. Pek çok
transfer hamlesi doğru olan Terim nedendir bilmem Arda’nın gitmesinden Podolski’lerin,
Shaqiri’lerin olmamasına kadar sol kenar konusunda sürekli hata yaptı ya da
kader istemedi o boşluğun layığıyla doldurulmasını.. Burak seneye Şampiyonlar
Ligi golcüsü olabilir, Amrabat seneye parlayabilir ama siz bu oyuncularla bu
sezon ligi yine götürürsünüz lakin Şampiyonlar Ligi’ni zor.. umarım tez zamanda
bu lige alışırlar..
5-Engin ya da
yaratıcı oyuncu eksikliği
Pek çok insan Engin’in
kazanma hırsından, kenar oyuncusu olarak orta sahaya yaptığı katkılardan filan
bahsedecek. Oysa dikkatli bir şekilde incelersek bu adam Galatasaray’ın geçen
sezon yaratıcı olan “tek” oyuncusuydu.
Ben bu sezon ilk etapta yaratıcı bir orta saha transferi bekledim zira
geçen seneden gelen bir sorundu bu. Böyle bir şey olmadığı gibi Engin de ceza
alıp kadro dışında kaldı. Yalpalana yalpalana, düşe kalka ilerlediği, fantastik
işleri estetikten yoksun bir şekilde yaptığı için doğru bir şekilde
değerlendirilemiyor Türk basını tarafından. Diego, Ronaldinho filan
almıyorsanız eğer Muslera sonrası Melo ve hemen ardından tahtaya Engin yazılır
şu kado içerisinde.
6-Hamit?
Şahsen ben Hamit’den
beklediğimi alıyorum. Neyi düşündüysem o gerçekleşti her açıdan. O maç
içerisindeki ufak sakatlığı bir maç onu götürür ama ivmesini kırar. Yine
çalışır, yine forma girer Hamit.. Yine sakatlanır yine başa döner, yıllardır bu
hiç değişmedi ki burada değişsin. Vasatın altına bu kadar düşmezdi, bu biraz
sürpriz oldu ama lige alışınca o verilen parayı çıkartır diye umuyorum.
7- Umut
Bence de Umut harika
bir transferdir. Özellikle Süper Final maçlarında düşen Elmander’i yedeklemesi
bakımından çok çok önemlidir onun varlığı zira Elmander tipi oyuncu Galatasaray’ın
artısıdır. Lakin Umut’un sezon başı ekstra performansı Terim’in planlarını da
değiştirdi. Onun yerine oynaması gereken
oyuncu onun kadar koşmayacaktı ama Umut’a fark atacak bitirici vuruşçu olmaması
bir hatanın birden çok sorunlara neden olmasını sağladı. Normal koşullarda
Elmander ya da Umut’un yanına Klosevari son vuruş ustası yerleştirilmeliydi. Bu
açıdan bakarsanız eğer Necati’nin dahi gitmesine izin vermek sezon başı Umut
performansı ile alakalıdır. Oysa Terim’in kafasında Elmander ya da Umut ile
beraber Necati ya da Burak vardı ki üst düzey takımlarda iki forvetli sistemde
sağlam dört forvet olur zaten..
..............
Bugünden bunları yazmak kolay. Sezon başı bunları düşünür müydünüz derseniz eğer "golcü" konusu her zaman aklımızı çelmiştir. Burak kötü bir golcü asla değil ama ona uygun bir oyun sistemi Galatasaray'da var mı? Misal Hamit'i daha az beğenirm ben ama Galatasaray'ın oyun sisteminin ona çok uyacağını düşünmüştüm, bugünden daha başarılı olacağını da biliyorum. Lakin Burak'ın verimli olacağı bir oyun felsefesine Galatasaray'ın geçeceğini en azından şimdilik düşünmüyorum. Podolski ya da sol kenar konusunda her zaman yanlış yapıldığını dile getirdim zaten.. Beklemediğim hata ise Terim'in defans dörtlüsünü geçtim tandemi bu kadar çok fazla değiştireceğini, bu basit gerçeği bu kadar küçümseyeceğini hesap edemedik.. Sakatlıklar kadar belirlenmiş net iki stoperin olmaması da savunmayı çökertti.
Galatasaray şüphesiz ki yara aldı ama ölümcül değil.. Lakin eskisi kadar hata yapabilme lüksüne sahip de değil. ve bu baskı hem Terim'e hem de oyunculara iyi gelecektir, diğer türlüsüne biz alışamadık..
Gerrard ve İbra!
"Beni ölünce hastaneye değil Anfield'e götürün. Orada doğdum, orada da öleceğim"
Gerrard
Beni ölünce Malmö, Ajax, Juventus, İnter, Barcelona, Milan ya da PSG'ye götürmeyin. Hastaneye götürün. Orada doğdum, orada öleceğim"
İbrahimovic
O değil de İbra'nın gerçekten söylemiş olduğu sözlerden muazzam bir top 10 yapılır. Ben misal Gerrard'ın değil İbra'nın hastasıyım zira inanılmaz.. inanılmaz!
Kings Of Leon - Sex On Fire
Güne güzel başlayın.. Benim bazen böyle hafif ittirmelere ihtiyacım oluyor.. Sizin de belki..
22 Ekim 2012
Maria!
Konuşmadan anlam koyabildiklerimi bir başka sevdiğim için bu kadar çok fotoğraf karesi.. Şu gülüş çok güzel.. Şikayet etmeyin, çift tıklayıp tadını yakından çıkarın..
Syg!
22 Ekim 1949'da dünyaya gelmiş üstad.. Şöyle bir çift tıklarsanız ingilizcceniz olmasa dahi anayabileceğiniz türden başarılara imzasını attığını görürsünüz..
21 Ekim 2012
Haftanın Golleri
Neymar, Usami ve Gareth Bale'in golleri yarışıyor güzel bir müzik eşliğinde. Ben o maçtaki muazzam performansı ve attığı golün galibiyet getirici önemini de düşünerek oyumu Bale'e verdim ama estetik açıdan Neymar'ın gol öncesi çalımı ve Hoffenheim'lı Takashi Usami'nin golleri daha güzel elbette..
Sevinilmez mi hiç?
Almanya-İsveç maçına dair bazı sitelerde İsveç'lilerin beraberliğe bayram yaptığı dokundurmalarını görüyorum.. Lan dakika 64'de deplasmanda 4-0 geriden gelip puan alan takımın oyuncusu sevinmesin de ben mi sevineyim? Neresi tuhaf bunun.. "beraberliğe sevinen" miş.. Mucizeyi gerçekleştirdi adamlar, ne beraberliği..
Maviler kazandı!
Öncelikle Klopp'u tebrik ederek başlayayım zira yenilginin kendi payına düşen kısmını hemen kabul etti. Farklı bir şeyler denediğini ama çuvalladığını itiraf edip rakibin hak ederek kazandığının üzerinde durdu. Neydi bu farklı şeyler derseniz..
Bender'i libero oynattı, üçlü defansa geçti. Kısa süre sonra bu fikrinden caydı, Bender'i sağ beke çekip Pişçek'i sağdan sol beke geçirdi, 4'lü defansa geri döndü. Sonucunda Dortmund kötü oynayarak kaybetti.
Klopp temelde çok yanlış düşünmedi. Sol'un açığı Kuba'sı yok, Sağ'ın beki Schmelzer.. Pişçek ve Groskroytz ise kenarın tamamını kullanan, fizik gücü yüksek ve savunması ile ofansı aynı oranda iyi oyuncular.. Bunlarla rahatlıkla 3-5-2 denenebilir. Lakin sorun şu ki Schalke karşısına böyle çıkılması büyük bir yanlış zira rakip topa sahip olma konusunda ısrarcı olmayan, top hakimiyeti konusunda öne çıkmayan bir takımdı. Orta saha kalabalıklaşması, kısmen savunmanın yalnızlaştırılması Stevens'in ekmeğine yağ sürmekti.
Üstelik Dortmund kendi kendisini baltalamış oldu. Bu sezon genelde Dortmund'dan puan alan takımlar hep aynı stratejiyi uyguladılar. Gizli oyun kurucu Hummels'e baskı yapıp hücum gücünü savunmadan çökertmek! Nürnberg maçına bakarsanız ortalama topla buluşması 80 olan oyuncunun bu sayının o karşılaşmada 39 olduğunu görürsünüz. Subotiç ise Nürnberg maçında 100'ü buldu topla buluşması ki bu da Dortmund'u etkisizleştiren önemli ayrıntıdır. İki maç daha Klopp buna engel olamamıştı. Bender'in üçlünün merkezine yerleşip oyun kurması bu açıdan da Dortmund'u yaraladı. Maçı bir daha izleme şansı olan geriden Hummels ve Bender'in çıkardığı topların "niteliğine" bakarsa daha iyi anlaşılır.
Schalke ise hali hazırda deyim yerindeyse "zeki" bir şekilde hücum ederek puanları toplar. Üç pasla, ön alandaki set hücumlarıyla ama asla orta saha hakimiyetiyle değil. Bu maçta Höger'in muazzam performansı ekstraydı. Top kenarlardan hücuma taşınır. Orta saha kolay geçilir, hücumda ise kalite topu kendisinde tutar. Dortmund'un ritmini bulamaması nedeniyle kapılan topun kontrasından atılan gol daha çok Klopp'un hediyesiydi. Misal Barça'ya karşı son derece "zeki" bir hamle olacak iken Klopp taktiği burada yenilginin nedenlerinden birisi oldu.
Schalke yener dedim.. Misli'de, Lig Radyo'daki Cuma programında ve her yerde. Aslında bugünleri sezon başı Fourt Fourt Two Dortmund analizinde de belirtmiştik. Fiziğe dayalı oyun oynayan Dortmund eğer Şampiyonlar Ligi serüvenini erken kapatmazsa ligde şampiyonluk mücadelesi veremez. Geçen sene nasıl ki Şampiyonlar Ligi maçlarında orta sahanın ortası, en çok koşan oyuncuları teker teker sakatlandıysa bu sezon da aynı şekilde.. Hatırlayın Arsenal maçında Bender, Götze nasıl sakatlanmıştı ve dört defansif orta sahası da aynı zaman diliminde sakatlanmıştı. Burada da İlkay yok, Götze yine yok ve daha da önemlisi Schmelzer, Kuba.. Henüz Dortmund aynı seviyede haftada iki maçı çıkarabilecek durumda değil.
Schalke geçen sezon ligin en fazla değil "en etkili" ücum eden takımıydı. Bu sene daha da iyi. Farfan ve artık forma giren Barnetta, genç yetenek Draxler gibi muazzam kenar oyuncuları yetmezmiş gibi Afellay da kiralandı. Bugünlerde formsuz olsa da Huntelaar.. Ortalarıyla ününe ün katan Fuchs'un yanı sıra sorunlu bölge sağ bek de Uchida'nın gayretiyle işlemeye başladı.. üstelik benim çok beğendiğim, çok zeki bir oyuncu olan Lewis Holtby.. Höger, Neustaedter gibi takviyelerle orta saha problemi de çözüldü. Artık Matip bir orta saha bir stoper oynamıyor v.s.
Dortmund'un bir başka sorunu bu sene Lewandowski. Gol kaçırma konusunda ilk geldiği günlere geri döndü. Manchester United'a gitmesine sözleşmesi nedeniyle izin verilmemesi doğru mu yanlış mı bunu ileride anlayacağız. Daha da önemlisi Barrios'un gitmesi rekabeti bitirmesi açısından kötü etkiledi. Bugün golleri kaçırsa, oynamasa dahi Lewandowski oynayacak zira alternatifi yok..
Hülasa yirmi dakikalık bir üçlü defans deneyimi dışında tamamen beklediğim gibi geçen bir Ruhr derbisi oldu. Schalke, Watzke'nin de belirttiği gibi hak ederek üç puanı aldı. Höger muazzam oynadı.
Bu Bastian başka!
Martin Demichelis'in oğlu.. İsmi Bastian.. Eh doğum tarihine bakarsan ismin nereden geldiği belli.. değil mi yoksa?
Okan Aydın
Sonunda Okan Aydın Bundesligada ilk resmi maçına bugün Mainz karşısında çıktı. U17 Meksika Dünya Kupası'nda Almanya'nın parlayan isimlerindendi. Brezilya'ya attığı iki gol kadar kırmızı kartı da sanırım onu yeterince iyi tanıtıyor.
Bekleyip göreceğiz, gelişimi ne şekilde olacak.. Yetenekli sol ayak umarız ki çalışır, çalışır. çalışır ve o yeteneğine ihanet etmez..
Luca Toni & Marta
Haziran’da çocuğunu, doğumuna iki gün kala kaybetti Toni ve
Marta çifti. Çok zor günleri geride
bıraktı. Toni ve 15 yıllık sevgilisi, nişanlısı Marta. Bu yüzden de bu adamı severim. Oldukça yakışıklı, şu bu olmasına rağmen üçüncü liglerde neredeyse amatör bir futbolcu olarak gezdiği dönemde yanında olan insanı asla unutmadı.. Bunlar önemlidir. Aslında çocuk sonrası
düğün hazırlıkları da başlamıştı ama bu acı olay erteletmek durumunda kaldı.
Sonrasında eski takımı Fiorentina’ya transfer oldu. Üstelik golünü de atıp bunu
da doğamamış çocuğuna ithaf etti..
Ribery ve Klose’li günleri de unutmamış.
“Ben, Frank Ribery ve Klose.. Üçümüz de hotelde kalıyorduk
ve üçümüzün de ortak bir dili yoktu ama her sabah aynı araba içerisinde
antrenmana gidip geliyorduk. İlginçtir bu zorluklara rağmen çok iyi
anlaşıyorduk.. Üç dilbilmez insan.. Ama şimdi Miroslav Klose bana İtalyanca SMS
atıyor! O artık Lazio’nun kralı“
Bayern’den bu sezon
beklentin nedir?
Elbette Şampiyonluk ve Kupa.. bunlar kesin. Şampiyonlar Ligi’nde
ise yarı final.. zira gerisi biraz da şansa kalıyor. Geçen sezon evimde
Şampiyonlar Ligi Finali’ni izledim, inanamadım. O maçı 1000 kez oynasalar, 999’unu
Bayern kazanırdı ama işte..
Ben olsaydım şu golü
atardım diye düşündüğün oldu mu orada?
Elbette. Bayern’de de bunu düşünürdüm ama evimdeki koltukta
bunu düşünmek daha kolay
Bayern 2013’te
kendisine yeni antrenör bulacak ve adaylardan birisi de senin Brescia’dan yakın
arkadaşın Pep Guardiola. Pep’in Bayern
için doğru kişi olduğunu düşünüyor musun?
O bana Bayern’i sormuştu. Sanırım kulübün işleyişi ve
felsefesi onun hoşuna gider. Gerçekten çok iyi antrenör ve o Alman
mentalitesinin üzerine güzel şeyler ekleyebilir
Guardiola şu an New York’da ve Milan’dan teklif aldı. Sizi
ararsa ona ne tavsiye edersiniz?
Bayern’e git!
Kesinlikle Bayern! Dünyanın en iyi ve en önemli kulüplerinden birisi.
Orada muazzam bir ortam onu bekler. Para var, mükemmel bir stat var,
Şu an İtalya’da Bayern ile kıyaslanabilecek tek kulüp Juventus Turin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)