90'lı yılların sonuna doğru ansızın bir anda gelen bir dürtü sonucu beş altı raftan oluşan bir kitaplık kurdum masamın üzerine. İçerisinde tek bir kitap yoktu. Elbette Borges'lerim vardı sağda solda ama onun haricinde pek bir şey yoktu. Bomboştu. Gittim Dost'dan Gogol'un ölü Canlar'ını aldım. Maksat yanlış seçim olmsın, klasik bir eser olsun.. Sabah başladım, gece yarısı bitirdim ve rafa koydum. " 1" kitabım vardı.. öylece bakıyordum bomboş rafların arasında duran o tek bir kitaba..
Sonra bir tane daha.. Sonra bir tane derken ikinci kitaplığı kurma zamanı gelmişti bile. Önemli ayrıntı içerisinde yarım bıraktığım ya da okumadığım tek bir kitabın dahi olmamasıydı. Çok seviyordum, başka, değişik bir hazdı bu. Benim kütüphanem.. Sonra bir tane daha.. bir tane daha. 2004'e kadar olan bölüm yaşamımın en verimli okuma dönemiydi, inanılamaz bir keyifti. Yeni yeni keşfedersin ya, başka bir haz, başka bir keyif, heyecan..
2004 Şubat ayı..
Öğrenci vizem çıkmış, Almanya'ya gidiyorum ve dönüşüm de zor.. Evi de bırakıyorum elbette kitaplarımı da.
1- Köyümden yurda gidiş anı, o yurdun ilk günü 2- Özene bözene kurduğum bu kütüphanemin onda dokuzunu bırakmak zorunda kaldığım 2004 şubat ayı.
Evlat acısı gibi koydu yeminle..
Her şeye rağmen 30 kiloluk yük hakkımın yirmi kilosunu kitaplara vererek Almanya'ya geldim. İlk günlerde daha bi yalnız, daha bi zorunluydum kütüphaneme. Erken okuyarak çok ayrıntısını kaçırdığım Oğuz Atay'lardan Dostoyevski'lere kadar ne kadar kalıplı eser varsa bir daha okudum. İnternetten toplu kitap ısmarlama dönemi başladı ve artık evimde üç kitaplığa sığacak yeni kütüphanem oluşmuştu. Eskisi gibi değildi belki ama hiç yoktan çok çok çok iyiydi..
Geçen ay onu da arkada bırakmak zorunda kaldım.. Buraya maalasef "sıfır" kitap ile geldim. İşte yeni kitaplığım da şimdilik bu.
Biliyorum, yine oluşacak ve yine bırakmak zorunda kalacağım.. Bir gün hepsini, okuduğum ve unuttuğum bütün kitapları bir yerde yeniden toplamak en büyük hayalim.