3 Mart 2011
Yazmak.!
"İnsanın aklına bir takım kelimeler gelmesi başka.. Düşünmek başka" (Tutunamayanlar) Oğuz Atay
Konuşurken düşündüğümü değil aklıma geleni dışa vuruyorum. Yazarken çağrışım yoluyla akla düşenlerden yola çıkıp düşünmeye başlıyorum. Yazmak ile sözlü anlatım, konuşmak arasındaki fark o araya sıkıştırılmış eylemden doğar. Yazmak; düşünerek konuşmaktır aslında. Okumak kadar ve belki ondan da fazla yazmak insanı tam da bu yüzden geliştirir. Çokca zaman burada ekranın başına herhangi bir konu hakkında yazmak üzere oturduğum zaman o sürecin sonunda ortaya çıkan düşünceler yazının başına geçmeden önce mevcut değildiler. Yazma süreci içerisinde "düşünme" eylemi ve bunun sonucu bir üretim gerçekleşiyor. Okuyarak fikir depolarsın belleğe ve fakat yazarak onlara işlerlik kazandırırsın.
İnsanın kendisini tam da o anın içerisinde aklına çağrışım yoluyla üşüsen ve aslında kendimizin belirlemediği kelimelerden spontane cümle kurarak rastgele değil doğru biçimde ifade etmesine olanak tanır yazma eylemi.
Bu yüzden yazmak aslında tehlikeli bir iş olarak görünür kimilerine. İçerisinde "düşünce" barındırır ve aslında hareket ettiricidir. Siz her türlü engele karşı yazmaya devam edin ve kendinizi tam anlamıyla gerçekleştirin. Eksik bırakmayın hiç bir yanınızı ve ifade edin dibine kadar her düşüncenizi.
Bir süreliğine yazamıyacağım belki ama yine burada olmazsa başka bir yerde aynı şekilde tekrardan yazmaya devam.
İyi kalın
2 Mart 2011
#Blogumadokunma.!
Soru şu: Bu kadar insan haksız yere mi tepki veriyor ve kalın kalın yazılan o basit içeriği görmekten aciz midir ? Gerizekalı mıyız biz ? Hani şu Türk Futboluna çok şey verdik derken buna inanan analiz özürlü salaklar mıyız ? Sen olmasan diğeri ihaleyi almayacak mıydı sanki? Böyle bir söylem içerisine girdiğinize göre muhattabınızı gerçekten salak sanıyorsunuz anladığım kadarıyla..Digiturk'un bunu illegal yayın içeriğinden dolayı yaptırdığının farkında değil miyiz ? Bu kadar basit olan bir içeriği kavramaktan aciz miyiz ? Siz karşınızda duran kitleyi ne sanıyorsunuz?
Birilerine bir şey yapmış olmalısınız ki yasaklandığının daha birinci günü sonlanmadan devletin bakanı açıklama yapmak durumunda kalıyor, yasaklayan şirketin bilmem nesi tv'de kendisini aklamak durumunda kalıyor vesaire.. bu kadar kolay mı yahu yasaklattırmak ?
Hak hukuk nedir ?
Digiturkwebtv'ye üyeyim. Altı aydır taahhüt edilenin aksine HD ya da yüksek kalitede maç izleyemiyorum zira görüntü cızırtılı geliyor, ses kesiliyor, tekrara biniyor. Sürekli donmasını filan geçtim. Oysa parayı peşin aldınız ve binlerce sorun var. Yüzde yüz bir hizmet mümkün müdür? İnternet de sizin için aynı şekilde. Mutlaka bir kesim donaraktan o maçları izleme peşinde olacaktır.. Eğer bire bir ceza kesme durumunuz yoksa yapabileceğiniz şey google'a dava açmaktır.. Tam da o insanı cezalandırmak için daha fazla çaba göstermelisiniz. Stadyumun içerisinde kimin ne yaptığını göremediğiniz için yüzyıllık kulüpleri ve hatta bugün eleştirilen yayıncı kuruluşu cezalandırmak yerine stadın içerisine daha iyi hakim olmak için kendinizi geliştirmelik zorunda olduğunuz gibi.. Bu ülkede bu konuda çok ciddi sorun var ama bugün sorunun temeline inmekten ziyade ifrit eden kısmı göz göre göre binlerce insanı mağdur edebilme hakkını kendisinde gören kurumun insafsızlığıdır.
İki kere tıklayıp resmi büyüttüğünüz anda mahkeme kararını göreceksiniz. Burada illegal içerik yapan adresler söz konusu ve fakat birisi diğerlerinden farklı zira beni ve binlerce blogger'ı suçsuz yere yasaklı listenin içerisine ekliyor.
Digiturk kendisini Google'a dinlettirememiş ya da diğeri ona istediği blogu ortadan kaldıracak Admin yetkisini vermemiş ya da o olmuş, bu olmuş. Youtube size o yetkiyi verdi ve fakat siz Almanya'da misal olmayan hakka sahipsiniz zira cep telefonlarıyla çekilmiş görüntüleri dahi siliyorsunuz.. Sonuç itibari ile birbirleri ile ilişkisi olmayan binlerce insanı toplasan en fazla yüz tane olan kaçak yayın işine girmiş velet yüzünden mahkum eden bir mahkeme kararı çıkartılyor. O veletler blogspot'dan çoktan vazgeçip farklı bir yere şimdiden taşınmış iken olan binlerce suçu olmayan insana oluyor. Xyou.com sitesini kapattıramadığınız ölçüde .com'u kapatmaktan farkı yok..
Şuna benziyor bu.. Yüz tane Galatasaraylı organize olup Fenerbahçe stadına gidip maç esnasında şişe, para ne bulursa hakeme atıp Fenerbahçe taraftarını, kulubünü ve hatta yayıncı kuruluşu cezalandırıyor seyircisiz maç cezasını kulübe aldırarak.. Olamaz mı böyle bir şey ? Bizim ülkemizde olur.. 2004'den bu yana Bundesligada maç seyrediyorum daha böyle bir gerzekçe seyircisiz oynama cezası görmedim burada.. Blogspot da kapatılmadı, youtube da. Neden bizde arkadaşım neden ?
Nedenleri, teknik bilgilendirmeleri geçin, sonuç nedir? Binlerce suçsuz insanın emeğini görmezden gelerek bir mahkeme kararı çıkartılıyor. Binlerce insan cezalandırılıyor özel bir şirketin dünyanın en büyüğü diyebileceğiniz diğer kurum ile arasında çözemediği problem nedeniyle..
Şunu anlayın artık: İnternet diye bir şey var.. Her ay onlarcasını, yüzlercesini yasaklasınız dahi yüzlercesi yeniden doğacak ve bu şekilde hayat ilerleyecektir. Alman ya da İngiliz SKY da aynı ihaleye girip sizden çok daha fazla para alıyor bu riski de göze alarak.. Onların maçları da çeşitli yerlerde yayınlanıyor. Onlar da uğraşıyor ama fark şu ki ne Almanya ne de İngiltere bireysel ceza veremediği yerde toptan hepsinin hesabını kesmiyor.
Şimdi bu kadar insan, bu kadar okur.. Hepsi tek bir suç işlememesine rağmen cezalandırılmış durumda. İkimiz de mağdur muyuz ? Hayır. Sen tüm bu koşulları bilerek ve görerek bu ihaleye girdin.. Biz ne yaptık ki ?
İmdi, bu mağdurların tepesi atıp twitter'da örgütlenip her maçın kaçak yayının en güzelini bulup elden ele dolaştırsa ne yapacaksın ? yooo yoo yooo.. Sizin yaptığınız ayıp. Sadece blogspot'u yasaklar iken binlercesine, milyona varan insana haksızlık ettiğinizin farkında olup üç kuruş için bunu kendinize "hak" görmeniz ayıp.. Bir şekilde etkili olup suçu işleyen insanlara cezayı kestirebilmekten aciz olup da büyük bir kesimi kendi eksikliğinizin cezası ile başbaşa bırakmanız ayıp..
Bir yıllığını peşin ödememiş olsaydım bugün aboneliğimi iptal ettirmiş olurdum çoktan. Bu yasak kalkmadığı sürece aboneliği yenilemeyeceğim gibi blog nedeniyle toplaşmış futbol insanlarımla twitter'dan kaçak yayınların URL'lerini paylaşacağım.. Sırf maruz kaldığım cezayı hak edeyim diye..
1 Mart 2011
DIGITURK'e Mektup.!
Digiturk 320 milyon vermiş. Neden ? Türk halkına, Türk futboluna hizmet etmek için mi? Misal ihalede başka bir rakibi olmasaydı da bu rakamı verecek ve ardından Türk futbolu kazansın mı diyecekti ? Hayır. Sen para kazanmak için bu işe giriyorsun ve sen kazandıkça da şans o ya Türk futbolu da kazanıyor. Senin böyle bir niyetin yok, kar amaçlı bir kurumsun. Buna eleştiri getirmiyorum ama sanki asıl niyetleri Türk Futboluna "bedavaya" hizmet ediyormuş da hiç milyonlar kazanmıyormuşcasına sürekli olarak kendisini reklam etme saçmalığına bir son versinler artık. Lütfen bu konuda bizi daha fazla salak yerine koymayın, lütfen.. İşin sonunda babanızın ya da Türk Futbolunun hayrına değil cebinize giren paralara göre hareket ediyorsunuz. Sadece burada dahi asli düşünce daha fazla kar yapacağınızı düşünmeniz.. Daha fazla para olunca okurlarıyla beraber milyonlarca insanı zor durumda bırakmaktan çekinmiyorsunuz.. Böylesiniz çünkü ve fakat gelin görün ki bu eylem sonucunda kazandığınız kuruş dahi olmayacaktır.
Beş yıldır verdiğim emeği hiçbir suç işlememiş olmama rağmen çöpe atışınızın içerisinden yola çıkıp zarar gören insanları değil -bunlarla ilgilenmiyorsunuz, biliyoruz- asıl meseleyi konuşalım derim ben.. Eyleminiz size düşündüğünüz gibi daha fazla para kazandıracak mıdır?
Bakın iddiam odur ki benim kadar internetten canlı maç izlemiş insan çok fazla yoktur. Eğer mevzu bahis konu internetten kaçak yayın üzerinden maç izlemek ise bu konuda ben kendimi bilirkişi olarak addedebilirim ve hemen şunun altını çizelim: Blogspot teknik olarak maçları yayınlayamaz. Stream edebilme özelliği yok. Ama bir başka yerde yayınlanılan maçı basit bir kodu kopyalayıp yapıştırarak bloga taşıyabilir. Eğer siz ciddi anlamda maçları yayınlama gayreti içerisinde olan web sitelerini kapatabilirseniz blogspot içerik olarak zaten maçı canlı yayınlayamaz. Blogspot adresi kopyalama yeri olarak önem taşır. Burası kapatılırsa o kod ile çok başka yerde üstelik hiçbir zahmete girmeden maçları aynı insanlar kaçak bir şekilde yayınlamaya devam eder. Milyon tane bloggerdan bunu yapan insan sayısı çok fazla değildir zaten.. Geride kalan ve mağdur olan milyonları da düşünmelisiniz.
Bugün Aceto Balsamico'nun günlük okur kitlesi on bin kişi. Gazetelerin tirajına bakarsanız eğer pek çok ulusal gazeteden daha fazla okunduğunu görebilirsiniz. Ve bu sadece binlercesinden bir tanesidir. Binle yüzbinle çarpın bunu.. Siz neyi kapattırdınızın farkında mısınız üç-beş tanesi adına?
Ben Digiturkwebtv'den seyrediyorum Türkiye Süper Ligi maçlarını. Üstelik bu fikir bana bizzat kendi blogumda yayınladığım reklam sonrası aklıma düşmüştür. Bir yıllık ücretini daha tek bir maç izlemeden peşin verdim. Benden vaad edilen hizmetin parasını peşin alır iken pek çok maçı teknik yetersizlik nedeniyle seyredemedim. Yahu bir Web sitesinde her gün teknik çalışma mı olur ? Öyle oldu ki digiturkwebtv abonesi olmama rağmen maçı ben Sop Cast üzerinden izlemek zorunda bırakıldım. Herhangi bir blogun üzerinden Türkiye Süper Ligi maçı izlemedim ama onlarca, yüzlerce farklı siteden çeşitli maçları seyrettiğim olmuştur. Bir kez olsun blogspot eklemeli bir adres yoktu bunların arasında..
Maçlar internetten izlenebiliyor ve blogspot bunun çok ama çok küçük bir parçası.Tek önemli özelliği çok kolay bir şekilde siteye sahip olunabilir oluşudur. Ama kapanırsa bu kaçak yayın yapan insanlar mağdur olmaz, yer değiştirir sadece ve maç yayınları engellenmez iken sonunda blogspot yerine farklı ama aynı şekilde açılması beş dakika süren diğer yerlere kayarlar. Şu adrese girerek bugünkü maçları nereden izleyebileceğinizi görebilirsiniz. Sop Cast, TVU, Tvanats ve bir dolu site var. Hafta sonu ise Türkiye Süper Ligi de işin içerisine girer ve göreceksiniz ki blogspot eklemeli tek bir site burada yoktur. Mesele de zaten bu değil.
Hülasa; Maçların internetten yayınlanmasına en ufak bir zararı dokunmayacak olan eylemin içerisindedir Digiturk ve fakat aynı zamanda ne kazanmıştır ?Milyona varan ve kendisini yazı ile ifade edebilen insanları karşısına almış, Türk futboluna hizmet eden kurumdan bir anda şeytan, düşman, yasakçı zihniyet, kötü gibi sıfatlarla anılmıştır. Digiturk yönetimi böyle düşüncesizce hareket ettiren yöneticisi ile hesaplaşmaldır 320 milyon avro hatrına.. Bu çok net bir vizyonsuzluk örneğidir.
Bir sitenin içerisindeki herhangi bir binanın herhangi bir dairesinde yaşayan suçluyu açığa çıkarmak için site yöneticisinin size göre duyarsız tutumu nedeniyle içerisinde yaşayan bütün insanları sokağa atmaktır yaptığınız. Kanunen kendi çapınızda haklı da olsanız yapılan insansızlıktır. O bir insan suçu dışarıda işliyor ve kendisine kalacak başka yer bulduğu andan itibaren suç işlemeye devam edecektir ve fakat onca insan durduk yere zor durumda kalacaktır. Birazcıcık bu açıdan bakmayı deneyin.. Bu eylemin, bu mağduriyetin karşılığı da olacaktır ve kazanacağınız kuruşu etkileyecektir.
Yazıyla kendisini ifade eden ve bir şekilde okutturabilen bu insanları küçümsemek nerden baksan saçmalamaktır. Koca "Devlet" dahi bu konuda zor duruma düşer iken halkın gözündeki sempatisi kazanacakları kuruşta önemli yeri olan özel bir şirketin böyle bir saçmalığın içerisinde olmuş olmasını anlamak mümkün değil. Derhal bu yasağı kaldırın ve size bu fikrin kuruş kazandıracağına inandırmış olan yetkiliyi de şirketinizden uzaklaştırın. Hem siz hem biz mağdur olmayalım..
28 Şubat 2011
Oscar goes to..
"Jolene" diye bir şarkı var bilir misiniz ? Eskilerden.. Sözleri fazlasıyla cesur.. Bir kadın diğer bir kadına yalvarıyor "ne olur onu/erkeğimi bana bırak" ( i'm begging of you please don't take my man) diye.. Mutlaka dinleyin ve sözlerine dikkat edin.. İşte o yalvarılacak kadın budur. Böyle bir insan dünyadaki herhangi bir erkeğin karşısına çıktığı vakit o erkek determinist bir yaşamın içerisindedir artık.. Sıklıkla Aristo'nun altını çizerek belirtmekten çekinmediği o ifade bu bakışın karşışında hayat bulur. Entreo pedra cano.! Yani..
"Yapacak hiç bi şe yok.."
Kaderinize razı olup sizden vazgeçmesini filan beklersiniz.. Öyle bir bakış işte bu. Allah duman ettiği ilişkilerin kadın tarafına sabır versin.. Amin.!
Bir alttaki insana olan hislerin bir başka anlatımı olarak onu buraya aldık.. Tom Cruise ile şimdi ismini cismini hatırlamadığım bir filmin içerisinde görmüştük ilk defa.. Eskiden severdim çok ve fakat Avustralyalı ile beraberliğinden önce bu garip bir tarikata üye olan Tom abi ile yıllarını geçirince aklının gramajından şüphe etmeye başladım.. Her şeye rağmen asaleti her daim yanında bulunduran eski sevgilidir ve fakat bütünlüklü bir sevdaya tutulamadık zira eksik bir şeyler oluyor her daim.. ve and the Oscar benim gönlümde goes to..
Natalie Portman..
Ne ancelina tanırım ne skarlıt ne tarla ne evi bırakırım olası bir gülümseme ihtimaline karşı.. Güzel ve Akıl her zaman bir araya gelmez ve Natalie Portman'a karşı duyulan hayranlık tek başına fiziksel çekicilik ile filan açıklanamaz. Dünyada ağlamanın ve gülmenin ve bazen aynı anda her ikisinin bir yüze en güzel yakıştığı tanımlanamayan şey.. Pek çok kadın nefret eder kendisinden zira o bir kadının hem güzel hem akıllı ve aynı zamanda yetenekli de olabileceğini ispatlamıştır.. Seviyoruz ulan Allahsız takip de mi etmeyelim felsefesine sadık kalarak Leon'dan bu yana her daim gözlerimiz üzerindedir.
St.Pauli Antrenmanları.!
pembeler giydirilmiş kimilerine ve dans ettiriliyor..
Abi her şeyi anladım da bu başka. Şakadır kaynaşmadır cezadır odur budur ve eğleniyorlar haliyle antrenmanda.. Lakin bu nedir yaa ? Bu kimin aklına gelmiştir böyle ? Oradaki "DE PP" bir ülke ismi değil "depp" yani "ahmak" anlamında..
Deniz Naki başta olmak üzere..
diğerleri de haliyle kopuyor..
Hakan Şükür ve Aynı Nakarat #2
Stadyum programında Sergen Yalçın ile beraber yine döktürüyor ve fakat ne üzerine ? Anladınız siz onu. TT Arena açılır, Galatasaray tarihinin en kötü sezonunu yaşar ama o hep bir konu üzerinde durur. Yabancıların şımarıklığı ve başta kendisi olmak üzere yerlilerin muntazamlığı. Şımarık değil midir ? Elbette bazıları öyledir ve fakat en az Sergen Yalçın kadar.. Yeteneklere bakın Messi gibi istisnalar dışında Ronaldo'sundan Ronaldinho'sundan Yusuf Şimşek'e kadar düzensiz hayatları ve kadınları boldur. Roberto Carlos dediğiniz insanı bi hatırlayın yahu.. Onca yıl nasıl oynadı, sorun mu oldu ?
O ki o Arda Turan ve Metin Oktay ilişkisi ve daha çok benzetmesi konusunda "Ben Metin Oktay'ı her alanda geçtim " diyecek kadar kibir sahibidir de..
Önce Nuri Şahin'in hafta içerisinde kendisi hakkında verdiği röportajın içeriğini onayladı güzel bir şekilde ve sonrasında düşman kavramının takım olgusu adına yaratılması gereğinden girip bilinçli olarak kavga çıkarmaktan tutun da Lincoln'u oynatmak için ekstra çabalar sarfetmesine ve yerliler de yerliler.. Yabancıların da şımarıklığı vesaire.. Öyle oldu ki kaptan olarak sert durmak gerektiğini ve Nuri'nin bu ortama yabancı olduğunu ve fakat burada düşmanın çok fazla olduğundan filan felan işte.. Sonunda da hep şunu söyler:
"Bakın bize yabancı düşmanlığı yapıyorsunuz diyorlar... Onlara sormak isterim 2,5 yıldır biz konuşuyoruz tablo ortada değil mi? Biz haksız mıyız ?
Haksızsın. Adma gibi cevap veren olmadığı için karşıda öyle kalakalıyorsun ekranda..
Öncelikle senin yönetim eleştirilerinin temelinde Adnan Polat'ın kulubü yönetme biçimi değil seni Galatasaray'dan göndermesi yatar. Adnan Polat başka türlü olsaydı dahi senin, guccuk Hakan'ın eleştirilerinden kurtulmasına imkan yoktu. Nedeni de eylemleri değil size karşı olan haklı/haksız tavırlarıdır. Çocuk mu kandırıyorsunuz siz ?
İkincisi..
Yıldızlar ve onlara verilen ayrıcalık nedeniyle takımların başarısız oluyor gibi bir düşünce içerisinde. Galatasaray iki dönemde de senin ve elbette guccuk Hakan'ın da katkılarıyla çok başka bir yola girdi. Birincisi Bülent Korkmaz dönemidir. Arda'ya kaptanlık verilmesine kadar giden dönem " yetenekli ve şımarık "yabancıların gönderilmesi, dövülmesi sövülmesi ve yerlilere kucak açılması dönemidir.
Ne oldu Bülent Korkmaz ve yerliler döneminde ?
Hem teknik adam hem de sahadakiler neler yaşadı o dönemde.. ?
İkincisi bugün.. Elano da yok Keita'da yok Misimovic de yok o da yok bu da yok. "Şımarık ve disiplinsiz" olarak addedilen yabancı olmadığı gibi aslında ucuz olması gereken Stancu,Culio ve Zapata gibi kısmen isimsiz mücadeleci ve burnu havada olmayan yabancılara yönelindi. Hagi iş disiplini, saygı filan derken Almanya doğumlu ve bir Almandan disiplin konusunda çok da farkı olmayan Misimovic'i bile oynamadan isminine cismine bakmadan gönderdi.. Açık bir şekilde futbolcunun kariyeriyle oynadı desek yanlış olmaz.
Daha ne şımarıklığından, ayrıcalıktan filan bahsediyorsun yahu ?
Gönderdi de ne oldu ?
Hepiniz birleşmiş aynı kelamı ediyorsunuz : Galatasaray'da kalite sorunu var diye..
Aynı kelamları her programda her şekilde dile getirir iken sorunun üzerine hiç de beklemediğim bir isim doğru bir şekilde temas eder iken onu dahi susturdun yahu. Sergen Yalçın futbolun yönetimi konusunda profesyonellerin takımın içerisinde olmadığından dolayı yanlış transferlerin çok fazla olduğunu dile getiriyordu ama Hakan Şükür'ün anıları bitmiyor ki.. Onu bunu oynatmak için toplantı yapar iken yöneticilerin oyuncular karşısındaki çaresizliğini anlatıyordu sağolsun.. Cebinden para verdiğinden tutun da ben şunu yaptım bunu yaptım.. Bir insan bizzat kendisi eylemlerine yargı koyup güzellik katıyorsa orada bir sorun vardır demektir.
Eğer mevzu bahis konu yabancı oyunculara ayrıcalık tanınması ise oturup geriye gitmek gerekir: Soyunma odasında üzerine yürünülen Lincoln'den sakız çiğnediği için gönderilen Misimovic'e kadar.. Meira ve Keita'dan da güzel paralar kazanılmıştır vesselam.. Şaktar'da çoşup Premiere Lige giden ve ordan buraya geldiğinde burada oynamayan ve fakat yüzlerce futbolcunun aday olduğu Brezilya milli takımında döktüren ve sonra yine GS sonrası sekiz maçında sekizinci golünü atan Elano'ya baktığınız vakit sorun dışarıdan gelenler değil içeride olanlardır..
"Yabancılar Aile yaşamı düzgün değil her hafta farklı bir sevgili görüyorum stadın içerisinde.."
gibi saçma salak eleştiriler sonrası bir insan da çıkıp Esra Elbirlik ismi üzerinden eleştiriler getirse nereye kaçacaksın ki ? İster Çiller'i yanına alıp gittiği Esra Elbirlik mevzusuna gidin isterseniz Nuri'nin röportajının içeriğine bakın ya da yabancılara olan ayrıcalık o da olmadı Ersun Yanal'a olan tavrı sonrası milli takımın dışında kalması.. Hepsinde o "kibir" vardır. Gerektiği kadar ilgi görmezse onun yapabileceklerinin haddi hesabı yoktur.. Kırgınlıkları da küsmeleri de tavırları da düşmanlıkları da hep buraya dayanır.. Fatih Terim'in sakatlık haberi sonrası " çok önemli maçlar öncesi o sakatlıklarını büyütür, ilgi görmek ister" analizine de kulak verin..
Her iki Ronaldo'nun, Tanju Çolak'ın sevgilileri oldu da ne oldu ? Mesele sevgilisinin adedi değil adamlığının miktarıdır. Sana ne arkadaşım oyuncunun sevgililerinden ? Düzgün aile yaşamı derken yine yanında oturan yabancı değil en bi yerli Sergen Yalçın.. Lincoln'la (gece yaşamı, içki yoktur bu adamda) Sergen'i özdeşleştirin ve Hakan Şükür ile Ernst'i.. uyuyor mu ? Sorun yabancı yerli muhabbeti mi ? Değil..
Bugün Galatasaray iyi ya da kötü oynar, sorun değil ama geleni gönderen, her oyuncusunu hedef haline getiren bir kulüp oldu. Cenk Tosun olsanız böyle bir yere siz gelir miydiniz? Adam Misimovic'in gelip de nasıl karşılandığını gördükten sonra bu yaşında bu kariyeriyle buraya adım atar mı ?
Bugün gidenler dahil Galatasaray takımının yabancıları mı yoksa yerlileri mi verimsizdir ? Taraftarların derdi performans açısından Lincoln muydu Keita mıydı Mustafa Sarp, Ayhan, Barış, Servet miydi ?
Bugün Arda Turan'ın kaptanlığını eleştiriyorlar.. Zamanında neden kaptan yapılmadığı üzerine fırtınalar koparanlar nedense bugün hatırlamıyorlar. Arda özenmiş kaptanlığa ve Arda bizzat yönetimden kaptanlığı talep etmiş.. Doğrudur bunlar. O dönemde kaptan olmadığı zaman ve yeteri kadar değer görmediği için yaptıklarını dillendirdiniz mi ? O dönem çıkan ve burada dillendirilen gerçeklerdir ve fakat neden bugün ? O zaman değil de neden bugün cır cır susmuyorsunuz.. Artık bu takımın kaptanı Arda Turan'dır. Şimdi sahip çıkın.. Şimdi en çok ihtiyacı olduğu zamanda.. Ağır bir şekilde eleştirin, durun ve sonunda ekleyin: çok iyi çocuk..
Sadece şunu bilirim. Mesele Hakan Şükür ise Galatasaray filan değildir orada konu. Ya kendisinin zamanında yapabildiği ama bugün diğerlerinin yapamadığı konuları gündeme getirip alttan alta kendisine çalışmak ya da hesap kesmek.. Oturun izleyin ve özellikle dün Nuri Şahin'in röportajının içeriğini açıklamaya çalıştığı vakit afalladığında yaptığı gibi neyin ne olduğunu ve Galatasaray'ın iç işlerini bizzat kendisinden dinleyin..
Adnan Polat'ın en büyük hatasıdır onu takımdan bir yıl da olsa erken göndermek.. Yabancıların verimli olması için sürekli toplantılar yapan adam bir anda her türlü toplantıyı farklı amaçlarla yapmaya başladı. İspatım yok, kafamdan uyduruyorum.. Olması gereken ve belki de emeklerinin sonucu hak ettiği bir yıl daha oynayıp sonrasında sportif direktör olarak görevine devam etmesiydi.. Ve fakat bu taraf yanlış yaptı diye böyle de yapılmaz ki be abi..
Golsüz Skibbe.!
Bir kaç saat önce hayatımda gördüğüm en dandik galibiyeti aldı Stuttgart. Maçın başında on kişi kalan Labbadia'nın takımı geriye yaslandı, bilinçli tek bir atak geliştirmedi. Doksan dakikanın sonunda Frankfurt'un kaleye çektiği şut sayısı 30'u geçti. Kaleci Ulreich inanılmaz kurtarışları yaptı ve abuk subuk bir kontradan atılan golün üzerine yatar iken aynı şekilde bulunan gol maçın sonucunu belirledi.
Sorun şu ki Frankfurt ikinci devre oynadığı hiçbir karşılaşmada gol atamadı.
Sorun nedir ?
Ligin ilk devresinde Frankfurt'un son 17 yılın en iyi derecesini yapan Skibbe bugün neden bu konumda ?
4-2-3-1 ile sahaya çıkıyor ve fakat bu öndeki üçlüyü iyi incelemek gerekir. Bir tarafta Ochs diğer tarafta Köhler oynuyordu sıklıkla.. Her ikisi de bek pozisyonundan devşirme. Diğer takımlar forvetlerini ya da on numaraları buraya kaydırır iken Skibbe ofansif yönü de olan beklerini buraya oturttu. Dolayısla zor gol atan ama aynı şekilde zor yenilen bir takım yarattı. Gekas da inanılmazı başarığ golleri attığı zaman sahadan genelde galip ayrılıyordu.. İlk devreye de kötü başladı ve fakat Dortmund'u hakkıyla yenen iki takımdan birisi olarak sonlandırdı. Sözleşmesini de geçtiğimiz günlerde uzattı..
Bu devrenin başında ise stoperlerinin hepsi sakattı. İki maç bu yüzden kaybetmek durumunda kaldı. Akabinde goller gelmediği vakit aldığı tek beraberliğin yanında yenilgiler de kaçınılmaz oldu.
Bugün ise Caio hariç takımın hepsi fit. Belki bu maçta Ochs yoktu ama olsa ne olurdu ki? Takım milyon tane orta kesti, bir tanesi dahi girmedi. Kalenin en ücra köşesine giden topları da kaleci çıkardı. Lakin bu maçtan bağımsız Skibbe hatalarına değinmek gerekir zira her hatası aslında bir Türk'e denk geliyor.
Forvetin formsuzluğuna çare üretmeyişi en önemli kusurudur. Bugün yolladığı Cenk Tosun'un burada attığı gollere bakarak çok ciddi bir değerlendirme hatası yaptığını kabul etmek gerekir. Bunun dışında ikinci Bundesligaya gönderdiği Ümit Korkmaz da aynı şekilde bir başka hatasıdır. Bunların hepsinin de ötesinde Halil Altıntop gibi aylardır, yıllardır formsuz olan bir oyuncu ile her maç ilk onbir başlamasıdır..
Skorlar aldatmasın, Frankfurt hala iyi top oynar ama kusuru öyle önemlidir ki böyle görüntüyü size verir.. Zira bu takım gol atamıyor. Bulduğu pozisyonları değerlendirme konusunda misal Hannover liste başı iken listenin son sırasında yer alan takımdır Frankfurt.. Avrupa Kupası macerasından düşme potasına doğru bir iniş yaptı. Şimdi artık işler çok başka onun için.
Bayern München - Borussia Dortmund: 1-3.!
Maçın öncesinde çok net bir Bayern galibiyeti beklediğimi belirtmiştim. Skor doğru olsa da her şey tam da aksi yönde gerçekleşti.. Bunun belli başlı nedenleri mevcut ama benim bayern yenilgisinin temeline yerleştirdiğim unsurlar Van Gaal Kibiri ve Klopp'un taktik zekasıdır.
İnter maçında şahane oynamış ve bundesliganın en çok top kapan oyuncusu olan Luis Gustavo ile orta sahada rakibi durdurmak yerine Pranjic ve onun zayıf savunması ile daha fazla hücum etmek istemesi Hollandalı teknik adamın kibirinden kaynaklanır. Bu aynı zamanda Mario Götze gibi genç, dinamik, teknik ve hızlı bir oyuncu karşısına Pranjic'i değil de dar alana sıkıştırılmış vaziyette Gustavo'yu koyması ile çifte hata şeklinde yorumlanabilir. Schweinsteiger'in kötü olması sadece skoru erken bulunmasına yardımcı oldu zira temelde hata teknik adama aittir..
Klopp zekası ise başta en tehlikeli isim olan Robben'i bitirmiştir. Greusskreutz geriye gelip yer yer Schmelzer'e katılan Bender ile beraber Robben'i bire bir de rakibi ile maç boyunca yalnız bırakmamıştır. Bu aynı zamanda Mourinho'nun final maçında kademeli üçlü savunma ile Robben'i durdurmasının biraz farklı yoludur. Madrid'de Robben tek tek rakibi geçer ve her seferinde karşısına fazladan bir oyuncu daha bulur iken Klopp hepsini aynı anda önüne koyarak ileriye gidemez bir şekilde ve daha da önemlisi oyuncunun çevresini sararak oynama noktası olmadan geri döndürecek şekilde çaresiz bırakmıştır. Bu tarafa Gomez kaydığında da aynı şekilde çaresizlikten topu kaptırıp gole de neden olmuştur..
Sayılar da size Klopp'un taktiksel zekasını onaylatacak şekildedir.
Bayern istatistik açısından yüzde 64 topa sahip olmuştur ve fakat toplamda her iki takımın da ürettiği pozisyonlar aynı sayıdadır. Dahası Bayern 795 pas yapar iken Dortmund 442.. Üstellik Bayern'de isabet oranı yüzde 85 iken Dortmund'da bu rakam 73'tür. Lakin başka açıdan Dortmund stoperleri öndeki oyunculardan sadece dört kez pas alır iken Bayern tandeminden misal Breno 50 kez forvetinden ve orta sahasından pas almak durumunda kalmıştır. Sadece Lahm ve Timoschuk birbirleri ile 50 kez paslaşmak durumunda kalmış.. Bu hem sağ tarafın akıp gidemediğinin bir göstergesi iken aynı zamanda takım olarak boşluk bulmakta Bayern'in çektiği sıkıntının açık bir göstergesidir. Klopp'un taktiksel zekasıdır her şeyin dışında..
Dortmund'un bunların dışında her daim kullandığı avantajları mevcut. Misal duran top organizasyonu.. Hummels,Subotic ya da Barrios bu sezon Nuri'nin kullandığı duran toplardan çok fazla gol buldular. Burada sadece Nuri'nin orta kesmesi değil bu işin hazırlığı da keza..
Kalecinin de 22 yaşa inmesiyle beraber sadece 26 yaşındaki Barrios ile beraber 25 yaşındaki Pischek kaldı en yaşlıları olarak.. Geri kalanı 22 yaşında.. Götze 18.. Bu takımın dinamizmi bu yüzden inanılmaz..
Bayern'in artık hedefi Şampiyonlar Ligi iken Leverkusen'in de puan kaybetmesinin ardından Dortmund güle oynaya bence kesinlikle hak ettiği şampiyonluğa koşmakta..
Ve elbette inanırım ki sezon başı yapılmış Dortmund analizi ve çok öncesinde incelenilmiş bir Jürgen Klopp portresi ilginizi çeker..
Dortmund Analizi.!
Jürgen Klopp.!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)