Kenan'ı uzaktan takip ettiğim zamanlarda da "bir kaç gün beraber takılırsak kesinlikle çok iyi anlaşırız" dediğim insanların başında geliyordu. Biliyorum ve bu konuda çok fazla yanılmıyorum. Bugün sabah Mecidiyeköy'de kahvaltı yaptık ve yaklaşık -buraya dikkat- 130 dakikalık bir röportaj gerçekleştirdik. Eh, muhabbetin sonuna Uğur Vardan abimiz de katılınca çok keyifli olduk ama işte süre bitmiş, hepimiz aynı anda gazetelerimize doğru hareket etmek zorunda kaldık..
Kenan Başaran Hürriyet gazetesine geçti. Çok iyi ve anlamlı bir transfer. Bu mecralarda böylesine yetenekli ve güzel insanların olması nefes aldırıyor. Ben onlara kısaca Radikal ekibi diyorum. Banu Yelkovan'ı, Bağış Erten'i de katın aralarına.. Muhabbet süperdir. Hemen hepsinde futbolun dışında yaşama dair güzel duruşlar olduğu gibi dikkat çekici ayrıntıları muhabbet esnasında anlarsınız ki anlatı güzelliğine sahipler. Ortak bir estetik dil bulmuşlar sanki. FİFA Kura çekimi esnasında beni diğer masanın sıkıcılığından -isim vermeyeyim şimdi- Uğur Vardan hinlik yapıp kurtarmıştı, gecemi güzelleştirmişlerdi zira gerçekten takdir edilesi ve güzel insanlar.. İşte bu insanlardan..
"Arkadan Müdahale" isimli bu eser kolay okunabilir muazzam bir şike davası süreci anlatısı. Böylesine sıkıcı bir konuyu bu şekilde anlatmak yazarın mahareti.
Okumaya başladığında göreceksiniz ki tek sayfasından dahi sıkılmayacaksınız..
İnsanın arkadaşıyla röportaj yapmasının sıkıntısı da 130 dklık çözümleme! Üstelik bu güzel yaz gününde bir de şifayı kapmışız.. Uyudum kalktım ve sabaha bitecek.. Cuma akşamı futbolburadacom sitesinde Cumartesi BirGün'de olacak bu güzel röportaj.. Kaçırmayın.
Gecenin on ikisinde başlama vuruşu yapıldı. 6-6’ydı maç.
Bitime az bir süre vardı. Murat Fevzi Tanırlı çok ince gördü Uğur Meleke’yi.
Ben ceza sahası içerisine doğru kaçtığımda jeneriklik üç gol atan gecenin
kahramanı Uğur Meleke zarif bir şekilde topu önüme bırakıp kalecinin önünde
pozisyon aldı ama ben artık kaleci ile karşı karşıya kalmıştım ve yaklaşık on
yıl sonra ayak bastığım halı sahada ilk golümü atmaktan imtina etmedim. Asist
Uğur Meleke. Hazırlayıcı ise Murat Fevzi Tanırlı. Yeni yaşamımdaki en sıkı
dostlarım. Bir dönem Taktik ekini çıkartmış ekip. Gerçek şu ki ben gerçekten de golü atmıştım!
12 Eylül 2011’de bu
memlekete dönüş yaptıktan sonra belki de ilk defa şöyle bir durup geriye
baktım, soluklandım. Eve gidince bu anı
yazacağım dedim kendime. Sabah gazeteyi çıkartmış, öğlen internet sitesiyle
ilgilenmiş ve akşama doğru röportaj yapacağım insanın yazdığı kitabı okuduktan
sonra Hayatım Futbol dergisine Dortmund’u yazdım. Sabah saat beş, elimde kahve
ve güzel bir müzik eşliğinde ben sözümü tutuyorum. Yukarıda anlatılan Almanya’daki
son üç yılımda hayalini kurduğumdan da öte bir şey! Oysa geldiğimde her şey ne
kadar kötüydü?
Her şey üst üste gelir. Bir olumsuzluk, diğer pek çok
yıkımın da kaynağıdır aslında. 7 yıl 7 ay kaldığım Almanya’daki en kötü 7 günüm
buraya gelmeden önceki son bir haftadır. Ailenin her bir ferdiyle ayrı ayrı
olmak üzere kavga ettim. O dönem kız arkadaşım da ailesiyle memlekette izinde
olduğundan onu kaybetmekten kurtarmıştım kendimi. Sahip olduğum tek sermaye
olan arabamı satarak normal koşullarda ülkede bir yıl çalışmadan geçinebilecek
şekilde ayarlamıştım ama dedim ya her şey üst üste.. Gelmeden önce Prag dönüşü
yapılan kaza içerisinde o araba da gitti.
Kader diyorum buna ben. Türkiye’den Almanya’ya geldiğim
zamana benziyor. Sıfırdan başlıyorsun ve yaşamının geride kalan kısmını,
öncesinde olmayan yeni insanlarla geçireceksin. Elinde hiçbir şey yok!
Hiçbir şeyim yoktu.
Görünürde bir kız arkadaşım vardı ama siz de takdir
edersiniz ki hiçbir şeyi olmayan adamın kız arkadaşı da uzun süreçte olmaz.
Üstelik kader diyorum ya, kısa süreliğine de olsa yine bir doktora tercih
edilecektim. Ve yine sonrasında yaşanılan pişmanlık, benim kaderimi değiştirmeyecekti.
Hikayem bol, anlatacaklarım çok.. Üstelik henüz Almanya'da iken bugünkü yaşamı kurgularken bu blogu da unutmamıştım tam da bugün yeniden başladığım haliyle..