Jonathan Heimes yaşama veda etti. 26 yaşındaydı. 14 yaşından bu yana kanser ile mücadele veren bu muhteşem karakter Darmstadt takımının bugünlere gelmesinde yaşama karşı direnişiyle önemli rol oynamış ve sembol olmuştu.
Nasıl olduğunu bir kez daha anlatalım.
Darmstadt üçüncü ligin üçüncüsü olarak üst ligin sondan üçüncüsü ile iki maç üzerinden ligden çıkmak için mücadele verecekti. İkinci lige çıkmak adına önlerinde sadece iki maç vardı. Rakip Armina Bielefeld olmuştu. İlk maçı kendi sahasında 3-1 kaybeden Darmstadt'ın başta oyuncular olmak üzere tüm medya ve hemen herkes şansının kalmadığını düşünüyordu. ikinci maça teknik direktörlerin bir planı vardı belki ama onu uygulayacak takımda oyuncu yoktu.
Dirk Schuster'in asistanı Sascha'nın aklına Jonathan Heimes geldi.
Neden?
14 yaşında kansere yakalanan Jonathan amansız hastalığı yendiğini düşündüğü noktada tekrardan kanser illeti vücuduna geri döndü. Heimes bırakmadı, beş kez bu hastalığı yok etmesine rağmen her seferinde bu illet onun vücuduna yeniden gelmeyi başardı. Savaştı, sonuna kadar.. Üstelik Jonathan Heimes "Sen savaşmalısın, henüz kaybedilmiş hiçbir şey yok" yazılı bilekliklerini de satışa sunarak buradan elde edilen geliri Frankfurt'ta kanserle yadım vakfına bağışlayarak hatrı sayılı bir gelir elde etmesine olanak tanımıştı.
Bölgenin bu savaşçı karakterini kulübe davet eden Darmstadt teknik ekibi Heimes'in hikayesini anlattı ve maç öncesi tüm oyuncular onu dinleyerek farklı bir motivasyona sahip oldular. 50 tane Heimes'in bileklerinden satın alan Darmstadt teknik direktörü Dirk Schuster ikinci lige çıkmak için oynayacakları son maç öncesi şunu söyledi
"Şüpheye düşen olursa bileklikteki yazıyı okusun".
Bilefeld ile evinde 3-1 kaybettiği maçın rövanşına işte böyle çıktı Darmstadt. 90 dakika sonunda da bu sefer 3-1 galip gelip maçı uzatmaya götürmeyi başardılar. İç sahada yapamadıklarını deplasmanda başardılar. Dahası şu.. Uzatmanın 110.dakikasında yedikleri golle geri düştüler. Buradan ayağa kalkmak mümkün mü?
"Savaşmalısın, henüz.."
Tabela kalktı, uzatmanın da uzatması 2 dakika.. Tam bu noktada gol atarak Bielefeld'i geçip ikinci lige bu şekilde yükseldi Darmstadt. Üstelik aynı yıl da birinci lige yükselme başarısı gösterdiler.
O müthiş Bielefeld maçı sonrası Jonathan Heimes'ı ortaya alarak "Sen olmasan biz bunu başaramazdık" diyerek savaşçı Jonathan'ı onore ettiler her ne kadar ön planda olmak onun çok istediği bir şey olmasa da.."Normalde ben sizi arkada bir yerde tebrik etmek istiyordum ama siz beni alıp sahnenin önüne getirdiniz. Tekerlekli sandalye ile maalesef kaçmak mümkün olmadı" diyordu o müthiş gecenin sonrasında Jonathan.. Darmstadtlı Sailer tüm takımı ateşleyen o cümleyi koluna dövme olarak yazdırdı ve yaşamının kırılma anı olarak asla unutmayacağını belirtti. Takımdaki bütün futbolcular tek tek gelip ona teşekkür ettiler. Hemen hepsinin kurduğu cümlelerin özeti şuydu "Bize nasıl bir güç verdiğini tahmin bile edemezsin, çok çok teşekkür, senin sayende çıktık"
Sadece Darmstadt futbol takımına değil, satışa sunduğu bilekliklri ve hikayesiyle pek çok insana moral kaynağı olup yaşam karşısında kolay pes etmemelerini sağlayan Jonathan geçtiğimiz gün 26 yaşında yaşama gözlerini yumdu. Aytaç Sulu bu acı haber sonrası ligde kalırsak bu başarıyı ona adayacaklarını söyleyerek Heimes'i kaybetmenin acısını dile getirdi.
5 yorum:
şahane bir başarı ve hayat mücadelesi..ve ayrıca motivasyon ve psikolojinin futbol üzerinde ki etkisi olarak ta ele alınması gereken bir ders,teşekkürler .
Daha bu sabah 2015'te yazdığın Darmstadt yazısını okurken "ne şanssızmış" demiştim kendi kendime... Şimdi ise bu yazıyı gördüm. Sezon sonu olur da Darmstadt'ta 2. lige giderse olabilecek en kötü tesadüflerden birisi olur herhalde. :(
maç da en dramatik maçlardan biriymiş yahu..
planck: 3-1 evinde yeniliyorsun. deplasmanda 3-1 yenip uzatmaya götürüyorsun. Uzatmanın 110.dakikasında gol yemene rağmen pes etmiyorsun;) Ve her şey salı günü vefat eden bu güzel çocukla gerçekleşiyor. Müthiş maç, hikaye..
müthiş hikaye. paylaştığın için sağol.
okurken acı bir kütle oturdu içime. neden? böyle kişisel hikayelerin psikolojik motivasyon araçları olarak kullanılması rahatsız ediyor beni. kimsenin kötü niyeti yok olan bitende, kabul ediyorum. Ama bana öyle geliyor ki böylesi hikayelere olan merakımız, açlığımız o kadar büyük ki hikayenin kahramanlarının mahremiyet haklarını bazen görmezden geliyor.
Yorum Gönder