26 Mart 2012

Yayın gelirleri ne işe yarıyor?



26 Mart 2012 tarihinde bu yazı BirGün gazetesinde yayımlanmıştır.

Türk Futbolu'nu kurtarmak adı altında bir dizi yenilik peydah oldu sezon başında. Bir şeyleri kurtarmak için çok ciddi çalışmalar yapıldı belki ama mevzu bahis konu Türk Futbolu değildi. Bizde her şey yayın ihalesi ile başladı ve onunla devam ediyor. Maçların yayın hakkı ederinin üzerinde bir rakama satılınca o dengesizliği gidermek ülke futbolunun içerisinde yer alan bütün birimlerin temel sorunu oldu. Kulüpler olması gerekenden biraz fazla para geleceğinin bilinci ile çeşitli harcamalar yaparak hayat damarını yayıncı kuruluştan gelecek olan paraya bağladı. Nasıl olmasın ki? Tribünlere gelen insan olmayınca oradan gelir de gelmez. Kombine satamaz.Transfer yapar ama oyuncu satışı bunların içerisinde yoktur. Milyonlarca avronun yayıncı kuruluştan gelmeyecek olması kimileri için kepenk indirmek demektir. Sonuç şu ki; sezon boyunca şike operasyonu içerisinde Kulüpler Birliği'nin gösterdiği tavır aslında kendi yaşamını devam ettirme mücadelesiydi. Burada onlara karşı bir eleştiri getirmiyorum kesinlikle ve şöyle düşünebilirsiniz: Doğruluk, dürüstlük, etik, hukuk, adalet gibi konular can cekişir, yaşamda kalıp kalmama mücadelesi verilirken düşünülmez genelde. Doğrusu nedir tartışılır belki ama yaşadığımız gerçek budur. Milyonlarca insan acaba 'şike oldu mu?' ya da 'x takım düşürülecek mi?' gibi konularla haşır neşir olurken Anadolu kulüplerinin düşündüğü tek konu 'yayıncı kuruluştan paralarımızı alabilecek miyiz?' oldu. İşte bu baskı sonucu federasyon kimi kararlar almak durumunda kaldı. Dahası, yayıncı kuruluşun bu parayı çıkarıp kar yapması için daha başka tavizler de veriyoruz. Bu sezon içerisine hali hazırda bir ay geç başlamış liglerin sonuna Play-Off'ları sıkıştırmak bunlardan sadece birisi.

Yayın ihalesinden daha fazla para almak gerçekten Türk Futbolu'na olumlu yönde katkı mı sağlıyor?

Roberto Hilbert ile hafta içerisinde "Hayatım Futbol“ dergisi adına röportaj yaptım. Bir ay geç başlamışlığın neden olduğu sıkıştırılmış fikstürün üzerine Play-Off'ları eklemenin dışında Türkiye ve Avrupa kupası maçlarının oynanmasının yarattığı durumu özetlerken futbolcu olarak yaşadığı zorluğun dışında bir baba bir eş bir arkadaş olarak da yaşam içerisinde çektiği sıkıntıları anlatıyordu. Biz bu süreç içerisinde futbolcuların hakkını düşünmedik. Tuttuğu takımı desteklemek adına her maç tribünde olmak isteyen insanın maddi ve manevi kayıpları üzerine de kafa yormadık. Daha da önemlisi şike yapılmış mı yapılmamış mı hayati önem taşıyan meseleleri gerekli kurumlar önem verilmesi gereken konular listesinde ikinci sıraya yerleştirdi. Tüm bu gürültü de aslında şike ve teşvikin yasal olarak suç addedilmesi ile UEFA'nın bu konulardaki hasassiyetinden doğdu. Yoksa Kulüpler Birliği ve onun yönetimini belirlediği Fedarasyon'a kalsaydı bu işler "bir şekilde“ çoktan halledilmişti.

Diyorum ki; paranın bu kadar esiri olmuşken kar getirmeyen ve fakat gelecek adına mutlaka yapılması gereken kimi eylemleri bizler nasıl gerçekleştireceğiz? Dahası bu "para“ gerçekten kaliteyi ve başarıyı getiriyor mu?

Avrupa'nın beş büyük liginin en az televizyon geliri olan lig Bundesliga iken ekonomik açıdan en fazla örnek alınan kulüpleri barındıran lig yine Bundesliga. Bir terslik yok mu bunda? İtalya'da kulüplerin yarısı iflasın eşiğine gelmişken Bundesliga'nın neredeyse iki katı TV gelirine sahip. Bayern Münih Almanya'nın devi olmasına rağmen bir sezon içerisinde TV gelirlerinden aldığı pay sadece 24 milyon avro iken misal milyonlarca avro borca batmış rakiplerinden Real Madrid 140, Barcelona 140 ve Manhester United 70 milyon avro alıyor. Ama gelin görün ki Ferguson çok sevdiği Ronaldo'sunu rakam yukarıya fırlayınca satmak zorunda kalıyor. Öbür yanda, Uli Höness Ribery'i 85 milyon avro fiyat biçilmesine rağmen satmayabiliyor. Belki TV gelirleri fazla olmadığı için çift haneli yaşı geçkin kimi yıldızlara diğer Bundesliga kulupleri para akıtamıyor ama diğer bütün liglerin takımlarından daha sağlıklı bir ekonomiye sahip. Tam da bu yüzden kendi yıldızlarını yaratmak gibi bir zorunluluğun ülke futboluna katkısı da söz konusu.

Bir sonraki yayın ihalesi 300 değil 900 milyon dolar olursa kulüplerin alacağı para artacaktır ama bunun geri dönüşümü nasıl olacak? Bu paraya göre kendisine bir düzen kuracak olan kulüplerin para kaynağına bağımlılığı ne düzeyde olacak? Türk Futbolu'nu kim yönetecek? Bu sıcak para sayesinde oyuncu yetiştirip satmak gibi öncelikleri olmayan kulüpler yabancı hakkının sınırsıza dayanması sonucu elinde bonservisi olan sürüyle yabancı oyuncuya sözleşme önerip ligde kalarak bu paranın devamını sağlamaktan öte bir hedefi olur mu diyorsunuz? O ihaleden 900 değil de 100 milyon bir fiyat çıksa gerçekten Türk Futbolu batar mı yoksa herkes işin doğrusunu yapmak zorunda mı kalır?

3 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

Bu adamlarmı işin doğrusunu yapacak. İşin doğrusunu yapacak adam her şartta yapar yada yapmaya çalışırdı. istikrardan bahsedilir ,fikirlerde eylemlerde karralarda herşeyde istikrar.

fikir zikir meselesi.

Malatyaspor şu an bölgesel amatör ligden de düşüp bir alt lig olan mahalli lige düştü. Malatyasporki ligi 3.bitirdiği sene İBB nin bugün kırmaya yaklaştığı ama kıramadığı aynı sezonda 4 büyükleri yenen ilk takımdı. Malatyasporda para muslukları kısıldığı anda para olmadan biz bu işi nasıl yaparız diyen bir Allahın kulu çıkmadı. Bunun nedeni acaba gerçekten bilen birileri yani KnowHow varmıydı. 2.side bilenler vardıda ellerini taşın altına koymadılarmı. Benim inancım bunu nasıl yapacağını bilen insanların olmadığı görüşündeyim.

Banu yelkovanın yazıısnda belirtildiği gibi ülkemizdeki ortam kuraaları hep bu şekilde olmuş ve söz sahibi insanlar bu yöntemlerle yönetmişler. aksini bilmiyorlar. Bilmedikleri kriz ortamına girincede sonuç hüsran oluyor. hep bildikleri o yöntemlerle çözmeye çalışıyorlar sonuçta Bölgesel Amatör lig oldu Malatyaspor için.

Bilgi bilgi yani KnowHow bizde olmayan şey yada insanımızın çok çok azının sahip olduğu şey.

Devil dedi ki...

Yeter artık. Allah aşkına biri de çıkıp 'kral çıplak' desin.

Erdi dedi ki...

Futbol yönetimindeki insanların mutlaka ekonomiden anlaması gerekir diye düşünürüm. Temel sorunları halletmeden ve altyapıları iyi çalışır hale getirmeden uygulanacak yabancı oyuncu kısıtı kalitesis yerli futbolcularda kelimenin tam anlamıyla "enflasyon"a sebep olacaktır. Talep arttığı için kalitede bir farklılık olmamasına rağmen fiyat artacaktır. Aynı şekilde değerinin üzerinde bir yayın ihalesi klüplere ekstra beklemedikleri bir gelir getirecek ve bu gelir de enflasyona sebep olacaktır. Atılan adımların bu gibi sonuçları düşünerek atılması gerekir.