6 Ocak 2018
Read it please!
*Okumuyor insanlar. Tamam ülkenin büyük bir kesimi bu eyleme uzak, biliyoruz. Bık bık ötmeyeceğiz bu konuyla ilgili. Eğitim seviyesi kötü. Yalnız benim şikayet ettiğim kısım o kaymak tabakanın da çok farklı olmaması. Dört yıllık üniversite bitirmiş olduğuna ben inanamıyorum bazı insanların. Samimiyetle söylüyorum ki durumumuz felaket. Bu ülkede gazetede-televizyonda işi içerik üretip editör olan insanların dahi okumadığını, sadece mesleki ezber ile yirmi otuz yıl çalıştıklarını gördüm. Mesleki gelişim adına okuması gereken kitaplardan bahsetmiyorum bile.
*Neden bir şeyler okuyarak kendilerini geliştirmeleri gerektiği konusunda insanları ikna edemiyorum. ilişkileri vasat, söylemler sıradan ve diğerleriyle kurduğu ilişki vasatın dahi altında. Geçenlerde sevdiğim bir iş arkadaşımın mesajlaşmasına şahit oldum ki beni 25 yıl geriye götürdü. Dışarıdan baktığınızda gayet aklı başında olan insanların sıradan günlük ilişkileri içerisinde ergen kalmasının yegane nedenidir. İşin en boktan tarafı aynı şeyleri yaşamaktan sıkılmıyorlar da. Günde kullandığı kelime sayısı bini geçse çeşitliliği onu geçmiyor. Haliyle empati yapma yetisi dahi kalmıyor çünkü üç ya da dört seçenek arasında yaşamını idame ettiriyorlar.
*Geldiğimden bu yana aralıksız çalışıyorum. Haliyle sürekli iş arkadaşlarımla sayısız yemek yiyoruz dışarılarda bir yerlerde. Eskiden çok daha fazlaydı Birkaç istisnayı dışarıda bırakırsak ortada olan muhabbetlerin içeriği hemen hemen aynıdır. Ben demiyorum ki rahatlamak için gıybet yapmayın? Diğerinin eksiğinden bahsederek kendinizde bunun olmayışıyla huzura ermeyin.. En iyi gıybeti de yaparız çok şükür ama konu en azından haftada bir değişsin. Mümkün mü? Değil.
*Buna benzer yakarışlar olduğu zaman genelde şöyle bir entelektüel algı oluşuyor. Adam çıksın, Kafka'dan bahsetsin, Dostoyevski'den Tanpınar'a geçiş yapıp samimiyetsiz içerikler üretsin.. Oysa bilmiyorlar ki yaşamın içerisindeki en basit günlük ilişkide dahi size farklı bakış açısı kazandırdığı ölçüde hayatınıza nitelik katacaktır. Yaşam güzel filan değil gerçekte. Güzel olan bu blogun tepesinde de yazdığı gibi hayat üzerine yaptığınız betimlemelerdir sadece.
*Sizin annenize, arkadaşınıza, sevgilinize, eşinize, dostunuza bu hayat içerisinde binlerce ayrıntı vurup duruyor. Hangisinden haberdarsınız? Diğer bir ifadeyle odun ile keman arasındaki farkı belirleme gücüne sahip olmak ya da olmamaktır. Baktığınızda gördüğünüz açının darlığı ya da genişliği sahip olduğunuz içeriklerle belirlenir.
*Bazen abarttıklarını düşünürsünüz, Avrupa'da hayat kadınları dahi.. derler. Bak bu gerçektir. Bizim memleket Çek sınırına yakındır. (Çekya nedir yahu?). Almanya'da yaşam sürdüğüm zamanlarda ara ara gittiğimiz sınırdaki Piramit kulübü enteresan içeriğe sahiptir. Elbette içerisinde hayat kadınları vardır ama paranızın tek başına geçer akçe olmadığı yerlerden birisidir. Nihayetinde kadını konuşarak tavlamak zorunda olduğunuz ve her şeyin kadının seçimine bağlı olduğu ilginç ve çok eğlenceli bir mekan. Ki emin olun oradaki en güzel aktivite muazzam içeriğe sahip ortamda işte o kadınlarla olan muhabbetlerdir. Sevgili dostum Anıl Akay'ı da yanımıza alarak gittiğimiz yerlerde Rus-Slav kadınlarla yapılan muhabbetlerin içeriğinden bahsetsem burada bana kimse inanmaz. Bakın size orada olan ve bizimkilerin hala güldüğü espriyi buraya yazayım "Abi Dostoyevski ile işi bedavaya getirecek". O an için komik, şimdi ise trajiktir.
*Son olarak.. Burasını 10-20 kişi okur dedim. Şöyle bir rakamlara baktım. 157 kişi bugün gelmiş. Bunların 50'si muhtemelen bilindik okur kitlesidir. Belirtmek isterim ki ne kadar güzel olursa olsun yorumlara kapalıdır içerikler. En azından bir süre. Okuyup geçin. Hak vermek durumunda değilsiniz. Çünkü bu benim kendi koşullarım içerisinden çıkardığım şeylerdir. Başka bir yaşamda aynı doğruluğa ya da güzelliğe sahip olmayabilirler. Bilimsel gerçek dahi belli koşulları gözetir. Pek çoğu göreli olduğu kadar değişebilir. Değişsin diye de yazıyoruz. Değişmeyen tek şey...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder