15 Ekim 2008

Nabbeun Namja ( Bad Guy) - Kim Ki Duk.!



Ben eger seyrettigim tüm filmlerden sadece birisi icin "carpici" ifadesini kullanmak zorunda kalsaydim, o suphesiz ki bu film olurdu. Kim Ki Duk ile ilk tanismam da bu filmi araciligiyla olmustur. Filmin arkasindan kalakaldim, kendime gelemedim.. Benim seyrettigim en sarsici ask hikayesidir desem filmi seyreden insanlar eline levyeyi alip kapima gelir benim, kesin.

Bastan belirtelim; Rahatsiz edicidir.

Yeni bir film degil, oldukca eski de diyebiliriz Kim Ki Duk kriterine göre. Yenisi "Beautiful"dur ki ona da gelecegiz. o yüzden Spoiler iceren bilgiler vermekten kacinmiyorum.

Cekinmeden baslayalim, filmin basrol oyuncusu bir Pezevenk. Partkta ilk görüste(burasi mugallaklasabiliyor filmin sonunda) vuruldugu bir kadini görüyor, her bakimdan kendinden epeyce bir uzakta. Aradaki sinif farkini belirtmek icin kizin yeni-yetme bir sevgilisini de onu zorla öptügü zaman sahneye koyuyor Kim Ki Duk. Taciz sonrasi tokati yiyen pezevenk, ayni zamanda ordan gecmekte olan askerlerin de azarini kizin ricasiyla cekmek durumunda kaliyor ve feci bir nefret bagladigini düsünüyoruz ilk etapta.. Akabinde cesitli ayak oyunlariyla türk filmlerini dahi aratmayacak ölcüde sacmaliklarla kizi genelevine düsürüyor "kötü adamimiz". Nefret mi Ask mi sorusu sürekli kafanizda cunku daha önceden kimseyle iliskiye girmemis olan insani Fahiselik yoluna sürüklerken ki acimasizligi derin bir nefretin haince bir ciktisi olarak göze gelir iken aslinda tüm olup biten asik oldugu kizi erisebilir ve kendine yakin tutmaktan ibaret oldugunu anliyorsunuz filmin sonunda.. Burada "erisebilir" olmasi icin asik olan insanin siradanliginin günlük hayatta pek de "siradan bir durum" olmamasi ile cakisan durum söz konusu. Eger ki Adam Berber olsaydi muhtemelen kendisine cok uzak gördügü bir insani cesitli ayak oyunlariyla yine oyuna getirip berber salonunda calisan bir "calisani" yapacakti ve film, Askin cok baska bir yüzünü sergileyecekti sadece.. Ve Fakat bir pezevenkin erisebilir olarak görmek istedigi kadin ancak fahise olmak zorunda kaldigi vakit nefret ile askin birbirine karismis halinden dogan bir sorun ortaya cikiyor ve bu bas dönmesi muhtesem bir filme neden oluyor.. Böyle sevgi olur mu diyeceksiniz yüksek ihtimal ama yine de izlemenizi tavsiye ederim.



Hemen her filminde mutlaka ve mutlaka kullandigi sessizligi burada da ayni sekilde deyim yerindeyse karakterligin cigligi olarak filmde yer aliyor. Bu arkadaslar Kim Ki Duk. O Hicbir insanoglunun yaninda asistan olarak dahi calismamistir, hicbir zaman sinema egitimi alarak normallestirilmemistir. Bu kadar özel olmasinin baska bir nedeni de budur. Yazdigi senaryolarin aldigi ödüller ile sinemaya atilan, zar zor biriktirdigi ucak parasiyla Kore'den sanat egitimi almak icin Paris'e gelip gecimini de kendi yaptigi resimlerini satarak saglayan cok baska bir insanoglunun zitliklari bir potada erittigi bir hayal dünyasi. Her filminde sapkin bir ruh hali vardir ve rahatsiz edici bir yan bulunur. istisnasi belki de budizmin anlatildigi bu muhtesem filmidir.

Bad Guy'in senaryosunda bulunan hikayeyi istedigi gibi anlatmak icin kucuk oyuncuklara aldanmadan izlerseniz askin belki de cok baska bir haline erisebileceksiniz.

Bad Guy'da gercekten seyrettiginiz zaman kötülügünden suphe duymayacaginiz adam zorla öptügü kizi baska baska insanlarin koynuna atarken arkadan izler.. Bu bizim icin "serefsize bak ipnator" kivamina gelirken onun icin asik oldugu kadina gercekten ulasabilmenin tek yoludur. Sinif farkinin insanlar arasinda yarattigi görünmez mesafenin aslinda en görünür kilindigi filmdir anlasilabilir oldugu vakit.

8 yorum:

Noat Samisa dedi ki...

Ki-duk Kim-sever birini daha görmek beni ziyadesiyle memnun etti.

Önceki filmlerinin kolajı niteliğindeki Soom'dan sonra bıraktığı 1 yıllık boşluk sonrası iki hikayeyle döndü Ki-duk Kim.Biri senaristi olduğu ve yapımcılığını üstlendiği Arumdabda, diğeri ise bir aksilik olmaz ise FilmEkimi kapsamında yarın akşam Emek Sineması'nda izleme şerefine erişeceğim her şeyi Ki-duk Kim olan film; Bi-mong, Sad Dream, Rüya.

Nabbeun Namja'yı önyargısız izleyip de sarsılmayan, bir şeyleri sorgulamayan bir sinema seyircisi olabileceğini sanmıyorum.Zor bir film, izlemesi de sonrasında düşündürdükleri de zor olan bir hikayeye sahip olmasının yanı sıra bu hikayenin işlenişi de pekala sert, ağır.Sessizliğin anlattığı hikaye, ustanın hemen hemen filminde olduğu gibi kelimelerin gücünden daha etkili.

Uzakdoğu Sineması ve kültürü hakkında pek bir fikri olmayan biri için Nabbeun Namja fazlasıyla sert bir film.Ki-duk Kim izlemek için bence öncelikle Chan-wook Park üzerinden Kore sinemasına bir başlangıç yapmak gerek.O başlangıç da Oldboy ile olabilir, bu filmin attığı tokadı doğru yorumlayabilenler artık Uzakdoğu sinemasının kapılarını aralamışlardır.Ya da tarzı sevenler bir romantik komedi ile başlayabilirler.Ki-duk Kim izleyeceklere önerim, başlangıcı Nabbeun Namja ile aynı yılın mahsulü olan Suchwiin Bulmyeong, Address Unknown ile yapmalarıdır.Yine tamamı arıza, sık karşılaşılamayacak karakterler ama hikaye bu kez biraz daha hayatın içinden.Borges Nabbeun Namja’dan etkilenmiş, demek ki sorun yok.Ama herkeste aynı etkiyi yapmayabilir ki yapmıyor.

Son 5 yılda zaten sıklıkla reel hayattan çıkıyor Ki-duk Kim.Kimi zaman bir gölde, kimi zaman denizin ortasında, kimi zaman bir koğuşta görünüyor yalnızca.Filmlerinin en önemli ögesi Budizm kaynaklı reenkarnasyon inancı ve bunun sonucu olarak döngü.Bom Yeoreum Gaeul Gyeoul Geurigo Bom zaten tamamıyle bunu anlatan bir film.Samaria’da, Hwal’de ve Shigan’daki hikayelerin tamamında ''döngü'' var.Tekrar tekrar aynı mekanların kullanımı, değişen duyguların başa dönüşü ve tabii ki insanın özüne dönüşü, bastırmak istediği duyguların ortaya çıkışı ekseninde oldukça sık işlenen aşk, nefret, sevgi gibi konulara çok farklı, aykırı bir bakış.

Bilmiyorum filmlerinin tamamını izlediniz mi?Ki-duk Kim fimlerine dair yazılardan bir seri oluştursanız hiç fena olmaz, zevkle okuruz, yazarız.

Borges dedi ki...

Sinema, aynen futbol gibi her insanin cok baska bir kösesinden tutup kendisine yamayabilecegi milyon kareden olusuyor. Nabbeun Namja filminin de ayni sekilde benim ile kurdugu iliskiyi mümkündür ki emsali olamaz. Bu yüzden kendi cikarimlarim yoruma fazlasiyla acik olan Kim Ki-Duk'un sinemayi kullanarak verdigi mesajlarin sadece bir baska ifadesidir belki de degildir. Velakin insani kendi icinde bana göre son derece "gercekci" bir sorgulamaya dogru yöneltmesi bakimindan cok önemlidir.

Filmde,bir askin ya da iliskinin icerisinde varolan temasin gercekligini sorguluyorum ben. Kötü adamin kötü yollarla dahi olsa elde ettigi bir kadinin askini ve bundan dogan iliskini, hepimizin benimsedigi yollardan gecerek girecegi bir kabul edibilebilir iliskisi ile arasindaki farklara bakiyorum. Kötü Cocuk, filmin sonunda bir karavan alip hatununu yaninda götürerek gidiyor ve bu sekilde filmi bitirir iken o kadinin hala o karavanda fahiselik yapmaya devam ettigi ayrintisini da ekliyor. Bir kadina sahip oldugu kendi kosullari icerisinde gercekten dokunmanin bana göre en kanli yolunu secmistir. Daha da önemlisi bir kadin tarafindan gercekci bir sekilde algilanmasinin tarifini vermistir. Biz sükür ki pezevenk degiliz amma velakin kendi iliskimizde ne kadar cok "borges" olarak algilandigimizin muhasebesini de yapmak durumunda kaliyoruz o karavanin icerisindeki dösegi gördügümüz vakit. Bu bir sorgulatma bicimidir, gercek degildir, filmdir ve bu sekilde bakildigi vakit icerisinde varolan o cok sert sahneleri cok baska görebiliriz. Kim Ki Duk , her bakimdan benim icimde inanilmazi basarmis bir adamdir.

Keza sevgili Noat Samisa, Hwal.. (Estetigi bastan yarattigi filmidir Hwal) Ayni sekilde Samarian Girl.. Estetik ameliyat ile baskasi olup sevgilisinin karsisina ciktigi bir baska filmi.. Bin Jip ya da digerleri. Izlemedigim sanirim iki ya da üc filmi vardir eskilerden ve ayni sekilde bahsettiginiz yeni filmleri. Malasef burada istedigim gibi hareket edemiyorum. Kitaplar ve film konusunda erisebilecegim gizli dükkanlari cok fazla sehir degistirmekten dolayi henüz kesfedebilmis degilim. Bu yüzden cok agir hareket ediyorum ve o filmleri de izlemek icin simdiden sabirsizlaniyorum.

Baska acidan gerek dili kullanis bicimi ile gerekse de herhangi bir olaya yaklasim acisindan cok begendigim Noat Samisa blogunda da bu filmlerin bir analizini, bireysel etkilenmisliklerinizi yazmanizi da ben beklerim.. Ve yine derim ki: Bir Kim-Ki Duk hayrani daha bulmak, susuz cölde su bulmak gibidir..

Son bir not budizm üzerine. Fransa'ya geldiginde Kim Ki Duk, iki yil da rahiplik(budist) yapmistir ve bunun etkileri de bahsettiginiz gibi hemen her filminde görülüyor..

oldboy icin bir post, akabinde diger Kim ki Duk filmeleri ve hatta cok daha genis capli KIm Ki Duk analizi icin postlar girmek isterim ilerleyen zamanlarda.. Ve yalniz dedigim gibi "Noat Samisa"dan da beklerim buyuk bir istahla..

Noat Samisa dedi ki...

Sinema-futbol yakınlaştırmanızın en çok yakıştığı filmlerdir belki de Ki-duk Kim filmleri.Hwal mesela.Hem bir silah, hem de bir müzik aleti olan yay'a filmi izlerken sayısız anlam yüklemişimdir.Şehirden günübirlik gelenlerin oltaları, balık tutma hadisesi bile başlı başına bir semboldür bana kalırsa.Belki de Ki-duk Kim oltalara hiç bir anlam yüklememişti, bunu düşünmemişti bile.Ama o hissi veriyor, filmi izlerken ''kapana kısılmış bir fare'' benzeri bir öykü anlatıldığını görseniz de özgürlüğü yaşıyorsunuz.Her şeyi kendi istediğiniz gibi, birikiminiz ve hayata bakışınızla yorumlayabiliyorsunuz.Sayısız soru soruyor, belki de hiçbirine cevap bulamıyorsunuz.

Nabbeun Namja da bu hissi veriyor elbette, yine kabuğu kırana, özünü elde edene vaadinden fazlasını veriyor.Yanlış olanı doğrulatıyor, doğruyu yanlışlatabiliyor.En azından sorgulatıyor.Yedinci Sanat'a gerçek ''sanat'' vasfını kazandırıyor.Nabbeun Namja'da benim bir tereddütüm yok, yanlış anlaşılmasın.Ama ''Borges yazmış, bir bakalım'' diyen, bu ''sert'' girişle korkmasın.Sonuçta sanat subjektiftir, kesin bir şey yok.Gözlemim bu, doğru olmayabilir, kimi kişilerde ters tepebilir de.Sucwiin Bulmyeong nispeten daha sakin, ustanın kendini eğittiği zamandan nispeten sosyal bir hikaye.Dediğiniz gibi, yanlış başlangıç ihtimaliyle susuz çöldeki muhtemel taze su kaynaklarını kaybetmeyelim. :)

Blog hakkındaki düşünceleriniz için teşekkür ederim.Benzer şeyleri ben de sizin için düşünüyorum, fazlası da var.Ayrılıkları uzatmazsanız çok daha mutlu olacağım.Yalnız sinema konusunda yazmaya yaklaşımım biraz çekingence.Her hafta sinemaya belli bir zaman ayıran biri de olsam hakkında pek az kişinin bilgi sahibi olduğu Uzakdoğu Sineması konusunda insanlara bir şeyler anlatmak, bana haddimden fazla bir sorumluluk yükler diye düşünüyorum.Fazlasıyla bireysel, belki de biraz bencil bir düşünce bu ama öyle işte.Bir süredir Hollywood filmleri izleyemiyorum, bir süre daha izleyebileceğimi sanmıyorum.Başına oturduğumda sonunu getiremiyorum, bir süredir sürekli festival kovalayarak ya da internet yoluyla bu ihtiyacımı gideriyorum.Sanat yorumu, iç dünyanı dışarıya açmak bana göre, benim için biraz karmaşık bir durum yani.Kendimi ikna edebilirsem, bir süredir heyecenla beklediğim ve yarın akşam izleyeceğim ustanın yeni filminin gazıyla bir şeyler karalayabilirim.Borges ise yazsın, bana filmi izlerken hissettiklerimi yeniden yaşatsın.Benzer şeyleri düşündüğüm, izlediğimden benzer tatları alan birini görmek çok güzel.Selamlar, sevgiler…

Borges dedi ki...

Hwal konusunda hemfikiriz.

Bu yorumlari yazan sahsin sinema konusunda sessiz kalmasi da nerden baksak kayiptir.

Su kisa notu ilistireyim ben.

Günler önce Noat Samisa Blogunda üc tane uzak dogu fimlerinin müzigini gördüm, ikisini indirdim ve birisini hala dinliyorum. Müzik listemde var, arabada, yolda her yerde arada denk gelir ve cok güzel katkidir bu bana.

Keza su yorumlarda dahi cok kisa bir Hwal filminin özeti dahi katkidir. Bu sekilde bakin ve uzak dogu sinemasinin cok yillarda artan izleyici kitlesini de unutmayin. Baska acidan bence güzel olan blog yazarlarinin kendi güzellerini buraya tasimasi ki ben pek cok yeni film, müzik ve benzeri yaklasimlar sayesinde yeni bakis acilari kazandim. Lütfen bu acidan yaklasin ve derim ki siz yazmasaniz kim yazacak ?

Toplamda ise ben hep sunu derim: Bir seyin nesnel olarak nasil oldugu önemli degil, onun benim hayatimdaki yeri nedir ? Bunu aktariyorum. Benim bakis acimla beraber filmler, maclar ve her sey aslinda yeniden insa ediliyor, bicimlendiriliyor. Insanlar da bunu seviyor veyahut hoslanmiyor, o kismi en azindan bizi yönlendirmesin derim ben. Premiere Lig baskadir, Noat Samisa'nin yorumlari cok baskadir aslinda gibi..

Sevgiler,Saygilar bizden efendim.

Noat Samisa dedi ki...

Bir seyin nesnel olarak nasil oldugu önemli degil, onun benim hayatimdaki yeri nedir ?

Kesinlikle.Blog tutmanın, her hangi bir konu üzerine hobi olarak bir şeyler karalıyor olmanın en doğru açıklamalarından biri budur.Benim hayatımda futbolun yeri şudur ama ben bunu etrafımdaki insanlarla reel yaşantımda yeterince yaşayamıyorumdur.Futbola benim gibi bakanların sayısı fazlasıyla sınırlı fakat benim de bu yönde bir ihtiyacım var ve bunu gidermeliyim.Ama böyle, ama başka bir yoldan.Ben sinema yazmanın kendim için sorumluluğundan bahsettim, yoksa alacağım tepkiler vs. ile alakalı bir sıkıntım yok.Zaten böyle bir beklenti içerisine girmek, meselenin özünü yok ediyor.Kendi ihtiyacımı karşılıyorsam, kendim için yaptığım herhangi bir şeye başkalarının katılımı, paylaşım zevki ile sınırlıdır ve öyle olmalıdır.Ötesine geçtiğinde sanıyorum ki büyüsü bozulacaktır.Yalnızca bu konuda da değil, her konuda bu durum bence böyle ilerler.Yaşamda mutlu olmanın dinamiklerinden biri de önceliklerdir.Doğru seçmek gerekir diye düşünüyorum.

Biri Oldboy'un meşhur final müziğiydi, sanıyorum onu filmi izledikten sonra dinlemişsinizdir.Klasik müzik ile arası pek iyi olan biri olarak neredeyse günaşırı dinlerim Last Waltz'i.Diğerleri benim için özel iki filmden, Keulraesik ve daha çok bilinen adıyla My Sassy Girl'den olsa gerek.Kore sineması, K-drama, K-pop vs. gittikçe ilgi alanı büyüyor tabi.Şimdilerde birkaç basamak daha yukarılardayım, geçmişten kalma kültürel ilgi ile birlikte dil öğrenime kadar vardırdım bu işi.Teşvik önemli tabi, malum konuda kendimi ikna etmeye çalışacağım.

Bundesliga da Borges ile daha bir başka diye bitireyim ben de. :)Sanıyorum hoş bir sohbet oldu.

Borges dedi ki...

Kesinlikle cok hostu, bir baska uzak dogu sinemasin ya da herhangi bir mac karesinde görüsmek dilegiyle:)

P.S: " Keulraesik - The Classic OST" ve bu filmi de seyredecegimdir yakin zamanda:)

4eva dedi ki...

Merhabalar...
Uzak doğu ve özellikle Kore sineması hayranlarındanım ben de...
Söylediklerinize severek katılıyorum...
Yalnız filmde çalan müziği nasıl bulabiliriz...

altiparmakli dedi ki...

Burada iki tane Uzak doğu sineması hayranı buldum. Borges'in de dediği gibi: "Kore sineması hayranı bulmak çölde su bulmak gibi bir şey."

Bu güzel yazının üstüne Spring Summer Fall Winter... and Spring'in de eleştirisi de yapar mısın bi ara sevgili Borges :) Çok güzel yazı eline sağlık.