Bayern Münih geçen sene olduğu gibi bu sezon da Arsenal’i
deplasmanda iki golle geçerek turu daha ilk maçtan bitirdi. Maçın ikinci yarısı ve skor Arsene Wenger’in
bu maça dair ana planına gerçek bir haksızlık, belki her şeyden önce bunu
belirtmek gerekir.
Daha önceden de bu maça dair yazı yazdığım zaman Arsenal’in
örnek alması gereken karşılaşmanın Nürnberg maçı olduğunun altını çizmiştim. O
maçta ilk gol yine Bayern’den geliyordu ama o gol dakikasına kadar Nürnberg
kaleye çekilen şutlarda 6-3 üstünlük sağlarken yaratılan net pozisyonlarda ise
3-0 öndeydi. Nürnberg’in Hollandalı hocası
Verbeek geçtiğimiz yıllarda Mourinho yönetimindeki İnter gibi Guardiola’nın
sisteminin dengesini bozmuştu 4-3-3 ön alan presiyle. Arsenal da maça benzer
şekilde başladı ve ilk on dakika içerisinde pek çok pozisyon buldu. Elbette tam bu noktada uzun zaman sonra Lahm’ı
yeniden beke çeken Guardiola’nın da yanlış seçiminin payı vardı. Artık savunma
önü oyun kurucularının futbol yeteneğinden ziyade “zekası” çok daha önemli oldu
modern futbolda. Schalke bu yüzden savunması çok iyi Jones’u gönderip stratejik
zekası çok daha iyi olan Neustaedter’i takımda tuttu. Philipp Lahm’ın merkezde
olmadığı Thiago’nun da oldukça kötü gününde olduğu bir karşılaşmada o bölgeye Arsenal
öyle pres yaptı ki Bayern Münih’in fiyakasını bozdu. Lahm’ın gizli kahramanlığı da biraz burada
yatar. Topu hangi noktaya oynayacağını görmesi, oyun zekası diğer orta
sahalardan daha az olan futbol yeteneğini dahi önemsizleştiriyor.
Mesut Özil’in yaptırdığı penaltı şüphesiz ki maçın iki
kırılma noktasından birisiydi. Daha önceden Şampiyonlar Ligi maçında penaltı
kaçırmasına rağmen topun başına geçmesini ben daha penaltıyı kullanmadan
yadırgadım. Üstelik burada Manuel Neuer gibi alt yaş milli takımlardan bu yana
beraber oynadığı bir kaleci varsa.. Burada Arsenal iki kez yıkıldı. Ayağına gelen golü tepmesi bir yana Mesut’un
bozulan moralinin maç boyunca düzelmemesi..
Arjen Robben’in müthiş top kontrolü ve kaleciyi oyun dışına
iten hamlesi ise maçın ikinci kırılma anıydı. Penaltının kaçırılması dahi
önemsiz bir detay olacaktı zira Bayern Münih’e karşı 10 kişi oynamasının yanı
sıra Mesut Özil’i sahada tutan Wenger’in takımı savunma açısından
güçsüzleştirmesi Bayern’in maçı hentbol müsabakasına çevirmesine yetti. Guardiola ikinci yarı bütün doğruları yaptı ki
oyunu okuması onun belki de en iyi özelliğidir. Lahm’ı merkeze çekti, ikinci
sarıdan atılma tehlikesi yaşayan Boateng’i aldı ve Martinez’i de stopere
kaydırdı. Nihayetinde Bayern’in ikinci yarıda 328’e 17 gibi paslarda üstünlük
sağlayacak oyun hâkimiyeti de bu şekilde sağlanmış oldu. Maçın hemen başında
çektiği şutu muhteşem bir şekilde kurtaran kalecinin oyunda olmamasını fırsat
bilen maçın görünen kahramanı Toni Kroos’un düzgün vuruşu ile öne geçen Bayern
Münih turu o saniyede atmıştı artık.
Arsene Wenger’in kura şansızlığı bir yana iyi oynadığı pek
çok maçta hak ettiği sonucu alamamasını artık farklı bir şeye yormak gerekir.
Her zaman Şampiyonlar Ligi’nin en iyi oynayan takımını kendisine rakip olarak
çeken Arsene Wenger ile teknik adamlık kariyeri daha eskimemiş olan Guardiola’nın
üçüncü kez karşılaşmasını açıklamak da zor.
Bu neyle açıklanır ki? Dünyanın en formda takımlarını çekiyor ve herkese
inat o takıma hakimiyet kuran oyunun stratejisini belirleyip sahada uygulatıyor
ama bir türlü skor ve sonuçlar onun istediği gibi olmuyor. Bazen penaltı bazen
bitirici vuruş eksikliği hep onu bu ligde geriye itiyor. Bayern Münih yine turu geçerdi ama kırmızı
kart sonrası olduğu kadar kolay olmayacağı bir gerçekti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder