yoruldugum.. bitirildigim..
gitme bakirligimin bozuldugu ilk gidisimde ses etmedim. alti ayliktim, olur dedim, benim bu bebe aklim ermez neyin iyi olup neyin kötü olduguna.. bir sey demedim, bir baska ülkeye gittirildim. sonrasinda büyük sehir dediler, daha iyi olacak dediler. yine ses etmedim, henüz ses edecek yasta da degilim ve baska acidan neyin ne oldugunu da kavrayamiyordum. tamam dedik, gidelim.. sonraki gidisimi bizzat ben istedim. istedim derken, oldugum yerde aslinda mutluydum, zamanla elde ettigim ve ancak bir o kadar zamanla elde edebilecegim pek cok seyi kaybecegimi henüz farkina varamamistim. oyleydi, herkesler gidiyordu o dönemde. universite, baska bir sehir.. gittik. o zamanlar gitmek, bir sondan cok bir baslangicti. bir sansti elimize verilen. kendimizi de dahil her seyi yeniden insa edebilecek bir firsatti bize sunulmus. öyle saniyorduk, yeni ev, yeni komsular, yeni insanlar, hem kim bilir, yeni sevgili. koca ankarada cok sey vardi belki arayip da burada bulamadigimizi da barindiran.. misal; yasemin de oradaydi.. gittik.. aslinda sirf "memleket nere hacim" gibi bir sorunun cevabi yüzünden artik oldugum yerden kipirdamak istemiyordum. alismistim da.. ama iste, artik gitmekler eskiden oldugu gibi, yeni bir hayat, yeni bir baslangic olmaktan cikip yarimbirakilmislik, tamaminaerdirememislikler olmaya basladi.. gitmek istemiyordum ama gercek su ki; yasamda cogu zaman istemediginiz secenekleri isaretleyerek ilerliyorduk. bunu biz coktan idrak etmistik yolculuklarda. hem zaten yasamin kendisi bir yolculuk degil miydi ? olsundu, giderdik biz yine.. yine gittim. bir memleketi terkedis degildi bu sefer, bir ülkeyi. dilini, arkadaslarini, komsunu, okulunu, evini, odani, sokaklarini,sevgilini, kültürünü.. bünye aliskindi ya, olabilir dedik, elbette o zaman bilmiyorduk yapamayacagimizi.. gittik yine.
gitmek demek pek cok seyi yarim birakmak demektir. soyle yasamima bir baskasi olarak bakabildigim nadir anlarda farkediyordum ki; sürekli gittigimden dolayi zamansizliktan kaynakli her seyi olgunluguna varamadan terk ediyordum. isin türkcesi sudur ki; sürekli bir yerden bir yere gittigimden dolayi hicbir seyim yoktu. birseyim olmasi icin gerekli zamani bir türlü elde edemiyordum. bilmem kac yillik arkadaslarimi geride birakirken, aynisindan bir daha bulmak icin en az bir o kadar yil gerektigini kavrayamadik. 25 yillik bir aliskanligi terk etmenin kagit üzerinde yazili oldugundan cok daha zor, yasanilarak kesfebileceginiz acilari da barindirdigindan haberimiz yoktu. gitmek demek, sürekli bir yolculuk halidir, hem icsel, hem fiziksel.. üstelik, bir hedefin pesinden de gitmiyorduk, gereklilik ve akilli tercih denen iki safsatanin pesinde sürükleniyorduk..
gitmek, acik ve net olarak bir seylerden kacmaktir. binbesyüz tane farkli acilimi olsa da, özü kacmaktir gitmenin. bir cok defa gitmis, kacmis bir insan olarak sunu söyleyebilirim ki; giderek kacmak mümkün degil. hani bir sey orada duruyor ve yavas yavas uzaklasayim o seyden diyemiyorsunuz. kacmak istediginiz neyse aslinda özü, ucu icinizde bir yerlerdedir genelde. nereye giderseniz gidin yaninizda götürüyorsunuz. üc yil önce baska bir ülkede, baska bir evde, baska baska arkadaslarimla, cok baska sorunlarla bogusurken ne kadar mutluysam, bugün de o kadar mutluyum, ya da daha cok mutsuzum. kactigim her neyse, gitmekle ondan kacamadim. yüzlesmek mi gerek, yoksa bilmedigim daha carpici cözümleri mi var, inanin onu bilmiyorum, ama gitmek, hicbir seye cözüm degil.
sürekli bir gidis hali, sürekli yeniden baslamalar sizi güclü yapiyor. bu güclü kavramina da isinamadim gitti. insanliginiza zeval getirecek olaylari sik sik yasarsiniz, artik oyle olur ki hicbir durum karsisinda saskinlik ve duyarlilik göster(e)mezsiniz, dünya basiniza yikilsa umrunuzda olmaz, yasamla baglarinizi koparma noktasina gelirsiniz.. "cok güclü" olursunuz birden. göz yasi dökmek, zayiflik belirtisi olur iken, olaylar karsisinda soguk kanli olmak, duyarsiz kalmak, etkilenmemek "güclü" yapar sizi.. ve nedense insanlar bu yeni haliyle pek bir övünürler.. aglanacak halimize gülmüyoruz da gurur duyuyoruz. buna benzer bir güclülük durumu da burada söz konusu. cok sevdiginiz aileniz, üzerinde en utanmaz hayalleri kurdugunuz sokaklar, arkadaslar, yasadiginiz ev, okul, yani her sey.. her seyi birakip gidebilirsiniz. gitmek secenegi sürekli önünüzde durur. daha dün yoktunuz siz, yarin da olmasaniz sorun olmaz dersiniz. bagimli oldugunuz hicbir sey yok, hepsi bir zamandir var, iki zaman önce de yoktular.. yani aslinda hicbir seyiniz yok basta belirttigim gibi.. bu da ister istemez sizi güclü kiliyor tüm bu durumlar karsisinda. gerekirse hepsinin icerisinden kendinizi cikarip baska bir yolculuga adim atabilirsiniz. hic farkinda degilsinizdir ama ayni zamanda "gitmek" sizde bir aliskanlik olmustur. en ufak bir kizginlik halinde "giderim ulan" dersiniz ve en kötüsü de malasef dediginizi yapacak olusunuz.. daha da kötüsü bu artik cok zor degildir, sahip oldugunuz hicbir sey yoktur özünde. görüntüde olanlara da kanacak yas da coktan gecilmistir yollarda..
gitmek, bir yerden bir yere göc etmek. ayni zamanda kosullarin kimi zaman yüzde yüz degisiminin bir baska ifadesidir. sürekli degisen kosullara ayak uyduran ruhunuz zamanla kayganlasir. , hicbir seyin üzerinde gereginden fazla duramaz hale gelir. oysa, misal ask bambaska bir sey. onsuzlugu düsünemeyecek konuma geldiginde yaptiklarindir ask. ama bu konuma nasil gelirsiniz ki? her sey onunla cok güzel olsa da, onsuzluk aman aman kötü durmadiktan sonra.. söyle bir baktigim zaman hicbir zaman kosullari zorlamadim ask konusunda. önceleri bunu "gurur" sandim. salak dedim, keske bu kadar gururlu olmasaydin.. oysa simdi anliyorum ki, onsuzluk hicbir zaman aci ile yüzde yüz saf özdes olmadi. caresiz kalmadik.. giderdik en kötü, ne olurdu ki ? gideriz.. baska yere, baska baska asklara derken hiclige dogru adim attigimizi bilmeden..
ölüm bile nedir ki diyoruz cok zaman. ölmek, ne iyi ne kötü olan bir durum. yasamin buyuk bir kismi aci ya da mutsuzlukla örülü oldugunun bilincinde; nötr haliyle ölüm yasamdan kat ve kat daha bir secenek gibi duruyor. oysa akilli secim, mantikli düsünüs gibi durdugu filan yok; barindirdigi gidisin sonsuzlugu ruhunuzu oksuyor sadece.
gitmek,bir daha tekrar etmek gerekirse; basli basina sizi bicimlendiren kosullarin yüzde yüz degisimidir. dikkat edilesi, aliskanlik yapilmayasidir. kalmak, gitmeye baskin gelmelidir her zaman. kalirsa insan belki bir seyi kaybeder, ama giderse her seyi..
3 yorum:
gitmenin, gidebilmenin tarifini 2 sene önce güzel yapmışsın borges. artık senli benli konuşabilme samiyetini görüyorum kusuruma bakmazsan. ya kalmanın kaybettirdikleri. inan bana sen gittim dediğin zamanlar benim kaldım dediğim, kalacağım dediğim inatla üzerine gittiğim günler. belki zıtlıklar karşılaştırılmasa daha anlamlı olur bilemem ancak durum tam olarak kaldığın zaman içinde kalan uktelerdir. örnekleyeyim istersen, nefret ettiğim bir iş yapmaktayım, bırakıp gidecem diye hergün sabah altıda söz verip okul çıkışı gelip uyumak insana büyük acı veriyor sürekli düşündürüyor. acaba? dedirtiyor. öğretmenlik yapıyorum ve hayatta en çok istediğim çiftçi olmak. bu durumda gitsem anne ve evlenmeyi düşündüğüm sevgilim kahrolacak, kalsam kendi içimde kendim olmaktan uzak bir hayat süreceğim belki de. hani demişsin ya yeni bir şehir ve yeni bir ben. yeni bir şehir ve bir sürü sahte benlik. sadece budur gidemeyenlerin durumu. keşke bu durumu uzun uzun konuşabilsek.
ti esti to: Sunu diyeyim en gec mart ayinda istanbuldayim annemin bir isi icin. Mutlaka ki haberdar edecegim sizi ve bir sekilde görüserek cok daha iyi bir sekilde görüsürüz.. ne sizi yahu, gelince görürüm ben seni mutlaka :)
beklemekteyiz. borges. sen gelmeden haber et maç bileti de ayarlayayım samiyen yıkılmadan:D
Yorum Gönder