30 Mayıs 2013

Ben Bir Baskasidir.!


Bir şehir, ben ve hepsi de buydu.

On sekiz yaşında  insanlardan yorulmuştum. Kirk-elli insanin ayni odada uyudugu yatakhanelerden bin kisilik yurtlara kadar her türlüsünde konaklamistik ögrenci yurtlarinin.. Bir süre sonra dayanamadim, bir daha asla diyerek henüz universiteye gitmez iken eve ciktim. Sonrasinda ise hep ev oldu.. Yurt denildigi vakit istemsiz bir sekilde morali bozulan, kimi durumlar karsisinda paranoyak tepkiler veren insan oluvermistim sabahin altisinda kalkilan etütler ile gecirilen on üc yilin ardindan.. Dolayisla alti yil boyunca Ankarada her yerde kaldim, yurt haric.. Ve yine de aksamin dokuzundan sonra disarida kaldigim her an yanlis yapiyor hissini en derinden yasadim. Her gec kalktigimda bir kurali yikmis oldugum duygusuyla uyandim sabaha, düzene karsi durus aslinda böyle böyle istemsiz bir sekilde önce iceride basladi.. Almanyada ise Münih gibi son derece pahali bir sehirde dahi iki odali bir eve ciktim.. Velhasil yaklasik on yil sonra yine döndüm, dolastim ve bu yeni sehirde bir ögrenci yurduna geldim.

Bir oda, ben ve yeni bir sehir.

Beni bu sehirde kimse tanimiyor. Yeni tanidigim insanlarin hicbirisi geride kalan yillarin ortalamasi olan bu kimligi algilayamiyor. Bu algilanan kimlik ile kimse beni ve hareketlerimi baski altina alip beklentilerle esir etmiyorlar.. Yüzüme dogru baktiklari zaman beni göremiyorlar. Kendimi görünmez kilmistim, azat etmistim insanlarin algisindan. Yanimda odalar, odalarin icerisinde insanlar ve o insanlarin bakislarinda yepyeni ya da gercekle sanılanın karısımı bir ben. Benim icin önemli olan gercek ya da sahtenin disinda varolan eskinin sona erdirilmesi. Arayistan ziyade luzumsuz bir baskidan kacis. Sehri turluyorum, yeni tanistigim insanlarin davetlerine istirak ediyorum ve sonrasinda kısa süreli iliskiler yasiyorum ya da yarim yamalak ingilizcemle yaklasabildiğim almanca bilmeyen güney amerikalilarla beraber karsiliyorum dogan günesi..

Özenle seciyorum insanlarimi,ne kadar az kelime o kadar az borges..

..bir oda, gayet yeni bir sehir, futbol.

Pazar ogle sonrasi alman cafesine gidip birami icerken bundesliga seyrediyorum ve akabinde hemen yirmi metre ilerisindeki karadeniz kahvehasine gider iken salimi cikariyorum, gömlegin iki dügmesini acip anahtarlari da tesbih gibi sallayarak iceri giriyorum selamün aleykum diyerekten.. Ne orada ne burada ne de baska yerde siritiyorum herkes cok seviyor beni, birami da cayimi da ismarlayan oluyor olmadi ben tüm kahvehaneye yeni borgesin serefine söylüyorum caylari, biralari.. karismiyorum hic. Onlar da beni karistirmiyorlar, üzerime gecirdigime uygun davranislar sergiliyorlar.. Gercekten inaniyorum kendime ve bazen fazlasiyla kaptiriyorum kendimi.. Bir Galatasaray macinda ekranda beliren Adnan Polat'a küfürler savuran insan isin icine aleviligi filan katinca inletiyorum ortalığı. yeniyi sonradan görme iştahıyla sahiplenip abartıyorum birden..

..bir oda, bir ben ve yepyeni bir sehir.

Sehir yeni kalmali diyorum hep.. hic konusmadan anlastigim hatunlarin bir kismi siniri asip bana dogru geldiklerinde uzaklasıveriyorum hemen. Tehlike arzeden durumlar icin artik eve geri dönme kurali koyuyorum kendime. Her zaman geri geliyorum kapisindan bir baskasi olarak ciktigim yere.. Okula gidiyorum, ise gidiyorum ve yeni borgesleri kesfediyorum icimde.. Ne cok parcaya bölmüsler beni ve en acisi da sanki bunlar yokmuscasina, hepsi bir bütünmüscesine tutarli olmak zorunda kaldigim yillarda cektigim acilar geliyor aklima.. Tekrardan cikiyorum disariya ve eski isyerimdeki yeni arkadasimi ziyaret ediyorum bölgenin en lüks mekaninda. Bu sefer en oturakli borgesi cikariyorum icimden ve yola koyuluyorum. Bir arkadasi ziyarete diye gittigim yerde aynisindan alti tane daha buldugumda ise hic sorun etmedim.. Henüz adini ilk defa menüde gördügüm bir ickiyi ismarlama arifesinde Almanya'da yasayan ama tek cümle almanca bilmeyen Türklere konu nasil gelmisti, bilmiyorum. O dedim, bahsettiginiz insan, benim annanem, uzatmayin. Altiya karsi yetmis iki, mümkün degil yenemezsiniz beni. Birakin basladigimiz yerden devam edelim, kantin ahlakindan goethenin muhtesemliginden ve almanlarin güzelliginden bahsedelim, serefinize icelim ama dinlemediler, ben de dinleyebilecekleri düzeye erisiverdim hemen. Sasirdilar.. Hakaret ettim, küfre yakin cümleler kurdum. Üstelik öyle bir yapiyordum ki kimse yerinden kipirdayamiyordu ya da o denli saskinlik söz konusuydu. uyarmistim, yeni bir sehirdeyim demistim size ki henüz odamdan ve icerisinde barindirdigim yüzlerce insandan bahsetmedim. Tutarlılık denilen nanenin absürdlügünü kavramıs ve artık olusan kosullarin cikardigi her kimligi sahipleniyordum, özgürdüm bu yeni sehirde..

Elestiri adi altinda asagilama kültürü narsizmin bir parcasidir ve insanin kendisini yüceltmesinin bir baska yolunu da icerisinde barindirir. Almanlarin bir kismi eskiden nazizm altinda sahnenin en önde olma yarisina girmislerdi, simdi de elestiri adi altinda bir baska kilif ile bunu yapmaya calisiyorlar. Ankarada da sürekli olarak bulundugu ortamin düsüklügünden sikayet eden insan her daim o ortama kendi yüceligini göstermek isteyen olurdu aslinda. Burada da durum farkli degil. Elestiri ve hatta dedikodu ortami kisinin kendisini rahatlatmasi ya da övgüde bulunmasinin diger yüzüdür, bunun oglu kötüdür derken aslinda oglu ile "bunun oglu" arasindaki farki ortaya koymak isterler.. "Bunlar böyle sekerim" diyen aslinda ben bak böyleyim diyendir.  X'lerin,onlarin, bunlarin kültür seviyesi üzerine salakca yorum yapan bu insanlar da aslinda bulundugu ortamdan sectikleri pek de dertlerini anlatamayan kelimeleri ile kimliklerinin insasi icerisindedirler. Insan hem düsündügünü söze dökme eyleminde olup ayni zamanda varolani degil olusturmak istedigi bir kimligin insasinda olursa, tökezler. Bu yüzden dövdüm hepsini.

Maske takiyorum ya da bir baskasi oluyorum degil zaten olanlari disari cikariyorum. Benim degil toplumun o yüzeysel algisinin bana taktigi maskeleri cikariyorum. Istedigimi söyleme/eyleme özgürlügü degil, benden önce yasayanlarin, benim hayatimi hicbir sekilde yasamamis olangillerin belirledigi ortalama davranislarin dayatilmasina karsi bir durus. Ahlaka karsi ahlaksizca ama ahlakli olmak bir baskaldiri. hem o ve ayni zamanda da bu olabilme özgürlügü.

Tutarlilik aslinda sahtekarliga dogru acilan penceredir cigligi..

Bir oda, bir düzine ben ve hala yeni olan bir sehir.

Bu kadar farkli kimliklerin özgür biraktigi o cümleleri o kadar özlemisim ki.. Ne düsünüyorsam söylüyorum, neyi hissediyorum onu belirtmekten kacinmiyorum. Tanimadiklari ben kadar özgür bir ben yoktur bu dünyada. Kimseye karsi gerceklik konusunda bir sinirim kalmiyor artik. Bana bir tek siniri koyan dil.. Özgürlügün sinirini da esaretini de belirleyen kelimeler.."kelimeler seyleri eksilterek duygusuzlastirir. kelimeler kisiliksizlestirir olaganüstü olani" derdi Nietzsche. Dil hem bir tutsaklik hem de özgürlük aracidir... bardakdan bosanircasina yagiyorum üzerlerine.. Ne varsa her seyi söylüyorum bu yeni sehirde.. sinirsizligimin önünde sadece kelimeler var, her anlama gelebilseler duvarlari asacak ve gercek bir özgürlüge ulasacaktim belki de bu piyasaya sürdügüm yeni borgeslerle.. Yine de olanla yetinmeyi her zaman basarmisimdir, sehir hala yetinebilecegim kadar yeni ve fakat ben azaliyorum kimlimklerimde.. yoruluyorum insanlarin saskinliklarinda..

Bir oda, ben ve yalnizligin baskenti yeni sehrim.

yillar önce binlerce insana kafamda yarattigim muhtesem kimligi sunma derdine düsmüs iken, sürekli celisik tavirlardan kacinip alemin en tutarli insani borgesi oynamaya calisirken ne kadar yorulduysam bugün de o kadar yoruluyorum her biri bütüne ait parcalari tek basina bir bütün yapmaktan.. Geriye cekilmeye basladim, "merhaba" demekten itina edip yalnizliga dogru yelken actik.. Beklemedigim bir durumdu. Bu kadar erken odama dönecegimi bilmiyordum ve acil durumlarda calinacak olan kapilar da buradan oldukca uzakta yasamaktaydilar.. Ben, yeni sehrim ve yalnizligim beraberce turluyorduk sokaklarda.. Bazen o benim üstüme biner, bazen yalnizlik her ikimizi de ele gecirir iken benim bu ikisine karsi eylemci durusum pek olmamistir zira elde kalan son siginaklarima karsi tavizkar ve sadik bir anlayis ile yaklasiyordum.

Yalnizlik kelime anlami ile belki dogrudur ama en cok da insan yalniz oldugunda aslinda secme sansi olur ve bir baskasinin,sorumlulugun, gerekirliklerin rahatsiz edemedigi ortamin tanimi icin kullanilir bende. Kısa süreliğine şehirde yasanilan özgürlük artik yalniz kaldigim anlarda mümkündü. Bir siginaktir aslinda yalnizlik. Insan yalniz kaldiginda kitap okuyabilir, yalniz kaldiginda kendisine mesgale arayabilir, yalniz kaldigimda en güzel sigarami kahveyle icerim, en iyi o zaman müzik dinlerim ya da dinledigimi sonuna kadar yasarim.. Sadece yalniz oldugum zaman diliminde Ahmet Kaya'dan Janis Joplin'e dogru kimseyi rahatsiz etmeden gecis yapabilirim..Bütün borgeslerin ayni anda dans etmesi, herkesin istedigini yapabildigi ve fakat kimsenin kimseye dokunamadigi bir ortam.. yalnizlik aslinda gercek anlamda ruhun özgürlügü..

diyordum ki hic beklemedigim bir sey oldu bir oda, pek de yeni olmayan bir sehir ve ben'de!

Bu kadar cok bilesini olan yapiyi kim kaldirabilir diye düsünmekten ziyade arabayi garaja park eder iken o angarya isin agirligi cöktü üzerime. Asagi dogru dik bir vaziyette arabayi durdurup cüzdanin icerisindeki yedek anahtari cikarip kilite zar zor sokup garaj kapisini bir sekilde acip iceride park edecektim arabayi, bir okul dönüsü.. Birden sans yüzüme güldü ve önümde siyah bir seat benden önce girdi o cukura ve bana sadece onu takip etmek kaldi. Yasam bazen o kadar kolaylasiveriyordu ki her sey kafanizda bir sonraki durumun sikintisini yasamaktan ibaretti. O sikintiyi yasamadiginiz vakit isler cok zorlasabiliyordu ve ben sürekli siyrilma olasiligim olan sikintilar üretiyordum icimde.. Her bir borgesin kendisine ait sikintilari, sorunlari vardi ve bunlarin hepsi potansiyel mutluluklardi aslinda. iceri önümdeki arabayi takip eder seklinde girdim ve güzel bir sekilde park ederken arabayi bana muhtesem bir iyilik yapmis olan siyah seat'in hala arabayi park edememis oldugunu gördüm ve o anda anladim onun bir kadin oldugunu..

Yeni olmayan bir sehir, seksen alti tane borges ve hepsine bedel bir kadin..


to be continued..

demişim Kasım 2008'de.  Devam etmedi Mayıs 2013'te..

18 yorum:

Consigliere dedi ki...

ne yapsam bilemedim üzülsemmi sevinsemmi...

ancak bildiğim tek bir şey varki mükemmel bir yazı eline sağlık sağol varol

lyktm dedi ki...

yazının fon müziği kurban'dan "ben" olurmuş sanki..

Adsız dedi ki...

borges abi yazilarini cok begenerek okuyorum her aksam surekli belli basli baktigim bloglardan birisin ama neden bu boluculuk abi? tek anlamadigim nokta o onun disinda hic bir sorun yok gibi verdigin bilgiler genel kulturun super abi o aile ile ilgili yazilarin felan mukemmel defalarca okunup duvara cerceveletilip asilacak yazilar ama boluculuk neden abi? ne gececek elinize turkiyemiz bolunurse :(:(:

Borges dedi ki...

Adsiz: Bölücülük yaptigim algisi, düsüncesi Ahmet Kaya'dan kaynaklaniyor sanirim. Daha cok soru su olmalidir: neden herkesi bölücülük ile yargilama pesindesiniz.. Neden en ufak bir belirtiden ülkeyi bölmek istiyorlar gibi bir düsünceye/paranoyaya dogru ilerliyorsunuz. Bu konu basligi altinda bunun tartismasini acmak istemiyorum. Hicbir sekilde cevaplamayacagim bir yorum olmasina ragmen "samimiyetine" inandigim icin sunu soyluyorum: ne ben ne de sandigin gibi digerleri ülkeyi bölmek istiyor. Birileri bunun pesindeyse hedef askere gidecek olan benim de, o da su da.

Ve fakat bu vurulan damgalar da buyuk bir cogunlugu ötekilestiriyor.. Bölmek belki de aklinin ucundan gecmese dahi algilandigi sinifin bireyi olmak üzere yola cikiyor ben de diyorum ki cikartmayin kimseyi oraya.. Kamplastirmayin. Dolayisla burada senin tavrin dahi belirleyici oluyor.. Bunun bilincinde saga sola "bölücü" damgasi vurmani isterim.

dchetin dedi ki...

Borges üstad, görüyorsun ya bazen güneş gözlüğü takmak da o yakıcı ve arsız güneşten korumuyor. Kamaşan gözlerle yoluna devam edemiyorsun. Ama bazen de o güneşten kopan ışınlarla hasbihal edebiliyorsun, ümidin canlı -daima- yağmurlar adına.

Şehirler, yurtlar, aile ve birden çok ceketli yaşam kesitlerini ben de yaşadım. Yaşadıkça bunlardan gocunmak yerine (senin gocunduğunu ima etmiyorum) denge için fedailik olduğunu düşünmeye başladım. Bu sanırım oradaki toplumda daha da açığa çıkıyor. AKPli dönerci seni CHPden uzak olmak hakkında uyarıyorsa ikramları adına çok tepki vermiyorsun, Türk camilerine gittiğinde namaza davet edildiğinde bir Alevi olarak yutkunarak gülümseyen bir bahane buluyorsun sırf o samimi çay muhabbetleri için, Alman profesörünün biraz aşırıya kaçan yorumlarını öncelikle salim bir kafa ile dinlemek istiyorsun vb vb vb...

İyi niyet ile daha iyi anlaşılabilecek ve daha güzel yaşanabilecek bir dünya kurulacağına inanmışken, kesif bir söz seni kurutuyor yine... en baştan...

seçim hakkım olsaydı, yine aynı ben olurdum ve ölmeden önce gırnatacıyı çağırırdım.

insana inanırım.

saygılar.

Borges dedi ki...

Sevgili Dchetin;

Bize hep " ya oldugun gibi görün, ya da göründügün gibi ol" dediler.. Biz de bunu zamaninda cok sevdik, siar belledik yasamimiza. Ama basaramadik cokca zaman. Sorun da bizden kaynaklanmiyordu.. Hicbir zaman oldugumuz ya da göründügümüu gibi bizi algilayabilen bir kitle olabiliritesini kimse masaya yatirmadi. Ortlama alginin cikardigi sonucun üzerimizde her daim baskisini hissettik. ihtimaller sinirliydi, insanlarin kaliplasmis düsüncelerine sigmadigimiz vakit üzerimize gelindi. Inatla, zorla, binbir türlü övgüyle, arkadan pohpohlayarak algiladigi sandigi kisiligi bize dayattilar.. Kipirdayamaz olduk en sevdiklerimizin algisinda..

Dost gibidir bu. Bazen en anlamsiz, en sacma görüntünü en cok dostundan saklarsin, onda yer etmis olan kimligine karsi yapamazsin, aslinda istersin de yine de yapamazsin gibi.. bu yüzden psikologlar bilir cok sirlari, yani yabancilar, yakinlarimiz degil.

Insan'a gelirsek.. Bu insanlarin beraberce yasami, insanin insan gibi yasami icin üretilmis olan bütün örgütlenmeler, bütün soyut yapilar insanin önüne gecti de kime ne anlatabiliriz su ezberletilmis düsüncelerden sonra bilmiyorum..

Saolasin varolasin sen..

Noat Samisa dedi ki...

Bu yazılarla Borges'i mi tanıyayım, yoksa edebi değerine yoğunlaşıp kendimce anlamlandırmaya mı çalışayım?

Bu yurt hayatı gerçekten insanı başkalaştırır.Belki çok ağır ve uzun değildi ama ben de yaşadım.En basitinden yurda geç döndüğün için kapı yerine bacadan odana girmeye çalışırken yakalandığında, parmaklıklara tırmanandığındaki ''sen'' olamıyorsun.Yurttan çıktığında ise ise asla yurttaki adam olamıyorsun.Akşam yemeğinde tatlı varmış, denildiğinde sevinen adam, asla bir daha tatlı yiyececeğine o günlerdeki gibi sevinemiyor bile.Dönüp dolaşıp mutluluk ya da mutsuzluk veren olguların ''bizim için ne ifade ettiğine'' geliyoruz.

Futbol yazılarının arasını açma diye tembihliyoruz da karalamaların da arası çok açık olmasa iyi olur.:) (bkz. tüketim toplumu)

Borges dedi ki...

Noat Samisa: Su ki belki de hepsinin yer aldigi bir baska oda da bu blogudr, böyle olmasini cok istemisimdir. her iki yandan da baskilar gelse de kesinlikle edebi yazmak derdi olmayan ben'in karalamalari, futbol, resimler, ve bana dair ne varsa.. Hangisi kimin hosuna gider bilmiyorum ama toplamina "evet" diyenini henüz görmedim..

Mutluluk ise her daim derim, kaynagi mutsuzluktur. Mutsuzluktan alir gücünü, onunla vareder kendisini. Bu yüzden yoklugundan dolayi mutsuzluk yasamadiginiz seylerin varligi da keyif vermez. Mutlu eden aslinda bir önceki asamadir, mutsuzlugun bir cevirimidir gibi uzar gider..

Pazartesi günü Nürnberg-Fürth derbisi ile buradayiz:)

ti esti to dedi ki...

yani ne denir ki. futbol yazıları da seçilen müzikler de yazılan yazılar da harika. gerçek hayatta tanışılıp rakı içilesi. içerken şöyle kürtler aleviler türkler almanya istanbul ankara siyasete girmeden konuşulası, anlamlar üretilesi kitap konuşulası bir insan. gerçekten istanbula en kısa sürede gelmeniz ve geldiğiniz zaman rakılı bir muhabbet edilmesi temenni ediyoruz. devrik cümlelerden dolayı özür.

Borges dedi ki...

ti esti to: Gelirsem mutlaka ki haberiniz olacaktir, yilbasina dogru veyahut yilbasi sonrasi planliyorum bir türkiye ziyaretini..

Yakin zamanda görüsmek dilegiyle..

pi dedi ki...

Senin yazılarını okumak bir zevktir can...

Adsız dedi ki...

elestiri insanin kendisini üstün göstermek yoluyla rahatlatmasindan cok hayatla ilgili gercekleri görmesi, paylasmasidir borges...belki kisi dört dörtlük degildir , evet ama gözlemlenmis olan hatalar veya uygunsuzluklar varsa hayatta ve en azindan bunlar o an icin sadece tesbit edilmisse bile bir toplumda yavas da olsa bir gelisme baslamistir diyebiliriz.tabii dogrular farkli farklidir, düsünce ve duygularin ve algilamalarin cesitliliginden kaynaklanir genelde de...
konusmak, tartismak faydalidir diyorum bu konuda.izlenimlerde bulunmak ve bunlari aktarabilmek hos bir durumdur ; fakat sadece olumsuzu degil, pozitifi de görmek gözlem yeteneginin isaretiyken tüm negatifligi sadece bir insana ya da kültürel bir topluma mal etmek dedikodu ve vasifsizliktir...
o yüzden önce iletesimde olunan bireyin analiz edilen kisi tarafindan uzun zaman taninmasi ve yorumlarinin ne yönde oldugunun ancak o sartla belirlenmesi gerekir...yoksa bu yazilar sadece insanlari görmek istedigin özelliklerle etiketleme sonucuna gider ki, gerceklikle olan baglantisini yitiren hikayeler ortaya cikar...yani elestirdigin kisilerin durumuna sen düsmüs olursun....sadece sekli ve boyutu farklidir!

Adsız dedi ki...

Borges abi devamını lütfen.. Biz burada cok merak ettik. Eş dost toplandık, ekranın karşısında bekleşiyoruz.

Borges dedi ki...

Adsiz(Alt komsum): Tek basina "elestiri" analizi elbette bu degildir. Özellikle elestiri kültürü üzerine söylediklerine katiliyorum ve fakat benim en azindan bu yazidaki bu kucuk bölümde bahsettigim niyet olarak birilerini elestirerekten kendi farkini ortayakoyangillerdir. Ki elestiri de oldukca yüzeysel oldugu vakit özellikle yararsiz, capsiz ve toplamda bir halka karsi önyargiyi doguruyor ki hos degil.. Bir baska acidan "Dedikodu"nun üzerine cikamayan yaklasimlar ve toplamda "Ben iyiyim" diyememenin caresizliginde "onlar cok kötü" diye isaret etmenin anlamsizligi..

Adsiz 2: Yok arkadasim devami filan.. Blog cevremdeki hemen herkes tarafindan okundugu icin karalamalar kismina da sinir cekiliyor ister istemez.. Bu sehri de arkamda biraktigim zaman devamini buraya koyacagim, yaklasim bir yil filan beklemek durumunda es ve dost cevren.. Lost seyretsin o zamana kadar.

Bir daha da mümkünse "adsiz" yorum olmasin, en kötü bir isim ekleyin sonuna basina ucuna.. Mehmet, döndü,durmus, ramazan.. farketmez, bir isim olsun yeter ki.

Adsız dedi ki...

Abi bu sarkinin ismini bi versen nasil olur?

Borges dedi ki...

Noir Desir - "Gagnant Perdants"

herstreamingmind dedi ki...

Bu yorumlar yeni mi ? Borges İstanbul'dan gitti mi? Bunlar kafamdaki sorular açıkçası ama insanın dönüp sığınabileceği bir sabiti olması iyidir. Bütünlük-tutarlılık sırf dayatıldığı için değil de içten içe ihtiyaç duyulduğu için de var bence.

herstreamingmind dedi ki...

Bu yorumlar yeni mi? Borges İstanbul'dan gitti mi? Bunları anlamadım açıkçası ama insanın dönüp sığınabileceği bir sabiti olması iyidir bence. Tutarlılık ve bütünlük dayatıldığı için değil de içten içe ihtiyaç da duyulduğu için de olsa gerek.