27 Mayıs 2010

Atesi Calmak & Tussy Marx.!



.. Karl Marx'in dogumundan ölümüne kadar olan süreci isleyen Galina Serebryakova'nin son derece titiz bir calismasi olan bes koca koca ciltlik Atesi Calmak serisini okudugum günü dün gibi hatirliyorum. Bu nehir romaninin icerisinde yer alan diyaloglarin dahi gercekligini size sundugu yüzlerce belge ile ortaya koyuyor. Marx'in fikirleri üzerine yaklasik elli bin cilt kitap bulunur otuz yil boyunca neredeyse her gün ziyaret ettigi British Museum kütüphanesinde.. ve fakat onun aile yasami, nasil bir baba oldugu ve gündelik yasaminin icerisinde yasadigi olaylari anlatan "Atesi Calmak" gibi dönem dönem inceleyen cok fazla eser yoktur. Bana zamaninda ilac gibi gelmisti.

Sonuc itibari ile tarihe malolmus bir karakterin nerede dogdugu, nasil bir cocukluk dönemi gecirip kiminle ne sekilde evlendigi, Engels ile nasil tanistigi ve hayatini nasil yasadigini ister istemez merak ediyorsunuz ve tüm sonuclari tek bir insan size sunuyor..

Bu kitabin icerisinde varolan yasam hikayesinin icerisinde benim etkilendigim kisimlarin basinda Marx'in sekiz yasindaki oglu Edgar'in ölümü karsisindaki acisi gelir. Marx bütün cocuklarini sevmistir ama Edgar bir baskadir. Özellikle cocugun üstün zekasinin üzerine sirinlikleri de eklenince ailenin her seyi olur ama Marx icin hayati önem tasir.Ona benzer pek cok bakimdan.. Sonuc itibari ile Marx ailesinin yedi cocugu olur ve bunlardan sadece ücü hayatta kalmayi basarir belki ama Edgar'in ölümü karsisinda Marx, onca sürülmelerin, acligin, sefaletin, kovulmalarin, iskencelerin icerisindeki yasaminin ortasinda ilk defa gercek anlamda aci cektigini dile getirir. Öyle ki cenaze masraflarini karsilayamayacak durumda olan Karl Marx, cok sevdigi oglu Edgar'in cansiz yatan bedeni ile ayni odada uyumak ve onunla bir gece gecirmek zorunda kalmistir. Hastaligi süresince alti hafta basindan kalkmaz ama ölüme de karsi koyamaz.

Marx'in siyasi fikirlerinden ziyade onun aile babasi olarak betimlenilen Baba Figürü icerisinde bu eser nedeniyle cok baska sevmisimdir her zaman.. Bu kitabin icerisinde hayatta kalmayi basaran ailenin en kucuk kizi olan Eleanor Marx beni etkileyen diger ikinci Marx cocugudur.. Laura ve Jenny'den baskadir,farkli anlatilir ve mektuplarindan olusan anilarinin yer aldigi bir baska kitabin sonundaki aile soy kütügü haric nasil bir yasam sürdügüne dair internetin de cok yaygin olmadigi o dönem hicbir fikrim yoktu ama acaip de merak ederdim. Ankara'dan Borges'i taniyanlar bir gün kizi oldugunda -kiz cocugu manyagidir- adini Eleanor koyacagini söyledigine siklikla taniklik etmistir ama cok az insan o ismin buradan geldigini bilirdi.. O genclik algisinda böyle bir etkiydi Eleanor Marx ve hepsini tetikleyen daha cok babasi ile kizi arasindaki iliskiydi..



Buraya gelince reklamini gördüm bir yerde ve hemen edinme telasina girdim haliyle.. Lakin karsima cikan kitabin icerisinde yazilanlara inanamadim. Eleanor Marx'tan ziyade yazarin derdi Karl Marx karakteriyleydi ve ona olan nefret sonucu kizi ile olan iliskilerini dahi carpitmaya kadar gidiyordu..

Siyasi fikirlere cok ta dokunmadan bastan asagi kötü bir Marx figürü ortaya konulmak istenilmis ve bunu cok net bir sekilde hissediyorsunuz. Kitabin icerisinde en cok vurgulanan temalardan birisi Marx'in "yahudi sorunu üzerine" gencliginde yazdigi makale ve yahudiligini önemsemeyip onu "küfür" gibi algilamasi ya da böyle bir nitelendirmeyi kabul etmemesidir. Cok sonrasinda kizinin yahudi oldugunun bilincine varmasindan ziyade bu durumu kabullenmesini Isa'nin dünyaya ikinci kez gelisi gibi ele aliyor.. Eleanor'un "Ben yahudiyim" söylemi, ermislikle bir tutuluyor desek abartmis olmayiz. Pek cok siddetli tartismalarin yasandigi ortamda misal yahudilerle olanini ele alip arka planinda nedenini dini kimligine yamama gayreti var. Akabinde her acidan kötü bir Marx portresi ki belgelerin/mektuplarin varligi ve hayatini yazdigi insanin(Eleanor) en cok sevdigi, tutkuyla bagli oldugu baba Karl Marx oldugundan bir öyle, bir böyle gidiyor geliyor. 1850'lilerde yasayan insani cok fazla cocuk yapip uckuruna hakim olmamakla neredeyse olmayan dogum kontrol hapini kullandirmamakla suclayacak seviyeye geliyor.

Bir nefret var ve ben nedenini merak ettim. Anarsistler eskiden Bakunin ile olan kavgasindan dolayi sik sik Marx hakkinda yazip cizerler, atip tutarlardi ki anlardim onlari ben. Marx-Bakunin ya da "Sefaletin Felsefesi - Felsefenin Sefaleti" Marx-Proudhon tartismalari, Lahey kongresi ve sonuc itibari ile otoriteyi distalayan bir ideolojinin(Anarsizm) , hedefe giden yolda "otoriter" bir rejimi benimsemesi sonucu(Marksizm) varolan belirgin ayrim söz konusuydu.. Ve fakat Eva Weisweller'in John Zerzan'in belki de kendince hakli nefreti sonucu yaptigi Marx hakkindaki bütün carpitmalarini kitabina sokma derdi nedir ? Eva Weisweiller anarsizme gönül vermis insan ya da asirici sagci bir görüse de sahip olmayan yazardi.

Tussy Marx, babasinin ölümünden sonra kadin haklari konusunda da mücade vermis, okula gitmeden ana dili olan ingilizce ve bunun yaninda almanca konusabilmesinin yaninda edebi alanda Fransizca'dan klasik eserler cevirebilecek kadar kendisini yetistirmis bir insandir. O dönem o konumdaki kizlar icin okul olmadigindan okula gitmeden bunlari basarmistir. Yazarin bu isi ele almasinin temelinde Eleanor'un feminizme olan katkilari yatar.(bence) Kitabin icerisindeki yahudi vurgusu siradan degil, ilahi bir sekilde gerceklesiyor.. Dolayisla googleda hafif arastirma yapsam da yazarin genel kimligi hakkinda bilgi edinemedim ve fakat tahminen feminist bir akimin temsilcisi ya da Yahudi bir kadin yazar tarafindan ele alinmistir yoksa bu kadar carpitma ve sacmalik bir araya mümkün degil gelemez.

Tembellik Hakki'nin yazari olan ve ayni zamanda Marx'in ikinci kizinin kocasi Paul Lafaurge'in on yasindaki Tussy ile olan iliskisini dahi tuhaf bir sekilde ele aliyor, Laura'ya olan yaklasimini "o (Tussy) evlenecek yasta degil e o zaman ben Laura ile evleneyim" seklinde dile getiriyor ki hepimiz biliyoruz bu iki insanin nasil yasadigini ve nasil öldügünü de.. Carpitmalar, yanlis yorumlamalar ve bunlarin üzerine biyografik bir eser oldugundan dolayi araya giren belgelerin icerisinde yer alanlarin genel yargiyi olumsuzlamasi sonucu pek cok celiski doguyor..

Hikayesini yazdigi Tussy ya da Eleanor Marx'in baba sevgisi tarif edilemeyecek boyuttatir. Inkar edilemez cunku mektuplari, belgeleri ortadadir.. Keza her ne kadar kizinin zamaninda yasadigi ve kabul etmedigi iliskisi nedeniyle tartismalar yasansa da Marx'in Eleanor'a olan düskünlügü bu kitabin dahi icerisinde siklikla belirtilir ve fakat iste tüm celiskiler de burada baslar.. Milyon tane mektubun oldugu yerde aradan cektiginiz cümleler nedeniyle istediginiz hikayeyi olusturabilirsiniz ama gercekten ne kadar kacilabilir ki ? Bes-alti yaslarindaki kizin okula gitmeden Amerikaya Lincoln'e tavsiye mektuplari yazmasi mi yoksa bu mektuplari gönderir gibi yapip onlari yillar yili saklayacak kadar ince düsünen Marx'a "kaba adam" rolünün bicilmesi mi tuhaf ?

Eleanor Marx-Karl Marx iliskisine gelirsek.. Paul Lafaurge, evden uzakta islerini halleden Karl Marx'a mektup yazar, lütfen gelin yoksa kucuk kiziniz sizin hasretinizden yasayamaz duruma geldi, gelmezseniz kizinizin yasami tehlikededir.(ciddidir ) Böyledir kizinin ona olan tutkusu.. Evde mektuplasirlar baba-kiz, gizli gizli.. daha 10 yasinda olan Eleanor Marx ile kimseden habersiz yazarak iletisime gecer baba Karl Marx.. O öyle istemistir cünkü. Eleanor, her zaman oldugu gibi mektubu kapisinin asagisindan birakip kacar, odasinda parti veriyormus ve Karl Marx'i da davet ediyor ve bakin o babanin kizina olan mektubu da nasil..

"Dear Miss Liliput..

Cevap vermekte geciktigim icin affedin. Karar vermeden önce iki kez düsünen o insan türündenim. Varligindan tamamen habersiz oldugum ukala bir kadindan davetiye almak beni hayli sasirtti.Her nasilsa, özeniniz ve birlikte calisacaginiz üreticileri secmedeki benzersiz tarziniz konusunda ikna olduktan sonra, yiyecek ve iceceklerinize ulasmak icin bu gercekten ender firsati yakalamaktan onur duyacagim. Genc kizlarin aliskanligidir, ama lütfen bu sonuncusunu ihmal etmeyin. Biraz romatizmadan mustarip oldugum icin salonunuzu hava cereyanindan koruyacaginizi umarim.Gerekli olan havalandirma islemini ben üstlenirim. Sag kulagim biraz agir isittiginden cevrenizde eksik olmayacagini dusundugum can sikici adamlardan birini o yanima oturtun lütfen. Sol yanimi, öyle umuyorum ki disi mücevherlerinizden birine ayirirsiniz, yani konuklarinizin arasindaki en güzel disi varliga. Tütün cignemek gibi bir aliskanligim vardir, dolayisla malzemeyi hazir bulundurun. ABD'lilerle eski irtibatlarim vasitasiyla tükürme aliskanligi da edindim, yani tükürük hokkasinin mevcudiyetini beklerim. Görgü kurallarina pek uymadigimdan ve bu bunaltici, pis ingiliz havasi dayanilmaz oldugundan, bir cesit Adem kostümüyle ortaya cikacagima kendinizi hazirlamalisiniz. Umarim kadin konuklariniz da benzer tarzda gelirler.

Addio(Hoscakal) sevgili, taninmayan kadinim

Saygilarimla,

Dr.Tuhaf.

Not: Umarim ingiliz sarabi yoktur.!"

Karl Marx tarafindan kendi evinde odasina olan cagriya cevap olarak 03.07.1865 tarihinde kizina yazdigi onlarcasindan bir mektuptur bu. 10 yasindaki en kucuk kizi Eleanor'a yazilmistir. Biz su ciddiyeti,ilgiyi,alakayi ve belki de o dönem icin sevgiyi 2000 li yillarda yirmili yaslarda bile görmemisiz ailemizden..

4 yorum:

stalker dedi ki...

francis wheen'in karl marx kitabını tavsiye ederim borges. dili, marx'a yaklaşımı, anekdot zenginliği ve en önemlisi objektifliği ile okuduğum en iyi marx biyografisi.

http://www.idefix.com/kitap/karl-marx-francis-wheen/tanim.asp?sid=S6KNU2J3RM8M5VKX2HU0

Borges dedi ki...

Stalker: Artik cok fazla yazar biliyorum ama dedigin ismi de listeme ekledim . Belki "obkektiflik" en aranilan özellik, bakalim.

pclion dedi ki...

Bu yazıdan bağımsız ama karalamalar serini de futbol yazıların kadar beğeniyorum ben. Zaman bulursan biraz daha ağırlık vermeni isterim. :)

Blogun şekli şemali de hayırlı olsun, daha derli toplu olmuş sanki...

Borges dedi ki...

pclion: Tesekkürler, begendigine sevindim ki bazen kim neyi düsünür, begenir derdim ama senin bunlari begenecegini pek tahmin etmezdim.

karalamalar kismi genelde bir tetikleme gerektiriyor. Aha ben bir seyler karalayayim demiyorsun da okuduklarin, yasadiklarin sonrasi bunu mutlaka yazayim diyorsun ve zamani belirsiz oluyor..

Sagolsun Baris T. yapti ve ben her gecen gün cok daha seviyorum bu yeni halini. Degisiklik iyidir.p