16 Ekim 2012

Sorun Türk Futbolu'nda mı?




Öncelikle bir kesim Abdullah Avcı’nın eleştirilmesine karşı duruyor.  Ki ben böyle hoşgörülü insanları severim, sakin bir şekilde dinlemek isterim.  Muhtemelen en önemli argümanları, bu ülke toplamda kaç kez Dünya Kupası’na katılım gösterdi, futbolumuz zaten bitik olacaktır. E bizim de yaşımız var arkadaşım. Söyler misin en son ne zaman bir turnuvaya bu kadar erken veda ettik? Yerin dibine sokulan Hiddink dahi baraj maçı oynatmadı mı? İkincisi.. Tunay’ından Nuri’sinden, Emre’sinden Arda’sından Sercan’ından, Mehmet Ekici’sinden, Ömer’inden, Hamit’ine kadar Türk Futbolu’yla ilgisi olmayan bir kadro sahada yok muydu? Bu sonuçlar sonrası Alman Fedarasyonu oturup düşünmeli diyeceğim ama Mehmet Ekici ayrıntısı var ki..

Asıl soru şudur.

Türk Futbolu gerçekten Almanya’da kulübünde takımın 18 kişilik maç kadrosuna dahi giremeyen, bu yıl sadece 10 dakika sahada yer almış ve geçmişinde de henüz bu takıma fayda sağlamamış Mehmet Ekici’yi kadroya alıp oynatacak kadar kötü müdür?

Bu sonuçlar ülke futbolunun iyi veya kötülüğünü göstermez ama neden bu lige bu kadar güven duyulmadığını düşünmeliyiz. 

Türkiye Süper Ligi’nin futbolcu opsiyonları bu kadar değildir. 

Peki Bundesliga kötü müdür?

Hayır, takip edilmiyor. Beşinci sınıf teknik direktör, Maradona olsa Mehmet Ekici konumunda olan bir insanı kadroya çağırmaz. Çağırsa da oynatmaz. Sezon başlayalı bilmem kaç hafta olmuş ve kupa ile beraber ligde “sadece 10” dakika forma giyebilmiş, ilk 18’e dahi girememiş, yerine de çok daha başka futbolcular oynamış. Mehmet Ekici belki 12 ay sonra başka olur ama bugün bu oyuncuyu kadroya alıp performans beklemek çok ciddi bir teknik direktör yanlışıdır. Bunun Türk Futbolu’yla ilgisi yok..  Bremen şu an orta sınıf bir Bundesliga takımı olmasına rağmen o kadroya giremeyen oyuncu. Üstelik Hamit gibi geçmişinde bu kadroda yer almış, oyuncularla kaynaşmış da değil. Neden çağrılır? Bremen verdiği beş milyonu masaya yatırıyor, yanlış mı yaptık diye..   24 kişiden 18 tanesini seçtiği maç kadrosuna almıyor, sen 70 milyondan oyuncu seçerken Mehmet’i alıyorsun..

Keza Tunay.. 

Stuttgart ilk defa 7 maç üst üste galibiyet göremedi. Dahası bu kötü durumda dahi Tunay “az çok” oynadı sadece. Ne bir yıldız performansı ne de her maç kadroya girebilme başarısını gösterdi. Sercan Sararer muazzam bir performans gösterdi geçen sene.. Lakin Fürth lig sonunculuğuna oynuyor ve Sercan da henüz Bundesligayı kaldıramadı. Her açıdan formda değil. 

Benzer hatayı Hiddink, Berlin’de oynanılan Almanya maçında yapmıştı. Skibbe’nin  çok uzun zamandır Frankfurt'da orta saha oynattığı Halil’i forvete yerleştirdi. Almanya maçındaki tek pozisyonumuz da bu şekilde kaçtı.

Merak ediyor insan,  takip etmek, kim formda, kim değil bakmak bu kadar zor mu? Maradona + Messi yeteneğinde dahi olsanız sezon başlayalı aylar olmuş, sadece 10 dakika oynayarak milli takım ilk 11’ine çağırmak ne kadar anlamlı olur? 

Bu yanlışın Türk futboluyla alakası nedir?

Van Gaal, transfer görüşmeleri nedeniyle konsantrasyon sorunu yaşayan PSG, Hamburg ve Milan’a transfer olmuş oyuncuları dahi kadroya almıyor, o anki koşulları gözetiyor. Abdullah Avcı’nın futbol oynamamışlığı ya da tecübesizliği.. Bana da bu cümleyi kurdurttuysa otursun o düşünsün derim ben.
Tek kazanım Sercan-Semih vardı (Ömer’i Hiddink yerleştirmişti) Macaristan maçında kaybederken o kötü dönemde elde kalan tek değer dediğimiz ayrıntı dahi kayboldu. Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Şmdi hedef 2016’ysa Emre muazzam oynasa ne olur Hamit takıma otursa ne olur, bunnların hiçbirisi 2016’da olmayacak.. O zamanın genç yeteneği de şimdi beslenme çantasını alıp okuluna gidiyordur muhtemelen..

Bunun dışında futbolumuzun bitik olduğu argümanından devam edersek Romanya ile kadro kıyasıya girersek sonuç ne olur? Romanya’nın forveti senin  “kötü” dediğin ligin Orduspor’unda forma giyiyor. Marica Schalke’de yedek.. Üstelik Romanya’nın bir başka alternatifi yok.  Bu yüzden savunması ve akıllı taktiğiyle puanları topluyor, muazzam kadrosu ile değil. Bizler Almanya, İngiltere, İspanya'ya göre kötüyüz belki ama kağıt üzerinde bugün Macaristan'dan çok daha iyiyiz. Adam Szalai dediğin adam Mainz'da oynuyor işte.

ÜLKE FUTBOLU

Milli takım teknik direktörlerini kimler seçiyor? Türkiye Futbol Fedarasyonu. Peki bu ülke fedarasyon başkanını nasıl seçiyor? Beşiktaş kulübünde hemen herkesin nefretini kazanan, kulübü borç batağına götüren ve toplamda futbol yönetimi ve idare konusunda sınıfta kalan Yıldırım Demirören’in başkanlğa getirilişi tartışılmaya açılırsa, böyle bir absürdlüğün nasıl ve ne şekilde olageldiği analiz edilirse en azından tartışmayı doğru bir şekilde yapmış oluruz. Lakin bugün Türkiye’nin Macaristan’a yenilmesi Türk Futbolu’nun değil Bundesliganın  sorunudur.  Onlar da “biz 18’e koymuyoruz siz 11’e koyuyorsunuz Mehmet Ekici’yi “ der çıkar işin içerisinden. Bizim gönderdiklerimiz Premier Lig'i sallıyor v.s. der 

ÖZET

4 maçta alınan 3 mağlubiyetin tek başına sorumlusu Türk Futbolu’nun kalitesi değildir. Kalitesizlik zorunluluktan dolayı Schalke’nin arada sırada forma verdiği yedek Marica’ya zorunlu bırakan Romanya’nın sorunudur, Türkiye’nin değil. Bu ligin ne kadar iyi ya da kötü olduğunu biz göremedik zira ligimizdeki maçlarda zaman zaman parlayan (Hüseyin Kala, Hasan Kabze v.s.) pek çok yeteneği denemedik bile.. 2014’de bir hedef vardır ve biz onu gerçekleştiremiyoruz. Başarısız oluyoruz.  Üstelik bu başarısızlıkta Abdullah Avcı’nın oyuncu tercihlerinden oyuncuları motivasyona  ve hatta taktiğe kadar (Hollanda+Macaristan’a gol attıktan sonraki saçmalık) her açıdan sorumludur.  

Bundesligayı seven, bundesligist futbolculara başka bakan, hakkı yenildiğini düşünen ve bu oyunculara kadroda yer verilimesini yıllardır dile getiren ben dahi "Mehmet Ekici" seçimi konusunda büyük bir "şok" yaşıyorsam varın gerisini siz düşünün..  

Bu ülkenin opsiyonlarını tartışırken lütfen şunu da okuyup öyle sonuca ulaşın.

23 yorum:

sirius dedi ki...

işin en garip tarafı ise Mehmet Ekici seçimini yapan teknik direktörün 1 hafta önce yedek kalecinin seçimi hakkındaki kararını oynama süreleri ile açıklaması. Tutarsızlık başa bela.

Celal Abbas dedi ki...

Hollanda maçından sonra çok ağır eleştirmiştik Milli Takımı. Berbat bir hollanda ile oynamıştık ve maç içerisinde gördükki bu hollandayı yenmeliydik. Ama Abdullah Avcı başka bir maç izlemiş gibi biz süper oynadık ,Topla oynama yüzdesinde Hollandaya üstünlük kurduk gibi cümleler kurmuştu. Sahada olan biteni görenler milli takımın durumunun hiç iyi olmadığını Hollanda maçında farketmiş ve dilimiz döndüğünce biraz sertçede olsa anlatmaya çalışmıştık. taraftar ne yapabilirki Milli takıma oyuncumu seçer? hayır ,Taktiğinimi belirler? hayır ,Taraftarın tek yapabildiği beğenmek yada Beğenmemektir. Bunuda ifade edemeyecekse taraftar ne yapacak. 100 Liraya 200 liraya Biletmi alacak. Gidip 50 Liralık tişörtler alıp takımına paramı kazandıracak. Eğer taraftar hiçbirşey söylemeyip sadece para harcayıp takımına para kazandıracaksa taraftar niçin Taraftarlık yapsınki. Taraftarda bişiler demeli. Taraftarlarda geldiği kültürden ,bildiği tepki yöntemlerinden bir harmanla tepkisini sertçe veya şiddetlice yada daha usturuplu şekilde ifade edecektir. Taraftardan suspus olmasını kimse beklemesin. Milli takımın yada Kulüp takımlarının asıl sahibi millettir taraftardır. Abdullah Avcı yada Fatih Terim yada diğer teknik direktörler çalışandır. Herkes işini yapacak.

Bir kişi yanılabilir 10 kişi yanılabilir 100 kişi yanılabilir 1000 kişide yanılabilir ama milyonlarca taraftarda yanılmaz artık. Milyonlarca taraftar aynı şeyi düşünüyorsa aynı hayal kırıklığı varsa demekki orada bir sorun var.

Del Piero dedi ki...

Abdullah Avcı gibi profesyonel vs. değilim elbet ama adamdan baştan cacık olmayacağını biliyordum,oyuncu seçimleri istisnasız hiçbir maçta doğru olmadı. Takım zaten mal da, ama daha doğru düzgün bir şey olabilirdi.

Adsız dedi ki...

bence kaliteye çok dar anlamda bakıyoruz. kalite dediğimiz şey, şık plase yapabilmek, muz orta kesmek, dar alanda adam eksiltebilmek filansa evet kalite açısından küçümsenecek bi kadromuz yok. ama o "potansiyel"i bi türlü sahaya yansıtamıyorsan öyle romanya'yı, macaristan'ı küçümseyecek kadar da kaliteli değilizdir. kalitemiz hep kağıt üzerinde ama sahaya yansıyan bişey yok. en kötü günümüzde de, en başarılı dönemlerimizde de %90 bu böyle. takım olmayı beceremiyorsak, fiziksel olarak, mental olarak sahada kalamıyorsak, anca istikrarsızlıktan istikrar, sistemsizlikten de sistem devşirebiliyorsak eldeki malzemeye de bakmak lazım. ben bu kadroda(ve daha öncekilerde) uluslararası çapta kendini ispatlamış 3-5 kişilik azınlık hariç geri kalan kadronun çok ciddi anlamda kalite sorunu olduğunu düşünüyorum. önce dönemsel ve doğaçlama gelen bikaç başarıya aldanıp kendimizi matah bişey zannetmekten vazgeçelim, gerisi gelir zaten.

CaRtMaNtR dedi ki...

futbolumuzun sorunları ve çözümleri üzerine uzun uzun tartışılabilir aslında. ama şu son iki milli maç döneminde sırf mehmet ekici ve mert günok'un neden kadroda olduğu ve serdar kurtuluş ile sancak kaplan gibi formda yerli oyuncuların neden davet bile edilmediğini incelemek ve abdullah avcı'nın milli takım performansını bu seçimleri ve yaklaşık bir senelik dönemde sahaya konanlar üzerinden tartışmak lazım.

uzun lafın kısası daha milli takımın başına geçtiği dönemde hiç baskılı oynaması gereken bir takımı çalıştırmamış ve kontra atak oyunu ile başarlı olmuş bir hoca olarak evrim geçirebilmesi konusunda şüphelerimin olduğu abdullah avcı ne yazık ki beni kısa vade de haklı çıkardı.

şu dört maç 360 dakika içerisinden adam gibi, organize atak sayımız kaçtır. kapanan defansları açmak için şunu deniyoruz dediğimiz efektif sonuç veren stratejimiz nedir. biri özellikle avcı'ya destek olan biri bunları bana açıklasın lütfen.

moneywise dedi ki...

Bu adamı tam tanımıyorum. Daha çok mahallenin okumuş, kötü huyu olmayan ama dar zamanında 10 kişinin arasında dalacak abisini hatırlatıyor.

Ekinci niye oynamış?

Tüm sorun ya da bir td'ün kapasitesini ölçme metodu bu mudur?

30 kusur senedir futbolun faal olarak içinde olan bir adam Ekinci'yi seçerken bizden daha salak ya da daha az dikkatli olabilir mi?

Türk futbolunun saha içindeki ana probleminin bir ekolü olmaması değil mi? Jenerasyonlarla devam eden bir futbol ekolü yaratabildik mi?

Terim daha çok kaos futbolu oynatan, ilerde H.Şükür (elmander) ile şişirdiği topları indirip, o karmaşadan skor üreten ve üstüne saha dışındaki etkenler ile motıvasyonu sağlayan bir td idi. Asla oyunu tutmayı beceremeyen, oyuna hükmeden bir takım olmadık. Geçen sene ki play of finalinde Aykut yerine daum olsaydı o defansı dağıtırdı. Aykut'un rakip analizi zayıf olduğu için ya da önemsemediği için 40 haftalık statik hücuma sadece geride kapanmak bile yeterli olabilir.

Denizli daha çok Alman ekolünü benimsese de sadece kağıt üzerinde olan bir ekoldü. Denizli'de sıkça saha dışı etkenleri kullandı. İlk döneminde almancılar ile 3-5-2'de başarılı oldu. Çünkü ülkede tek rakip bjk idi onlar da maddi açıdan çok geride idiler. Dolayısı ile fark yaratacak bir prekazi bir simoviç alamadılar ki ona rağmen sonralarda çok başarılı oldular.

Bu iki başarısız değildi lakin o günkü hedefler başka idi. Ve O hedeflerde çok başarılı oldular.

Şimdi futbol çok daha ayrıntılara sıkışmış vaziyette. Futbolcuların çok daha gelişmiş, futbolun taktik yönlerini kavramış,ve en önemlisi çok daha yönlü olması.

90'larda stumplar bugün top toplayıcı dahi olamıyor.

Ekici gibi seçenekler tam da burda önem kazanıyor.

Altyapısı mükemmel, oyun disiplini yüksek, taktiksel beceri vasatın hayli üstünde.

Td'ün istediğini sahada uygulayabilme kapasitesi.

Evet ekici çok oynamıyor ama Tr'deki rakibinden daha kötü olduğu için değil. Kesmek zorunda olduklarının standardının yüksek olmasından.

Terim'in ilk başlardaki Hamit seçimi de buna benzerdi. Bayern'de kadroya giremezken ilk 11'di çoğunlukla.

Avcı ya da X seçimini, kendi sistemini sahada uygulayabilme kapasitesi olandan yana kullanıyor. Topuz gibi bu ülkede $10 milyon edip ara pası vermesini bilmeyen, takım savunmasını her topa deli gibi koşmak sanan, senede 5 asist 3 gol atanlardan ziyade en azindan futbolun eğitimini almış, belki daha düz ama oyun ve taktik disiplini yüksek futbolcuları tercih ediyor. Her ne kadar ilk 11'de daha az süre geçirseler dahi.

Çünkü biri Bundeslıga'da yedek diğeri Züperligde adam yokluğunda yıldız.

Neticesinde bir kaç ayda yan yana gelen, birbirleriyle yeni tanışan bir takımda. Bu süreyi futbolcuyu eğitmeye değil,eğitilmişi geliştirmeye, kendi sistemine adapte etmek için kullanıyor.

Henüz çok ama çok yeni Bu X şahıs.

En azından saygı duyup anlamaya çalışmalı.

Borges dedi ki...

Moneywis: Öncelikle hızlı bir şekilde şundan vazgeçelim:

"30 kusur senedir futbolun faal olarak içinde olan bir adam Ekinci'yi seçerken bizden daha salak ya da daha az dikkatli olabilir mi?"

bu nedir? E o zaman yıllara bölelim, en fazla yıl kim çalışmışsa o doğru yapmıştır v.s. v.s..

Bu mantığa göre Fatih Terim'in futbola harcadığı yılına göre mi konuşuyor, eleştiriyorsun? aynı şekilde Aykut Kocaman'dan daha mı iyi rakibi analiz ettiğini belirtiyorsun? Ya o kurduğun cümlelere göre yorum yap ya da burada onları kurma.

M.Ekici'nin kimleri kesemediğini biliyor musun? Kimlerin Bremen'de oynadığını?


Mesele sadece Ekici değil ama Ekici büyük bir hata bana göre. İkincisi Türkiye Ligi'ni baz alarak Türk Futbolu eleştirileri yükseliyor oysa Türkiye'de futbol oynamış çok az insanın birleşimiydi bu kadro, mesele Türk futbolu'nun bugünkü durumu v.s. değildi bu başarısızlıkta.

F.Terim ise bugün GS'da topa sahip oluyor. 96-00'de aynı şekilde bahsettiğinin ötesindeydi.

Borges dedi ki...

41 yıldır Bremen'in başında olan ve sayısız problemli oyuncuyu takıma kazandıran Schaaf'ın "bugünlerde" 18'e sokmaması bir şey ifade etmiyor mu 30 yıllık Avcı'ya? Orada 16 yaşında bebeler forma giyiyor zaman zaman.. Mehmet Ekici'yi biz bebe yaşından beri takip ediyoruz, yeteneğini de onu da bunu biz zaten burada yazıyoruz yıllardır ama bir futbolcu sezon boyunca 10 dakika forma giymişse, Maradona yeteneği ve Lahm altyapısı olsa da kadroya seçilmez. Bu Türkiye Süper Ligi'ne yapılmış en büyük hakarettir. Bir başka seçeneği düşünememek, çok yönlü olamamak v.s.

Süper Lig bu kadar kötüyse senin ortalama oyuncu "Sapara" neden milli takımda oynayabiliyor? Neden Stancu Romanya'da ilk 11? Neden o kötü ligde Hamit oynayamıyor, o kadar kolay ve kötüyse?

A Vitamini dedi ki...

Neresinden tutsan elinde kalıyor Türk futbolunun. Üzücü, utanç verici sonuçlar :( Takım sporlarında da bireysel dallarda da bir yıl süper performans yapıp, ertesi yıl bunu yalanlarcasına dibe batıyoruz.Uzun uzun incelemek lazım sebepleri ama görünen o ki, anlık başarılara odaklanıyoruz. Bu kadar genç nüfus olan bir ülkeden takır takır oynayacak bir takım çıkaramıyorsak yazık bize.

ali.cyln dedi ki...

hurşut meriç'in tunay ve sercan'dan ne farkı var? aynı şekilde necati ateş ve hasan kabze'nin mevlüt erdinç'ten ne farkı var? neden ligimize yönelmiyoruz. hurşut'un milli takımda oynaması için illa almanya 2. liginde mi oynaması lazım

Borges dedi ki...

Kimin hangi ligde oynadığından ziyade önce orada oynuyor mu ona bakılmalı. Bank Asya'da her maç ilk 11 çıkan oyuncu 5 aydır oynamayan bir başka oyuncudan daha verimli olur. Mevlüt kendi liginde oynuyor, Ömer oynuyor. sercan oynuyor ama formsuz. Tunay ve Mehmet bugün Bundesligadaki gurbetçilerin en kötüleri. Yarın başka olur alırsın kadroya ama bugün böyle. Buna göre bir seçim yaparsın. Van Gaal bugün coşan Van der Vaart'ı almadı üstelik Hollanda da kendi liginden gençlere yöneldi büyük isimlerden ziyade..

Celal Abbas dedi ki...

Yukarıdaki israil postuna yazacaktım ama bizede uyduğu için buraya yazmaya karar verdim.

kadro seçimi önemli ama en öncelikli olan organizasyondur. Defans organizasyoonunuz nasıl. Kanat Organizasyonlarınız ,gol için yaptığınız organizasyonlarınız nelerdir. Oyuncu seçimleriniz bu organizasyonlarınızın başarı yüzdesini aşağı yada yukarı çeker. Daha iyi oyuncularla bu organizasyonu çok iyi yaparsınız biraz aşağı kalitede oyuncularla bu organizasyonlarınızın başarı yüzdesi düşer ama yinede ortada bir organizasyon olduğu için yine başarı bir şekilde gelecektir. Guordiola neden büyük hoca çünkü barcelonaya öyle bir organizasyon yerleştirdiki rakipler zorla 3 senede çözebildiler. Geçen yılda guordiola çözümlenen bu organizasyona yeni birşeyler katamayıp tıkandığı için ayrılıp şöyle dışarıdan kuşbakışı bakayım deyip ayrıldı. eğer Milli takım 4 maçta 3 yenilgi almışsa ve bunlar ilk maçında bence kötü oynayan hollandaya sonra romanya ve macaristana yenilmişseniz (yeniden yapılanan Hollanda haricinde öyle büyük futbol ekollerinede yenilmedik) bunu oyuncu kalitesinden çok organizasyonsuzlukla açıklayabiliriz. Macaristan maçını izleme fırsatım olmadı ama özetlerden gördüğüm milli takımımız 1-0 öne geçince Macaristan kaybedecek birşeyi olmadığından defansını öne çıkartıp alan daraltıp birbirlerine yakın oynayarak ve önde bu dar alanda basarak oynamışlar. Oyun bu tarza döndüğü anda rakibi cezalandırmanız gerekiyor. Cezalandıramazsanız sizi cezalandırırlar eğer biraz futbol özürlü değillerse. 1-0 dan sonraki oyuna dönmüş maçlarda yenilmemeniz için ya çok şanslı olacaksınız ya kapanıp defans organizasyonunuz çok iyi olacak yada rakibi cezalandıracaksınız. Bu tarz şablona dönen maçlarda çok zor beraberlik çıkar. Oyun bu şablona döndüğü anda cezalandıramazsanız ve defans organizasyonunuz iyi değilse golleri yersiniz. 3-1 den sonra ne olduda biz pozisyon bulduk. Bu seferde bizim kaybedecek birşeyimiz kalmadı üstelik 2 farklı üstünlüğü yakalayan macaristan geriye çekilince biz tekrardan oyun üstünlüğünü ele geçirdik. Bu üstünlüğün ele geçmesinde asıl etken bizim iyi olmamız değil macaristanın geride kapanması idi. Ortada açık seçik bir organizasyonsuzluk var ve Milli takımın Asıl sorunu bu. Sizin alameti farikanız nedir. Organizasyonunuz nedir. eskiden adına Kaos futbolu dediğimiz bir şeyimiz vardı artık buda yok.

moneywise dedi ki...

Bir kere ekicinin niye oynadığını savunmuyorum.

Hocanın onu niye oynatmış olabileceğini anlamaya çalışıyoruz.

Ligin kalitesi değil, ülkenin yetiştirdiği futbolcunun kalitesi önemli.

Sapara burda yetişmedi fark burda.

Ve evet bütün o Doğu bloku ülkelerinin dahi basıc altyapısı bizden çok ilerde.

30 sene cümlesi td'e yapılan haksızlığı vurgulamak için. Çünkü hiç kimse o hocanın kafasındaki planı önemsemiyor.

Ahmet çıksın Mehmet girsin tüm problem bu. Dün de buydu bugün de bu.

Kolay gelsin.

M.Cagdas dedi ki...

Fatih Terim'in topu Hakan'a sisirterek oynattigini soyleyen adam kusura bakmayin da ya hic o donem Galarasaray'i izlememistir, ya da futbolla uzaktan yakindan ilgisi yoktur.

Basar dedi ki...

Güzel bir yazı olmuş Sorun sadece Almanya kökenli oyuncuların seçiminde ve kullanımında olsa anlarım, sorun diğer oyuncuların da seçiminde ve kullanılmasında...

Emre de senin ana fikrine uyacak şekilde takımında yedek oyuncu. Bunun yanı sıra, ilk maçta formsuz bir görüntü çizen Volkan'ın yedekleri kim? Takımlarının yedek kalecileri Cenk ve Mert...

Nuri, Selçuk gibi oyuncuların küstürülmesi, Mehmet Topal gibi statik ve sisteme uymayan orta sahada diretilmesi, Gökhan Gönül gidince tüm defans hattının hatta orta sahanın bozulması, değişik değişik teknik direktör hatalarıdır.

Takıma senelerdir sorunlu kaptanlık yapan Emre B. ve takım içi ayyuka çıkan huzursuzluklar da işin farklı bir boyutu. Hocamızın bunları da yönetemediği aşikardır.

Sorun Türk futbolunda mı sorusunun cevabı kocaman bir EVET! Dikkat ederseniz Macaristan'dan da CAS'tan da golleri aynı günde yedik. Beşiktaş'ın problemi, Türk futbolunun da problemidir. Beşiktaş'ı bitiren adam, şu anda Türk futbolunu bitirmek üzeredir! Bu yüzden Türk futbolunda büyük bir sorun var!

alihoca dedi ki...

Ekinci niye oynamış?

''Tüm sorun ya da bir td'ün kapasitesini ölçme metodu bu mudur?
30 kusur senedir futbolun faal olarak içinde olan bir adam Ekinci'yi seçerken bizden daha salak ya da daha az dikkatli olabilir mi?''

Öncelikle ''Biz'' dediğiniz kimlerden oluşuyor, kapasite, bilgi, birikim nedir bilmiyorum.

Ama bildiğim,

'' Bu adamı tam tanımıyorum. Daha çok mahallenin okumuş, kötü huyu olmayan ama dar zamanında 10 kişinin arasında dalacak abisini hatırlatıyor.''

Cümlelerinden yola çıkarak tanımadığını eklediğin ve yazısından alıntı yaptığın o adamın; bu ülkeye Bundesliga’nın ıcığını cıcığını tanıtan adam olduğudur.

Ez cümle, şöyle bir iki sayfa geriye doğru, beş on post okumak ve bilmediğin tanımadığın adamlar hakkında (konuşurken neyse de) kendinden menkul benzetmelerle yazarken dikkatli özenli olmak gerekir.


Saygı ile

Borges dedi ki...

Alihoca: Eyw abi de takılmamak gerek böyle şeylere. kimdir nedir necidir bilmediğim gibi ne düşündüğü de çok ilgilendirmiyor. Ona yansıyan buysa bunu dile getirmesi hoşuma gidiyor. iyi ya da kötü.

Futbola dair fikri de yukarıda. Önemli olan odur, o kadar ciddiye alırım.

Seni görmek güzeldi, bu iyi bak işte hocam;)

Devil dedi ki...

Türkiyenin acilen Rusyanın şu anda uyguladığı sistemi uygulamaya başlaması lazım bence. Adamlar naptı, varolan ve takır takır işleyen Zenit'in kadrosundan iskelet oluşturdular ve geri kalan boş yerlere en uygun adamları yerleştirdiler. Sonuç ortada 4 maç 4 galibiyet. Zaten Capello görev başına geldiğinde, Zenit'te Spalett'inin kurduğu güzel sistem olduğunu ve bunu kullanmıyacak kadar aptal olmadığını belirtmişti. Hatırlıyorsanız eğer 2002 dünya kupasında 3. olan kadronun iskeletide Galatasay'in kadrosundan oluşuyordu. Yani kısaca demek istediğim şu ki vakit geç olmadan. Aynı arada oynayan ve bir-birini tanıyan bir kadro iskeleti oluşturulması lazım. Bu herhangi bir kulüp olabilir, ben diyeyim cimbom, ali desin fener, bilemedim veli desin beşiktaş farketmez. Önemli olan bir kadro iskeletinin oluşturulması ve eksik yerlerinin oraya en uygun kişilerle doldurulması. Bunun için fazla uzaklarda örnek aramaya gerek yok. Yeter ki biraz mazimize bakılsın

moneywise dedi ki...

@alıhoca

Sanırım konuşma yerine yazı olduğu için "samimiyeti" hissedememiş. Normaldir ama orda biz derken kimsenin ne bilgisine ne de tecrübesine aşağılama vardı.

Borgesi, Orhan'ı uzun bir süredir takip edıyorum. Tarihi hatırlamıyorum ama herhalde 4-5 sene vardır.

Kendisinin futbol bilgisinden, dahası olaylara bakış açısındaki tarafsızlığından haz aldığım için takip ediyorum. Bir bakıma beni besliyor futbol ve futbol dışı yazdıkları ile.

Tabii ben -bilmiyorum ne önemi var-Fenerbahçeliyim o yüzden futbol forumları olsun, gs ile postlar olsun o mecralarda olamadığım için sadece blogda beni ilgilendiren bir konuya cevap veriyorum.

Ben samimi bir insanım demek başkası değil demek de değil. Yine yanlış anlaşılma olmasın.

Ve hala futbolu çok iyi bildiğimi sanmıyorum. Milli takım ve A. Avcı konusunda yazdıklarım saha içini değil saha dışını kapsıyor. Bir ezber kültüründen şikayet ediyorum.

10 kusur senedir internet ortamında yazıyorum ve bir gün dahi teknik ve taktik konularda eleştirim olmamıştır.

Bu arada adım Sarven. Twıtterım muztem. Yaşım 40, yurtdışında ABD gibi futbol fakiri bir ülkeden takip etmeye çalışıyorum ülke ve dünya futbolunu.

Sanırım bundan sonra daha fazla okuyup, ınteraktif olmamaya çalışıcaz. Zira ülkemin her kesiminde olduğu gibi tartışmalar fikre değil kişilere yoğunlaşıyor. Bu saatten sonra "kendini anlatmak" zorunda kalmak biraz gurur kırıcı oluyor.

Neyse bu kimsenin hatası değil, dediğim gibi yazılan okunuyor, ne mimiklerimi ne gözlerimin içini görebiliyor kimse.

Yanlış anlaşılma diyelim...

moneywise dedi ki...

Birde tanımadığım adam Orhan Borges değil Abdullah Avcı.

Mehmet Reşit dedi ki...

Saha içinde, herkesin topu ayağına beklediği bir takımın teknik direktörünün kafasında, olsa olsa bu sorunu çözmek olmalı; üç maçtır da bu yönde bir arayış, ya da en azından bir buluş göremiyorum ben.

alihoca dedi ki...

Sn Sarper;
//Bu adamı tam tanımıyorum. Daha çok mahallenin okumuş, kötü huyu olmayan ama dar zamanında 10 kişinin arasında dalacak abisini hatırlatıyor.//

Böyle bir cümleyi takiben,

//Ekinci niye oynamış?
Tüm sorun ya da bir td'ün kapasitesini ölçme metodu bu mudur?//

Türünden bir cümle ile yazıya giriş muhatabın adresini şaşırtmış olabilir.

Muhatabın ‘Avcı’ olduğunu açıklamanız bile yanlış anlamış olabileceğime ve özür dilememe yeterlidir. Lütfen hoş gör.

Bende 52 yaşında bir Fenerbahçeli olmama ve üstelik çevrede oluşan kelli felli görüntüye rağmen söz konusu Fenerbahçe veya sınırlı sayıda sevdiklerimiz olduğun da;

Reklamlarda gördüğümüz direksiyon başına geçtiğinde ‘Trafik Canavarına’ dönüşebiliyoruz maalesef..

Diğer taraftan yürekte hissedilip kafada düşünüleni; sesteki bir tonlama, bir göz teması, yüz mimikleri ve el hareketleri olmadan ifade etmekte yazım dilinin güçlükleri malumunuzdur.

Hal böyle iken bu güçlüklerden kaynaklı yanlış anlamaların kırgınlık ve vedalara neden olması ise niyet ve yüreği güzel insanlara da yakışmayacağı da ortadadır.

İş bu nedenle cevabi yazım sert olmuşsa hoş görmenizi ve yazmaya devam etmenizi rica ediyorum.

Başarı ve sağlıcakla kalmanız dileği ile saygılarımı sunuyorum.

Alihoca

Sevgili Borges;
Mutluluklarla güzelliklerle kal lütfen

moneywise dedi ki...

Kusura bakmayin unutmustum simdi gordum.

Rica ederim tabii ki hos gordum.Hos gordum ki cevap yazdim.Bende biraz drama yapmisim tekrar okyunca fakr ettim.

Gorusmek uzere