21 Ocak 2013

Sneijder Transferi Hakkında




Galatasaray uzun zamandır olumlu haber beklediği büyük transferini sonlandırdı. Wesley Senijder sonunda 3.5 yıllık imzayı attı. Bu transfer pek çok açıdan masaya yatırılıp derin bir şekilde analiz edilebilir. Maliyetinin büyüklüğü, isminin doğurduğu beklenti ve sonrasında yaşanacak olanlarla beraber nerden bakarsanız üzerinde konuşulması gereken bir yatırım.

Maliyetinden başlamak gerekir..  Öncelikli kulüplerin maliyetli futbolcu alma politikası karakteri ve imkânları ölçüsünde değerlendirilir. Burada genel geçer her kulübe özgü bir doğrudan bahsedemeyiz ve daha çok “doğru” koşullara göre ancak geçerlilik kazanır.  Borussia Dortmund uzunca bir zaman bugünkü Beşiktaş’a benzer şekilde genç ve ucuz oyunculara yatırım yaparak başarı kazandı ama son üç Şampiyonlar Ligi sezonunun ikisinde final oynamış Bayern Münih en ideal kadrosunu oluşturduğu anda dahi 40 milyon tek bir transfere harcama yapmaktan çekinmiyor. Demek istediğim odur ki Real Madrid yıldızları alarak, Barcelona altyapısına yönelerek, Dortmund gençleri parlatarak ve Bayern hepsini aynı anda yaparak başarılı olabiliyor. Galatasaray tarihinde bu ve benzer yıldızları almış ve fakat bunların çok azından istediği verimi alabilmiştir.

TERİM VE GARANTİ TRANSFER POLİTİKASI

Son dönemde Fatih Terim ile beraber “garanti transfer politikası” çok net bir şekilde kendisini gösterdi. Melo  ve  Muslera Serie A’dan, Eboue, Elmander Premier Lig’den, Ujfalusi ise La Liga’dan alındı. İspanya milli takımı ile Türkiye’ye gol atan Riera’nın ise hem La Liga hem de Premier Lig tecrübesi vardı. Biz diğer türlüsünü başaramıyoruz. Ben bu takımı yönetiyor olsam ya da olması gereken nedir derseniz genç yetenek keşfine devam edilmesi, sıklıkla denenmesi taraftarıyım ve fakat yapılamıyorsa da “mağlubiyeti” kabul edip “garanti seçimlere” yönelmek daha mantıklıdır. Umut dahi Fransa’dan ve gol kralı Burak Yılmaz, Alex’in Türkiye’nin en iyi oyuncusu dediği Selçuk..  Keza Real Madrid’den Hamit Altıntop.. Hepsi  garanti transfer.  Dikkat edin Fatih Terim’e ait özel bir transfer olan Amrabat çok kötü olmasa da hayal kırıklığı yarattığından bahsedebiliriz. 96-00’e gidersek eğer başarıları yine Hagi, Popescu, Tafarel gibi “garanti seçim” olan oyuncularla sağladığını görebiliyoruz. Terim belki  “yabancı” konusunda  yeni yıldız yaratmıyor ama potansiyeli olan oyunculardan da diğerlerinin aksine verim almayı çok iyi başarıyor. Onların saygı duyacağı bir uluslararası bir isim olmasının yanı sıra bu gibi egosu şişmiş oyuncuları yönetebiliyor.   Bu transferler görünürde “sıfır risk” gibi değerlendirilse de elde patlaması kuvvetle muhtemel. Melo konusunda başka bir teknik direktör olsaydı bu oyuncu bu ülkeden erken bir şekilde gitmiş, maliyeti de bir hayli konu edilmiş olacaktı. Risk belki genç yetenekten daha fazla burada.. Ama Terim bu riskleri alarak yürüdü ve 1.5 yıldır başarılı olduğu konusunda şüphe yok..


ARTIK İŞ SNEİJDER’DA DEĞİL YÖNETİMDE!

 Burada bu parayı verip oyuncuyu almak basit bir planın birinci parçasıdır. İkincisi ve her şeyin başında bu oyuncudan verim alabilecek organizasyonu gerçekleştirebilmektir.  Şampiyonlar Ligi’nde son 16’ya kalmış bir takım Galatasaray gibi bir markayla parası da varsa Sneijder’ı da getirir, Kaka’yı da. Burada Sneijder’ın saçma sapan haberlere konu olup öne çıkarılacağı için ben şimdiden iddia ediyorum; suçu yok. Neden derseniz eğer; Lincoln’e benzer bir tablo var.  Benim o dönem üzerinde durduğum konu da buydu. Bir oyuncu sizden önceki altı-yedi yıl boyunca istikrarlı bir şekilde oynamış, takıma katkı sağlamış ve size gelince sorun yaşıyorsa bu sorunun sizden kaynaklandığına dair önemli bir veridir.  Lincoln misal her ne kadar Fenerbahçe’ye Şampiyonlar Ligi’nde goller atıp gözümüzün önünde oynamış olsa da daha çok benim görebildiğim bir oyuncuydu. Burada Sneijder’in kalitesini, geçmişinde yıllar boyu üst düzey takımlarda sergilediği performansı artık tüm Türkiye biliyor. Mesele bu oyuncu ne olursa, nasıl bir karaktere sahip olursa olsun “verim alma becerisi” göstermektir.

GİTTİĞİ HER TAKIMDA BAŞARILI OLDU

Sneijder  bir Quaresma değil her şeyden önce.  Q7’nin yedek olup kadroya giremediği noktada Sneijder takımı Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kaldırmasında büyük rol oynamış değerli bir oyuncu. Q7 ile Portekizin başarısı olmadı belki ama Sneijder ile Hollanda Dünya Kupası’nda final oynamış ve Messi’nin aldığı Ballon D’or’u pek çok kişi  o dönem Sneijder’ın alması gerektiğini iddia etmiştir.  Lig+Kupa+Şampiyonlar Ligi+ Dünya Kupası Finali oynaması nedeniyle. Bu oyuncu Ajax’ta döktürmüş, rekor bir ücretle Real Madrid’e gidip orada da Bernd Schuster yönetiminde Şampiyonluk yaşamış ve hemen sonrasında İnter ile yine Şampiyon olup Şampiyonlar Ligi’ni kaldırmıştır. Yıllık ücreti nedeniyle kulübün tasarruf politikası çerçevesinde satılmış. Bilmem kaç yıldır dünyanın bütün devlerinde sorunsuz oynayan oyuncu burada sorun yaşıyorsa doğru yönetim olmadığı içindir. Bugün Dünya üzerinde sayılı milli takımların başında gelen Hollanda’nın da on numarası, kaptanı. Sezon başında kontratı uzatılmak istenilmiş ve yıllık 6 milyon euro kazancını 4 milyona çekmeyen Sneijder kadro dışı kalıp satıldı. 

MALİYET HESABI

Genel maliyetine gelirsek eğer;  Sezon başı 22 milyon euro transfer harcaması yapan Galatasaray  yarım sezonda Şampiyonlar Ligi’nden 27.5 milyon euro para kazanmıştır.  3.5 yıl boyunca aşı tutarsa Galatasaray’ın “sadece” Şampiyonlar Ligi’ne abone olduğunda kazanacağı para kabaca 100 milyonu bulabilir.  Galatasaray ligde olağan kadrosu ve yatırımıyla 1. Ve 2. Sıra arasında gidip geliyor. Bir önemli destek gelirse eğer daimi birinciliği ve Şampiyonlar Ligi aboneliği ile bu parayı misli misli kazanır. Bu birinci ya da ikinci olma arasında geçen sene 30 milyon euro fark vardı. Eğer sezon başı Hamit konusunda “maliyet” hesabı yapılsaydı belki bugün Şampiyonlar Ligi’nde ikinci tur dahi olmayacak, o maliyetin fazlasını kasasına koyamayacaktı kulüp. Bu açıdan da yaklaşarak Sneijder’in maliyeti ancak Sneijder bu ülkeden giderken yapılmalı. Risk olduğu aşikar.. Elde patlama, verim alamama gibi durumlar da söz konusudur ama ben bonservise verilen parayı fazla bulmuyorum zira anlaşmazlık olduğu vakit böyle kariyeri olan bir adamı bonservisiyle satmak çok da imkansız olmamalı. Bugün aynı parayı Amrabat’a vermiş Galatasaray’ın şu koşullarda Faslı oyuncunun satışından 7.5 milyon kazanması çok zor ve fakat Türkiye’de ayağına top değmese, rezil bir performans sergilese  dahi seneye Sneijder’e en az 5 milyon verecek pek çok Avrupa Kulübü vardır gibi düşünebiliriz.




İYİ FUTBOLCU'YU İNTER NEDEN SATSIN?

Böyle düşünülseydi eğer o zaman Barça’dan Hagi’yi de almak büyük hata olurdu. Daha başka güzel bir örnek var aslında. Perez gidip Real Madrid’e Ronaldo, Kaka ve Xabi Alanso’yu aldı ve Robben ile Sneijder’i  ya da kabaca Hollandalıları sattı. Sonuç ne oldu? Robben ile Sneijder 2010 Şampiyonlar Ligi finalinde karşı karşıya oynarken Real Madrid de TV’den bu oyuncuları  izledi. Aynı yılın sonunda yine bu iki oyuncu Dünya Kupası finali oynadı v.s. Daha başka bir örnek Milan’ın Pirlo’yu Juve’ye satması ve bu oyuncunun muhteşem performansı ile Juventus 50 maç ligde yenilmedi, Şampiyon oldu, Avrupa Şampiyonası’nda finale taşıdı İtaya’yı v.s. Bunlar önemsiz.   Misal Avrupa Kulüplerinin gözden çıkardığı üstelik yaşlı ama işbilir savunma oyuncuları bu ülkede çok önemli rollere sahip olabilir.   Biz Avrupa değiliz ve bu ülke futbolunun ihtiyaçları da Avrupa’ya göre farklı olması gayet olağan.  Daha önceki söylemi tekrar edeyim; Avrupa Futbolu’nun Alex’e ihtiyacı olmaması, senin Alex’le tonlarca gol atıp İnter’i burada madara etmene engel olmadı. Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadın v.s. Ki Sneijder Schalke'de Liverpool'da ya da Bayern Münih'te de rahatlıkla iş yapar, bu çok başka.

ASIL PROBLEM SAVUNMADA MI?

Hayır değil.  Geçen sene çok fazla üzerinde durdum. Galatasaray bir hücum takımı değil. Topa rakibine oranla çok daha fazla sahip olsa da ürettikleri pozisyon sayısı açısından hücum takımı diyemiyoruz.  Şu kadro içerisinde mümkün değil bu.  Geçen sene Melo-Selçuk’un ekstrem bir “hücum” performansı oldu, frikikler, uzaktan şutlar, orasına burasına çarpan toplar girdi kaleye ve  kariyer ortalamasının dışında gol sayıları oluştu.   Şöyle bir bakalım kadro yapılanmasına. Melo-Selçuk-Hamit-Emre Çolak/Amrabat..  İki santrfor’un dışında kalan bölgede Galatasaray’ın gole yönelik tek bir adamı yok!  Kabul etmek gerekir ki Amrabat yanlış tercih oldu. Bugünkü futbolunu iyileştirse dahi kenar forvet olmadığı için yanlış hamledir. Söylenmeye devam ederim ben zira zamanında ilgilenilen ve bugün Frankfurt’da oynayan 1 milyonluk Takashi İnui alınsaydı eğer hem 6 milyon kar yapılırdı hem de 6-7 gol de fazladan olurdu. Amrabat kenar forvet görünümlü kanat adamı.  Çift santrforlu Galatasaray takımı doğru bir şekilde dizayn edilmiş 4-2-3-1 dizilimi ile sahaya çıkan bir takıma göre çok daha “defansif” karakterlidir.  Diğer takımın gole yönelik 4 oyuncusu varken senin daha dar bir alana sıkışmış sadece “iki” oyuncun var. Avrupa’da orta ikilisi iki defansif orta sahadan oluşan düz 4-4-2’ler sıklıkla kontra takımlarının sahiplendiği ve oynadığı bir oyun düzenidir.  Ancak baklava –bir çapa bir on numara- 4-4-2 gerçek anlamda toplum algısında var olan hücumcu bir 4-4-2 takımı olur. Bu da Sneijder’la mümkün zira Selçuk asla ve asla bir on numara değildir.   Galatasaray’ın sorunu hücum yetersizliğidir. Kapılan topların üretilemeyen pozisyonlarında yerlerini terk eden, hücuma destek veren oyunculardan doğan savunma boşlukları da unutulmamalıdır. Melo muazzam bir “defansif orta saha” dır  ama bu hücum kıtlığında ön alana yakın şekilde merkezde de vaktinin büyük bir kısmını geçiriyor.   Merkezle iletişimi sınırlı olan kenar adamları bekleri kendisine her hücumda zorunlu kılarak geride açıklar doğuruyor.. Hücumun yetersizliği aynı zamanda savunmaya da yansıyor. Elbette Ujfalusi gibi “savunmanın şefi” olan bir oyuncu eksikliği ve sol bek sıkıntısı da büyük sorun ama “asıl sorun” değil. Onlar olsaydı da Galatasaray bu belki daha az gol yerdi ama daha fazla atamazdı. Bu takımın çok net üretkenlik sorunu vardır, gol pozisyonu açısından sıklıkla kısır geçiyor maçları bir iki istisnai ve özel motivasyon gerektiren maçlar hariç.


SNEİJDER GELDİĞİNDE SİSTEM..

Her şeyden önce sistem değişecek. Baklava 4-4-2 her zaman bir seçenek olarak kalacak bu çok başka.
Sneijder 2010 Hollanda’da 4-2-3-1’in ön üçlüsünün merkezinde oynuyordu. Ama bu blogda yapılan analizde özenle üzerinde durulan nokta Hollanda diziliminin Almanya’nın 4-2-3-1’inden en önemli farkı Sneijder’in gerideki ikiliye yardım ederek oyun kuruculuk rolünde etkin olması olarak yazmış çizmiştik. Şimdi çıkarıp bulamam bu yazıyı lakin kabaca  4-3-3’e evriliyordu 2010 Hollanda’sı. Sneijder  gerideki iki kazmanın oyun kurma yetersizliğinden ortada farklı role bürünüyordu. Almanya’da Schweinsteiger ve Khedira  organizasyonu Mesut’u önde tutarken Hollanda  da Sneijder geriye gelip oyun kurmak, presi kıracak pas organizasyonlarının içerisinde bulunmak durumunda kalıyordu. Burada Selçuk-Melo ikilisi  Sneijder’i geri çekmeyecek şekilde oyun kurabilir ve Sneijder çok daha aktif bir şekilde ön alanda işlerlik kazanabilir.  Melo-Selçuk-Sneijder kaçınılmaz olandır. Sorun öndeki üçlünün nasıl olacağı.. Sneijder’ın sağına Hamit ve soluna Amrabat’ı asimetrik bir şekilde yerleştirirseniz sorun çıkabilir. Hamit açıkça söylemek gerekirse 4-4-2’nin sağı hariç diğer bütün sistemlerde sadece sağ bek olarak verimli olabilir. Şahsi fikrimi sorarsanız eğer Terim 4-4-1-1 ya da 4-1-4-1 oynayacaktır. Zira Engin, Emre, Hamit ve Amrabat gibi kenarda oynayacak oyuncuların kenar forvet olmamasının sıkıntısını çekecek, başka da yolu olmayacaktır. Baklava 4-4-2 için Melo ya da Selçuk’tan birisini kurban vermesi gerekir ki çok mümkün gözükmüyor. 

TARAFTAR KARŞILAŞMASI

Bu neyi gösterir? Dışarıdan bakan insan bu manzarayı nasıl yorumlar? Galatasaray ya da X kulüp ne kadar küçük mü der yoksa futbol delisi bir ülkenin çılgın taraftar grupları mı? Yurt dışında bu haberler sıklıkla yorumlandı ve sonunda hemen herkes bu ülkede futbolun ne kadar önemli olduğuna dair analiz edip geçti. neden böylesine bir küçüklük büyüklük kompleksi içerisinde oluyor insanlar anlamlandırmak güç. bu yorumları yapanların kişilik analizine baktığınızda çok derin bir ego göreceksiniz zira ancak bu maneviyata sahip insanlar bu eziklik yorumunu yaparlar.. Yüzde 95 garanti veriyorum size. Bu ülkenin futbol kültüründe böyle bir şey var ve umarım uzun yıllar bu heyecanı korur, bu geleneği de yaşatırız.. Başka yerde olmaması ya da bu kadar heyecan yaratılmaması da daha hoş..  Yıllar geçse de bu anları unutmazlar, derin izler bırakır zira taraftar böyle.. Başka yerde yok olması da güzel.. çok güzel..

22 yorum:

Unknown dedi ki...

Formasyon meselesini bende düşündüm 4-1-4-1'e dönülebilir gibi geldi bana yada baklava 4-4-2 en uygun olanı gibi gözüküyor.4-2-3-1 e dönmeyeceği Ceyhun'u Kayseri'ye göndermesinden belli oldu.Başka bir sorun olarakta benim aklıma bu transferi yönetimin yapmış olabileceği fikride geliyor.

4numara dedi ki...

selçuk aslında bir 10 numara olmadığı halde geçen sezon ekstra performansı taraftarda yanılgı+beklentiye neden oldu bundan sonrası için...bu anlamda sneijder'in transferi iyi geldi diyebilirim...sistemle ilgili olarak 4-1-4-1 dışında fantastik bir 4-2-3-1 çıkar mı diye düşünüyorum tabi beklentimiz daha ofansif bir takım...şu an için sıkıntımız ise cv'sinde sol bek ve sağ açık yazan oyuncularımızın yetersizliği...umarım beklenen sinerjiyi getirir ve takımı öne iter ki bu seneki lig şampiyonluğunun -direk şampiyonlar ligi bileti- çok daha önemli olduğunu düşünenlerdenim...

barış dedi ki...

baklava 4-4-2sinde melo ya da selcuktan birinin disarda kalacagini neden dusunuyorsunuz? melo capa onunde selcuk-hamit olmaz mi?

bir de 4-4-1-1in de sanki en az 1 kenarinin skorer olmasi gerekmez mi?

yabanci kontenjani dusundugumuzde emre-selcuk-melo-hamit onunde sneijder-burak da sanki kisir olur gibi? anca surpriz ceza sahasi kosulari ama melodan baska onu yapan orta saha da yok gibi. burak stoperlerin kucaginda cok kalmaz mi?

Borges dedi ki...

barış: Sneijder 4-4-2'de kenar oyuncusu oynatılacağını ben düşünmüyorum. Hele kii Melo'nun önünde Hamit'i on numara hiç düşünemiyorum. Melo-Selçuk-Hamit ile neyi kast ettiniz onu anlamadım ama baklavada çok net bir kesici bir on numara olur. kesici melo'ysa bu takımda on numara Sneijder'dan başka kimse oynayamaz. yarım yamalak dahi oynayamaz.. Hamit ise en fazla 4-4-2'nin kenar sağ kanadı olur. Diğer bütün opsiyonlarda -4-1-4-1 de sağ açık olur- sağ bek olur en fazla. Zaten takımın temel problemi kenar forveti yok ve bu yüzden sistem konusunda kısır döngüye girecek.. Amrabat hamlesi çok önemliydi.. Belki o düzelir, farklılaşır v.s.

barış dedi ki...

4-1-2-1-2 kastettigim soyle bir duzen: melo capa onunde hamit -selcuk onlarin onunde sneijder onun onunde de iki forvet. ama sanirim hamitin o orta ikiliyi kotaramayacagini dusunuyorsunuz.

mustafa arslan dedi ki...

Hava alanında karşılama meselesi pek çok açıdan değerlendirebilir. Sen ek açıdan bakmışsın bence..

Bazı oyunculara rahatlık sağladığı yıllarca konulşuldu ve biraz haklılık payı var gibi gözüküyor. Eğer bu durumu yine de yapmak isterlerse stadyumda imza töreni daha düzgün gözükeni. Hem kulüp kazanır hem oyuncu için aynı etki yaratılır hem de dışarısı için daha güzel bir görüntü olur.

Kulüp kazanır konusunu da biraz açıyım. Ronaldo Real Madrid'e imza atarken stadyuma gelen 80bin kişinin orada yediği içtiği şeylerin ücreti büyük bir mebla oluşturmuştu.

İşin özü havaalanında karşılama fikrine soğuk bakanlardanım. Taraftar gelene karşı bu kadar sıcakken giderken 3-5 kişi uğurluyor. İsmi ne kadar büyük olursa olsun.

Son bir not Sneijder'in gelişi için. GS resmi siteden oyuncunun gelişini ''taraftarımıza duyurulur!'' diyerek açıkladı ama hava limanından arka kapıdan kaçırdı. Orada istenen şey, hedeflenen neydi merak ettim..

Borges dedi ki...

Orada bekleyen insanlar yokmuşçasına hızlı bir şekilde kaçırılması bence rezaletti. Lakin adamın geldiği anda onu korumakla görevli insanların dahi yüzünü gözünü yalap şalap öpmesi tutması kaçması da o derece kötüydü. İnsan gibi girer, orada bekleyenlerin göreceği şekilde gözükür, selamını verir ve giderdi. Başka açıdan arabalara atlayanları v.s. görünce güvenlik konusunda da sıkıntı oluşabileceği endişesi olmuş da olabilir.

Forma alsınlar gerekirse o statta imza attırma meselesini de yaparlar, bunlar havaalanına karşılama ritüeline engel değil. Ben aksini iddia ediyorum daha fazla konsantre de edebiliir oyuncuyu v.s.

ama bu asla "dışarıya kötü görüntü" verme olayı da değil. Taraftarın futbola bakışının bir başka ifadesidir.

Mustafa CAN dedi ki...

Ben Fatih hocanin tek forvetin disinda kalan forvetleri(umut,elmander) sag acikta deneyecegini veya hamitte israr edecegini dusunuyorum..

CaRtMaNtR dedi ki...

Umut, Burak veya Elmander'den birinin kenar forvet pozisyonlarından birinde diğerinin ise direk forvet olacağı bir 4-2-3-1 dizilimininde düşünülmesini faydalı görüyorum.

Muslera
Eboue Semih Dany Riera
Melo Selçuk
Hamit Sneijder Burak
Umut

Özellikle defansif özellikleri ile açık/forvet rolündeki oyuncunun açıklarını kapayabilecek ve üstüne ileriyede çıkabilecek bir sol bek alınabilirse bu düzenin oldukça işlevsel olabilmesi muhtemel.

ayrıca form durumlarına göre Melo'nun yerine Hamit çekilip açıklardan birine Amrabat'ın yerleştirilmesi ile takım gerek gördüğünde daha ofansif bir yapıya bürünebilir. Keza Emre Çolak, Yekta ve Engin gibi oyuncularda özellikle lig maçlarında rotasyonda hem forvet olmayan açık pozisyonunda hemde orta ikili ve forvet arkası pozisyonunda değerlendirilebilir.

Baris dedi ki...

Sahsen ben Sneijder alinmadan once de, butun odak sol bekte iken dahi sag acik gerektigini soyluyordum. Sonucta tek alternatif Aydin Yilmaz. Amrabat da seferde olunca birak sagi takimda bir tane bile o tip adam kalmiyor. En alternatifsiz mevkimiz orasi sanilanin aksine.
Mustafa Can'a katiliyorum, Terim Hamit'i ortaya koyup sagda Umut/Elmander deneyecektir.
Benim soyle bir teorim var. Brezilya'nin son Dunya Kupasindaki tertibi gibi 4-3-1-2. 3luyu olusturanlar soldan saga Melo-Gilberto-Elano, onlerinde Kaka, en onde Robinho-Fabiano. Biz de bunu rahat uygulayabiliriz. Adamlarin tarzlari uyuyor. Tek eksik kaliyor; o Brezilyanin sol-sag bekleri Marcelo(?)ve Macion idi. Yani surekli tempolu bindiriyorlardi. Hadi sagda Eboue yapar ama sola adam gerekir eger bu dusunulurse. Fakat cift forvetten vaz gecilmemiş olur, orat saglam olur, Sneijder ozgur olur. Ne guzel....

Borges dedi ki...

Kabaca şu fikirde birleştik diyebiliriz: Ya santrforlardan ya da Sneijder'dan bir kenar forvet yaratacak Terim. 4-4-2 olursa belki Sneijder sola geçecek.. Tek Santrforlu sistemde de Umut ya da Elmander kenara geçecek.. Başka şansı da var mı göreceğiz;)

zachpaulsen dedi ki...

Sneijder'den sol açık yaratmak bence Sneijder'i en verimsiz şekilde kullanmak olurdu. Köy yollarında gitmek için lada niva'ya ihtiyacın varken gidip merdeces S320 almakm gibi bir şey.
bu adamın kaleye en yakın en iyi bildiği yerde oynaması lazım. O da kesin kes forvet arkasıdır. gol, asist, hücumu şekillendirme, faul alma, freekick yaratma gibi özelliklerini kullanmak için ceza sahası civarında gezmesi lazım. topu buralarda almalı.

Borges analizinde bence harika bir tespit yapmışsın. Esas sıkıntı üretkenlik bence de. Yani hücumda. 2 sezondur tüm maçlarını statta izliyorum özlellikle bu sene resmen gol pozisyona girmeden bitirdiğimiz en az 10 maç saydım.

Kendi sahamızda bile rakibe baskı kuramıyoruz, akın devamlılığı, rakibi bunaltma, sağlı sollu veya ortadan ataklar vs...maçlar çok kısır ve temposuz geçiyor. Selçuk, meloya, ondan dannye, ordan muslera hooop uzun top rakibe. arada ileriye oynanıyor ama top tutulamıyor...

kimse bahsetmemiş ama bence eldeki oyuncu grubu(özellikle herkesçe varlığı net şekilde tespit edilen kanat forvet yetersizliği; senin de dediğin gibi amrabat, hamit, aydın, emre, engin vs... yetersizlikleri)ve sneijderin bu ekibe katılması ile birlikte bu sezonki esas problemin hücum sıkıntısı olduğunu varsayarsak bence oynanacak en iyi sistem ;

4-2-1-2'dir. kimse bahsetmemiş ama bence bu denenmeli.

Sneijder forvet arkası yani en verimli olduğu yerde; arkasında melo-selçuk-hamit bunlara yekta-emre-engin yedek olarak dışarıdan eklenebilirler. Melo bu yapıda daha arkaya devrilerek de oynayabilir. Üstelik bu şekilde kanatta çok verimli olmayan hamitin sağ içte çok daha fazla iş yapacağını, uzaktan kaleye şut açısı bulacağı için daha iyi olacağını düşünüyorum.

İlerdeki ikiliyi de bozmamış oluyorsun. Yabancı kısıtlaması ve form durumlarına göre burak-elmander-umut arasından 2 kişi seçilir.

Amrabat, aydın gibi oyuncuların ben Galatasaray'da herhangi bir sistemde iş yapacaklarına inanmıyorum.

son olarak buradaki zaaf beklerin önünün açık kalması. Eboue geçen seneki formuna yaklaşırsa orada sıkıntı olmaz. Riera da belki problem yaşanabilir.

Burada bekler hücuma katıldığında orta sahanın dinemik bir şekilde onalrın kademesine girmesi gerekir.

bu sistemde hücumda daha akıcı, ileride daha fazla baskı kuran bir yapı kurulursa açık alanda hızlı olan danny ve semih ile arkaya atılan topları da yakalama şansın varç

yani semih ve danny ile ileriye push edip oyunun boyunu da kısaltırsın. belki bu kadar daha gol yersin ama en az şu attığının 2 katını atarsın.

ben 4-3-1-1'nin hem mevcut kanat forvet yetersizliği, hem çift forvetten taviz vermemeye imkan tanıması, hem sneijderin sevdiği ve verimli olduğu yerde oynayacak olması, arkasında 3 sağlam teknik ve solid orta saha varlığı ile takımın hücum ve defans koordinasyonun iyi kurulacak olması, takımın kaybettiği ikinci topları hemen alabilmeye imkan tanıması açısından en iyi formasyonun bu olduğunu düşünüyorum.

Borges dedi ki...

Zachpaulsen: Şu konuda kesinlikle sana katılıyorum. Sneijder'in en verimli olduğu bölge ön merkezdir. Ama bir plan dahilinde sistem devamı açısından böyle farklılıklar da olabilir. Forvet arkası ve hatta klasik on numara dahi oynayabilir. Burası onun yeri.

Lakin Hamit 4-2-3-1 oynarsa takım sağ kenar forvet rolüne uygun değil. Bu benim fikrim.

barış dedi ki...

aslinda meloyu atsan stoperlerin arasina, cikarsan beklerini biraz ileri eboue(hamit)-riera, su kadro en cok 3-5-2yi oynar skorer kanatlari olmadigini ve eldeki merkez bollugunu dusununce. ama fatih terimin boyle bir risk alacagini, alsa bile bunu isletecek kadar taktik bilgisi oldugu supheli. ah bir lucescu ya da italyan teknik adam olacakti su kadrodan ne fantastik isler cikardi.

ben mevcut kadroda amrabati forvet bile denerdim eger ki mental seviyesi biraz ogrenmeye musait olsa idi.

selaminko dedi ki...

fatih hoca 2000 galatasaray'ına geri dönecek gibi geliyor.
Suat Kaya (melo), Emre B. (selçuk i.), Okan B.(hamit), Hagi(sneijder), Hakan Ş. (Burak), Arif E. (Umut B.)
yani 4-1-2-1-2 oynayacak.
amrabat kenarda eski hasan şaş rolünde olacak. eboue hakan ünsal'ın sağ bek versiyonu olurken hakan balta veya riera capone'nin sol bek versiyonu olacaklar. takımın tek eksiği bir popescu şu anda. o da alınırsa bu iş tamamdır.

Baris dedi ki...

@ zachpaulsen: "Kimse bahsetmedi 4-3-1-2'den" demişsin ama az yukarida benim yazdigimin aciklamasini yazmışsın sonuç olarak:) Hemfikir olmak güzel, yanlış anlaşılmasın ama benim mesaj görünmez mi oldu diye düşündüm bir an

zachpaulsen dedi ki...

@borges
ben zaten 4-3-1-2 sistemini savunuyorum. 4-2-3-1 sistemini değil. Sanırım benim postumda iki kez rakam hataları yaptım beni yanlış anlamışsın. Hamit bence de kesinlikle kanat forvet oynayamaz ama 4-3-1-2'nin sağ iç kısmında canavar gibi oynar. Aynı selaminkonun dediği gibi.
Ama sneijder'den kanat forvet de yaratamazsın, santraforlardan da ... Elde orijini kanat olan bir tek amrabat ve aydın var onların da durumu belli. o yüzden bu takım hiç bir şekilde 4-3-3, 4-2-3-1, 4-4-2 OYNAYAMAZ! aynı geçen sene ki gibi aynı 2000 yılının Galatasaray'ı gibi ortada güçlü, solid, teknik,, box to box oyunculardan kurulu 3 orta saha, önünde kreatif bir 10 numara ve ileride presçi hareket eden çift sanraforla ŞAHANE OYNAR!


@Barış
kusura bakma dostum haklısın yeni farkettim. aynen hem fikir olmak güzel. en azından bu sistemin denenmesi gerektiğine inanıyorum ben de senin gibi.

@selaminko
ben de 4-3-1-2 sistemini önerirken aynen senin gibi 2000 yılının kadrosu ile özdeşlik kurmuştum. yani suatı da o ekibini içine attığında aslında 4-3-1-2 veya 4-1-2-1-2 oluyor. aynı düşüncedeyim; bir tek defans liderine ihtiyacımız var. ah ujfalusi olaydı hiç başka bir şeye ihtiyacımız olmazdı. o kadar inanıyorum ki bu sisteme ŞL'de yarı final bile yapabileceğimizi düşünüyorum.

Borges dedi ki...

zachpaulsen: Fena fikir değil kesinlikle. Özellikle İtalya Şampiyona elemelerinde bu sistemle coşmuştu. Özellikle defans dörtlüsünün önünde oynayan üç oyuncu hem defansif hem ofansif karakterde olduğu vakit sekizli savunma seti ile altılı hücum hattı mümkün. Selçuk'tan iyi Pirlo olur;) Dediğim gibi bu fikir belki de en iyisi;) Hamit de kısmen orada en iyi performansını sergiler..

zachpaulsen dedi ki...

Borges o zaman umalım da hoca sesimizi duysun. Sen keşke Fatih Hoca ile roportaj yapsan da araya bu soruyu sıkıştırsan? hiç olmazsa kulağına kaçırmış olurduk.

Ama benim bildiğim Hoca çift forvetten taviz vermez. Eğer 4-4-2 sevdasında da vazgeçip hazır Amrabat da yokken bunu denerse uçarız.

Amrabat da bu takımın 2000 yılındaki Hasan Şaş'ı olur. Sonradan oyuna falan girer.

mre dedi ki...

Son 3-4 mesajda yazıldığı gibi 4-3-1-2 en mantıklısı. Burada şu denenebilir mi acaba? Beklenenin aksine Melo değil de Selçuk biraz daha geri (Eski Milan ve İtalya'daki Pirlo pozisyonuna)çekilmesiyle O'nun pas, özellikle de uzun pas becerisini bir arka oyun kurucu olarak kullanmak, Melo'nun da daha önde (Yine eski Milandaki Gattuso gibi) enerji ve fizik gücünden faydalanmak mantıklı olmaz mı?

Baris dedi ki...

Sorunun hücumda olduğunun bir kanıtı da oyunun koparılamayıp rakibin hep maçın icerisinde tutulması. Özlenen 1996-2000 kadrosunun son yılındaki halini belki yaşı genç olanlar hatırlamaz. Lig maçlarında hücüm gücü kullanılıp net skor geç olmadan bulunur, sonra da maç öyle düğümlenip bırakılır ne olduğu anlaşılmadan biterdi. Bu sene öne geçilip 3 puan alınamayan Eskişehir, Mersin, Gencler ve en son Kasımpaşa macları hep bu sebepten. Gol atılıp rakip oyundan düştüğünde bitirici vuruş yapılamıyor, cünkü hücumda birşeyler eksik. Antalya maçında yapıldı mesela ve zor olması gereken deplasman fark oldu.
Bunun bir sebebi de yavaş oynamak olabilir belki. Kast ettiğim her bir atağın yavaş gelişiyor olması değil. Ilk haftalardaki maca hızlı girişler, kontradan gol yeniyor diye bırakıldı. Halbuki oyunu önde kabul eden takımın bir-iki kontra atak yiyeceğini kabul etmesi lazım. Duran toptan çok yiyorduk, ders çalışılıp Melo da biraz form tutunca bu pek kalmadı. Fakat o fırtına gibi ilk 20 dakikalardan vaz gecince o zamanki gol ve pozisyon sayısının cok uzagina düştük. Şimdi Hamit ve Melo biraz daha fit, Sneijder geldi vs vs, yani bence özellikle içerideki maçlarda şu ilk 20 dakika tempo olayını geri getirmemiz lazim. Zaten takımın savunmadaki bir yöntemi topu rakibe vermemek, pas yaparak oyunu tutmak olduğu için net skor avantajı bulununca mac rölantiye alınıp dakikalar tüketilir. Ayrıca biz de o zaman kontra firsatlarını değerlendiririz.
Çok sefer "kontra" yazınca aklıma gelen bir şeyi daha söyleyeyim. Bu memlekette insanlar iki laflarının birbiriyle çeliştiğini bile fark edemiyor. Sürekli bir "Şampiyonlar Ligi seviyesi", "orada her takımın tehlikeli, hepsine saygı duyulmalı, önemsenmeli" bahsi var. Fakat tutup Cluj ya da Braga size kontra atak yaptı mı "Buna bile pozisyon verdi" oluyor. E hani her takım tehlikeliydi? Zaten seni analiz edip 2 kontra dahi yapamiyorsa o seviyede işi ne? Madem farklı bir seviyeden söz ediyorsun o zaman önce kendin saygı göster o seviyeye. Dolmuşum biraz, kusura bakmayın....

Unknown dedi ki...

orhan abi sen olsan bjk macına hangi 11 ve dizilişle çıkardın