28 Mart 2013

Abdullah Avcı ve İlkeleri



 Türkiye milli takımı  Brezilya’ya gitme şansını büyük ölçüde zora soktu. En azından buraya kadar olan kısımda çok net bir başarısızlık olduğunu Banu Yelkovan ve Bağış Erten'in sunduğu ve benim  Cumartesi günü katıldığım “Yensen de yenilsen de” programında dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. İsteyenler şuradan izleyebilir.

Milli takımın “başarı” kriteri nedir?

1996 Avrupa Şampiyonası sonrası katılma ihtimalimiz olan 9 turnuvanın 4’üne iştirak ettik. 3’üne ise baraj maçı oynayarak gidemedik.  Geride kalan ikisinde ise son maçlarda şansımızı doğru bir şekilde kullanamadık.  9 turnuvanın 9’unda da gruplardan gitme şansını yakalayan iki takımdan birisi olma umudunu son maça kadar taşıdık. Hiçbirisinde ilk 6 maç sonucunda bu denli kopma yaşanmamıştı. Üstelik bu sezon ligimizin iki takımı Avrupa’da çeyrek final oynama başarısı göstermişken kopuş çok daha erken oldu. Altyapı, sistemsizlik gibi sorunlar 96’dan bu yana vardı ama sonuç bu kadar hiç kötü olmamıştı. Dolayısıyla burada ülkenin futbol kültüründe var olan çarpıklıkların dışında bir teknik adam sorunu olduğunun da altını çizmek gerekir. Turnuva istikrarsızlığı konusunda ise Uğur Meleke'nin şu harika yazısından "doğru" bakış açısına sahip olunabilir.

6 maçın 3’ünü kaybedip sadec Andorra ve Estonya gibi takımlar karşısında galip gelirken kendi evimizde Macaristan karşısında berabere kaldık. Belki Macaristan karşılaşmasında iyi futbol ortaya koyduk ama 3 yıldır gol atamayan Andorra karşısında Selçuk’un frikiğine kadar olan bölüm ya da Estonya’daki kırmızı kart çıkasıya kadar olan sürede yaşanılanlar da galibiyet nedeniyle görünmez oldular. Bir denge vardır ve eğirişi doğrusuna denk gelip hak edilmeyen bir turnuvaya veda etmek üzereyiz. Hiçbir maçta rakibe karşı net bir üstünlük kuramadığımız gerçeği söz konusu.

Abdullah Avcı’nın hataları

Abdullah Avcı henüz milli takımın başına geçmeden inandığı doğruların her koşulda geçerli olduğu inancı onun sonunu hazırlardı. Bu açıdan ben Abdullah Avcı’yı biraz Aykut Kocaman’a da benzetmiyor değilim. Kocaman'ın da klasik on numara kötü, 4-3-3 en iyi sistem ve hızlı oyun v.s. gibi temel kabülleri her şeyin önüne geçmişti. Buna rağmen Aykut Kocaman  Alex’den olabildiğince faydalanmayı sağlayacak pratik zekâya sahipti. Avcı’nın sorunu olan “her koşulda değişmez” saydığı futbol doğrularını örneklerle masaya yatırmak gerekir.

 Şu cümlelerin içerisinde yer alan doğrular temelde yanlış değil belki.

 “Almanya’da alt yapı eğitimini alan oyuncuların taktiksel yetkinliği Türkiye’de yetişmiş oyunculara göre çok daha iyi” –doğru söze ne denir-

“Merkezde oynayan orta sahaların  solda oynayanın sol ayaklı, sağda oynayanın ise sağ ayaklı olduğunda verimi artar, potansiyelini daha iyi ortaya koyabilir” –Aksi örnekler bir hayli fazla olsa da çok da yanlış değil.-

Peki sorun nedir derseniz bu “ince” ayrıntılar ancak birbirlerine benzer nitelikte ve kalitede olan iki oyuncunun ayrımı konusunda “geçerli” olabilir. Eğer siz bugünkü performanslarına bakarak Arda Turan ve Selçuk İnan arasında bir tercih yapmak durumunda kalıyorsanız bu ve benzer ayrıntılara bakarak seçiminizi bu doğrular üzerinden yapabilirsiniz.  Yine de doğru olan her ikisinin de oynayabileceği bir sistemi kurgulamak.

Lakin..

 Elinizde deplasmandaki ilk Macaristan maçı öncesi Mehmet Ekici ve Alper Potuk varsa eğer öncelikle kadroya kimin alınması gerektiği üzerine düşünmelisiniz. Sağ ayağından, alt yapı eğitiminden önce genel görüntüsü nedir buna bakmak gerekir. Louis Van Gaal Hollanda’nın temel direği olan kaptanı Wesley Sneijder ya da Van der Vaart’ı sadece transfer görüşmeleri yaptığı ya da düzenli oynamadığı için kadroya almıyor haklı olarak. Sağ ayağı, oyun görüşü gibi konulara hiç gelmiyor, öncülü çok daha başka.

 Peki Abdullah Avcı?

Deplasmandaki Macaristan maçı öncesi Mehmet Ekici kadroya girdi. O dönem de Alper Potuk iyi oynuyordu. Daha nice yetenek göze batıyordu.  Lakin Abdullah Avcı ligde  sadece 10 dakika forma giymiş ve dahası milli maç öncesi oynanan son lig maçında ise ilk 18’e girememiş Mehmet Ekici’yi kadroya çağırmanın dışında ilk 11 başlattı. Burada sorun bir oyuncunun kadroya girmesi değil, Abdullah Avcı mantığının nerede sönümlendiğini görmek, neden sorun yaşadığını ve yaşayacağını algılamak için masaya yatırılıyor.

Ancak ve ancak iki formda ve çok iyi oyuncunun kadroya girme aşamasında geçerli olacak olan "ayrıntıları" siz hiç formda olmayıp da kadroya giremeyen, oynamayan  ile her maç döktüren oyuncu arasında yapamazsınız. 

 Çok net, bariz bir hata.

İsrail üst üste aldığı yenilgiler sonrası  Avrupa’nın top kulüplerinde oynayan ve fakat forma giyemeyen lejyonerlerinden İtaly Shechter,  Youssi Benayoun gibi önemli isimleri kadroya çağırsa dahi ilk onbir başlatmıyor artık. Hollanda iki önemli 10 numarasını tek  bir anda kesebiliyor maç pratiği eksikliği ya da transfer görüşmeleri nedeniyle kafası yeterince futbolla meşgul değil diye. Biz onlarca yetenek dışarıda beklerken ligde kötü giden takımın dahi ilk 18’ine giremeyen oyuncuyu her maç çağırıyoruz. Tüm Avrupa’nın konuştuğu Selçuk İnan’ı solda sağ ayağıyla oynayamaz diye oynatmıyoruz. 

Bremen gibi bir takımın 18’ine giremeyen oyuncu  bir hafta sonra 70 milyonluk ülkenin ilk 11’ine nasıl girer? Kendi evinde sezon boyunca galibiyet alamamış Greuther Fürth'ün Bundesligaya ayak uyduramamış Sercan Sararer'i Arda ve Emre'den sonra milli takımda en çok forma giyen oyuncu nasıl olur?  Hollanda Sneijder'i, Van der Vaart'ı, Van der Wiel'i rahatlıkla kesebiliyor iken henüz katkı verememiş bu oyuncuları değişmez kılan Abdullah Avcı'nın "futbol doğruları" oldu. 

Almanya’da yetişmiş oyuncuların alt yapı eğitimi daha iyi midir? Kesinlikle doğru. Lakin fark sadece on dakika forma giymiş ya da Bundesliganın ilk devresinde oynanan 17 maç içerisinde sahada sadece 28 dakika forma giyebilmiş Mehmet Ekici ile Alper Potuk,Olcay Şahan ya da diğerleri  arasındaki bir oyuncuyu dengeleyecek kadar büyük değildir. Öyle olsa senin liginin iki takımı Avrupa’da çeyrek final oynamasını mucize olarak addetmen gerekir.

Selçuk İnan ve sol ayak içeriği.

Yine benzer bir “ufak” detay, Selçuk İnan gibi bir yeteneği kadroya almamasını sağladı. Sağ ayaklı solda oynar mı? Fatih Terim’in Almanya’daki Schalke maçında yaptığı en doğru hamle Selçuk İnan’ı sola kırık ve hatta sol kenar oyuncusu olarak kullanıp rakibin etkili sağ kenarına darbe vurmasıdır. Selçuk’un oyun içerisinde yaptığı her doğru kolay bir şekilde algılanmıyor.  Selçuk’un ortalamanın üzerinde bir yeteneği var belki ama dünya çapında bir oyun zekasından bahsedebiliriz. Ayağına gelen topla yaptıkları belki yeteneği ölçüsündedir ama vücudunu saha içerisinde konumlandırışı futbol yeteneğinden de fazla olan bir adam. Almanlar’ın ilk maç içerisinde şöyle bir Melo’dan bahsedip “asıl aktör” diyerek giriş yapıp Selçuk İnan’ın sezgisiyle araya girerek Schalke’nin 11 akınını kesmesi üzerine ufak çaplı bir şok yaşadığını sıklıkla anlatmıştım. Hollanda maçında uzun toplarla çok rahat delinebilecek bir noktada defansın önünde Selçuk İnan tercihi bir mucizeyi de gerçekleştirebilirdi. Her şeyin dışında Selçuk İnan ile o dönem Liverpool’da formunu bulamayan Nuri Şahin’in arasına sol ya da sağ ayak girmesi “suç” addedilir, başka bir şey değil. Bugünkü formuyla elinde (bizde oynasa) İlkay ve Selçuk olursa ancak ayakların soluna sağına bakılır.

Bu ve benzer pek çok yanlışın tecrünesine sahip olmamasının sıkıntılarını yaşadı Abdullah Avcı. Bundan sonraki yaşantısında doğru yolda olacaktır ama bu deneyimsizliğinin faturasını Türkiye'ye pahalıya ödetmek üzere. 

Abdullah Avcı doğru tercih midir?

İstanbul Belediye’nin diğerlerine göre farklı konumu taraftarının ve dolayısıyla baskının olmadığı yegane kulüp olmasıdır.  Öncesinde tecrübe ettiği alt yaş milli takım deneyimlerinde ise durum bu açıdan çok daha iyi, baskı hiç yok. Üst üste beş mağlubiyet dahi alsanız sizi dört büyüklerden fırsat kalırsa oyununuza bakıp eleştirecek üç beş idealist spor yazarı dışında kimse yok. Olabildiğince rahat ve baskısız bir futbol ortamı. Türkiye Milli Takımı ise bunun tam da zıttında yer alıyor.  Bu hem Abdullah Avcı hem de onun geçmişte yaptığı güzel işleri takdir eden bizler için yeni bir deneyimdi. Bu konuda en azından bugüne kadar başarılı olmadığını söyleyebiliriz. Diğer açıdan geç de olsa doğruları da bulduğunu ekleyelim ama zaman yetmedi. 

9 yorum:

Baris dedi ki...

Elinize saglik Orhan Bey, durumu cok net ortaya koymussunuz. Avci kendi bildiklerinde israr ederken Turkiye bir turnuvadan daha oldu.
Ayrica dikkat ceken bir hata daha var. 11 secimi, genel oyun mantalitesi hatalari bir yana oyun ici mudahalelerde de acemi gibi davrandi. Kazanilmasi gereken macta son degisikligi 89,5'uncu dakikada yapmak baski altinda ne kadar dagilmiş oldugunu gosterir. Kaldi ki diger iki degisiklik de verimsizdi.
Bu maclardan once Milli Takim ile ilgili bir iki tespit de ben yazmistim, sizinkilerle hemfikir oldugumuzu goruyorum. Belki merak eden olur:
http://ucuncuyari.blogspot.com/2013/03/milli-takim-uzerine.html

Del Piero dedi ki...

daha ilk maç sonrasında abdullah avcı'nın başaramayacağını yine bu blogda söylemiştim. ne yazık ki haklı çıktım. kafasındaki gerçeklerle futbol gerçekleri farklı eksende sanki. nuri aylarca hiç oyanamamış iken, formunun zirvesindeki selçuk'u kenarda bekletip onu oynatabiliyordu. Sercan ısrarını zaten hiç anlamış değilim.

Celal Abbas dedi ki...

Valla Hocam Abdullah Avcıya ben taa Hollanda maçının 2.yarısından beri kızgınım. O Hollanda maçındaki berbat rezil ötesi 2.yarı varken ,biz süper oynadık hollandadan fazla topa sahip olduk cümleleri beni zıvanadan çıkartmıştı.

O yüzden diyorumki ben ,Macaristan maçındaki beraberlik " istanbul büyükşehir Belediyespor için başarıdır " ama türkiye milli takımı ve hedefe oynayan büyük takımlar içinse başarısızlıktır.

Milli takımı İstabul Büyükşekir Belediyespor gibi düşündüğümüzde , İBB için hedef 1.lik 2.cilik 3.lük olmamıştı ligde. Büyükleri yenip dikkatleri üzerine çek. diğer maçlardada alınan sonuçlar allah kerim. her süperlig sezonunda avrupa kupalarına bile katılmayı başaramayan bir İBB. ligde 5.likten yukarıya çıkamayan bir İBB. duurm buyken Milli takımında Macaristan ve Romanyanın ardından 4. ama estonyanın ve andorranın üstünde 4. olmasını hiçmi hiç yadırgamıyorum. İBB gibi takımların hedefi zaten bu değilmidir. İBB vari takımın tek tamamlanmayan hedefi var oda Hollandayı burada yenmek. Onları burada yüksek motivasyon ve İBB ye uygun oyunla yendikmi görev tamamlanır ve yeniden avcıya bel bağlanılır. Avcının tek şanssızlığı Hollanda maçının son maç olması. Gruptaki umutlar tükendikten sonra Hollanda ile yapılacak bir maç olsaydı avcıyı orada tutulabilirdi ama ogünleri görecek okadar krediside yok ne yazıkki.

İstikrar istikrar diyoruz alın size süper istikrar işte.andorra ve estonyayı yenen ama üstteki takımlara diş geçiremeyen istikrralı bir milli takım. İstikrarın keyfini çıkaralım.

Ertuğrul Sağlam Avcı sonrası için geçiyor. Ertuğrul Hocanında Avrupa Karnesi çok parlak değil ve çok umut vermiyor. O yüzden Avcı sonrası enbüyük aday ertuğrul hocadanda çok korkuyorum. Avrupa maçlarında hiçbir zaman güven vermeyen cesur olamayan ertuğrul sağlamda bizim için 2.bir hüsran olabilir.

Hakkımızda hayırlısı diyelim. şimdiden karalar bağlamayalım.

CaRtMaNtR dedi ki...

şu an içinde bulunduğumuz durumda pek çok insanın aklına gelen bir şey var ki gerçekten bu ihtimalin olmasını geçtim akla gelmesi bile sportif açıdan felaket bence.

söz konusu senaryo abdullah avcı'nın sportif yeterlilik açısından değilde siyaseten doğru isim olması nedeniyle milli takımın başına geçmiş olmasıdır.

düşününce kariyerinde çok sağlam bir kadro ile u17 milli takımda başardıkları haricinde değil milli takım dört büyüklerin bile dikkatini çekebilecek düzenli hiç bir başarısı olmayan bir teknik adamın hangi kriterlere göre milli takım teknik direktörlüğü için yeterli görüldüğünü anlamak zor.

hadi bunu umut vaadeden planlı genç ve yerli bir hoca gerekiyordu ersun yenal ile hedeflenen başarılamadı diyerek açıkladık.

peki avcı'nın daha bu yaz ki hazırlık maçlarından başlayarak ligimizin tartışmasız en değerli oyuncusu olan selçuk inan'ı oynatmama inadını sadece sağ ayak sol ayak tercihi ile açıklamak mantıklı olur mu?

evet kendisininde bu yönde açıklamaları vardı ama bu tür bir açıklama kullanılan sistemle istikrarlı bir şekilde başarısız olunurken hiç bir şeyi çözmez.

belki normal bir takım yönetiminde böyle kadro mühendislikleri mantıklıdır ama milli takım gibi elindeki havuzun en iyilerini mümkün olduğunca sahaya çıkabileceğin bir sistemin kullanılması gereken ortamda işin doğrusu bu mudur?

bazı oyuncuların sırf altyapı eğitimlerini yurtdışında almış olmaları nedeniyle form durumlarına bakılmaksızın kadroya hatta ilk 11'e alınması nasıl bir sistemin yada prensibin sonucunda kabul edilebilir.

sonuçta geldiğimiz noktada ise görünen o ki abdullah avcı kendisi kovulana kadar takımdan ayrılmayacak ve yine görünen o ki federasyon siyasi bir emir gelmedikçe yada andorra'ya puan kaybetmek gibi ekstrem bir durum yaşanmadıkça avcı'yı göndermeyecek.

ama bunlardan daha kötüsü olası bir istifa yada kovulma sonrası süreçte yine teknik yeterliliğe bakılmaksızın siyasi olarak doğru bir tercih ile ertuğrul sağlam'ın milli takıma getirilme ihtimali olacaktır.

hatta ben komplo teorisinde bir adım daha ileri gideyim; bana kalırsa ertuğrul sağlam gelecek sezon başlarken ya kasımpaşa'nın ya da milli takımın başında olur gibime geliyor. abdullah avcı ise ya şu anki görevinin başında olur ya da kasımpaşa yada ibbspor'un başında.

umarım zaman beni bu senaryolar konusunda tamamen haksız çıkarır.

dayko blogger dedi ki...

Alın size A.Avcı ile ilgili güzel bir analiz,bu yazılanlara benim de ek olarak söyleyeceğim tek şey Avcı'nın röportajları bu adam ın alınan sonuçlardan sonra yaptığı açıklamalar bile onun vizyonunun ve becerisinin ne kadar dar olduğunun göstergesi.Zararın neresinden dönülse kardır Milli Takım a son 4 maçı da kazandıracak vizyon sahibi ve deneyimli bir hoca hemen işbaşı yapmalıdır.Kim mi? o nu da yöneticiler düşünsün boşuna mı alıyorlar o kadar paraları.Ama kim gelirse gelsin Avcı dan kötü olmayacaktır,buna eminim.

zachpaulsen dedi ki...

Kibarca ve gayet zarif bir şekilde Abdullah Avcı'nın teknik direktör falan olmadığını hiçbir zaman olamayacağını belki olsa olsa ancak yancı bir yardımcı antrenör olabileceğini anlatan güzel bir analiz.

Sevgili Orhan kibar biri olduğun için sanırım hocanın artık doğruları bulduğunu söylüyorsun ama ben ondan da şüpheliyim. Maç sonu yaptığı yorumlar ve maça yaptığı müdahelelerle aslında hiçbir şeyi bulmadığını hala aynı hezeyanları yaşadığını görüyoruz. Kapasitesi, yeterliliği bu kadar diye adama daha fazla yüklenmenin manası yok tabiki. Herkes milli takım hocalığı yapmak zorunda değil; birileri bu işi öğrensin diye milli takımın turnuva üstüne turnuva kaçırması ise ayrı bir salaklık olurdu. Stajını başka yerde yaptığı sürece benim vatandaş olarak umrumda bile olmaz. Ama bir zahmet ya istifa etsin ya da kovulsun abi!!!

Bu kepazelik ve bir takım teknik analiz saçmalığı adı altında özellikle steril ntvspor yorumcularının üstün koruma şemsiyesi ve iteklemelerine rağmen birilerinin doğruyu Hıncal Uluç sertliği, acımazsızlığı ve gerçekliğinde yüzüne çarpması lazım: Abdullah Avcı milli takım teknik direktörü OLAMAZ. nokta...

Uğur meleke, Orhan Uluca gibi naif adamlar aslında tek cümlede özetlenecek bir gerçeği kibarlıklarından detaylı analize çeviriyorlar.

Ayrıca sadece Avcı değil Demirören federasyonu değişmeden
herhangi bir şeyin düzeleceğine dair inancım sıfır. Avcı gider Sağlam gelir düzen aynı kalır.

genar dedi ki...

Demirören'in TFF için belki de en yanlış adam olduğu konusuna katılırım ama onun zamanında başarılı olunamayacağı konusu yanlış.
Türkiye en başarılı dönemini en çirkef başkanı zamanında oldu. Bknz: Ulusoy dönemi. Çünkü bizde sistem hiçbir zaman olmadı ve mevcut yönetici ve yönetici adayları ile de pek mümkün görünmüyor. Anlık başarı ise iyi bir jenerasyon ve doğru teknik direktör ile geliyor, ki geldi de.

Ayrıca Abdullah Avcı gibi potansiyel görünen insanların direk milli takımın başına getirilmesi doğru bir strateji değil. Getir genç bir hocayı U-17'nin başına, zamanla üst milli takımlara sistemi ve oyuncuları ile başarılı ise yükselsin. Acaba tutarmı stratejisi veya ogünkü kamuoyu baskısı veya siyasi baskı ile hoca seçilmemeli.

Hocanın seçimleri ve yanlışlarında ısrarı ise bu yazıda da gayet güzelce analiz edildiği için herkesin malumu. Malesef çok zor olmayan böyle bir grupta Rio'yu kaçırdık. %5 ihtimali kovalamak yerine Uğur Meleke'nin de anlattığı gibi bir sonraki turnuva için şimdiden kolları sıvamak ve oyuncu planlamasını da ona göre yapmak daha mantıklı. Hala matematiksel şansımız sürüyor edebiyatı boşa zaman kaybı. Malesef tren kaçtı...

kursat dedi ki...

yazılan her şeye katılıyorum.bende şunu gördüm bizim türk teknik direktörlerinde ''gerçekçi''düşünemiyorlar.elemeler başlamadan hedef grup birinciliği idi.abdullah avcı hayal sattı ve kimse hocaya rüya görmeyelim grupta hollanda var demedi.hal böyle olunca dibe vurduk.teknik taktiğe hiç girmeyeceğim nedeni de;nuri gibi bir yeteneği kullanmayı beceremeyen bir adam milli takım için yetersizdir hatta genel kariyeri için de yetersizdir..son olarak ilk hollanda maçından sonra sky türk ya da show tv de bir spor programında oğuz çetin şöyle dedi ''bu hollanda grupta çok puan kaybeder''türk teknik direktörlerin kafasını bu düşünce özetliyor açıkcası..

Unknown dedi ki...

Selamlar, yeri burası değil fakat nereye yazsam bilemedim. Affınıza sığınarak sormak istiyorum, Konstantin Rausch nasıl bir oyuncudur? Bu yıl sözleşmesi de bitiyor, Galatasaray'ın solu için düşünülebilir mi?

Teşekkürler