29 Mart 2010

Bir Film Bir Dizi.!



Hem bu film hem de bu dizi yeni degildir ama ben bunlara gec kaldigim icin belki bir baskasi da benim gibi bunlardan bihaber yasiyordur diye hatirlatmak istiyorum sadece.

Filme gelirsek oldukca güzel, keyifli bir yapim. Ben cok keyif aldim, oyunculuklardan icerige kadar her seyden tatmin oldum. Ilksen Basarir'in ilk yönetmenlik denemesi olan filminde "Korku" icerigin özüdür ya da daha dogru bir sekilde ifade etmek gerekirse korkularinin üzerine giden insanlar yigini da diyebiliriz..

Sagir-dilsiz bir adamla beraber olmaktan korkan kadin, rahatsiz oldugu isyerindeki en dogal hakki olan eylemi gerceklestirmekten korkan isciler, oglunun daha fazla aci cekmesinden korkan anne, bir zamanlar disarida yasadigi talihsiz olay nedeniyle sokaga cikmaya korkan komsu ve babasina verdigi utancdan dolayi konusma cabasindan bile korkan ogul.. Bu filmin icerisinde korkularinizin üzerine üzerine yürüdügünüz vakit belki her zaman olumlu sonuc alamasaniz dahi Korku'nun kendisinden kurtulmanin baska da bir cözüm yolu olmadiginin güzel bir anlatimi vardir.

Izlemeyen insanlarin da oldugunu düsünerek icerige dahil cok bir sey söylemek istemiyorum ama sagir-dilsiz bir adam ile yasanilan ask temali film her yerinize öyle güzel ve hissettirmeden dokunuyor ki ürperiyorsunuz.. Senaryosunu da yazan Mert Firat'in oyunculugunu ise digerlerinden ayiriyorum özellikle filmin "vurucu" sahnelerinden birisi olan annesi -Lale Mansur- ile olan kavgasi inanilmaz etkileyici..

--bir yerinde ses kisilir, siz tam o anda Sagir-Dilsizlerin dünyasina girersiniz.. Sadece hic yapmadiginiz bir empati nedeniyle dahi seyredilmesi gereken bu filmin buralara kadar sesini hic duyuramamasini da anlayabilmis degilim. Her bakimdan rahatsiz etmeden güzel, keyifli bir zaman dilimi gecirmenizi saglayan bu filmi seyrettikten sonra siz de benim ve kizarkadasim gibi sagir-dilsiz bir insan ile yasamin nasil oldugu konusunda eminim ki kafa yoracaksiniz.. Onlarin dogasina yerlesmis asabiyetlerini anlayacaksiniz ya da anlamak icin caba harcayaksiniz ve sadece bunu icin dahi cok sevdim ben bu güzel sinema saheserini..

-Büyü artik büyüü.!

-Istemiyoorum..!



Ne Ezel ne Lost ne de baska bir sey.. Spartacus Blood and Sand.! Cumartesi günü ogleye dogru yeni bölümüne ulasabildigim bu dizi son günlerimin en keyifli zamanlarini bana yasatiyor. 18+ yani Kan,Seks ve Vahset üclüsüyle donanmis bir dizi oldugunun üzerini kalin bir sekilde gecerek bütün 18 yasindan kucuk olanlarin ilgisini de cekmek istemiyorum ama bu ülkede sansürsüz bir sekilde bu diziyi yayimlamak mümkün degildir ve aslina bakilirsa mis gibi orijinal dilinden alt yazili seyretmek cok daha güzel..

Bir bölümünü dahi izlememis olup da bu yazidan sonra söyle bir gözatacaklar icin önemle belirtirim ki dizi her yeni bölümünde kalitesini arttirarak ilerliyor.. 5.bölümüne gelmeden ne demek istedigimi anlamaniz cok zor.. Baslarda eglence olsun diye izledigim dizi inanilmaz bir sekilde kalitesinde artis gösterdi ve diger bütün dizileri bir kenara itti.. Her ne kadar bilgisayar efektleri olsa da görüntünün güzelligi, isleyisin muhtesemligi sizi bir sonraki bölüme dogru itekliyor arkadan..

Rome dizisini de beklemis, tarihsel dönemlerin gerceginden ziyade o dönemin yasantisinin resmedilmesine önem verdigimden dolayi Spartacus, Rome'dan cok daha keyifli geldi bana zira o dönem dizinin icerisinde cok güzel bir sekilde resmedilmis.Icerik acisindan basit bir Gladyatörler arasi iliskiyi konu alsa da zekice kurgulanmis entrikalardan iliskilere ve oyunculuga kadar "olmus bu" diyebildigim bir güzel dizidir..

Talihsizlik o ki hangi diziye güzel desem basrol oyuncusu kanser oluyor. Spartacus'u oynayan Andy Whitfield'in kanser teshisinden sonra serinin devaminin gelip gelmeyecegini bilmiyoruz ama daha cok her bölümde artik adamin kanser oldugu gercegiyle yüzlesiyorum ve biraz tadimi kacirdi, aynen Dexter gibi.. Kendisine buradan gecmis olsun dileklerimi de iletmek isterim efendim.

7 yorum:

CaRtMaNtR dedi ki...

Ben ekşide sanırım ikinci sezon için sözleşme imzalandı diye duymuştum Spartacus hakkında.

Dizi hakkında belirtilmesi gereken bir başka şeyde kan ve vahşet sahnelerinde Sin City'deki tarzı andıran (oradaki kadar stilize değil tabi) bir abartı ve mevzuyu çizgi romanlaştıran tarzı benimsemişler.

Yinede yer yer cgi efektleri sınıfta kalsada bu sahneleri izlemek güzel oluyor. Her hafta aaaa bu 300'de vardı denen bir dövüş sahnesi oluyordu ilk 5-6 bölümde ama 9. bölümle beraber iş biraz daha entrikaya kaydı sanki.

Devamını heyecanla bekliyoruz.

Birde yeni başlayan dizilerden birini önereyim. Benim gibi Band Of Brothers dizini sevenler için o dizinin yaratıcı ekibi tarafından yine 2. dünya savaşında geçen ama savaşın pasifik cephesini anlatan The Pacific dizi izlenebilir bir yapım olmuş.

Borges dedi ki...

Aslinda Cartmantr, Spartacus'u bana sevdiren veya Rome'i yeteri kadar begendiremeyen etkenin öncesinde hazir tuttugum "beklenti" den kaynaklidir. Özellikle ilk bölümlerde efektlerin bir kismi yerlerde geziniyordu.. Ilginc olan ise zamanla dizinin kendisini daha iyi yapmasi ve sonuc itibari ile karakterlerden ziyade bilindik olaylarin isleyisinin güzelligi..

Entrika o döneme ait anilmasi gereken iki kelimeden birisidir ve Rome'da da bu beklenti vardi lakin buradaki cok daha keyifli, cok daha zekice.

Tarihsel yönü burada iyi islenmiyor ki böyle bir amaci da yok ve fakat dönem resmedilmesinin Rome'dan cok daha basarili buldugumu söylemeliyim.

Konular önemsizdir dizilerde. Ezel'dei konu zaten bir baska yerden alintidir ya da pek cok konu da orijinal degildir lakin önemli olan isleyistir. Sonuctan ziyade sonuca giden yolun nitelikli bir sekilde örülmesi. Ben sevdim cok Spartacus'u..

The Pasific'e ise tavsiyen dogrultusunda göz atacagim ve biraz da bu yüzden dizi postlari atiyoruz.. kesfetmedigim güzel dizilerin oldugunu düsünüyorum ;)

Barakuda dedi ki...

Başka Dilde Aşk, sansasyonel reklamlarla vizyona girip de seyirciye akılda kalacak tek bir şey dahi sunamadan milyonlarca gişe yapan türk filmlerinden sıkılanlar için sığınılabilecek bir liman..

Çok farklı konusu, harikulade işlenmiş senaryosu ve çok başarılı oyunculuklarla beraber gurur duyabileceğimiz bir yapım çıkmış ortaya..

çok iyidir, hoştur, naiftir..

---

Spartacus'ten ise divxplanet'ta en çok indirilen 10 altyazı listesinde bir anda tepelere çıkınca haberdar oldum.. ve daha o anda sadece 6-7 bölüm yayınlanmış olması da indirmemde büyük etken olmuştu.. künyeyi araştırdığımda karşılaştığım Erin Cummings(Nip/Tuck 6.sezonda Christian Troy'un üttüğü vergi memuru) faktörüyse, edindiğim tüm dizilere uyguladığım 2-3 sene ileriye atma olayımı da rafa kaldırdı ve 2 gün içinde 7 bölüm izledim :)

Başlarda aksiyondan ve efektlerden başka birşey vaadetmeyen bir yapımla karşı karşıya olduğum fikri oluştuysa da kafamda, bu fikir anında değişti ve entrikanın, duygusallığın, cinselliğin, aksiyonun müthiş şekilde harmanlandığı bir şaheserin sözkonusu olduğunu anladım.. kalan iki bölümü de izleyince bizi blogda detaylı analiz geçeriz zaten..

özet olarak ben de bu bir film bir diziyi herkese tavsiye ediyorum..

Borges dedi ki...

Barakuda: 2 günde 7 bölüm ?;) Fena degil kesinlikle.

Tasinma esnasinda Lost'a girisirken evde bir tek pc ve kahve yapmak icin su isiticinin oldugu vakit ömrümü dizilere vermistim ve iki günde bir lost sezonu bitirerek rekor kirmisligim vardir ama 2 günde 7 bölüm de fena degil kesinlikle ;) Bölümler ilerledikce net bir sekilde kalite artiyor ve zamanla daha da iyi olacak gibi.. bakalim;)

CaRtMaNtR dedi ki...

Böyle uzun süreli izleme rekolarımda aklıam iki olay gelir.

İlki yaklaşık 15 saat süren ve Prison Break'in ilk sezonun son 16 bölümünü kapsayan maratonum.

Diğeri ise Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin üç filminin her birinin neredeyse 4 saat süren genişletilmiş versiyonlarını art arda incelememdi.

Öğrenciliğin bana en büyük faydası bu tür maratonlara zamanım olmasıydı. Şimdi anca cumları 23'ten sabaha karşı 4'e kadar filan izleyebiliyorum.

Yerli film konusunda ise geçenlerde tamamını izleyemesemde Hayat Var güzel bir film gibi göründü bana.

varol döken dedi ki...

filmi izlemedim ama izleyeceğim, bir sürü bokun püsürün arasında sessiz bir şölen gibi duruyor...

ama bu film konuşulurken marlee matlin'in oynadığı başka tanrının çocukları'nı unutmak olmazdı... yıllar önce trt'de izlediğimiz, eminim sadece beni değil bütün ülkeyi etkileyen bir filmdi, yanlış hatırlamıyorsam oscar da almıştı marlee matlin bununla...

ancak, bence asıl sorunu sağır dilsizlik sorunu değil, çizdikleri fiziksel insan portleri sorunudur... konuşmadan bir kürekçiyle anlaşabilir bir kadın ama aynı kadın acaba kulaklarını tıkadığı bir adam kambur olsa gözlerini de kapatabilir mi?

benim kulaklarımdaki soru budur...

irfan kavak dedi ki...

Dizi filmi ben de izledi, yayınlanan reklamlara bakılırsa E2 ve Cnbc-e de de yayınlanacakmış. 18 yaş üstü meselesini nasıl çözecekleri ise benim için muamma. hard bir dizi gerçekten. Ama beğenerek izlediğimi söyleyebilirim. Nereden haberim oldu bu dizi film için dersen, blogun sahibine teşekkürler...