24 Haziran 2010
Jörg Berger'in Bursaspor Anilari.!
Bugün kendisi aramizdan ayrildi. Öyle bir hayat yasadi ki kaba ayrintilaridan dahi on tane film cikar. Yazdigi biyografiyi mutlaka okumaliyim derdim ama kismet olmadi hic. Dogu Almanya kökenli Berger'in genc milli takimin basinda iken Yugoslavya macinda kacis denemesi, Stasi tarafindan Bati Almanyada sürekli tehtit altinda yasamasi ve hatta zehirlenmesi, Falco Götz'ün kacisina yardim etmesi gibi tonla ilginc detay sigdirdi. Yasaminin yarisini doguda yarisini da batida yasadi.. Ve fakat tüm bu garipliklere ragmen 2000/01 sezonunda kisa süreligine Bursaspor'un basinda iken yasadiklari onu yine de sasirtti, korkuttu ve tuhaflastirdi.
Macerayi seven ve bu futbol dünyasinda pek cok ilginc tecrübeyi geride birakan Berger'in kapisini Bursaspor calar.. Anlasma güzel bir zeminde noktalanir ve uzun süreli calismak icin Berger önce sehri görmek ister.. Her sey iyi gider ve Bursaspor ile anlastiktan sonra Martin Spanring, Marc Ziegler ve Ion Lupescu'yu kadrosuna katar, her sey baslangicta her zaman oldugu gibi cok iyiydi der.. Öyle ki karisi Istanbula ayak bastiginda onu Bursaspor'a Helikopterle getirme inceliginde bulunurlar.. Ailesi gelir, cocuklari uygun okullara kayit olur..
"Ilk tuhaflik olarak maasini plastik torba icerisinde almasini söyler Berger Bursaspor sampiyonlugu sonrasi 11Freunde'ye verdigi röportajin icerisinde. Hemen basari istiyorlardi ve Sampiyonluk o dönem ütopyaydi aslinda. Beklentilerin büyüklügü ve ufak tuhafliklar disinda cok sey de güzeldi. Tesisler birinci sinifti.. Ve fakat tüm güzellikler ilk iki haftada alinan maglubiyetlere kadardi elbette..
..19 tane baskan ile ugrasiyordum. Hepsinin tek tek transfer ettigi oyuncu vardi ve hemen hepsi bana kendi oyuncusunu oynatmam icin baski yapiyordu. Onlara sadece 11 tane oyuncuyu sahaya cikarabilirim dediginde hepsi anlayisla kafalarini salliyordu ama isteklerinden kesinlikle vazgecmiyordu diye devam ediyor Berger tuhafligin dik alasina..Ilk macta onlarin isteklerine karsi durup alman oyunculari ve Lupescuyu sahaya saldim.. Gelisme olabilirdi ama kimse beni dinlemiyordu zira herkes kendi kafasina göre baska bir sey istiyordu. Sonunda dayanamadim ve tamam dedim, onlarin istegine göre bir onbir belirleyip sahaya cikardim.. Evimizde 2-5 kaybettik maci. Karim ve cocuklarim polis korumasi esliginde stadi terketmek durumunda kaldi...
19 baskandan 3'ü soyunma odasindaydi ve bana burasi sizin icin artik cok tehlikeli, ülkeyi terketmelisiniz diyordu. Aslinda istedikleri tazminatimi ödemeden beni göndermekti. Ben sakinligimi korudum ve burada kalacagimi, bir sözlesmem oldugunu söyledim.
..birkac saat icerisinde telefonum artik calismaz hale geldi, psikolojik bir savas sürüyordu ama ben öyle kolay vazgececek degildim.
Bir dahaki bulusmada 19 baskandan avukatim Christoph Schickhardt'a yazili bir sekilde isteklerini iletmelerini söyledim. "Neden, biz sözümüzün eri insanlariz" dediler ve konusma saatlerce sürdü. Tüm bu süre boyunca ben öyle sakin kaldim ki bu onlardan birisini rahatsiz etti ve silahini masanin üzerine cikardi. "Artik biz bu dilden konusacagiz sizle" diye bagirdi. Yardimci antrenörüm Jürgen Raab bana korkuyla geldi.. Artik daha fazla üstlemenin geregi yoktu. Ertesi günü biz gider iken onlar yeni teknik direktörünü sahanin ortasinda inegi keserek karsiliyordu. Sabahin besinde kacis gibi bir ucus yasadik..
Avukatim isin pesini birakmadi ve mahkemede pesinden kostu. Bes yil sonra bana geldi ve "biz kazandik" dedi.. Bir daha Türkiyeye kolay bir sekilde gitmem sanirim.."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
birkaç gün önce daumla ilgili bir haber vardı. fenerbahçeli yöneticiler dauma türkiyede kalırsan seni taraftarlardan koruyamayız demiş. haberde bunun aslında daumu tehdit etmek olduğu ima ediliyordu, pek inanmak istememiştim ama şimdi bunu okuyunca bir daha düşündüm..
O zamandan bu zamana spor kulünü yöneticilerinin kafa yapısında çok fazla değişiklik olmaması kötü yoksa hala bu kötü yöneticilere rağmen marka değeri diye kendimizi kandırmamız mı anlayamadım.
Bu anıları görünce bir gün Ziya Doğan'ın anılarını Ayman Abdelaziz'in kalmeinden okusak ne absürd olur diye düşünmedim değil. Kitabın adıda 6-4-0 olurdu :)
Falco Götz'ün yanılmıyorsam geçen sezon olaylı bir maçtan sonra muhabirin ''dehşete kapıldın'' mı sorusuna ''biliyorsun ben Türkiye'de futbol oynadım, bunlar vız gelir'' türünden bir açıklaması vardı sanırsam.
Zürriyet gazetesinin bu haberi verirken kullandığı çarpıcı başlık:
''Falco'nun ayıbı''
Ahahahaha!!
açıklamalara şaşıran var mı? hepimiz biliyoruz türkiye'de işlerin nasıl yürüdüğünü. sonra da "yerli hocalar iyi sözleşme yapmıyormuş, bik, bik, bik" ulan sözleşme olsa n'olur adam silahı koyuyor işte masaya.
Daumla fenerbahçenin bu satrancı başlayınca bizim kulislerde adı anılmıştı kendisinin.Gerçi o kadar çok teknik direktör gelip geçti ki "o kimdi ya" demişliğim var adını duyunca.
Keşke iyi hatıralar yazabilseymiş bursayla ilgili.Ama bu yazdıklarıyla günümüzdeki zihniyeti kıyaslayınca ben biraz da olsa mutlu oldum açıkçası:en azından artık kadroya karışmıyorlar:)
Yurdum insani be iyi bergerin topuguna sikmamislar,yazik
Emine: Bu 11Freunde'ye verdigi röportaj. Benim bu olayi ilk okudugumda bir kac derli toplu Türkiye komik teknik direktör anilari gibi bir seydi Welt'de yayinlanmisti. Orada Feldkamp istifa etmeden önce sunu diyordu:
"Adnan Polat, esofmanlarim orada. Al sen cik giy, her seyi siz yapiyorsunuz antrenmani da siz ettirin".
Böyle bir cümle, isyan mevcuttur, biline.
Ben bursaspor adına konuştum sadece.Şuanki Yazıcı yönetiminin profesyonellikten uzak da olsa belli bir yönetim karakteri var.Ve bu karakterin içinde teknik konulara burnunu sokmak yok.Üzücü olan ise değişen tek şeyin bu oluşu.Ben ona dikkat çekmek istedim aslında:O gün tehtid edilen teknik direktördi,bugün tokat atılan gazeteci!Özneler farklı sadece.
Emine: Katiliyorum kesinlikle ve daha da kötüsü bu basaridan sonra yapilacaklarin hepsi "mesruluk" kazanacaktir, bu cok kötü.
ferdinand anılarında ilk maaşımı bir çantanın içinde almış ve korkumdan 3 gün boyunca yatağımın altında saklamışım der...
yalnız bunca olaya rağmen hala rijkaard, schuster geliyor ya ben yine de helal olsun diyorum...
Bursa başkadır.Şampiyonluktan sonraki hafta bursastore'lar iyi işlemiyor diye eleştirilmişliği var yönetimin.Yerel basında da şampiyonluğa rağmen yöneticilerin profesyonel olmayışından dert yanıldı.Yani sırf şampiyon olduk diye efsane başkan sıfatını almaz İbrahim Yazıcı.Tek tehlike ulusal medya(!)nın ak dediğine kara deme alışkanlığı.Başkanın attığı tokat da eleştirilirdi eğer basında "Bursa hep böyle" temalı yorumlar yapılmasaydı.
Yorum Gönder