9 Aralık 2010
Claudemir'in İnancı.!
27 Mart 1981 yılında Brezilyada oldukça fakir bir ailenin, hizmetçi kadının oğlu olarak dünyaya geldi. Anne tek başına bakıyor eve. Üç çocuğa yetemeyen Ana Maria, insanın temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak düzeyde bir fakirliğin içerisindeydi. Bir alman ailesinin hizmetçisi olması bir bakıma oğlunun kaderin ayrıntısı mıdır bilinmez elbette..
Kardeşleriyle o dönem futbol oynamanın anlamı hayatın bu kara yüzünün unutulmasının sağlanması.. Sadece futbol oynadığı vakit açlığı, yokluğu ve diğer bütün dertleri saha dışarısına atabiliyordu. Çocuğun ismi Claudemir ve fakat kendi ismini söylemekte güçlük çektiğinden dolayı ona bebek haliyle söylediği başka bir ismi dünyaya tanıtacaktı bir süre sonra..
Kardeşleri Vlademir ve Ademir ile beraber tek hayali profesyonel futbolcu olmak diğer bütün Brezilyalı çocuklar gibi. Sao Paulo'nun çeşitli kluplerinde gezindi durdu bir süre. Annesinin tavsiyesi üzerine bizim Lincoln'u gönderdiğimiz Palmeiras'ın alt yapısına gitti ve klup onu 13 yaşında bir süre denedikten sonra kabul etti. Büyük bir adım atılmıştı aslında.. Lakin Annesi her şeye rağmen okulunu bitirmesini istiyordu ve daha da önemlisi yer yer okulunda öğle yemeği denilen kavramı unutacak şekilde gider iken antrenmanlara da çokça kez parasızlıktan tren bileti alamadığı için gidemediği oluyordu ve üç yılın sonunda Palmeiras kendisine yol verdi.
16 yaşında klupsüz ortada kaldı.
Mahallesinin takımına geri döndü ve umudunu hiç kaybetmeden çalışmaya devam etti bir süre daha.. İş bulması gerekiyordu . Brezilyanın sıcağından faydalandı ve yoldaki arabalara kırmızı ışıkta bekleyip içecek satarak bir şekilde geçimini sağlamaya başladı.. Dahası Spor okuluna da kabul edildi ve fakat bu durumda oraya gidecek parayı bulmasının imkanı yoktu.
Oynadığı mahalledeki antrenörünün ona inancı fazlaydı ve bir şekilde yardım etmek istiyordu. Teknik adam, Almanya'da yaşayan ve samba okulunda çalışan kuzeni Osmar de Oliveira'dan yardım ister.. Osmar, antrenörü ile beraber çocuğu bir şekilde ikna eder ve Samba okuluna kayıtlı olarak 1999 yılında 18 yaşında Münih'e getirir.
Osmar'ın Samba grubunun sponsor olması nedeniyle kluplerle ilişkisi vardı ve Münih Türk Gücü ile İsviçre birinci Ligi takımlarından Grassophers ile hazırlık karşılaşması ayarladı oyuncusu için..
Ve fakat bu da olmadı.
Çocuk kala kaldı Münih'te Samba grubunun üyesi olarak. Yaş 18, klupsüz ve Münih'te sevdiği herkesten ayrı olarak.. baktım ettim, merkezde cafelerin olduğu bölgede Leopold caddesinde oturuyormuş. Benim çektiğimden beter bir acı çekiyormuş bugün danışmanı olarak hala çalışmaya devam eden Osmar'ın anlattığına göre. Sürekli ağlıyordu diyor.. Bugün evli ve çocuğunun annesi olan Tamarasıyla yeni nişanlanmış ülkesinde ve Annesi,arkadaşlarıyla beraber onu da geride bırakmış..
İşsiz, klupsüz ortada kalan oyuncu Osmar'ın grubunun yolculuklarını düzenler, işlerine bakar iken evde de ütü yapıyor, bulaşık yıkıyor hulasa yardım etmeye, yararlı olmaya çabalıyor. Fiziği de düzgün olduğundan modellik teklifi de almış ama kabul etmemiş, futbol da futbol.. Sonunda Münih Türk Gücü'nde bir sözleşme yapabiliyor elbette Osmar'ın grubunun klube sponsor olması koşuluyla.. Bir yıl burada oynar iken Osmar yine ona Nürnberg amatör takımında bir deneme idmanı yapmasını sağlayacak ortamı hazırlıyor.. Nürnberg'in gençlerine kabul edildikten sonra da her şey değişiyor. Sakatlıkların çok fazla olduğu bir dönemde A takımına çıkıyor.. Fazla şans bulamayacağının bilincinde oynuyor daha ikinci maçında 4-2 yenildiği Leverkusen karşısında iki gol birden atıyor ki kırılma noktasıdır. Maçın adamı, günün adamı seçiliyor Kicker tarafından ve sonrasında 17 maçta 6 gol daha..coşuyor coşuyor ve ordan da Stuttgart, milli takım diye gidiyor işte..
Dahası hayatı filmlere, kitaplara konu olmuştur zira oyuncunun inancı ve başarısı birbirleri ile ilişkilendirilip çokça kez insanları dine yönlendirme motivasyonu içerisinde önemli roller verilmiştir hayat hikayesine..Attığı her golden sonra elleri yukarıya, onu hiç yalnız bırakmadığına inandığı İsa'sına gider.. İsa'nın atletleri filan hikayedir burada.. Cacau işi abartıp İsa ile bire bir ilişki kurabildiğine inanır.. siz olsanız başka türlü düşünebilir ya da olabilir miydiniz ?
İki kırılma noktası var burada. 16 yaşında klupsüz kaldığı vakit aslında şansı yok denecek kadar azdı ki nasıl ikinci şansı elde ettiğini görüyorsunuz.. ikincisi ise kendi için düzenlenilen hazırlık karşılaşmasının işe yaramadığı vakit bambaşka bir ülkede dün tanıdığu Osmar'ın evinde ütü yapıp, bulaşık yıkarken Modellik teklifini geri çevirip onca acının, sızının olduğu yerde beşinci ligden bir takıma biraz da Osmar'ın çabasıyla girmek istemesi..
İnancının bu kadar kuvvetli olması biraz da doğal değil midir ? Hakan Şükür'ü ya da Mesut Özil'i de bu açıdan baktığınız vakit anlayabilirsiniz aslında. Başka başka durumlarını eleştirebilirsiniz ve fakat inancının koyuluğunu asla.. Zira burada yakalanılan başarı kurduğu ilişkinin doğruluğuna bir onay aslında.. Van Gaal de koyu bir Hristiyan iken karısının kaybı sonrası bu ilişki zedeleniyor, ateist olmaya doğru gidiyor hatta..
..ve tanısanız kesinlikle geçmişinde böyle bir hikaye barındırdığını hemen anlayacağınız kadar yüzüne yansımış bir acı tebessüme sahip oyuncudur.. Çok güler ama bana ağlıyor gibi gelirdi hep.. Claudemir olan ismini bebe halinle söylemeyip 'cacaudemir' diyerekten 'Cacau' ismini kendi kendisine koymuştur ve öyle ki Alman milli takımında ilk defa bir oyuncu formanın arkasına ismini değil de takma ismini yazdırabilmiştir..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
harika yazi , harika gol ile sonlanmis, son zamanlarda okudugum en heyecanli ve guzel yaziydi, lutfen bu tarz ilginc hikayeleri hep bizle paylasin, tesekkurler.
Yorum Gönder