12 Ağustos 2015

Benzersiz!


Yazı Temmuz FourFourTwo dergisinde yayımlanmıştır.

Geride bıraktığımız yüzyıla damga vuran düşünürlerden olan Fransız sosyolog ve filozof Jean Baudrillard “Simulakrlar dünyasında yaşıyoruz”diyerek not düşmüştü tarihe. Postmodern bir kavram olan Simulakrı aslı olmayan kopyanın kopyası olarak tanımlamak mümkün.  Yaşadığımız yüzyılda ise bir futbol filozofu olan Jose Mourinho farkında olmadan Baudrillard’a karşıt görüşü şu şekilde dile getiriyordu “Mesut Özil benzersiz(Unique). Onun kötü bir kopyası dahi yok”. Dünyanın en iyisi olmasa dahi izlenmekten en çok keyif alınan oyuncuların başında gelmesinin açıklaması sanırım başka yerde bu zerafeti  bulamayacak oluşumuz.

Arsenal taraftarı dahi olmayan arkadaşım Mesut’un Hull City maçında sağ kenardan kendisine atılan ve fakat arkasına düşen bu kötü pası öne doğru koşu halinde olmasına rağmen topuğuyla sol kenara aktarışını sayısız kez arka arkaya izlemekten kendisini alamadı. Ekran başındaki izleyici pasın estetiğine odaklanırken saha içerisindeki Mesut ise gerçekte  topun organize bir şekilde ilerlemesine katkı yapmak amacıyla hareket ediyordu. Top dolaşımda olduğunda diğer futbolculardan farkı var olan organizasyonu algılaması ve parçası olacağı noktada üzerine düşeni yapmakta ısrar edişi. Bu bazen basit paslarla doksan dakikayı geçirerek ortaya silik bir görüntü çıkmasına sebebiyet verse de gerçekte teknik direktörün saha içerisindeki aklına muazzam bir katkı yapıyor.

Alman milli takımıyla elemelerde Rusya’ya attığı ilk gol hem çok önemliydi hem de Oliver Kahn’ın müthiş analizi ile Mesut’u en iyi anlatan aksiyonu içeriyordu. Top sağ kenardaki Schweinsteiger’den sol kenara kaymış Miroslav Klose’ye giderken Mesut topun üzerinden atlayarak öne doğru hamle yaptı. İstese ceza sahası önünde topla buluşma şansına sahipti. Bir satranç ustası gibi topun gideceği noktadan aktarılacağı yere doğru koşuya başladı ve Klose’nin pasıyla ilk golünü filelerle buluşturdu. Mesut hücum aksiyonunun bütününü top Schweinsteiger’in ayağından çıkmadan algıladı. O sadece  hücumu en etkili şekilde organize etmesiyle değil aynı zamanda var olan planı bir bütün halinde algılamasıyla diğer bütün futbolculardan farklı olarak teknik direktörlerin en sevdiği futbolcu olarak ayrılır.

Marco Reus’un sakatlığı sonrasında 2014 Dünya Kupası’nda etkili olduğu oyun kurucu ve sağ kenar yerine solda oynamak zorunda kalması onu turnuvada gol ve asistlerden uzak tuttu. Zira sol ayaklı olarak sol kenarda topla her aksiyonu onu kaleden uzaklaştırdı. Bu gerçeğe ve görece etkisiz olmasına rağmen sahadaki bütün planların farkındalığıyla sürekli doğru koşular yapması ve paslar vermesi onu Dünya Kupası’ndaki geniş kadroda vazgeçilmez kılmaya yetti. Onun saha içerisindeki basit pasları “al-ver” olarak görme hatasına düşünülmemeli.

Mesut Özil topu ayağına her aldığında olabilecek en etkili hücum organizasyonunu kafasında kurmasıyla fark yaratır.  Başrol oyuncusu olmadığı noktalarda ise oyuna figuran olarak hizmet etme pahasına organizasyona bağımlı olmayı sürdürmesi teknik direktörlerin Mesut sevdasını açıklar. Bu yüzden onun basit pasları dahi Arsene Wenger’in Liverpool maçı sonrası üzerinde durduğu gibi zeka kokar. 

Mesut Özil Baudrillard’ın Simulakr kavramını yok edecek düzeyde benzersiz bir zerafete de sahiptir. Jose Mourinho’nun dile getirdiği gibi bu futbol aklının ve eşsiz zerafetinin kötü bir kopyası dahi yok.

Hiç yorum yok: