13 Eylül 2017

YABANCI KURALI DEĞİL PERFORMANS MERKEZLERİ




Bu yazı Aylık yayınlanan Fitbol Dergi'nin Ağustos sayısına yayımlanmıştır..

Uzun yıllardır oyuncu yetiştirme konusunda sıkıntı yaşayan ülke futbolu tüm sorunu yabancı kuralı üzerinden okuyor. Bu yaz pek çok kategoride şampiyonluklar yaşayan Almanya'nın oyuncu yetiştirme konusunda izlediği yola bakarak gerçeğe yaklaşabiliriz.

Bu yaz Almanya, Kondefederasyon Kupası'nı ikinci takımı ile kazanarak büyük sükse yaptı. Yıldızları tatil yaparken alternatif kadrosu ise kupayı müzesine götürdü. Öte yandan 21 yaş altı turnuvasını da yine Almanlar kazandı. Panzerler kendi içerisinden beş farklı takım çıkarsa beşi de büyük turnuvalarda zirveye oynar. Yetiştirilen futbolculara altyaş takımları yetmiyor desek yeridir. Oysa 20 yıl önce işler çok başkaydı. Alman futbol otoriteleri futbolcu yetiştirilemediği, uluslarası düzeyde yıldız oyuncularının olmadığından dolayı sürekli sistemi eleştiriyordu. Dikkat edilmesi gereken ayrıntı bu tartışmaların başlangıç noktasının 1996 Avrupa Şampiyonasında şampiyonluğun elde edildiği zaman olması. O dönem Almanya turnuvayı kazanmış olsa da herkes biliyordu ki bunlar 90 Dünya Kupasını kaldıran jenerasyonun son ürünüydü. Üstelik tespit yanlış da değildi. Gelecek karanlıktı. Arkasından gelen 1998, 2000 ve 2004 turnuva başarısızlıkları özeleştiri kültürü yüksek Almanları haklı çıkarttı. 2002 Dünya Kupası finalinin ise kura şansından başka bir şey olmadığı da ortadaydı. 90lı yılların sonunda dönemin elde kalan tek genç yeteneği Sebastian Deisler'a öyle bir yüklenildi ki çocuk bununla beraber gelen baskıyı da kaldıramayarak genç yaşta futbolu bıraktı. Biyograsine de “Almanya'yı kurtaracak olan çocuğun kurtarılmaya ihtiyacı vardı” diye de not düştü. Deisler Almanya'ya iki önemli mesaj verdi. Gelecek vaat eden futbolcuların sayısının azlığı ve gençlere psikolojik yardım zorunluluğu. Almanya kolları sıvadı ve zirve futboluna oyuncu verecek düzenlemeleri 2000 Avrupa Şampiyonası başarısızlığının ardından başlattı.

Neler yaptılar?

EĞİTİM MODERNİZE EDİLDİ

1998-2000 yıllarında oynanan iki büyük turnuvayı da Fransızların kazanması Almanlar için bakılacak noktayı belirledi. Gerek ülkelerinde bulunan göçmenlerin kazanılması gerekse de nitelikli genç oyuncu yetiştirmek için Fransız akademilerinin izlediği yol örnek alındı. Genç futbolculara verilen eğitimin farklılaştırılması ise ilk adım oldu. Çok yönlülüğe, her iki ayağını da kullanmalarına kadar pek çok ayrıntı üzerinde duruldu. Leverkusen'in gözde yeteneği Benjamin Henrichs ofansif orta saha olarak dikkat çekip her iki kanadın bekliğini yapabiliyorsa bu onun yeteneğinden ziyade verilen eğitimin bir sonucudur. Dikkat çekici detaylardan birisi de kaleciliğin dışında alt yaş gruplarına mevkilendirme yapılmaması oldu. Genel olarak ön ya da arka oyuncusu olarak ikiye ayrıldı. Antrenörleri de bu minvalde yeniden eğittiler. Çocuklara ilkokulda futbolla ilişkisi az olan eğitmenler tarafından ders verilmesi üzerine 20 bin eğitimci yetiştirip ilkokullara yerleştirdiler. 2006 Dünya Kupası'nın hemen ardından Almanya çapında çocukların sokak futbolu içerisinde gelişmesi adına 1000 tane mini saha inşa edildi. Buna benzer pek çok ayrıntı “Düz Alman futbolcu” algısını yıkarak yaratıcı oyuncuları yetiştirmek hedeflendi. Belirleyici olan asıl yaptırım ise bir dayatmaydı: Performans merkezleri.. Fransa'ya bakarak Almanya devrim niteliğinde bir karar aldı.



PERFORMANS MERKEZLERİ

Tarih 28 Şubat 2001. Alman federasyonu uzun süren tartışmalar sonucu bugünü oluşturacak koşulların ilk adımını attı. Hedef dünya çapında oyuncu ve antrenör yetiştirmek. Birinci Bundesliga'da oynayan her kulüp genç oyuncular için belirlenmiş kriterlere göre performans merkezi inşa etmek zorunda bırakıldı. Bir sene sonra ikinci Bundesliga'daki takımlar için de bu gereklilik oldu. Aksi tadirde federasyon kulüplere lisans vermeyeceğini açıkladı. Takımlar bu dayatma ile beraber gençlerin futbol eğitiminden pedagojiye kadar uzanan çok farklı alanlarda her türlü yardımı alacağı modern tesislere kavuştu. Basit bir tesisden bahsetmiyoruz. En az ikisi çim, ikisi suni çim ve ikisi de projektörlü olacak şekilde 9 sahalı ve bir genç futbolcunun geleceğe yönelik taktiksel,tıbbi ve psikolojik her türlü yardımı alacağı maliyetli bir yapı söz konusu. Soyunma odalarının dizaynından, çimlerin niteliğine ve bulundurulması gereken doktor sayısına kadar her şey öncesinde belirlendi. Bu yılın başında Almanya milli takımı için Frankfurt'ta 15 hektarlık alana inşa edeceği performans merkezinin maliyetinin yaklaşık 50 milyon euro olacağını duyurdu. Bayern Münih ise bu yazın başında açtığı yeni akademisini ise yaklaşık 80 milyon euro maliyeti olduğunu dile getirdi. Elbette bunlar en iyileri ve yüksek maliyetli olanları. Toplamda tüm kulüpler performans merkezine yılda yaklaşık 100 milyon euro yatırım yaptı. 36 kulübü düşündüğünüz zaman bu rakam çok yüksek değil. Yine de kulüpler bu merkezleri inşa etmek için oyuncu satışından buraya pay ayırmak zorunda kaldılar. Başka bir deyişle oyuncu satmaya da teşvik edildiler. Alman Federasyonu ise Şampiyonlar Ligi havuzundan gelen 7.5 milyon euroluk fonu bu ligde oynamayıp performans merkezi inşa eden kulüplere dağıttı. Restoran ya da otellerde olduğu gibi bu merkezler bağımsız şirketler tarafından 9 farklı kritere göre değerlendirilip yıldızlar verildi. En iyisi olan 3 yıldızlı performans merkezine sahip takım Şampiyonlar Ligi'nden gelecek olan fondan yaklaşık 360 bin euro ek gelir elde ediyordu. 2 yıldız alan 260 bin euro.. Bugün Almanya'da 55 takım performans merkezine sahip.

ELİT OKULLAR

Birinci ve ikinci Bundesliga takımları -36 takım-  performans merkezlerini inşa ettiler. Burada yaklaşık altı bin genç futbolcu yetiştiriliyor. Binlerce oyuncudan sadece onlarcası profesyonel futbol yaşamında çalışma imkanına sahip olacaklar. Peki geride kalan binlerce çocuğa ne olacak? Alman federasyonu kulüplerle organik bağa sahip elit okullar açtı. Bugün 29 tane olan bu okulların özelliği sınav tarihlerinin dahi maçlara göre belirleniyor oluşu. Aynı zamanda performans merkezlerinde okuyan oyuncular futbolcu olma şansını devam ettirmek için okullarda belli oranda başarı göstermek zorunda bırakıldı. Bu da başta göçmenler olmak üzere Almanya'da genç neslin daha eğitimli olmasının yolunu açtı. “Gymnasium” olarak adlandırılan üniversiteye direkt geçiş imkanı sağlayan bir nevi fen lisesi kıvamında olan okula burada yetişen çocukların gitme oranı yüzde 54. Oysa Almanya çapında bu oran yüzde 45. Performans merkezinde yetişen yabancıların yine bu okula gitme oranı ise yüzde 36. Almanya çapında yabancı olup da Gynmasium'a ayrılanların oranı ise yüzde 15'in dahi altında. Nihayetinde sakatlık, yetersizlik gibi çeşitli nedenlerden dolayı futbolcu olamayan gençlerin geleceği de bu şekilde garanti altına alınmış oldu. Mario Gomez, Toni Kroos, Jerome Boateng, Mesut Özil gibi pek çok yetenek bahsedilen bu elit okullardan mezun olduğunu da hatırlatalım.

YABANCI KURALI

Türkiye'nin aksine Almanlar öncelikli olarak oyuncu yetiştirme konusunda önemli adımlar attı. Buna rağmen 2004 Avrupa Şampiyonası sonrası yabancı kuralında da değişikliğe gitti. Yetiştirilen genç oyuncuların forma şansı bulması adına Avrupa Birliği dışında olan ülkelerden gelen oyunculara sınır getirildi. Diğerine Federasyonun gücü yetmiyordu. Önce 6 yabancı oynatılması gündeme geldi ve her sene bu sayı bir bir düşürülerek devam etti. Nihayetinde Almanlar 3 yabancı hakkına kadar kısıtlamaya gittiğinde başka bir sorunla karşı karşıya kaldı. Avrupa Kupalarında yarışan Bayern Münih ve o dönemin büyüğü Werder Bremen gibi takımlar haksız rekabetle karşı karşıya kaldı. Karl Heinz Rummenigge ve Klaus Allofs yabancı sınırına isyan etti. Öte yandan oyuncu yetişmediği zaman kuralın hiçbir anlamı olmadığı gibi takımları daha da geriye itti. 2006 Ocak ayında Almanya yabancı kuralını kaldırarak bugün Türkiye'de uygulanan sistemin benzerini getirdi. (Daha doğrusu Türkiye bu kuralları sonradan kopya etti)  Her takım kadrosunda 12 Alman oyuncu bulundurmak zorundaydı artık. 8 tane Almanya'da yetişmiş oyuncunun yanı sıra bunların yarısının 15-21 yaş arası kendi kulübünde en az 3 sezon yetişmiş genç yetenek olması da kurala bağlandı. Yapılan araştırma sonucu bu kuralların olumlu bir getirisi olmadığı anlaşıldı. Şampiyonlar Ligi'nde olduğu gibi Bundesligada kadro kısıtlaması yoktu. Bu yüzden Almanlar belirtilen oyuncuları kadrolarında bulundursalar da daha çok amatör takımlarında oynattı. (Almanya'da işlemeyen kural Türkiye'ye kopa edildi aslında )

Nihayetinde asli sorunu 2001 yılında birinci ve ikinci Bundesliga'ya dayattıkları performans merkezleri çözdü. Yabancıların sayısının azalması ya da artması bugünkü yetişen Alman oyuncuların fazlalığıyla olumlu ya da olumsuz bir etkisi olmadığı yıllar sonra görüldü.


10 YIL SONRA YAPILAN ANALİZ

2010 Dünya Kupası yeni Almanya'nın ilk kez kendisini görünür kıldığı turnuva oldu. Yaş ortalaması düşük, yıldız oyuncu sayısı fazla olan bu takımda dikkat çeken bir diğer etken de göçmenlerin fazlalığı oldu. Tam anlamıyla 1998-2000 yılları arası başarısıyla göz dolduran Fransa'ya yaklaşmış oldular. 2001'de başlatılan performans merkezleri inşasının arkasından geçen 10 yılın sonunda tablo şu şekildeydi: Bu merkezlerde 433 antrenör çalışıyordu. Bunların 196'sı A lisansına sahip 96'sı B 50'si C, 61'i futbol öğretmeni ve 30'u da lisanssız. Geçtiğimiz günlerde 31 yaşında teknik direktör olan Tedesco'yu göreve getiren Schalke sportif direktörü Christian Heidel, deneyimsiz eleştirilerine şöyle yanıt verdi “Bu antrenörlerin performans merkezlerinde nasıl bir eğitimden geçtiklerini kimse bilmiyor. Onların bu merkezlerde aldığı eğitim ve edindiği tecrübe eski antrenörlerde yok.” Aynı zamanda 2001 yılında ligin yaş ortalaması 27.07 iken 2011 yılında 25.77'ye indi. Toplam 282 genç takımda 11 ile 22 yaş arası bu merkezlerde 5445 oyuncu yer alıyordu. En önemli ayrıntı ise 2011 yılında Bundesliga'da oynayan oyuncuların yüzde 52.4'ü (525 futbolcunun 275'i) performans merkezlerinden gelme olduğunun altı çizildi. İllk 10 yıl içerisinde kulüpler performans merkezilerine 525 milyon euro yatırım yapmışlardı. 2014 yılında bu rakam 1 milyar euroyu aştı.

SONUÇ:

Almanya oyuncu yetiştirme sorununu yabancı kuralında değişikliğe giderek değil performans merkezleri inşa ederek gerçekleştirdi. Bu atılım futbol kulüperinin bilinçli yatırımı değildi. Alman federasyonun kulüplere zorunlu olarak bu merkezleri dayatması gelişimin ilk adımı oldu. İlk 13 yılda buraya kulüplerin harcadığı para 1 milyar euro barajını geçti. Tesis inşa etmenin yanı sıra eğitimin modernize edilmesi, sokaklara yaratıcılığın arttırmaya yönelik yapılan bin tane sahadan ilkokullarda görev alması için 20 bin eğitimcinin yetiştirilmesi ve okulla beraber futbolun sorunsuz bir şekilde ilerlemesi için açılan elit okullar gibi önemli detaylar da bu gelişimde rol oynadı. Her şey kuralına uygun bir şekilde gerçekleştiği zaman Almanya yabancının sınırsız olduğu zamanda örnek aldığı Fransa ile beraber Avrupa'nın en fazla nitelikli oyuncu yetiştiren ülkelerinden birisi olmayı başardı. Bugün dünya futboluna Fransa ve Almanya ligi futbolcu ihraç ediyorsa bunun en önemli nedeni Fransa'nın başlatıp Almanya'nın devam ettirdiği bu performans merkezleri olmuştur.

EK NOT: Almanlar'da  yerli oyuncu konusundaki gelişim yabancı hakkının sınırlandırıldığı 2004-2006 yılları araısnda  değil  yabancının 'sınırsız' olduğu 2006 sonrasında yaşandı. Sadece oyuncu değil aynı zamanda bu oyuncuların dilinden anlayan, görsel zekaya hitap eden, yeni teknoloji ile uyumlu genç teknik adamların yetişmesi de  etkili oldu. Türkiye'ye bakarsanız genç teknik adam konusunda da sıkıntı yaşandığını görürsünüz.  Biri olmazsa diğeri de olmayacaktır.. 

3 yorum:

Mayor dedi ki...

AKP hukumeti ile bugune kadar hicbir reformu tam manasi ile yapamamis, yapmaya calistiklarini eline yuzune bulastirmis, hala daha ortadogu'nun lideri, ecdad mecdad hikayaleri ile insan yetistirebilecek bir ulke olmaktan bizi uzaklastiran adamlarla bu tip gelismlere kedinin cigere baktigi gibi bakariz.

drblackeagle dedi ki...

emeğine sağlık Borges mükemmel bir analiz olmuş.Bu yazıyı teker teker federasyonun ve spor bakanlığında görevli bürokratların maillerine gönderip zorla okutmak lazım.Belki dünyaya at gözlüğü ile bakmayı bırakırlar. İkincisi her ne kadar bizde performans merkezleri olmasa da mevcut yabancı kuralının bize faydasının rekabeti arttıracağı ve neticesinde Türk futbolcularda bir gelişim sağlayacağı düşüncesi idi. Ancak nasıl ki bir tohum toprağa düştükten sonra 2 yılda meyve veremezse meyve vermek için önce fidan sonra ağaç olup en nihayetinde meyve verme aşamasına geçecekse mevcut sisteminde 2 yılda meyve vermesini beklemek saçmalık olur. Daha fidan bile olmayan bu sistemin meyve vermesi için en az 10 yıla ihtiyaç var. Ama getirdiği sınavlar da dahil olmak üzere hiçbir sisteme 2 yıldan fazla yaşam şansı vermeyen bu yapının yabancı kuralında da daha fidan ortaya çıkmadan meyve yok diye bağırması kimseyi şaşırtmamıştır.

george orwell dedi ki...

abi nerelerdesin sen ya?