13 Ocak 2009

Sessizligin Genareli: Hitzfeld.!



Herkesin vardir bir sevdigi, en iyisi, en güzeli.. Moruinho'dur kimisinde ya da Capello'dur ya da cok baska bir isim.. Bizimkisi de bu: Ottmar Hitzfeld.. Sahsen ben dünya üzerinde daha iyisini bilmiyorum, kariyer olarak da daha iyisi yok zaten.. Sadece onun isminin altinda Sampiyonlar Ligini iki farkli takimla kazanan teknik adam apoleti vardir.. Hani bu takimlar da belki birisi Bayerndir, büyüktür ama digeri de Milan, Barca, Man U degil de Borussia Dortmund.. Yer yer kucumsenen iki Bundesligist takimla basarmistir bunu.. Kariyeri asagidadir merak edenler olursa eger..

Onunla tam bes yil boyunca Bayern catisi altinda beraber calismis Tarnat der ki ben Hitzfeld'i bir kez olsun futbolculara ya da herhangi birisine bagirirken görmedim.. Pek cok özelligi vardir ama en önemlisi belki de insanligidir, adaletidir diye devam eder.. Bu yüzden herkes tarafindan bilinen sorunlu yildizlarla en iyi anlasan teknik adam apoletini almistir belki de..

Yasami boyunca Man U'sunden Real Madrid'ine her türlü takimdan teklif alip gitmeyendir.. 2006 öncesi Klinsmann'dan önce tüm almanyanin basa getirmek icin cirpindigi bir adam idi o.. Ve fakat vedalarda da görülebilecegi üzere duygusaldir ve özgürlük anlayisi daha cok istedigini, yapabilecek imkana sahip olmasina ragmen yapmama eylemi olarak tanimlar..

Kariyeri ve basarilari degil genel tavri da sizin gönlünüzü alacak sekildedir.. Ki ben kariyerli olan basta Capello olmak üzere pek cok adami sevmem, ifrit olurum hatta.. Keza Mourinho sacmaligi da beni etkilemez, bunun yaninda Schaaf ya da Wenger gibi cok baska teknik adamlar gözdemizdir.. Ama Hitzfeld baskadir, bir yandan mütevaziligi diger yandan basarilari inanilmazdir..



TuS Stetten ve amatör takim olan FV Lörrach'la oynadiktan sonra Basel'e gecer 1971 yilinda.. Akabinde Almanya adina olimpiyatlarda forma giyer.. bes kez ilkonbir basladigi bu turnuvada mac basina bir golü vardir Hitzfeld'in.. Ayni zamanda burada Uli Hoeness ile beraber oynar ve iliski bu sekilde baslar.. Siz de bilirsiniz ki Hoeness'in arkadasi olan bir ömür sürer, düsmanliginin da bir ömür sürüp Daum'u en iyi zamanda yakmasi gibi..





1971'den 75'e kadar Basel formasini giyer General.. 1972 ve 73 yillarinda isvicre sampiyonluguna ulasir.. 73'de ayni zamanda gol krali da olur orada...




1975 yilinda Stuttgart'a transfer olur ki Stuttgart o dönem ikinci ligdedir.. oynadigi 55 macta 33 gol atar.. Bir yil sadece birinci Bundesligada oynar ve 22 macta 5 gol..


Akabinde bes yil daha devam eder futbolcu olarak yasamina.. Isvicre'ye döner ve iki yil Lugano'da üc yil Luzern takiminda oynar ve bitirir aktif futbol hayatini ve antrenör olur.. Bakin siz saymaya baslayin, ben yazmaya.. Aarau ve Grassophers'da teknik adamlik yapar ve iki Sampiyonluk üc kupa alarak 1991 yilinda Dortmund takimina dogru yol alir..



Bugün Köln'ün basinda olan ve fakat o dönem Dortmund menajeri olan Michael Meier ile birlikte.. Muthesem basarilardan hemen önce.. Ilk yilinda (1991/92) Dortmund sampiyonlugu son macta kacirir.. Stuttgart ipi gögüsler..



Ilk büyük kupasini Dortmund ile 1995'de alir.. Bundesliga Sampiyonudur, bremenin bir puan önünde bitirir ligi..



Özel yasamina iliskin foto yok denecek kadar azdir Hitzfeld'in.. Keyif adamidir ama.. bu keyifi icin bir kac kez birakmistir zaten antrenörlügü.. Kirmizi sarap olacak, muhtesem manzarali yerde sevdikleri ile felsefe ve dünya üzerine laflayacaktir o..



1996 da yine Sampiyon.. Bayern'in tam 6 puan önünde bitirir ligi..




Dortmund tarihinin en büyük basarisidir bu.. 1997 yilinda Sampiyonlar Ligi finalinde Juventus'u 3-1 yenerek tarihe hem kendisi hem klubu geciyordu..



E artik adam neyi kaldirsin, ne icin teknik adamlik yapsin.. ? Yerini ömrü cok da uzun olmayip bizim Skibbe'nin devralacagi Scala'ya birakir.. Kendisi de spor direktörü olarak yukari cikar, yetmistir ona artik. En azindan o cok sevdigi futboldan ayri kalabilecegini düsünür..



Hoeness onu 1998 yilinda tekrardan ikna eder.. Uli Hoeness, bir daha tekrar etmekte fayda var, Bugün Bayern Münih efsanesinin yaraticisidir.. O bir seyi isterse alir... Olimpiyatlardan gelen dostlugu iyi kullandi Hoeness ve onu cok sevdigi klubunün basina getirdi. Hitzfeld der ki Bayern ile bir yil calismak, diger kluplerle on yil calismisliga bedeldir.. Klup olarak sevdalisi Bayerndir rakip olarak tutkusu da Real Madrid'dir..



Siz sayiyor musunuz bilmiyorum ama ben devam ediyorum. 1999 yilinda Sampiyonlugu alir iken.. Yanindaki adam Thomas Helmer.. Ah bir de o teknik direktör olsaydi dedik hep ama aynen H
Hitzfeld gibi o baskidan her daim kacti, Ridvan gibi televizyona atti kendisini.. Arkada da belalisi Lothar Matthäus.. Bu kavgalarin arasindan Sampiyonlugun cikmasi Hitzfeld'in teknik becerisinden ziyade insan iliskilerinden kaynaklandigini belirtmem gerek..



1999'daki o müthüs trajedi diyelim.. Sampiyonlar Ligi Sampiyonlugu ikinci kez gelmesine dakika kala Manctester United 1-0'dan 2-1'e getiriyor durumu.. O maci bilmeyen burada olmasin zaten.. Müthis bir acidir Bayern icin o anlar ve elbette Hitzfeld icin de..



O duruyor mu peki ? O aci son onu durdurabilir mi ? Bir yil sonra yine Sampiyon.. sene 2000..




Bremeni de kupada devirin double-double yapiyor, kaptani ve her seyi Effenberg ile..




Siz anladiniz onu.. Ücüncü Sampiyonlugunu aliyor üst üste.. Kupa Manyagi Hitzfeld..




Peki bu sefer affediyor mu Sampiyonlar Ligini ? 2001'de Valencia'yi penaltilarla eleyerek iki farkli takimda Sampiyonlar ligini alan dünyanin faal tek teknik adami oluyor..



Hazir buraya kadar gelmis iken kitalar arasi Sampiyonlugu da ekliyiveriyor müzeye.. Kahn ve O durdurulmaz bicimde idi..



2002 yili kupasiz geciyor.. 2003'de karisi beatrix ile yine double double'nini kutlar iken...



Akabinde 2004 sorunlu geciyor baskanla, takimla.. ve 2005'e kadar sözlesmesi olmasina ragmen istifa ediyor, birinci Hitzfeld vedasi ise o kadar da sicak gecmiyor son dönem olagelen olaylardan dolayi.. Ki Rummenige ile hicbir daim cok iyi anlasmamistir da zaten..




Tam bu noktada dünyada ne kadar buyuk klup varsa hepsinden teklif aliyor ama o yorulmustur, daha neyi alsin ? Mourinho'nun misal bir hedefi var, iki farkli takimla Sampiyonlar Ligini almak.. ya da digerlerinin de.. Hitzfeld icin önemli olan artik o stresin, baskinin olmamasidir.. Basta da belirttigimiz gibi hayati boyunca oyunculara bir kez olsun bagirmamistir.. Premiere yorumculugu yapiyor ve ardili olan magath ile kanal adina mac yorumlarken..



20007 ocagi.. Bayern zor günler geciyor ligde.. Magath'in görevine son verilmis ve ligde durum cok kötü, sampiyonlar Liginde de umutsuz.. Bayern nadiren sezon arasi teknik adamini kovar.. Hoeness yine her zamanki gibi dostlugunu kullaniyor ve Sampiyonlar Liginde rakibin Real Madrid olmasi da aslinda en büyük kozu onun.. Tam 12 kez Real ile mac yapiyor Hitzfeld, 7'sini kazaniyor 5'ini kaybediyor..



O sezon ligde fazla bir sey yapamazdi ama en azindan tutkuyla bagimli oldugunu söyledigi, cocuklugunun takimi Real Madrid'i eleyip bir sonraki sezona da saglam hazirlik yapiyor.. Kahn ve o ayni zamanda veda ederken iki kupa birden yine müzesine koyuyor.. Toplamda pek cogu sampiyonluk olmak üzere 25 kupasi oluyor Hitzfeld'in.. Sampiyonlar Ligi kupasindan Lig sampiyonluklarindan gol kralliklarina kadar..



Ikinci Bayern Vedasi.. Aglatan Vedalarda da islenmisti burada.. Hoeness cok fazla insanla vedalasmistir öyle ki artik kendi vedasina hazirlaniyor en azindan menajerlik olarak.. Birakin almanyayi bu dünyada ondan iyisi yoktur derim ben.. Ve bu iki ucuk kacik tutkuyla dolu adamin vedasi gözyaslari icerisinde oluyor.. Hitzfeld hala hoeness ile görüsmeye devam ediyor, en son dubai kampindan bir hafta önce telefonlasmislar, sik sik görüsmüsler ve Hoeness'e göre Hitzfeld diledigi gibi yasamini sürüyor.. O diyor, kirmizi sarabi ile en güzel manzara önünde dünyayi konusuyor, felsefe üzerine muhabbet ediyor arkadaslariyla..



Simdi Isvicre'nin basinda ve ikinci grupta 7 puanla ücüncü sirada.. Bir diger alman Rehhagel ile yarista.. 2010 Afrika tek hedef.. Ve gecenlerde 60 yasina basmis olan efsanenin dünya üzerindeki son görevi.. Isvicre'ye baska türlü bagim var diyor hep.. Oranin liginde oynamis, Sampiyonluklar tatmis, gol krali olmus adam Almanyayi reddedip Isvicre'nin basina gecti.. Aynen onca klubu reddedip sadece Bayern icin geri dönmesi gibi.. Son vedasindaki göz yaslari secimlerinde hangi kriterlerin rol oynadigini cok iyi gösterir.. Isvicre gibi basarisizlik ihtimalinin cok fazla oldugu bir ülkeye ancak böyle bir efsane kucak acar.. Daum gibi her daim kendisine güvenen ve her zaman basarili olmus bir adamdir, bana göre su yasima kadar gördügüklerimin icerisinde en iyisi olandir..

Aslinda daha ayrintilari coktur.. Bu karizmatik adamin uzak dogu kacamagi vardir sunu bunu cok seyi de.. Simdilik bu kadarisi yeter.. Biraz daha fazlasini isteyenleri suraya alalim:

Kisa Kisa Hitzfeld #1

Kisa kisa Hitzfeld #2


Kisa Kisa Hitzfeld #3

11 yorum:

Her Yol Roma dedi ki...

emeğine sağlık, çok güzel ve tanıtıcı bi yazı olmuş.

saygılar.

cikkoleite dedi ki...

Gymnasium hocasi oldugunu duymustum hata bu yüzden calistirdigi takimlarda cok iyi iliskiler kurup egitmenlik yönünü de ortaya koymustur.Almanya´nin kariyerli hocasi bildigim kadariyla tek eksigi Milli takimlar seviyesinda tecrübesi olmamasi Isvicre ile de bu zor görünüyor.

Borges dedi ki...

Her Yol Roma: tesekkürler..

Cikozi: Matematik hocasiydi.. Ögretmendi. Isvicre ile ise sansi hala var.. Olumlu ve Olumsuz yönde mucizeleri gerceklestiriyor isvicrenin basinda.. Rezalet olarak algilanacak kendi evinde Luksemburg yenilgisi var iken mucize olarak addedilen yunanistani yunanistanda yeniyor filan.. Sansi var hala.. O daha cok premiere yorumculugu ya da milli takim antrenörlügünü kendi hayatina vakit ayirmak icin secer hep.. Yilda 15 mac ne futboldan ayri ne de yasamini yasamaktan geri birakiyor onu gibi..

Mario Jardel dedi ki...

eline sağlık borges, müthiş bir yazı.. Bir dönem türk milli takımıyla da adı geçmişti hitzfeld'in.. Keşke gelseydi..

Bolat dedi ki...

Cok büyük tesekkürler Borges. Türkiye'de sürekli haksizlik edildigini düsünürüm bu isme ben. Bizim medyamizin takintili oldugu isimler vardir: Wenger, Mourinho, Capello... Her seferinde en iyi teknik direktörleri örnek verirken bu isimleri zikredeler vs. Halbuki Hitzfeld, bunlarin hepsinden daha cok basarili olmustur. Ve senin de dedigim gibi Manu'yu bilmiyordum ama, Real'den ve Chelsea'den teklif alip gitmemistir. Eger yapsaydi bunu, belki de su anda üc farkli takimla sampiyonlar ligi kupasi kaldirmis isim olacakti.

Borges dedi ki...

Ligden kaynaklaniyor aslinda. La Liga ve Premiere Lig daha gözdeydi, dolayisla oradaki Sampiyonluklar filan daha bi ilgi cekiciydi dolayisla hakkini verseler de popülerligi cok da fazla olmadi.. Dedigin gibi o tekliflerden birisini kabul etseydi.. Ferguson birakacagi zaman diliminde sanirim teklif edlmis ya da ben Kendi röportajinda gördüm Man U Teklifini.. , asagiya da linkledim onu..

Bolat dedi ki...

Pekii Borges, ikinci Bayern seferinden ayrilisi sence nasil oldu?
Sadece yoruldugu ve yeniden stresten uzak kaliteli bir hayat yasamak icin miydi, yoksa Rummenige'nin Bolton macindan sonra söyledigi o akilmaz, "Fußball ist kein Mathematk, das man berechnen kann" sözlerinin de etkisi oldu mu sence bunda?

Ben olmustur diye düsünmüsümdür hep. Zira Rummenige'nin yaptigi öyle böyle degil, cok acayip birseydi. Bizim begenmedigimiz yöneticilerimiz dahi ortalik yerde kapi arasinda mac cikisinda teknik direktörlerini harcamiyorlar bu kadar ucuza. Kaldi ki bu elestirileri duyan isim Hitzfeld, hani yani bir kac evvel yalvar yakar yeniden takimin basina getirdikleri adam. Öyle tahmin ediyorum bu laf bütünüyle motivasyonun kaybolmasina neden oldu Hitzfeld'in. Yoksa ikinci Bayern seferini en cok da yeniden SL de birseyler yapmak istedigi icin kabul etti diye duymusumdur hep Udo Latthek'i bilirsin, hep söyle derdi o vakitler, "Ich weiß, Hitzfeld ist scharf auf CL"

Esasinda ben ilk gönderilis seklini de cok sevmemistim. 2004 de de gönderilirken hatirlarsin belki, bir hayli malzeme ettiler Hitzfeld'i. Ki burda da yine Rummenige'nin etkisi büyüktü, cünkü o zamanda hatirliyorum Hoeneß hocasinin arkasinda oldugu hissettirmeye calisiyordu sürekli medyaya ama...

Sirf Hitzfeld'e olan yaklasimlarindan dolayi sevmemisimdir bu Rummenige'yi zaten.

Borges dedi ki...

Ben bu rummenige ve o meshur beyanatini islemistim ve biraz "erken" gitmesinin belli basli nedenleri arasinda yer aliyordu.. Hic haketmedigi halde abuk subuk onur kirici bir elestiriydi.. Rummenige'nin oyunculuguna erisemedik belki de bu yüzden kaldiramiyoruz anlamsizliklarini, tolere edemiyoruz ve ben de pek sevmem.. Hoeness ise inanilmaz sevgi-saygi besler Hitzfeld'e.. Acik acik bu ikilinin arasindaki iliski nedeniyle olagelmistir cok sey.. Giderken ki gözyaslari gösteriyor zaten cok seyi..

Adsız dedi ki...

Gerçekten harika bir yazı olmuş. Son maçına çıkmadan Uli Hoeness ile sarılıp ağlarken, bende duygulanmıştım.

Joe Jonese Atesdagli dedi ki...

Çok güzel bir yazıydı, teşekkürler.

Daima Fenerbahçe! dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş. elinize sağlık.