4 Kasım 2009

Besiktas Üzerine.!



Aslinda bu maci yazmak üzere televizyonun basina oturdum. Yakindan tanidigim iki takimin mücadelesi elbette digerlerinden daha keyifli olacakti lakin öyle bir Besiktas seyrettik ki Bayern macina dogru kaydim.. Öyle bir Bayern maci seyrettik ki konferansa gectim.. Üc ekran karesi acikti televizyon ve bilgisayardan.. Besiktas,Bayern ve Konferans seklinde Sampiyonlar Ligi.. Mac sonrasi okudugum bloglardan spor yazarlarina kadar herkes cekilmis bir acinin tuhaf bir tinisi seklinde olunca bizi de etkiledi, hicbir sey yapamadan yattik.. Hasta besiktasli kardesim bilmiyorum ne hallederdedir simdi..

Almanlar kaleciyle ugrasiyor. Süddeutsche Zeitung gibi sayginligi olan bir gazetenin basligi "84" numara oluyor.. Armin Veh'in diger maclarinin aksine taktik konusunda cok detaya girmeden "kaleyi gördügünüz yerden cekin" direktifi verdigini ve daha kaleci üzerine sayisiz geyikler cevrildi. Gecen macta da Rüstü macin en kötüsü secilmisti bizimkilerin pek okumadigi gazetelerin haber sayfalarinda.. Kalede sorun var ama sadece kaleci midir sorun ?

Disaridan bakan ve yanilma payi yüksek bir analiz icerisinde fatura cikarirsak eger Besiktas'in sorunu daha cok yönetimsel sorunlar yüzünden kaybedilen futbolculardir. Buradaki futbolcular bir degil iki degil cok kisi olunca futbolcunun kendisine yönlenmekten bizi alikoyan yönetimsel sorun ortaya cikiyor. Hem Denizli hem de Demirören bu acidan olanlardan birinci derecede sorumludur.

Eldeki kadro elbette Manchester United'i yenemeyebilir, gücü bellidir lakin kendi evinde Almanya liginde gecen seneye oranla büyük bir düsüs yasamis Wolfsburg'u rahatlikla yenebilecek kadro kalitesine sahiptir ve fakat olan sudur ki elde varolan potansiyelin kullanilamama durumu sonucu gelen kalitesizlik..

Efendim Bobo transfer geyigine kaybedilmis bir oyuncudur, Tello, Nobre'nin yaptigi anlasma sonrasi bir daha kendisine gelememis o ücrete oynamayi kesinlikle kaldiramiyor.. Serdar Özkan, gecen hafta Hakan Sükür'ün stadyum programinda gizliden dile getirdigi gibi kimilerinin transfer/sözlesme yenileme öncesi varolan aldatici performanslarina ve buna ragmen sürekli didinen kendisine yapilan haksizliklar karsisinda isyan atesini cakmistir.. Bu cakilan isyan atesinde yalniz degildir ve hedef futbolcularin basinda da Nobre geliyor.. Su resimde gördügünüz Wolfsburg takiminin lideri kimdir, cok bariz bellidir.. Besiktas ta bu kimdir ? Nihat tartisiliyor, Nobre tartisiliyor.. Bunlari basin degil takim kendi icerisinde tartisiyor, kim kime söz gecirecek ? Ernst-Sivok ve Ferrari disinda kafasi rahat futbolcu yok.. Bunlardan birisi olmayinca da durum ortada.

Hepsi potansiyelinin altinda oynuyor..

Fink, eger bilincli bir transfer olsaydi kesinlikle kadroda Ernst'den sonra ismi yazilmasi gereken ikinci oyuncu olmasi gerekirdi. Bazi oyuncular göze batmaz ama kilit oyuncu kivamindadir. Joshue vardir dünkü rakip takimin orta sahasinda.. Magath icin Joshue gecen sene Mismovic, Dzeko ikilisinden bile daha degerliydi ki yanlislikla sakatlansaydi Sampiyonluk filan hikayeydi aslinda.. Fink de Magath'in olasi Joshue sakatligi ihtimaline karsi transfer etmek istedigi bir isimdi.. Besiktas ondan biraz Ernst performansi bekledi ve göze giremeyince kadroda yer alamadi.. Teknik adam yanlisidir bu. Gecenlerde Fink'in nasil transfer edildigini Denizli'nin söylemlerinden okuyunca cok daha iyi anladim. Cisse kötüydü, yenisini alalim ve Fink iste.. Bugüne kadar kadroda sayili defa yer almis Fink'den Funkel'in elindeki Fink futbolunu beklemek cok da mantikli degil. Neden ? Her iki teknik adama da Fink'i sorun aldiginiz cevaplarin farkliliginda ve biraz de yüzeyselliginde göreceksiniz isine egilme noktasindaki teknik adamlarin farkliliklarini..

Ismail eger cok daha baska bir ortama düsseydi yavas yavas siyrilir ve bu ülkenin gelecegine damgasini "simdiden" vururdu.. Lakin benim su yasimda bile kaldiramayacagim bir bonservis baskisi vardir ki isi cok zor.. Daum, Özer konusunda cok dogru adim atsa da "özer neden yok, özer yedek, türkleri sallamiyor tabi yabanci" gibi abuk subuk elestiriler geliyor lakin yapilmasi gereken "dogru" budur.. Yeni transfer edilen oyuncular ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar takimin yükünü onlara yükleyemezsiniz.. Daha kime pas verecegi, soyunma odasi yabanciligi gibi cesitli sorunlari asmasi gerekir.. Oturmus bir takim icerisinde ancak yildizlasabilirler.. Takimi onlar yerine "oturtamaz". Kötü performanslarin icerisinde en cok zilgiti onlar yer ve kaybolma olasiligi oldukca fazladir. Mesut Özil yildiz oyuncu olarak Bremene geldiginde uzunca bir süre ilkonbir yüzü görmedi, alti ay da kendisinden ses seda cikmadi.. hazirlandi.. Özer de bu sekilde hazirlaniyor, Ismail ise bu ortamda harcaniyor daha cok..

Velhasil Bobo'sunden Tello'suna, Fink'inden Kalecisine kadar psikolojik olarak sahada hazir olmayan bir oyuncular grubu var. Hepsi potansiyelinin altinda oynuyor.. Tüm bunlari birlestirecek karizmada bir oyuncu da yok.. Ernst olabilirdi o da mac öncesi yasadigi talihsizlik nedeniyle maca dahil edilmedi. Su an icin sorunsuz futbolcu sayisi cok azdir. Ernst,Sivok,Ferrari ve belki bir de Ekrem..

Baska acidan Galatasaray ya da Fenerbahce Avrupada cok mühim basarilar kazanir iken oyuncularini ve sistemini tüm ülke ezbere biliyordu.. Besiktas sene basinda teknik adamin kararsizligi nedeniyle önemli olan zaman dilimini harcadi. Daha da kötüsü yurt ici transfer geyigine parasindan ziyade zamanini ve enerjisini harcadi.. Eger o zaman dilimi daha dogru bir sekilde degerlendirilseydi bugün bir Topuz parasi kazanmis olacakti takim.. Yukaridaki resimde görebilirsiniz, takimin her seyi Misimovic'tir.. Lakin bu adam kac mactir ilkonbir oynar ve bu konuma nasil yükselmistir, Tabata bu kadar kötü bir futbolcu degil ama Nihat, Ismail,Fink,Serdar Özkan gibi takimin icerisine oturamadigindan dolayi savruk, ne yaptigini bilmez ve sinirli olan bireysel yetenegiyle is götürmeye calisiyor.. Size sayisiz örnek verebilirim ve gercek ortadadir.. Ronaldinho dahi takim degistirirse afallar, Mismovicinden Lincoln'üne kadar sansa güzel bir vurus oturtmazlar ve son anlarda önemli goller atmazlarsa belirli bir mac oynamadan verimli olmalari cok zordur.. Henry'e bakin Barcadaki ya da transfer olmus her futbolcunun ilk dönemine.. Golcüler biraz daha sanslidir lakin özellikle defans ve orta saha icin mac sayisi ve icerisine kendisini konumlandrilabilecegi sabit bir sistem gerekir.. her ikisini de bulamayanin da yetenegi tartisiliyor ama bu futbolcu kadrosunun kalitesinden ziyade tartisilmasi gereken besiktasin iki kupa sonrasi olusan/olusturdugu futbol ortamidir..

Besiktaslilarin aksine ben su ortamda Yildirim Demirören'den fazla Mustafa Denizli'ye yüklenirim. Iki kupali bir teknik adam olarak ayagina kadar gelmis baskanindan her sözü kati suretle dinlenilen bir teknik adam olarak cok daha saglam ve istikrarli bir acilim sergilemeliydi. Sonuc itibari ile Demirören, Aziz Yildirim gibi her seye ragmen benim dedigim olacak diyen bir baskan degildir. Ipleri tamamen Denizli'nin eline vermisti. Oyunculara yaklasim ve transfer konusunda yasanilan sacmaliklar da ortadadir. Su haliyle Besiktas varolan hincini dogru bir sekilde yönetime yönlendiriyor.. zira bu takim yönetilemedigi icin bu noktaya gelmistir.. Kadro kalitesi ancak ceyrek final ve sonrasi icin gündeme gelebilir lakin Kasimpasaspor karsisinda dahi sergiledikleri futbolun iceriginde futbolcularin kalitesi, niteligi degil varolan kosullari, transfer sacmaliklari, takim ici didismelere meyil verecek gelismeler neden olmustur.

Bu yenilgi kongreyi etkileyecek bir sportif basarisizlik olarak hayirli olmustur da diyebiliriz Besiktaslilar icin..

9 yorum:

Can dedi ki...

Bu gerginliği kötü oyun da tetiklemiyor mu? Ben Keita'nın kırmızı kartında insanların atladığı noktanın o olduğunu düşündüm hep; mevcut gerginliğin üzerine, yapabileceklerini de yapamayan bir adamın patlamasıydı o olay gözümde. Beşiktaş'ın bu sezon oynadığı neredeyse tüm maçları seyrettim ve gerginliğin de futbola olan etkisine net katılıyorum; hayatımda ilk defa olan bitenin bir takımı ne kadar etkilediğine Denizlispor maçında şahit oldum.

Söylemek istediğim, Denizli ortamı elleriyle hazırladı zaten; oyuncuların oynadıkları oyundan zevk almadıkları, oynadıkları pozisyonları kabul etmedikleri aşikar. Teknik direktörler gözümde ikiye ayrılır; malzemeye göre çalışanlar ve sistem sahibi olanlar. Sistemsizliğin tam göbeğinde asıl işi malzemeden fayda maksimizasyonu yapmak olan bir hocanın sistem hocalığına dönüşü şaşırtıcı. İyi oyun ve sonuçlarla dengeleyebileceği, morallendirebileceği bir ekibi, çöküşe götürdü elleriyle. Rakiplerin transfer politikası göz önüne alındığında, tribünlerin de bu ortamdan etkilendiğini görmek çok da zor değil.

Senin de söylediğin gibi yönetimden önce, tüm resmi maçlarda(10 lig, 4 şampiyonlar ligi) sadece 9 gol atan takımın başındaki adam hakkında konuşmak benim gözümde daha önemli.

Pamukk dedi ki...

"Tabata bu kadar kötü bir futbolcu degil ama Nihat, Ismail,Fink,Serdar Özkan gibi takimin icerisine oturamadigindan dolayi savruk, ne yaptigini bilmez ve sinirli olan bireysel yetenegiyle is götürmeye calisiyor.. Size sayisiz örnek verebilirim ve gercek ortadadir.. Ronaldinho dahi takim degistirirse afallar, "

ne güzel söylemişsin. bu sözleri bütün tribüne yedirerek ezberletmek öğretmek anlatmak lazım. bizimkiler bi anda tabatadan alex olmasını bekliyorlar. robot ya sanki kuruyosun şipşak. olmuyo tabi hop tabata yuuuhhhh..

denizlinin sonu demirörenden daha yakın bence. çünkü demirören seçimi kaybetmez.MALESEF.

Arkhe dedi ki...

Fenerbahçeliyim, algıda seçicilik yaptım. Özer konusunda yaptığın yorumlar ve verdiğin örnekler çok güzel, eline sağlık. Özer'i görememek benim bile yavaş yavaş canımı sıkmaya başlamıştı ki bu yorumlar geldi. Bana biraz sabır pompalamış oldun. Özer üzerinden Daum'a kaptıranlara bu yorumları yaymak için çaba göstereceğim.

Ali Ece dedi ki...

Oyunculara ödenen ve ödenmeyen maaşlar bağlamında Beşiktaş takımının içten çatladığı tespitin çok yerinde ve her şeyin özeti. Sosyal adaletin olmadığı hiçbir takım tarihte başarılı olamamıştır, olamayacaktır... Nobre'nin sözleşmesini yenilemek için yılda 2 milyon küsur dolar para verilmeye başlanmasından sonra dün gibi hatırlıyorum Türk oyuncuların neler söylediklerini... Ben bazılarının yanlış anladığı gibi Nobre'ye takık falan değilim, Nobre'ye ödenen paraya ve takımın içinde yol açtığı derin bölünmeye karşıyım.
Bu St. Pauli'nin hocasına, St. Pauli'ce, St. Paulisit motivasyon yöntemlerine bayıldım.
En bayıldığım konu da yine her gün Borges ne yazmış, neler öğrenebilirim diye bloguna girmenin dayanılmaz neşesi:)))
İyi ki varsın

barış dedi ki...

özer hazırlanmak için yedek bekletiliyordur inşallah. semihe dönmesin de durumu.

Borges dedi ki...

Arkhe: Daum, digerlerinin aksine genc futbolcuyu kazandirma konusunda oldukca iyidir. lakin bugün Özer konusunda kendisini siper etmis durumda, herkes Özeri degil Daum'u sucluyor, bir bakima bu diger secenege göre cok daha güzel..

Ali Ece: beni bosver de senin kadar bloglarda yazan insanlara destek veren insan cok azdir. futbloglari adina bir "tesekkür" de bizden sana.. Sagolasin sen..

pamukk: Demirören konusunda ben emin degilim, isin dogrusu iki maglubiyet daha alirsa bu takim kazanamayacagina eminim lakin cok da bilmiyorum elbette kendisie nasil bagladi ve ne gibi bir zorunluluk var ortada..

Can: Dedigin gibi sinirden, kaybetmislikten olusan bir durum olsaydi gecici olmasi gerekirdi. oyuncular, gecen senenin cok altinda.. Yahu biz gecen dönem tello'ya hasta olmustuk, en iyisiydi, nedir bu sezon bu düsüs ? Keza Bobo.. nihat.. Fink dedigin adam gecen sezon bütün maclarda oynamistir.. ismail, ekrem.. bu düsüs teknik adamdan ve yönetim ici adaletsizliklerden kaynaklaniyor lakin burada hakli olan kimdir yerine cogunlugunun düstügü/düsündügü durum nedir sorusu önemlidir. haksiz da olsalar buyuk bir cogunluk "haksizliga ugradigini" düsünüyorsa yönetilemiyordur, bu kadar basit..

Borges dedi ki...

baris: Sunu derim ben.. yanilabilirim elbette ve kaniti olan bir durum degil de yorumdur. Eger Özer iyi bir futbolcuysa ve Daum bu takimin basinda kalirsa, kesinlikle türk futboluna gececek sekilde takima yerlsecektir. zamanla bunu görecegiz süphesiz..

Semih konusu ise Zico dahil her teknik adami ikileme düsüren bir talihsizliktir. ben olsam Semih'in oldugu yere gelecegi parlak özervari bir türk futbolcusu alirdim onun yedegi olarak.. oynatmadiginiz her saniye akliniza 14 milyon euro getirecek bir adami degil.. sorun daha cok budur, rekabet burada dogru bir sekilde takima olumlu katki saglamiyor.

Arkhe dedi ki...

"Daum, digerlerinin aksine genc futbolcuyu kazandirma konusunda oldukca iyidir." demişsin. Belki görmemişsindir;

http://www.tirajik.com/daumun-harcanan-gencleri/

http://www.tirajik.com/daumun-harcanan-turk-gencleri/

Borges dedi ki...

Arkhe: Sagolasin, okudum ve cok keyifli bir analiz.