24 Haziran 2010

SILI Üst Tura Cikmayi Hak Etti Diyengiller.!



Bu oyunda kimin neyi hak edip etmedigi cok ciddi bir tartisma konusudur. Futbolu seven hemen herkesin keyif aldigi, dogru buldugu eylem ve güzel dedigi olgu birbirinden oldukca farklidir.

Tamam, Sili milli takimi cok güzel oynuyor ve basta ben olmak üzere herkesin takdirini kazaniyor ama hak etmek baskadir.

Futbolu hucumdan ya da ofansif anlayistan varsayarsak hic oynamayalim, Barcelona'nin ve Ispanya'nin eline verelim kupayi. Hak etti ne de olsa, öyle mi ?

Barcelona Inter'i yenecek, sonra hak etmis olacaktir.

Ispanya karsisinda zayif kadrosunun eksik oyunculariyla beraber Isvicre'nin yaptigi alan savunmasinin neden degeri yok ki ? Kolay bir seyse bunu yapmak, buyursun Sili yapsin ve hakkiyla ciksin..

Yok kolay degilse bunu basarana da saygi duymak gerekir. Ispanya, tandeminde ikinci lig defansinin oynadigi yerde pozisyona girememistir arkadasim, kolaysa basarin yahu.

Adamlari haksiz yere on kisi birakmissiniz, ofsayttan gol yemis ve yenilmis. Lütfen bununla yetinin.. Daha fazla kiyak gecilmesi icin sacma sapan cigliklariniz da olmasin. Hak eden alir Ispanyadan puanini -ki beraberlik dahi yetiyor- cikar bir üst tura. Cikamiyorsa da hak etmemis demektir.!

Hondurasi yenmek de cok kolay degil. Isvicre, üst turu hak ediyorsa yenecektir. Sili cok kolay yenmemistir bu takimi.. Ispanya'yi yenen, Sili'ye on kisi kafa tutan ve eger olursa Hondurasi da yenen bir takim hangi nedenden dolayi üst turu haketmiyor ?

Ben de hucum futbolunun, gollerin ve atak oyunun hastasiyim lakin asla ve asla Inter Sampiyonlar Ligini hak etmemistir demem, hak eden Interi de yenebilecek golleri atandir.!

Kardesimin Abitur-Töreni(mezuniyet) icin o aksam maclarini maalasef kaciracagim.. Simdiden basarilar güzel futbol oynayan güzel insanlarin takimi SILI.!

14 yorum:

TA dedi ki...

alamanya içinde aynı duygulara sahip misin acaba:) yani başlıktaki şili yerine alamanyayı koysan nasıl bir yazı çıkar ?
sanırım hitzfeld faktörü var bu yazıda.

Borges dedi ki...

TA: Almanya icin de yazdim, Gana'yi yenemiyorsa ne isin var burada ?

Ben Almanya'nin Dünya Kupasini alabilecek bir olgunluga sahip olmadigini dusunuyorum ama futbola verilen bu destegin devami, löwün kalabilmesi icin minumum ceyrek final gerektigini ve umarim yari final oynarlar diyorum. Ama Yari finali haketti, DÜnya Kupasini hak etti filan cok baska seyler.


Istemek baskadir , onun hakkiydi demek cok baska. Neye göre ? Bu cok uzun mevzu.

Ben "degerlendirme" asamasinda kiyak gecmiyorum, misal "ferguson allahtir" demiyorum.. Neyse o. Begenimize göre egip bicmiyoruz. Istemek baska, ne kadar haketti cok baska.

Almanya, süper top oynamiyor, eksiklikleri cok. Uruguayu, USA'yi, Arjantini,Sili'yi, Ispanya'yi, Brezilya'yi taraftarligin disinda begendim misal.

Pan Monroe dedi ki...

hak etmek başka bir konu usta. ama futbolda gerçek bir adalet ararsak işin çok diplerine inmek lazım. Bu yüzden ben bunun çok da somut bir kavram olduğunu düşünmüyorum. Bir maçtaki yanlış kararlar da bunu belirlemez benim için. Hukuk ve adalet iki farklı kavram çünkü. Eğer son maçta Şili'nin golü iptal edilseydi ve maç bu skorla bitseydi, hatta Eren o golü atsaydı, hak yerini bulmuş mu olacaktı? Hiç sanmıyorum.

Şili 1990-1994 dünya kupalarından men edildi. Avrupada hiçbir takıma böyle bir gerekçeyle böyle 8 seneyi çöpe atan bir yaptırım uygulayamazsınız ama Şili'ye uygulandı. Ha, bu demek değil ki şimdi de goygoylansın. Ama bu konularda pek de başı ağrımayan İsviçre'nin, bir ofsayt golüyle sızlanmasını gerektirecek pek de bişey yok benim gözümde. Sonuçta maçı Şili'li bir hakem yönetmedi. Şili topunu oynamak istedi. Arada bir artistlik oldu, hakem yedi. Aynısını ilerleyen dakikalarda İsviçre'nin defans oyuncusu da yapmaya kalktı, bu sefer de hakem yemedi. olay bunun ötesinde değil benim gözümde. Ha bu İsviçre'nin yenilmesinde çok büyük bir etken midir? Tabi ki öyledir ama dediğim gibi, umrumda bile değil, tohumuna para saymadım.

Haketmek nedir, bunun felsefesine giremem. Belki de sen haklısındır. Ama ben Şili'nin çıkmasını istiyorum, turnuvanın devamında Şili'yi izlemek istiyorum. İsviçre'yi değil.

Borges dedi ki...

Pan Monroe: Iste bu yüzden adalet kavramlari da farkli oldugundan bilemiyoruz cok seyi. Ancak kisisel görüslerimizi belirtebiiriz.

Misal, 11-11 giden macta Sili hicbir seyi haketmemistir, bir sutu haric pozisyonu da yoktur. Ispanya gibi olacakti sonu belki daha baska.. Ama o kirmizi kart sonrasi olusanlar da kusura bakma beni cok ilgilendirmiyor. Cunku bilemem, 11-11 bunlari yakalar mi belki daha fazla fark mi atar ?

Simdi isvicrenin gole ve hatta gollere ihtiyaci var. Bakalim ne olacak ?Ben Isvicre'Yi severim ama cikacaksa Hondurasi yenip cikacak, hak ederek. Yenemiyorsa, salt savunma takimiyisa o zaman kalacak ama asla da sizlanmayacagim neden cikmadi yaaaa diye. Cikmasi gereken cikar, USA gibi absürd haksizliklara ugramadigi sürece cok da ses cikarmam..

Pan Monroe dedi ki...

ben işlerin tersine dönmesinde salt İsviçre'nin 10 kişi kalmasının rolü olduğuna da katılmıyorum. İlk yarı Şili'nin etkisiz olmasındaki en büyük neden Suazo tercihi ve Suazo'nun ciddi verimsizliğiydi. Nitekim rakibi 10 kişi kaldıktan sonra en kilit ceza sahası adamını çıkartıp Valdivia'yı aldı Bielsa.

10 kişi kalmanın defansif dezavantajı nedir? Çok iyi pırpırların da yoksa, hücuma çıkamayıp gömüldüğün için insiyatifi rakibe verirsin ve gerisi direncine kalır. Hatta hepimiz kabul edelim, İsviçre için beraberlik de iyi bir skor olduğundan doğal olarak iyice yaslandı ve bunun normal şartlarda Şili'nin işini zorlaştırması ve karambollere duacı olmasını gerektiriyordu. Inter-Barcelona maçı buna en güzel örnektir bu sene için. Ya da 2009 daki Chelsea-Barcelona maçı, skorun ne olduğunun bir önemi yok.

Ama Şili-İsviçre maçı böyle bir maç kesinlikle olmadı, ilginç olan da bu. Evet, insiyatif elindeydi fakat bütün hücumlarını, üstelik de set hücumlarında doğrudan savunma arkasına,ya da direkt göbekten ayağa atılan net toplarla olgunlaştırdı Şili. Bu günümüzde çok sıradışı birşey.Bekleri oyunu ve markaj alanını o kadar genişletiyor ki, kontraya çıkar gibi set hücumuna çıkıyorlar. İsviçre İspanya karşısında 10 kişi kalsa, skor ne olursa olsun bu kadar pozisyon vereceğini zannetmiyorum. Hiç hücumu düşünmeyen, üstelik çok iyi savunma kültürüne sahip bir takıma karşı bu kadar geniş alana hücum yayabilmek ve maç 0-0 ken 2-3 adamla savunma arkasına sarkabilmek, bunlar gözardı edilmemesi gereken şeyler bence. Evet hep hücumu düşünüyorlar çok keyifli çok eğlenceli, ama nasıl düşünüyorlar? Bence soru bu olmalı. Sen savunma hatası değil bireysel hatalar diyorsun ama ben buna kesinlikle katılmıyorum.

Şili sadece sempati beslenecek bir takımdan çok, Tele Santana'dan beri ilk defa böyle sıradışı bir oyun anlayışını başarabildiği için "işini bilen" takımlardan daha çok takdir kazanıyor gözümde. Tek sorunları çok rahat gol kaçırmaları. İspanya maçında bunu aşarlarsa,bence sadece kupa için değil, dünya futbolu için de hayırlı bir iş olacaktır.

Borges dedi ki...

Pan Monroe: Ben Sili macini bir daha seyredelim derim.

SILI'nin Ispanyadan farkli olarak "Ofsayta düsmedigi" nadir anlarda pozisyon bulmasinin en önemli nedeni Isvicre defansinin "bireysel" hatalaridir. Tek tek her pozisyonu da inceleyelim, mümkün olsa bir macin tekrarini veren bir internet alani bulsak keske.. Varsa böyle bir sey birisi haberdar etsin bizi.

11-11 Vidal'in soldan cikardigi sutun disinda tek ama tek bir pozisyonu dahi yok.

Ikincisi cikan adam Behrami. belki de en önemli adamlarindan birisidir. Savunma ve Hucum ayni ölcüde gerceklestirebilen, rakibi kapattigi andan itibaren cikis yolunun önemli isimlerinden.. hani 10 kisi kalsa da Behrami cikmasaydi.

ISvicre hazir olmayan Frei'yi oynatarak hata yapmistir ve fakat Frei yerine Eren-Murat Yakin girmesi, Behraminin orada kalmasi sadece Eren pozisyonu ile macin bitmemesi anlamina gelir ki cok avantaj sagladigini düsünüyorsaniz misal SIli on kisi baslasin Ispanya karsisinda.. Baslamaz neden ? Cunku avantaj kismi komiktir.

Pek cok insan ceza sahasina inmeyi "pozisyon" saniyor. Ispanya sol kenardan elli orta kesti, Isvicreli olarak hepsini en ufak bir tedirginlik hissetmeden karsiladik.. Zira bu caresizligin ortaya gönderilisinden baska bir sey degildi.

Ayni sekilde 11-11 iken de durum aman aman farkli degildi.

Isvicre, Ispanya karsisinda alan savunmasi konusunda tek bir hata yapti; Pique'nin pozisyonunda yerlesim.. Ve fakat bunun disinda kusursuz bir sistemi islettiler.

"Ama Şili-İsviçre maçı böyle bir maç kesinlikle olmadı, ilginç olan da bu. Evet, insiyatif elindeydi fakat bütün hücumlarını, üstelik de set hücumlarında doğrudan savunma arkasına,ya da direkt göbekten ayağa atılan net toplarla olgunlaştırdı Şili."

Cok yeni bir sey olmadigi gibi pozisyonlar daha cok isvicre defansinin "bireysel" hatalarindan olusmustur, bir daha üzerinden gecmekte fayda var.

Gol ve pek cok pozisyon saglam bir taktik ile ofsat nedeniyle geride birakilmistir.

10 kisi kalmis rakibin üzerine osayttan attigin gol sonrasi olusan boslukta dansin görüntüsü güzeldir ama gercek daha baska bir seydir. Ispanya'nin dagittigi Honduras karsisinda Sili cok da kolay galibiyet alamamistir.

Aslen her sey Isvicre-Honduras, Ispanya Sili karsisinda belirecektir.. Sili'nin Ispanyaya yenilmesi ihtimali kadar Isvicre'nin Honduras karsisinda galip gelememe ihtimali vardir, bekleyelim ve görelim. Yeniyorsa hakederek cikacaktir.. Yenemiyorsa da basit bir acilimi var: Hak etmemistir.

barış dedi ki...

bana göre saha dışı bir faktör yoksa kazanan her türlü hak etmiştir. fenerbahçe trabzon maçını kazanmayı hak etmemiştir mesela. çünkü galatasarayın nasıl orta sahası beceriksizse oyun kurmada fenerbahçenin de forvetleri golü atmakta beceriksiz ve bunu gibi..

barış dedi ki...

bana göre saha dışı bir faktör yoksa kazanan her türlü hak etmiştir. fenerbahçe trabzon maçını kazanmayı hak etmemiştir mesela. çünkü galatasarayın nasıl orta sahası beceriksizse oyun kurmada fenerbahçenin de forvetleri golü atmakta beceriksiz ve bunu gibi..

zachpaulsen dedi ki...

mesele hak etme meselesi değil. mesele futbolun ne için oynandığının idrakı? bence subjektif olmayan bir tek şey varsa futbol adına o da goldür. yani herkes, her taraftar, ya da her futbol izleyicisi izlediği oyunda gol görmek ister. oyunda gol olması daha çok olması demek, heyecanın artması ve daha çok ilgi demek.
daha çok gol için daha fazla poziyona girmek lazım. tabi bunun tersi de geçerli yani 1 pozisyonla da gol atılır ama istatistiksel olarak ne kadar çok pozisyon o kadar çok gol demektir uzun vadede.
belki 1-2 maçlık yüksek sayıda pozisyonun ama az sayıda golün olması anlaşılabilir ama uzun bir sezonda bu oran çok gol pozisyona girebilen bir takım için lehine birşeydir gol bulmada.
son olarak çok pozisyona girmek için de oyunun hücum, atak yönüne daha fazla önem vermek oralarda daha fazla dolanmak, daha çok adamı hücum için kullanmak, hücum yönü, tekniği daha yüksek oyuncuları tercih etmek gerekir. zira isviçre gibi sadece işi koşmak, fiziksel mücadele etmek olan oyunculardan kurulu bir takımın bence bir futbol seyircisine vadedeceği birşey yoktur.
bu iş eğer bir entertainment ise, zevk ise, eğlence ise, taraftarlık hissi falansa sürekli kapanan, defans yapan, alan daraltan, hücuma çıkma konusunda sadece tek planı kontra atak olan, sahadaki tarım araç gereci tipli futbolcu sayısı çoğunlukta olan bir takımın veya bu anlayıştaki bir hocanın futbola, futbol izleyicisine ne kattığını ne verdiğini soruyorum?
bence o sadece gayet makyavelist bir şekilde sonuç odaklı olduğu için, oyunun içine etmekten hiç de imtina etmez.
bu tartışma tabi ki subjektif ama bence gol, pozisyon, pas trafiği, estetik bir çalım objektiftir. kimse bana defans ve mücadele izlemekten hoşlandığı için futbolu bunun için sevdiğini söylemesin. hiçbir çoçuk bir takımı bu sebeplerden tutmaz.

tüm dünyada neden barcelonanın bu kadar sevildiği sorusu bence araştırılmalıdır? ama maalesed teknik direktörler hep yunanistanı ve inter'i örnek alıyor. nedense onu yapmak daha kolaylarına geliyor. halbuki barcelona gibi oynamayı denemek, takımını o şekilde oluşturmak, daha fazla oyuncu ile hücuma çıkmak, daha pasa dayalı oyun yapmak neden bu kadar zor anlamak mümkün değil

ben düşünce olarak hücum oynayan takımların her zaman başarılı olmalarını ve örnek oluşturmalarını temenni ediyorum.

Borges dedi ki...

hucum futbol: Söylediklerinin hemen hepsine katiliyorum.

Ama su kesin ki Isvicre karsisindaki Ispanya, Barcelona'nin evinde oynadigi inter maci "hucum futbol" sevenler adina cok bir sey sunamamistir.

"ben düşünce olarak hücum oynayan takımların her zaman başarılı olmalarını ve örnek oluşturmalarını temenni ediyorum."

isteyebiliriz. Ben de istiyorum. Ve fakat hak etmesi icin de önünde varolan savunmalari asabilecek bir beceri, hucum oyunu gerceklestirmelerini de istiyoruz..

Barcelona muhtesemdi, neden ? alti kupayi öyle bir aldi ki kimse engelleyemedi, biraz da hakemler yardim etti diyelim. Ve fakat bu kadar iyi oynamasinin temelinde yatan hicbir savunmanin durduramayacagi ölcüde muhtesem bir sey sunuyor olmalaridir. O zaman savunmalarin bu hucum futbolu gelistirdigi cok da yanlis olmaz sanirim.

En basit bir savnmaya bile takili kalan, Ispanya gibi sagdan yüz tane gelisi güzel orta cikarmayi ben hucum futbolu filan demiyorum. Ispanya gibi bir takimi oraya civileyeni de alkisliyorum.

Ispanya gibi durdurulamazi "durdurmayi" da futbol takipciligi sonrasi güzel bulup keyif alabiliyorum. Barcaliyim, inter ve Mourinho antipatim de vardi ve faakt adamlari alkisladik, biz bile.. karsi tarafta bulunan insanlar dahi alkisladi. Cunku bir seyi sahada cok iyi yaptilar.. Bir seyi becerdiler, yer yer estetik bir sekilde. Savunmanin da sevilebilecegini, futbola dair oldugunu da görüyoruz bu sekilde. Savunma futbolunu sevmesek de..

zachpaulsen dedi ki...

saygı duymak, haketmek, tamam ama alkışlamak hayır. ben ısrarla oyunun bu şekilde içine edildiği kanısındayım. siz olaya objektif olarak yaklaşıp sahadaki mücadeleyi ve sonunda bu şekilde kazanılmış bir başarıyı alkışlıyorsunuz.
bense bunun izlemeye değer birşey olmadığı inancındayım. iki takımın sahaya çıktığında kafasında olması gereken şeyin maçı kazanmak olması gerektiğin, maçı kazanabilmek için gol atılması gerektiğini, gol içinse topa daha fazla sahip olup, rakibin kalesine daha yakın olmak gerektiğini, ve bu şekilde ama bireysel ama takım olarak sürekli denemek gerektiğini pozisyon üretmek gerektiğini düşünmesini istiyorum.
eğer bu normal yollardan olamıyorsa dışarıdan müdahele ile kurallar değiştirilerek bu mantalitenin hayata geçmesi şart.
en önemli devrim; beraberliğin yüceltilmesi illetinden futbolun paçasını kurtarmakla başlıyor bence. ya beraberliğe puan verilmesin, ya da daha golü galibiyetlere daha fazla gol atan takıma daha fazla puan verilsin. bir şekilde sürekli golü düşünen, gol atan, gol arayan takımların ve teknik direktörlerin ödüllendirilmesi bence futbola olan ilgiyi artıracağı gibi haddinden fazla değer kazanan aygır tipli ama kazma, tarım-araç gereçlerinin hakettiği kalaslık mertebesine geri döneceklerdir.
rakip sahada atılan golün önemi, elemeli maçlardaki penaltı saçmalığı vs.. gibi bir sürü kuralda yapılabilecek olası değişiklikle futbol bu beladan ve iletten kurtulabilir. artık çok teknik 10 numaralar, çalım atan, adam eksilten sihirbazların sayısı azalıyor. bu adamlardı bizlere futbolu sevdiren. hollanda, ajax, barca, real madrid, maradona, brezilya bunlardı herkesin aşık olduğu futbol.
ben bunları geri istiyorum. şu anki mekanize piyade birliklerini değil!!!

TA dedi ki...

''tüm dünyada neden barcelonanın bu kadar sevildiği sorusu bence araştırılmalıdır?''
barcayı tüm dünya sevmez.inter maçlarında ibre interden yana kaymıştır.hele ingilizler hiç sevmez barca futbolunu.onlar pas izlemekten çok her an! gol pozisyonu olma olasılığını severler.tempoyu hızı süprizleri severler.barca oyunu özelliklere ingilizlere çok yavan gelir bu bakımdan.yunan futbolu ile barca futbolunu karşılaştırmıyorum.barca ile manu-inter-çelsi futbollarını kıyaslıyorum heyecan bakımından.elbette sadece defans yapabilen hızlı hücum organizyonu sıfır takımlar heyecan vermez.

@borges

''O zaman savunmalarin bu hucum futbolu gelistirdigi cok da yanlis olmaz sanirim. ''

bence tersi.barca hücum anlayışı savunmaları geliştirmiştir.bunu dünya kupasında görüyoruz ve bundan sonrada göreceğiz.barca hücum anlayışı doğal olarak seninde yazdığın gibi rakipleri kendi yarı alanına hapsediyor.bunu yapmayanların cezası ağır oluyor tabi.(arsenal-şili vs). aslında oyunu kötü gösteren barcanın rakiplerinin katı defansı değil barcadır.rakiplere nefes aldırmayan ve pas gevezeliği yapan bir takım var ortada ve siz diyorsunuz ki (hücumfutbol) rakipler neden barca gibi oynamıyor.barca gibi oynarsa bu kez barca barca olmaz.(bir maçta 2 barca olmaz!). eğer topa sahip oranları bir maçta yüzde 55 e 45 ise o maçta barca takımı oynamamıştır diyebiliriz.maçı görmeden.hal böyle olunca rakipler niçin barca gibi oynamıyor söylemleri saçmalık oluyor.ama şu olabilir.barca gibi takımlar çoğalır.ve siz bu söylemi daha yüksek sesle ve sıklıkla dile getirmeye başlarsınız.çünkü her maç aynı dizilişi 8-(4+4)-1-1 daha sık görürsünüz.söyleminiz değişmez ama sıklaşır.
bir maçta iki barca gibi oynayan takım hiçbir zaman olmayacaktır.barca gibi takımların çoğalması demek barca-inter maçlarının çoğalması demektir.bu ise olumsuz bir vakıa.oysa özellikle ingilterede iki takımında iyi olduğu tempolu maçlar oynanıyor.yada beşiktaş-eskişehir maçı oynandı bu ligde.(3-2). iki takımda barca gibi değildi ama manu gibiydi.birisi barca gibi olsaydı o tempo ve heyecan yok olabilirdi.

TA dedi ki...

@hücumfutbol

''yani herkes, her taraftar, ya da her futbol izleyicisi izlediği oyunda gol görmek ister.''

evet gol görmek ister ama birincil isteği her an gol pozisyonu görmektir.yada gol pozisyonu olma olasılığı heyecan uyandırır tarafta.yoksa 90 dakika 2-3 gol izlemek için tv başına geçmez ve stada gitmez taraftar.örnek vermek gerekirse bazen öyle anlar oluyorki derinlemesine bir pas veriyor oyuncu ve son anda rakip engelliyor engellemese karşı karşıya kalacaktır.bu heyecan uyandırıyor.ortada pozisyon oluşmuyor.pozisyon oluşma ihtimali oluyor.
benim barca antipatim buradan gelir.nereden?her an pozisyon olma ihtimali (pozisyon demiyorum bak) barca maçlarında fazla olmuyor.barca 50 pas yapacakta tvde taraftar ondan sonra bir gol pozisyonu izleyecek.buda maçta tempoyu düşüren bir faktör.doğru oyun yanlış oyun demek istemiyorum ama heyecansız bir oyun doğuyor.ingilterede durum farklı.orada 90 dakika süprizlere açık bir oyun izlenir.top defanstadır ve 10 saniye sonra karşı kalede taraftar gol pozisyonu izler.skorlar yine büyüklerin hanesine yazılsada maç iki taraf içinde gidip gelir.süprizler oyun içinde gerçekleşir.

''kimse bana defans ve mücadele izlemekten hoşlandığı için futbolu bunun için sevdiğini söylemesin.''

aslında birçok iyi takım defans yaparken hücum planlarını da yapıyordur.biz sadece defans yaptığını görürüz.bazen defansa çekilmek en güzel hücum şeklide olur.bu şekilde rakibi kendi alanına bilerek çekmişsindir.yani ileride pres yapmayarak kendi alanına gelerek farklı bir hücum planı yapmış olursun.3 farklı plan yapılır maç içerisinde.1-ileride pres yaparak rakibi çıkışta dengesiz yakalamak(iyi paslaşan rakipler karşısında büyük risktir geride büyük boşluk doğuracağı için-ama maç içerisinde bazı anlarda hiç ileride pres yapmayan bir takımın pres yapması rakibide şaşırtır ve ilginç goller çıkar)2-2.bölgede kontrollü oyun.(daha az riskli bir plandır.orta saha üstünlüğünü rakibe vermemek üzerine kuruludur.ama yinede risklidir.barca ve ispanya gibi takımlara karşı işlemez bu planda.iyi pas yaptıkları için.3- takımın 8 kişi ile birinci bölgeye(kendi yarı alanında) çekilmesidir.8(4+4)-1-1 gibi bir diziliş.takım 20 metre alanda bu dizilişte oynar.tipik kontratak dizilişidir.tabi hızlı oyuncuların ve organizasyonun varsa gerçekleşir kontratak.

''tüm dünyada neden barcelonanın bu kadar sevildiği sorusu bence araştırılmalıdır? ama maalesed teknik direktörler hep yunanistanı ve inter'i örnek alıyor. nedense onu yapmak daha kolaylarına geliyor. halbuki barcelona gibi oynamayı denemek, takımını o şekilde oluşturmak, daha fazla oyuncu ile hücuma çıkmak, daha pasa dayalı oyun yapmak neden bu kadar zor anlamak mümkün değil''

daha öncede yazdım.bir maçta iki barca takımı olmaz.barca demek topa sahip olmak demek yüzde 65-70 oranlarında.o zaman barca barca oluyor.iki takım yüzde 70 olursa toplamda 140 yapar öyle mi? :)
ama bir maçta 2 manu 2 çelsi 2 inter takımı olur.çünkü bunların oranları en fazla yüzde 55 civarlarıdır.barcayı keyifle izliyorsun ama o keyfi rakiplerini yok sayarak izlettiriyor bunun farkında değilsin.yani topu sadece barca oynuyor çok pas yaparak.manu ve diğerleri ne yapıyor peki?onlar hızlı hücum yapıp topu rakibe teslim ediyorlar.rakipte aynı şekilde hızlı hücum yapıyor(yapabiliyorsa) ve ortaya tempolu heyecanlı bir maç çıkıyor.senin çok övdüğün barca manu-barca finalinde temposuz bir maç çıktı ortaya.nedeni basit.barcanın dikine oyunu çok az yapması yani risksiz oyunu oynamasıdır.efektif pas oranı barcanın çok düşüktür.birçok güzel maç hiç barca maçı olmamıştır.ingilterede oynanan 4-4 lük 4-3 lük maçlar barca maçlarında olmaz.oyun hep tek taraflıdır.barcanın pas gevezeliği tempoyu hep düşürür.topun iki kale arasında gidip gelmesini yok eder.yani güzel oyun barca değil manu oyunudur bence.sosyolojik anlamda da daha adildir.barca oyunu karşı takımı yok sayar.manu ise rakibede topu verdiği için onada fırsatlar doğar.

TA dedi ki...

@hücumfutbol
''iki takımın sahaya çıktığında kafasında olması gereken şeyin maçı kazanmak olması gerektiğin, maçı kazanabilmek için gol atılması gerektiğini, gol içinse topa daha fazla sahip olup, rakibin kalesine daha yakın olmak gerektiğini, ve bu şekilde ama bireysel ama takım olarak sürekli denemek gerektiğini pozisyon üretmek gerektiğini düşünmesini istiyorum.''

''gol içinse topa daha fazla sahip olup''

barca topa sahip olmayı abarttığı için iki takımdan bunu beklemek yanlış.iki takımda topa daha fazla sahip olmaz.biri daha fazla sahip olur.iki takımında topa sahip olma durumları yada sahip olmama diyelim manu ve benzeri takımların maçlarında cereyan eden bir durumdur.sen hiç barca maçlarında 2 takımda topa daha fazla sahip olduğunu gördün mü? arsenal olmak istedi ama olamadı.hemde en beklenilen bir takım değilmiydi arsenal.tamam dedik arsenal-barca eşleşmesinde.topa sahip iki takım.ne oldu.yine yüzde 65-35 durumu çıktı.vede skor olarakta yok oldu.demekki barcanın maçlarında suç rakiplerde değil.antifutbolu doğuran barcadır aslında.risksiz ve çok paslı oynadığı için.risksiz yani dikine pası az yaptığı için.eğer riskli oynasa maç tamamen değişiyor.top rakibede geçtiği için rakibinde hücum yapma şansı oluyor.ama 50 pastan sonra top rakibe geçtiği için otomatik olarakta rakipler daha az hücum şansı buluyorlar.sonrada diyoruzki neden rakipler hücum etmiyor!.doğru oyun yanlış oyun bakımından demiyorum.güzel oyun olarak rakibi yok sayan bir durum ortaya çıkartıyor bu pas gevezeliği.
şili neden heyecan veriyor.ispanya gibi oynadığı için mi?hayır.dikine oynuyor.kaptırıyor ve rakip bu kez atak yapıyor.ortaya tempo çıkıyor.riskli ve güzel oyun şilinin oyunudur.