6 Haziran 2012

Euro 2012: İspanya



Son Şampiyon İspanya

Son Dünya ve Avrupa şampiyonu İspanya Euro2012’nin de en büyük favorisi. Favori olmak bu turnuvalarda dezavantajdır ama İspanya son iki büyük turnuvada da favoriydi ve güzel futbolla, hak ederek kupaları kazandı. İspanya’nın kupayı kazanamamasına neden olabilecek 2 sebep var. Birisi favori olmanın baskı oluşturması ve rakiplerin İspanyaya karşı aşırı katı savunma yapması diğeri hatalı oyuncu tercihi. İlk sebep geçmiş turnuvalarda da görüldü ama İspanya bunun üstesinden gelmeyi başardı ama ikinci neden İspanyanın gruplardan sonraki eleme maçlarında sürpriz bir şekilde erkenden elenmesine neden olabilir.
Del Bosque ve Oyuncu Tercihleri



Fiziksel olarak Anadolu insanına benzettiğim Bosque sürprizlere kapalı, tecrübeli oyunculara güvenen bi hocadır. Genellikle radikal değişiklikler yapmaz. Belki klüp hocalığı için iyi bir özellik sayılmaz ama milli takım hocalığı açısından yerinde bi tarz. Milli takım oyuncularının sınırlı zamanlarda ortak antrenman yapabildiklerini düşünürsek ne demek istediğim açıktır. Del Bosque alternatif oyuncuları seçerken muhtemelen en çok zorlanan hocaydı ama seçimleri beni şaşırtmadı, alternatifler arasında milli formayı en çok giyen oyuncuları kadroya aldı. Pedro ve Negredo dışında da yanlış yapmadı.

Kaleciler: Casillias, Reina, Valdes

İspanya’nın en sağlam noktalarından birisi. Dünyanın en iyi kalecilerinden olan Casillias (Neuer ve Hart ile beraber en iyi kaleci tecrübeside cabası:)) birinci kaleci ve takımın kaptanı. Her zaman kendine güvenilebilineceğini çok kere ispatlamıştır, çok konuşmaya bile gerek yoktur. Reina ve Valdes’de yıllardır Liverpool ve Barcelona’nın birinci kalecisidirler ve ortalamanın üstü kalecilerdir. De Gea’nın da bunlarda eksiği yoktur hatta Reina’nın yerine milli takım tecrübesi kazanması açısından De Gea tercih edilebilirdi, lakin 2014 de olmasa bile euro 2016 da muhtemel birinci kaleci olacaktır kendisi.

Defans: Arbeloa, Juanfran, Ramos, Albiol, Pique, Jordi Alba, (Javi Martinez)

Martinez’i parantez içinde yazdım çünkü, esasında başarılı bi orta saha oyuncusudur lakin Bielsa hocamız bu sene onu defansda kullanmıştır gayet de iyi performans almışdır.
Aslında İspanya’nın sağlam gözüken defans hattı Puyol’un sakatlanması ile beraber biraz düşündürmüyor değil. Muhtemel defans dörtlüsü:

Arbeloa --- Pique --- Ramos --- Alba

Şuan ilk akla gelen defans dörtlüsü bu şekilde. Ramos Realde bu sene stoper oynadı ve çokda iyiydi. Kadroda gerçek iki stoperden birisi olan Pique’nin de yeri garanti gibi. Son haftalar Barcada dalgalı performans çizsede hatta yerini bi aralık Mascherano’ya kaptırsa da Albiol’den çok daha iyi olduğu kesin. Albiol ise Real’de bu sezonu yedek olarak geçirdi. İlk 11 umudu yok denecek kadar az. Ramos – Pique ikilisi bireysel olarak sağlam gözükse de aralarındaki uyum soru işareti ayrıca el-clasicolardan dolayı birbirlerini çok sevmedikleride gerçek, Del Bosque amcamız şimdiden aralarında anlaşmazlık yaşarlarsa kulube ile tehdit etti ama ben ikisinin de bu sorunu milli takıma taşımayacak kadar akıllı insanlar olduklarını tahmin ediyorum.ü



Sol bekin sahibi ise Jordi Alba, bu sene Valencia’da gösterdiği performansla güven verdi, formayı hak etti. Ayrıca İspanya’nın tam da aradığı gibi, arkadaki boşlukları değerlendirebilecek kadar iyi hücumcu bek. İspanya’nın korktuğu kontra atakları kesebilecek kadar da hızlı. Onun adına tek olumsuz detay kart görme ihtimalinin biraz fazla olması. Ben karakterini çok sevmesemde çok iyi bir bek, Barca’nın da gözdesi, kendini Barca’ya son bir kere daha kanıtlamak isteyecek olması da performansı için olumlu olabilicek bir başka detay. Muhtemelen bu turnuvadan sonra Barca yada bir başka büyük takıma giderek değerini katlayacak.

Sağ bekin en muhtemel adayı ise Arbeloa. Bosque Realle bu sene 40 yakın maça çıkan ve CL de yarı final oynayan Arbeloa’yı Juanfranın önünde tercih edecektir. Juanfran’da Atletico ile iyi bir sezon geçirdi ve Arbeloa’dan hücum olarak daha iyi ve çok teknik bir bek olmasına rağmen ilk 11’de olması zor derim ben çünkü defansif olarak Arbeloa kadar güven vermiyor.
Benim sağ bek fikrim, önünde Navas oynarsa Juanfran, Silva oynarsa Arbeloa’nın oynaması şeklindedir ki defans-hücum dengesi kurulsun. Nitekim telafisiz maçlar, amaç önce gol yememek olmalıdır.

Sağ bek için başka bir senaryo ise Ramos’u sağ beke çekip Martinez’i Pique’nin yanına koyabilir ama bu biraz kumar olur, birazda yemez açıkcası çünkü ikiside Ramos kadar hızlı stoper değil ve arkaya adam kaçırma ihtimalleri var.



Orta Saha: Navas, Xavi, Busquets, İniesta, Alonso, Silva, Cazorla, Fabregas, Mata
Her takımın orta sahası en önemli mevkisidir ama Barcelona ve İspanya’da orta saha daha bi önemli. Çünkü oyun sistemleri orta saha pas yapıp topu rakibe göstermemek, top rakipde iken de orta sahada yoğun presle topu kazanmak. Ama İspanyada işler orta sahaya geldimmi biraz karışıyor. Başta da söylediğimiz gibi Del Bosque’nin oyuncu tercihleri burada çok önemli. Bütün yıldızları oynatmak sevdasına bazen orta saha çarşamba pazarına dönüyor. İspanya Barca’dan bildiğimiz 4-3-3 sistemini oynamıyor 4-2-3-1 sistemi ile oynuyor. Ama oyun içinde özellikle giren ve çıkanlarla bu sıkça değişebiliyor.

Alonso ve Busqe ikiside çok iyi ön libero olmasına rağmen beraber oynamamaları gerekir. Ben Alonso’yu Busqe’den çok beğeniyorum lakin Xavi ve İniesta ile uyumu çok iyi olduğundan burada Busqe tercih edilmeli. Bosque amcam ne Real’in bel kemiği Alonso’yu kesebiliyor nede Busqe’den vazgeçebiliyor. Haliyle iki defansif orta saha olunca taktik 4-2-3-1’e dönüyor. Ayrıca İniestadan da vazgeçemeyeceği için bu durumda İniesta çizgide kalıyor ki dünyanın en iyi orta sahası sol açık oynamak zorunda kalıyor. Halbuki İniesta Xavi’nin yanında daha bi mükemmel. 4 orta alan oyuncusu olduğundan Villa’nın da yokluğunda dikine oynayabilen bi Silva (tercihe göre Navas) kalıyor ki, top orta alanda hep İspanya’da ama üretkenlik olmuyor. Ortaya sıkıcı bir İspanya, Çarşamba pazarı bir orta saha çıkıyor:) (Messi’siz Barcelona).
Burada sol açıkdan da bahsettik ki, çok yüksek ihtimal İniesta belirttiğim gibi sol açık oynayacak.

Asıl merak konusu sağ açık ki, buranın adayı çok. Sağ çıkda Navas’a alışkın olsak da bu sene ki performansından dolayı Silva buraya kurulur. Cazorlada iyi bir sene geçirdi, zaman zaman burada şans bulacaktır ama bi Silva değil.

Halbuki bence ortada olması gereken Barca’nın üçlüsü Busqe, Xavi, İniesta bilindiği şekliyle ortada, sol Silva, sağda Navas (çok beğenmesemde çok çalışkan adam) alternatifi Cazorla. Hatta Torres’de sağ açık, sağ forvet olarak oynayabilir ki Chelsea’de oynadı, gayet de iyiydi.

Amaç Xavi ve İniesta’dan maximum verimi almak olmalıdır, çünkü takımın en önemli isimleri bunlardır. Özellikle Xavi takımın lideridir ve iyi bir Xavi başda İniesta olmak üzere takımın tamamının performansını artırır. Fabregas, Alonso, Mata da her zaman oyuna girip maçı değiştirebilicek yedekler. Özellikle Alonso ve Mata çok iyi bir sezon geçirmesine rağmen bence yedek kalmalıdırlar. Fabregas ise Xavi’nin yokluğunda ilk tercih edilmesi gereken kişidir ki Xavi yoksa Busqe’nin yerinede Alonso tercih edilmelidir.



Forvet: Pedro, Llorente, Torres, Negredo.

Forvette amcamızın tercihlerini doğru bulmuyorum. Lakin Adrian kesinlikle Pedro’nun yerinde olmalıydı, ve çok sevmesemde Soldado milli takımı Negredo’dan çok daha fazla hak etti. Başda da söylediğimiz gibi burada devreye tecrübe girdi sanırım. Daha çok milli olan ve büyük maç tecrübesi daha fazla olan oyuncuları tercih etti.

Villa’nın yokluğunda forvet koltuğuna muhtemelen Llorente oturacak. Tüm sezona bakarsak kadrodaki forvetlerden formayı en çok hak eden kişidir, lakin Torres’in de son zamanlardaki performansı göz ardı edilmemeli sık sık şans verilmesi gerekir. Büyük maçlar büyük oyuncular ile kazanılır diye düşünürsek yarı finalde, finalde sıkışan bir İspanya’nın kurtarıcısı Torres olabilir ki oraya gidene kadar bu adam küstürülmemelidir.

Muhtemel İlk 11:
Casillias
Arbeloa – Pique – Ramos – J.Alba
Alonso -- Busquets
Silva -- Xavi -- İniesta
Llorente

Uzun Lafın Kısası: İtalya, İrlanda, Hırvatistan ile aynı grupda bulunan İspanya grupdan çıkar. Lakin grubun ikinci favorisi İtalyanın uğraştığı şike skandalı yüzünden ne halde olduğu ortada, Hırvatistan teknik ve top oynamak isteyen bir takım, İspanya’nın en sevdiği rakip tipi. İrlanda’nın kapasitesi belli, ne iyi savunma yapabilirler nede hücum. Ayrıca bi kaza maçı olsa bile gruplarda telafi edilir. İspanya gruplardan kolay çıkar, eleme maçlarında Yunanistan gibi katı defans yapan hava toplarıyla yada kontra ile gol atıp yatan bi takım gelirse ve üzerine amcanın yanlış müdahalesi eklenirse niyazi olabilir. Ancak yarı finale – finale kadar kazaya uğramazsa, burada rakip diğer favoriler ister Almanya, ister Hollanda olsun kupayı İspanya alır diyorum ben.

Yazar: Şenol Aydın Mail: snlayd@gmail.com

1967!



Sir'e bak sen.. Romantik, kibar, efendi bir adam gibi duruyor ama 26 yaşında bile tecrübeli teknik adam görüntüsüne sahip.. Nasıl bir algı oluşturduysa bizde artık genç diyemiyoruz şu görüntüye bile..

1972!



1972'de Almanya ilk defa Avrupa Şampiyonasını kazanır. 54 sonrası ilk kupadır bu ve en önemli özelliği ise bugüne oldukça benzer bir şekilde yakalanılan altın jenarasyonun meyve vermeye başladığı zamanlardır.. Heynckes (27) Breitner(21),Beckenbauer(26), Höness(20), Müller(26), Netzer(28),Maier(28), Schwarzenbeck(24) Oy anam oy. Hepsi genç ve yetenekliydi. Yine burada Bayern tekeli söz konusu ve turnuva başlamadan kazanılan şampiyonluğun ardından iki kez daha şampiyon olup 3 yıl üst üste şampiyon olacaktı 3 yıl üst üste (1974-75-76) Şampiyon Kulüpler Kupası'nı da kazanacağı gibi..

Almanlar ve İdolleri



Löw'ün idolü Nelson Mandela..

Welt'e de bu konu hakkında geniş röportaj vermiş. Yoksa Mandela'yı, Mohammed Ali'yi örnek alanları ben buraya almıyorum. Kötü değil sıkıcı, aynı cümleleri, aynı kelimeleri sürekli kuruyorlar, okuyamıyorum bile.. Kabaca geçersek Mandela'nın yaşamında örnek aldığı ayrıntısı tüm engellere rağmen hedefe doğru gerçekleştirdiği yürüyüş ve sonunda elde ettiği sonuç.. Güney Afrika'da olduğu zaman onun başkanlığı sonrasında içerisinde taşıdığı güzellikleri halkına taşıması diye gidiyor. Güzel bir seçim olmu deyip devam edelim.


Reus örnek aldığı insan olarak Thomas Rosicky'i gündeme taşıyor. Nerden bakarsan bak onca futbolcu, karizma şu bu dururken Dortmund'da ömrünün yarısını sakatlıklar sonucu saha dışında geçiren Rosicky seçimi ilginç olmuş.. Oyunu oynama temposu, hızlı driplingleri ve her zaman saha içerisinde muazzam bir fikre sahip oluşu onu cezbetmiş.. Lakin daha da önemli olan ayrıntı ise onun da kendisi gibi cılız bi topçu olması, fiziksel benzerlik'miş.


Manuel Neuer'in örnek aldığı isim Boris Becker.. Becker zamanında futbola da yetenekliymiş. Tenis ile Futbola aynı oranda yeteneği olan adam Tenisi seçmiş, hayatı değişiyor tabi. Neuer ise Becker hayranlığından dolayı tenise de başlamış ama futbola olan yeteneği haliyle işi farklılaştırmış. Neuer neden Becker'i örnek alıyor derseniz cevabı basit aslında. Onun maçlardaki tutkusu, sonuna kadar mücadelesi ve oyun karakteri örnek alınması için yeterli veridir. Oldukça da güzel bir seçim olmuş. Şumaherle F1'i, Beker'le Tenis'i, Con Staktın ve Jordan'la da NBA'i bırakmış bir insan evladı olarak bekeri seven bizdendir diyoruz..


Podolski'nin örnek aldığı insan ise Herbert Hainer. Adidas yönetim kurulunda ve bundan dolayı da aynı zamanda Bayern'in yönetim kurulunda olan insan..

Reklam arkadaşlığı ve cinlik de burada var mı diye insanda bir şüphe oluşsa da Podolski girmez böyle şeylere. Üstelik bu adamda hayran olduğu nokta ise yıllardır Adidas gibi bir markayı üst düzey rekabetin içerisinde tutup başarılı olması, 38 bin çalışanı olan firmanın üst düzey yöneticisi olmasına rağmen oldukça rahat, sıradan bir yaşam sürmesi olarak açıklıyor. Podolski de biraz böyledir.


Mohammed Ali ve Boateng.. Sıkıcı bir birliktelik zira bu dünyada sporcuların yüzde seksen beşi Mohammed Ali'yi örnek alır. Yoruma gerek yok burada.


Klose ve Kaiserslautern efsanesi Fritz Walter..

Hali hazırda profesyonel olduğu Kaiserslautern'in ve Almanya'nın büyük golcüleri arasında yer alan bu oyuncuyu idol belirlemesi olağan bir durum. Lakin Klose'nin Fritz Walter ile olan ilişkisi de oldukça güzeldi. Her maç öncesi Kaiserslautern'de oynadığı vakitler biletini gönderir, ayda en az iki kez konuşur edermiş.. 384 lig maçında 327 gol atan bir efsane 2002 yılında bu dünyadan göçtüğünde destek verdiği Klose ailesinin reisi de Dünya Kupası'nda coşmaya başlamıştı. Fritz Walter, 2002'de Almanya'nın çeyrek final maçından bir kaç gün önce vefat etmişti.


Andre Schürrle'nin idolü ise Roger Federer..

Zamanında tenise ilgisinin olmasının dışında futbol dışı bir spor dalından idol seçenleri seviyorum. Schürrle'nin ilgisini çeken ayrıntı ise onca başarısı, kupasına rağmen insan olarak Federer'in mütevazı karakteriymiş. E güzel..



Altın yetenek Mario Götze'nin idolü ise Dwyane Wade..

Yok zamanında basketbola filan yönelmemiş diğerleri gibi. Bu boyla sen nereye yöneliyon zaten.. Ama basketbolu takip ediyormuş. NBA filan seviyor çocuk. diğerlerine göre daha kısa boyuyla meydan okuması filan değil de daha çok Götze'nin hoşuna giden her maç öncesi Wade'in rituali olan potaya asılıp barfiks modunda takılması.. Şurdan izleyebilirsiniz..


Per Mertesacker'ın ise en iyisi; Bob Marley..

Zamanında müziklerini dinleyerek başlamış Bob Marley'in arkasından koşmaya.. Kimdir, necidir, bu sözler nelerdir böyle diye yakın takibe başlayınca müziklerinin içerisine sıkıştırdığı içeriğin de takipçisi olmuş, etkilemiş çok Mertesacker'i.. Müziğini seviyor, sözleri onu hayata daha başka baktırıyor ve onun ideolojisinin de peşinden gitmeye çabalıyor.. Daha önceden işlemiştim blogda bu konuyu, arayıp bulursunuz artık..


Thomas Müller ve haliyle Gerd Müller..

İkisi de Müller bir kere. İkisi de Bayern forması altında oynamaya başladı. İkisi de Dünya Kupası'nda gol krallıkları elde etti. Farklı tarzda oyun stilleri olsa da benzerlikleri de bir hayli fazla. Zaten bizim köylü Müller Bayern dışından bir şeye fazla ilgi duymaz. Güzel adamdır, basit yaşar ve basit golleri atar.. Mesut Zidane'ı örnek almış Höwedes Steve Jobs'u filan.. Sıkıcı buldum almadım buraya..

5 Haziran 2012

Kimliksiz adam: Rio Mavuba



Babası 1974 yılındaki Dünya Kupası'nda Kongo forması giymiş, anne Angola'lı. Peki Mavuba nereli? Fransız milli formasını da giymiş olsa da 28 yaşındaki futbolcu Fransız vatandaşlığını eylül 2004'de ancak alıyor. O iç savaş sırasında uluslar arası sularda, denizde dünyaya geliyor. Düne kadar kimliğinde "Denizde doğdu" nun dışında bir bilgi yoktu. Herhangi bir millete de ait değildi.

2 yaşında Annesini, 14 yaşında da babasını kaybediyor. Futbol tek seçenek kalınca da yırtıyor bir şekilde. Lille'in kaptanı bu sezon oynanılan 38 maçın 38'inde de forma giyip sadece iki kez oyundan çıkıyor.. Almak istesen en az 10 milyon da bayılırsın..

Tişört güzelmiş, silah pek olmamış..

Giroud & Koscielny




Euro 2012: Fransa


Fransa deyince akla ilk olarak fizik gücü ve kuvvet geliyor.Bunların yanına yetenek de eklenince ortaya güzel bir takım çıkıyor.Oyuncuları bireysel olarak ele aldığımızda çok iyi bir kadroları var.Takımın başında ise Euro 2000 kadrosunda da bulunan ve Bordeaux'la başarılar yaşayan Laurent Blanc var.Fransa ile geçtiğimiz aylarda siyasi alanda yaşadığımız gerginlik sonucu fazla akıllı medya organlarımız ve iddaa programlarından çıkarılması sayesinde Fransa Ligi Ligue 1‘e çok uzak kaldık. Gerçi Fransa lejyoner kelimesini futbola getiren takımlardan, major liglerdeki futbolcuları her zaman fazla olan ülkelerdendir. Fakat bu kez hiç olmadığı kadar Fransa Ligi ağırlıklı futbolculardan bir kadro oluşturmuşlar.Bu seneki turnuvada sahaya 4-2-3-1 e yakın bir dizilişle çıkmaları bekleniyor.


Fransa Euro 2012 kadrosu




Kaleciler:

Hugo Lloris——————Olympique Lyon

Steve Mandanda————Olympique Marseille

Cedric Carrasso————-Girondins Bordeaux

Fransa kaleci yönünden hiç sıkıntısı olmayan bir takım.Lloris dünyada ilk 10'da.Yaşına rağmen çok yetenekli ve tecrübeli.Genç yaşta formayı kapan Lloris uzun yıllar Fransa milli takımının kalesini koruyacak.Yedek kulübesinde ise Marsilya'nın kaptanı Mandanda var.Mandanda görev gelmesi halinde güven verecek kendisini ispatlamış bir tecrübe abidesi.3. kaleci pozisyonunda Carrasso var.O da tecrübeli bir kaleci ama Mandanda ve Lloris kadar yetenekli değil.



Defanslar:

Gael Clichy——————-Manchester City

Patrice Evra——————Manchester United

Laurent Koscielny————Arsenal

Philippe Mexes—————AC Milan

Adil Rami———————Valencia

Mathieu Debuchy————Lille

Anthony Reveillere———–Olympique Lyon

Mapou Yanga Mbiwa———Montpellier


Sol bek yönünden turnuvanın en rahat takımı takımı diyebiliriz Fransa için özellikle Evra çok önemli bir isim.Takımın kaptanlığını da yapan Evra 2010 Dünya Kupa'sındaki hareketleri nedeniyle ceza almıştı.Clichy'de çok yetenekli ve genç bir sol bek.

Stoper mevkiğinde sol bek kadar rahat değil Fransa.Abidal'in olmaması onları etkileyecek.Adil Rami Valencia'da iyi bir sezon geçirdi.Rami'nin partneri büyük ihtimalle Mexes olacak.Mexes biraz "el loco" olduğu için güven vermiyor.Yedek stoper olarak ise genç yetenek Koscielny olacak.Yetenekli bir oyuncu ama fizik olarak biraz zayıf yinede çabuk bir stoper.

Sağ bek'e baktığımızda Debuchy oynayacak gibi gözüküyor.Sagna'nın sürpriz sakatlığından sonra bu pozisyonda rotasyon biraz azaldı.Debuchy Lille'de çok ofansif bir oyun ortaya koydu.Yanga Mbiwa ise stoper ve sağ bekte görev alabiliyor ve müthiş bir sezon geçirdi.Ofansif yönü Debuchy'e göre zayıf.




Orta sahalar:

Yohan Cabaye—————Newcastle United

Florent Malouda————–Chelsea

Samir Nasri——————-Manchester City

Alou Diarra——————Olympique Marseille

Yann Mvila——————–Stade Rennes

Yoann Gourcuff————–Olympique Lyon

Marvin Martin—————Sochaux

Blaise Matuidi—————Paris St Germain

Fransa milli takımının turnuvadaki kaderini belirleyecek mevki orta saha.Üçlü orta sahada bir oyuncu genelde defansa dönük orta saha oluyor.Bu isimde Alou Diarra olacak büyük ihtimalle.Diarra fizik gücü ve defansif yönü kuvvetli savaşçı bir isim.Diarra'nın yerine Matuidi'de tercih edilebilir.Sol ayağıyla Diarra'ya göre daha teknik ve hızlı bir isim.Bu isimlerin birinin yanında Mvila oynayacak.Mvila iki yönlü orta saha tabirinin en somut örneklerinden biri.Hızı,tekniği ve ofansif gücüyle önemli bir takımın parçası olacak.Mvilla'nın yanında oynayabilecek diğer isim ise Cabaye özellikle Newcastle'da geçirdiği müthiş bir sezondan sonra Fransa için teknik anlamda büyük katkı sağlayabilir.Fransa'nın.ikili orta sahasının önünde ise Nasri oynayacak.Teknik kapasitesi üst düzeyde olan çok yetenekli bir oyuncu.Forvet ve orta saha arasındaki bağlantıyı kuracak olan Nasri takımın beyni konumunda.Nasri'nin yedeği olarak da Martin gözüküyor.Martin'de Nasri tarzı bir orta saha.Görev gelmesi halinde iyi performanslar sergiliyor. Chelsea'le Malouda ise görev alması halinde tecrübesi ve becerileriyle kanatlarda katkı sağlayacak bir isim.




Forvetler:

Hatem Ben Arfa————–Newcastle United

Karim Benzema—————Real Madrid

Franck Ribery—————–Bayern Munich

Olivier Giroud—————Montpellier

Jeremy Menez—————Paris St Germain

Loic Remy———————Olympique Marseille

Mathieu Valbuena————Olympique Marseille

Forvetler yazıyor ama bu 7'linin hepsi forvet değil.Forvet olarak Benzema ve Giroud gözüküyor.Tek forvetin yanında iki kanat oyuncusu olarak Ribery ve Remy'nin olması bekleniyor.Benzema için tam bir golcü diyebiliriz.İspanya La liga tarihinin en golcü Fransız oyuncusu oldu.Hızı ve son vuruşlarıyla takımın gol yükünü çekecek isim.Ribery çok hızlı ve teknik bir kanat oyuncusu.İki kanatda da oynayabiliyor.Ama Ribery çabuk küsebilen ve sinirlenebilen bir oyuncu.Diğer kanatda ise Remy hızı ve adam eksiltebilme yeteneğiyle önemli bir koz.Henry'nin gençliğine benziyor oyun stili.Forvetde de görev alabiliyor.Diğer yandan Menez ve Ben Arfa'da Remy'nin yerinde oynayabilir.Onlarda takımların iyi sezon geçirdiler.Özellikle Ben Arfa ayağı kırıldıktan sonra çok iyi toparladı ve bu sezon golleri ve asistleriyle dikkat çekti.Valbuena'ya gelirsek her takımda olması gereken yüreğiyle oynayan çok çabuk,fiziğine göre güçlü bir oyuncu.Sonradan girip performansıyla herkesi etkileyecek kapasitede bir oyuncu.Yedek golcü olarak Giroud'yu görüyorum.Bu sene Fransa'da Nene'yle birlikte gol kralı oldu.Hava hakimiyeti ve müthiş sol ayağıyla bizi gole boğabilir.



Teknik Direktör: Laurent Blanc


Laurent Blanc daha önce Çalıştırdığı Bordeaux'da gösterdiği performansıyla Teknik Direktör olarak kendisini ispatladı.Şimdi sıra futbolcuyken kaldırdığı Avrupa şampiyonluğunda.Henüz 46 yaşında olan Blanc genç oyunculara önem veren ve ofansif futbolu seven bir teknik adam.Futbolculuğunda 97 kez giydiği Fransa milli takım formasıyla 16 gole imza attı.Kadro olarak elinde 2-3 sakat dışında iyi bir kadro var ve hepsinden önemlisi bu kupayı daha önce kaldırmış. Ukrayna’ya gelen Fransa tekrar eski günlerine dönüş için bu genç kadro ile iyi bir derece elde edebilir.



Fransa'nın grubu için çok zor veya kolay bir grup diyemeyiz.Gruptaki en büyük rakipleri İngiltere olacak.Ev sahibi Ukrayna ve formda İsveç'i yabana atmamak gerek.İngiltere son turnuvalarda başarısız olsada kadrolarında önemli oyuncular var.Yinede Teknik direktör belirsizliği ve kadro uyumsuzluğu onları kötü yönde etkileyecek.İsveç ise başarıya aç bir ülke.Gruptan Portekiz'in Üstünde 1. olarak çıktılar.Çok genç ve yetenekli oyuncular var.En başta Kallström ve İbrahimovic takımın yıldızları olarak gözüksede formda Guidetti ve Bajrami gibi oyuncular patlama yapabilir.İsveç'in en büyük handikapı stoper pozisyonundaki sorun.Ev sahibi Ukrayna ise kadro olarak çok zayıf gözüküyor.Yunanistan'la birlikte turnuvanın en zayıf takımı diyebiliriz.Yarmolenko,Milevski ve Chygrynskiy göze çarpan isimler.Fransa'nın kadro kalitesiyle bu gruptan çıkmasını bekliyorum.Gruptan çıkan ikinci takım İsveç olabilir.



4-2-3-1


Lloris


Debuchy - Rami - Mexes - Evra

Cabaye - M'vila

Menez - Nasri - Ribery

Benzema

Not: Yazılar 23 kişilik kadrolar belirlenmeden gelmişti.

Basti & Sarah



O penaltının moral bozukluğunu nasıl attı üzerinden? Cabri/İtalya'ya giderek.. Sarah ile beraber.. 200 final penaltısı kaçırsan bir şeyin kalır mı ? Kalmaz.. kalır mı hiç kalmaz dabi...

Neyse - Siyah


Güzel klip, güzel sözler, güzel şarkı..

Fenerbahçe'nin Kuyt Transferi



Öncelikle şunun altını çizelim; Aziz Yıldırım bu ülkede üst üste kazandığı başkanlık seçimleri sonrası hatalarından ders alıp büyükler arasında en doğru yapılanmayı ilk gerçekleştiren başkandır. BirGün'de uzun uzun yazdığım için özet geçeyim; Daum zamanı Sportif Direktör kavramını oturmaya çabaladı. Alman modelinden çıkıp ingiliz menajerlik sistemine doğru bir değişim geçirse de sportif kararları kendisinin vermemesi gerektiğini algılayabilecek düzeye çıktı. Bu esnada Galatasaray Polat's biraderlerle uğraşırken Şenol Güneş eski başarısından dolayı Trabzon'a dönüyordu ve Beşiktaş ise Demirören'in muazzam futbol fikirlerini hayata geçirmeye devam ediyordu. Üstelik Aykut Kocaman'ın ilk sezonunu iyi incelemek gerekir; Şampiyonlar Ligi'nden elenme.. Hemen arkasından Avrupa Ligi'nden elenme.. İlk yarıyı yanlış hatırllamıyorsam 9 puan geride bitirme.. üstelik hemen tam da bu zamanda Türkiye Kupası'nda utanç verici skorlarla elenme..

Aziz Yıldırım bu noktada Aykut Kocaman'ın arkasında durdu.

Aykut Kocaman'ın teknik adamlığı her daim sorgulanabilir ama futbol konusunda bu ülkedeki bütün iş adamlarından daha iyi olduğu su götürmez bir gerçek. Onun gelişiyle beraber yapılan transferlerin büyük oranında isabet sağlanması çok da şaşırtıcı olmasa gerek.. Zira bir kulüpte bu kararı hayatı futbolun içerisinde geçmiş bir adam karar verirken diğer tarafta futbol ile alakası hiçbir şekilde olmayan, basit bir taraftar-işadamı veriyor. Haliyle diğerleri "yıldızlara" yönelim yapıyor çünkü başka şansı yok.. Aykut Kocaman, Fatih Terim ise çok başka..
İşin özeti şudur ki Aziz Yıldırım benim yıllardır burada yazdığım doğruları en erken bir şekilde uygulamaya geçiren ilk başkan. Fatih Terim bu ülkedeki tartışmasız yerliler arasında en karizmatik isim olmasına rağmen çok basit bir futbol doğrusunu uygulatamıyor, hala ondan izinsiz transfer girişimleri, çok bu işin ustasıymış gibi Fenerbahçe galibiyetinin mimarlarından olup önemli puanlar kazandıran Eboue transferine laf sokmalar filan felan.. Tüm bu kötü koşullara rağmen dağılmayan bir Fenerbahçe takımı varsa bu diğer pek çok önemli detayın dışında Aziz Yıldırım'ın içeri girmeden önce doğru sistemi kurması ya da buna izin vermesi sonucu gerçekleşmiştir.

Kuyt'a gelirsek.. Daha iyisi şamda kayısı.

Aykut Kocaman'ın oynatmak istediği sisteme bire bir uyar. Her türlü sistem, dililiş, felsefede oynar. En önemlisi Kuyt "karakterli" bir oyuncudur. Kenar forvet olabildiği gibi kanat adamı da olabilen ve ön alanın her bölgesinde sorunsuz bir şekilde oynayabilecek her türlü donanıma sahip zarar edilmesi çok güç ve bu oradan da doğru bir transfer gerçekleştirilmiştir. Neden derseniz eğer..

1-Karakterli topçudur 2-uyum sorunu yaşamaz 3- Taktiksel açıdan gelişmiş, üst düzey ligin üst düzey takımında yıllarını geçirmiş 4- büyük maçlarda eli ayağı titremeden performans gösterebilir 5- futbolu kadar futbola olan yaklaşımıyla da örnek gösterilip gençlerin daha doğru bir eğitim almasına yol açabilir..

Ve bu liste uzar..

Hayırlı, uğurlu olsun..

Bundesliganın en ağır cezası



..Düsseldorf ile oynanılan olaylı maçta hakeme saldıran Kobiashvili'ye verildi. Yıl sonuna kadar (31 Aralık 2012) futbol oynaması yasak.

7.5 aylık süre ceza aldı ama zaten bunun bir kaç ayı liglerin tatil olması nedeniyle önemsiz. Toplamda kısaca 17 maçlık bir ceza diyelim. Çok mu? En ağır ceza ama futbol hayatı dahi en azından Bundesligada bitebilirdi. Bence buna itiraz etmez ve toplamda bu karar onun için hafif kalacaktır beklediği cezaya göre..

Bu ceza sisteminde bana göre "açık" var. Şimdi Kobiaşvili amcam yarım sezonluğuna bir yere kiralansa ohh mis gibi cezadan kurtulup hayatına devam edecek.. Bence bazı cezaların kırmızı çizgisi olmalı ve her fedarasyon için geçerli olmalıdır. Yakında düzeltirler bu yanlışı diye düşünüyorum..

4 Haziran 2012

EURO 2012: İsveç


“En İyi İkinci: İsveç”

Ukrayna-Polonya’nın ortaklaşa düzenleyeceği Euro 2012’ye artık sayılı günler kaldı.Turnuva için geri sayım devam ederken tüm futbolseverler olarak takımları inceliyor ve onlar hakkında fikir sahibi olmaya çalışıyoruz.Bende şampiyonada yer alacak iki İskandinav ülkesinden birini sizler için mercek altına aldım.Euro 2012’ye en iyi ikinci olarak gelen takım İsveç.Takım olgusu ve kimyası üst düzeyde olan İsveç, bildiğiniz gibi İbrahimovic,Kallström,Elmander ve Toivonen gibi bilindik isimleri kadrosunda bulunduruyor

Teknik Direktör: Erik Hamren

Hamren yönetiminde her şeyden önemlisi bir takım kimliği oluşturmayı başaran İsveç, aynı zamanda elindeki yıldız oyunculardanda en doğru şekilde ve zamanda verim almayı başardı.Hamren’in ön eleme maçlarında genelde takımı 4-2-3-1 dizilişinde sahaya sürdüğünü gördük.Teknik adamın bugüne kadar yönettiği takımlarda da oyuncuları sahaya çoğunlukla bu formasyonla çıkardığını söyleyebilirim.Aynı zamanda elindeki tüm hücum silahlarının her özelliğinden yararlanmaya çalışan bir teknik adam Hamren.Örneğin; Galatasaray’dan tanıdığımız Elmander’in orta sahaya kattığı direnci çok iyi bilen Hamren, Elmander’i forvet arkası oynatarak orta saha ve forvet mevki arasındaki bağlantıyı kolaylaştırmaya çalıştı.Nitekim bu istediğine de ulaştı.

Günümüz futbolunda göze hoş gelen hücum futbolunu baz alan İsveçli teknik adamın takıma kattığı mücadeleci ve savaşçı kimlik oyuncular arasındaki bağlılığı da arttırdı.Bunun en önemli göstergesi olarak ön eleme grubundaki son maçları olan Hollanda karşılaşmasını gösterebiliriz.Takım ruhu,inanç ve tabi ki iyi bir oyunla kazanılmış bir karşılaşmaydı.Erik Hamren’in Euro 2012 grupları hakkındaki şu demeci onun ve takımın inancını anlatmaya yeterli: “Gerçekçi olmak gerekirse grubumuzdan İngiltere ve Fransa'nın çıkacağını söylemeliyim. Ama neden gerçekçi olalım ki? Eğer gerçekçi olsaydık eleme grubunda Hollanda'yı mağlup edip şampiyonaya doğrudan katılamazdık.”

Erik Hamren yönetiminde 10 grup karşılaşmasında 8 galibiyet 2 mağlubiyet alan İsveç, bu 2 mağlubiyeti de Hollanda ve Macaristan deplasmanlarında aldı.10 maçta 31 gol atan İskandinavlar, kalelerindeyse 11 gol gördü.Eleme gruplarında Hollanda ve Almanya’dan sonra en golcü takım oldular.Tabi bunda büyük etken San Marino ile aynı grupta olmaları olabilir.

Takım savunmasını ve yardımlaşmasını üst düzeyde yapan bir takım.Hollanda,İngiltere hatta Almanya gibi turnuvanın favori takımlarını ters ayakta yakalarsa cezayı kolay kesebilen bir yapıları var.Yukarıda bahsettiğim gibi Elmander’in orta saha ve forvet arasında kurduğu bağlantı onların 3.bölgede çabuk çoğalmasını sağlıyor.Duran top tehditleri oldukça yüksek.İbrahimovic,Kallström gibi frikikleri iyi değerlendiren oyunculara sahipler.Kısaca turnuvanın sürpriz favorilerinden birisi İsveç.

İlk 11

Kaleci: Andreas Isaksson

30 yaşındaki tecrübeli kaleci geçirdiği önemli bir sakatlık sonucu PSV takımına son haftalarda katkı sağlayamasa bile Hamren için kalenin en güvenli ismi.Eleme grubu maçlarında Isaksson’un sakatlığı nedeniyle 1 maçta ve Macaristan maçının ikinci yarısında forma giyen yedek kaleci Johan Wiland ise Hamren’in ikinci tercihi.Isaksson İsveçliler için kalede güven veren bir isim.Yer yer yaptığı kritik kurtarışlarla takımını oyunda tuttuğu maçlar var elemelerde.Grup elemelerinde 9 maçta oynadı ve kalesinde 11 gol gördü.

Sağ Bek: Mikael Lustig

Bir sağ bek için boyunun biraz uzun olduğu kesin.1,89 boyundaki sağ bek bazı hızlı kanat oyuncularını durdurmakta zorlanıyor.Ancak içeri doğru kat etmeye çalışan kanatları pozisyon bilgisiyle oyunun dışında tutmayı başarabiliyor.25 yaşındaki Lustig, şu an için takımın sağ bek zaafını tam olarak karşılamış değil.Fakat Lustig gibi oyunculardan ne alacağınızı bildiğiniz için ondan fazlasını beklemek hayalcilik olur.Aynı şekilde seviyesinin altında bir performansta sergilemedi henüz.Eleme grubunda 10 maçın hepsinde oynayan Lustig 1 golle hücumda İsveç’e katkı sağladı.

Sol Bek: Martin Olsson

23 yaşındaki genç futbolcu sol çizginin her bölgesinde oynayabilmesiyle dikkat çekiyor.Süratli ve bileklerine hakim, tipik bir sol bek değil.Günümüz futboluna tam anlamıyla uyan bir sol bek diyebiliriz Olsson için.Eleme grubunda oynadığı 4 maçta 2 gole imza atan Olsson’un Finlandiya deplasmanında attığı gol İsveç için çok anlamlı bir goldü.Hamren’in takımın başına ilk geçtiği zamanlarda sol bek tercihini genellikle Borussia Mönchengladbach’tan tanıdığımız Oscar Wendt’ten yana kullandığını görüyoruz.Ancak Olsson’un takıma dönmesiyle Wendt’e yedek kulübesinin yolu gözüktü.Genç oyuncunun kendini kanıtlaması için çok önemli bir şans Euro 2012.

Stoper: Olof Mellberg

34 yaşındaki tecrübeli stoper İsveç savunmasının merkezi.Milli takım kariyerinde saha dışı olaylarla gündeme gelen ve aynı zamanda takımın eski kaptanı Mellberg, Euro 2012’ye umutla bakıyor.Yıllarca Aston Villa forması giydikten sonra 2008’de Juventus ardından şu an halen oynadığı kulüp olan Olympiakos formasıyla profesyonel futbol hayatına devam ediyor.Büyük ihtimalle bu Mellberg’in İsveç’le geçirdiği son büyük turnuva olacak.Daha önce İsveç’le 5 turnuva yaşayan deneyimli futbolcu, eleme grubundaki 6 maçta forma giydi.San Marino maçında gördüğü bir de kırmızı kart var.

Stoper: Andreas Granqvist

Genelde savunmada tecrübeli isimlere şans veren Hamren, Celtic’den tanıdığımız Daniel Majstorovic’in sakatlığı nedeniyle Mellberg’in partneri olarak ikinci stoper olan Granqvist’e şans vermesi bekleniyor.27 yaşındaki stoper, eleme grubunda 5 maçta forma giydi ve 2 gole imza attı.Duran toplarda etkili olan bir takımın stoperlerinin golcü olmasını beklersiniz.Ancak İsveçli futbolcuların fizikleri özellikle stoper ve santraforlarının fizikleri çok kuvvetli.Uzun ve bileklerine hakim oyuncular.Bu da onları ayrıcalıklı kılacak yönlerden bir tanesi.

Orta saha: Kim Kallström

İsveç orta sahasının maestrosu olarak nitelendirebiliriz Kallström’ü.Hamren’in vazgeçilmezlerinden olan Kim Kallström, takımın beyni ve orta sahadaki pas akışının merkezi konumunda.29 yaşındaki yıldız oyuncunun ayrıca duran toplara hakim bir sol ayağının olduğunu da unutmamak gerek.Oyunun kaderini değiştirebilecek yetenekte bir oyuncu.Eleme grubundaki maçlarda partneri sürekli değişmesine rağmen bu duruma iyi ayak uydurabiliyordu.Genelde Svensson ve Wernbloom’dan birisiyle oynayan Kallström’ün oyunu iki yönüyle oynaması partnerinin işini kolaylaştırdığını söyleyebilirim.Eleme grubu maçlarının hepsinde forma giyen Kim 10 maçta 3 gol ve 7 asistlik performans sergiledi.Aynı zamanda Mesut Özil ile birlikte eleme gruplarında en çok asist yapan iki oyuncudan biri oldu.

Orta saha: Anders Svensson

Takımın en deneyimli isimlerinden birisi 35 yaşındaki Anders Svensson.Orta sahadaki ikilide Kallström’ün partneri olduğu zaman onu oyunun her iki yönündende rahatlatan bir Svensson izledik eleme grubu maçlarında.Aynı zamanda pas ve serbest vuruş yeteneği de olan bir oyuncu.Eleme grubunda 8 karşılaşmada forma giyen Svensson için Euro 2012 son turnuva olarak gözüküyor.

Sağ kanat: Sebastian Larsson

Larsson, eleme grubu maçlarında İsveç’in kanat organizasyonlarında en önemli rolü üstleniyordu.Genelde 4-2-3-1 sisteminde ilerideki üçlünün sağ kandında görev yapan Seb’in en büyük özelliği hırsı.Bu özelliği ona kazanma ruhunu,ilhamını verirken çok ucuz kartlar görmesine de sebep olabiliyor.Gelecek ay 27 yaşına basacak olan İsveçli, bu sezon Premier Lig takımlarından Sunderland formasını terletti.Sorumluluk almaktan kaçınmayan bir yapısı olan Larsson, eleme gruplarında 10 maçta da oynadı ve 3 gol, 6 asistlik bir performansla takımına katkı sağladı.

Sol Kanat: Emir Bajrami

Sol ayağını adam eksiltme ve son paslarda oldukça etkili kullanan bir oyuncu Emir Bajrami.Asıl mevkisi sağ kanat olarak gözüküyor.Ancak Hamren, Larsson ve Bajrami’yi aynı anda kullanmak istediği için sol kanatta görev yapıyor.Bajrami’nin sol ayağının dışıyla yaptığı çok etkili vuruşlar var.Önemli bir şut tehditi kaleciler için.24 yaşındaki oyuncu eleme grubunda 6 maçta forma giydi ve 1 gol kaydetti.Turnuvada kendini tüm Avrupa’ya göstermek isteyecektir, dikkatle izlenmesi gereken futbolcular arasında.

Forvet: Ola Toivonen

Uzun boyuna rağmen bileklerine hakim, atletik ve sert şutlarıyla kalecilerin korkulu rüyası.Bu cümleyi İsveç takımındaki tüm hücum oyuncuları için kullanabiliriz neredeyse.Gerçektende öyle.Baktığımız zaman İbra,Elmander ve Toivonen.Üç aynı fizikte adam.Tabi ki İbra bu iki ismin önünde.Ayrıca Toivonen’in tam mevki olarak yeri santrafor değil.Genellikle forvet arkası olarak tercih ediliyor Erik Hamren tarafından.Ama santrafor mevkinde de görev yapabiliyor bilindiği gibi.Grup elemelerinde 9 maçta 2 gol attı.Attığı gollerden birinin son maçta Hollanda’ya karşı 3-2 öne geçiren gol olması bu golün değerinin kat kat arttırıyor.25 yaşındaki Toivonen, Euro 2012’ye umutla bakıyor.

Kaptan: Zlatan İbrahimovic

Efsanevi isim Henrik Larsson’dan sonra İsveç takımının kaptanlığını üstlenen Boşnak asıllı Zlatan İbrahimovic, kuşkusuz bu turnuvada takımının gol yükünü çekmeye en büyük aday.Onun futbolu,fantastik hareketleri+gollerinden bahsetmeye gerek yok bence.Önemli olan nokta şu: Zlatan gibi asi ve muhalefet bir oyuncunun kaptanlık pazubantını taşıması onun bu özelliklerinde bir değişime yol açar mı? Şu an gözüken tabloda İbra milli takımı çok ayrı ve özel bir yerde tutuyor.Yani egosunu biraz daha alt seviyede tutmaya çalışıyor.Bu şekilde oynadığı maçlarda takımına katkısını net bir şekilde gördük.Ancak bireysel oynamayı seven İbrahimovic’i bu kadar kısa bir sürede takım oyuncusuna çeviremezsiniz.

Zlatan’ın takımın kaptanlığı yapmasına itiraz eden kimse yok.Ondan yaş olarak büyük birkaç oyuncu olsa bile.Ama onun karanlık tarafının kaybolmasında önemli faktörlerden birisi de Erik Hamren.Henüz Hamren ile ters düşmeyen İbra’nın bu tutumu devam ederse takımı ve ülkesi için başarı yolu daha açık gözükebilir.Zlatan, elemelerde 8 maçta 5 gol atarak takımın en golcü ismi olmuştu.

Kulübedekiler

Defans:Jonas Olsson

1,93 boyunda tipik bir stoper fiziğinde olan Olsson, Hamren’in savunmadaki as oyuncularının yaşayacağı aksi durumlarda kulübede en güvenli isim olarak duruyor.Sol ayaklı olmasının ayrıcalığını kullanıyor diyebiliriz onun için.Premier Lig takımlarından West Bromwich’te forma giyiyor.Grup eleme maçlarında oynamadı ancak eleme maçlarından sonraki özel maçlarda kadroya dahil edildi ve Hamren’in takımında yerini aldı.

Orta saha: Pontus Wernbloom

Wernbloom genellikle orta sahaya kattığı mücadele ruhuyla İsveç’e katkı sağladı.Sert ve korkusuz bir oyun tarzı olduğunu söylemek gerekir.Svensson’la karşılaştırdığımızda fizik olarak daha kuvvetli ve dirençli olduğunu söyleyebiliriz.25 yaşındaki futbolcu Hamren’in öndeyken oyunu tutma taktiğinde 1 numaralı rolü oynuyor.Eleme grubunda 8 maçta forma giyen Pontus Wernbloom, 2 golle takımına katkı sağladı.Ancak bu tip oyuncular oyunun defansif yönünde önem taşıdığı için yaptıkları işler çoğunlukla istatistiklere yansımaz.

Orta saha: Rasmus Elm

24 yaşındaki orta saha oyuncusu Hamren’in tercih listesinde biraz aşağılarda kalsa bile gelecek turnuvalarda orta sahanın maestrosu olmaya aday.Milli takım performasına baktığımız zaman golcü bir orta saha gibi durmuyor.Ancak kulüp takımında istatisliklere de yansıyan bir golcü özelliği var Elm’in.Oyunun her iki yönünü özellikle hücum yönünde gücünün daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.Duran toplardaki yeteneğini de es geçmemek lazım.Elm, grup elemelerinde 5 maçta forma giyme şansı buldu.Oyuncu hakkında biraz araştırma yaptığınızda turnuva performasına bağlı olarak değer kazanacağını görebilirsiniz.Ayrıca Liverpool’un peşinde olduğu dedikoduları da etrafta dolaşıyor.

Orta Saha:Samuel Holmen

2010 yılından beri İstanbul Büyükşehir Belediyespor forması giyen Holmen, Türk futbol severlerin yakından takip ettiği bir isim.Özellikle başarılı bir form grafiği çizdiğini görüyoruz Holmen’in.İstikrarlı bir futbolcu olduğu yadsınamaz bir gerçek.Hamren’in 23 kişilik aday kadrosunda yer alan Samuel Holmen eleme grubu maçlarında oynamadı.Sonraki hazırlık maçında Danimarka’ya karşı kısa bir süre forma giymişti.Fakat Hamren’in ona güvendiği kesin.27 yaşındaki futbolcu için Euro 2012 bir merdiven görevi görebilir.

Sağ Kanat: Christian Wilhelmsson

İlerleyen yaşına rağmen görev verildiği zaman tecrübesiyle bazı yerlerde aynı mevkide oynadığı Larsson’a üstünlük sağlamayı başarıyor Wilhelmsson.Özellikle sakinliği yönünden Larsson’un yerine tercih edilebilir.Eleme grubunda 4 maçta 3 gol 1 asistle oynadı.İstatistlikleri iyi gözükse bile 2 golü ve 1 asisti San Marino karşısında yaptığını belirtmekte fayda var.Ancak takımın tecrübeli isimlerinden birisi.Hamren’in güvendiği oyuncularından birisi.32 yaşındaki oyuncunun belki de takımdaki bazı arkadaşları gibi son turnuvası olabilir.

Forvet: Johan Elmander

Türkiye olarak yakından tanıdımığız bir oyuncu Johan Elmander.Sezon başında takıma katıldığında ilk maçlarda bize yaşattığı kuşku duygusunu aynı şekilde ilk maçlarda Erik Hamren’e de yaşattı.Fakat ilerleyen zamanda takımın bir kimliğinin, belirli bir formasyonunun ve sisteminin olmasıyla sistemin en önemli parçalarından biri oldu Elmander.Onun en dikkat çekici özelliği orta sahaya yaptığı katkı.Fiziği pivot santrfor olarak gözükse bile Elmander bir forvet oyuncusu.Orta sahadaki direnci arttırıp, oyunun gidişatına göre 4-2-3-1 formasyonunu 4-3-3 çevirebilme şansını Hamren’e verebilen bir oyuncu Johan Elmander.İstikrarlı bir performans sergileyen Elmander’in hem santraforu besleyip hem de orta sahaya yardım etmesi onun çok ekstra bir efor sarf etmesine neden oluyor.Bunu orta sahadaki Kallström ile kapatmaya çalışan Hamren’in yeni formülleri olabilir Euro 2012 için.Grup elemelerinde tüm maçlarda forma giyen Elmander, 2 golle takımına katkı sağladı.Onun performasını istatisliklerden çözmek pek mümkün değildir gördüğümüz üzere.Fakat ligde şampiyonluk maçında yaşadığı sakatlık onu sahalardan yaklaşık 1,5 ay uzak tutacak deniyor.Bu durum Hamren’i zora sokacak gibi duruyor.


Erik Hamsen’in İsveç’i:

Isaksson

Olsson-Mellberg-Granqvist-Lustig

Kallström-Svensson

Bajrami-Elmander-Larsson

İbrahimovic

23 kişilik aday kadro:

Kaleciler:Pär Hansson (Helsingborgs IF), Andreas Isaksson (PSV), Johan Wiland (FC Kopenhagen).
Defans: Mikael Antonsson (Bologna), Andreas Granqvist (Genoa), Mikael Lustig (Celtic), Olof Mellberg (Olympiakos), Jonas Olsson (West Bromwich Albion), Martin Olsson (Blackburn Rovers), Behrang Safari (Anderlecht).
Orta Saha: Emir Bajrami (FC Twente), Rasmus Elm (AZ), Samuel Holmén (Istanbul BB), Kim Kallström (Olympique Lyon), Sebastian Larsson (Sunderland), Anders Svensson (IF Elfsborg), Pontus Wernbloom (CSKA Moskova), Christian Wilhemsslon (Al Hilal).
Forvet: Johan Elmander (Galatasaray), Tobias Hysén (IFK Göteborg), Zlatan Ibrahimovic (AC Milan), Markus Rosenberg (Werder Bremen), Ola Toivonen (PSV).

İsveç’in gruplardaki şansı nedir?

İsveç, ev sahiplerinden Ukrayna’nın bulunduğu D Grubunda yer alıyor.Ukrayna’nın yanı sıra İngiltere ve Fransa gibi dünya futbolunun önemli takımları var.Bana göre gruptan çıkma işi biraz da çekilen fikstür ile doğru orantılı.İsveç, turnuvadaki ilk maçını ev sahibi Ukrayna ile oynayacak.Kağıt üzerinde gurbun en güçsüz takımı gibi gözüken Ukrayna, ev sahibi avantajını iyi kullanan bir takım ve İsveç için başlangıç hiç kolay olmayacak.Fakat ilk maçta alınacak bir galibiyet hem ülkenin hem de futbolcuların turnuvaya bakış açısını baştan aşağı değiştirmeye yeter.İkinci maç ise teknik direktör problemini şampiyonaya yaklaşık 1 ay kala çözen karmaşık İngiltere ile.Yani anlayacağınız üzere İsveç için ilk maç kader maçı.O maçta alınacak bir galibiyet İsveç’in gruptaki iddiasını oldukça üst seviyeye taşır.Ayrıca çok karakerli bir takım olduklarından bahsetmiştik.Bu nedenle kendi oyun karakterlerini,kimliklerini sahaya yansıtmayı başarabilirlerse grupta maç dahi kaybetmezler.İsveç gruptan çıkarsa turnuvanın sürpriz takımı olabilir.Hatta ilk maçı kazanırsa turnuvaya damgasını vurabilir.İsveç, şampiyonaya hazırlanmak için İzlanda ve Sırbistan ile özel maç yapacak.

1960’dan bu yana düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nın tarihine baktığımızda İsveç’i ilk kez ev sahipliği yaptığı turnuvada görüyoruz.1992’de ilk kez şampiyonaya katılan ve iyi bir performansla yarı finale kadar yükselen İsveç tüm otoriteleri yanıltmıştı.Euro 2008’de ise turnuvanın sürpriz takımlarından biri onları yenerek ortaya çıkmıştı.Bu takım Rusya bildiğiniz gibi.


İbrahimovic ve arkadaşları bu sefer yaptıkları hatalardan ders almış gözüküyor.Turnuvaya en iyi ikinci olarak katılan İsveç için umutlar yeşermeye başladı bile.

Efe Can Ertekin Blog: bayrakhavadaofsayt.blogspot.com

Twitter: @EfecanErtekin E-mail:efecanertekin@gmail.com

Euro 2012 Yunanistan


Burak Sağlam, Euro 2012'ye katılan Yunanistan'ı incelemiş.

.....................

"Aynı Anlayış Farklı Sahne Farklı Yönetmen"

Euro 2004'ün şampiyonu, Euro 2008'in tek "0" çekeni Yunanistan; Euro 2012'ye de katılmayı başardı. Sıkıcı futbol kavramı adeta üzerlerine yapışmış olsa da, 8 Haziran'da turnuvanın açılış maçında Polonya'nın karşısında onlar olacak. Yunanların King Otto'sunun mirasını korumayı başaran Fernando Santos ve öğrencilerinin diğer rakipleri Rusya ve Çek Cumhuriyeti. Ben de sizler için Yunanistan'ın turnuvadaki şansını değerlendirmeye çalıştım. Yunanistan'ın turnuvadaki avantajlarına ve dezavantajlarına hep birlikte bakalım.

AVANTAJLAR

-
Özgüven

Eleme gruplarında 10 maçta aldıkları 7 galibiyet, 3 beraberlik ve yenilen 5 gol bu özgüvenin oluşmasını sağlayan en önemli faktör. Çoğu Türk futbol seyircisi tarafından kolay gruplara düştüğü düşünülen ve şanslı olarak nitelendirilen Yunanistan'a bu gözle bakarsak eleme gruplarındaki bu başarısını gözardı etmiş oluruz. Hele hele, Euro 2004 play-off'unda elendiğimiz Letonya ve Euro 2012 elemelerinde elendiğimiz Hırvatistan'ın (2 maçta toplam 3 gol yediğimiz) da Yunanistan ile elemelerde aynı grupta yer aldığını düşünürsek bizim onlara herhangi bir olumsuz söz söylemeye hakkımız yok sanırım. Erken golün tüm planları altüst ettiği bu oyunda, 90 dakika boyunca bile zor gol yiyen bir takım için bu her maç öncesi büyük bir moral kaynağı olacak.

- Ülkenin "olumsuz" koşulları

Zor zamanlarda mutluluk önemlidir. Futbol bir halkın dertlerine çare olamaz elbet ama futbol böyle zamanlarda daha çok mutlu eder. Kriz bu sezon ülkedeki futbolu da etkiledi. Yunanistan kadrosundaki çoğu ismin Yunan liginde oynadığını düşünürsek onlar da bu durumu çok iyi biliyor. Herkesin daha başka kenetleneceğini düşünüyorum. Onlar da bizim gibi futbola duygusal bakıyor ne de olsa.


-İstikrarlı kadro

Elemelerdeki ilk maçını 3 Eylül 2010'da oynadı Yunanistan. İki yıla yakın bir süre geçmiş üzerinden. O maça çıkan 11 şöyle; Sifakis , Seitaridis , Spiropoulos, Papadopoulos , Torosidis ,Sokratis Karagounis, Katsouranis, Samaras, Salpingidis, Gekas. Bu kadrodan en az 8 futbolcu, sakatlık veya herhangi bir durum yaşanmaması durumunda büyük bir ihtimalle 6 Haziran'da sahaya çıkacak ilk 11'de de yer alacak. Hepsi birbirini çok iyi tanıyor. Yunanistan'ı buraya kadar getiren bu istikrarlı kadro, onların en büyük avantajlarından biri olacak.

DEZAVANTAJLAR

-İlk maçta Polonya ile karşılaşmak

İlk maçta ev sahibiyle karşılaşmak hiç hoş değil. Yunanistan bu duruma hiç yabancı olmasa da (Euro 2004 açılış maçı), onları zor bir maç bekliyor olacak.

- Sol bek

Sol bekte Holebas (Chovelas) ve Tzavelas tercihleri var. İkisi de milli takım için tecrübesiz isimler. Tzavelas Monaco'da bile düzenli oynayan bir oyuncu değil. Holebas ise Yunanistan'ın taktiğine biraz aykırı bir isim. Holebas'ı eskiden tanıyanlar onun hücumcu bir oyuncu olduğunu da hatırlayacaklardır. Hatta eskiden sol bek bile oynamıyordu. Ve bir sol bekin hücumcu biri olması Yunanistan taktiğinin de istemediği bir özellik.

- Gol gol gol

Böyle bir anlayışta oynayan bir takım için az gol atması normal. En etkili gol silahları Gekas, Samaras ve Salpingidis. Üçü de ilk bakıldığında isim olarak bakıldığında iyi futbolcular. Fakat milli takımdaki gol sayıları oldukça düşük. Öyle ki eleme gruplarında atılan 14 golden sadece 3'ün de 3 ismin imzası var. Samaras'ın oyununu beğenmeyen biri olarak onun gene isteneni veremeyeceğini düşünüyorum. Gol için Gekas ve Salpingidis'in iyi performansları, sürpriz defans oyuncusu golleri gerekecek. Zira Euro 2004 finalinde kupayı getiren. Euro 2008'de Yunanistan adına atılan tek golün sahibi Angelos Charisteas artık sahada olmayacak.



Teknik Direktör: Fernando Santos

Bir Portekiz ligi bir Yunanistan ligi derken soluğu milli takımın başında alan Santos macera aramadı ve Rehhagel'in oynattığı düzenle devam etti. Son derece haklı bu konuda. Yunanistan buna alışmış. Futbolcu yetiştiren bir alt yapısı olmadığına göre kadrodaki oyuncuları değiştiremezdi ve bu oyuncular bu düzeni oynamayı biliyordu. Elemelerde hiç kaybetmeden ülkeler bazında ilk turnuvasına katılmış oldu, kendisini ispat etmiş oldu. Ve şuan kafası en rahat isimlerden biri olsa gerek. Olası bir başarısızlıkta başı en az ağrıyacak kişi.

Kaleci

Sifakis ve Tzorvas oynadıkları takımların birinci kalecileri değiller. Elemelerde Sifakis daha çok şans bulmasına rağmen kaleyi Tzorvas'ın korumasını bekliyorum. Bu iki isim de Nikopolidis'in milli takımdaki son dönemlerindeki berbat performansını göstermemesi durumunda bile başarılı sayılabilirler.

Defans

Yunanistan'ın altın döneminde defans hattı genellikle Fyssas Dellas Kapsis Seitaridis dörtlüsünden oluşuyordu. Şimdiki kadroda da o zamanki defans kalitesine yakın isimler var. Sağ bekte Torosidis oynayacak ve takımın en önemli parçalarından biri. Elemelerde Letonya ve Malta'ya karşı alınan 1-0 galibiyetlerde, gollerin ismi Torosidis idi. Yunanistan için daha da önemli olan yan toplardan gelecek goller, Yunanistan için altın değerinde olacak. Savunmanın ortasındaki isimlerden biri Sokratis olacak. Bremenli Sokratis çok kart görmesiyle ünlü ve bu biraz turnuvada Yunanistan'ın başını ağrıtabilir. Sokratis'in partneri iki Papadopoulos'tan biri olacak. Dezavantajı olarak gördüğüm sol bek konusunda da Cholevas veya Tzavelas seçenekleri var. Ama Torosidis her iki defans kanadında oynayabiliyor. Bu yüzden sol bekte Torosidis tercihi de sürpriz olmaz.

Orta Saha

İki Panathinaikos'lu istikrar abideleri Karagounis ve Katsouranis'in kadrodaki yerleri kesin gibi. Onların özelliklerini anlatmaya pek gerek yok sanırım. 4-3-2-1 dizilişiyle oynayan takımda Karagounis ve Katsouranis'in yanında olacak isim için büyük bir çıkış yaklayan ve gelecek sezon için Parma'da forma giyecek Ninis ya da Schalkeli Papadopulos isimleri ağır basıyor. Genç Papadopoulos'u mutlaka bir yerde kullanacağını düşünüyorum. Ama defans mı orta saha mı ona Santos karar verecek. Orta sahada yer alan diğer isimlerinden oyun karakteri olarak bu isimlerden bi farkı yok. Aday kadroya çağırılan orta saha isimlerinden en yeteneklisi Ninis. Ama gene de tam olarak yaratıcı bir orta saha ismi göremiyoruz. Genç Fortounis ve Bolognalı Kone'nin fazla şans bulması beklenmiyor.

Forvet

En önemli gol silahı Gekas. Dünya Kupası sonrası milli takımı bıraktığını açıklayan ama bir sene sonra tekrar geri dönen Gekas bilindiği gibi bu sezon Samsunspor'dan sakatlık nedeniyle erken ayrılmak zorunda kaldı. Bu nedenle kadroya girip girmeyeceği belli değil. Sakatlığı geçerse en kilit isim gene o olacaktır. Samaras'ın ise milli takımdaki performansı hiç iç açıcı değil. Celtic formasıyla da çok maça çıkmasına rağmen gol sayısı çok düşük. Ama Yunanistan'ın ilerideki alternatifsizliği yüzünden gene sahada olacak. İleri uçta görev alacak bir diğer isim de Yunanistan'ın Dünya Kupası tarihinde ilk golünü atmayı başaran Salpingidis. Salpingidis Santos'un elemelerde en çok görev verdiği isim. 37 yaşındaki Liberopolos'un kadroda olmasına anlam veremedim. Angelos Charisteas'ın ölüsü bile ondan daha çok katkı sağlardı. Biraz duygusal mı düşünüyorum bilmiyorum ama Charisteas'ın bu kadroda olması gerekirdi. Oynamasa bile bunu hakettiği kesin.

Turnuvadaki şansı

Saygı duyduğum Yunanistan için ilk maçın çok önemli olduğunu düşünüyorum. İlk maçta alacakları galibiyet harici bir sonuçta gruptan çıkamayacaklarını düşünüyorum. Görüşüm de ilk maçta galip gelmelerinin zor olduğu. Her ne kadar grubunda Almanya, İspanya, İngiltere gibi güçlü bir takım olmasa da, Yunanistan'ın gruptan çıkamayacağını düşünüyorum. Kapasiteleri belli ve Avrupa Şampiyonaları Dünya Kupalarından daha zor. Buraya katılmak bile Yunanistan için büyük bir başarı ve turnuvaya kendi karakterleriyle renk katacaklar.

Son olarak toparlayacak olursam , kadrodaki çoğu isim için bu sahne bilindik olsa da Fernando Santos için ilk deneyim olacak bu turnuva. Onun bu turnuvada ne yapacağını kestirmemiz oldukça zor. Turnuvalarda tecrübenin önemli olduğu gerçeği var. Ve son olarak her ne kadar imkansız gibi gözükse de bir maçının -kazanır ya da kaybeder farketmez - 3-2, 4-3 gibi bir skorla bitmesini diliyorum.

Yazar: Burak Sağlam Tweeter