Aylarca uğraşır, koca bir bina dikersiniz; yerle bir olması biraz dinamite ve birkaç saniyeye bakar. Leziz bir tabak yemeği pişirmeniz saatler, mideye indirmeniz beş dakika alır. Kurmak, oluşturmak, yaratmak zahmetli ve zordur, çok zaman ister ama yıkmak, bitirmek, yok etmek kolay ve çabuktur.
Ve insan, mücadele ettiği müddetçe ulaşır özüne, inebilir derinine... İnsanı, varlığının anlamına yaklaştıran, mücadeleleridir.
Yakıp yıkmaktan, eleştirmekten yana olan kolaycı kalabalıklara inat, üretmenin savaşını verenler, yorgun ama o büyük resme daha hakim olanlar, onu daha iyi görebilen ve keyfini yaşayan insanlardır.Mücadele zaman ister.
***
İnsanlar mücadelenizi zaman kaybı olarak görebilirler. Onlar keyfin sadece huzur olduğunu da düşünebilirler. Huzursuz bir düşünce yapısının, insana içten içe keyif verdiğini anlayamamaları gayet normaldir.
Gündelik hayat içersinde bir yığın söz sarf ederler ancak, kendilerine söyleyecekleri bir çift lafları yoktur. Çünkü kendilerini tahterevallinin denge çubuğu olarak görürler; dengeyi onlar kurar, onlar bozar...
Oysa sizin kendinize-sadece kendinize yönelttiğiniz küfürleriniz, kırgınlıklarınız, öfkeleriniz vardır; aşık olma sebepleriniz olduğu gibi...
***
Kendisiyle sorunu olmayan insanlar takdire şayan gösterilse de, kendisiyle sorunu olmayanla işiniz olmasın derim ben. Kendini, evrenin terazisinde tartan her insan bir sorunla karşılaşır çünkü.
İnsan hala ve çok fazla ilkeldir çünkü...
***
Hayatınız sonuçlanmamış mücadeleler mezarlığı olabilir ama unutmayın, kendisi başlı başına mezar olan bir hayattan çok daha iyidir bu.
Evet, bazılarının hayatında mezarlar vardır; bazılarının hayatı mezardır.
Hayatı mezar olanlar, eleştirenler ama üretemeyenler, kıranlar ama onaramayanlar, yok edenler ama can veremeyenlerdir.
Neden böyle düşündüğünüze, neden böyle üzüldüğünüze, neden böyle konuştuğunuza takarlar. Neden "zor" bir yol seçtiğinize anlam veremez ve acırlar size... Daha kolay olan vardır çünkü! İşte, oradadır; ucuz, zamansız ve kolay! Ama neden? Siz neden?
Tüketmeye güdümlü bir zihin, önüne gelen her şeyi tüketme hevesiyle, sizin fikirlerinize de saracaktır. Oysa sizin bu güdümlülerden tek isteğiniz biraz susmaları ve sizi kendi halinize bırakmalarıdır. Anlamalarını istemekten çoktan vazgeçmişsinizdir...
Keşke birazcık sussalar da, evrenin terazisinde sallanıp durmasanız...
***
Bir iyilikmişcesine düşünsel yalnızlığınıza saldırırlar. Oysa o yalnızlığı siz yaratmışsınızdır, onlar yok etmiştir; her zamanki gibi.
İnsanın kendinden kaçışı ve dünyasından bihaberliği, yalnızlığını kötülemesiyle başlamıştır. Bilirsiniz, düşünsel tekliğe düşman olmak, insanın kendisinden-varlığından ve anlamından-korkmasından başka bir şey değildir.İnsan kendinden korkar; olması gerektiğinden az olduğunu bildiği için korkar. Yaratamadığı ama yok edebildiği, sevemediği ama nefret edebildiği için korkar. İnsan ilkeldir ama ilkelliğinin bilincindedir.
***
Herkes Tanrı'ya birilerini şikayet eder de, kendini şikayet edene rastladınız mı hiç?
***
Oysa yarattığınız o yalnızlıkta, kendinizi en yüksek merciiye şikayet edebilirsiniz siz. Çiçekleri kabul ettiğiniz kadar, tek ayak üzerinde durup cezanızı çekebildiğiniz tek yer yalnızlığınızdır. Ama uğraşmayın, ceza çekmeyi bile bile kabullenen bir düşünce sistemi bugüne dek kabul görmemiştir ve bundan sonra da görmeyecektir.
Halbuki yalnızlığınızdan çıkan ödülleriniz de çoktur. "Ne kadar iyi, eğlenceli, anlayışlı ve sevilesi biri. Ah bir de şu düşünceleri olmasa!" diye düşünenler elbette bilmezler o yeryüzü cenneti duruşunuzun düşüncelerinizden çıkıp geldiğini...
Bilmeyecekler de...
Esra Başak NARIN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder