7 Nisan 2009
Marcel Raducanu'nun Kacisi.!
Raducanu, Cavusesku Romanyasinin futbolcusu ve o da herkes gibi askeri göreve tabi tutulup yurt disina gitmesi yasak olangillerden.. Ama yine de o bir sekilde transferini gerceklestiriyor Bundesligaya.. Burada Dortmund adina 1982 ile 1988 yillari arasinda 167 maca cikip 31 gol atip 200 bin mark karsiligi Zürih'e transfer oluyor.. 36 yasinda aktif futbol hayatini sonlandirip 1993 yilinda Köln'de lisansini alip Dortmund'da futbol okulu aciyor.. Ama bir kacis hikayesi var ki.. Kendi agzindan iletelim:
"Benim amcam romen milli oyuncusuydu. Bana futbolu 7 yasimda iken o ögretti. 10 yil boyunca meslek olarak futbolculugu bana gösterdi ve 17 yasimda Romen birinci liginde oynamaya basladim ve hemen akabinde Milli formayi da giydim. 1980 yilinda Avrupa Sampiyonasi eleme macinda Ingiltereye karsi Bükreste beraberligi getiren golü attigimda 110.000 kisi beni alkisliyordu. inanilmaz bir duyguydu bu..
Romanyada futbol yetmisli ve seksenli yillarda cok önemli bir rol oynuyordu. Zira futbolun disinda baska hicbir sey yoktu.. Cavusesku yönetiminde futbolun disinda yapabileceginiz cok fazla bir sey olmasi mümkün degildi. Benim oynadigim dönemde Steua Bükres takimi militarist bir yapilanma icerisindeydi. Beni asker(cavus) yaptilar ki elbette silaha hicbir zaman dokunmadim ben.. Birden misal kabine askerler gelirdi, off aman allahim inanilmaz sikici politik konusmalar yapardi ki ben her seferinde uyurdum..Elbette Cavuesko'nun takiminda oynamak oyuncular icin bir ayricalikti. Bu o zaman da böyledi Cavusesku'nun ölümünden yirmi yil gectikten sonra hala böyledir..
1981 yili benim icin dönüm noktasiydi. 27 yasindaydim. Geride inanilmaz güzel seyler yasadigim bir kariyerim vardi. Iki yil üst üste ülkenin en iyi futbolcusu secildim, iki kez sampiyon oldum ve artik disarida oynamak istiyordum.. Romanyada kötü oldugu icin degil,aksine ben iyi bir futbolcuydum ve varolan söhretten dolayi ayricalikliydim, hicbir sorun yoktu sadece kendime disarida da yapabilecegimi kanitlamak istiyordum..
Her sey ingiltere karsisinda Wembley'de oynadigimiz mac sonrasinda basladi. Orada oynamayi cok istiyordum ama antrenörümüz oynatmadi beni. Arkasindan bir sonraki Macaristan macinda da oynatilmadigim zaman takim arkadaslarimla beraber hotelden cikip gittik.. Budapeste'nin Margaret adasiydi. Orada "Moulin Rouge" adli bir gece klubune gittik.. Huh.. inanilmazdi. Danscilar, müzik.. anlarsiniz yani.. Ben yetiskin bir adamdim fakat böylesini hic görmemistim. Iste "bati" bu dedim.. Akabinde o anda teklifler geldi, macaristandan Avusturya'ya götüreceklerdi beni. "Gel Marcel, Avusturya'ya kacalim, kariyer de yaparsin orda". Hayir gelemem dedim cunku benim bir ailem var Romanyada.. Eve gidince bu teklife hayir dedigime cok kizdim ama ilk burada basladi disari gitmeyi gerceklestirme istegi..
Bir kac ay sonra Steua Bükres ile antrenman yaptigim Nordrhein-Westfalen stadinda ilk firsat cikti karsima. O zaman bunun benim kaderim oldugunu ve Almanyada kalacagimi anlamistim.. Uzun zamandir Almanyada yasayan bir arkadasim Kassel'de yapilacak olan bir arkadaslik maci icin beni aradiginda ona bir daha Romanyaya dönmek istemedigimi söyledim. O da bana "sorun degil benim yanimda Hannover'de kalabilirsin" dedi ve bir plan yaptik..
Dortmund macinin ilk yarisinda oynayabilecegim kadar iyi oynayip Alman kluplerin ilgisini cekecegim akabinde birinci yari sakatlanip oyundan cikacagim.. Devre arasi da vinnn.!
Mac basladi ve ilk yari sonuna dogru dizimi bandajlattirip aci cektigimi söyledim.. Aslinda hicbir sey yoktu ve beni degistirmek durumunda kaldilar.. Soyunma odasinda tek basima kaldim, kimse yoktu.. Kalktim, cantami hazirladim bir kac bir sey alip stadi elimi kolumu sallayarak terkettim ve stat disinda beni bekleyen arkadasimin arabasina binip cikip gittim..
Mactan sonra takim arkadaslarim benim kayboldugumu düsünmüs ve dört saat boyunca beni aramislar.. Romen konsolosluguna bildirdiler ama ben coktan Hannover'e ulasmistim bile. Iste tam bu noktada cok buyuk bir hata yapip Bükreste biraktigim karimi arayip kactigimi söyledim.. O telefonda aglayip geri gelmemi istiyordu ama artik yapamazdim, cok gecti. Maalasef telefonlar dinleniyordu ve romen gizli servisi konusmalari kaydedip akabinde benim bütün malvarligima el koydu. Evimi,arabani her seyimi aldilar.. Annemi sekiz yil sonra görebildim ve o an deli gibi gülüyordum ayni zamanda da agliyordum.. Ayni anda gülmek ve aglamak..
Baslarda hayatim adina hicbir endise tasimiyordum, güvendeydim ve rahattim ama sonra iste memleket hasreti basgösterdi. Yine de geri dönemezdim cunku araniyordum ve bulundugum takdirde 5 yil 8 ay olmak kaydiyla kucuk bir hapis hayati beni bekliyordu.. Akabinde kacistan üc ay sonra Dortmund klubü ile sözlesme imzalamistim.. ( Kendisi pek bahsetmiyor ama o dönem hem Hannover ve ayni zamanda Dortmund klubu ile sözlesme imzaladigi ve bunun mahkemesi, cezasi nedeniyle 1982 yilindan sonra ancak Dortmund klubunde oynayabilmistir, Hannover klubune de 500 bin mark ödenmistir )
Arkadaslarla ve tanidiklarla iletisime devam ediyordum ki tüm telefonlarin dinlendiginin de farkindaydim ve bir gün konusmanin ortasina Romanya gizli servisi araya girip "seni geri alacagiz adi suclu" dedi. beni sonrasinda bir telas sardi.. Bunu klube bildirdim ve koruma istedim. Iki hafta boyunca iki tane polis ile yasadim hayatimi. Öyle ki deplasman macina gider iken takim otobüsünde dahi bana eslik ediyorlardi.. Bu yüzden hala klube tesekkür ederim..
Ilk macimi dün gibi hatirlarim. Brugge'ü 2-0 yenmistik bir arkadaslik macinda ve her sey muhtesemdi. Bütün arkadaslarim beni cok cabuk kabul etmisti ve seyircinin de yaklasimi cok iyiydi..
Sportif acidan her sey iyi gidiyordu ben teknik adamimiz Branco Zebec'in güvenini kazanmistim. O beni zaten Romanya milli takimiyla oynadigim son maci seyredip mutlaka transfer etmek istemis. Borussia Dortmund'un o dönem oyun kurucuya ihtiyaci vardi ve beni transfer etmek icin her seyi yaptilar..
Almanyada yeni arkadasliklar kuruyordum ve eskiyi artik bir kenara birakiyordum. Gerci ben iliskimi devam ettirmek istedim arkadaslarimla ama her telefon edisimde artik "bizi arama artik marcel" diyorlardi. Bir sekilde problem cikabilir korkusuyla uzak duruyorlardi ve ben de artik aramayi biraktim..
Bir kac yil sonra Steue Bükres'deki arkadaslarimi 1990 Italya Dünya Kupasi öncesi gördüm. 1990 Dünya Kupasi icin o zamanki teknik adam Emerich Jenei'nin beni italyaya götürmek icin plani vardi ve ben o dönem Zürich takiminda oynuyordum. Münih'e uctum ve Bayern Münih ile oynanilan bir arkadaslik macinda oynadim.. Fakat ne yazik ki o dönemin yeni stari Georghe Hagi benim oynamama eleme maclarinda hic oynamadigim icin karsiydi. O beni veto etti ve ben italya 90'a gidemedim..
Aktif kariyerimi sonlandirdiktan sonra Dortmund'da futbol okulu actim. Yakin zamanda ayni projeyi Romanyada da yapmak istiyorum ama artik orada evimdeymisim gibi hissetmiyorum ben. En fazla bir ya da iki hafta kaliyorum misafir seklinde ve geri dönüyorum. Bükres 3 milyonluk buyuk bir sehir ve orada Kaos ve Rüsvet hüküm sürüyor. Ben 28 yildir Almanyada yasiyorum bu yasamimin yarisina tekabül ediyor ve düzene, disipline alistim artik.. Bugün biliyorum ki Almanya ve Dortmund benim evim olmus artik..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
gene mi hagi ya, 90 yılındaki güce bak adamın:)
bu hikayeler çok ama çok güzel borges, işi gücü tam ortasında bırakıp birden dalıyorum böyle... ve hep merak ediyorum bizde neden kendisini böyle ifade edebilen bir adam yok diye...
elimde tarık'ın kemalettin'in yapılmış uzun röportajları vardı bir proje için... suya sabuna dokunmayan, diş kovuğunu doldurmayan şeyler... gerçi kemalettin'in hakkını yemeyeyim, kaçırılışını bir anlatılışı var ki rize'de...
sanırım cesaret edemiyorlar, mesela hasan vezir çıksa bugün anlatsa her şeyi... yeterince süslü anlatamıyorlarsa onları betimlemeye talibim ben, hoş dutchman efendi yemek tarifi betimlemelerini yasakladı ama buluruz bir şeyler:)
ülkeme ait hikayeler istiyorum, bir nehrin kendisi kadar saf, içindeki alabalık kadar oynak...
cok guzel yazı borges eline saglık acaba ailesi ile durumu sonra ne olmus oda ayrı bı konu aslında..
hagi yede ayrı bı acıdan saygı duymamak mumkun deil ..
VArol Döken: Ben hep derim.. Türkiye'deki en buyuk eksik.. Yazilmali cok sey, biinmeli. bu gelisim acisindan cok önemli. Bugün buraya gelip de basarili olamayan yabanci futbolcularun, yetisemeyen genc yeteneklerin sorumlusu olan kosullar da aciga cikmalidir. Benim hikayeler Bundesliga agirlikli ama eminim yaziya dökülmüs olsa Türkiye Süper Liginden milyon tane cikacaktir.. Aciga cikmadigi icin sorunlar da devam ediyor..
Yakin zamanda degisecegini dusunuyorum, futbolu birakan yeni neslin kitaplarinin olacagi ve daha güzel degisimler olacaktir o bilgiler esiginde..
Umuyorum..
Adsiz: Keske Adsiz yorumlar olmasa, kucuk bir isim filan cok baska yapiyor bizim icin her seyi bilesiniz..
Ben ceviri yaptim, hikaye raducanu'nun ama ben de okurken sizin gibi ailesini nasil birakip gitmis diye hayiflanmadim degil..
kitaplar olacaktır borges ama bu kitaplar yine belli bir çevrenin etrafında dönecektir... şimdi internet çıkınca herkes bilgi falan yayılıyor zannediyor ama internetten önce kitap okumayan adam, girip ancak msn'de seksi resimlerine tıklıyor...
yani zamanında amerika'dan video kaset getirip izleyen adam bugün nba tv'den izliyor ya da aynı şekilde biz o zamanlar karışık kaset yaptırırken şimdi mp3lerden arıyoruz başka insanların güzel müziklerini... yani değişen değil gelişen bir topluluk var, nicelikleri değil nitelikleri artıyor...
bir tür biz çalar biz dinleriz durumu yani... o yüzden de bu memlekette asla ne total futboldan ne de total gelişmeden bahsediyor olacağız...
benimki karamsarlık falan da değil, biraz realizm biraz nietzscheizm, ucundan da hedonizm, pragmatizm (o kadar olsun idare et:)
bir yanda rüşvet le çoğu işin halledildiği bir ülke diğer yanda vergi kaçırmanın bildiğim kadarıyla en büyük suçlardan biri olduğu almanya dolayısıyla rüşvet te çok nadirdir heralde yazının sonunda raducanu gelebilecek(romanya dan) tepkilere rağmen kıssadan hisseyi vermiş okuyuculara
Sevgili Varol Döken, rolleri degisiyoruz biraz.. Senin biraz daha "Olumlu" bakman, benim ona comak sokmam gerekir ama su kesin ki sen icerisinde yasiyorsun ve haliyle belki de olabilecek gelisimleri cok daha iyi görebilirsin, ben bu konuda simdilik umutluyum.. BIlincli olmasa da eskiye göre cok kirli bilgi iki kisi arasinda kalamiyor artik.. Ama bakalim ne kadar gelisim katedecegiz bu konuda..
Seanpenn: Iki ülke arasindaki fark ortadadir. Ama sunu söyleyeyim, eskiden her gün ölüm tehlikesi atlatir durumda iken dahi bunu gayet olagan karsiliyordum ülkede. Simdi en basitinden trafigina dahi alisamiyorum, her an kaza yapacak hissi ile taksilerde geziyoruz, aliskanlik feci bir sey.. Almanya'da uzun süre yasayan baska yere kolay bir sekilde adapte olamaz derim hep..
bütün bunlar ve ötesi için diyorum ki, 30 nisan-3 mayıs arası berlin:)))
Umuyorum ki her sey yolunda gider ve o zaman arasinda bir güzel kahve;)
Yorum Gönder