23 Mart 2010

Galatasaray'in Kanayan Yarasi.!



Trabzonspor macini türlü türlü aksiliklerin sonunda bulabildigim bir kahvehanede seyredebildim. Yanimda Galatasaray'in ileri ucundaki her yabanciya saniye basi küfür eden bir adam da sansizliklarin üzerine tuz biber ekti. Simdi bir sey desem yine bir kavga derken olan maca olacak ve haliyle ben de yavas yavas itiraz ederek konusup yorum katarak susturma cabalarina basladim. Bu futbolun kendisi ile cok da fazla ilgilenmeyen adam Galatasaray kalecisi topu stoperine verdigi vakit basladi maci analiz etmeye.. "bak abi, simdi kimse ne yapacagini bilmiyor iste bu takimin sorunu bu, su topu ileriye tasimak".

Hakliydi.. Mac boyunca macin icerigine dair yaptigi küfürsüz tek yorum buydu ve sonuna kadar hakliydi. Sanirim bu sorunu Galatasarayi izleyen herkes rahatlikla görebilir.
Normal kosullar altinda bugünlerde sistemi oturmus, herkesin ne yapmasi gerektigini bildigi mükemmel degil ama oraya dogru yolculuk edildigini izleyenlere hissettiren bir Galatasaray olmasi gerekirdi. Olamamasinin pek cok nedeni vardir ama cözülemeyen bana göre en önemli sorun tüm bunlarin merkezinde yer alan orta üclünün istenilen seviyeye bir türlü ulasamamasidir. Daha da önemlisi Türk oyuncularla bunun gerceklesebilmesi mümkün degil.

Futbolculugu tartisilmaz olan Rijkaard'in teknik adamlik gecmisine söyle bir göz attiginiz takdirde iki önemli tecrübesi göze carpiyor. Hollanda Milli Takimi ve Hollandali oyuncularin, teknik adamlarinin insaasinda katkida bulundugu, temelini de Rinus Michels'in sisteminin en önemli oyuncusu ve felsefesinin devam ettiricisi konumunda olan Cruyff'un attigi Barcelona. Iki basarili deneyiminin arkasinda Hollanda futbolu, ekolü ya da felsefesi.. Gecmise gitmeye, bir yerlere bakip acaba ne oynatti gibi ekstra cabalara gerek yok; Ronaldinho'lu,Messi'li Barcelona ya da 2000 yilinin muhtesem Hollandasini hemen herkes izlemistir zaten. Burada uygulamaya koyup basarili oldugu sistemi haliyle Türkiye'de denemesi de süpriz degil lakin bir sekile olmuyor.. Her ne kadar her iki tecrübenin icerisinde sistemine uygun futbolcunun kolay bir sekilde edinilebilecegi gercegi var iken Barcelona'da dahi sakatliklardan dolayi klasik 4-3-3'e dönüsünde stoper Marquez'in orta üclünün icerisinde caresizlikten yer aldigini da biliyoruz..

Gerek Skibbe'nin 4-2-3-1'inden farki gerekse de futbolu totallestiren ögenin agirlik merkezi olan orta üclünün gecmise göre farklilasip gerekli dönüsümü saglayamamasi sorunlarin temelidir. Barcelona'da Xavi-Iniesta bir mac icerisinde ne kadar fazla topla bulusuyorsa Galatasaray'in orta sahasi da o kadar az bulusur oldu. Orta üclü takimin hareket ettiricisi ve birlestiricisi konumunda hem ileriye hem geriye götürür, hem ofans hem de defans anlaminda bir bütün olmasini saglar, Skibbe'nin 4-2-3-1'inden ve pek cok sistemden farkini da totallesmesi olarak ortaya koyarlar.. Barca seviyesine gelmeyi hicbir zaman hayal etmedik belki ama bu kadar da zitti yönde yer alacagini da bilemedik..



Skibbe ve hatta fizik mücadeleye dayali Kalli futbolunda Baris Özbek, Mehmet Topal'dan ya da zorlarsaniz ücüncü ligden bir adami dahi allayip pullayip süpürücülük ve savunma görevlerinin yapildigi bir defansif orta saha cikarabiirsiniz.. Eger Skibbe futbolu devam etseydi muhtemelen hucumun merkezinde bulunacak bir on numaravari oyuncunun -misal bugün Frankfurt'da Selim Teber, olmadi Caio'dur- arkasina koyabilecegimiz süpürücü özelligi olan ikiden fazla secenegimiz olur, hangisini oynatsak diye cok baska bir sorunumuz olurdu. Bu sistemin icerisinde defansif orta sahalarin fazlaligi ve siradanligi ne kadar avantaj sagliyorsa önlerinde oynattiginiz ve hucumun merkezine tasidiginiz on numaranin önemi de o kadar fazla oluyor. Haliyle gecen sezon misal Lincoln'un oynamadigi iki Eskisehirspor macini da -ki bunlardan birisi üstelik Ali Samiyen'de Korkmaz yönetiminde on kisi kalmis rakip karsisinda- maglubiyet kacinilmaz oluyor.. Lincoln formda olmadigi vakit hatirlarsaniz her mac azap icerisinde geciyordu zira sistem geregi biraz da bu böyledir.. klasik on numaradan farkli olarak 4-3-3 e göre biraz daha geride konumlanan kenar oyuncularinin yardimi da söz konusu ama yine de hucumu yönlendiren bu yaratici oyuncu oluyordu. Temel fark ise ön ve arka oyuncusu olarak defans ile hücum birbirlerinden ayriliyorlardi.. Haliyle kimse Baris Özbek'ten, Mehmet Topal'dan hucum konusunda bir beklentiye girmiyordu.. Iste bu yüzden kendisini gelistirmezse Mehmet Topal, gelistirse dahi Baris Özbek, Mustafa Sarp siradan bir Avrupa Liginin icerisinde degil büyükler Bochum'da dahi forma sansi bulamaz, ilkonbir oyuncusu olamaz.

4-2-3-1 de iki kenar oyuncusu Rijkaard'in bugün oynatmaya calistigi sisteme göre daha geride konumlanir. Bu ayni zamanda iki tane defansif orta sahanin süpürücülügünün disinda baska bir görevi olmamasini ve tam anlamiyla defansif görevlerle sahada yer almasini saglar. Özellikle Cruyff'in tüm isyanlarina ragmen Van Basten zamani gectigimiz Avrupa Sampiyonasinda Hollanda milli takiminda bu felsefe basari yakaladiktan sonra Almanya dahil pek cok ülkeyi kendisine ceken sistem icerisinde Hücum ve Defans birbirlerinden net bir cizgi ile ayrilir. De Jong ile Engelaar'in ileride konumlanan Van Der Vaart, Robben gibi oyuncularla bagintisi yok denecek kadar azdi. Alti oyuncu defansif görevlerle donatilir iken ilerideki dört oyuncu hucum yükünün tamamini cekerler.. Lincoln-Kewell-Arda-Baros dörtlüsünden hatirlayacagimiz gibi..
Rijkaard ise sahadaki hemen her oyuncunun hem hucum hem de defansif görevleri de oldugu, birbirlerine yakin durarak yani takimin boyunu da kisaltarak birlikte hareket etmenin önemi bir yana uyum saglandigi andan itibaren tek bir yumruk gibi hareket edebildigi sistemi uygulayabilecegi 4-3-3 dizilisini sahaya yerlestirme cabasi icerisindeydi.

Bana sorarsaniz pas futboluna dayali bir 4-3-3 cok daha modern cok daha gelecegi olan ve uygulandigi takdirde durdurulmasi daha zor bir oyun felsefesidir Lakin Türkiye kosullarinda ise isler biraz degisir ve ayni zamanda tipik bir Avrupa Liginde Türkiye'ye nazaran cok daha kolay gerceklestirilebilir bir sistemdir.

Bundesligadaki bir oyuncu ne kadar defansif olursa olsun paslarinin isabet orani pek cogunun Türkiye'deki on numara kivaminda oldugunu belirtmeme gerek yok sanirim.Hicbir sey yapamiyorsa cok önceleri Türkiye'de On Numara olarak özetlenebilecek Mehmet Demirkol elestirisinde üzerinde durdugumuz gibi "10 numavari" pas atabilir. Bu mücadele gücüne dayanan ülke futbolunda ender oldugu icin degerli olur iken Avrupa Liglerinde futbolcunun siradan bir özelligidir. Bundesliga'nin oyunu tek yönlü oynuyor dedigi adam olan Fabian Ernst'den bugün Besiktas yer yer hucum gücü olarak bahsediyor.. Ya da Premiere Lig'de bir Nell tarifi yapilsa hemen hic kimse bu oyuncunun topu oyuna muhtesem bir sekilde soktugundan bahsetmeyecektir zira ortalamasi budur. Dolayisla bu denli pas yüzdesi olan liglerde herkesin her seyi yapabildigi bir sistem Türkiye'ye göre cok daha olasidir. Rijkaard bugün bunu görüyor, ne kadar zorlasa, ne kadar üstelese de Baris Özbek, Mehmet Topal, Mustafa Sarp'i Skibbe'nin sisteminin aksine herkesin oyunun her alaninda icerisinde oldugu bir sistemin adamlari konumuna getiremiyor.



Pas futbolunu bu ülkede uygulatmak cok ciddi bir mücadele icerir, planlamayi ona göre yapmak durumundasiniz, özellikle yabanci secimlerini buna göre belirlemelisiniz.. Burada Galatasaray yönetimi -Rijkaard degil- hata yapmistir. Özü pas futbolu olacak bir sistemin icerisine en fazla topla bulusacak olan belki de en degerli oyunculari yabancilardan ya da yurt disinda egitimini tamamlamis Nuri sahin gibi gurbetcilerden olusturmasi gerekiyordu. Baros-Jo-Kewell ülke icerisinde de temin edilebilir lakin oyunu iki yönlü oynayan bu ülkede tek bir Türk futbolcusu vardir o da Emre Belözoglu. Haliyle durum bugün böyledir..

Rijkaard'in sorunu Türkiye gercegini yeni yeni kesfediyor olusudur.

Kalli gibi Skibbe gibi sadece kos ve bas emri ile sahada dursalar, onlarin kaptigi toplari degerlendirebilecek oyuncular kendilerine yakin dursalar bugünlerde elestiri degil de Topal övgüsü, Baris Özbek muhtesemliklerini belirten cümlelerde kendilerine yer bulacaklardi.. Misal ben Berlin macinda canli cani sahit oldugum Baris Özbek savunmasina hayran kalmis ve bunu da "sanat eseri gibi savunma yapiyor" diye de burada belirtmistik.. Oysa simdi onlardan istenilen maalasef kapasitelerinin üzerinde bir top kullanimi,yaraticilik, birliktelik, uyum ve taktiksel olgunluk..

Galatasaray'in orta üclüsünün yapmasi gereken görevleri tek tek siraladiginiz vakit yapilamadigindan dolayi cikan arizalar bugün takimin hemen hemen bütün problemlerini olusturuyor. Misal orta saha stoperinden topu alacak, topu kendisinde tutacak, presi kiracak ve ayni zamanda kenar adamlarina tasiyip onlarla beraber takimin hucum gücünü olusturacaktir. Böyle bir sey mümkün degil. Stoperler, öndeki capasina verip kurtulamadiklari gibi onlarin görevini geriden yapmak zorunda kaliyorlar.. Haliyle yanlis paslari atan Servet bu sene dogdu ve bunun aksine Ankaragücü macinda atilan iki golün de hazirlayicisi bir orta saha oyuncusu degil stoper Nell'dir. Orta üclü birakin hucumu elde kalan tek kalesi savunmayi bile sahada sapsallastiklarindan dolayi yapamiyorlar.

Hollanda 4-3-3'ü Türkiye'ye bu haliyle uygun degildir. 18 takimli Türkiye Süper Liginde Emre Belözoglu türünün tek örnegi ise eger yapmaniz gereken tek sey yabanci hakkinizi orta sahadan yana kullanmaktir. Türkiye futbolu kendi icerisinde Kewell-Baros cikarir lakin Xavi,Iniesta,Fabreagas, Lampard,Gerrard tipi futbolcu bir tane ancak cikarir o da iste Emre'dir.
Rijkaard ASY stadinda basarili maclar cikariyor zira rakip takim baski karsisinda kendi yari sahasina cekiliyor ve haliyle topu öne tasima problemi kendiliginden cözülüyor. Önde oldugu vakit Galatasaray'in görünürde bir problemi yok zaten.. Lakin orada dahi orta sahasizliktan dolayi olmasi gereken set hucumlari istenildigi düzeyde degil. Yer yer Baris, Topal kendilerini astiklari zaman bir seyler oluyor ama genel görüntü icerisinde durum cok da parlak degil ve fakat etkili oyunculardan kurulu bir takim olmanin meyvesini yiyebiliyor her seye ragmen.

Gecen sene ilk devre sonuna dogru oynatilan futbol ve ayni zamanda toplamdaki görüntü bu seneye göre cok daha iyiydi lakin bu Skibbe'nin Rijkaard'dan daha iyi oldugu sonucunu cikarmiyor, daha cok 4-2-3-1 sistemi su kosullarda Türkiye'ye cok daha uyumlu bir oyun felsefesi gercegidir. Skibbe'yi cok severim ancak Frankfurt ile sampiyon olup Sampiyonlar Liginde bir basari kazanirsa ancak bir teknik adamlik kiyasi yapilabilir ve pek tabii Rijkaard'in ardili konumunda degerlendirmeler gelecektir.. Ama bunu yapar iken daha cok oynatilmaya calisilan sistemlerin ülke kosullarina olan uyumunu da gözardi etmemenizi tavsiye ederim. Pas ve pasa dayali futbol, temelini mücadelenin olusturdugu, oynatmama felsefesi üzerine kurulu takimlarin icerisinde cok da mümkün degil zira böyle yapisi olan lig de sürekli cengaverler yetistiriyor..

Tardini Büfe Blogunun güzel yazar Parma Maniac'in yaptigi bu yorum icerisinde cok dogru bir tespit söz konusu. Elano bana göre fena degil, ileride daha da iyi olabilir lakin bonservisi ve yillik ücreti bu kadar pahali olan bir oyuncunun totalde takima etkisi cok daha fazla olmalidir. Bunun yani sira bir baska teori de Elano'nun 10 numara pozisyonunda oynamasi, Keita ve Arda(Kewell)'in geriye cekilip Elano'nun yaninda gecen seneki sistemin uygulanmasi ihtimali. bu da Elano'dan kaynakli cok da mümkün degil ama eldeki orta sahalarin cok daha verimli kullanilmasina yol acacagi kesindir. Yanina iki oyun kuramaz, iki ücgene giremez, iki top yapamaz oyuncuyla 4-3-3 denemek yerine iki capanin önündeki on numara cok daha uygundur ve fakat Rijkaard her seye ragmen Jo-Giovanni eklemesiyle kadrosunu 4-3-3 felsefesine göre genisletiyor. Bu yazin yapilacak olan bir degil iki önemli orta saha oyuncusu ile güzellesebililir, degisebilir olsa da bugün icin cok ciddi kusurlari vardir.

Sistemi ilerletmek, oyunculari buna uygun bicimde degistirme cabasi da Sampiyonluk yarisi nedeniyle sekteye ugruyor zira burasi bir sistemi insa edebilecegi kucuk takim degil, ona uygun futbolculari teker teker alabilecegi büyük bir takimdir ama yanlis oyuncu secimi Galatasaray'da sanilanin aksine yillardir devam ediyor.. Tüm bunlarin esiginde cok da girmek istemedigim secim potasina her seye ragmen kazanmasini istedigim Adnan Polat'in karsisina aslinda rakibi Adnan Öztürk cok da anlamli bir atak yapmis durumda zira gercekten de bu büyük klubün bu büyük isimlerin cok daha dogru bir sekilde yönetilmesi problemi var... Futboldan anlayan bir sportif direktör olsaydi bugün yasadigimiz pek cok aci gercek henüz daha acisini cekmeden ortadan kalkmis olurdu..

29 yorum:

Efe Yılmaz dedi ki...

abi yorumların her zaman olduğu gibi çok güzel.herhalde sezon başı linderoht'un iyileşmesi gibi bir mucize beklendiği için orta sahaya elanodan başka bir transfer yapılmadı. ve gene iyimser bakarsam, devre arasında uygun şartlarda bir futbolcu bulunup transfer edilemedi. frank rijkaard acaba oyunu daha verimli bir hale getirmek için kendi sisteminden vazgeçer mi bilmiyorum. yaptığı oyuncu değişikliklerinde bile sistem ile oynamıyor fazla.
kendi adıma rüya takım olan rijkaard ve neeskens ikilisine olan sabrım sonsuz. en kötü bu sezonu ikinci bitiririz diye umuyorum. ama seneye en az 2 standart üstü orta saha oyuncusu şart.

elano'ya gelince, belki çağdışı bulacaksınız ama takım içinde istediği zaman istediği pasları alamıyor bence. stattan son izlediğim maçta mesela, servet top ile geriden çıkarken, en az 4 5 pozisyonda elano bomboş pas isterken, topu daha zor pozisyondaki oyunculara attı. hatta ben bu durumdan dolayı emre güngörün tercih edildiğine inanıyorum.(tabi birde yıpratıcı forvetlere karşı emre güngör tercihi yapılma ihtimali var. makakula ve umut)

iyi günler

Borges dedi ki...

Effe: Umut tabi ki var ve zaman iste bu yüzden verilmelidir. Teknik adam kendi sistemini algilayabildigi ülke gercekleri icerisinde yapacagi hamleler sonrasi ancak yerlestirecektir.

Elano yorumunu ben sürekli yaptim ama bugün hala böyle bir sorunun oldugunu ben düsünmüyorum. Bunun yani sira her yerde gecerli olan kural da söz konusu. Futbol olarak liderligi ele alacak acilimlari Elano yaparsa, o güveni saglarsa herkes topu ona da atacaktir.. Ama yanindaki iki önlibero ile cok fazla ilerleme kaydetmesi pek de mümkün degil.

Hem Linderoth'un yoklugu ve ayni zamanda Ayhan'in form düsüklügü bugünlerin bir baska önemli nedeni olmus durumdalar..

scugnizzi dedi ki...

öncelikle selamlar.. ya bakındım ama bulamadım, flying dutchman'deki yazılarına da baktım ama orda da yok, neyse. sene başıydı galiba, işte bu 4-3-3 konularının bütün gün konuşulduğu dönemler. galatasaraylılar o zaman çok net hatırlıyorum, orta sahayı arda-elano ve x'ten (bu x ayhan olur, barış olur, sarp olur, topal olur) kuruyorlardı. yanlış da hatırlayabilirim abi eğer öyleyse düzeltirsen sevinirim, sen de bu şekilde oynayabileceğini düşünüyordun galatasaray'ın, sistemlere pek takılmayalım isterse 3-16-49 oynar falan diyordun hatta. :) ben de elano'nun defansif özelliklerini yeterli görmediğimden galatasaray'ın böyle oynayamayacağını savunmuştum, işte yorum yazmıştım yazına.

bununla ilgili sözlükte de bir şeyler karalamıştım.

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=16595303

bunu haklı çıktım falan demek için yazmıyorum yanlış anlama, esas sorunun ben de orta sahada olduğunu düşünüyorum. elano yerine emre gibi bir adam alsaydı galatasaray şu an oyun anlayışı çok daha farklı olabilirdi. 2 defansif adam kesinlikle gerekli orta sahaya elinde keita vs. gibi hücum özellikleri çok iyi fakat defansa fazla katkı yapmayan adamlar varken ama bu 2 defansif adamın birinin son zamanlarda çok kullanılan tabirle çift yönlü olması lazım. elano olur diye alındı ama daha o zamandan belliydi bana göre..

Borges dedi ki...

Scugnizzi: Öncelikle ELano orta üclüde oynadi mi oynamadi mi ? Bunun altini cizelim her seyden önce;)

Sonrasinda Elano'nun defansif acidan yetersizligi söz konusu mu ? Yeminle bugün Elano oyundan ciktiginda oyun kurulamayacak diye degil orta saha ndirenci düsecek diye üzülüyorum ben, o denli basiyor adam, hic sorun da olmadi bu konuda.

Simdi gelelim meselenin özüne. Elano'lu orta üclü yetersiz ve sorunun en önemli parcasi. Ve fakat biz o sezon basi Ayhan'in bu formsuzlugunu, Linderoth'un hicbir zaman dönemeyecegini ve Topal'in da bu seviyeye ulasamayacagini öngöremedik..

keza Arda eger gecen seneki gibi devam etseydi, önde bu kadar etkili olmasaydi kesinlikle ELano'nun yaninda da denenecekti. Ve Kewell'in dönmesi sonrasinda da orada denenmeyecegini de bilemeyiz.

Insanlarin hemen hepsi Elano'yu ya kanada ya da on numara pozisyonuna yerlestirdi oysa adam +üclü orta sajhanin en gerisinde defansif görevler pesinde kosuyor.. Ben bazi konularda yanildigimi söyleyebilirim ama sezon basi alinis nedeni olarak ortaya sürdügüm gerekcelerin hemen hepsi bu sezon icerisinde gerceklesmistir..

scugnizzi dedi ki...

estağfurullah.. hepimiz yanılıyoruz, aslında bizi genelde yanıltan da oyuncular. kim bilebilir örneğin bizde geçen senenin yıldızı olan bilica'nın saçma sapan hatalar yapacağını, toplara dan dun vuracağını. o kadar olayla gelen mehmet topuz'un vasatı aşamayacağını.

herkesin kendi düşüncesi, saygı duymak lazım tabii ki de ama benim nacizane görüşüm şu 4-3-3 orta sahası hakkında. bir tamamen defansif bir adam olacak açıkları kapatmak için. işte galatasaray'da fazlasıyla mevcut. yanında emre gibi bir adam olacak, diğer adam ise elano gibi. yani ben esasında elano'nun değil arda'nın orta 3'lüde oynayamayacağını savunmuştum en başında. arda orta üçlüde oynayacaksa kesinlikli iki tamamen defansif adam oynamalı diye düşünüyordum.

iyi bir sarp veya topal-emre- ve defansif görevlerini yeterince yerine getiren bir elano'dan süper bir orta saha oluşabilir... en güzeli de aurelio-sağlam bir appiah ve enerjik tuncay'dan oluşur aslında. :))

Noat Samisa dedi ki...

Elano'nun orta üçlüye entegre oluşu ancak Kasım ayının sonuna doğru gerçekleşti. Ben Elano'yla ilgili fikirlerimi daha önce uzun uzun anlattım. Parma'nın ''Elano istenen katkıyı veremiyor veya beklentilere cevap veremiyor'' düşüncesi, tam da Borges'in orta saha yetersizliği üzerine temellendirdiği bu posttaki düşüncelerin ve benim Elano fikrimin ortasında duruyor. Hatırladığım kadarıyla Borges'in Skibbe eleştirlerinde Arda'ya fazladan defansif görevler yüklemesi vardı. Bunu da bi' ara tartışmıştık.

Bana göre hepsi birbiriyle bağlantılı. Elano şimdiki rolde oynaması gereken bir oyuncu değil. Ama Elano'nun bugün yaptığı işleri yapacak bir başka oyuncu yok takımda. Skibbe dönemi Arda'sı gibi, özellikle Lincoln'süz günlerde. Orta sahadaki rolü Elano'yu yükseltmedi, modern'leştirmedi; aksine Elano'yu kaleden uzak tutuyor ve sıradanlaştırıyor. Ama takım buna muhtaç. Zaten sezon başı benim öngördüğüm ''Mart ayında Rijkaard'ın takımı'' fikri de çeşitli sebeplerle ıskalanmışken Elano'yu orta üçlüde kullanma fikri Rijkaard'ın futbol fikrine değil, aslında realizme oturuyor.

Borges dedi ki...

Noat Samisa: Tam bu noktada olasi bir tartisma dogar ama sonucu cok fazla en azindan bugün kestiremeyiz.

Mustafa Sarp'in oyuncu profilini göz önüne alalim. Xavi-Iniesta'nin yanina Mustafa Sarp'i koysak nasil olurdu bilemeyiz aynen Elano'nun yanina iki tane en kötü ayhanvari, pas alisverisini daha iyi yapabilecegi oyuncu yerlestirdikten sonra nasil olacagini bilemedigimiz gibi.

Ancelotti'nin Pirlo'su gibi olacagini düsünmüstüm ben biraz,bugün benzerini Magath rakitic üzerinde deniyor ve verim de aliyor. Lakin o devre arasinda Rakitic'in yanina Kluge'yi Nürnberg'den alip yerlestirdi.

Pas yapan, pas yüzdesi yüksek olan ofansif orta sahalarin defansif görevlerle geriden oyun kurmasi uzun zamandir yapiliyor ama Elano basarisizligini kabul eder iken bunun dedigin gibi tamamen Elano'dan kaynaklandigini düsünmüyorum onun bu bölgeye cok iyi uyum saglayamadiginin da farkinda olup size de hak vererek elbette..

serdar dedi ki...

Ya Parma'nın ya da FD'nin yazısıydı, şimdi bulamadım, yanlışım varsa şimdiden özür dilerim. Formda takımda oynamanın öneminden bahsedilmişti.

Elano'nun durumu da buraya çok güzel uyuyor aslında. Ben Elano'nun stilini çok yatan brezilyalı gibi görmüyorum. Takım organizasyonu çok sık değişiyor ve bunun acısını çekiyoruz. Ayrıca iyi işleyen takım olmaması da. Örneğin Bursa çok organize bir görünüşte. Ivan Hergic ile Elano değişse ne farkeder acaba, düşünce deneyi olarak tartışılabilir.

Türk futbolu iyi orta saha çıkartamıyor analizine katılmakla birlikte bunun imkansız olduğunu da düşünüyorum. Bizim kaos futbolunda bu olmuyor. Benim en çok ümitlendiğim oyuncu Mehmet Topal idi bu konuda. Belki çok teknik değildi ama onda bir Yaya Toure havası görüyordum. Örümcek gibi topa giriyor, hava hakimiyeti var vs. Bu sene Linderoth krizinin ötesinde Topal/Ayhan gibi oyuncuların da formsuzluğu Rijkaard'ı üzdü bence. Yoksa Topal önünde Mustafa Sarp/Ayhan/Elano/Arda'nın ikili bir kombinasyonu düşünülüyordu.

Çok klişe bulduğum halde bu son maçlarda ben de lider oyuncu konseptini düşünüyorken buluyorum kendimi. Bu takımda yıllardır süren bir sorun var, anlamsız panik havası.

60'ıncı dakikada takım 1-0 gerideyken sakin olmalı. Bir akıl tutulması yaşanıyor otomatikman. Pas yapmalı, sete dönmeli, organize atak üretmeli. Sezon başında Kewell ve Arda bu görevi iyi üstlendi aslında. Elano'dan da böyle bir beklentimiz var aslında. Ama bunu göremedik. 85.dakikada degaj kullanmayan bir yapı bekliyorum hep.

Ayhan, Barış, Caner, Sabri, Mustafa Sarp, Gio gibi oyuncular bu havada olamıyorlar. Bazen öne geçtiğimizde bile bunu göremiyoruz. Sanki 10 kişi kalmışız da skoru korumalıyız gibi oynuyorlar.

Bugün 4-4-2'de Torres röportajını okuyordum. Gol atamadığınızda sanki yenemeyeceğinizi hisseder moralinizi kaybedersiniz; işte bu anlarda Gerrard sahneye çıkıp bize liderlik ediyor, duruma isyan ediyor ve her şeyi düzeltiyor diyor Torres.

Ben bazı maçlarda Rijkaard'ın 'işte gördünüz mü benim dediklerimi yapmazsanız böyle olur' tavrı sezinliyorum. Bu yüzden çok aksiyonda bulunmuyor oyuna. Ama bu tavra lider oyuncuların desteği gerekiyor. Burada önemli eksiklik var.

Son olarak duran top olayını yıllardır anlayamamışımdır. Kalli gibi bir kurt hocanın bu işi nasıl oturtamadığını görüyoruz. Elano'nun bir tane duran top golü/assisti yok dikkat edersek.

Son son son olarak bir de neden Santos deniyor bu adamcağıza? Bütün dünyada onun adı 'Gio'... 100 tane santos var zaten Türkiye'de...

Erdem Karakuş dedi ki...

Trabzonspor-Galatasaray maçının olduğu gün Lig TV eski maçları veriyordu. 2007-2008 sezonunda İstanbul'da oynanan maçın özetini de verdiler. O günkü maçta oynayan Mehmet Topal ile bugünkü kıyaslanmaz bile. Topu alıyordu, ara paslar atıyordu, oyun kuruyordu. Şu anki "top benden çıksın" haliyle en ufak bir alakası yoktu.

Ayrıca Euro 2008 performansını da hatırlıyorum, yanında Mehmet Aurelio varken top kullanma ve pozisyon alma konusunda çok olumluydu. Bu sene belki de en kötü oynayan Mehmet Topal ama bunun sebebi sistemden dolayı değil gibi, psikolojik olabilir belki. Ayhan geçen sene inanılmaz oynuyordu, bu sene başında Arda'dan bile çok güvendiğim oyuncuydu. Galatasaray maçlarına stada gittiğim zaman ne kadar iyi oynadığını daha net görüyordum. Bu sene ile birlikte Ayhan da bitik duruma geldi. Bizi şaşırtan tek şey Mustafa Sarp'ın verimi.

Şimdi burada 2 oyuncuda düşüş var, bir oyuncuda yükseliş var. Bunun tamamını sisteme veya oyuncuların yeteneklerine bağlamak bence yetersiz olur. Rijkaard'ın Türkiye Ligi'ni yeterince tanımaması, Türk oyuncuların altyapısındaki yetersizlikleri geçen zaman içinde yeni yeni farkediyor olması da bu oyunculardan verim alınamamasında etkili olabilir.

Bir de cevabını bilmediğim bir soru var ki, oynatılmaya çalışılan futbol sisteminin bir sonucu mudur emin değilim ama, Galatasaray maçlarında zayıf olan mevkiler kabak gibi ortaya çıkıyor. Ki bunu başkalarından da aynı şekilde duruyorum, takımın tamamen kötü oynadığı sonucu çıkmıyor genelde yorum olarak. Belli bir mevkinin yetersizliği hep göze çarpıyor. Ve bunun neticesinde de bu mevkideki futbolcularda da bir güven kaybı oluyor olabilir.

Arda umarım kalan maçlarda orta sahada oynar, mutlaka top yapabilen bir adam gerekiyor Rijkaard sene sonuna kadar bu şekilde gitmeye kararlıysa.

kutay dedi ki...

"Pas futbolunu bu ülkede uygulatmak cok ciddi bir mücadele icerir, planlamayi ona göre yapmak durumundasiniz, özellikle yabanci secimlerini buna göre belirlemelisiniz.. Burada Galatasaray yönetimi -Rijkaard degil- hata yapmistir."

bu bağlamda devre arasında orta sahaya bir yabancı almak yerine gio'nun alınmasını nasıl yorumlamak gerekir?
gio iyi veya kötü demıyorum ama önceliğimiz olan bir hamle midir sence?

CaRtMaNtR dedi ki...

Orta saha sorunun çözümü için aklıma gelen en mantıklı çözüm, eğer Hamit sözleşme yenilemediyse muhakkak ikna edilip takıma kazandıırılması olacaktır.

Bu durumda Hamit ve Elano'nun arkasında Mehmet Topal çakma stoper rolü oynayabilir ve hem o hemde stoperler ilk topları bu ikiliye kısa tek paslarla aktarabilir.

Ayrıca bu durumda Hamit biraz daha geride Elano biraz daha önde oynarsa Brezilyalı'nın hücümsal etkinliğide daha efektif kullanılacaktır.

Borges dedi ki...

Serdar: Iyi orta sahadan ziyade iki yönlü orta saha diyelim. Ya Yusuf oluyorlar ya da Mustafa Sarp,Selcuk. Ikisi bir arada barindirabilecek ve üst düzeyde yetenegi olan yok gibi.. Bu sistemin orta sahasi burada genelde bulunmuyor diyelim.

Arda genel anlamda bir liderlik yapiyor lakin her mevkinin bir lideri olmasi gerekir. Defansin sefi ve Orta sahanin beyni gibi kavramlar daha da önemli oluyor zira pozisyon alma ve tempoyu belirlemede bir yönetim bicimi sart oluyor.. Nell gerideki problemi cözer de Elano'nun almasi gereken liderlik hala askida..

Erdem Karakus: Ben de digerlerinden Mehmet Topal'i ayiriyorum. Hem iki ayagini kullanabilmesi hem de yer yer atigi toplar umut verici ama kac yildir yerinde sayiyor. Avrupa Sampioyonasinda da bu sisteme uyumlu bir futbolcu profili cizdigine pek katilmiyorum. Takimi mi yönetti, ataklari mi yönlendirdi ? Iyi bir capa, ve beklentinin yukarisinda bir pas.. ama yeterli degil, Emre seviyesinden cok uzak oldugun düsünürüm.

kutay: Bana göreyi soruyorsan kacirilamayacak bir firsatti Gio.. Ben de olsam alirdim diye de eklemistim ama ne kadar dogru bir hamledir bunu ileride bize gösterecektir. Degmnesi gerekir ona yönlenilmesi sonucu cikan arizalara.. Degecek bir oyuncudur ama futbol bu, tek basina yetenek yetmiyor, cok sey gerekli.. Söyle de özetleyeyim: Bir an Torres'in aciga ciktigini, alinabilir oldugunu düsünün, üc tane güzel forvetinz olsa da bile eliniz oraya dogru kayar. Iste Rijkaard icin böyle bir seydi Gio..

Cartmantr: Ben Hamit icin tam da bu sisteme göre oyuncu diyemiyorum. Benim beklentim Nuri Sahin yönünde bir oyuncu ve elbette Hamit gibi bir adam yararli olacaktir, yetenektir güzel olur ama..

TA dedi ki...

katılmadığım bir yazı. galatasarayın kanayan yarası rijkaard ve dolayısıyla sistemidir.

hala bu kadroya transfer lazım diyenler varya. bunlara ne desek boş.

arkadaş ne sistemmiş yau. birçok iyi oyuncuyu yerlerde süründürüyor.Allahtan rijkaard manu nun başında değil.ne carrick kalır ne flectear ne park ne de nani.

sistem tapınıcıları artık bu tapınmaya bir ara versinler bence.

şu bir gerçek. elde iyi bir malzeme var ve rijkaard bundan bir helva yapamıyor.

rijkaardı savunma adına eldeki iyi oyuncuları kötülemek bize has birşey olsa gerek.sistemi tanrısallaştırırsan olacağı budur.

futbol rakamlarla oynanmıyor.rakamlar teferruat.

futbolun basit bir kuralı vardır.top rakipteyken pres ve yardımlaşma.top sendeyken yardımlaşma.top kendi alanında ve sende olsa bile arda dahil geriye gelip top almak.top arsenalli yada manulu bir oyuncuya gelince 4-5 metre yanında arkadaşları beliriyor.emre güngörün yanında kimler vardı????? olması gerekenler orta çizgide top bekliyorlardı!gelemezler çünkü fizik güç lazım(sistemden dolayıda gelmiyorlar.).hem geriye geleceksin sonra beraber ileriye gideceksin.kolay değil.onun için aurelio carrick flechear nani iyi oyuncular.bunlar hem geri gelip defanstan pas alıyorlar hemde ileri gidip bir anda hucumda gözüküyor.elano öyle değil.mesela fb li santos. bir anda hucumda gözüküyor ama aynı hızla defansa gelmiyor.elano orta alan ve hucum bölgesi arasında gidip gelmelerde sorun yaşıyor.

fizik gücün sağlam olursa yardımlaşırsan teknik kapasiten az olursa bile sırıtmaz.onun için benfica maçında mehmet güven bile sırıtmadı.çünkü 3 metre yanında arkadaşı pas alıyordu.

dünya futbolunda şu bir gerçek. topla beraber toplU şekilde hareket etmek.

galatasaray ne yapıyor. top orta sahaya daha gelmeden rakip sahaya yerleşiyorlar.sonra top bekliyorlar mehmet topaldan emre güngörden.top sendeyken topu beklemeyeceksin. arkadaşının yanına gideceksin.yoksa pres karşısında emre güngör ve eskişehirde mehmet topalın durumu ortaya çıkar.

rakip prese karşı panzehir yardımlaşmadır.birde ileriye şişirme.yardımlaşma olmadığı zaman ne oluyor.ileriye şişiriyorsun.
prese karşı neden çalım atamıyor diye dert yanıyorlar.helal olsun! onlara.(xavi-piqeu ineaste olsa çalım atacaklar herşey hallalocak diye düşünüyorlar herhalde)yanlış bir düşünce.bu tiplere göre emre güngör harika bir çalım atsa o pozisyonda emre süper olacak.topu şişirse aynı tipler oyun kuramıyor diyecekler.çalım atamayınca kötü oldu.

skibbe eğitici bir hoca olduğu içinde galatasaraya çok şey vermiştir.(kısa zamanda ve zor koşullarda-sakatlar yönetim vs)en önemlisi yardımlaşma.

son olarak ayhan-topal-sarp-barış önde koşmayan geri gelmeyen temposuz oyunculara karşı harcanamaz.

şu kadro lucenin elinde olacak süper bir helva ve pas oyunu yapardı.skibbe de yapardı.

sanki rijkaard o kadar kötü bir takıma geldiki onlara pas yapmayı öğretmeye çalışıyor gibi bir hava var.buda yanlış bir düşünce.rijkaard iyi takım aldı.ama o iyi ve pas yapan takımı pas özürlü takım haline getirmiştir.

Borges dedi ki...

T.C: Ben aslinda her seyi cok net acikladigimi saniyorum ama haklisiniz, anlasilmasi güc oluyor bu yazilarin.

Ne Mustafa Sarp Bursaspor'da ne Baris Özbek Almanya'da Kalli döneminde Skibbe döneminde pas futboluna uygun bir yapi sergiledi ne de Skibbe ile Galatasaray bugün istendigi gibi geriden muhtesem paslarla cikis yapabildi. Skibbe'nin Galatasaryinin güzelligi öndeki dörtlünün showlariydi, arkadaki altilinin da misal berlin macinda oldugu gibi muhtesem sauvnmasiyid.

Sistem geregi pas yapamayacak olan Servet'lerin, Baris'larin, Topal'larin mücadele gücünden yararlanilarak Kewell ve Arda'yi Lincoln'e yakin tutup bunlardan da hucum beklemek. Cok basit ve bu ülkede mümkün olabilir bir sistemdir.

Burada ise orta üclü defansdan topu alip ileriye paslasarak ulasmasi gerekiyor. Kewell kanad adamindan ziyade golcü bir aciga dönsütügü icin bu kadar gol atabilmistir. Keita bu kadar gole yakin durabilmistir.

Mesele topu alan oyuncularin ileriye dogru nasil gidecegi ve ileride gerceklestirecegi eylemlerin hangi strateji dogrultusunda gerceklesecegidir. Kalli'de pas ile degil savasarak topu önde sahip olma arzusu ve istegi vardi. Savasarak rakibi oynatmama da. Skibbe'de tamamen iki net bir cizgiyle ayrilmis gibi hucum-defans söz konusuydu. Burada ise defansdan baslayip ileriye kadar ve hatta Kalecinin dahi oyunun icerisine girmesi istenecek kadar pas futbolu isteniyor..

En azindan hedef buydu lakin bugün artik bir sistem insa etmektense sampiyon olma yolunda ilerliyor, sonuc basarilamadi..

Burada birileri kötülenmiyor, kosullara göre cok iyi ya da cok kötü olabilir, elestiriden ziyade kötü olarak görüntü cizmesinin daha cok sistemden kaynaklandigi belirtiliyor..

Sinan Yılmaz dedi ki...

Borges: Esasında bir çok şeyi açıkladın ağabey. Ama açıklasan bile alanın alabileceği algı seviyesine bağlı.
Hamit Altıntop diyorum sene sonu sağ içe... Sözleşmesi de bitiyor.

Jo gidip yerine alınacak yabancı da stopere ya da çapa yerine.
2 adam çok şeyi değiştirebilir gibi.

Bir de Allah Hakan Kadir Balta'ya zeval vermesin

Borges dedi ki...

extensor: Hamit'i cok severim ama bu sistem ise aranilan oyuncu daha cok Nuri Sahin'dir ama kim Hamit'e hayir diyebilir ki ?

TA dedi ki...

ben skibbe zamanında takımın ikiye bölündüğüne hiç katılmıyorum.eğer takım ikiye bölünseydi genelde galatasaray doldur boşalt yapardı.geçen senede galatasaraya rakipler türkiyede ve avrupa maçlarında pres yaptılar önde.bu presi yardımlaşarak kırmıştır birçok maçta(skora yansımaması değiştirmez bunu).takımın boyunu 35 metrelere çekerek gerçekleştirmiştir bunu skibbe.

skibbe zamanında öndeki 4 lü çok aktif ve organizeydi.ama ayhan da barış ta topalda sabride hucuma destek veriyorlardı.(sınırlıda olsa)ve gollerde atıyorlardı.hakan baltanın bazı maçlarda soldan nasıl iyi şutlar attığınada tanıklık ettik.skorlar oynanan futbola bazı maçlarda yansımasada oynanan futbol bence bir bütünlük yansıtıyordu.

@borges: ''Skibbe döneminde pas futboluna uygun bir yapi sergiledi ne de Skibbe ile Galatasaray bugün istendigi gibi geriden muhtesem paslarla cikis yapabildi.Skibbe'nin Galatasaryinin güzelligi öndeki dörtlünün showlariydi, arkadaki altilinin da misal berlin macinda oldugu gibi muhtesem sauvnmasiyid.''

o zaman skibbe hiçbirşey yapmamış?öndeki 4lü herşeyi yapmış.bu kadar skibbe yazılarına ne gerek vardı:))çok basit yüzeysel bir yorum.öyle güzel oyun ileride 4 oyuncu geride altı oyuncu ile olmaz.

@borges''Skibbe'de tamamen iki net bir cizgiyle ayrilmis gibi hucum-defans söz konusuydu.''

aslında tam tersi. rijkaardın sisteminde takım iki net çizgi ile ayrılıyor.ben galatasarayın skibbe zamanında rakip prese karşı hemen hemen aynı oyuncularla doldur boşalt yaptığını görmedim.
ikiye ayrılan takımlarda mesafeler uzadığı için geriden çıkışlarda eğer pres varsa ileriye şişirilir.(ilerideki dörtlüye)

skibbe zamanında defans oyuncuları doldur boşalt mı yapıyorlardı?takım ikiye ayrıldığı için.takım ikiye ayrılırsa doğal olarak mesafe uzadığı için uzun top kullanmaları gerekir.skibbe zamanında uzun top fazla kullanılmadı.ikiye ayrılma diye birşey söz konusu değil.

sadece hucum organizasyonlarında bu dörtlü gözüküyor diyebilirsin.oda normaldir.çünkü çok sayıda oyuncuyla hucum yapmak aslında avantaj değil dezavantajdır.çok elemanla hucum yapmak rakibinde çok elemanla savunmaya yerleşmesi demektir.(cezaalanına ve çevresine).buda ceza alanında kaosa sıkışıklığa neden olur.mehmet demirkolun dediği gibi oyunu kanatlara genişletmek yaymak ve ceza alanını bu şekilde açmak gibi birşey aslında az elemanla hucum yapmak.zaten hem hakan balta hem sabri kanatları iyi kullanıyordu çok zaman.

@borges''Sistem geregi pas yapamayacak olan Servet'lerin, Baris'larin, Topal'larin mücadele gücünden yararlanilarak Kewell ve Arda'yi Lincoln'e yakin tutup bunlardan da hucum beklemek. Cok basit ve bu ülkede mümkün olabilir bir sistemdir.''

bu yoruma sadece gülüyorum.yakın olursan yardımlaşırsan paslaşabilirsin.sistem gereği(rijkaardın sistemi)uzak olursan sorun bu oyuncularda değil sistemde hata vardır.barış neden 40 metre sağdan sola pas atamıyor demek saçmalıktır.essiende carrickte nani de 40 metre pas atmazlar ve atma gereği duymazlar.

TA dedi ki...

özetle skibbe zamanında takım ikiye bölünseydi galatasaray defanstan uzun toplarla çıkardı.(mesafe uzun olduğu için)
şimdi takım ikiye bölündüğü için defanstan ya uzun toplar çıkıyor yada mehmet topalın emre güngörün top kaybı hadiseleri meydana geliyor.

umarım rijkaarla sezon sonu vedalaşılır. yoksa eldeki iyi oyuncularda bundan zarar göreceklerdir.kalırsa seneye ne olur.onuda söyleyeyim.xavi*ineasta tarzı iki oyuncuya bir yığın para verilir.sezon ortasında bu takımda pique -puyol yok denir ikide bundan alınır.sezon sonuna doğru ah birde messi olsaydı taşlar tam yerine oturacak bir sene daha sabredelim denilir ve sezon sonu olmuyor denilerek silbaştan bir takım inşa edilmeye başlanır.çünkü şimdiki kadroyu 2-3 yılda kurdular.dağıtmak için mi?sanırım dağıtmak için.bundan 2-3 yıl önce bir kadro kuruyoruz demediler mi?abileri bertaraf ettiler.kurdular(iyi kadro kurdular doğrusu).şimdi kurdukları kadro sistemin! hışmına uğradı sanırım:) bu takıma xaviler ineastelar piguelar puyollar alvesler messiler lazım.. bu kadroda ne böyle:)

bu kadroyu ortalama iyi bir teknik adam futbol olarak uçurur.luce kimlerle çeyrek final oynadı şampiyonlar liginde.kimlerle şampiyonlar ligi çeyrek final kapısından döndü.hatırlamak gerekir.ama unutuyoruz maalesef.

çagdas dedi ki...

@Borges

Rio Ferdinand - Carrick - C. Ronaldo - Wayne Rooney
John Terry - Makelele - Frank Lampard - Didier Drogba
Lucio - Van Bommel - Frank Ribery - Luca Toni
Jamie Carragher - Xabi Alonso - Gerrard - Baros
Popescu - Suat - Hagi - Hakan Şükür
Nesta - Pirlo - Seedorf - Kaka
Puyol - Xavi - Messi - Eto'o
Lugano - Aurelio - Alex - Kezman
Hierro - Makelele - Zidane - Raul
Sol Campbell - Patrick Vieira - Robert Pires - Thierry Henry
Zago - Tayfur Havutçu - Sergen Yalçın - İlhan Mansız
vs...
Neill/(sezonun ilk yarısı Servet) - X - Arda - (oynadığı haftalarda)Baros

"Arda genel anlamda bir liderlik yapiyor lakin her mevkinin bir lideri olmasi gerekir. Defansin sefi ve Orta sahanin beyni gibi kavramlar daha da önemli oluyor zira pozisyon alma ve tempoyu belirlemede bir yönetim bicimi sart oluyor.. Nell gerideki problemi cözer de Elano'nun almasi gereken liderlik hala askida.."

Ben de artık omurgası oluşmamış takımların potansiyellerine ulaşamayacağına inanmaya başladım...

Bana göre bu sezon hala şampiyonluk yarışının içinde olmamızın sebebleri ;
1. Şu haftaya kadar defans dörtlüsünde ya defansif yeteneğiyle öne çıkan olsun (Servet), ya da defansı organize edip doğru paslar çıkarabilme yeteneğiyle olsun (Neill) bir lidere, omurganın birinci parçasına sahip olmamız.
2. Kalli dönemindeki Topal'dan beri yeri dolmayan omurganın ikinci parçasını ya formda bir Mustafa Sarp ve onun iyi süpürücü rolü ya da Sabri'nin insan üstü performansı ve onun sayesinde oyunu rahat bir şekilde 1. bölgeden 3.bölgeye taşıyabilmemiz sayesinde defansın önünde bir beyine/lidere ihtiyaç duymadan bazı dönemlerde idare etmemiz.
3. Arda Turan.
4. Oynadığı haftalarda Baros'un performansı. Baros'un yokluğunu da son toplardaki başarılarıyla Keita veya Kewell (ve şimdilerde Jo) ile olsun bir şekilde kapatabilmemiz.

Ama omurganın o 2. halkası artık iyice sırıtmaya başladı. Bence asıl sorun oyunu iki yönlü oynayan bir oyuncu eksikliği değil. Daha çok defansın önündeki üçlüde topu ayağına alınca veya defansta kendisine iş düşünce "Hah, şimdi Galatasaray için güzel bir şeyler olacak" dedirtecek bir oyuncunun eksikliği.

Bu sene şampiyonluk için artık Elano'nun veya Sarp'ın o bahsettiğim halkanın yerine geçmesi lazım. Ya da artık defansı Güngör ve Servet ile kurup Neill'ı da defansın önüne koyup liderliğinden orada mı yararlanırız bilemiyorum.
Ama gelecek sene için öyle veya böyle orta sahanın ortasında istikrar sağlanmalı.

Unknown dedi ki...

Uzun zamandır okuduğum en iyi Galatasaray analizi, geçen seneyle bu senenin farkını anlatan ve Rijkaard'ın sisteminin neden başarısız olduğunu anlatan bir yazı olmuş gerçekten. Tebrik ediyorum..

CaRtMaNtR dedi ki...

Nuri gerçekten güzel ekleme olur ama Elano iyi bir fiyata satılmadan alınması çok çok çok zor bana kalırsa.

Ha bana kalsa Hamit, Halil (kanat forvet olarak oynaması bakımından rotasyon oyuncusu olarak değerlendirilebilir) Nuri ve Ömer Toprak alınsa çok acaip bir takım oluruz. Ha birde forvete Mevlüt gelse diye ben bu hayale devam ederim peheyyy :)

Borges dedi ki...

T.C: Takim ikiye bölündü cümlesinden anladiginiz dogru degil. takimin mesafe olarak birbirlerinden uzak iki parcaya bölündü olarak algilayip bir seyler söylüyorsunuz oysa söyledigim cok net ve acik bir sekilde ortadadir. Takimin defans yapan oyuncunlari hucum yapan oyunculari.. BU anlamda ikiye bölünmüstür. Misal Bremen'de Frings defansif görevlerle donatilir hemen dibindeki Diego ofansif görevlerle. Ikiye bölünmüstür..

GS'da Lincoln-Arda-Kewell-Baros ofans gücünü geride kalan altili defans gücünü ama bahsettiginizin aksine birbirlerine yakin duruyorlardi zaten..

Skibbe 4-5-1 oynatiyordu, mesafe aksine birbirlerine yakin 5 oyuncu demektir. Arda Sol beklere kadar gelir, gelmese de Lincoln'ün hemen solundadir. Kewell hemen dibindedir. Topal ve Baris topu kaptiklari andan itibaren yanindakine topu vermekle mükellef oyunculardi. SImdi topal, ayhan baris, sarp oyunu kurmak, geriye, ileriye tasimak durumunda.. Sistem farki var arada. Kimileri de uzun yazdigimi düsünüyor, böyle ayrintili anlatmama ragmen durum buysa kisa yaziyoruz demektir.

NAsil ki 7 ay sonra Skibbe kendi evinde 5 gol yese de gönderilmemesi gerekiyorsa Rijkaard da su asamada gönderilmesi komiktir, sacmadir. Ama herkes her seyi düsünebilir.

windowindigo dedi ki...

Peki kalan maçlar için defansı Servet ve Emre Güngör'den oluşturup, Neill'ı orta sahaya kaydırma konusunda ne düşünürsünüz?

Borges dedi ki...

windowindigo: Olabilir aynen barca zamaninda Marquez'de oldugu gibi ama Marquez'in öncesinde bir defansif orta saha gecmisi vardi, burada ise sag bek gecmisi olan Nell. Meira'da oldu ya da tersi Bayern Münih'de de michelis ile oldu.. hep olur bunlar ve bence biraz da olmasi gerekir gibi su durumda..

Burak Beşinci dedi ki...

Her oyun kurabilen klasik stoper gibi Neil'in de orta saha geçmişi var ,sağ bekten önce oynuyormuş.Kendisi verdiği röportajda söylemişti bunu.

Ancak bizim Dmc sorunumuz yok olsa Neil'i koyardı zaten Rijkaard çoktan,sorunun adı merkez orta saha.Elde ki tek merkez orta saha Ayhan Akman, bir maçta seyircinin büyük tepkisini aldıktan sonra kafaca bitti zaten(Bucaspor).

Elano'nun savunma yönü bir merkez orta saha için yeterli değil.Oyun ezberimiz Elano'nun cmf oynamasını kaldıracak kadarda iyi değil.2 yıldır birlikte oynayan bir takım olsak her türlü kurtarır mesala.

Rijkaard'ın konjoktüre uygun bir takım çıkarması gerekir ancak onunda bu taraklarda bezi yok en azından şu ana kadar görünen bu.Hani 4-3-3 oynayamamızın sebebi Nuri Şahin'i sisteme uygun hale getirememek olsaydı bu kadar can sıkıcı olmazdı sonuçta Nuri bugün değilsse bile yarın bu işi öğrenirdi.

Ancak sorun zamanla ilgili değilde, tamamen becerilerin uygun olmadığı oyuncuları sisteme adapte etmek olunca ister istemez can sıkıyor.

Borges dedi ki...

Burak Besinci: Katiliyorum kesinlikle, zamanla ilgili olan kismi yukarida da belirttigim gibi sadece Mehmet Topal'dir. Onun disinda Ayhan'in günden güne emeklilige dogru gittigini düsünürsek yeterlilik sorunu göze carpiyor. Sorun transfer.. formsuzluk degil uygunsuzluk.

TA dedi ki...

ön liberoların iki yönlü olması istenirde neden ileri 4 lünün iki yönlü olması istenmez.yada yorumlarda bunlara eleştiri yapılmaz.

onur dedi ki...

Rijkaard'ın taktik dışı da sorunları var bence:

1) Elindeki oyuncuların her akşam sevişip, 5 bira, 2 paket sigara içip maça çıkan "efsanevi" 1978 Hollanda takımının oyuncuları olmadığını; hatta Barca hatta ve hatta alelade bir Hollanda ligi takımı oyuncuları olmadığını; disiplini boşverirsen "saldım çayıra mevlam kayıra" misali bu oyuncuların dağıtacağını, kendi kendilerini motive edecek ne zeka, ne eğitim ne de profesyonellik anlayışına sahip olmadıklarını hala anlayamamış olması.

2) Türkiye'deki planlama anlayışının "bu akşam nerede içelim abi?" varyasyonlarından bir adım bile ileride olmadığını; halkın evvelsi akşam ne yediğini bile hatırlamadığını; parası yokken 5 tane çocuk yapacak kadar "dummkopf" olduğunu; günü kurtarmanın tek hayatta kalma metodu olduğunu hala anlayamamış olması.

benden bu kadar dedi ki...

abi yazıya savaş ay kıvamında başlamışsın ya oraya bittim ben :D

(bilmeyen veya takip edemeyenler için: savaş ay her hafta fener maçlarını gidip bir kahvede izliyor. sonra kahvedeki yorumları yazısına yazıyor)