14 Kasım 2011

5'e 2



Hırvatistan maçında çıkarılan kadroya baktığım vakit rakibin gücünden bağımsız olarak skor üretme konusunda sıkıntı yaşayacağını görebiliyorduk. Bu sorun değildi zira önemli olan gol yememekti bu ilk maçta. Sorun benim için atamadığımız gollerden ziyade yenilen üç gol.. Gol atamayabilir zira Burak'ın arkasındaki beş orta sahanın bundan önce oynadığı bütün maçlardaki ortalaması neredeyse 20 maça 1 gol düşecek azlıktaydı. Arda Turan hariç kenar oyuncularının hemen hepsi orta saha özellikleri fazla olan oyuncular. Hakan Şükür, Van Nistelrooy tarzı bir forvet olsaydı bir ihtimal yüklenme sonuç doğurabilirdi ama Burak Yılmaz'la bu orta saha atak oynamak zorunda kaldığın vakit mümkün değildi.

Böyle bir kadro çıkarması her şeye rağmen mantık barındırıyor zira sıfırlı her sonuç bize avantaj sağlardı ve aynı kadro deplasmanda üzerine gelecek olan Hırvatistan'a cuk diye otururdu, Burak da coşardı.. Olmadı. Daha birinci dakikada golü yedik ve çıkarılan kadro geçersiz oldu. Hiddink'i gol değil gollere ihtiyacımız olduğunu anlamasına rağmen golden hemen sonra Gökhan Töre ve hatta sonrasında Burak'ı sahada tutarak Umut Bulut değişikliklerini yapmadığı için eleştiriyorum.

Neden gol atılamadığı, atak dahi geliştiremediğimiz kadro sorunu iken neden gol yediğimiz ise inanılmaz..

Çağlar Birinci'de yaptığı hatayı Hiddink ikinci kez Giray Kaçar'da yaptı. Her ikisi de ilk defa milli takım formasını giydiği vakit bu baskıyı kaldıramadı. Maç öncesi yapılan şuradaki analizin ana konusu bu maçın ağırlığının diğer bütün maçlardan daha fazla olduğudur. Biz tecrübelilerin dahi bu baskıyı kaldırabilme olasılığını tartıştığımız noktada Giray yanında milli takım deneyimi çok da fazla olmayan Trabzon'dan arkadaşı Egemen Korkmaz ile beraber bunun altından nasıl kalksın? Trabzonspor geçmişindeki uyumun verdiği avantajdan ziyade bakılması gereken nokta milli takım baskısına çok yeni olup buna yenik düşme ihtimalleriydi.

Tüm takım elemelere gidilemediği takdirde oluşacak olan baskı ortamının farkındalığında tir tir titrer iken defans ikilisi maçın başından sonuna bu korkuyla yaşadı. Egemen'in Gençlerbirliği karşısındaki hatasını daha kafasında halledememiş olduğu aşikardı. Topa dokunuşundan ve en ufak bir risk barındırmayan paslardan da görebilirdiniz ki biz tam bu ikilinin hemen arkasındaydık..Maçın başında tandem sorunu göze çarpıyordu.

Şimdi ikinci golü ayrıntılı bir şekilde izleyelim. Arada bir durdurun ki ne demek istediğimi çok daha iyi anlarsınız.


Modric, sağ kanada Srna'ya veriyor.

Ceza sahasının çizgisinde beş önünde iki oyuncu var Türkiye'den.. Toplamda 7! Buna karşılık Modric ve pası verdiği Srna hariç öndeki beş oyuncuya karşılık sadece iki Hırvat oyuncusu var. Toplamda 7'ye 4 ama ceza sahasında 5'e 2 durumdayız. Buradan pozisyon çıkması imkansız iken üç kez üst üste pozisyon bulabildiler ki şans eseri golden kurtuluyoruz ama sonunda da yiyoruz.. Peki nasıl?

(2:12) Srna topu sağ kenara Olic'e verip kendisini geriye çekiyor savunma adına. Olic çizgiye indiğinde Mandzukic tek başına ve toplamda ceza sahasında 6 Türk oyuncu var. Corluka arkadan ceza sahasına giriyor destek vermeye.. Olic ortayı Mandzukic'e zorluyor ve beş Türk oyuncu arasından yine de geriye çıkarabiliyor ki işin enterasan kısmı tam da burası. Beş insanoğlu içeride toplaşmış ve birisinin aklına da Modric'i marke etmek gelmiyor. O gol o anda olmalıydı zira böyle büyük bir hatanın karşılığı goldür. Selçuk İnan süpermenleşip golü engelliyor ama bitiyor mu çile? Mandzukic-Corluka ve Olic'i durduramıyor Emre'nin de içeri girmesiyle altı kişi olan Türkiye savunması..

Arda Turan arkasındaki Srna'yı kaçırıyor. Srna'ya müdahale stoperlerden de gelince defansın dengesi tam da burada bozuluyor. Mandzukic'i tutan Giray topun peşinden gittiğinden dolayı arkaya kaçırıyor asıl tutması gereken rakibini ve Gökhan Gönül çaresiz kalıyor 1.86 boyundaki oyuncu karşısında.

Disiplinsizlik diye geçiştirmekten ziyade sürekli topa müdahale etme durumu söz konusu. Top misal çizgiden içeriye geçince akıl kayboluyor, beşi birden Mandzukic'e ilerleyip arkadaki Modric'i bomboş bırakıyorlar. Topa karşı öyle konsantre olmuşlar ki misal engellenmesi güç gollük Modriç şutunu Selçuk İnan süpermenleşerek bloke edebiliyor. Yine topa konsantre olan Giray yapıştığı adamından kurtulup ortadan gelen topa gidince arkaya geçen Mandzukic de garibim Gökhan Gönül ile baş başa kalıyor..

Çevre-alan gözetimi, taktik disiplin ara ki bulasın.

Bu golü muhteşem oynayan bir takım atmadı, stresli ve gergin olan insanlar bizzat kendisi yedi. Ortada ne harika bir pas ne muhteşem bir atak ne de durdurulması zor bir organizasyon vardı. Mesele Hırvatların güçsüzlüğü değil bizim bu maçı kaldıramayışımızdı.

4 yorum:

4numara dedi ki...

konuşsak sabaha kadar sürer ama kısaca;

1- bugüne kadar hem kulüp hem de milli takım bazında başarılı olduğumuz her dönem (gs uefa kupası, 2002 dünya kupası, 2008 avrupa) "duygusal" oynayarak kazanmıştık, hiddink "mantık" diye diretirken, takımdaki duygusallıkla beraber kazanma hırsını da aldı götürdü. değil takımın, bu ırkın karakteri böyleyse bunu değiştirmeye çalışmak nafile çaba oldu. dakika 55 iken ben acaba maç 3-2'ye gelir mi diye düşünüyordum ama hem hiddink hem oyuncular maçı çoktan bitirmişti.

2- kadro seçimindeki adaletsizlik ve vurdumduymazlık. la ligada ve CL'de tereddütsüz oynayan m.topal ve trabzon kalecisinin gözardı edilmesi, taktiksel anlamda izah edilemez. geçen maçta volkan sakatlandıktan sonra aday kadroya mert günok'un çağrılması da tamamen sorumsuzluktur.

3- maç sonu açıklamalarındaki şifreler. bilic "iş daha bitmedi, türkler bize bunu daha önce gösterdi" derken, hiddink "hırvatlar 4 gol atmamıza izin vermez" yorumu ile bana "onlar 3 attıysa biz 5 atarız" diyen denizli'yi hatırlattı.

parçaları birleştirince "ya ben lan neyse bişey demiyorum" demekten başka bir seçenek kalmıyor.

Melih Sarıışık dedi ki...

Milli takımımızda işleyen düzen kaos futboluydu. Ya herrü ya merrü misali, atarsak atıyor; atamazsak kaybediyorduk. Taktik eğitimi alt yapının işi; ülkemizde en temel sorun eğitim olduğu için Pozisyon alma konusunda eksiğimizin olması da son derece doğal. Savunmada adam adama markaj (çoğu futbolsever çağdışı dese de) yeterince rahatlatır diye düşünüyorum. Hücum konusunda katılmıyorum. Yerli üst düzey forvet olmadığı için orta sahada yıllarca oynamış Burak, bugün forvet oynuyor. Orta saha ağırlıklı kadroyla çıkmamızı doğal karşılıyorum. Anlayamadığım ise bireysel niteliklerin tam olarak değerlendirilmediği (scout) gerçeği. Bu zamana kadar birçok oyuncunun (özellikle ligimizde bulunan mevcut genç oyuncular) hazır hale gelmesi lazımdı. Giray'ın ortaya çıkışı OFTAŞspor'un Süperlig'e yükselmesine rastlıyor nereden baksak en az 3 sezon. Biz ne yaptık Gökhan Zan ve Servet Çetin'de ısrar ettik. 2008'de bir şekilde idare etti, bu çekirdek kadro; ya sonrası? Sabri misal sağ bekte idare ediyor, keza Gökhan Gönül. Bu adamlar teknik açıdan değerlendirildiğinde enerjileri dışında oyuna katkıları yok. İkisi de pas atamıyor, top süremiyor. Arayış olmadan doğru yol bulunmaz. Yeter ki istek olsun. Ben ne Hiddink'te, ne Federasyon'da, ne teknik ekipte en ufak bir çaba görmüyorum. 2007'den bu yana da çok sıkı takip edemiyorum; çünkü Milli Takım, Federasyon Başkanlığı'nın reklam aracı olarak ticari kaygıyla idare ediliyor ve seçme insanlar katılıyor (en azından ben öyle görüyorum; demek istediğim belli yerden belli oyuncuların takıma çağrıldığı.) Temel alınması gereken zihniyet; bunun yanında da adalet.

fkerim dedi ki...

abi bence yenilen gollerde egemen giray ikilisinin baş sorumluları olduğunu zannetmiyorum. ilk golde gökhanın yerlerde sürünmesi sonucu olic gibi gollerini taştan çıkaran bir golcu cok rahat şekilde golünü atıyor. ikinci golde BALTA yerini kaybediyor ve srna ortalıyor ki o ortalarsa ve mandzukic gibi bi forvet varsa genelde gol olur(sen zaten analizinde bahsetmiştin) yani ortayı yaptırmayacaksın. 3. golde burak corluka yı kaçırıyor ve boş kalan corluka golü atıyor. yani yenilen gollerde ben egemenle-girayın bariz hataları olduğunu düşünmüyorum. ayrıyeten olicin volkanla karşı karşıya atamadığı golde BALTA nerededir??? milli bakı meselesinde ise bu iki defansımız trabzon halkının baskısına dayanabilmiş defanslardır ve büyük maçların stresini de kaldırabilirler. bkz: inter-trabzon, beşiktaş-d.kiev (bunlar yakın zamandaki maçlar olduğu için örnek verdim)ama milli formayı çokca giymiş olan emre-arda-balta-volkan gibi oyuncular maçı 60 dan sonra bırakmış kimisi bilerek kart görmüş kimisi seyirciyle dalaşmıştır. ama daha yenii yeni milli olan gökhan töre bişeyler yapmak için çabalamış, sabri abisini! sakinleştirmiş "duygularıyla" hareket etmeden maçı bitirmiştir. yani abi bence mesele milli formayı çokca giymek değil futbolun doğrularının skor ne olursa olsun yapmaya çalışmaktır.

ps: emre-sabri-balta-arda diğer maçta olmadığından ben önümüzdeki maçtan daha umutluyum. en azından kaleyi tutan bi şutumuz olacaktır:)

Borges dedi ki...

Mandzukic gibi bir forvet elbette gol atar ama onun Gökhan Gönül ile eşleşmesini ele alırsan defansın düzensizliği olduğunu görürsün. Temelde karışıktı. Beş kişi takımın en tehklikeli oyuncusunu tutmuyor.. Adam fazlalığına rağmen Modric bomboş ki o gol olmalıydı zaten, Selçuk uçarak mucizevi bir şekilde yetişti.

Hatalar çok..Srna Arda'nın arkasından geliyor yardıma stroperin gitmesi dengenin ilk bozulması v.s. v.s.

Buradaki hatalardan da bağımsız diyebilirim ki bu iki stoper kaldıramadı bu maçı. Ben ki Giray'ı da beğenirdim ama burada milim riske girmeden maçı bitirmek istedi ama inadına da maç onların üzerine gitti.

Gökhan Gönül ve o ikinci golde Volkan Demirel de hatalıydı ki bunlar konuşuldu zaten. Son golde de BUrak bırakıyor Corluka'yı ki bu adam o akşam fişi çeken her şeyi birbirine karıştıran oyuncuydu.