8 Mayıs 2008

I Speak All Sprachen.!



Bir dönem almanlarin agzina sakiz olmustu, "ich habe fertig" cümlesi.. Sevgili Trapattoni gramerde cok ciddi bir hata yapmisti. "Sein" ve "Haben" fillerini karistirarak.. Almanca ingilizceye benzer aslinda, bir baska acidan gerek artikelleri ve baska bir dilde olmayan yardimci fiilerinin eylemin cok da kategorize edilemeyen özelliklerinden kaynakli degisim haliyle ayrilir. Ingilizceden dolayi almancaya biraz daha cabuk yaklasan insani da bu ayrimlar vurur. Ve "ich habe fertig" cok buyuk bir hatadir. "Ich bin fertig" dogrusudur.. "Habe" ya da "bin". Bunu belirleyen de yüklemin niteligidir. Biraz olsun almanyada yasamis bir insan bunu cok cabuk bir sekilde kavrar isin asli. Ya da iki aylik temel kursa gitmis olan da keza anyi sekilde.. Ama iste siz bunu basin toplantisinda bu sekilde dile getirirseniz, tarihe gecersiniz haliyle..

Insanlar ülkemde Terim ile dalga geciyor. Efendim Trapattoni bu hatasiyla kalsa, yine iyi. Irlanda maci öncesi her ne hikmetse Inter, Juventus, Milan, Bayer Munih gibi devleri calistirmis olan teknik adam tercüman olmadan basin toplantisi düzenlemeye devam ediyor. irlandanin 2010 Dünya kupasi icin sansini degerlendirdigi sirada üc dili birden ayni anda kullaniyor. " Isse schwer, but we have gute Chance." Oyunculari hakkinda "The players are good and is eine große challenge". " "The stark, the hart." ya da Yardimcisi ile olan iliskisini "We have to friend be for our work I am trust" Fatih Terim bunun onda birini yapsa.. Ki ben Fatih Terim'in varolan ingilizcesini begenmistim. En azindan böyle hatalar hicbir zaman olmamisti. Belirtmekte yarar var, yukaridaki demecler tamamen gercektir, gercekten boyle bir sacmalik yasanmistir, asagidaki ise 11Freunde'nin yaraticiligidir. Ben cok güldüm, belki siz de biraz diye getirdik buraya..


Giovanni Trapattoni: Buongiorno. This is Trapattoni speaking, Trainer of irische Nationalteam.

Lothar Matthäus: Grüß dich, Mister. Hier ist der Loddar! Kann ich ein Inderview ham’? Ich bin doch jetzt Exberte...

Trapattoni: Si, si. Aber in English. Ich musse uben! Die collega von die Press haben lustig gemacht über mich nach meine speech in Ireland. They think, I am an Idiot. Trapattoni ist nicht ein Idiot!

Matthäus: Du musst wissen, Trap, my English is not very good, my German is better …

Trapattoni: You have been in Amerika, äh, New York! Du hast played Meisterschaft there, hast alleine Match gewonnen! Ich bin müde zu hören, du sprichst kein English.

Matthäus: Das stimmt schon, I not use the months there for learn English, for understand all questions.

Trapattoni: English is very important in European. Genau wie Französisch, Spanish, Deutsch. The stark, the hart.

Matthäus: Wie bitte?

Trapattoni: You stell the Fragen, I will answer. Pronto!

Matthäus: Okay, erste Frage. If you have a little bit lucky, can you win the championship, the WM-Qualifikation 2010?

Trapattoni: Isse schwer, but we have gute Chance.

Matthäus: Wenn du scheiterst, tun sie dich kritisieren...

Trapattoni: Si, si, is normal, is normal. I know I live again with the Kritiker. Is very important.

Matthäus: Du hättest auch nach Israel gehen können. Eine echte Herausforderung! Viel schwerer, als in Deutschland zu trainieren. Das kann ja jeder!

Trapattoni: Attenzione, Lothar. Ich bin sometimes impulsive, I say what I think, und what I think is: Du hast viele collega, Lothar, viele nette collega! Hast du gesehen Bayern, hat trainiert Hitzfeld, oder trainiert Klinsmann oder Matthäus? Du beklagst mehr als trainieren!

Matthäus: (beleidigt) Ich hab auch eine Offerte von den Bayern gehabt.

Trapattoni: Offerte, offerte! Seitdem du nicht mehr bist in Platz, ich hören immer nur offerte! Weißt du, warum nobody in Bundesliga will haben dich als Trainer? Because you talk wie eine Flasche leer!

Matthäus: Wie bitte?

Trapattoni: Ein Trainer sagen was sehen in Platz! Matthäus sprechen nicht richtig Deutsch, nicht English, nicht Französisch. I speak all the Sprachen – simultaneamente! Isse multilingue! Ich bin müde jetzt, erklären dieses Business.

Matthäus: Ein Loddar Maddäus spricht kein Französisch. Kann ich nicht wieder dein Co-Trainer sein, wie damals, in Salzburg? Wir könnten das »Co« ja einfach weglassen... (super espriydi sahsen..)

Trapattoni: No. We have to be friend for our work I am trust.

Matthäus: Na gut. Tun wir dann mit dem Interview weitermachen?

Trapattoni: Ich habe fertig.

4 yorum:

Alper Öcal dedi ki...

Biz Türkler çocukluktan beri bir şekilde düşen birine güleriz. Hem de kahkahalarla ve elle göstererek.

Mesela benim bir arkadaşım vardı, o zamanki şişkin/havalı kabanlar modasına uyup almıştı. Birgün merdivenden koşarken ayağı kaymış ve biraz yuvarlandıktan sonra sırt üstü düşmüş, o kabanın da etkisiyle kaplumbağa gibi 1-2 tur dönmüştü kendi etrafında sırtüstü uzanmışken.

Ben dahil herkes, göstere göstere gülmüştük.

Fatih Terim'in Amerikalıların çok kullandığı "you know" benzeri ve cümle içinde bir geçiş tabiri olan, "something like that" tamlamasını akıcı ama konuyla alakasız biryerde söyleyerek işi kurtarma çabasına gülünmesine de anormal bakmıyorum o yüzden.

Aynı his var sanki.

Ama Fatih Terim'in ingilizcesini komik yapan başlıca şey, beni güldüren jest ve mimikleriydi.

"In the tabele" derken ve uydurduğu kelimenin anlaşılması için yaptığı el hareketiydi beni yaran.

"i don't want to see the back, i want to see the front" derken önünü ve arkasını gösteriyor ve kendi de gülüyordu artık.

Yoksa genelde tercih edilen yöntem olan ellerini kavuşturarak mikrofona konuşsaydı böyle tiye alınmaz ve gülünmezdi kendisine.

Borges dedi ki...

Trapattoni aslinda tercih edilen yöntemi kullanmis, amma velakin dalga gecilecek boyutta yanlislar yapmistir. Terim'in mimimkleri ve cevrileri kimi zaman komik olabiliyor, bu kesin. Niye gülüyor insanlar demiyorum kesinlikle ama bir yerde Trapattoni'den daha az hata yapip derdini anlatabilecek seviyeye gelmesini basari olarak görüyorum. Eglencenin de tadini kaciracak ölcüde "abartili" buluyorum denilebilir.. yoksa mimikleri aslinda türkcede dahi "Komik" kaciyordur kesinlikle..

Ayni zamanda Antipatik olusundan kaynakli bir hayli fazla olan sevmeyenlerine malzeme vermesi acisindan da degerlendirilebilir kesinlikle. Gülünsün edinsin ama biraz da hakki verilsindi zamaninda derdim. Adam cok da kötü degildi ingilizce olarak. Ondan kat ve kat kötü olan, cok komik ve makara yapilacak derecede hata yapan Trapattoni bu kadar gündemde kalmamisti mesela.

Artik türklerin kimligine mi vurulur, antipatikligine mi yoksa komplekslerimize mi yönelir itkisi bilinmez.. Cunku biraz daha ileri gidilirse ülkede pek cok insanin disarinin basarisini kutsallastirip kendi insanimizdan her ne pahasina olursa olsun uzaklastirma sevdasi var. Bunu yikan adamdir terim, keza ona degil yakaladigi basarilari, su ingilizceyi bile cok görüyorlar.. Daha konusmasina baslamadan "komik" bulanlarin sayisi bence cok da az degildir. Bu da biraz cok baska konulari kapsadigindna uzar gider..

Alper Öcal dedi ki...

Antipatik oluşu, egosundan ötürü sevmeyelerin çokluğunda haklısın.

Ama Almanya'da Trapattoni'den daha saygın bir sürü teknik adam var Devrim. Sen daha iyi bilirsin ama Trapattoni'nin itibarı, saygınlığı Fatih Terim kadar değildir Almanya'da. Sanmıyorum.

Uluslararası faailiyeti olan şirketlerin üst düzey yöneticilerine liderlik konferansı veren bir isim Fatih Terim.

Haliyle övgüsü de yergisi de uçlarda oluyor.

Trapattoni'nin toplantısının videosu var mı bu arada ?

Borges dedi ki...

"ich habe fertig" icin bir video var Alper. Ama inan bana bu terim'den öte bir sey. Kariyer olarak zaten Terim'den cok cok yukarida trapattoni ama Almanya icin cok önemli degil bu. Yani Burada bizim terim kadar gündemde olan, türkiyenin terime baktigi gibi almanlar Beckenbauer'e bakarlar..

Simdi trapattoni neler demis anlayabilirsin sanirim . "ich habe Schuld" da diyor ayni sekilde.. Yukarida Matthäus ile olan diyaloglarinin hepsi gercek aslinda. bir kismi surada..

http://www.youtube.com/watch?v=KIV4FUwLi7g&feature=related
Yenisinin linki henüz yok malasef ama yakinda düser..

Ben Trapattoni'yi italya Milli takiminda , Bayern Munih ve Stutgart'da izledik. Hicbir yerde sevemedik. Almanyada cok basarisiz oldu, UEFA kupasini aldi ama video'da da görülebilecegi gibi oyunculari ile arasi hic iyi olmadi. Herkese kizdi. Taktik adi altinda öldürdü futbolu. Zaten onun arkasindan gelen HItzfeld, Sampiyonluklar,Sampiyonlar Ligi Sampiyonluklari, Kitalararasi Sampiyonlugu filan yasadilar..Kendisini sevmem, oynattigi futbolu daha da sevmem.