19 Şubat 2010
Bu Vahset Demeden Önce.!
Somali'de zina yaptigi gereceksiyle mahkemece cezalandirilmis insanin bu resmi 2009 resim ödülleri icerisinde kendisine yer buldu.
Bir insanin evlilik icerisinde yaptigi kacamak nedeniyle taslarla insanlar tarafindan kafasina vurularak öldürülmesindeki anlamsizligi/vahseti ifade etmek cok da "anlamli" degil. Her ne kadar bu karenin icerisindeki eylem kaninizi dondursa da benim vahset olarak betimledigim daha cok bu eylemi olagan karsilayan bir toplumun olabilmesidir.. Böyle bir toplumun yaratilabilecegi gercegidir. Bireyin degerlerinden yargilarina kadar özgürsüzlügünün ya da kosullandirilmis bir sekilde determinist bir yasaminin bir baska ifadesidir ayni zamanda.. Bir mahkeme bir karar veriyor, birileri uyguluyor ama orada yasayan cogunlugun deger yargisinda böyle bir eylem gayet olagan.. Meselemiz de bu uyum, bu toplumsalbirliktelik, kendimize ait oldugunu düsündügümüz degerlerimiz/dogrularimiz.!
Oguz Atay, Tutunamayanlar'in icerisinde söyle bir sey demisti:
"Ki$isel deger saydigimiz seylerin, toplumun baskisiyla edinilmis sahte nitelikler olabilecegini de hicbir zaman akildan cikarmamaliyiz"
Kisisel deger, toplum degerlerinden ayri konumlandirilamiyor genelde. Bütün önermeler, tavsiyeler, yasalar, kurallar genelde toplumun ortaklasaligindan dogan degerleri koruma üzerine kuruluyor. Özgürlük kelime anlamiyla müthis ilgi görüyor ve fakat temelde bütün yaklasimlar ve hatta yasalar dahi bireyin toplum karsisinda özgürlügünü yok etmesi üzerine kuruludur. Birey - Toplum arasi fark acildikca psikologlar cevreyi sariyor bu farkliligi aza indirmek icin. Deliler, bir acidan dünyanin en özgür insanlari iken akilli gecinen büyük bir cogunluk kendisinden önce yasamis insanlarin kural ve bazen de yasa haline getirilmis davranis bicimlerini hayata geciren konformist insanlar oluyor. Deliler disinda yasar her seyini, akillilar icinde yasamak zorundadir tüm deliliklerini..
Resimde görülen bu vahsi eyleme ortak olan insanlari kafanizda yargiliyorsunuz ve muhtemelen ben olsam diye ic gecirip cesitli kahramanliklara soyunuyorsunuz ama kendi yasadiginiz toplumun icerisinde size göre "olaganlastirilmis" nice vahseti oldukca olagan karsiladiginizi unutuyorsunuz.. Eger bu resime karsi cikiyorsaniz, burada bu vahsete onay vermis olan insanlari yadirgiyorsaniz kendi yasadiginiz toplumun icerisinde yer alan marjinal kesime biraz daha fazla saygi duymalisiniz zira siz degil de sadece onlar burada olsaydi böyle bir vahseti engelleme ihtimalini dogurmus olurlardi..
Koyu bir müslüman ile koyu bir hristiyan arasinda karakter farki yoktur. Her ikisi de kendisine sunulani sorgulamadan sunuldugu haliyle icsellestirmis ve bu cografi nedenlerle sahip oldugu gercege baglanmis insanlardir. Arabistanda doganlarin hepsinin müslüman olmasi ya da Finlandiyada dogan insanlarin "özgür" secimlerinde hicbirisinin müslümanligi isaretlememesi garip gelmez.. Keza Hans, neden Misirda doganlarin hristiyan olmadigi gercegiyle de ilgilenmez. Adaletli olarak addettigi Tanrisinin adaletsiz bir sekilde insanlara yaklasacagini da hesap etmez.. Kabul eder, icsellestirir ve fanatiklesirler.. Buradaki resimdeki müslümanlari elestirir iken aslinda kendisinin de bu vahsete ortak olanlardan farkinin olmadigini göremez Hans..
Bu resim toplumsal degerlerin/kurallarin korunmasi adina yapilan her eylemi/dayatmayi/yasayi mübah gören zihniyetin asla yadirgamamasi gereken bir vahseti icerir. Bu resim mahalledeki degerleri hice sayarak sokagin ortasinda cirilciplak kosan bir insan evladina "dur sen deli misin" diye tepki vermeyecek olanlarin ancak yadirgayabilecegi bir vahseti icerir. Bu resme kendi halkina yapilan baskilar ve zulumlere ragmen onsekiz ya da ondokuz yasinda tüm bunlardan bihaber zorla gönderildigi askerlik görevini yapar iken pusuya düsülürüp öldürülmesi karsisinda kendi toplumunun disina cikip "zalimlik bu" diye tepki verebilenlerin ancak vahset olarak degerlendirebilecegidir.! Gözünün önünde icerisinde yasadigi ülkenin bayragini tuvalet kagidi olarak kullanan insana hicbir sekilde sesi cikmayacak, onu kendigibiolanlarla beraber linc etmeyecek olan insanlarin ancak tepki verecegi bir vahsettir. Zor geliyor degil mi ? Yukaridaki vahsete ortak olmus insanlardan gercekten de cok buyuk farkinizin oldugunu mu dusundündünüz bir an ?
Velhasil bu resime bakip da bu vahsete ortak olanlari yargilamadan önce birey olarak icerisinde yasadiginiz toplumdan bagimsiz düsünebiliyor olup olmadiginizi kontrol etmelisiniz. Belki bakire olmayan kiz orospu degildir belki her insanin istedigi kiyafeti giyme özgürlügü vardir ya da her insanin her seye ragmen yasama özgürlü.. Belki icerisinde bulundugunuz toplumun sahip cikmaya calistiginiz kurallari 200 yil sonra bunlari biliyor muydunuz basligi altinda insanlara inanilmasi zor ama gercek haber seklinde sunulacaktir ?
Tepki vermeden önce tüm degerlerinizi masaya yatirin. Sizin degeriniz mi yoksa icerisinde bulundugunuz toplumun zorla,yasayla, psikologlarla, timarhanelerle yarattigi bir makinanin verdigi tepki midir ?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
9 yorum:
Yine çok keyifle okuduğum bir yazı olmuş Borges. Futbol dışındaki konularda daha çok yazmalısın bence :)
Kültür seviyesi veya dinsel inançlardan bağımsız bir şekilde bağnazlığın tavan yaptığı bir ülkede yaşıyoruz. Elbette hemen her toplumda ön kabuller vardır. Ancak bizim insanımızın bunları eleştirmek, değiştirmek ya da farklı düşünebilmek konusunda pek zahmet ettiği söylenemez.
Adam: En azindan zahmet etmeyen, hazira konan, düsünüp sorgulama konusunda sorun yasayan, cogunluga kendisini uyduran insan burada da ayni eylemi gerceklestirip eline tasi alanlardan olacaktir.
Mesele benim ülke, onlarin ülkesi degil mesele icerisinde yasadigi toplumun dayattigina bazen tek basina "hayir" diyebilecek cesareti kimin vardir ? "Dogrular" cokca zaman sadece cogunluk öyle oldugu icin "isin dogrusu" bu oluyor. Bunu delmeye calisanlara karsi inanilmaz bir tepki veriliyor ve eldeki tek argüman "burada böyle" "toplumun degerleri var" gibi absürd seyler..
Haliyle her insan "somalide o kültür icerisinde ben dogmus olsaydim o tasielimealanlardan olabilir miydim diye kendisine sormalidir. Kimin buna hayir demeye cesareti olabilirdi ?
gibi devam eder..)
Borges,
Bu yazının üstüne bağnaz insanların nelere kadir olduğunu çok iyi işleyen bir film olan Boys Don't Cry!ı izledim.Ve gerçekten kamyon çarpmışa döndüm.Her ne kadar insanların bu noktaya gelmesinde sosyo-ekonomik faktörlerin büyük payı olsa da olay biraz insan da bitiyor bence.Ne olursa olsun böyle olmamalı.Sistemi suçlamaktan ziyade bence biraz da insanlar da suçludur.Bu arada filmi izlemediysen bir an önce izle bence.Biraz rahatsız edici olsa da,herkes izlemeli diye düşünüyorum.
Blogunu uzun zamandır okuyorum. Pek yorum yazmıyordum ama bu yazıdan sonra dayanadım. Hakikaten ellerine sağlık, burayı okuyanlardan bir kişinin bile daha önce düşünmediği şeyleri düşünmesini sağladıysan bu bir başarıdır.
Falagar: Cok uzun zaman önce izledim o filmi. Muhtesem bir oyunculuk olmasi bir yana cok da güzel bir konu. Kimseyi suclamiyorum ama bazen insanlar durdugu yerin neresi oldugunu bilmesi gerekir.
Danny: bu gibi düsüncelerin üzerinde durulmasi bile cesaret ister. Oldukca güctür, kendim icin de ayni seyleri söyleyebilirim.
Özgürlükte aslında sınır çizmek anlam atfetmektir. Anlam atfetmekte kaçınılmaz olarak anlamsızlık atfetmektir; bir kısım insanı önemli görüp seçmek, zorunlu olarak bir kısım insanı önemsiz ya da en azından daha az önemli ilan etmektir. Özgürlüğün iyi ya da kötü, ahlaklı yada ahlaksızlık olarak nitelendirilmesi gibi.
Kültür ise, bir düzen yaratmak ve onu korumak, düzeni bozan ve bu düzen açısından kaos görünen herşeyle mücadele etmektir. Kültür, "doğa düzeni" yerine yapay, tasarlanmış bir düzen koyma ya da ekleme işidir. Kültür böyle yapay bir düzeni getirmekle kalmaz, ona değer de verir. Kültür bir tercih sorunudur. Kültür bir düzeni en iyi, hatta belki de tek iyi düzen olarak göklere çıkarır. Bütün alternatifleri bayağı ya da tümden düzensizlik olarak tanımlar.
Kendi değerlerinin aksine birşeyler ortaya çıkacak olursa o anda onu bastırmak ve kötü olduğunu ilan etmek ister. Bunu yaparkende beyinlerine kendi değerlerini kazımış olduğu insanlara yaptırır. Örneğin koskoca Darvin maymun-insan formulasyonuna indirgenir, Facoult gaydir, eski yunanlılar sapıktır, ilk felsefeyi iblis yapmıştır, Froud'u söylemeye zaten gerek yoktur zira kızkardeşiyle birlikte olmuştur vs şeklinde uzayıp giden ötekiler vardır ve bu bizim kültürümüzde yeri olmadığı için kötüdür, bizi derinden etkileyebileceği, soru sormamıza neden olabileceği için bir tane darwin metni okumadan 10 tane Harun Yahya okuruz...
Yukarıdakilerden bağımsız olarak salt resmin bende uyandırdığı diğer bir fikirde aslında "kalabalıkla" da alakalıdır. Yani kalabalık tek tek her üyesinin iğrendiği bir eylemi yapabilir çünkü kalabalığın bir yüzü yoktur. sonuçta orada izleyenlerden herhangi birisinin eline bir insanı verip işgence etmesini isteseniz muhtemelen bunu yerine getiremeyecektir dolayısı ile bu tür cezalandırmalar kollektif bir şekilde yapılmakta, dahası ordaki kişilerede bir sers niteliği taşımaktadır kanaatimce...
Konu tam olarak özgürlük degil, cogunlugun baskisindan kurtulmak,bireyin toplum karsisinda özgürlügü..
Ayni zamanda bu resme bir elestiri getiren her insanin kalabalik ile olan iliskisini gözden gecirmesi gerkeliligi üzerine yazilmistir. Bir yerde bir degil iki degil halkin tamaminin icerisinde oldugu bir eylem gerceklesiyorsa burada analoji kalabalik eylemleri üzerine yapilmalidir ve azinlikta kalmayi kimler göze alabilir ? Kimler topluma/kalabaliga karsi eylemci olabilir ?
Bireyin toplum karşısında özgürlüğünü konuşacaksak eğer bence özgürlüğün ne olduğunu konuşmak gerekli. Ki bunu konuşmakta biraz demagojiye girer bence. Çünkü normatif değerlerle ölçülebilecek, belli bir sınırı olan ya da tanımı olan birşey değildir. Tamda bu noktada toplum/kalabalık karşısındaki bireyin özgürlüğü sorunsalı ortaya çıkıyo. Yasa koyuculara/topluma/gruba/kalabalığa göre insan doğası "vahşi ve saldırgandır"(?) dolayısı ile kontrol altına alınmalıdır ve özgürlüğün sınırları bellirlenir. Bence buda bireyin seçim yapması ile alakalı. Freud'un ego/superego yaklaşımı biraz açıklayıcı bu konuda. Buna göre insanın sosyalleşebilmesi, iletişim kurubalmesi hatta kalabalığın arasında hayatını ikame ettirebilmesi için "gerçek beni" içselleştirmesi ve bastırması gereklidir. Topluma karşı ya da mahalle baskısına karşı eylemci olmanın cevabınıda bir bakıma Freud'un şu benzetmesinde arayabiliriz: "süperego bastırılan içgüdüleri-bilinçaltını- daimi zaptürapt altında tutmak için toplumun muzaffer orduları tarafından 'fethedilmiş şehirde bırakılan askeri birlik'tir." Burada bireyin herşeye rağmen tercih hakkı vardır egosunu seçebilir ya da süperegoyla yaşamaya(?) devam eder....
Demagojik bi yanıt vermek gerekirse bizim zerdüştlere ihtiyacımız var:))(veya zerdüşt olmaya, en azından popüler kültürün sahneye sürdüğü marjinal olma tutkusundan kurtulmak adına. Zira marjinal olmak için ya da sırf farklı olmak için farklı olmak birşey bir "değer" değildir bana göre. Karşı koymak fikir ve tutku sorunudur)
"Buna göre insanın sosyalleşebilmesi, iletişim kurubalmesi hatta kalabalığın arasında hayatını ikame ettirebilmesi için "gerçek beni" içselleştirmesi ve bastırması gereklidir."
Ya da bastirmayacak ve haliyle bunun da bir bedeli olacaktir kesinlikle. Burada bir "Bedel" varsa eger toplumun disinda varolan bir ayri "ben" de var demektir dolayisla bu ikinci asama. Öncelikli olarak bu benin olusumu ne kadar mümkündür ? Ikincisi bunu ya da farkliligini yasayabilmenin bedeli nedir, bu bedeli göze almak ile sadece marjinal olmak icin farkliliga gitmek cok baskadir. Dediginiz gibi bir fikir isidir önü sonu. Öncelikle farkli fikirlerin olusmasina zemin hazirlamak ve ikinci olarak bu fikirleri topluma ya da kalabaliga ragmen yasama gecirebilme, sahiplenme sorusudur.
Bireyin her zaman tercih hakki var midir ? Bu resimdeki insanlarin sizce bir tercih hakki var miydi ? Mutlaka ki.. Günümüz dünyasi bir beni digerinden ayiracak kadar farkliliklara gebe kosullari icerisinde barindiriyor, lakin kim ona gidip kendisini bulabiliyor ? Yukaridaki bedel olmak zorundadir bugün icin. Onun olmamasi icin toplumun en azindan belirli ölcülerde özgür bireyler yetistirebielcek kosullara sahip olmasi gerekir. Biri digerinin kendisini gerceklestirme hakkina saygi duymasi, kabul etmesi v.s.b.s egitim.. Birinci asama.
Ve fakat ülkemizde bunun olmadigini varsayarsak marjinal kesim ancak bu bedeli ödemeyi göze almis, sirtina yüklenmis oluyor. Haliyle su yukaridaki resimden bugün kendisini ayiran insan ancak yasadigi topluma ragmen eylemler gerceklestirebilen insanlardir, hepsi aslinda biraz da budur.
Yorum Gönder