22 Mayıs 2010

Van Gaal Konusuyor.. #3



"Bugün büyük bir gün. Biz bugün Inter'i finalde yenip tarih yazabiliriz. Almanyada Sampiyonlugu, DFB Kupasini ve Sampiyinlar Ligini ayni anda alan ilk takim olabiliriz. Bugüne kadar sadece Ernst Happel iki farkli ülkenin takimi ile bu kupayi almayi basarmistir.(Borges: Hitzfeld ayni ülkenin takimidir ama iki farkli takimla almistir.) Bugün ikinci bir teknik direktör gelecektir buraya: Jose Mourinho 2004 Porto ve Louis Van Gaal 1995 Ajax. Jose ile ben bu konuda smslestik, ikimizden birisi buna erisecek.

Ben Jose Mourinho ile 1997'den 2000 yilina kadar beraber calistim. Benim ile baslamadan önce o zaten yardimci antrenördü ve öyle de kaldi. Bu benim aslinda her zaman yaptigim bir seydir: eski antrenör ekibinden birisini yanima almak.. aynen burada Hermann Gerland'da oldugu gibi.. Bugün Gerland gibi Jose Mourinho da o dönem takimi ve genc futbolculari taniyordu. Xavi ve Iniesta gibi yetenekleri biliyordu. Bu benim icin büyük bir avantajdi. Mourinho'nun ingilizcesi vardi ve ben Ispanyolca bir seyi düzgün anlamadigim zaman bana tercüme ediyordu ama o benim tercümanim degil yarcimci antrenörümdü (Co-Trainer).



Bilmiyorum "arkadas" aramizdaki iliskiyi dogru tanimlayan kelime midir ama normal kosullarda futbol dünyasinda iliskiler uzun ömürlü olmaz ama bizim bugün hala kontagimiz var. Bunun nedeni birbirimize karsi her zaman saygimizin olmasi ve calisma stilimiz birbirimize cok benzer olmasi..

Onunla aramizdaki temel fark, ben cekici ve güzel, ayni zamanda oyunu domine eden bir futbol oynatmak icin cabalar iken o yenmek üzerine kurar felsefesini ve nasil bunu yaptigi onu pek fazla ilgilendirmez. Lakin onun takimi da cok iyi bir düzen icerisinde sahaya cikar ve her zaman onun imzasini takimda görürsünüz..

Jose Mourinho cok iyi bir teknik direktör ve alcakgönüllü bir adamdir. Onu televizyondan seyrettiginiz zaman bunu hemen farketmeyebilirsiniz ama bu bende de biraz böyledir en azindan basina karsi kizgin oldugum zaman TV'deki yansimam karsisinda benim karima göre de durum budur. Basinin biz antrenörlerden farkli ilgi alani var. Bu yüzden ben oyuncularimi korumak durumundayim ve Jose'nin de bunu yapmasini cok güzel buluyorum.

Eger ben olmasaydim Jose Mourinho'nun bu konuma gelip gelemeyecegini bilmiyorum ve daha cok bu soruyu ona sormalisiniz lakin o kendi demeclerinde saha icerisindeki düzeni oturtmayi benden ögrendigini söylemistir siklikla...

Lakin onun bahsettigi düzen sadece top kaybedildigi vakit ve rakibin topa sahip oldugu zamanlar.. Ben bu konuda hayal kirikligina ugradigimi söylemeliyim ve o bazi seyleri tam olarak iyi anlayamamis. Taktiksel düzen sadece top rakipte iken degil topa sahip oldugunuzda da önemlidir. Topa sahip oldugunuzda onu/konumuzu da savunmaci bir düsünce icerisinde olmalisiniz..



Ben, 14-15 yaslarinda iken her zaman antrenörlerin ne yaptigina baktim. Benim arkadaslarim ise oyunculara.. Benim idolüm, benim "gottvater" im 1974 de Dünya ikinci ve 1988 de Avrupa Sampiyonu olan Rinus Michels idi. Bu arada her ikisini de Münih de gerceklestirdi. O burada Köln ve Leverkusen takimlarini da calistirdi.

Michels, Total futbolun mucidi olan adamdir. Sadece o daha cok savunmaci, ben daha cok hucumcuyum zira biz de total futbol oynuyoruz ve bu yüzden bu kadar basarili ve popüleriz. Bunlarin hepsi Mourinho karsisindaki Bayern icin yeterli mi bilmiyorum ama elbette ben bugün Inter'i yenecegimizi düsünüyorum.

Ama bugün o kadar cok sey var ki biz bunlari antrenörler olarak kontrol edemiyoruz.. Misal Hakemler.. Sampiyonlar Ligi yari final maci olan Barca-Inter eslesmesinde önemli rol oynadilar. Benim de bu yüzden korkularim var cunku bunlar benim kontrol edemeyecegim etkenler ve ben kontrolümün altinda olmayan her seyden korkarim..

Bu sezon Sampiyonlar Liginde Lyon,Manchester United, Fiorentina maclariyla farkli ve cok güzel bir sezon gecirdik lakin bazen sansimiz da yanimizdaydi..



Cok iyi hatirliyorum , 20 Nisan 2009'da Hollanda'da Kralice gününde Amsterdamdaki evimde Bayern yönetimi ile belirleyici olan görüsmeyi yaptik. Onlara tam olarak nasil calistigimi, neyi nasil yapacagimi anlattim ve cok etkilendiler. Lakin Bordeaux'ya karsi iki kez maglup olunca her seyin iyi olacagina dair inanclarini kaybettiler. Tartismalar basladi ve saniyorum Juventus maci onlarin tekrardan her seyin iyi olacagina dair ikna edebildigim mactir.

Juventus benim oyuncularim icin muhtesem bir rakipti cunku Almanya'da Juve cok büyük klup olarak geciyor ama benim icin pek öyle degil..

Tüm sezonun icerisinde Juventus maci kirilma noktasidir.

1995 yilinda Milan'i 1-0 yenerek Sampiyionlar Ligini Ajax ile kazandim. 1996 yilinda tekrardan finaldeydik ve rakibimiz Juve idi, aslinda maci kaybetmedik ve penaltilara kaldik ama orada penaltilar sonucu (2-4) kupayi kaybettik. Ben bunu yenilgi olarak kabul etmiyorum ve bu benim ücüncü Sampiyonlar Ligi finalim ve yine rakip bir italyan..

Eger bugün Inter karsisinda kazansak bile biz Avrupanin en iyi ikinci takimiyiz. Ben her seye ragmen Barcelona'yi Bayern Münih'in üzerinde görüyorum.

Ben bir gün bu dünyadan göcüp gittigim zaman insanlarin beni oynattigim futbol ile hatirlamasini isterim. Kötü bir oyun tarzi ile galip gelmek beni tatmin etmez.

Almanyada bir sekilde kazaninca insanlar memnun, italyada daha da beter. Ben böyle yapamam. Güzel bir sekilde paslasilmali. Biz futbolu bizi seyreden halk icin oyunuyoruz. Bir gün Bayern Münih'i terkettigim zaman futbolseverlerin beni Bayern Van Gaal yönetimi altinda cok güzel futbol oynuyordu diye hatirlamalari, kupa ile anilmaktan cok daha önemlidir benim icin.. Ben o kadar materyalist degilim..

Noordwijk'teki evimizde iki yil önce karim Truus Buddha heykeli yerlestirdi. Kapidan girdiginiz andan itibaren görebilirsiniz.. Buddha'nin ellerine karim sans getirmesi icin bir cent birakti. ne diyebilirim ki ? O orada durdugundan beri Alkmaar ile Sampiyon oldum, Bayern ile Sampiyonluk ve Kupayi kazandim, her sey birden tersine döndü. Benim batil inanclarim yoktur ki benim kadar rasyonel olup analitik düsünen bir adam icin bu mümkün degil ama belki bugün de Buddha bize yardim eder.



Benim her zaman kazanmaya karsi kaybetmekten daha buyuk sansim oldu. Ben bir "Winner" im. Portekizdeki evimizde arkadaslarla golf ya da Hollanda da kagit ya da Münih de futbol farketmez.. Bu daha cok motivasyon ile ilgili. Ben her zaman kazanmayi istiyorum.

Misal karim Truus da bu böyle degil.. Beraber tenis oynar iken o daha cok keyif icin bunu oynuyor. Netin arkasinda topdurdurmaca oynadigimiz zaman o topa dahi ulasamaz. Onun kazanmasina asla izin vermem. Cocuklarima da vermem, elbette kazanamazlar..

Kazanmak icin emek harcamalari gerekir. Eskiden tenis oynar iken bazen bir kac puan hediye ettigim olmustur ama asla bir set vermemisimdir. Bu adil degil ve egitim meselesidir. Biz kazanmak icin oynuyoruz, kaybetmek icin degil. Ben de bu sekilde yetistirildim. Ben dokuzuncu ve en genc cocuguydum ailenin.. En büyük kardesim benden 16 yas büyüktü. Onlara karsi ben her türlü sporu oynadim ve ayakta kalmak zorundaydim..

Ve ben kaybedersem kacmam, ben hicbir zaman kacmam. Bu da bir egitim..

1 yorum:

Taci YALÇIN dedi ki...

Yazının başlığı her şeyi anlatıyor aslında. "Van Gaal Konuşuyor.."