18 Temmuz 2010

Nesnelerin Cekiciligi..



Inatci bir adamim.! Kolay kolay tuttugunu birakmayangillerden ve fakat sunu söyleyebilirim ki aklima yattigi sürece düsünsel bazda her türlü tutarsizligi ya da size göre dönekligi de sergileyebilirim. Temel nokta bir insanin sürekli gelistigini ve her yeni bilgi ile gecmise göre daha dogru düsündügünü kabul etmem olsa gerek.. Dün, herhangi bir düsünce ya da dogruyu size söyler iken bugün baska seyler söylüyor olusumun altinda yatan yeni bilgiler sonucu degerlendirmelerden cikan sonucun baska olmasidir. Dolayisla bugün burada dile getirdigimi asagida gelecek olan bir yorum sonrasi ya da bes yil sonra edindigim yeni bilgiler sonucu "dogru" bulmayabilirim, bu sekilde ilerliyorum ben. Oscar Wilde hazretlerine saygim sonsuz ve tutarli olma cabasi ancak bes yasinda dünyayinin degismeyen dogrusuna ayak bastigina inanan saflarin ve kibirli insanlarin erdemidir. Gelisime inanan her insan, her gün aldigi yeni bilgi dogrultusunda gecmiste varolan düsüncesinin yeteri kadar dogru olmadiginin farkinda olacaktir.

Dedem, gencliginde Balikesir'den Akhisar'a varolan yaklasik seksenbir kilometrelik yolu yüreyerek gecermis ve inanilmaz eglenceli bir sekilde anlatirdi bana bu yol hikayelerini. Oysa ben Izmir-Balikesir arasi otobüsle iki bucuk saatte giderdim ve sikintidan patlardim. Onun yaptigi is ve kosullari benden cok daha kötü olmasina ragmen keyifli bir sekilde vakit gecirir iken ben oldukca sikintili bulurdum kendi yolumu. Cok sevdigim dedeme inanmazdim isin dogrusunu söylemek gerekirse.. Ben elimde kahve, otobüsle vinnn diye gecer iken sikilir iken onun o koca yolu yürümesini ve daha bunu bana güzel bir sekilde anlatmasini tuhaf ya da komik bulurdum.


Yurtlardan sonra gecirilen alti yillik bir Ankara zamani var. Simdi size nasil anlatsam ki ? Bazen o kirmizi soft paket winston icin evdeki üc insan en ücra köselerde kurus ariyordu ya da her ayin basinda kira ödeme konusunda türlü türlü dertlerimiz olurdu ki bunlar artik siradan ve bizi cok da endiselendirmeyen günlük sorunlardi.. Lakin kira sorunu olmadan bir yil gecirsek diye hayaller kurdugumuz da olurdu cokca.. Bazen yazin sicaginda otobüsün icerisinde sikis-tepis gider iken yanimizdan gecen üstü acik arabalarin icerisinde sevgilisi ile gezen insanlari da kiskanirdik.. Sadece sacimi uzattigim, küpe taktigim icin yasadigim sorunlarin yaninda yaz tatillerini gecirdigim Almanyadaki rahatligi ve huzuru görünce o insanlari da kiskanirdik.. basit bir eyleme katilim sonrasi terorist muamelesi görüp hayatimizin terorize edilmesi sonrasi karsilastigimiz yiginla problem sonrasi bunlarin "problem" olmadigi ülkelerdeki insanlari da kiskanirdik.. Ben burada bes yumurta ve iki domatesten iki biber, sogandan olusan menemen icin kivranirken kardeslerimin on bes cesit yemek arasinda "buralari hic sicak degil oralar gibi" yaklasimindan yakaladigimiz hayatlari da kiskanirdik.. Burasi seksenbir kilometrelik yolu yürüyen dedemin yoluydu ve aslinda hic de eglenceli degildi onun anlattigi gibi.. Her an ve her saniye her sey olabilirdi..

Almanya'ya ayak bastim sonunda cok baska nedenlerden dolayi. Alti yili da az biraz gecti buraya geleli..

Orada neyi hayal ettiysem burada istisnasiz hepsine kavustum. Zamaninda orada deli-divane oldugum insana bile burada kavustum ben. Kira ödeme sorunu ya da belediye otobüsü nedir bilmiyorum alti yildir. Saclarimi kestirdim gerci ama onun disinda varolan her sey burada hicbir sekilde sorun degil. Neyi hayal ettiysem hepsine burada kavustum iste.. Sizden de saklayacak degilim gercek anlamda hicbir sekilde varolmamis olmanin huzurunu ya da ölümü, intihari burada düsündüm ben..Su blog dahi buradaki yasamin yasantisiziligindan cikma bir seydir.

Sonucta dedem hakliymis.. O seksenbir kilometrelik yol gercekten eglenceliymis ve benim iki bucuk saatlik otobüsle gittigim yol gercekten sikiciymis.

Asil sorun su ki insanlarin sahip oldugu kosullarin iyilestirilmesi icin mücadele verilmesinin cok da anlamli olduguna inanmiyorum eskisi gibi.. Her sey sadece varolanin disinda bir seyi arzu ettirme meselesine indirgeniyor bir anlamda tüm bu yasantilar sonrasi. Yüz yil sonraki insanligin kötü kosullarinda yasayan insanlar, bugüne göre oldukca iyi durumda olacak olsalar da yine de mutzsuz olacaklardir. Fimlerlerle, kitaplarla,reklamlarla, cesitli etkilerle kosullari geregi asla sahip olamayacagi nesnelere arzu duyup bunun yoksunlugundan dolayi aci cekenlerdir; varolmayan kisiliklere asik olup da Tanri'ya kadar yolu düsenler gibi..

Dedem kendi yolunu güzellestirdi; güzel bir yolu yoktu onun.. O yüzden bu blogun tepesinde bu yazar:

"Nesnelerin cekiciligi bize dokunmadiklari ölcüdedir.hayat hicbir zaman güzel degildir;güzel olan hayat üzerine yapılmis betimlemelerdir sadece"

8 yorum:

ayb dedi ki...

arzulanan, istenen ve hedeflenen sey ne olursa olsun ve maddi, manevi, basit, kapsamli vs. her ne ozellikte olursa olsun, insanin ona ulastiginda elde ettigi haz (ya da tatmin vs. her ne duyguysa) ona ulasmadan once, ulasma surecinde ve cabasinda iken hayal ettiklerinin, hissettiklerinin ve duslediklerinin yaninda guduk kaliyor. (en azindan benim genel yasam suresinin ucte biri sayilabilecek omrumde gordugum bu)
bu yuzden seviyoruz futbolu belki de. hayata fena halde benzedigi, diger hayatlarla kesistirdigi, birlestirdigi icin. futbolu, sanati, muzigi, dusunceyi... kendimizi 'eylemek' icin. hayatin geri kalan kismi, maddelerin olusturdugu kisim cok kuru geliyor bana.
bir de; varolmamis olma hali huzur mu verirdi, pek kestiremiyorum...
eline saglik, cok 'bizden' bir yazi.

marine engineer dedi ki...

Lev Tolstoy'un Ivan Ilyich'in ölümü adlı romanını okumuşsundur.Ivan Ilyich romanda ölmek üzere olan bir tüccardır.Zavallı Ivan daha ölmeden yakınları miras kavgasına çoktan başlamışlardır.Ivan'da ne kadar boş bir hayat sürdüğünü aslında kendini mutlu huzurlu sandığı anların hepsinin yalandan ibaret olduğunu anlar.Bununla birlikte acıları katlanır ve son günleri de çekilmez bir hal alır.
İşte burdan çıkarabileceğimiz gibi aslında mutlu hissettiğimiz veya hayatta bazı şeyleri başardığımızı hissetmek bazen bir yalandan ibaret olabiliyor.Senin yazdığın gibi değil mi zaten.

Erdal dedi ki...

Hiç bir b.ka yaramayan gençlik saçmalamalarım yüzünden üniversite yaşantım 6 sene sürdü. Pişmanmıyım? Değilim.

Bende bir paket kırmızı paket kırmızı winston için balkonda biriken efes şişelerinin hamallığını yaptığım için sevdim öğrenciliği.Menemen yapıcak kadar malzeme olduğunda en kral kahvaltı belledim o sofrayı.Öğrenim yatar yatmaz ya da ailem para yolladığında bahise yatırıp, kaybettiğim ya da kazandığım paralar hep bitmek bilmeyen borçlar içindi. O borçlar hiç bitmedi zira ne kadar kazanırsak kazanalım kaybettiklerimiz hep daha fazlaydı.
Kazansakta alkolsüz öğrencilik mi çekilirdi...

"insanlarin sahip oldugu kosullarin iyilestirilmesi icin mücadele verilmesinin cok da anlamli olduguna inanmiyorum"

o öğrencilik yılları ne öğretti derseniz sen benden daha iyi özetlemişsin... koşullar iyileşmese bile verilen mücadele hayatı öğreten en iyi bilge...


"Nesnelerin cekiciligi bize dokunmadiklari ölcüdedir.hayat hicbir zaman güzel degildir;güzel olan hayat üzerine yapılmis betimlemelerdir sadece" güzel söz,güzel yazı.

emeğine sağlık diyorum borges

dreamilan dedi ki...

Önemli ve değerli olan ulaşmak değildir, o zaten yazgıdır; aslolan, varmaya çalışırken yapılan yolculuğun ta kendisidir.
Konstantinos Kavafis

ka' dedi ki...

insanın yanına kattığı yenilerle eskilerine şöyle bir bakıp yeniden, yeniden ve yeniden anlamlandırışını selamlarım buralardan.

ister buruk olsun, ister çoşkulu -illa bir takım sıfatların eşliğine de gerek yok üstelik-; büyümek tam da böyle oluyor.
seviyorum.

CaRtMaNtR dedi ki...

Üniversite hayatım boyunca günümün 6 saati yolda geçmişti ve alttan aldığım dersler sağolsun bazen sabah ondan akşam ona kadar okulda derslere girdiğim olurdu.

Yinede o 4 seneyi yeniden yaşamam gerekse üç aşağı beş yukarı aynı yaşardım herhalde. O dönemde o sıkıntıların yanında yaşadığım once güzel şey için o çilelere katlanmaya değerdi.

Şimdi çık nezih bir ortamda çalışıyorum. İş yeri ile ev arası servisle 30 dakikadan kısa sürüyor. Maddi olarak rahatım. Ama yinede öğrencilikteki bohemin tadı bir başka oluyor.

En ufak güzellikler bile çok daha fazla güzel görünüyor insana. Yada insan elindekinin değerini anca kaybettikten sonra fark ettiğinden o geçmişte yaşadıklarını acılarına rağmen sık sık yad ediyor.

Her ne olursa olsun insanın anılarına dalıp mutlu olabilmesi yada en azından ne günlerdi be diyebilmesi bile hoş bir şey sanırım.

varol döken dedi ki...

her nesnenin etrafında bir boşluk var enerjisinden arta kalan... işte onun içine düşüyoruz betimlerken bence, nesnenin kendisini kaybedip...

allah bütün betimlemelerin belasını versin:)

bucho dedi ki...

ben hep ilerlemeyi sevdim birsey ugruna ilerlemöek bazen yuruyerek bazen koşarak ama ulaştıgım yerde ilk hissettiğim sey o yolu ve beraber yurudugum insanları ozlemek oldu..hiç bir zaman yürürken düşlediğim heyecanı bulamadım vardığım yerde...bende vazgeçtim.. yürümekten degil yolun bitmesini istemekten..