15 Ekim 2010
Basketbol vs Futbol.!
Ülkemizde Basketbol mu yoksa Futbol mu daha iyi durumda.. ?
NBA'de final oynayan basketbolculardan yurt dışında çalışan koçlara ve avrupada oynayan basketbolculara.. Avrupa-Dünya Şampiyonalarında alınan başarılardan Efes'in koraç kupasına kadar bence Basketbol öndedir..
Peki altyapı olarak basketbol çok daha kötü durumda değil midir ? Üstelik Basketbola yatırımın yapılması futbola göre çok daha önemlidir. Birinci ligi bile televizyonda yayınlanmıyor.!
Yine de bu ülkenin basketbolda bu durumda olması ve futbol konusunda çokca sorunlarının olmasının temelinde ne yatıyor sizce ?
Gazeteler..
Her gazetenin futboldan oluşan sayfaları, yorumcuları var. Buralar doldurulmak durumundadır. Büyük bir kısmı sahanın içerisiyle çok fazla ilgilenmiyor. Futbol dışına zorunlu olarak yönelen insanlar futbolu futbol olmaktan çıkarıp çok başka bir alana taşıyorlar.. Biz de bu alanın üzerinde tepiniyoruz ve bunu 'futbol sevgisi' olarak addediyoruz.. Basketbol ile çok bir farkımız yok temelde..
Televizyon..
Gereğinden fazla futbol programı var ve yine sahanın içerisi çok da önemli değildir. Gözden kaçırılan nokta futbolun aslında kendisinin çok fazla önemli olmamasıdır; daha çok biz onu çok başka bir arenaya taşıdığımız gerçeğidir.
Böyle olmasa o 30 milyonluk taraftarı olan klubün 20 milyonluk şehirde 25 bin seyirici her maç dolmaz mı ? Dolmuyor ama.. Bu bana çok komik gelir.. Almanya'da 30 bin kişilik kasaba takımı ile burada 30 milyon taraftarı olan klubün tribünleri aynı şekilde doğuyor.
Buradan çıkan sonuç biz gerçekten futbolu mu seviyoruz yoksa onun çevresinde oluşturduğumuz çok başka bir şeyi mi ?
Ülkenin gösterdiği şekilde ilgi Futbola yarar mı veriyor zarar mı ? Altyapıyı mı tartışmalıyız gerçekten ? Altyapı ve teknik imkanlar inanın futbolda bir ise basketbolda yüz kat daha değerlidir. Ona rağmen durum ortada..
Arda Turan'ın sorunu altyapısının eksik olması mıdır yoksa o gazetelerin, programların ihtiyacı olan saçmalığa bulaşmaktan başka çaresinin kalmaması mıdır ? Biz neyi düzeltmemiz gerekiyor ?
Biz futbolu en azından sandığımız kadar çok sevmiyoruz.. İşin aslı budur. Daha derin analizler de mümkündür. Aidiyet çevresinde bizim kimi egolarımızı tatmin eden skorlar ve bu sonuçlar çevresinde dönen muhabbetler ve daha ve daha.. Bunlar da dahildir belki futbola ama oranında bir 'dengesizlik' var.
Futbolu 'çok' sevmiyoruz. Bir maçın kendisinden ziyade skoruna çok fazla önem addedebiliriz ama bunun saf futbolla ilintisi çok fazla olmayabiliyor.
Hiddink'in maaşı onun ülkeye oynatması muhtemel futbol anlayışının uygunluğundan çok daha derin bir tartışma konusudur zira futbolun dışındaki bu konu bizim asıl meselemiz, futbol sevgimiz..
Altyapıdan ziyade futbolun kendisini sevdirecek yazılar, programlar ve her şeye ihtiyacımız var. Gerisi kendiliğinden gelir. Bazen futbolun dışında olan kimi saçmalıklara 'ilgisiz' kalmak dahi futbola yapılmış bir hizmettir. Biz basketbola bilinçsiz olarak böyle bir güzellik yapıyoruz.. Bizim sorunumuz sanılanın aksine Arda'nın altyapı eksikiği değil (bu giderilebilir bir sorundur) daha çok o röportajın içerisinde ağlatacak dokundurmaları zorunlu kılan futbol piyasasını varlığıdır. Futbola ilgi değil 'farklı' bir ilginin doğması gerekiyor..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
11 yorum:
Basketbol 1.ligi televizyonda yayınlanıyor. Bugün belli oldu, spormax aldı ihaeyi, herkese açık olacak maçlar.
geçen gün spor servisinde aynı şeyden bahsetti mehmet demirkol.
Safak: Şifre koyacak kadar değerli olmadığı ortada.
Hayırlı olsun o zaman..
Russell: Dinlemedim ben şahsen.. Ama aynı şeyleri söylediyse haber ver sileyim postu;)
Aslında bu hakikatende önemli bir konu ancak şöyle bir gerçek var ülkede bunu da göz ardı etmemek lazım. Türkiye'de takip edilen spor dallarının listesini çıkarsak, sanırım futbolun ardından gelecek madde yine futbol olacaktır. Voleybol,Basketbol ve hatta ata sporumuz güreş sadece belli başarılar sonucu, popüler kültür içerisinde gündeme gelip, kısa süre sonunda yitip gidiyor.
Şunuda belirteyim, bende eski bir basketbol oyuncusuyum. Ancak yukarıda ki görüşlerim aslında bir serzeniş değil, çünkü futbol dışında kalan bu sporlara baktığımız zaman, birçoğu kendi içinde sürekli kendini geliştiriyor. Bunu bir örnekle açıklayayım: Süreyya Ayhan. Atletizm ülkemizde çok ilgi gören bir spor değil(keza ilk paragrafta söylediğim gibi futbol belkide tek ilgi gören spor). Ancak ne zamanki Süreyya isminde ki bir Türk kızı madalyalar kazanmaya başladı, birincilikler aldı, bayrağımızı, ülkemizi temsil etti; ozaman spor sayfalarında büyük puntolarla atletizmi konuşmaya başladık. Antrenörü ile evlenip, bir doping olayına karıştıktan sonra, Elvan'a kadar atletizmden bi haber kaldık yeniden.
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası Türkiye'de yapıldı. Şampiyona boyunca twitter'dan, bloglardan yorumlarrı okumaya özen gösterdim. Maç değerlendirmelerinden sonra en çok konuşulan, heralde Türk seyircisinin ilgisizliği oldu. Yani bıraktım basketol ligini, Dünya Şampiyonasında bile durum pek değişmedi ve belkide bu ilgisizlikti Dünya 2.si olma nedenimiz.
Çünkü skandal yok, çünkü hakaret yok, çünkü aşağılama yok,çünkü basketbol dışında ilgi gösterdiğin herhangi birşey sana karşı silah olarak kullanılmayacağının verdiği özgüven var.
İspanya'nın dünya kupasını kazandığını ilan ederken aslında sadece futbol takımının başarıları değil, gerek MotoGP'de gerek F1'de gerek basketbolda, kısacası sporun birçok alanında önlenemez bir yükselişin olduğundan bahsetmiştim. Kim bilir belkide bizim ilacımızda, biraz futboldan uzak kalıp, diğer sporlarla haşır neşir olmaktır.
http://www.scarfaroundmyneck.com/2010/07/and-winner-is.html
9.15: Tüm spor dallarıın ilgiye ihtiyacı var ama futbola gösterilen bu 'yalancı ilgi' yarardan çok zarar getiriyor.. Spora olan ilgiyi sporun içeriğine yöneltmeliyiz. Basketbol şüphe yok ki çok daha az seviliyor, ilgi görüyor ama en azındna doğru bir şekilde..
futbol severlerin basketbol yorumlayışına baktınız mı ? Cemal Nalga ya da benzer bir şey olması gerekir.. doping, fedarasyon bilmem nesi..
bir çok insan klişe olarak görse de türkiyedeki eksiklik "zihinsel altyapı"... klişe değil kült.
futbol sevgimizi başarıyla ölçüyoruz kendimize has bir alt yapımız yok, yani ajax'ın internet sitesini dahi gezerseniz her şeyin günlük başarılar olmadığını çabucak anlayacağız. adamlar gerek antrenörler gerek futbolcular için online dersler veriyorlar, "ajax'ın meşhur akademisinin sırrı artık herkese açık" diye. biz de bu cümleyi kurabilecek bir futbol takımı var mı? hayır ajax çok başarılı diyorsanız adaya döneyim bi west ham örneği vereyim ya da italyada al-yetiştir-sat kralı udinese, fiorentina'nın bulduğu oyuncular...
biz tek taraflı sevmiyoruz, bu yüzden sabretmesini de bilmiyoruz biz futbola aşık falan değiliz sadece futbolla uyutuluyoruz. fark bu. hele ardaya sorulan soruları bu konuya bağlayınca bizi nasıl uyutmaya çalıştıkları ortada. futbol, seks ve daha bir çok şey hepsi gündelik hayatımızdaki tecavüzleri unutmamız için bize yutturulan haplar gibi. hiç bi taraftar da çıkıp benim takımım böyle değil diyemez bence.
bizim genel olarak oynadığımız futbolu değiştirmemiz futbol anlayışımıza, futbolu nasıl gördüğümüze; o da bizim hayatı nasıl gördüğümüze, sosyal düzenimize kadar bağlı.
basketbola gelince onu biraz dışarıda tutmak lazım. basketbol bir okul-lise sporudur, kötü organize edemezsiniz ya hiç bir şeyiniz yoktur bu tip sporlarda (hiç bir şeyin olmamasına örnek atletizm (evet atletizm de bir okul-lise sporudur)) ya da mücadele-başarı vardır.
Bugün basketbol daha iyi durumda ama futbol ondan daha fazla önem alıyor.
Borges bence basketbola olan ilgi az olduğu için basketbolun içinde olan profosyoneller(sporcular,yöneticiler),daha rahat çalışma ortamı buluyorlar daha çok deneme yanılma yapabildikleri için daha başarılı oluyorlar..
yazıya katılmakla birlikte birşey de ben eklemek istiyorum. bence bizdeki yayın politikası da futbolu baltalıyor. istanbul gibi bir şehirde çalışıyorsanız ve pazartesi günü işe gitmek zorundaysanız, pazar günü saat 8 deki maça gitmek pek akıl karı değildir. en iyi ihtimalle 11 de evde olacaksın. ayırıca bu ülkede cumartesi günü de çalışan azımsanmayacak bir kesim de var. çalışma şartlarındaki ağırlık da göz önüne alındığında işten çıkıp maça gitmek pek istenilen bir durum değil. bizde futbol medya patronları sayesinde televizyon eğlencesi kıvamında.
Ayrıca ben maça gidip olay çıkaran seyircinin de kulübünün taraftarlığından çok o kulübü saplantı haline getirmesine bağlıyorum. iş, okul, vs dışındaki vakitlerde hobimiz yok bizim.
bravo borges çok yerinde tespitler. özellikle medyanın oyunun kendisi ile değil de yan unsurları ile daha fazla ilgilendiği tespitine katılmamak mümkün değil.
ilginin odaklandığı yerde konunun saha dışına kaydırılması özellikle çok sık gördüğümüz bir manipülasyon. sadece futbolda değil spotların döndüğü her yerde var bu ülkede.
bunu basketbolda da 2010 dünya şampiyonasında da gördük. ntv özellikle basketbolu ülke gündeminde tutmak için kendini parçaladı. sonuç: final maçından sonra oyuncuların alacağı primler tüm turnuvanın konuşulduğundan daha fazla konuşuluyordu...
peki neden bu böyle? kanımıza mı işlemiş? akdeniz toplumu olduğumuz için mi? hepsi olabilir tabi ama bence daha basit.
çünkü teknik taktik konuşmak bir algı, bilgi-birikim meselesiyken, hiddink'in maaşını, rijkaard'ın babasının cenazesine gitmesini tartışmak, arda'nın sakatlığının sebebini olmadık mevzulara bağlamak için kahvelerde, berberlerde oturup her pazartesi durum değerlendirmesi yapan amcaların kapasiteleri dahi yeterlidir.
yazılı ve görsel basın da bunların biraz daha ağzı laf yapanları ile dolu olunca sonuç ortada. bunların elini atmadığı, burnunu sokmadığı her yerde başarı gayet mümkünken, futbolda kısır konuların etrafında döner dururuz.
Yorum Gönder